@ladyrebel
|
Yalın ayak yürüdüğü dere boyunca etrafına bakınıyordu. "Özür dilerim! " Ağlayarak saçlarını geriye itti. "Nerdesin? " diye bağırdı etrafa. "Özür dilerim, benim hatam. " Hıçkırıklar ile koşmaya başladı. Dereye boyunca koşuyor, bir yandan da ağlıyordu. "Seni böyle göndermemeliydim!" diyerek tekrar bağırdı. "Benim hatam! " "Elrin!" Nuyya kan ter içerisinde açtı gözlerini. Nefes nefese etrafa bakındı. Yok canım. Aptal bir kabustu gördükleri. Başka bir şey olamazdı. Telaşla üzerini değiştirdi ve Komutan Ovrin'in eşliğinde eğitimhaneden ayrılıp kasabaya indi. Beraber yürüdükleri o süreç boyunca hiç konuşmamışlardı. Kasabanın girişinde bir kulübeye geçmiş ve üzerini değiştirmişti. Üzerine giydiği garip kaftanı ile başını kapatmış ve beyaz bir peçe takmıştı. Bu ufak saklanmanın ardından yollarına devam ettiler. Nuyya gergince etrafına bakındı ve Ovrin'e fısıldadı. "Aşağıdaki taş ocağında buluşalım." dediğinde Ovrin sadece kafasını sallamıştı. Yemek yiyen insanların arasından hızlıca geçmiş ve ufak, köhne bir dükkana girmişti. "Hoş geldiniz. " dedi garip giyinimli bir kadın. Kendisi bir ruh bükücüydü. İnsanlar ona haklarında soru sorduğunda ruhlarını okuyabiliyordu. "Hoş buldum." diyerek şöyle bir bakındı Nuyya. "Buraya oturabilirsiniz." Nuyya gösterdiği sandalyeye baktı ve derince nefes aldı. Ağır adımlarla yaklaşmış ve sandalyeye oturmuştu. Cebinden bir miktar para çıkarttı ve nazikçe masaya koydu. "Ben, garip bir rüya gördüm." diyerek gözlerini merakla karşısındaki kadında gezdirdi. "Oğlumu bulamıyordum. Kaybolmuştu." dediğinde kadın gözlerini başka bir tarafa çevirdi. "Başına bir şey gelmiş olamaz. Olamaz, değil mi? " Ruffa dağınık dükkanına baktı. En zoruydu zaten. İnsanlara bunları söylemek. "Oğlunuz..." diyerek dönüp kadına baktı "... göçüp gitmiş." "Ne?" Nuyya kaskatı kesildi. "Olamaz! Nasıl olmuş? Görebiliyor musunuz? " dedi Ruffa eğilip Nuyya'nın gözlerine baktı. Gözler Ruhun aynasıydı zaten. "İnsan kılıklı bir canavar." diye mırıldandı. "Hırs, kıskançlık, rekabet... Duygulardan meydana gelmiş bir canavar saldırmış." dediğinde Nuyya yumruklarını sıktı. "Onu bir kız mı öldürdü?" dediğinde Ruffa geri çekildi ve kadına büyük bir ciddiyetle baktı. "Ortada bir ruh görmüyorum hanımefendi. Duygulardan oluşmuş bir canavar var. Kimin kukla olduğu değil mevzu. Kimin duyguları? " Nuyya dolan gözlerini daha fazla tutamadı. Ağlamaya başladığında Ruffa ne yapacağını kestiremedi. "Ama biri intikamını alacak." diye fısıldadı. Nuyya kızarmış gözlerini kadına dikti. Ruffa kafasını iki yana salladı. "O küçük bir canavardı hanımefendi. Kuklanın daha büyük duyguları var." diyerek öne doğru eğildi. "Onun ölüme aç canavarları var. Mutlaka intikamını alacak. Yoksa kendisini yer. " Nuyya kadına bir müddet baktıktan sonra derince bir nefes aldı. "Sonuçta oğlumu kaybettim." dediğinde kadında da ona garip bir bakış attı. "Bunu sen istedin." dedi kaşlarını çatarak. "Ne? " Kadın ayağa kalkmış ve konuşmalarının bittiğini belirtircesine ondan uzaklaşmıştı. "Başkasının çocuğunu el üstünde tutarsan seninki ayaklar altına alınır." Nuyya öfkeyle ayağa kalktı. "Eğer konuşsaydım! Bahsetseydim ondan şu zamana kadar da yaşayamazdı." dediğinde Oxu dönüp yüzüne baktı. "Kim? İmparator Zeord mu yoksa İmparator Worn mu?" Nuyya bir iki adım geri çekildi ve telaş içerisinde etrafına bakındı. Bunu konuşamazdı. Oxu kafasını iki yana salladı. "Anlamıyorsun herhalde. Onu öldürecek olan da İmparator, koruyacak olan da bir İmparator. " dedi. "Senin amansız korkuların yüzüne kendinden bir haber ölüp gitti." diyerek dişlerini sıktı. "Abisine haber ver. Tek tavsiyem budur." Nuyya gözlerini kocaman açtı. "Öz abisi bile değil! " dediğinde Oxu ellerini kaldırmıştı. "Üvey de diyemezsin. Babaları bir. Tek fark biri soylu biri asil." Nuyya kafasını iki yana salladı. Çıldırmış gibi eli ayağı titriyordu. "Hayır, ayrıca abisi neden bize yardım etsin? Kaldı ki yardımlık bir şey mi var? Sonuçta çoktan oğlumu kaybettim. " dediğinde Oxu eğilip gözlerine baktı. "Yok yere mi öldü? Abisi onun hak ettiklerini alacak." "Hak ettikleri? " Oxu bir iki adım attı. "Abisine haber ver Nuyya." "Babası zaten bir savaşta...bunu duyarsa..." Oxu gülümsedi. "Çivi çiviyi söker." Nuyya kadının deli olduğuna kanaat getirdi. Arkasını döndü ve hızlıca terk etti o yeri. Ama haklıydı. İçindeki acı bas bas bağırıyordu. Oğlu ölmüştü... Sessiz sessiz ağlayarak Ovrin'in yanına gitti ve onu gördüğünde hafifçe kafasını eğdi. Beraber yavaş yavaş eğitimhaneye doğru yürümeye başladılar. Nuyya aslında yıllar önce İmparator Zeord ile evlenmesi planlanmış bir prensesti. Onun krallığı küçüktü. Ne İmparator Zeord ne İmparator Worn gibi başka krallıkları kendi topraklarında ağırlamıyorlardı. Onlar Harsian İmparatorluğunun topraklarında, İmparator Worn'un önderliğiyle yaşayan küçük bir krallıktı. Lakin bir gün genç hanım küçük çarşılarında gezerken bir adama tutuldu. Onu kendi krallığından biri sandı. Kalbini açtı. Babasından gizlice buluştu. Nereden bilebilirdi? Onun aslında koskoca İmparatorun oğlu Worn olacağını? Gizli saklı buluşmaları yeni yeni başlamışken o zaman, tahtta olan İmparator Polan, bir emir verdi. Willzorn İmparatorluğu ile araları pekişsin diye bir gelin vermek istedi. Nuyya küçük krallığın prensesi olarak bu emir adına İmparatorluk sarayına gönderilmişti. Orada gördü zaten gerçekleri. Çarşısında gezen yoksul delikanlı sarayın veliahtıydı. Kandırıldığı için öfkeden deliye döndü. Worn ise onun gelin olarak gönderildiğini duyunca çıldırmıştı ama babasına söyleyemedi de. Bir İmparatorun karşısında kendisi neydi ki? Nuyya uzun hazırlıkların ardından Veliaht prens Zeord ile görüşmeye çıkmıştı ancak işler düşündükleri gibi gitmedi. Nuyya'nın hamile olduğu ortaya çıktı. Bunu duyan Zeord ortalığı ayağa kaldırdı. Genç kadın yüzlerce kez af diledi. Bilmiyordu hamile olduğunu. Bunun üzerine İmparator Zayn oğlu Zeord'u susturup Nuyya'yı ülkenin bir yerine sürgüne gönderdi. Kimse Nuyya'yı tanımadığından büyük sıkıntılar çekilmedi. Nuyya ise hiç bahsetmedi. Aslında Elrin, şimdiki düşmanları olan, Harsian İmparatorunun oğluydu. Kendisi bir asil kandı ama babasını görmeyen hiçbir asil kan güçlerini böylesine derinden kullanamazdı. Bir kez... Bir kez olsun Worn oğlunu kucağına alabilseydi, o da en az, Lidena kadar güçlü ve asil olabilirdi. Nuyya kendisine kızmaktan başka bir şey yapamadı. Oğlu iki kere İmparator olabilecekken adını duyuramadan göçüp gitmişti. Ama nereden bilebilirdi? Tanrı aşkına nereden bilebilirdi sevdiği adamın kucağında oğluyla sarayda gülüp oynadığını. İçini garip bir hırs kapladı. Eğer Worn bu kadar kinci olmasaydı yıllar sonra Willzorn İmparatorluğuna saldırmayacaktı. İmparator Zeord ise bu kadar güç manyağı olup kardeşini öldürmeseydi Lidena intikam için yola çıkmayacaktı. Bu iki aptal adam resmen hayatını mahvetmişti! İkisini de çıplak ellerle boğuğ öldürmek istiyordu resmen. Derince bir nefes aldığında Ovrin eğilip kadına baktı. "İyi misiniz hanımefendi Nuyya?" dedikten sonra merakla sordu. "Kötü bir şey mi oldu?" dediğinde Nuyya yumruklarını sıktı ve hızla eğitimhaneye yürümeye başladı. "Bundan daha kötüsü olamaz." ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ Merhaba! Alalım tüm fikirleri ortaya. Tüm teorileri şuraya almak istiyorum ---> O zaman... Nasipse bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle! LadyReBeL ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ
|
0% |