@ladyrebel
|
"Majesteleri, günlerdir yemek yemediniz. Aç karnına içki içm-" dediği sırada Lidena kınını yere vurdu ve bir tıkırtı sesi çıkarttı. "Beni ikilettirme." Pasna kafasını eğdi, Olya içki getirmeye gitti. "Paya'dan hala bir haber yok mu?" dediğinde genç adam sessizce başını sallamıştı. Kabuk bağlamış yüzüne elini sürdü ve hafifçe sıktı. Onu bulamadıkları süre boyunca sinirinden kendini yiyip bitiriyordu resmen. "Bana onu bulun Pasna. " dediği esnada kapı açılmış ve iki şişe içki ile Olya gelmişti. Lidena nefesini dışarı üfledi ve şişeleri elinden aldığı gibi çekip gitti. "Çok kötü." dedi Nevil gergince. "Bedenindeki yaralar daha da kötü gösteriyor." diyerek ona katıldı Nina. Pasna dönüp genç kıza baktı. Günden güne daha kötü gözüküyordu. "Sen iyi misin? " dediğinde Nina hafifçe gülümsemişti. "Sanki hücrelerim bana işkence ediyor." dedi ellerini sıkarak. "Yanımda acı çekiyor ve ben bir şifacıyım. Yardım etmezsem ben de onunla acı çekiyorum." dediğinde Olya şaşkınca yaklaştı. "Onu iyileştirirken acı çekmek daha mantıklı değil mi? " dedi merakla. "Aslında onun acısını onunla hissedersen hem şifaya ihtiyacı olup olmadığını anlayabiliyorsun hem de problemin nerede olduğunu." dediğinde Pasna merakla sordu. "Lidena'nın en çok acı çektiği yer neresi? " Olya hızlıca cevap verdi. "Yanmış yüzü." Nina gözlerini kaçırdı. "Bilmiyorum. Duygular ya da düşünceler insana acı verir mi bilmiyorum ama en çok kafası acıyor." diyerek elini kafasının üstüne attı. Sonrasında ise eli ağır ağır göğsüne gitmişti. "Göğsü de en az kafası kadar acıyor." Pasna bu sözler üzerinde daha da gerilmişti. Eğer Nina haklıysa Lidena'nın kendi kontrolünü kaybetmesi an meselesiydi. Onlar kendi aralarında çatışa dursun. Lidena elinde şişeler, belinde kılıç arkasında devasa yaratık ile ormana doğru gidiyordu. İçerse unutur muydu? Annesi deli gibi içiyordu. İyi geldiğinden içiyordu herhalde. İşe yarıyor olmalıydı. Küçük bir gölet bulduğunda kendisini yere attı ve şişenin birini açıp kafasına dikti. Demek ki neymiş, insan insana güvenemezmiş. Bu Eris'in kendine yaptığından gelmemişti kafasına. Kendisinin Fanra'ya yaptıklarındandı. Keşke kızsaydı. Kavga etseydi kendisiyle. Neden ölürken bile ona destek olmuştu ki? Düşündükçe sinirleniyordu kendisine. Fanra her şey için arkasında durmuştu. Savaşırken, dövüşürken, düşünürken... Geceleri uyuyamadığında köyü seyrederken. Sanki gölgesini, bir kolunu, bir gözünü kaybetmiş gibiydi. Şişeyi hırsla kafasına diktiği sırada bir su sesi geldi ama bünyesi alkole pek dayanıklı olmadığından çoktan çakırkeyif bir haldeydi. "Kim var orda!? " diye bağırdı peltek bir ağızla. Suyun içerisinden bir anda çıkan adam ile kaşları çatıldı ama elini kılıcına bile atmadı. Şu anda gezegen ufak bir top olup cehenneme gitse umurunda olmazdı. İri yarı bir adam. Boğulurcasına yukarı çıktı. Lorgan kanatlarını geriye yatırdı ve avcı gibi baktı yabancıya. "Uh! Daha fazla nefesimi tutamam!" diyerek kafasını iki yana salladı ve etrafa tonla su sıçrattı. "Ne yapıyorsun suyun altında?" dedi Lidena sinirle. Genç adam omuzlarından aşağıya doğru suyu silip atarken genç kıza doğru yürüdü. "Olur da gölete güzel bir kız girer ve ben de keyfini çıkarırım sanmıştım." dediğinde Lidena kaşlarını çattı. "Sapık mısın sen?" Adam ağzını eğdi. Kafasını sağa sola salladı. "Bilmem." diyerek ellerini pantolonuna attı ve suyunu sıktı. Üstünde bir şey yoktu ama pantolonu su toplamıştı resmen. "Seni tez vakitte hadım etmek lazım." diyen Lidena ile adam merakla genç kıza baktı. Korkmamıştı ha? Karşısında böyle dağ gibi dikilirken ilgisini de çekmemişti. Gözlerini kıstı ve parmağını şıklattı. Küçük bir ateş genç kızın ayakları dibinde alev aldı. Merakla kıza baktı adam. Etkilenmesi ya da "Aa! Büyücü müsün? " demesini falan bekledi. "Eğitimhaneden mi kaçtın?" "Ne? " Lidena elindeki içki şişesini kafasına dikti. Ne kadar büyük bir ironi. Eris'in acısı içmişti ilk seferinde. Şimdi Eris'in açtığı acı için son seferini içiyordu. Başı hafiften dönmeye başladığı sıra adam ağır ağır yanına geldi. "Benim kim olduğumu biliyor musun?" dediğinde Lidena yüzüne bile bakmadı. "Benden önemli olacak halin yok." demiş ve bir kez daha diklemişti şişeyi kafasına. Adam kaşlarını daha da çattı. Genç kıza yaklaştığında gördü yüzündeki yanıkları. Gözlerini kaçırdı yanıkları fark eder etmez. Bakışları etrafta gezindikten sonra arkasındaki Lorgana kaydı. Bir dinazoru andıran kanatlı hayvan dik dik kendisine bakıyordu. Merak etmedi değil. Bu çelimsiz ayyaş kız böyle bir vahşi yaratığı nasıl safına çekebilmişti acaba? "Yaralandın mı?" Lidena kafasını iki yana salladı. "Beni kimse yaralayamaz." Genç adam ateşe biraz yaklaştı ve Lidena'nın önüne tek dizi üzerine çöktü. Eğilip de dikkatle yüzüne baktı. Kızın ona değilde elindeki şişeye bakıyor olması nedensizce kendisini huzursuz ediyordu. Hadi ama! Karşısında yarı çıplak, ıslak ıslak duruyordu. Üstelik ateşe hüküm vermişti! Suyun altından çıkmıştı! İnsan bir merak ederdi."Kim bu? " Falan derdi. "O zaman yüzüne ne oldu? " dediğinde Lidena sol elini yaralı yüzüne attı. Mavi ateşin yanığı kolay kolay kapanmazdı. Yarası bile yanardı için için. Elini attığı an eli irinle ıslandı. Elini çekip de irine bakarken mırıldandı. "Ben yaptım." Adam hayret içerisinde kafasını yana eğdi. "Neden?" Lidena işte o an şişeyi yere bırakıp adama baktı. "İlk kez bir hata yaptım." dedikten sonra çenesini kaldırdı. "İlk olmasına rağmen çokça büyük. " "Herkes hata yapar. " deyince adam sinirlendi. "Ben herkes değilim." dedi inatla. "İnsan değil misin? " Lidena yumruklarını sıktığında adam dikkatle gözlerine bakmıştı. Genç adam yeni yeni fark ediyordu gözlerinin maviliğini. Boynundan çenesine, çenesinden yüzüne doğru yayılan derin bir yanık izi vardı. Ürkütücü ve oldukça acı verici gözüküyordu. "Ama... " diyen genç kız ile kafasını iki yana salladı. "Aması yok. İnsanı insan yapan hatalardır. Tanrı değilsin. " dediğinde Lidena öfkelendi. "Tanrı olmadığımı biliyorum! " diye bağırdı hiddetle. Adam onun bu sert çıkışına anlam veremedi. "Ama hatam ağır geldi! Şu zıkkımı içmek bile hafifletmiyor." dediğinde genç adam kafasını iki yana salladı. "Hatan yüzünden mi kendini böyle yakıp cezalandırdın? " dediğinde Lidena öylesine başını salladı. " Eğer gerçekten bir hata yaptıysan kendini böyle cezalandıramazsın. İnsanın ruhu etinden daha tatlıdır. Bu yüzden içki içerler. Ayık kafayla düzgün düşünemeyip ruhunu dinlememek için. Kendini cezalandırmayı bu kadar çok istiyorsan küçük hanım. Bir de ayık kafayla ayakta kalmaya çalış." "Arkadaş olalım mı? " dediğinde dişlerini sıktı. "Hayır. Arkadaş falan istemiyorum. " dedi net bir şekilde. "O zaman iki yabancı olalım." "İki yabancı? " dedi anlamayarak. "Aynen, arkadaş olmayalım. Ne sen benim sorumluluğumu al, ne de ben senin sorumluluğunu üstüme alayım. Birbirimize değer vermeyelim ama karşılaşırsak iki çift muhabbet edelim." dediğinde Lidena tek kaşını havaya kaldırdı. "Ot gibi mi? " dediğinde genç adam güldü. Lidena kafasını salladı ve sağ elini uzattı. Genç adam avcu içerisindeki derin kesiğe kaşlarını çatarak baktı ve dikkatle elini tuttu. "Ben Lidena." dediğinde adam hafifçe gülümsemiş ve öne doğru eğilip elini nazikçe sallamıştı. "Asır." ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ Merhaba! Hehe, heheheheheheh... Nasılsınız? İşte size sır gibi bir bölüm :7 Tüm teorileri şuraya almak istiyorum ---> O zaman... Nasipse bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle! LadyReBeL ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ
|
0% |