Yeni Üyelik
59.
Bölüm

58. Lidena "En Yakın Düşman"

@ladyrebel

" O zaman! Kalk!"

Asır etrafa bakındı.

"Ne oldu?" dedi gergince. "Neden bağırıyorsun? "

"Savaş vakti geldi!" dedi Lidena kaşlarını çatarak. "O piçin kellesinden yahni yapacağım. " dediğimde Asır yarım bir ağız ile güldü.

"Affedersiniz ama o piç ben miyim? " deyince Lidena kafasını iki yana salladı ve adamın çenesini sertçe tutup yüzüne yaklaştırdı.

"Onun yüzünde benden kalma bir iz var evlat. Kılıcımın açtığı hiçbir yarayı şifacılar iyileştiremez." diye fısıldadı.

Asır dişlerini sıktı. Yüzü yanıklar içinde bir kız. Kafasında garip bir şey. Gördüğü teş şey saçlarının dişleri, yüzünün bir kısmı ve kötü mavi gözleri. Kendinden emin, kibirli sözleri. Üstelik cüretkardı da. Öylesine asi ve hırslı. İlk defa rastladığı zehirli bir çiçek gibi. Al benisi çok götürüsü daha çok.

"Neden? "

Lidena kaşlarını çattı.

"Hak etti. Çok daha fazlasını hak ediyor." dedikten sonra elini kınına attı ve adama yan bir bakış attı. "Umarım yoluma çıkmazsın yabancı. Gazabıma uğramak istemezsin. " diyerek Lorgana bir bakış attı ve önünde diz çöktürdü. Çakırkeyif olmasına rağmen atik bir hamle ile sırtına çıktı. "Kendine bok gibi bak!"

"Ne? "

Asır, devasa hayvanın sırtına binip giden kadına şaşkınca baktı. En son elini kaldırıp bağırdı.

"Sen de!"

İyice uçup da uzaklaşınca gülmeden edemedi.

"Hayatımda gördüğüm en garip insan." dedi kendi kendine. Üstündeki ıslak kıyafetlere baktı ve bir anda ellerini yumruk yaptı. Siyah gözleri biter kora dönüştü. Beni hızla ısınmaya başladı. Pantolonu üstünde kurudu adeta. Saçları etrafa salındı ve çarpık bir gülüş ile gökyüzüne baktı.

"Umarım tekrar karşılaşırız Çatlak."

.
.
.

Lidena kasabaya geri geldiğinde kendisini bekleyen Pasna ve Nina ile karşılaştı. Lorgandan atlayıp da ikisinin önüne geçtiğinde Pasna telaşla sordu.

"İyi misiniz majesteleri? " dediğinde Lidena ağır ağır kafasını salladı.

"Kılıcımı iyele. " diyerek kılıcını uzattığında Nina şaşkınca eline baktı. Koşarak yanına gitmiş ve nazikçe elini tutmuştu.

"Elinize ne oldu?" dedi merakla.

Lidena şöyle bir bakındı.

"Savaşmak lazım." dediğinde Pasna merakla baktı.

"Kendinizi mi iyileştirdiniz? "

Lidena cevap vermeden içeri girdi. Pasna heyecanla Nina'ya baktı.

"Bence içki işe yarıyor! Ona içki verelim." dediğinde Nina da kafasını salladı.

"Bıçak kesiğinin izini geçirememiştim. Çok iyi bir şifacı. " dedi etkilenmiş bir tavırla. "O gerçekten asil kan."

Pasna, Nina'nın hayran bakışlarına ufak bir gülüş attı. O çok güzeldi ama zamanı değildi sanki. Olya biraz yemek ile yanlarına gelince Nevil onlara katılmamış ve Olya'nın yaptığı yemeklerden biraz alıp Ult'un yanına gitmişti.

Kapıyı tıklattı.

"Gir."

Küçük evin eskimiş kapısını dikkatle açan Nevil sessizce kafasını içeri doğru sarkıttı.

"Müsait misiniz?"

Ult yattığı yerden doğruldu. Bakışları merakla kapıya yöneldi. Nevil bahsettikleri gibi kapanık bir kızdı ve onun odasına girmesi oldukça beklenmedikti.

"Bir şey mi oldu?" dediğinde genç kız elindeki ufak tepsi ile içeri girdi.

"Aslına bakarsanız majesteleri de siz de yemek yemediğiniz için fazlaca endişelendim. Haddime değil biliyorum ancak sizleri üzgün görmek beni de üzüyor." dedikten sonra elindeki tepsiyi küçük sehpaya bıraktı ve genç adama döndü. "Ama majesteleri kendisini bir nebze toparladı ve savaş için hazırlanacağından söz etti. Umarım siz de onu kadar dirayetli olabilirsiniz. "

Ult genç kızın getirdiği yemeğe baktıktan sonra ayağa kalktı.

"Teşekkür ederim." dediğinde Nevil hafifçe eğildi ve Ult'u yalnız bırakmak için kapıya yöneldi. Eli kapı kolundayken dişlerini sıktı. Gözlerini yumdu ve seslice konuştu.

"Aslında bende bir şey var." diyerek arkasını döndüğünde Ult genç kıza baktı.

"Ne var? " dediğinde Nevil elini ufak çantasına attı ve bir kağıt çıkardı. Kağıdı özenle açıp da önüne koyduğunda Ult birkaç adım ile genç kıza yaklaştı. Eğilip de açılmış kağıda baktığında Nevil kendini açıklamaya çalıştı.

"Aslında biliyorsun." dedi telaşla. "Ben etraftaki her şeyi çizerim. Bir gün Fanra'ya da denk gelmiştim. Yakın arkadaşın olduğu için sana vermek istedim."

Ult kağıdı elleri arasına aldı. Nevil gerçekten iyi bir ressamdı. Nasıl da çizmişti arkadaşını. Yüzünde hüzünlü bir gülümseme ile elini dokundurmadan kağıdın üzerinde gezdirdi.

"Teşekkür ederim." dedi minnetle. Nevil gerginliğini unuttu sanki. Ult'un ona karşı sinirlenmesinden deli gibi korkmuştu çünkü.

"Ben... Rica ederim." diyerek yanına geldi. "İstersen seni de çizebilirim. Onun yanında oturursun. Şuradaki boşluk sana çok yakışır." demiş ve işaret parmağını Fanra'nın sağındaki boşluğa götürmüştü.

"Çizebilir misin? " dediğinde genç kız hızlıca başını sallayıp gülümsemişti.

"Elbette. İstediğim her şeyi çizebilirim." diyerek Ult'a döndüğünde onun da kendisine baktığını fark etti. Yanakları kızardı. Utanç içerisinde kaçırdı gözlerini.

"Sarılabilir miyim?" diyen genç adam ile Nevil gözlerini kocaman açtı. Dönüp de yüzüne baktığında gözlerinin dolduğunu gördü. "Yüzünü unutmaktan korkuyordum." diye mırıldanınca onun da gözleri dolmuştu. Ne yapacağını bilemedi.

Ellerini gergince bacağına sürttü. Bir açtı kollarını bir kapattı. Sarılmak biraz...düşünmemek için kaşlarını çattı. Hızla kollarını açtı, gözlerini kapattı. Ult gözlerinden akan yaşların arasından kesikçe güldü ve ellerini genç kadının ince beline sardı. Onu kendisine çekmedi. Kendisi gitti ona. Önce hafifçe sonrasında sıkıca sarıp sarmaladı.

"Tanrı insana sırtlayamayacağı yük vermezmiş." diye mırıldandı kulağına. "Ben bu yükün altında ezileceğim sanmıştım. Yıkılır, yerle bir olurum gibi gelmişti." Gözlerinden akan yaşlar genç kızın omuzlarını ıslatırken Ult gözlerini kapattı. Ufak bir nefes eşliğinde çekti kokusunu içine. "Kim bilebilirdi ki birinin de beni sırtlayacağını."

Nevil havada kalan ellerini bu sözler ile indirdi ve Ult'un beline koydu.

"Şimdilik böyle gözüksün manzara. Resimler farklı başlangıçlara sahiptir. Asla sonunu kestiremezsin. Ressamı sen olsan bile." dediğinde Ult gözlerini açmadan kaşlarını çatmıştı.

"Bu da ne demek? " dediğinde Nevil dudaklarını birbirine bastırdı. Nasıl cevap vereceğini kestirememişti.

"Şimdilik sana destek olan benmişim gibi gözükebilir ama ileride belki de sen beni desteklemek için varsındır. Tanrı beni sana değil, seni bana göndermiş olabileceğini söylüyorum." dediğinde Ult gözlerini açtı. Hızla geri çekildiğinde Nevil kocaman açtığı gözlerine telaş içerisinde baktı. "Ya-yanlış... Yanlış anlama." dedi o konuşma problemini uyandırarak. "Ben, ben farklı. Farklı olarak bir şey, şey ima etmek istemedim. Benim, ben açım. Benim yeme-"

Ult eğilip gözlerine baktı.

"Benden hoşlanıyor musun? " dediğinde genç kız aniden bağırdı.

"Hayır! " dedi ellerini kaldırarak.

"Hayır?"

Ult'un sorusu ile köşeye sıkıştığını hissetti.

"Hayır ben öyle demek istemedim." dediğinde Ult kendini gösterdi.

"Sana hitap ediyor muyum? " dediğinde Nevil hızla atan kalbini durdurmak istercesine elini göğsüne attı.

"Yani bence, bence siz, oldukça... Oldukça iyi birisiniz. Eğitimlisiniz ve duyduğum kadar soylusunuz da. Yüzünüz de güzel. Neden güzel olmasın... " diyerek saçmalamaya başladığında Ult gülümsemeden edemedi. Yüzündeki yaş izlerini sildi ve genç kızı önünde eğildi.

"O zaman benimle görüşmek ister misin?" dediğinde Nevil çoktan hıçkırdı.

"Siz... Sizinle? " dedi kekeme bir insan gibi.

Ult kafasını salladı.

"Gözlerimi kapatıyorum. İstemiyorsan gidebilirsin asla aramızdaki arkadaşlık bozulsun istemiyorum. " demiş ve diz çöktüğü yerde gözleri kapalı bir şekilde beklemişti.

Nevil uzun uzun baktı genç adama. Ne kadar da anlayışlıydı. Utandığını ve ona dikkatle baktı için konuşamadığını anlayıp gözlerini kapatmıştı. Başka nerede bulabilirdi ki? Başka nerede derdini anlatmadan anlayan birini bulabilirdi? Samanlıkta iğne aramak gibiydi.

Üstelik hala gözlerini açmamış önünde diz çöküyordu. Ellerini yumruk yaptı sonra açtı. Dudaklarını yaladı gergince. Etrafa bakındı. Ne yapmalıydı? Kapıya doğru bir adım attı önce ama sonra vazgeçti. Eğer şimdi kabul etmezse belki de bir daha hiç şansı olmayacaktı. Nefesini seslice dışarı üflendiği sırada Ult'un elini dizine attığını gördü. Acımış mıydı? Bacağı mı uyuşmuştu? O an ne yapacağını unuttu. Ult'un neden beklediğini bile unuttu. Hızlıca eğildi ve elini elinin üzerine koydu.

"Dizlerin mi acıdı?" dediği anda genç adamın elinin altındaki eli beline dayanmıştı.

"Gitmedin." diyerek gözlerini açtığında Nevil öylece kalakaldı.

"Gitmeli... " dedi yutkundu. İlk kez bir erkeğe bu kadar yakın ve ilgiliydi. "...gitmeli miydin? " dediğinde gözleri genç adamın dipsiz irislerinde gezindi.

"Gitmeni istemem tabii..." diyen Ult'un gözleri gözlerinden kaydı. Nevil kalbinin teklediğini hissetti. Dudakları. Dudaklarına bakıyordu! "...ama sanki gitmeliymişsin gibi." dediğinde genç kız nefesini tuttu. "Acaba..." dedi Ult durup yutkunarak "izin verir misiniz hanımefendi. "

"Ne? "

Nevil'in şaşkın sorusu üzerine Ult elini çenesine attı ve büyük bir ciddiyet ile sordu.

"Bana bir şans verir misiniz?" dediğinde Nevil gözlerini kapattı ve kafasını öylesine aşağı yukarı salladı. Saniyeler sonra dudaklarına yabancı bir tenim baskınlığı yer aldı. Titreyen elleriyle eteklerini tuttuğu esnada Ult hızla geri çekildi.

"Teşekkür ederim." diyerek güldü gerginlik içerisinde. Genç kızın elini tuttu ve nazikçe kaldırdı. "Sizi asla pişman etmeyeceğim." demiş ve heyecan ile parlayan gözlerini genç kızda gezdirmişti. "Odanıza kadar size eşlik edeyim."

Ult o gece tüm iradesini kullanmış ve hayatını bu kadına adamaya adamıştı. Çünkü onun hayali güzel bir aile kurmaktı. Ve güzel bir aile için en önemli şey güzel bir eşti. Tıpkı Nevil gibi.

ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ

Merhaba!

Ult'u da everdik :D

Tüm teorileri şuraya almak istiyorum --->

O zaman...

Nasipse bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle!

LadyReBeL

ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ

 

Loading...
0%