@ladyrebel
|
Asır içki içerken göle düşen yağmur damlalarını izliyor, Lidena bir elinde kılıcı ile zeminde uzanıyordu. Asır onun hala uyumadığını biliyordu. Sönmemişti ateş. "Kaç yaşındasın? " dedi elindeki şişeyi sallayarak. "21." dedi Lidena. "26." Lidena'nın pek bir etkileşimde bulunmaması genç adamı her seferinde şaşırtıyordu. Çünkü insanlar hep soru sorardı. "Nasıl bu kadar iyi savaşıyorsun? Hüküm vermek nasıl bir his? Nasıl güçlerimizi öğrenebiliriz? " O hiçbir şey sormadığında sorması gereken kişi kendisiymiş gibi hissediyordu. Tam aklına gelen saçma sapan bir şeyi daha soracakken ateş söndü. Kafasını yukarı kaldırdı. Yağmur tenine çarparken Lidena ayağa kalkmıştı. "Gitme vakti." diyerek ıslık çaldığında Asır da ayağa kalktı. "İntikam yolunda yardıma ihtiyacın olursa ben buradayım." dediğinde Lidena gökte süzülen lorgana baktı. "Arkadaş değildik. " deyince Asır kafasını sallamıştı. "Ben de eğlenceye dahil olmak istiyorum." deyip gülümsedi. Lidena boş boş baktı adamın yüzüne. Bu bakışlar genç adamı oldukça rahatsız etmişti. "Owna Suf dövüş sanatını biliyor musun?" Asır kafasını salladı. "Evet. Bacakların çokça kullanıldığı 5 temel dövüş sanatından biridir." dediğinde Lidena kafasını salladı. "Yarın bu saatlerde burada." diyerek yanına gelen lorgana baktı. "Bana öğret." dediğinde Asır kaşlarını kaldırdı. "Ben mi öğreteceğim? " dedi şaşkınca. "Bilen başkası var mı? " Asır kafasını salladı. "Olur." diyerek ellerini kaldırdı. "Sen de bana mavi ateşin kontrolünü öğret. " dediğinde Lidena genç adamın gözlerine baktı. "Emin misin?" dedi dikkatle. "Rivayete göre ateş maviyken kendisi bile acı ile yanarmış... " "--- kendisi bile acı ile yanarmış..." Asır sonlara doğru Lidena'nın cümlelerini onunla birlikte söyledi. Lidena, Asır'ın bu tabiri bilmesine anlam veremedi ama başını salladı. "Madem biliyorsun, öğretirim." diyerek lorgana tırmandı. "Anlaştık. Görüşmek üzere." Genç kız bir daha adama bakmadı. Lorgana atladı ve hızla oradan uzaklaştı. Yağmur yağarken gökte gezinmek... Lidena kasabaya vardığında Pasna hızla yanına gelmişti. "Hoş geldiniz majesteleri. " diyerek bir şemsiye uzattı. Genç kız şemsiyeyi inceledikten sonra dönüp etrafa bakındı. "Paya hâlâ gelmedi mi? " Pasna kafasını iki yana uzattı. "Maalesef majesteleri." Lidena Pasna ile birlikte içeri girdi. Kasabanın büyükleri ve birkaç askerî ile masa başına oturdu. Saçlarını geriye attı ve dikkatle doğruldu. "Artık savaşma vakti." diyerek söze direkt girdiğinde birçok kişi tedirgince bir birine bakmıştı. "Ne planlıyorsunuz majesteleri? " diyen yaşlı kadın ile Lidena geriye doğru yaslandı ve sırtını sandalyeye dayadı. "Önce ellerini kesmek istiyorum, sonra dizlerini. Elden ayaktan kesilsin. Yalvarmak istese bile yalvaramasın istiyorum." diyerek mavi gözlerini tam karşıya dikti ve kapıya baktı. "Diz çöküp af bile dileyemesin." "Bunu nasıl yapacaksınız? " diyen Pasna ile Lidena gözlerini kıstı. "Herkese duyurun. Lidena Terlas isyan çıkarıyormuş. " diyerek Pasna'ya baktı. "Sonrasında en çok telaş yapan soyluları bulun. Hepsini tek tek, bizzat, öldüreceğim." dedi büyük bir ciddiyet ile. "Yapayalnız kalıncaya kadar, imparatorluk da tek bir adam kalmasa bile, hepsini öldüreceğim." Herkes veliahtın kin güddüğünü biliyordu. Herkes onun İmparator Zeord'u öldürmek istediğini biliyordu. Ama şimdi onu adım atarken görmek. Adım atarken bile korkunçtu! "Önce küçük uygarlıklardan başlayalım. İmparatorluğun içerisinde en ufak uygarlıklar. Hepsine haber salın. Eşkiyaları öldürün, kanıyla ismimi kazıyın." diyerek gözlerini kıstı ve ellerine baktı. "Hangi sonrasında uygarlıklar kimi seçiyorsa ona göre liderlerini öldüreceğim." diyerek ayağa kalkınca yaşlı bir adam telaşla ayağa kalktı. "İmparatorluğun içerisinde küçük büyük onlarca uygarlık var efendim! Hepsinin kralını öldürürseniz hepsi size karşı kin gütmez mi?" dediğinde Lidena dönüp adama baktı. "Zeord öldükten sonra yaşamam için bir sebep olur." dedi ve herkesi şaşkınca bırakıp çıktı gitti. Pasna ise peşi sıra koşuyordu. Lidena belinden ufak bir bıçak çıkardı ve Pasna'ya verdi. "Güneydeki uygarlıklarla başlayacağız işe. Ben kuzeyden geliyorum. Bu bıçaklardan ne kadar yaptırabilirsen yap. Üzerime adımı kazıyacağım. Gittiğin her saraya birkaç tane bıçak atacağız." diyerek yürümeye devam etti. "Neden direkt imparatoru hedef almıyorsunuz?" dediğinde Lidena durup genç adama baktı. "Zehir baştan yayılır. Ama çoktan yayılmışsa başının kessen bile ölürsün." dedi ve dişlerini sıktı. "Zehrini akıttıktan sonra bir hiç olacak." Odasına doğru giderken ellerini kaldırdı. "Yarın bir yere uğrayacağım. Ertesi gün herkes dağılacak. Ona göre hazırlık yapın." Lidena'nın gidişi ile Pasna arkasından bakakaldı. "Sanırım savaş fiilen başladı." dedi Nina. Genç adam ansızın gelen yorum üzerine korkuyla sıçradı. "Aklımı aldın." dediğinde Nina gülmüştü. "Sen de yola çıkacaksın değil mi?" dedi merakla. Pasna başını salladı. "Tabii, majesteleri iki kolunu da kaybetti. Yanında olmalıyım. " deyince genç kız gözlerini kaçırdı. "Acaba... " dedi çekinerek. "...ben de senin ekibin ile gelebilir miyim?" deyince Pasna şaşkınca kıza baktı. "Diğer liderleri mi görmek istiyorsun?" dedi tüm vücudunu kıza dönerek. "Hayır, sadece burada ilk tanıştığım ve bana yardım eden kişisin. Diğerleri ile kalmak istemem. " dediğinde Pasna yarım yamalak güldü. Nina küçük bir gülücük attı. "Yine de gelmek isterim." dediğinde Pasna onu onayladı. "İtiraz eden olmayacaktır... " Pasna ve Nina, Lidena'nın istediği küçük bıçaklar için bir demirciye giderken Lidena odasına çağırdı yaşlı kadın ile çay içiyordu. "Nereden anladın?" dedi çayından bir yudum alırken. "Gözler insanın aynasıdır. Sizin aynanızda başka biri var gibiydi." dediğinde Lidena düşünceli bir şekilde nefes aldı. "Gözler..." diye mırıldandığında yaşlı kadın kafasını salladı. "Düşününki sizin gözlerinizden başka biri bakıyor majesteleri. Sadece onun baktığı şeyleri görüyorsunuz. Onun görmek istediği, onun ilgi duyduğu şeyleri." dediğinde Lidena elindeki bardağı bir hayli sıkmıştı. "Sen benim gözlerime bakarken anladın, ben gözlerimi görmeden nasıl anlarım?" Yaşlı kadın ellerini birbirine sürttü ve uzunca düşündü. "Şu getirdiğiniz kızlardan biri. Sanırım adı Olya olandı." dedi düşünceli bir ifade ile. "O bana Burhan'dan bir ileti getirdi. Burhan'ın rüyasında bir tasma, boyunluk ve bir de göz varmış." diyerek genç kıza baktı. "Sanılanın aksine göz sizi izleyendir. Boyunluk bizi düşündürmüştü. Ya Fanra ya da Eris. Burhan en çok Eris'ten şüphe duymuş ve bu yüzden ona kadim dövüşlerden öğretmemiş." dediğinde Lidena kaşlarını çattı. "Bundan bana neden söz edilmedi!? " diye bir anda bağıran Lidena ile yaşlı kadın kafasını önüne eğdi. "Eğer bir haber sizi tam anlamıyla yönlendiremiyorsa kaybolmanıza sebep olur efendim. Ya bizim tahminimizin aksine Fanra kötü niyetle dolacak kişi olsaydı ya da biz Fanra'nın boyunluk olduğunu sansaydık? Kim bilir ne büyük zararlar verirdik fark etmeden." dediğinde Lidena gözlerini kapattı. Elini alnına dayadı. Sakinleşmeye çalıştığı sırada yaşlı kadın tekrardan araya girdi. "Biliyorum, yüzünüzdeki yaralar ile yaş tutuyorsunuz ama eğer gerçekten gidip kendinizi veliaht olarak krallıklarda göstereceksiniz tüm gücünüzü sergilemelisiniz. Hiç kimse yüzünüzü yakanın siz olduğunu düşünmeyecektir. Bir rakibi tarafından büyük bir şekilde yenildiğinizi düşünürler. Size bel bağlamazlar efendim." Lidena koyu mavi gözlerini uzun uzun kadında gezdirdi ve çayından bir yudum daha aldı. ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ Merhaba! Gençler işleri yetiştiremiyorum, biraz geç olacak ama olacak. Affınıza sığınıyorum. Tüm teorileri şuraya almak istiyorum ---> O zaman... Nasipse bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle! LadyReBeL ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ
|
0% |