Yeni Üyelik
68.
Bölüm

67. Lidena "En Yakın Düşman"

@ladyrebel


Lidena bahsettiği her sözün arkasında durmuştu. Halka hükmetmeyi, savaşçılara ise öğrenilmesi en kolay kadim dövüş sanatını öğretmişti. Her ne kadar mükemmel olmasalar bile en azından artık kendilerinden daha emin ve cesur gözüküyorlardı.

"Yardımlarınız ve varlığınız için minnettarız majestleri." diyen Kral Vuarl ile Lidena eşyalarını toplayıp götüren Pasna'ya baktı.

"Önemi yok. " diyerek genç krala baktı.

"Benim için çok önemli. Halkıma umut getirdiniz. Her şekilde arkanızdayım." dediğinde Lidena siyah saçlarını geriye attı ve çıplak omuzlarını gerdi.

"Neden şarabın öldüreceğini öğrendiğinizde tedirgin olduğunuzu biliyorum Kral Vuarl." dedi genç kız. "Olur da karşıma geçmek ve beni öldürmek isterseniz şarap yüzünden ölmek istemezsiniz." diyerek mavi gözlerini genç krala dikti. "Unutmayın, hiçbir sözüm boşa değildir. 'Masum' bir insana yapılan kötü bir davranış olursa ölürsünüz." diyerek ellerini arkasında birleştirdi. "Ben asla masum biri olmadım."

Kral Vuarl gülümseyerek eğildi ve Majestelerini minnetle selamladı.

"Ben de asla borçlu kalmadım."

Lidena halkın göz yaşlarıyla uğurlandı. Geldiğinde taş ve çöp atan millet, şimdi çiçek atıyordu. Bu durum onu düşündürmedi değil. Bir hayli düşündürdü.

"Şimdi nereye gidiyoruz majesteleri?" diyen Pasna ile Lidena koltuğa yaslandı ve gözlerini kapattı.

"Tahva Krallığına. "

Genç kızın dinlenmek istediğini anlayanlar sessizliğe gömülmüştü. Nedensizce majestleri gergin gözüküyordu. Oysaki her şey yolunda gitmişti. Pasna, Ult, Paya ve Vuz muhafızlara kadim dövüşü öğretmişlerdi. Nina şifacılara yardım etmişti. Majesteleri ise her elementin hükmünü tek tek göstermişti. Bu iki haftaları neredeyse dolu dolu geçmişti. Halk en başta kötü davransa da sonrasında güvenmişti onlara. Üstelik ekipleri artmış, hayvancılıkları gelişmişti. Üstelik Kral Vuarl ve ordusu da artık onların tarafındaydı. Peki bunca iyi şeyden sonra neden hâlâ kızgın gibi bir hali vardı.

.
.
.

"Selam."

"Selamlar efendim." dedi hantal adam burnunu çekerek. Ne zaman bu asamı görse ağlayası geliyordu.

"Onu hiç gördün mü? "

Hantal başını iki yana salladı.

"Hayır."

"Hiç mi? "

"Hiç."

Sinirden bardağı elinde kıran adam ile hantal yine ağlamaya başlamıştı.

"Geçen de ağlıyordun be adam!" dedi Asır sinirle. "Yaşından başından, şu cüssenden utan be!"

"Dükkanımı toplamam haftalarımı aldı efendim. Bakın penceremin yanını kağıtlarla doldurmak zorunda kaldım." diyerek mahvolmuş penceresini gösterdi.

Asır etrafa uzun uzun baktı.

"Doğru, bayağı dağılmıştı." diyerek dirseğini tezgaha dayadı.

"O kızı bir daha gördün mü?" dediği sıra açılan kapı ile arkasını döndü.

"Efendim! Herkes sizi bekliyor! Yine niye buraya geldiniz?" dediğinde Asır sinirle başka bir bardak aldı ve Lark'ın kafasına fırlattı. Çevik adam hızla bardaktan kaçtı.

Hantal ise hıçkırarak ağlamaya başladı.

"Kahretsin seni! Cibiliyetsiz! " dedi sinirle. Söylene söylene Lark'ın ensesini tuttu ve dükkandan çıktı.

"Efendim, ne aradığınızı söyleyin yardım edeyim en azından. " diyen Lark ile Asır ittirerek uzaklaştırdı kendinden.

"Bir kız." dediğinde hemen sözü kesilmişti.

"Aşık mı oldunuz? "

Asır sert bir şaplak attı ensesine.

"Ne aşkı!? " dedi sinirle. "Çok güçlü bir kız buldum."

"Güçlü? "

"Aynen. Benden dövüş sanatı öğrendi."

Lark tek kaşını havaya kaldırdı.

"Neden bir kadına sizinle dövüşmesi için ders verdiniz?" dediğinde Asır dönüp Lark'a baktı.

"Onunla asla dövüşmem." dedi Asır büyük bir ciddiyet ile.

"Neden?" dedi Lark dalga geçercesine.

"Beni yenecek gibi." dediğinde Lark başta gülecek gibi oldu. Lakin Asır'ın çok ciddi olduğunu fark etti.

"Sizi yenemez." Diyerek diretti. Eğilip efendisinin yüzüne bakmaya çalıştı. "Yenemez, değil mi?"

Asır sinirle Lark'ı geriye ittirdi.

"Yenebilir!"

Öfkeyle Lark'ı arkasında bırakıp uzaklaştı. Neden dönüp dolaşıp kendini bu aptal yerde buluyorsa?

.
.
.

"Sizinle neden anlaşalım? " diye sordu Tahva Kralı, Kral Avra. Yüzünde Kral Vuarl'fan farklı bir kibir vardı. Sanki Lidena sürgün edildiği için küçümsediğini hissettiren.

"Yaşamak için." Lidena. Açık ve net bir dilde.

"Anlamadım."

Lidena siyah saçlarını nazikçe önüne aldı ve çenesini dikleştirdi.

"Eğer Tanrı insanlardan birine benzeseydi... " diyerek yemek bıçağını masaya sapladı "...bana benzerdi." diyerek gözlerini karşısındaki adama dikti. "Ellerim arasında yaşadığını unutan halkımı ölümle tanıştırdığım için."

Kral Avra gri saçlarının üzerindeki tacını düzeltirken Lidena kaşlarını kaldırdı.

"Bu bir ihanettir. Siz şu anki İmparato-"

Genç kız ayağını masaya dayadı. Hızla ittirdiğinde sandalyesi geriye kaymış ve sütuna çarpıp durmuştu.

"Sanırım adınız çoktan kara listeme yazılmış Kral Avra." dedi bacak bacak üzerine atarak. "Buraya anlaşma yapmaya geldiğimi size düşündürten şey neydi?" dedi kafasını yana yatırarak. "Buraya beni inkar edenleri yok etmeye geldim."

Kral Avra hızla elini beline attı.

"Muhafızlar!" diye bağırdığında Lidena yayıldığı yerden içeri giren adamlara baktı.

"Bu küçük, şımarık hanımı zindana atın! İmparator Zeord'a ise haber verin, yeğeni burada." dediğinde muhafızlar Lidena'ya adım atmıştı ki Lidena öylece gözlerine baktı.

"Bir kralın sözü mü? Bir İmparatoriçenin sözü mü?" dediğinde muhafızlar bir an durdu.

"İmparator Zeord yaşadığı sürece sen bir hiçsin! " diye bağıran kral ile Lidena ellerini çırpıp ayağa kalktı.

"Bir hiç yüzüne ölecek olman seni mahvediyor olmalı." diyerek masaya doğru bir iki adım attı. "Senin ecelinin adı Lidena Terlas! " Bir anda bağırıp da ellerini masaya vurduğun bütün eşyalar havaya uçmuştu. Kral Avra telaş içerisinde geriye kaçtı.

Muhafızlar kılıçlarını çıkaracakları sıra Lidena'nın kızıl saçları tutuştu. Alevler damladı zemine.

"Adımı ağzına alırken binlerce kez düşün!" diyerek bağırdığında havadaki her şey bir anda yere düşmüştü. "Benim halkımla bana caka satamazsın, sen küçük haşere!"

"Ne duruyorsunuz!? " diye bağırdı Kral Avra. Can havliyle muhafızları genç kıza doğru istiyordu.

"Dışarı çıkın. " dedi Lidena. Muhafızlar korkmuş krallarına ve güç ile yanan İmparatoriçelerine baktılar. Hepsi hayatta kalmayı seçti. Saygıyla eğilip dışarı kaçtıklarında Lidena masanın etrafını dolanmaya başladı.

"Nereye gidiyosunuz!? Hainler! "

Genç kız kendisinden kaçan adamın tam karşısında geçti.

"Demek Zeord'un kesilen ilk bacağı sensin. " diyerek önünde durup masaya dayandı.

"Ne? "

"Bir piç bundan bahsetmese aslında seni öldürmem gerekmeyecekti." dediğinde Kral Avra ellerini kaldırdı.

"Tamam, tamam kabul. İstediğin her şeyi yaparım." dediğinde Lidena kafasını iki yana salladı.

"Senden bir şey istediğimi de nereden çıkardın? Sence benim gibi bir kadının aptal bir krala ihtiyacı olabilir mi?" diyerek omuzlarını kaldırdı.

"Ordum, ordum senin için savaşır."

Lidena kaşlarını çattı.

"Senin ordunu yerle bir etmek için terlememe bile gerek yok."

"Para? Tüm mülkümü veririm." dediğinde Lidena yaslandığı masada doğruldu.

"Şu konuyu açıklığa kavuşturalım seni çirkin bunak." diyerek ellerini iki yana açtı. "Senin hiçbir şeyin yok. Soluduğun hava bile benim. Halkın benim topraklarımda yürüyor. Sarayın benim sularımla yıkanıyor. Sen..." dedi işaret parmağını suratına tuttu. "...sen bile benimsin."

"Ama ne yazık. " diyerek kılıcını sessizce kınından sıyırdı. "Az önce tek gerçeğini inkar ettin."

Kral Avra dizleri üzerine çöküp de yalvarmaya başladığında Lidena mırıldandı.

"Cehenneme git ve diğerlerine haber ver. Yakında oraya bile gelip sizi tekrar ve tekrar öldüreceğim."

O gece Kral Avra'nın kellesi Sarayın en yüksek kulesinden aşağı sarkıtıldı. Bir başka kulede ise bedeni vardı. Lidena halka yas tutması için izin bile vermedi. Hayattayken beş para etmez birisi için ölüsüne değer biçilemezdi.

İşte ilk bıçak yarası İmparator Zeord'a böyle atılmış oldu.

 

ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ

Merhaba!

Uvvv...kitabı kaçıncı bölümde bitiriyoruz? sanırım son 3 bölümümüz kaldı

Tüm teorileri şuraya almak istiyorum --->

O zaman...

Nasipse bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle!

LadyReBeL

ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ

 

Loading...
0%