Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Lidena

@ladyrebel

Kuzey Doğu Vandol Eğitimhanesi

 

Fanra, elindeki kılıcı hızla savurup karşısındaki rakibini yere düşürdüğünde arkasında Ult ona destek veriyordu.

"Yürü be!"

Elindeki kılıcı hızla döndürdükten sonra bir adım öne çıktı ve tuttuğu nefesini koy verdi. Terlemiş alnından düşen birkaç damla zemini ıslattı. Elinin tersiyle alnını silmişti. Gözlerindeki kararlı bakış arkasından gelen gürültü ile bozuldu. Kılıcını indirirken sessizce arkasını dönmüştü. Siyah saçları terlemiş alnına yapıştı.

"Sen de kimsin?"

Muhafızlar kapılarına dayanmış olan kıza garip garip baktı.

"Ben imparatorun savaşçısı Lidena Nien." dediğinde adam elini alnına koydu ve derin bir nefes çekti.

"Sen de mi soylu bir aile çocuğusun?" dediğinde Lidena kendilerini dinleyen topluluğa baktı. O, diğer soylu ailelerin çocukları gibi değildi. O imparatorluğun kanındandı.

"Hayır."

Adam gergince nefesini koy verdi.

"O zaman burada ne işin var? Bu kılık kıyafet de ne?" dedikten sonra kaşlarını çattı. "Üstelik sen bir kız mısın erkek mi?"

Lidena adamın sözleri üzerine üzerindeki soluk kıyafete ve biçimsiz kesilmiş saçlarına baktı. Şu anda görünüşü asilliğini yansıtmıyordu.

"Beni buraya imparator çağırdı." dedikten sonra çenesini dikleştirdi. "Komutanımın son emrini yerine getirmeye geldim."

Bals, karşısındaki kıza baktı dikkatle. Ciddi anlamda imparatorun savaşçısı olabileceğini mi düşünüyordu? Kılık kıyafetinden, saçma sapan kesilmiş saçlarından soylu bir aileye mensup olmadığı açıkça belliydi. Belki de yetimdir?

"İsimlik?" dediğinde Lidena ellerini arkasına aldı ve kınını sıkıca kavradı.

"Yol üzerinde birkaç haydut tarafından çalındı."

Bals sinirle güldü.

"Yalanları da çok güzel planlamışsın." dediği esnada arkalarındaki öğrenciler dikkatle onları izliyordu.

"Kız çok..." dedi Ult "...ilginç değil mi?"

Fanra karaya çalan gözlerini onlarda gezdirdi. Üzerindeki eskimiş kıyafetin içerisinde fazla gururlu durduğunu fark etti. Bir soylu gibi gözükmese de bir soylu tavrı vardı. Biraz da insanlıktan uzak.

"Seni içeri alamayız. Köyüne geri dön küçük kız." diyen Bals ile Lidena elindeki kılıcı kaldırdı ve adamın gözlerine baktı.

"Komutanımın emri üzerine buradaki hiç kimsenin canını almayacağım." dedikten sonra kafasını biraz öne eğdi ve donuk mavi gözlerini adamın gözlerine dikti. " Ancak sakat bırakmayacağım hakkında bir emir almadım."

"Sen, beni mi tehdit ediyorsun?" dedi Bals şaşkınlıkla.

Lidena baş parmağını kınının ucuna dayadı ve ileriye ittirdi. Siyah kılıcına çarpan güneş ufak bir yansıma oluşturdu.

"Seni uyarıyorum yaşlı adam." diye fısıldadı. "İmparator beni bekliyor."

"İmparator seni mi bekliyor?" diyerek bir anda kahkaha atan adam ile Lidena elini önce sola savurdu ve kınına vurdu. Kını sola doğru kayarken kılıcına sağa doğru çekti ve tek eliyle kılıcını kınından çıkardı. Kendi ekseninde dönerken havada kalmış olan kını tuttu ve kınını adamın boynuna dayadı.

"Tanrının huzuruna çıkmak ister misin?"

Kını yerine kılıcını dayasaydı ölmüş olacak olan adam korkuyla ellerini açtı.

"Ne?" Ult'anın şaşkın sesine karşı Fanra sessizce olan biteni izliyordu. "Bu hız gerçek mi?"

Lidena kınını Bals'ın boynuna sürterek geri çektiğinde adamın bedeni ürpermişti.

"Sen!" diye bağıran biri ile Lidena kılıcını zemine doğru tuttu ve kendisine bağıran adama döndü. "Ben komutan Ovrin Fuz! Sen de kimsin?" dediğinde Lidena hızla kılıcını kınına sokup elini alnına koyup sağ ayağını sol topuğuna vurdu.

"Komutan Reaz Kafkan'ın öğrencisi , imparatorun savaşçısı Lidena Nien!" dediğinde herkes şaşkınca birbirine baktı. Şakası yok gibiydi. Bu çelimsiz kız bir komutandan eğitim almıştı.

"Lidena, isimlik yok mühür yok. Nasıl olacak da senin doğru söylediğini anlayacağız?" diyen Ovrin kaşlarını çattı. Reaz ismini duymuştu sanırım. Sarayda duymuştu herhalde.

"Uzun bir yolculuğun sebebi ile çokça haydut yüzünden zor zamanlar geçirdik. Bu esnada önemli şeyleri kaybettim ve Komutan Reaz bu yolda haydutlar tarafından öldürüldü." dedikten sonra elini kılıcına attı ve dimdik bir şekilde komutana baktı. "Kılıcımı kınından çıkarmadan buradaki her hangi birini karşıma çıkarabilirsiniz. Yenilirsem kendim imparatorun yanına giderim." dediğinde herkes şaşkınca ona baktı.

"Kılıcını kınından çıkarmadan mı?" Fanra'nın fısıltısı üzerine Ult gözlerini kıstı.

"Fazla yüksekten uçmuyor mu?"

Fanra gözlerini elinde sıkı sıkıya tuttuğu beyazın üzerine altın işlenmiş kılıcın kınında gezdirdi.

Kıyafetlerine göre fazla süslü bir kılıcı var."

Komutan Ovrin ellerini arkasına attı ve karşısındaki küçük kadına baktı. Tam o esnada küçük bir fare eğitimhanenin koridorlarında bağırmaya başlamıştı.

"Düello var! Küçük bir kız savaşçıları düelloya davet etti!"

Geile duyduğu sözler ile elindeki meşaleyi söndürüp Lule ve Mias'a baktı.

"Düello mu?"

Eris elindeki toprak parçasını bırakırken sınıfın koşturarak arka balkona gittiğini gördü. Kaşlarını çatmıştı ki Lule merakla önünden geçip pencereye gitti. Eris, Geile ve Mias'ın da pencereye gitmesi ile bomboş sınıfa baktı. Herkes düelloyu merak etmişti sanırım. En azından toplumdan geri kalmamak için o da kalktı ve boş pencerelerden birinin önüne geçti. Savaşçıların antrenman yaptığı arka bahçe tamamen önlerindeydi.

"Karşına on farklı asker çıkaracağım." dedi Komutan Ovrin. "Bu on farklı askeri, kılıcını kınından çıkarmadan, yenersen seni bir istisna olarak Vandol Eğitimhanesi'ne alacağız!" dediğinde Lidena çenesini dikleştirdi.

"Emredersiniz!"

Küçük kadının kendinden emin tavrı Ovrin'den çok öğrencileri şaşırtmıştı. Karşısında duran onlarca iri yarı savaşçıyı görüp de nasıl tereddüt etmeden kabul etmişti?

"Kının savaşçıların hayati bölgelerine vurduğunda kılıç gibi sayıp ölmüş farz edeceğiz. Bu yüzden iş fazla uzamayacak." diyerek sözlerini bitirdiğinde Lidena bir kez daha onay verdi.

"Emredersiniz!"

"Hanstman!"

Bağırışı ile kalabalıktan genç bir adam öne çıktı ve bağırdı.

"Efendim komutanım!" dediğinde Ovrin derin bir nefes aldı.

"Küçük hanım Lidena'nın karşısına çık!"

"Emredersiniz!"

Genç adam kılıcını aldıktan sonra sessizce yeşil sahanın ortasına geldi. Önündeki kız sessizce karşısına gelmiş ve beyaz kınını sıkıca elinde tutmuştu. Koyu mavi gözlerine düşen saçlarının gölgesi gözlerindeki o garip ışığı gizleyememişti. Eğer ki Hanstman bunu tanımlayacak olsa "vahşilik" derdi.

"Başla!"

Hanstman kılıcını kaldırmıştı ki kız bir anda üzerine koşmaya başlamıştı. Tam olarak ne olduğunu bile anlamamıştı. Kaldırığı kılıcını indiremeden kayarak arkasına geçmiş ve kınının ucuyla sertçe eline vurmuştu. Sıkı sıkıya tuttuğu kılıç acıyan elini açmasıyla yere düşmüştü. Şaşkınlıktan tepki bile veremeden genç kız kını şah damarına dayamıştı.

Utançtan yüzü kızardı. Öyle çok utandı ki konuşamadı.

"Ne?"

Geile'nin şaşkın sesi Eris'in bir kulağından girip diğerinden çıkmıştı sanki. Az önce ne görmüştü? Sıska bir kız olağan üstü bir hızla kendisinden kat be kat büyük olan bir erkeği sıfır on saniyede yenmişti. Ezici bir üstünlük ile.

"Asla sıradan bir insan değil."

"İnanılmaz derecede atik."

"Şansı yaver gitti bence!"

"Bence güzelliği Hanstman'ın dikkatini dağıttı."

"On kişiyi yenemez."

"Aynen ama bence bu kız diğer kızlardan daha alımlı."

"Evet, bilerek yenilebiliriz!"

Erkekler kendi aralarında gülüşüp eğlenirken Komutan Ovrin elini kaldırdı.

"Dunsan!" diye bağırdığında sıska ama atik bir çocuk öne çıktı. "Küçük hanım Lidena'nın karşısına çık!"

"Emredersiniz!"

Dunsan gözlerini kıza diktikten sonra sessizce karşısına çıktı. Pekâlâ, bu çelimsiz kızı yenebilirdi ama sınıflarında tatlı bir kız olması da güzel olabilirdi.

"Başla!"

Yine de düello düellodur! Bir kıza kaybedemezdi.

Bu sefer ilk saldıran o oldu. Kılıcını kıza savurmuştu ki Lidena iki eliyle tuttuğu kınını sağ tarafına tuttu ve darbeyi durdurdu. Sonrasında bir anda kınını döndürdü ve Dunsan'ın kılıcını elinde döndürmesine sebep oldu. Kılıcının avcu içinde dönmesi tutuşunu bozunca Dunsan'ın hakimiyeti biraz güçsüzleşti ve bu Lidena'nın gözünden kaçmadı. Hızla eğilip, beklemediği bir anda, sol bacağına tekme attı. Kılıcını tutmaya çalışan adam ayağının boşa çıkması ile dengesini kaybetti. Gürültüyle yere düştüğünde Lidena kınını kılıca vurdu ve metrelerce öteye savurdu. Dönüp kınının ucunu ise genç adamın göğsüne dayadı.

İşte o an herkes bu küçük kadının şaka yapmadığını anlamıştı.

 

Loading...
0%