Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3.Bölüm

@ladyy_6


(Efnan'ın anlatımından)


08.00


Telefonumdan yükselen alarm sesi ile uyanmak istemesem bile mecburen uyanmıştım. Yattığım yerden kalkıp oturur konuma geldim. Dün gece erkenden odama çıkıp uyumuştum. Aslında uyumak istemiyordum. Ama bir süre sonra mecburen uyumuştum. Sabaha karşı dün olanlarla ilgili bir kabus görmüştüm ve çok zor uykuya daldım. Umarım bu kabuslar devam etmez. Şimdi de yüzümü yıkamak için banyoya gidiyordum.

Banyodan çıktıktan sonra odamın kapısı çalındı. "Gir" kimin geldiğini merak ediyordum. Kapıdan girecek kişiye bakıyordum. Kapı açılıp içeri bir kız girdi. Bu kızı tanımıyordum ama tahminen Aslan'ın kız kardeşi yani Gül diye düşünüyordum. Kız içeri girdikten sonra yanıma doğru geldi ve konuşmaya başladı. "Günaydın" bende aynı şekilde cevap verdim "günaydın." Elini bana doğru uzattı ve konuşmaya devam etti "merhaba ben Gül sende Efnan olmalısın. Abim senden bahsetti biraz. Aynı okuldaymışız."

Çok tatlı ve samimi birisine benziyordu. Bana uzattığı elini sıktım. "Evet ben Efnan ayrıca aynı okulda olduğumuzu bilmiyordum." Bu dediğimden sonra hafifçe samimi bir şekilde gülümsedi. "Bende bilmiyordum. Abim söyledi. Aynı okulda olmamız güzel birşey bence. Beraber okula gidip gelebiliriz çok güzel olmaz mı sence de?" Gerçekten çok samimi birisiydi. "Bence de güzel olur. Hatta harika olur okula tek başıma gitmeyi pek sevmem. Ama mecburen tek başıma gidiyorum." Elimden tuttu ve beni peşinden sürüklemeye başladığı sırada konuşmaya başladı. "Artık tek başına gitmek zorunda değilsin. Ben varım ve beraber okula gidebiliriz. Şimdi kahvaltı yapmaya gidelim lütfen." dediğinde sadece kafamı salladım. Merdivenlerden iniyorduk ve hâlâ elimi bırakmamıştı bende bırakmamıştım.

Aşağıya indiğimizde dün akşam yemek yendiğimiz masada Aslan'ı en başa oturmuş gördüm. "Günaydın abicim." Aslan bize doğru döndü ve gülerek bana baktı. Çok değişik bakmıştı neden öyle baktığını anlayamamıştım. Gözleri üstümde gezindiğinde neye baktığına anlamak için kafamı eğip bende üstüme baktığımda üstümü değiştiştirmediğimi farkettim. Kafamı kaldırıp Aslan'la tekrar göz göze geldik. "günaydın Gül ve sanada günaydın Efnan" sadece kafamı sallamıştım. Şuan kendimi çok garip hissediyordum. Aslan'ın beni pijamayla görmesini pek istediğim söylenemezdi.


Kahvaltımı ettikten sonra hemen odama çıktım ama okula giderken giyebileceğim hiçbişeyim olmadığı aklıma geldi. Bugün o eve gidip kıyafetlerimi ve bazı özel eşyalarımı almam lazım. Kendi odamdan çıkıp gülün odasına doğru yürümeye başladım. Kapının önüne gelince kapıyı çaldım. Gül içeriden gir diye seslenince kapıyı açıp içeri girdim.

Hemen arkasını dönüp bana baktı meraklı gözlerle. Neden geldiğimi merak ediyordu muhtemelen. "Şeyy... benim okula giderken giyebileceğim herhangi bir kıyafetim yanımda yokta senden ödünç alabilirmiyim?" Gerçekten çok uyanıyordum şuan ama yapabileceğim bişey yoktu. Şuan buna mecburdum. "Ah! Tabikii istediğini alabilirsin sıkıntı değil. Böyle şeylerde çekinmene gerek yok. Beni daha öncesinden de tanıyormuşsun ve çok yakınmışız gibi rahat olabilirsin." Bu söylediklerine kafamı sallayıp gülümsedim. O da bana gülümsedi. "Benim aşağıya inmem lazım sen istediğini alabilirsin" buna da sadece kafamı sallamıştım.

Gül dediği gibi odadan dışarı çıktı. Bende giyinmek için kıyafet almaya gittim.


(Aslan'ın anlatımından)


Kahvaltımı etmiş Gül'ün ve Efnan'ın aşağıya inmesini bekliyordum. Onları okula ben götürecektim. Efnan'ın sabah ki hâli o kadar tatlıydıki yüzümdeki gülümsememi durduramıyordum. Pijamalarının içinde, uykudan yeni uyandığı için şiş olan gözleri ve dağınık saçları ile bile çok güzeldi. Zaten onun her hâli çok güzeldi.

Ben hâlâ Efnan'ı düşünürken Gül'ün sesini duymamla birlikte düşünmeyi bırakıp Gül'e baktım. "Abicim seni böyle gülümseten şey ne acaba seni böyle görmeyeli baya uzun bir zaman oluyo hatta ben seni hiç böyle görmedim." Çok mu gülümsüyordum acaba? Olabilir. Elimde değil ki çok tatlı duruyordu. "Belki daha sonra öğrenirsin" bana söylemem için yalvaran gözlerle bakıyordu. Gerçekten çok merak etmiş olmalıydı ama ona tabiki de aöylemicektim. Şimdilik. "Söylediğin zaman gidip teşekkür etmek isterim. Aslında bir tahminim var ama senin söylemeni bekleyeceğim." Ne yani anlamış mıydı? Çok mu belli ediyordum acaba?

Merdivenlerden inen Efnan'ı görünce ona bakmaya başladım. Gül oturduğu koltuktan ve Efnan'ın yanına doğru yürüdü. "Efnan hadi gidelim." Efnan kafasını sallayıp onu onayladı. Sonra bir anlık bakışları bana kaydı. "Sizi bugün okula ben götüreceğim," Gül bana dönüp gözlerini kısarak baktı. Kesinlikle anlamıştı ama emin olmadığı için birşey söylemiyordu. "Hayırdır abi sen normalde böyle yapmazdın?" Evet kesinlikle anlamıştı ve itiraf etmem için beni köşeye sıkıştırıyordu. Ama tabiki de söylemicektim. "Canım öyle istiyor Gül sorgulama yürü hadi," diye kestirip atmıştım.

Efnan hiç konuşmadan bizim konuşmamızı dinliyordu. Biraz şaşkındı sanırım. Oturduğum yerden kalkıp çıkışa doğru yürümeye başladım. Onlarda benim peşimden yürüdüler.

Arabaya bindiğimizden beri kimse konuşmamıştı. Gül ve Efnan arka tarafta oturuyorlardı. Bende şöför koltuğunda olduğum için arada Efnan'a aynadan bakıyordum. Ama o dalgın bir şekilde dışarıyı izliyordu. Ne düşünüyordu acaba? Gerçekten merak etmiştim ama ne düşünüyorsa iyi birşey değildi muhtemelen. Çünkü çok üzgün görünüyordu.

Onun üzülmesi beni daha çok üzüyordu. Çünkü o benim herşeyimdi. O bunu bilsede bilmesede bu hep böyle olacak.

"Abi" Gül'ün sesini duyduğumda Efnan'a bakmayı bırakıp dikkatimi yola verdim. "Efendim?" bişey soracaktı ama biraz çekiniyor gibiydi. "Şeyy... geçen gün beni eve getiren adamın adını ve numarasını biliyor musun?" Şuan bu ne alakaydı. Adını biliyordum ama numarasını bilmiyordum. Gerekte yoktu zaten. Gereksiz birisiydi benim gözümde. Tabiki kardeşimi kurtardığı için minnettardım ama yine de o adamı sevmiyordum.

Sevdiğim kadını seviyordu ve bu beni deli ediyordu gerçekten!

"Ne yapacaksın adamın adını ve numarasını?" Bunu sormasının bir nedeni vardı kesinlikle ama neydi? "Teşekkür etmek için abi" aynadan şüpheli bir bakış attım. Umarım dediği gibidir ve altından başka bişey çıkmaz. "İsmini biliyorum ama numarasını bilmiyorum bulup sana haber veririm" gözleri ışıldamıştı resmen bu sözlerimin üstüne kesinlikle altından bişey çıkacaktı.

Okulun önünde durduğumda Gül arabadan inerken bana el salladı. Efnan sadece ufak bir tebessüm sunup indi. Onlar gözden kaybolana kadar bakmaya devam ettim. Gözden kaybolduklarında dün ki şerefsizlere cezalarını vermek için gönderttiğim depoya doğru sürmeye başladım.

(Efnan'ın anlatımından)

Gül'le beraber okula kapısından içeri girdik. Sınıflarımız farklı katlarda olduğu için ayrılmak zorunda kalmıştık.

Sınıfa girdiğimde Gökhan'ı gördüm. Kafasını sıraya koymuştu ama uyuduğunu düşünmüyordum. Gidip yanına oturduğumda kafasını kaldırıp hemen bana baktı. "Efnan nerelerdesin sen dünden beri?" Dün ona geri arayacağımı söylememe rağmen aramamıştım, arayamamıştım. Çünkü herşey üst üste gelmişti. Babam yüzünden olanlar Aslan'ın resmen beni evine emrivaki yaparak götürmesi çok fazla şey olduğu için tamamen aklımdan çıkmıştı onu aramak. Gökhan'a herşeyi anlatmalıydım gerçekten çok merak etmişti. "Herşeyi anlatacağım bir sakin ol lütfen," derin bir nefes aldı ve kafasını olumlu anlamda salladı. "Hadi ders başlayana kadar bahçeye çıkalım. O arada bende sana olanları anlatırım," tekrar kafasını salladı. "Tamam."

"Efnan neden doğru düzgün tanımadığın bir adamın evine gidiyorsun neden itiraz etmedin?" Gökhan'a herşeyi anlatmıştım. Ama Aslan'ın evinde kalmamı pek olumlu karşılamıyordu. "Çok hızlı gelişti. Ben sende kalabilceğimi söyledim ama izin vermedi," gözlerime şaşkınla bakıyordu. Çünkü ben emrivaki şeyleri hiç sevmem o da bunu çok iyi biliyordu. "Off Efnan cidden yani. Ben böyle bişey yapsam kaçardın kesin. Başka bişey mi var?" diye şüpheyle sordu. Ama başka bişey yoktu ki. Sadece... bir anda sadece itiraz etmek istemedim. Sadece ona güvenmek istedim.

"Başka bişey derken. Ne demeye çalıştığını açık açık söylermisin?" Başka bişeyden kastını tahmin etsem bile tam olarak bilmediğim için bir cevap vermemiştim. "Aslan'a mı aşıksın Efnan?" Ne? Tamamen saçmalık. Tabiki de öyle bişey yok. Olamazda. "Saçmalama Gökhan. Öyle bişey yok. Asla olamazda. Hem ben onu sevsem bile o beni sevmez ki. Niye beni sevsin sonuçta?" Hayır. Böyle bişey olamaz imkansız. O kadar güzel kadın varken beni sevmez sonuçta. Ama keşke...

"Efnan duymuyor musun beni?" Gökhan'ın sesini duyunca düşüncelerimi bir kenara itip ona odaklandım. "Bişey mi oldu?" Kafasını iki yana salladı ve konuşmaya başladı "sen cidden beni dinlemiyorsun Efnan. Ders saatimiz geldi gitmemiz gerek diyorum." Kafamı sallayıp oturduğum yerden kalktım. Ben kalkınca Gökhan'da hemen kalktı ve beraber okulun girişine doğru yürümeye başladık. Tam kapıdan girerken Gül'ü görünce ona küçük bir tebessüm sundum. O da bana aynı şekilde tebessüm edip el sallayınca bende ona karşılık olarak el salladım. Aslında yanına gidebilirsin ama yanında tanımadığım kişiler olduğu için gitmek istemedim. Bu yüzden yürümeye devam ettim.

Sınıfa Gökhan'la beraber girdiğimizde yerimize geçip oturduk. Aradan geçen beş dakikanın ardından derse öğretmenin gelmesiyle derse başladık.


                                      ✨


14.50


Bütün derslerimiz bitmişti ve ben gerçekten çok yorulmuştum. Artık bir an önce eve girmek istiyordum.

Gökhan'ın yanından ayrıldığımda Gül'ü bulmak için sınıfının olduğu kata çıktım ve sınıfın önünde bekledim. Keşke sabah numarasını alsaydım. Muhtemelen birazdan çıkacaklardı. Ama iki dersi daha vardı sanırım sabah okula geldiğimizde söylemişti.

Aslında Gül'ü beklememe gerek yok. Ama evin tam olarak nerede olduğunu bilmediğim için mecburen Gül'ü beklemek zorundaydım.

Kapı açılınca içeriden çıkan kişilere bakmaya başladım. Gül görünce hemen kolunu tuttum ve yanıma doğru çektim. "Selam. Nasıl geçti günün?" dediğinde gülümseyerek cevap verdim. "Güzel geçti. Seninki?" Bir taraftan bahçeye çıkmak için yürümeye başladık. "Güzeldi." deyip bana doğru gülümsedi. Sonra devam etti. "Bişey mi oldu?" Biraz gergindim. Sanırım çok fazla belli oluyordu. "Şey... ben evin tam olarak nerede olduğunu bilmediğim için sana adres sormaya gelmiştim aslında," sonunda söyleyebilmiştim. Nasıl söyleyeceğimi asla bilemiyordum. "Ah! Bişey oldu sandım. Abimi arayım. O birisini gönderir." Ama böyle bişeye gerek yoktu ki. Ben sadece adresi sormak istemiştim. Birisinin beni almasına gerek yoktu. "Hiç gerek yok sen sadece adresi söylesen yeterli." Durdu ve hızlı bir şekilde bana döndü. Biraz sinirli duruyordu. "Gerek var. Sende bizimle birlikte yaşıyorsun. O yüzden de şimdi abimi arıyorum o da seni eve götürmek için birisini gönderiyor. İtiraz istemiyorum." Çok sinirli gibi değildi. Yani sesi öyle değildi. Ama itiraz kabul etmeyeceği belliydi. O yüzden itiraz etmek yerine kabullendim. "Tamam."

Gül Aslan'ı arayıp beni birisinin eve götürmesini istediğinde Aslan kendisinin geleceğini söyleyip kapatmıştı. Şimdi de onu bekliyordum. Gül biraz önce gitmişti. Gitmeden önce ne olur ne olmaz diye hem kendi numarasını hem de Aslan'ın numarasını verdi.

Geçen birkaç dakikanın ardından siyah bir araba geldi ama içindekinin kim olduğunu anlayamadığım için sadece baktım. Araba benim olduğum yere doğru gelmeye başladı. Tam yanımda durduğunda Aslan camı açıp "burada beklemeye devam mı edeceksin güzelim?" diye sordu. Ne! Bir dakika ya Aslan bana güzelim mi dedi? Yanlış mı duydum acaba?

Sol elimde bir sıcaklık hissedince bakışlarımı hemen elime indirdim. Gördüğüm şeyle hızla kafamı kaldırdım ve karşımdaki Aslan'a baktım. Arbadan hangi ara inip elimi tuttuğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. O ferah kokusu burnuma geldiği zaman derin bir nefes aldım. Aldığım nefesi verip tekrar derin bir nefes alırken gözlerimi kapattım. Sağ elinin işaret parmağının ucuyla çenemi yavaş ve nazik bir şekilde yukarı doğru ittirdi ve ağzımı kapattı. Hemen gözlerimi açtım. Aslan'la direkt göz göze geldik. Yüzünde bir sırıtış vardı.

Boyu benden uzun olduğu için kafamı hafif yukarı kaldırıp yüzüne bakıyordum. Bir anda üstüme eğilince geriye doğru eğildim. Ama ben eğilince Aslan'da üstüme biraz daha eğildi. Sıcak nefesleri yüzüme vuruyordu. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Aradaki mesafeyi biraz daha açmak için tekrar geriye doğru eğilrken birden dengemi kaybettim. Tam düşeceğim sırada Aslan beni belimden tutup kendine doğru çekti ve dengemi tekrar sağladı. Ama elini belimden çekmedi. Şuan biraz daha yakındık. Konuşsak dudaklarımız birbirine değecekti neredeyse. Bakışları dudaklarıma kayınca benimde bir anlığına bakışlarım dudaklarına kaydı. Aslan derin bir nefes alıp kafasını biraz geri çekti. Ben geri çekileceğini düşünürken o kulağıma doğru kafasını çevirdi.

Nefesini kulağıma doğru üflediğinde huylandım. Bunun hemen ardından utançtan kızaracağım hatta moraracağım o cümleyi söyledi.

"Kokumu bu kadar sevdiğini bilmiyordum güzelim..."

Arabada eve doğru gidiyorduk. Benim yüzüm hâlâ kıpkırmızıydı. O sözlerinin üstüne hiç bişey söyleyememiştim. O da gülüp arabaya binmemi söylemişti sadece. Kokusu gerçekten güzeldi. Ama böyle olması beni gerçekten çok utandırmıştı. Yani ne yapabilirim ki gerçekten çok güzel kokuyor. O kadar yakınımdayken kokusunu koklamamak ayıp olurdu. Ayrıca o da bana yapmıştı aynısını ben onun yüzüne vurmadım o niye böyle yapmıştı ki? Off daha fazla düşünürsem cidden kafayı yiyeceğim. En iyisi düşünmemek.

"Efnan hadi insene duymuyor musun beni" Aslan'ın kalın sesini duyduğumda ilk önce ne dediğini algılayamasamda etrafıma baktığımda eve geldiğimizi gördüm. Kapıyı açıp hemen arabadan indim. Aslan'ın arabadan inmesini beklemeden evin kapısına doğru yürümeye başladım. Kapının önüne geldiğimde tam elimi kaldırıp kapıyı çalacakken Aslan'ın vücudunu arkamda hissettim. Sonra da sağ kolunun kapıya doğru uzandığını gördüm. Kapıyı çaldı ve arkamdan yanıma gelmek için bir adım attığında tam kafamı kaldırıp yüzüne bakacakken kapı açılınca bakışlarımı kapıyı açan kişiye çevirdim. "Hoş geldiniz Aslan bey," kapıyı Dicle açmıştı. Ben beklemeden hemen içeriye girdim. Arkamdan da Aslan içeriye girdi. Onu görmesemde ayakkabısının sesinden anlayabilmiştim.

Şuan sadece odama gitmek istiyordum. Hâlâ çok utanıyordum. Bu yüzden şuan Aslan'la konuşmayı düşünmek bile yanaklarımın kızarmasına sebep oluyor. Tam merdivenin ilk basamağına adımımı atacağım anda Aslan'ın sesini duyunca adımımı atmaktan vazgeçtim. "Efnan yanıma gel."

Ah! Hadi ama beni şuan neden çağırıyordu ki. Duymamış gibi mi yapsam acaba? Ama duydum ve o da bunun farkında. Ayrıca duyamayacağım bir tonda söylememişti. "Efnan duyduğunu gayet iyi biliyorum. Gel hadi lütfen."

Bu adam ya çok fazla zekiydi yada zihin okuyabiliyordu. İkisi de çok kötü seçenekler. Merdivenin önünde beklemeyi bırakıp arkamı döndüm ve Aslan'ın olduğu yere baktım. Salonda tekli koltuklardan birisine oturmuş bana bakıyordu. Arkamı döndüğümde gözlerime baktı ve kafasıyla yan tarafında bir diğer tekli koltuğa oturmam için işaret etti. Artık kurtuluşum olmadığı için mecburen olduğu yere doğru yürümeye başladım. Gözlerine uzun süre bakarsam yanaklarımın kızaracağını bildiğim için bakışlarımı ondan kaçırıp etrafıma bakınmaya başladım.

Tam karşısındaki büyük koltuklardan birine oturdum. Hâlâ gözlerine bakamıyordum. "Efnan" dediğinde gözlerine bakmadan cevap verdim. "Efendim," gözlerimi artık etrafta dolaştırmak yerine başımı önüme eğdim ve kucağımda olan ellerime baktım. "Güzelim gözlerime bakarak konuşur musun?" Hayır! Konuşamazdım. Gözlerine bakarak konuşmak istesem bile konuşamazdım. Bu yüzden bu sorusuna cevap vermeyip susmayı tercih ettim.

Ben sessizliğimi korurken birden adım sesleri işittim. Umarım düşündüğüm şey değildir diye içimden geçirirken ayaklarımın önünde onun ayaklarını görünce düşündüğüm şey olduğunu anladım. Kahretsin.

Önümde beklemeyi bırakıp yanıma oturdu. Hâlâ yüzüne bakmıyordum. Bakışlarım hâlâ ellerimdeydi.

Çenemde bir dokunuş hissettiğimde için titredi. Aslan eliyle nazik bir şekilde çenemi tutup kendisine doğru çevirdi. Sadece bir saniyeliğine göz göze geldik ama ben hemen göz temasını kesmek için bakışlarımı Aslan'ın arkasında bir yere doğru çevirdim. Bir anda orda Dicle'yi görmeyi beklemiyordum. Bu yüzden şaşırmıştım. Bu kızın neyi vardı böyle? Açık açık buraya bakıyordu. Bizi izliyordu. Benim ona baktığımın farkında değildi. Çünküo şuan Aslan'ın sırtına bakmakla meşguldü. Resmen adamı gözleriyle yiyordu.

Birkaç saniye sonra gözlerini bana çevirdiğinde çok tehditkâr bakıyordu. Ama neden? Aralarında bişey olabilir miydi? Yoktur değil mi? Yoktur herhalde. Aslan öyle birisi değil ki. Ama Aslan'ı ne kadar tanıyordum ki. Hiç. Umarım öyle bişey yoktur...

"Efnan gözlerime bak," Aslan'ın sesini duyduğumda Dicle'ye bakmayı bırakıp Aslan'a baktım. Ama sadece birkaç saniye sonra yine gözlerimi kaçırdım. Derin bir nefes aldığımda o tanıdık kokusu ciğerlerime doldu. Tekrar derin bir nefes almak istesem bile bunu yapmadım. Tekrar rezil olamazdım. "Güzelim gözlerime bakmazsan seni öperim." Ne? Siktir! Yapar mıydı gerçekten? Risk alamazdım. Bu kelimeleri duyar duymaz ne kadar şaşırmış olursam olayım hemen gözlerine baktım. Ben gözlerine bakar bakmaz yüzünde bir sırıtış belirdi.

"Tamam baktım, baktım" dediğimde sırıtışı daha da büyüdü. "Sonunda. Arabaya bindiğimizden beri gözlerime hiç bakmadın. Bişey mi oldu?" Hah! Birde soruyor musun cidden bunu? Utancımdan gözlerine bakmak bir tarafa onun olduğu tarafa bile bakamamıştım.

Bu sorusunu cevapsız bırakacaktım. "Pekala. Sanırım cevap vermek istemiyorsun. O zaman ben tahmin yürüteyim. İki seçenek var." İyi de böyle bişeye gerek yoktu ki. Neden gözlerine bakamadığımı bildiğine her iddiasına vardım. Ama beni daha fazla utandırmak için yapıyordu böyle.

Ben yine konuşmayınca o tekrar konuşmaya başladı. "Hmm. Seni sinirlendirecek bişey yapmış olamam. Çünkü senin yanında değildim gün boyu." Böyle bir tahminde bulunmuştu. Gözlerime onay bekler gibi baktığında sadece kafamı salladım. Bunun hemen ardından hemen tekrar konuşmaya başladı. "Tamam. O zaman... tek bir seçenek kalıyor," Allah'ım bana yardım et ne olur. Beni tam şuan al yanına lütfen. "Bugün seni okuldan almaya gelince olmuş olmalı değil mi?" Bunu söylediğinde başımı tekrar önüme eğdim. Cidden çok zorluyordu. Hadi ama beni bu kadar köşeye sıkıştırmak zorunda mı cidden?

Güldüğünde kaşlarımı çatıp kafamı kaldırıp gözlerine baktım tekrar. Kaşlarımın çatık olduğunu görünce gülmeyi bırakıp konuşmaya başladı. "Efnan sırf bu yüzden çekinip benden kaçmana gerek yok." Bunları söyledikten sonra bir sır veriyormuş gibi sesini kısarak ve bana biraz daha yaklaşarak konuşmaya başladı.

"Çünkü ben senin kokunu daha çok seviyorum güzelim..."

Ne? Nasıl? Ağzım açık kalmıştı resmen. İnanamıyordum. Tam konuşacağım sırada Dicle'nin sesini duyunca ikimizde ona baktık. "Aslan bey Bora bey gelmiş. Sizi bekliyor." Bora mı? O kimdi acaba? Aman kimse kimdi bananeyse. Aslan "Tamam. Çalışma odama gelsin. Bende geliyorum hemen" dediğinde Dicle kafasını sallayıp gitti. "Efnan benim gitmem gerekiyor birşey olursa çalışma odasındayım."

Sadece kafamı sallayıp onu onayladım. Bana gülümseyip arkasını dönüp yürümeye başladı. Arkasından bakarken Dicle'yi gördüm. Yine Aslan'a bakıyordu. Hayran hayran arkasından bakmaya devam ederken ben boğazımı temizleyip odama çıkmak için oturdum yerden kalktım. Bu sayede Dicle'ninde dikkatini çekmiş oldum.

Aralarında birşey olduğunu düşünmüyordum. Aslan Dicle bişey söylerken asla yüzüne bakmıyordu. Ama bundan emin değildim. Ama muhtemelen Dicle Aslan'a aşıktı. Ama bunlar beni alakadar etmiyor tabiki. Sadece meraktan...

Odamın kapısının önüne geldiğimi farkettiğimde kapıyı açıp içeriye girdim. Kendimi biraz yorgun hissediyordum. Bir duş alıp akşam yemeğine kadar dinlensem iyi olurdu.


30 dakika sonra


Duştan çıkmıştım. Aslında ilk başta uyumak istesemde eğer şuan uyursam gece uyuyamayacağımı bildiğim için uyumaktan vazgeçmiştim. Şimdi de yatağımda sırtımı yatak başlığına yaslamış ve bacaklarımı uzatmış bir şekilde oturuyordum. Telefonumdan komik videolar izliyordum. Tam başka bir videoya geçtiğim sırada gelen mesaj ile dikkatimi videodan çekip mesajı açtım. Mesajı atan kişiyi görünce çok sinirlenmiştim.

Mesaj Cenk'tendi. Özür diliyordu bu da yetmezmiş gibi birde affetmemi ve bir şans daha vermemi istiyordu. Hah! Ben böyle bir yüzsüzlük görmedim gerçekten. Önce aldat sonra gel özür dile. Birde affedeceğimi düşün. Oldu paşam başka isteğin var mı? Gerçekten sinirlerim bozulmuştu.

Onu asla affetmeyeceğimle ilgili uzun bir mesaj yazmıştım. İçimde ne kadar öfke varsa kusmuştum resmen. Tekrar mesaj atmasını beklemeden telefonu yatağımın yanındaki komidinin üstüne bıraktım. Bahçeye çıkmak için yatağımdan kalktım ve odamın kapısına doğru yürüdüm. Kapıyı açtığımda Aslan'ı karşımda görmeyi beklemediğim için irkilmiştim. "Korkuttum mu? Özür dilerim," dediğinde sorun yok der gibi elimi salladım. "Özür dilemene gerek yok. Bir an benim boşluğuma geldi." Sadece kafasını salladı ve gözlerime bakmaya devam etti. Bende onunkilere bakıyordum.

"Yemeğe çağırmak için gelmiştim," dediğinde daldığımı ancak anlayabilmiştim. Ne dediğini idrak ettiğimde odamın içindeki camdan dışarı bakmak için arkamı döndüm. Havanın kararmaya başladığını görünce odamda çok fazla zaman geçirdiğimi farkettim. Benden bir cevap beklediğini fark edince kafamı onaylar bir şekilde aşağı yukarı salladım. Bana tebessüm edip "hadi gidelim o zaman" dedi. "Tamam."

Yemeği yemiştik ama saat daha erken olduğu için Aslan kahve içmeyi teklif edince kırmak istemediğim için salonda kalmıştım. Şuan da Gül, ben ve Aslan kahvelerin hazır olmasını bekliyorduk. Gül "Abiciim" dediğinde ona baktım. Daha sonra Aslan'a çevirdim bakışlarımı "efendim" Gül sanırım bişey isteyecekti. "Sana sabah arabada söylediğim iş ne oldu?" Arabada mı? Allah Allah ben niye duymadım ki acaba? Gerçi ben arabadayken gece gördüğüm kabusu ve olanları düşünüyordum. "Hallettim," Gül'ün gözleri ışıldamıştı. Sanırım önemli bişeydi. Çok merak ediyordum ama sormaya da çekiniyordum. O yüzden sessiz kalmayı tercih ettim.

"Atarım şimdi sana bilgileri" dediğinde Gül hiç beklemeden cevap verdi. "Teşekkür ederim abicim," Aslan telefonunu cebinden çıkardı. Sanırım Gül'e dediği bilgileri atacaktı.

Dicle'nin kahveleri getirdiğini gördüğümde onu incelemeye başladım. Eteğini olması gerekenden çok daha fazla yukarıya çekmişti. Bu etekle nasıl eğilebiliyordu acaba? Gerçekten çok kısaydı. Aslan'a baktığımda hâlâ telefonundan bişeylere baktığını gördüm. Ona baktığımı hissetmiş gibi telefonunu bırakıp bakışlarını bana çevirdiğinde bir anda yakalanmış olmanın verdiği telaşla gözlerimi kaçırdım hemen.

O sırada Dicle kahve tepsisiyle önümüze geldiğinde bana ters ters baktığını farkettim. Yine bana neden öyle bakıyordu acaba? Kıskanmış mıydı? Aslan kahvesini alınca tepsiyi bana doğru uzattığını farkedince bakışlarımı yüzünden çekip tepsiye indirdim. Elimi uzatıp kahve bardağını tuttuğumda birden tepsi sallandı ve bardaktı kahveden birkaç damla parmaklarıma geldi. Sıcak kahveden dolayı elim yanınca hemen elimi çekip acı içinde tısladım. Aslan'ın bakışları hemen bana döndüğünde elimi salladığımı farkedince hemen elimi tuttu ve üfledi. Nefesini parmaklarıma doğru üflediğinde içimin ürperdiğini hissettim.

Bakışlarını elimden benim gözlerime çıkardı. "İyi misin? Çok acıyor mu?" Sesi endişeli bir şekilde çıkıyordu. Gözlerindeki endişe de çok açık bir şekilde belliydi. Ama çok abartılacak bişey değildi. "İyiyim. Çok fazla acımıyor. Merak etme." Gözlerinde ki endişe biraz olsun gitmişti bu sözlerimin üstüne. Kafasını yavaşça beni onaylamak için aşağı yukarı salladı. Kafasını bizi izleyen Dicle'ye çevirdi.

"Dicle biraz dikkatli olsana. Ya daha büyük bir kazaya sebep olmuş olsaydın." Ben yanlışlıkla olduğunu düşünmüyordum. Bilerek yapmıştı resmen. Dengesini kaybedip tepsinin sallanması için hiç bir sebep yoktu. Ama yinede bişey demeyecektim. "Aslan bey özür dilerim ben bir an dengemi kaybettim." Sesinden korktuğu çok açık bir şekilde belli oluyordu. Aslan hâlâ ona sinirli bir şekilde bakmaya devam ederken hâlâ tepsinin içinde olan kahveni aldım. Kahvemi aldıktan sonra suyumu da alıp önümüzdeki sehpaya bıraktım.

Aslan'ın hâlâ Dicle'ye sinirli bir şekilde baktığnı gördüğümde elimi koluna koyup bana bakmasını sağladım. "Önemli bişey yok lütfen sakin ol," dediğimde derin bir nefes alıp bakışlarını benden çekmeden "tamam Dicle bir dahakine daha dikkatli ol. Gidebilirsin," dedi. Sonra kolunun üstündeki elime iki kere hafifçe elini dokundurup avucunun içine aldı. Yine kahve damlayan parmaklarıma baktı. "Kızarmış. Yanık kremi vardı. Uyumdan önce getiririm sürersin." Biraz yanıyordu gerçekten o yüzden buna itiraz etmedim. Sadece kafamı salladım.

Elimi serbest bırakmadığında elimi biraz çekince hâlâ elimi tuttuğunun farkında değilmiş gibiydi. Bakışlarımı önüme çevirdiğimde Gül'ün bizi gülerek izlediğini fark ettim. Yanlış olabilir miydi acaba? Umarım yanlış anlamamıştır.

Kahvelerimizi içmiştik. Odalarımıza çıkmak için merdivenlere doğru yürüyorduk. Çok uykum gelmişti. Aslında kahve uykumu açmalıydı ama benim canım kahve içmek istemediği için kahvemin yarısını ancak bitirebilmiştim. Bir de üstüne biraz sohbet etmiştik. Yarım saat önce Gül uykusu geldiğini söyleyerek odasına gidip bizi yalnız bırakmıştı. Şimdi biz de odalarımıza gidiyorduk. "Sen odana geç ben kremi alıp geleyim yanına olur mu?" Ne kremi olduğunu ilk başta anlayamamış olsamda yanık kremi olduğunu hatırlayınca kafamı olumlu anlamda salladım. "Tamam."

Odama gelmiştim. Aslan'ın gelmesini beklemem lazımdı ama çok uykum olduğu için hemen üstüne pijama giyip yatağıma girdim. Kafamı yastığa koyar koymaz uyku daha da bastırdığı için gözlerim kapandı. O sırada kapı çaldı ve içeri birisi girdi. Ama gözleri açıp bakmadım. Bu yüzden kimin geldiğini bilmiyordum. "Efnan uyudun mu?" Bu Aslan'ın sesiydi. Ama ben ne konuşacak ne de gözlerimi açacak gücü kendimde bulamıyordum.

Elimde bir sıcaklık hissetikten sonra parmaklarıma sürdüğü kremin soğukluğunu hissettim. Sonra parmaklarımda nefesini hissettim. Bir kaç kere üfledikten sonra elimi serbest bıraktı. Hemen ardından başımda baskı hissettim. Aslan sanırım saçlarımı okşuyordu ama ben gözlerimi açamıyordum ve konuşamıyordumda. Artık uykuya dalmak üzereydim. Uyumadan önce duyduğum son şeyler Aslan'ın şu sözleri oldu;

"Bir gün benim olacaksın güzelim ve bende senin. Çünkü biz birbirimiz için yaratılmışız. Biz birbirimize aitiz..."


Loading...
0%