Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.Bölüm

@ladyy_6

04.07


Kabus gördüğüm için aniden uyandım. Terlemiştim. Kalkıp saate baktım. Daha sabaha çok olduğu için tekrar uyumak istiyordum. Ama sanırım uyuyamayacaktım. Tekrar kabus görmek istemiyordum.


Elimi yüzümü yıkamak için odamın içindeki banyoya gittim. Çıktığımda bu saatte ne yapabilirim diye düşünüyordum. Ama saat çok erken olduğu için hiç bişey yapamazdım.


Bahçeye çıkıp biraz hava almanın iyi geleceğini düşündüm. Telefonumu alıp odamdan çıkıp merdivenlerden indim. Çıkış kapısının önüne gelince beklemeden yavaşça kapıyı açıp dışarı çıktım. Beni gören korumalardan birisi benim yanıma doğru gelmeye başladı. Bu saatte bile neden koruma vardı acaba?


"Efendim bişey mi istediniz?" sadece kafamı hayır anlamında salladım. Birkaç saniye sonra hâlâ gitmediği için "uyku tutmadı da hava almaya çıktım," dediğimde kafasını sallayıp geldiği yoldan geri döndü.


Bahçeye daha önce dikkatli bakma fırsatını bulamamıştım. Ama şuan bol bol zamanım vardı. Oturacak biryer bulmak daha mantıklı geldiği için hem bahçeyi gezip hem de oturacak bir yer bulmak için yürümeye başladım. Sol tarafa doğru yürüdüm. Köşeyi döndüğümde bir masa ve masanın etrafında sandalyeler vardı. Biraz daha köşede bir tane sallanan salıncak gördüm ama bu normal bir salıncak değildi. Üç kişinin rahatça sığabileceği büyüklükteydi.


Salıncağın olduğu yere doğru yürüdüm. Hemen oturdum. Olanları düşünmeye başladım. Cenk'in beni aldatması üstüne babamın beni kendi canını kurtarmak için o adama vermesi. Babamdan bile bu kadarını beklememiştim. Belki iyi bir baba değildi ama bu kadarını yapacağı hiç aklıma gelmemişti. Cenk'ten de hiç beklemezdim böyle bişeyi. Niye böyle bişey yaptı anlayamıyordum. Onlar sevgimi kullandı. Babam ve Cenk. Ne olursa olsun birisi babamdı ve birisi de sevgilimdi. Babam beni cehenneme attı. Sevgilim bana ihanet etti. Sevgimi kullandı.


Hatta sadece sevgimi değil beni de kullandı. Artık ikisininde yüzünü görmek istemiyordum. Ne babamın ne de Cenk'in. Benim artık annem olmadığı gibi bir babamda yoktu. Benim için ölmüştü. Cenk ise hayatımda aldığım en büyük ders olarak kalıcak sadece. Bana kimseye güvenmemem gerektiğini çok güzel öğretti.


Beni kimse gerçekten sevmeyecek miydi? Herkes sadece kullanmak için seviyormuş gibi mi yapacaktı? Babam, Cenk başka kim vardı? Aslan o da mı öyleydi yoksa? O da mı beni kullanmak için bana böyle iyi davranıyordu?


Gerçi ben Aslan'ın bana neden böyle davrandığını bilmiyordum. Bana karşı çok iyi davranıyordu. Ama neden? Belki de o da kullanmak için böyle yapıyordur. O da beni kullanır mıydı gerçekten?

Kullanmaz. 


En azından öyle tahmin ediyordum. Umarım öyledir. Bir ihaneti daha kaldıramam. Bunları düşünürken artık gözyaşlarımı tutamadığımı farkettim. Ağlıyordum.


Babamın ihanetine. Boşa giden senelerime ve kullanılan sevgime ağlıyordum. Bir şeye daha ağlıyordum. Aslan'ın da beni kullandığı düşüncesi. En çokta bundan korkuyordum. En çokta buna ağlıyordum. Ona güveniyordum. Hemde fazlasıyla.


Birden omuzlarımda kollarımda ve sırtımda bir sıcaklık hissettim. Hemen sonrasında yan tarafıma birisinin oturmasıyla salıncak sallandığı için kafamı hemen oraya çevirdim. Gördüğüm kişiyle şaşırmıştım. Bu saatte neden uyanıktı acaba? Onu da mı uyku tutmamıştı?


Şaşkın şaşkın yüzüne bakmaya devam ederken o da bana baktı. Kahveleri yeşillerimle buluştu. Birkaç saniye sadece bakıştık. Tam neden burada olduğunu soracağım sırada elini yavaş bir şekilde kaldırdı ve avucunu yanağıma koyup gözümden akan yaşı sildi. Bu hareketiyle kalp ritimlerim hızlandı. Bana neler oluyordu? Aslan'dan mı etkileniyordum?


"Bişey mi oldu? Neden ağlıyorsun güzelim?" Yine bana güzelim demişti. Bana her güzelim dediğinde karnımda kelebekler uçuşuyordu resmen. Heyecanlanıyordum. Neden diyordu acaba? Bundan rahatsız değildim ama neden böyle söylediğini merak ediyordum. Ben yine bişey söylemeyince o devam etti. "Ne için yaş döküyor o güzel gözlerin? Kim için ağlıyorsun?" Sesi çok dingindi. Sakin ve kalın sesi gerçekten etkileyiciydi. Derin bir nefes aldığımda o ferah kokusu ciğerlerime doldu. Aldığım nefesi verdim ve tekrar nefes aldım. Artık gözlerine bakmayı bırakıp önüme döndüm. Konuşmadım. Konuşamadım.


Cenk'in ihanetine babamın beni kendi elleriyle ateşe atmasına ve en çokta senin de beni kullanabileceğin ihtimaline ağlıyorum diyemedim. Diyemezdim.


Neden Aslan'ın beni kullanma ihtimalinden korkuyordum? Psikolojik olarak artık herkesin beni kullanma ihtimalinden mi korkuyordum? Yoksa sadece Aslan'ın mı beni kullanma ihtimalinden korkuyordum? Hangisiydi benim korkum?


Sırtımda bir el hissetmemle Aslan'ın göğsüne yatmam bir oldu. Herşey çok hızlı gelişmişti. Şaşırmıştım. O gün sahilde de aynısı olmuştu.


Ben sessizce tek başıma ağlarken o hiç bişey söylemese bile ben yanındayım der gibi omzunda ağlamam için beni omzuna yatırıyordu.


Sakinleşmem için sırtımdaki eliyle sırtımı ve saçlarımı okşamaya başladı. O bunu yapmaya devam ederken artık ağlamıyordum. Ama hâlâ omzunda yatıyordum. Ne ben kalkmak için bir hamle yapmıştım ne de o. Sırtımda ve saçlarımda gezinen elleri iyice uykumu getirirken birde omzunda olduğum için her nefes alışımda soluduğum o ferah kokusu daha çok uykumun gelmesine sebep oluyordu. Sonunda dayanamayıp yavaşça gözlerimi kapattım. Uykuya dalmadan önce saçımda bir baskı hissettim. Ama tam olarak ne olduğunu anlayabilecek kadar bilincim açık değildi. En sonunda dayanamayıp tamamen uykuya teslim oldum.


Onun omzunda ağladım. Onun kokusu sayesinde sakinleştim. Onun omzunda uyuyakaldım.


09.30


Kalkmak için hareketlendiğim sırada haraket edemediğimi farkettim. Kapalı olan gözlerimi açarken yavaş yavaş burnuma gelen ferah kokuyla derin bir nefes aldım. Gözlerimi açtığımda karşımda gördüğüm bedenle nutkum tutuldu resmen. İkimizde yan dönmüş bir şekilde benim odamdaydık. Onun bir eli benim belimdeydi. O kadar sıkı tutuyordu ki sanki gitmemdem korkuyormuş gibi. Çok sıkı tuttuğu için vücutlarımız resmen birbirine yapışıktı.


Tam kalkmak için hareket ettiğim sırada belime daha sıkı sarılıp kendine doğru çektiğinde burun buruna geldik. Nerdeyse dudaklarımız birbirine değecekti. Konuşsam veya o tekrar beni çekse dudaklarımız birbirine değecekti. Sıcak nefesleri şaşkınlıktan yarım açık olan ağzımdan içeri girip ciğerlerimle buluşuyordu.


Yüzünü daha yakından izlemeye başladığımda gerçekten yakışıklı birisi olduğunu farkettim. Bunu daha önce de farketmiştim ama bu kadar yakından hiç bakmamıştım ve bu açıdan daha yakışıklı gözüküyordu. Hayır Efnan saçmalama böyle şeyler düşünmemen gerek. Ama kendime engel olamıyordum.


"Bu kadar yakışıklı olmak zorunda mısın?" Birden ağzımdan çıkan kelimeleri nasıl söylediğimi bile anlayamamıştım. Fısıltıdan öteye geçmemişti ama uyanık olsaydı duyabileceği kadar yakınımdaydı. Gözlerine baktığımda hâlâ uyuyor olduğunu farkettim. Rahat bir nefes verirken aklıma gelen şeyle gözlerim sonuna kadar açıldı. Çok yakın olduğumuz için ben konuşurken dudaklarımız temas etmişti. Bu düşünceyle kalp ritmim hızlanmaya başladı. Allah kahretmesin. Bir anda olmuştu.


Aslan öne doğru biraz hareketlendi ve ben ne olduğunu bile anlayamadan dudaklarımız tekrar buluştu. Şaşkınlıktan donup kalmıştım. Geri çekilemiyordum o da geri çekilmiyordu. Kendime gelip dudaklarımızı ayırmak için kafamı birkaç santim geri doğru çektim. Tuttuğumu bile yeni farkettiğim nefesimi verip derin bir nefes aldım.


Aslan tekrar hareketlendiğinde gözleri de açılacak gibi olduğu için hemen gözlerimi kapatıp uyuyormuş numarası yaptım.


Saçımda Aslan'ın elini hissettim. Yine de gözlerimi açmadım. Yakınımda olan nefesini önce yüzüme doğru üfledi sonra da derin bir nefes aldı. Birden sıcak nefeslerini boynumda hissettiğimde içim ürperdi. "Güzelim uyumadığını biliyorum aç hadi güzel gözlerini," dediğinde ne yapacağımı bilemedim. Aldığı nefesini tekrar boynuma doğru üfledi ve derin bir nefes alıp geri çekildi. Eli hâlâ saçlarımı okşuyordu. Gerçekten yeni mi uyanmıştı yoksa daha öncesinde de uyanık mıydı? Söylediği sözlere rağmen gözlerimi yavaş bir şekilde yeni uyanıyormuş gibi açtım.


"Günaydın güzelim," bu adam bir gün benim kalbime indirecek gerçekten. "Günaydın Aslan," yataktan kalkmak için hareket ettiğim sırada beni belimden tutup durdurdu. "Biraz daha uyu dersinin başlamasına daha var," dedikten sonra yataktan kalktı. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama muhtemelen erken bir saatti. Dersim öğlen başlıyordu. Aklıma gelen şeyi Aslan'a sormaya çekinsem de sormam gerektiği için konuşmaya başladım. "Aslan bugün okul çıkışı eve gidip eşyalarımı alacağım. Şeyy... işin yoksa sende gelebilir misin?" O eve tek başıma gitmek istemiyordum.


"Tabii gelirim. Okuldan seni ben alırım ordan da oraya geçeriz. Tamam mı?" Kafamı salladım ama ya işi varsa? Benim yüzümden işini aksatmasını istemem. "Eğer işin varsa veya müsait değilsen ben tek gide-" cümlemi tamamlayamadan konuşmaya başladı. "İşim falan yok güzelim. Ben sana her zaman müsaitim." Cidden kalbime indirmeye çalışıyordu. Sadece kafamı salladım. "Dün gece hakkında konuşmak istersen konuşabiliriz," muhtemelen ağladığım zamanı kast ediyordu. Ama konuşmayı pek istemiyordum. Yine cevap vermedim. Kafamı tamam der gibi salladım.


Küçük bir tebessüm edip arkasını döndü ve kapıya doğru yürüyüp dışarı çıktı. Telefonumdan saate baktığımda daha dersimin başlamasına çok olduğunu gördüm.


Uyumak için gözümü kapattığımda dün gece aklıma geldi. Aslan'ın yanıma gelmesi. Beni omzuna yatırması ve benim onun omzunda ağlayıp uyuyakalmam. Bir dakika ya... ben Aslan'ın omzunda bahçede uyuyakaldım. Ama sabah odamda Aslan ile uyandım. Beni odama kadar taşımış mıydı acaba? Ama neden benimle uyumuştu ki? Off şuan gerçekten hiç bişeyi algılayamıyordum. En iyisi bunu daha sonra sormak. Şuan uykum olduğu için uyumak istiyordum.


12.30


Dersim olduğu için uyanmış ve hazırlanmaya başlamıştım. Aslında nerdeyse bir saat önce uyanıp kahvaltımı etmiştim. Ama o evde değildi. Gül'ün de dersi erken olduğu için erken gitmişti. Tek başıma kahvaltı yapmıştım. Şimdi de üstümü değiştiriyordum.


Üstümü değiştirdikten sonra aşağıya indim. Susadığımı fark edince mutfağa doğru yürümeye başladım. Mutfağın kapısını açacakken içeriden Dicle'nin sesini duydum. "Aslan ne olursa olsun benim. Dün gece o kızla olmuş olması umurumda bile değil. O hep benimdi ve hep benim olacak." Nasıl yani? Şimdi Aslan ve Dicle arasında bişey mi vardı? Bu düşünceyle gözlerimin yanmaya başladığını hissettim. Su içmekten vazgeçip kendimi bahçeye attım.


Benim dışarı çıktığımı gören korumalardan biri yanıma geldi. "Efendim eğer okula gidecekseniz arabayı hazırlatayım," şuan okula gitmek istemiyordum. "Hayır. Okula gitmeyeceğim. Hava almak için dışarı çıkacağım," gözlerim dolduğu için sesim biraz değişik çıkmıştı. Sahilde oturmak belki biraz iyi gelebilir ama okula gitmek şuan için hiç iyi bir seçenek değildi. "İsterseniz gideceğiniz yere bırakabiliriz efendim," hemen hayır anlamında kafamı salladım. Yalnız kalmak istiyordum. "Gerek yok. Yalnız kalmak istiyorum," koruma kafasını olumlu anlamda sallayıp geldiği yoldan geri döndü.


Evden çıkıp sahile gelmiştim. Nerdeyse 1 saattir buradaydım. Buraya en son Aslan'la birlikte gelmiştik ve ben onun omzunda başka biri için ağlamıştım. Şimdi ise tek başıma onun için ağlıyordum.


Ama ağlamamın nedenini bende bilmiyordum. Aslan'a karşı bişeyler hissettiğim için mi? Yoksa onunda beni kullandığını düşündüğüm için mi? Eğer Dicle'yle aralarında bişey varsa niye benimle yakınlaştı? Neden bana güzelim dedi? Neden her ağladığımda yanımda oldu? Niye yapmıştı tüm bunları? O beni ne için kullanmıştı? Bu düşünceler ağlamamın şiddetlenmesine sebep olurken arkamda bir ses duydum. "Efnan," lütfen bu sesi duymamış olayım. Lütfen kulaklarım yanılıyor olsun. Arkama tedirginlikle baktığımda yanılmadığımı anladım.


Bu Cenk'in sesiydi ve benim olduğum yere doğru geliyordu. Cevap vermeden önüme döndüm. Ne yüzle buraya kadar gelebiliyordu? Niye peşimi bırakmıyordu? Birden yanıma oturduğunda kafamı çevirip saniyelik olarak ona baktım. "Ne işin var senin burda? Niye geldin?" Bir süre sessiz kaldı. "O adamın evinde kalıyormuşsun Efnan" o adam derken Aslan'dan mı bahsediyordu? Peki bu onu ne kadar alakadar ederdi? "Nerde kalıcağımı veya ne yapacağımı sana soracak değilim. Seni alakadar etmez," histerik bir şekilde güldü ve konuşmaya devam etti. "O adam tehlikeli birisi Efnan ben seni uyarmak için geldim ama senin bana davranışına bak" Aslan'ın tehlikeli birisi olduğunu düşünmüyordum.


"Senin uyarılarına ihtiyacım yok. Ama keşke bundan seneler önce nasıl bir şerefsiz olduğunla ilgili beni uyarsaydın," dediğimde tekrar kısa bir an yüzüne baktığımda çenesinin kasıldığını fark ettim. Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı " Efnan sana gerçekten iyilik yaramaz. Sen hiç bişeyi haketmiyorsun. Ne sevmeyi ne sevilmeyi. Zaten baban bile seni doğru düzgün sevmezken kim seni niye sevsin?" Ayağa kalktı ve yanımdan uzaklaştı. Bu sözleriyle nefesim kesilirken biraz da olsa azalmış olan gözyaşlarım yine fazlalaştı.


Aslında bir taraftan da haklı değil miydi? Babam bile beni sevmedi. Benim babam beni o gün kendi elleriyle kendi canını kurtarmak için beni cehennemin tam ortasına attı. Babam bile böyle yaparken ben niye birisinin beni sevmesini bekliyordum ki? Beni kimse sevmez, sevemez. Babam bile beni sevmemişken beni kimse sevmezdi. Aslan'da sevmez beni sevemez.


Bu düşüncelerim ağlamamı daha da şiddetlendirirken artık hıçkırıyordum ve nefes alamıyordum resmen. Sırtımda bir el hissettiğimde kafamı çevirip kim olduğuna baktım. Şuan hiç beklemediğim hatta gelmesini istemediğim kişi gelmişti. Yine beni ağlarken yalnız bırakmamıştı. Yine gelmişti. Yine aynısını yaptı, beni omzuna yatırdı ve omzunda ağlamama izin verdi. Bunları neden yapıyordu?


"O şerefsizin söylediği şeyler için mi ağlıyorsun?" Duymuş muydu? Ne kadarını duymuştu? Cevap vermedim. Verebileceğim bir cevabım yoktu. "Ağlama güzelim,ağlama. Kimse sevmese bile ben severim seni," dediğinde şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Bu söylediklerini gerçekten böyle hissttiği için mi söylüyordu yoksa sadece ağlamamı durdurmak için mi?

Bilmiyordum. 


"Sarılmak ister misin?"


"Sarılırsan daha çok ağlarım,"


"Daha çok ağlarsan bende seninle birlikte ağlarım."


Zor olsada bir kere konuşmuştum. Verdiği cevapla şaşırmıştım. Ben ağlarsam o da benimle birlikte ağlayacağını söylüyordu. Bunu istemezdim. Bunun düşüncesi bile çok kötüydü. Hiç kimsenin benim yüzümden ağlamasını istemem.


Başımı omzundan kaldırmamı sağladı ve bana doğru döndü. Yüzümü avuçları arasına aldı. Baş parmaklarıyla gözümden düşen yaşları silerken konuşmaya başladı "ağlama güzelim. Gerçekten o itin dedikleri için mi ağlıyorsun?" Sadece onun için ağlamıyordum ama tabikide o da bir etkendi. Ben buraya Aslan için ağlamaya gelmiştim. Ama bunu ona söyleyemezdim. O kadar cesaretim yoktu. Ayrıca başka birisiyle bir ilişkisi olan bir adamla bu kadar yakın olmamalıydık.


Yüzümü ellerinden kurtarmak için başımı geriye doğru çekip ayağa kalktım. Hiç bişey söylemeden yürümeye başladım. "Efnan nereye gidiyorsun?" Sesini duydum ama duymamış gibi yapıp yürümeye devam ettim. Konuşacak halim yoktu. Konuşulacak bişey de yoktu zaten.


"Efnan dur," elini omzuma koyup beni durdurdu. Elini omzumdan indirip elimi tutu ve beni kendine çevirdi. "Neler oluyor? Bişey mi oldu? Anlat lütfen," neyi anlatacaktım. Anlatılacak bişey yoktu ama sormak istediğim çok şey vardı. Ama sormayacaktım. Vereceği cevapları kaldıramazdım. "Bişey yok. Yalnız kalmak istiyorum sadece," elimi elinden kurtarıp tekrar yürümeye başladım. Peşimden gelmedi yada bağırmadı. Bu iyi birşeydi çünkü gerçekten sakinleşmem gerekiyordu.


17.46


Eve hiç gelmeyi istemesemde mecburen gelmiştim. Giriş kapısının önünde durup derin bir nefes aldım. Kapıyı çaldım ve açılması bekledim. Kapıyı Dicle açtı. "Hoşgeldiniz efendim," hiç bişey söylemeden yanından geçtim ve içeriye girdim. Salona baktığımda Aslan'ı gördüm. Telefonuyla uğraşıyordu. Sanki ona baktığımı anlamış gibi kafasını telefondan kaldırdı ve bana baktı. Kahveleri yeşillerimle buluştu. Tekrar gözlerimin dolmaya başladığını hissettiğimde odama çıkmak için merdivenlere doğru koşar adımlarla gittim.


Arkamdan Aslan'ın bana seslendiğini duydum ama durmadım. Merdivenlerden çıktığımda odasından çıkan Gül'ü gördüm. Gözlerim kızarık olduğu için başımı önüme eğdim ve odama doğru yürüdüm. "Efnan" hiç kimseyle konuşmak istemiyorum ama Gül ağladığımı farkederse beni soru yağmuruna tutardı. Kafamı kaldırmadan cevap verdim. "Efendim," bişey söylemeden yanıma doğru geldiğini anladım çünkü adım seslerini duyuyordum. "İyi misin sen? Bişey mi oldu?"diye sordu ama ben ne olduğunu ona da anlatamazdım. "Bişey olmadı. İyiyim," derken sesim titremişti. Kahretsin. Elini uzatıp çenemi hafifçe tutup başımı kaldırdı. Gözlerime baktığında ağzı açık kaldı. Saatlerdir ağlıyordum ve muhtemelen gözlerim çok fazla kızarmıştı. "Niye ağladın? Birisi bişey mi dedi? Yoksa abimle mi tartıştınız?" Sesi gerçekten çok endişeli geliyordu.


"İyiyim merak etme sorun yok," hâlâ aynı endişeli gözlerle bakıyordu ve söylediklerime asla inanmamıştı. Gerçi ben olsam bende inanmazdım. "Hiç inanmadım. Şimdi şöyle yapalım. Sen bir duş al bende hemen gelicem ve neler olduğunu anlatacaksın. İtiraz istemiyorum," gerçekten itiraz istemeyen bir sesle konuşmuştu. Sadece kafamı sallayıp odama doğru yürümeye başladım. Kapının önüne gelince beklemeden kapıyı açtım ve içeri girdim. Hemen arkamdan da kapıyı kapattım. Duş için havlu ve giyeceğim şeyleri çıkartmak için ilerlediğimde giyinme odasında o evdeki eşyalarımı görünce şaşırdım. Bunları Aslan mı getirtmişti? Sanırım öyleydi.


Daha fazla düşünmeyip elime ilk gelen kıyafetleri aldım. Banyodan içeri girip kapıyı kilitledim. Suyu ayarlayıp altına girdim. Sıcak su vücudumdan akarken biraz da olsa rahatladığımı hissettim.


(Aslan'ın anlatımından) 


Efnan eve yeni gelmişti ama benimle yine konuşmamıştı. Neler olduğunu anlamıyordum. Sabah herşey gayet güzeldi. Birden bire niye böyle olduğunu anlayamamıştım. İlk başta bişey yaptığımı düşünsem bile öyle olmadığını biliyordum çünkü gün boyu yanında değildim. Okula da gitmemişti bugün. Kesin evden çıkmadan önce bişey olmuştu. Zaten sahilde de o Cenk şerefsiziyle karşılaştı. Saçma sapan şeyler söyledi kıza. Ama bunun bir cezası olacak tabiki. O sahilden uzaklaşırken ben onu adamlarımdan birine aldırıp depoya göndertmiştim. Ama şu olaylar çözülmeden onun yanına gitmeyecektim. Neler olduğunu anladıktan sonra o itin canını okuyacaktım. Evde bugün sadece Dicle vardı. Ona sorduğumda bişey olmadığını olduysada görmediğini söylemişti.


Bugün sabah hiç bişey yoktu. Söylediği şeyi de duymuştum ve bu beni çok mutlu etmişti. Kendimi tutamayıp onu öpmek için hareket etmiştim. Düşündüğüm gibi de olmuştu. Sonra geri çekilsede yine güzeldi. Gözlerimi açtığımda onun utandığı için kızarmış olan yanaklarını görmek gülümsememe neden olsa bile bu isteğimi zar zor bastırmıştım. Sabah gözlerimi açar açmaz onun o masum yüzünü görmek bile benim için dünyalara değerdi.


Gece de ağlamıştı. Ama o zaman bu şekilde yapıp gitmemişti. Omzumda ağlamıştı, omzumda sakinleşmişti ve uyuyakalmıştı. Uyuduğunu anlayınca kucağıma alıp odasına çıkarttım. Yatağına yatırıp gidecekken kolumdan tutup gitmememi istemişti. Bende gidememiştim. Muhtemelen böyle bişey istediğini hatırlamıyordu. Çünkü yarı uyanıktı. Uyuduğu zaman gidecektim ama bende uyuyakalmıştım. Bu yüzden de beraber uyumuştuk.


Ben bunları düşünürken merdivenlerden inen Gül'ü farkettim. Yanıma doğru geldi ve tam önümde durdu. Biraz sinirli gözüküyordu. Bişey mi olmuştu acaba? "Efnan'la aranızda n'oldu" sanırım Efnan ağladığını görmüştü ama ne olduğunu bende bilmiyordum. "Aramızda bişey olmadı. Neler olduğunu bende bilmiyorum bana anlatmadı," gözlerini kısarak bana şüpheci bir şekilde baktı. Ama ben gerçekten bişey yapmamıştım. Ben Efnan'ı üzecek hiç bişey yapmazdım. "Bana öyle ben Efnan'ı üzecek hiç bişey yapmam," dediğimde yüz ifadesi birden değişti ve tebessüm etti. Sanırım sonunda inanmıştı.


"Tamam. Ben konuşurum ne olduğunu anlarım. Ama umarım seninle ilgili değildir abicim yoksa elimden çekeceğin var," benim yüzümden eğer bu kadar ağladıysa kafamı kırardım. Gül'ün bişey yapmasına gerek kalmazdı. "Neler olduğunu bana da anlat öğrenince," kafasını sallayıp arkasını döndü. Tam bir adım atacağı sırada tekrar arkasını döndü. "Bir şartla," dedi ama ne şartı. Ya sabır. "Neymiş o şart," diye sordum hiç beklemeden be derse kabul edebilirdim. Yeter ki neler olduğunu olduğunu öğrensin. "Efnan'a karşı bişeyler hissettiğini biliyorum ve sen bana bununla ilgili herşeyi anlatacaksın," pekala gerçekten akıllı bir kardeşim varmış. Ama herşeyi anlatırsam gidip Efnan'a anlatabilir. "Gül şansını zorlama,"


"Sen bilirsin bende öğrendiklerimi kendime saklarım o zaman," hadi ama cidden mi? Bu kız neden böyle. "Tamam kabul ama Efnan'a hiç bişey söylemeyeceksin," hemen kafasını sallayıp kabul etti. "Tamam anlaştık o zaman," deyip koşarak gitti.


Umarım sorun her neyse onu çözebilirdi.


(Efnan'ı anlatımından)


Duştan çıkmıştım ve üstümü giyinmiştim. Şimdi de aynanın karşısında saçlarımı havlu ile kuruluyordum. Kapı çalındığında Gül'ün geldiğini tahmin ettim. "Gir" dedikten hemen sonra kapı açıldı ve tahmin ettiğim gibi Gül gelmişti. Herşeyi anlatırsam abisine söyleyebilirdi ama anlatmazsam da çok zorluyacaktı. Ne yapmam gerektiğine bir türlü karar verememiştim. Odanın kapısını kapatıp hemen yanıma doğru geldi. "Daha iyi görünüyorsun. Anlat bakalım neden ağladın," dediğinde kafamı önüme eğdim. Ne söylemeliydim. Her şeyi anlatırsam belki rahatlardım ama ya abisine söylerse.


Sanki bundan çekindiğimi anlamış gibi "merak etme kimseye bişey anlatmam," dedi. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda bana küçük bir tebessüm sundu. Bende ona aynı şekilde tebessüm edip kafamı onu onaylamak için aşağı yukarı salladım. Elimden tutup arkamızdaki yatağa doğru çekiştirdi ve yatağa oturmamızı sağladı. Elimde havluyu alıp arkamı dönmem için gözleriyle işaret etti. Ona arkamı döndüğümde yavaş bir şekilde saçlarımı kurulamaya başladı. "E hadi anlatsana Efnan meraktan çatlıyacağım," dedi.


"Gül dur sakin ol," Gül'e bugün olanları anlattığımda çok sinirlenmişti ve şuan da Dicle'yle konuşacağını söylüyordu. Ama eğer bu sinirle giderse kesinlikle kavga çıkartırdı. "Ne sakin olu ya niye sakin olucam Efnan resmen evdeki hizmetlimiz abime aşık birde bunu sevgilisi gibi ona buna anlatıyor, saçmalığa bak" cidden çok sinirlenmişti. Beni bile azarlamıştı hatta. Sırf bu yüzden Aslan'a böyle davranmama ve saatlerce ağlamama. Aslan'a söylememi de söylemişti ama ben reddetmiştim. Onunla böyle bişeyi konuşamazdım.


Tuttuğum kolunu elimden kurtarıp koşarak odadan çıktı. Bende hemen peşinden çıktım ama ona yetişemedim. Hızla merdivenlerden indi ve direkt mutfağa girdi. "Dicle!" Sesi o kadar yüksek çıkmıştı ki ben bile çekinmiştim. "Neler oluyor?" Aslan'ın sesini duyunca arkamı döndüğümde çok yakınımda olduğunu fark ettim. Başımı kaldırıp yeşillerimi kahvelerine çıkarttım. "Sen ne yaptığını sanıyorsun ha hangi akla hizmet orda burda yalan yanlış şeyler konuşuyorsun?" Tekrar Gül'ün sesini duyunca göz temasımızı kesip mutfağa doğru yürümeye başladık. Aslan tam mutfağın kapısını açmak için elini uzattığında içeriden Dicle'nin çığlık sesini duyduk. Aslan hızla kapıyı açtığında gördüğüm manzarayla ağzım açık kaldı.


Gül Dicle'nin saçlarından tutmuş çekiştiriyordu. Dicle de çığlık çığlığa elinden kurtulmaya çalışıyordu. Aslan Gül ve Dicle'nin olduğu yere doğru hızla adımladı. "Gül dur napıyorsun?" Aslan Gül'ü Dicle'den uzaklaştırmaya çalışıyordu ama Gül Dicle'nin saçlarını bırakmıyordu. En sonunda zor da olsa ayırmayı başardığında "ne oluyor Gül niye böyle bişey yaptın?" Aslan biraz sinirli bir şekilde sesini yükselttiğinde Gül histerik bir şekilde güldü. "Niye olacak neymiş efendim sen onunmuşsun ne olursa olsun onun olacakmışsın," Aslan'ın yüzü bir anda değişmişti neler olduğunu anlayamıyordu sanırım. "Ne?!" Sesi hem sinirli hem de sorgular gibi çıkmıştı. "Efnan duymuş abi o anlattı bana da mutfakta birisiyle konuşurken duymuş," dediğinde Aslan'ın yüz hatları iyice sinirden gerilmişti. Dişlerini kıracak kadar çok sıkıyordu. "Aslan bey gerçekten öyle bişey yok yalan," diye ortaya atlayan Dicle'ye sinir olmuştum. Resmen bana hatta Gül'e yalancı diyordu. Ama ben yalan falan söylemiyordum.


Bu sözleriyle çok sinirlendiğim için kendime hakim olamayıp üstüne doğru yürümeye başladım. "Sen bize yalancı mı demeye çalışıyorsun?" Sesim nasıl bu kadar sinirli çıkmıştı bilmiyordum ama gerçekten kan beynime sıçramıştı. Ben üstüne doğru adımladıkça o da geriye doğru adımlıyordu. En sonunda sırtı duvara değdiğinde aramızdaki bir kaç adımlık mesafeyide kapattım. Gözlerinin içine baktığımda korkudan titrediğimiz farkettim. Birden saçlarından tuttum ve yana doğru başını eğdim. Yüzüne biraz yaklaşıp "bir daha söylesene biraz önce söylediklerini yada öğlen mutfakta telefonda söylediklerini tekrar söylesene," diyerek yüzüne haykırdığımda gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Ama bunu umursamadım. "Söylesene!" diye tekrar yüzüne karşı bağırdığımda gözlerini kapattı. "Özür dilerim gerçekten çok özür dilerim affedin lütfen," diye özür dilemeye başladığında üzerine doğru eğilmiş bir şekilde durmayı bırakıp doğruldum.


Derin bir nefes alıp saçlarını bıraktım ve hiç bişey söylemeden hızla mutfaktan çıkıp merdivenlere doğru koştum. Merdivenlerden çıkıp odama girdim ve kapımı kapatıp kilitledim. Yatağıma doğru ilerledim ve oturdum. Sinirden ellerim titriyordu. Ben saatlerce gerçekten böyle bir saçmalığa inanıp nasıl ağladım? Yada bu saçmalığa inanıp Aslan'ı nasıl tersledim? Ah! Gerçekten çok aptalım. Niye böyle bişeye inandım ki.


Odamın kapısı tıklatıldığında hiç bişey yapmadım. "Efnan aç hadi kapıyı," diyen Gül'ün sesini duydum. Derin bir nefes alıp oturduğum yerden kalktım ve kapıya doğru yürüdüm. Kilidi açıp kapıyı da açtığımda karşımda bana gülerek bakan Gül'ü gördüğümde neden güldüğünü anlayamamıştım. İçeri girmesi için kenara çekildim. Hiç beklemeden içeri girdi ve konuşmaya başladı. Bende o sırada kapıyı kapatıp yanına doğru yürüdüm. "Senin içinde bir cevher yatıyormuş resmen Efnan valla senden böyle bişeyi hiç beklemiyordum. Şaşırdım kaldım," dedi gülerek. Şimdi ne için güldüğünü anlamıştım. Mutfakta olanlardan sanırım memnun kalmıştı. Beraber yatağa oturduk. Ben sadece gülümseyerek karşılık verdim. O devam etti hemen. "Valla abim bile şaşırdı yani bir an dondu kaldı. O da senden böyle bişey beklemiyordu sanırım," dediğinde gülümsemem biraz daha büyüdü.


"Valla bende kendimden böyle bişey beklemiyordum. Birden oldu," dediğimde biraz ciddileşip cevap verdi. "Az bile yaptın valla abim beni bıraksaydı gösterirdim ben ona," sanırım abisine biraz sinirlenmişti.


19.27


Biz koyu bir sohbete dalmış saatin kaç olduğunu bile unutmuştuk. Birden kapı çalınca sohbet etmeyi bırakıp aynı anda kapıya doğru baktık. "Gir" diye kapının önündeki kişinin duyabileceği şekilde seslendim. Kapı açılınca Aslan içeri girdi ve kapının önünde durdu. "Akşam yemeğini dışarıda yiyelim hadi hazırlanın," dediğinde Gül'le aynı anda kafamızı salladık. Aslan kahvelerini yeşillerime çıkarttı ve gözünü bile kırpmadan bakıyordu resmen. Gül odadan çıkmak için kapının önüne geldiğinde abisi kapının önünde olduğundan çıkamadı. "Abi hadisene neyi bekliyorsun," diye söylenince Aslan oflayarak kapının önünden çekildi ve Gül'le birlikte kapıdan çıkarken kafasını arkasına çevirerek bana göz kırptı. Sonra hemen kapıyı kapayıp çıktı.


Benim yüzümde bu hareketiyle küçük bir tebessüm oluştuğu anda hemen kendime gelip bunu düşünmeyi bıraktım. Kendimi kaptırmamalıydım. Yatağımdan kalkıp hazırlanmak için ne giysem diye düşünmeye başladım.


Üstümü giyinip aşağıya indim. Salonda Aslan'ı gördüm. Telefonuyla kaşları çatık bir şekilde uğraşıyordu. İlerleyip tam karşısındaki koltuğa oturdum. Kafasını telefondan kaldırıp kahvelerini yeşillerime çıkarttı. Yüzünde küçük bir tebessüm oluşsa bile hemen geri eski haline döndü. Sabah ki olanlar aklıma gelince yanaklarım kızardığı için başımı önüme eğdim.


"Küs müyüz hâlâ?" diye sorduğunda başımı kaldırdım ve tam cevap vereceğim sırada merdivenlerden Gül inip yanımıza geldi. "Ben hazırım hadi gidelim," çok mutlu görünüyordu ama bu normal mutluluktan biraz daha farklıydı sanki.


"Hadi gidelim," diyerek Aslan ayağa kalkınca bende oturduğum yerden kalktım ve Gül'ün yanına doğru yürüdüm. Evden çıkıp Aslan'ın söylediği arabaya binerken Gül arkaya binince bende onun yanına binecekken "sen öne bin hadii," diyerek bana göz kırptı. Utana sıkıla öne bindim. Aslan'da gelip şöför koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı.


Restorana gelmiş ve yemek siparişlerini vermiştik. Şimdi de yemeklerin gelmesini bekliyorduk. Çok sakin bir yerdi ve fazla insan yoktu. Aslan giriş kapısına sırtı dönük bir şekilde otururken biz Gül ile Aslan'ın karşısında oturduğumuz için kapı çok net bir şekilde görünüyordu.


Kapıdan içeri kalabalık bir aile girdi. Gerçekten fazlasıyla kalabalıklardı. Sanırım 6 kişilerdi. Onlara bakmayı bırakıp Gül'e döndüğümde Gül'ün de o aileye baktığını gördüm. Ama yüzü çok değişikti. Donmuş bir şekilde oraya bakmaya devam ediyordu. "Abi" dediğinde Aslan'a döndüm. Aslan önce bana bakıp sonra Gül'e baktı. "Efendim" dedi. Gül birkaç saniye bekleyip biraz önceki aileyi işaret etti. Neler olduğunu bir türlü anlayamamıştım. "Annemler de burada onlarla birlikte," dediğinde Aslan Gül'ün baktığı yere doğru kafasını çevirdi ve oraya dikkeylice baktı. Aslan'ın ailesi mi buradaydı yani şimdi? İyi de buna neden böyle bir tepki veriyorlardı ki? "Bişey olmaz beni çağırdılar ama ben gitmek istemedim," dedi. Aslan Gül'e bakarak. Kafamı Aslan'ın ailesine çevirdiğimde içlerindeki en genç kızın buraya baktığını farkettim. Ama neden?


Masadakilere bişeyler söyleyip buraya doğru gelmeye başladı. Gelip masanın önünde durduğunda Gül ve Aslan kaşları çatık bir şekilde ona bakıyorlardı.


Kız Aslan'a bakıp beni işaret ederek konuşmaya başladı. "Aslan bu kız kim. Bizimle yemek yemeye gelmemenin nedeni bununla yemek yemek miydi?" Aslan'ın bu sözler üzerine çenesi daha da kasılırken "düzgün konuş," diye dişlerinin arasından tısladı. "Ne olur düzgün konuşmazsam," bu sözlerinden sonra daha ben ne olduğunu bile anlayamadan Gül ayağa kalktı ve o kızın üstüne yürümeye başladı. "Ne olur biliyor musun? Ben seni burda boğarım kimse de elimden alamaz anladın mı?" Gül'ün Sesi ne kadar sinirli çıksa da bağırmamış normal bir ses tonunda söylemişti bunları. "Sizin bu yaptığınız ne kadar doğru Aslan'la biz evlenicez ve siz burda bununla yemek yiyorsunuz," ne nasıl yanı bu kadınla Aslan evlenecek miydi? Gül hiç beklemeden konuşmaya başladı ama söylediği şeylerle resmen nutkum tutulmuştu.


"Sizin evlilik olayınız iptal canım benim. Çünkü abim ve Efnan evlenecekler..."

Loading...
0%