@ladyy_6
|
Daha önce hiç birden bire hayatınızı çok büyük oranda değiştirecek bir olayla karşı karşıya kaldınız mı? Ben kaldım ve şuan tam olarak o olayın ortasındaydım. Nerdemiydim? Düğün alışverişinde. Nasıl bu durumun içine düştüğümü bile anlayamdan birden olmuştu herşey. Buna hazır mıydım. Hayır. Değildim. Çok kısa süredir tanıdığım bir adamla evlenecektim. Aslan'la. Ne olursa olsun resmen zorla evleniyordum. O gece orda itiraz edememiştim çünkü bütün aile büyükleri yanımızdaydı. Gül'ün yalvaran gözlerine kıyamamıştım. Ama Aslan'ın bana yaptığı iyilikler de büyük bir etkendi tabii ki. Ama ben sadece o gece onlara yardım etmek istemiştim. İşlerin bu kadar hızlı ilerleyeceğini tahmin edememiştim. O gece sadece ailesiyle yemek yiyeceğimizi düşünmüştüm. Ertesi gün hemen düğün için alışverişe çıkılacağını tahmin bile edememiştim. Gül'ün ısrarlarına hatta neredeyse ağlayacak olmasına dayanamamıştım. Söylediğine göre o gece yanımıza gelen kadından nefret ediyormuş. Aslan'da sevdiği için değil dedesinin zoruyla evleniyormuş o kızla. İyi ama şimdi de benle mecburiyetten evleniyordu. En iyisi eve gidince Aslan ile konuşup bu oyuna bir son vermekti. "Efnan kızım gel buraya da bakalım," Gökçe hanım yani Aslan'ın annesi mağaza mağaza geziyorduk. Artık yorgunluktan bayılacak gibiydim. Ama yine de peşinden gittim. Gül'de yanımızdaydı ama küçük bir işi olduğu için yanımızdan ayrılmıştı. Şuan ben Aslan'ın annesi ve arkamızda ki korumalar ile bir mağazaya daha giriyorduk. Çok fazla şey almıştık ve hâlâ da almaya devam ediyorduk. "Kızım bu nasıl," Gökçe teyze elinde tuttuğu saten siyah geceliği bana gösterdi. Ne diyebilirdim ki? Utandığım için hiç birşey söyleyemiyordum. Bundan önceki aldığımız şeyler hakkında da pek bir yorum yapmamıştım. Sadece gündelik ve herhangi bir davette giyebileceğim şeyleri seçerken yorum yapmış ve içime sinenleri almıştım. Ama bunların hiç birine gerek yoktu. Ne kadar söylesemde beni dinlemeyip gördüğü herşeyi bana denettirip almak istemişti. Neyseki bazılarını bıraktırabilmiştim. Ama yine de çoğunu almıştı. "Beğenmedin mi?" Ben bişey söylemediğim daha doğrusu söyleyamediğim için böyle demişti ama işin aslı öyle değildi. Hem gerek yoktu hem de utanıyordum. Yanıma gelip elini anaç bir şekilde omzuma koydu. "Çekinmene gerek yok kızım. Ne istiyorsan ne beğeniyorsan söyle," bunları söylerken omzuma koyduğu elini kaldırıp saçlarımı okşadı. Bu hareketiyle annem aklıma geldiği için gözlerim yanmaya başlamıştı. "Anne bir saattir sizi arıyorum neden açmıyorsunuz telefonu?" Gül'ün sesini duyduğmuzda ikimizde oraya doğru baktığımızda Gül giriş kapısının biraz ilerisinde durmuş bize bakıyordu. "Duymadık kızım gel hadi yanımıza," Gül olduğu yerde beklemeyi bırakıp hızlı hızlı yanımıza geldi. Hâlâ annesinin elinde olan geceliği gördüğünde annesinin elinden alıp inceledi. "Ayy bu çok güzel," bana doğru döndü ve geceliği elime tutuşturdu. Sonrada boşta kalan elimden yakalayıp çekiştirdi. Kulağıma doğru yaklaşıp "biraz mutlu ve istekli gözükebilir misin yengecim," dedi. Yengecim dediği için gözlerimi sonuna kadar açıp ona baktım. Bunu umursamayıp omuz silkti. Gül şuan ki durumdan gayet memnundu hatta fazlası ile bu duruma seviniyordu. Neden olduğunu anlayamamıştım. "Bak bu çok güzel yenge. Hem abim bu renge bayılır," elinde tuttuğu mor geceliği de elime tutuşturup tekrar bişeyler bakmaya devam etti. Sonunda alışverişi bitirip eve doğru gidiyorduk. Ama yarın daha büyük bir sorunumuz vardı. Gelinlik damatlık ve iç çamaşırı alınacakmış. Gelinlik ve damatlıkta sıkıntı yoktu ama iç çamaşırı alışverişi benim için gerçekten çok zor geçecekti. Umarım bunların hiçbirine gerek kalmadan Aslan bir çözüm bulabilirdi. "Görüşürüz kızım kendine dikkat et," Gökçe teyzenin sesini duyunca hızlıca etrafıma bakınınca büyük bir evin önünde durduğumuzu fark ettim. Sanırım burası onların eviydi. Bana sarılmak için açtığı kolları arasına girip bende ona sarıldım. "Görüşürüz sizde kendinize dikkat edin," dediğimde bir an kaşları çatılsa bile bişey demeyip tebessüm edip arabadan indi. Araba bizi de eve götürmek için hareket etmeye başladı. Araba durduğunda eve geldiğimizi fark edip arabadan indim. Benim peşimden Gül'de inip kapıyı kapattı. Evin giriş kapısına doğru yürüyüp kapıyı çaldık. Kapıyı daha önce görmediğim bir kadın açmıştı. Orta yaşlarda bir kadındı. "Hoşgeldiniz kızım," dediğinde ben gülümseyip kapıdan içeri girdim. Arkamdan Gül'ün sesini duydum. "Hoş bulduk Ayşe teyze yeni mi geldin?" Diye sorduğunda şaşırmıştım. Bu kadın daha önce burada mı çalışıyordu? "Evet kızım bugün sabah geldim," arkamı dönüp Gül'e baktığımda Ayşe teyze dediği kadına küçük bir tebessüm sunup hızlı adımlarla hemen yanıma gelip koluma girdi. Beraber yukarı odalarımıza çıkmak için merdivenlerden yukarı doğru çıktık. "Yarım saat sonra falan akşam yemeği hazır olur," kafamı onu onaylamak için aşağı yukarı salladım. Odama gitmek için Gül'e arkamı döndüğümde aklıma gelen şeyle tekrar Gül'e döndüm. "Aslan ne zaman gelir?" Aslan'la konuşup bu düğün meselesini çözmemiz gerekiyordu. "Yemeğe kadar gelmiş olur. Noldu müstakbel kocanı mı özledin yengecim," Gül'ün söylediği sözlerle ağzım açık kalırken ona sinirli bir şekilde baktım. Ama o bunu pek umursamadı. Tam ağzımı açıp cevap verecekken yan tarafımdan gelen kalın ses benim susmamı sağladı. "İster özler ister özlemez Gül kendi işine bak," diyen Aslan ile Gül'ün yüzü düşse bile hemen toparlanıp cevap verdi. Önce teslim olur gibi ellerini kaldırdı ve "tamam tamam bişey demedim kızma hemen," dedi. Aslan kafasını ona doğru çevirip sert bir bakış attı. Sanırım bu 'git' demek oluyordu ki tahmin ettiğim gibi Gül bu bakıştan sonra daha fazla orda durmayıp hemen odasına girdi. Aslan bakışlarını bana çevirip gözlerime baktı. "Nasıl geçti bugün? Annem seni çok zorladı mı?" Sesi yorgun çıkıyordu. "Yani biraz ama idare ettim," kafasını sallayıp dudaklarını düz bir çizgi haline getirdi. "Yarın ki alışverişten haberin var mı?" Diye sordum. Kaşları çatıldı sanırım daha haberi yoktu. "Hayır ne alışverişi bugün bitmedi mi işiniz?" Gerçekten de haberi yoktu. Söylemeli miydim? Bir kere ağzımdan çıkmıştı mecbur söyleyecektim. "Gelinlik ve damatlık alınacakmış bide..." dediğimde devam etmemi bekledi ama bunu nasıl söyleyebilirdim? Ben devam etmeyince o konuştu. "Birde ne?" Diye devam etmemi açık bir şekilde belli ettiğinde mecbur kalıp konuşmaya başladım. "İç çamaşırı," dediğimde yanaklarım kızarmıştı. Bunu görmemesi için başımı önüme eğsem bile muhtemelen görmüştü. "Hmm sanırım pek gitmek istemiyorsun," dediğinde başımı kaldırıp gözlerine baktım. "Aslında seninle bu konu hakkında konuşacaktım," dediğimde kafasını sallayıp arkasında bir yeri işaret etti. "Böyle ayak üstü konuşmayalım çalışma odama geçelim gel." O arkasını dönüp ilerlemeye başlayınca bende peşinden ilerledim. Kapıyı açıp önce benim geçmem için kenara çekildi. Beklemeden içeri girdim. Arkamdan o da girdi ve kapıyı kapattı. Etrafa kısaca göz gezdirip çalışma masasının önündeki karşı karşıya olan tekli koltuklardan birisine oturdum. Aslan'da karşımda kalan koltuğa oturdu. Gözlerimin içine bakıp "Ne konuşmak istiyordun?" Dedi. Söze nasıl başlamam gerektiğini düşünüyordum ama düşünmeye devam etmek yerine aklımda olanı aynı şekilde söyledim. "Aslan bu evlilik saçmalığının bitmesi lazım yani bu şekilde devam etmemeli," dediğimde yüzü kasılmıştı. Sanırım dişlerini sıkıyordu. Ama bunu neden yaptığını anlayamamıştım. Benim yüzünü inceledeğimi fark edince yüzünü kasmayı bıraktı ve ifadesiz bir hale getirdi. "Bende bu konuyla konuşmak istiyordum," deyip duraksadı devam etmesini ister gibi gözlerine bakıyordum ama sanki korkuyor gibi söyleyeceği şeyi söyleyemiyordu. "Devam et lütfen," dediğimde kafasını sallayıp tekrar derin bir nefes aldı. "Efnan bizim evlenmemiz lazım," bu sözleriyle kaşlarım çatıldı. Neden böyle söylemişti? Niye evlenmemiz gerekiyordu? Hiç bişey anlamamıştım. "Anlamadım. Neden evlenmemiz gerekiyor? Daha açık konuş lütfen." Gözlerime bakmaktan kaçınıyordu sanki. "Çünkü... Efnan bak ben o kadınla evlenmek istemiyorum ama beni o kadınla evlenmem için zorluyorlar. Eğer seninle evlenirsem o kadınla evlenmek zorunda kalmam," duyduğum sözler beni hem şaşırtmıştı hem de kırmıştı. Şaşırmamın nedeni benimle evlenmek istiyor olmasıydı. Kırılmamın nedeni ise benimle sırf başka birisiyle evlenmek istemediği için evlenmek istiyordu. O da beni bir şeyler için kullanmak istiyordu. Ama artık böyle bişeye izin vermezdim. Veremezdim. "Hayır Aslan böyle bişey asla olmayacak," dediğimde gözlerini tekrar benden kaçırıp başka biryere bakmaya başladı. Derin bir nefes alıp gözlerini kapattı ve tekrar bana döndü. "Efnan bak şuan ne düşündüğünü tahmin ediyorum ama düşündüğün gibi değil gerçekten," bu sözleri gülmeme sebep olmuştu ama bu gülme mutluluktan değildi. Alaycı bir gülmeydi. "Ne düşünüyorum ben Aslan nasıl bilebilirsin bunu?" Gözlerini gözlerimden bı sefer ayırmadı. Dikkatle baktı sonra aldığı nefesi yavaş bir şekilde üfleyip konuşmaya başladı. "Ben seni senden bile çok tanıyorum güzelim," dediğinde kaşlarım çatıldı. Beni benden çok sadece birkaç hafta da mı tanımıştı? Ciddi olamazdı değil mi? "Söyle o zaman ne düşünüyor muşum ben?" Dudaklarının kenarları hafif yukarı doğru doğru kıvrıldı. Sonra hemen eski haline getirdi. "Birincisi şaşkınsın çünkü seninle evlenmek istediğimi söyledim. İkincisi ise kırgınsın çünkü seni diğerleri gibi kullanmak istediğimi düşünüyorsun," dediğinde ağzım açık kalmıştı resmen. Gerçektende aklımdan geçenleri söylemişti. Ama nasıl? Beni nasıl bu kadar iyi tanıyabilirdi? "Ama kırgın olmana gerek yok çünkü ben seninle kullanmak için evlenmek istemedim," dediğinde kaşlarımı çattım. Nasıl yani benimle istediği için mi evlenmek istiyordu? Anlayamamıştım. "Nasıl?" Diye sordum. "Zamanı gelince öğrenirsin Efnan sadece bana yardım et lütfen," sinirle burnumdan sesli bir şekilde soludum. "Zamanı ne zaman evlendikten sonra falansa eğer öyle bişey olmayacak ya şimdi geçerli bir neden söylersin ya da ben bunu asla kabul etmem," dediğimde sinirlendiğini anlamıştım. Çenesi kasılmıştı ve elini yumruk yapmıştı. Gözlerimi gözlerine çıkardığımda yalvarır gibi bakıyordu ama ben vazgeçmeyecektim. Bilmek hakkımdı ve bilmeden de istediği şeyi ona vermeyecektim. "Bak Efnan gerçekten zamanı değil. Biraz zaman tanı lütfen," söylememekte kararlıydı ama bende kararlıydım. Söylemediği sürece kabul etme gibi bir ihtimal asla olmayacaktı. "Zaman falan tanıyamam Aslan. Ne zaman söylemek istersen o zaman konuşuruz bu konuyu," dedim. Oturduğum yerden kalkıp kapıya doğru yürümeye başladım. "Efnan dur," dedi ama durmadım. Arkama da bakmadım çünkü bakarsam yapamazdım. Gidemezdim. Hızlı adımlarla kapıya ulaşıp dışarı çıktım ve hemen kendi odama doğru yürümeye başladım. Tam o sırada odasından çıkan Gül'ü gördüm. Beni fark edince hemen yanıma geldi. "Abimle mi konuştunuz?" Diye sordu direkt. Sadece kafamı onaylamak için aşağı yukarı salladım. "Eee anlatsana ne konuştunuz. Cımbızla laf alıyoruz ağzından," dediğinde dönüp biraz sinirli baktığımda o da anlamıştı ne demek istediğimi. Ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdı ve konuşmaya başladı. "Tamam ya bakma öyle bişey demedim. Ama sende anlat merak ediyorum," dediğinde eninde sonunda istediği cevapları alacağını bildiğim için ısrar etmedim. Başımla odamı gösterip "gel hadi burda konuşmayalım," dedim. Hemen kafasını sallayıp yürümeye başladı. Bende peşinden yürüdüm. Birlikte içeri girip yatağıma oturduk. "Anlat hadi," dediğinde her şeyi anlatmaya başladım. "Çok kötü olmuş ama bence abimin senden böyle bişey istemesinin bir nedeni vardır," dedi. Gül'e herşeyi baştan sona anlatmıştım. Bazı yerlerinde şaşırmış hatta sinirlenmişti. O gerçekten iyi bir arkadaştı. "Ne olursa olsun en azından o nedeni bana da söylemeliydi." Dediğimde usul usul kafasını sallayıp bana hak vermişti. "Sende haklısın ama yine de ne bileyim böyle olmasaymış daha iyi olurmuş sanki," doğru söylüyordu. Bende böyle olsun istemezdim. Ama başka çarem yoktu. Odamın kapısı tıklatıldığında ikimiz de kapıya baktık. "Gir," diye seslendiğimde kapı açıldı. Kapıda ki kişiyi görünce ağzım açık kaldı. Onun burda hâlâ be işi vardı. Aslan Dicle'yi kovmamış mıydı? Ama neden? "Efendim yemek hazır Aslan bey aşağıda sizi bekliyor," dediğinde sadece kafamı sallamıştım. "Tamam sen in aşağıya biz geliyoruz," Gül'ün söylediklerinden sonra başını önüne eğip dışarı çıkıp kapıyı kapattı. "Bunun burada ne işi bar hâlâ Aslan kovmadı mı?" Diye sorduğumda kafasını hayır anlamında sağa sola salladı. "Kovmadı değil kovamadı çünkü bugün gördüğün teyze onun annesiydi ve kadına bir açıklama yapmadan onu kovamazdı. Öyle bir şeyide nasıl açıklayacağını bilemediği için kovamadı," ne kadar bu duruma sinir olsamda bende aynı şeyi yapardım sanırım. Gül'ü onaylamak için başımı aşağı yukarı salladım. "Hem merak etme bir daha öyle bişeye cüret edemez," dediğinde cevap vermeden oturduğum yerden kalktım. "Hadi yemeğe inelim acıktım ben," o da hemen oturduğu yerden kalktı. Beraber odadan çıkıp aşağı indik. Yemek faslı bitmişti şimdi de Gül'ün zoruyla salonda sessizce kahve içiyorduk. Ben Gül'ün yanında otururken Aslan tam karşımızda tekli bir koltukta oturuyordu. Ne kadar ona bakmasam bile bana baktığının farkındaydım. Ben kaçamak bakışlarla bakarken o hiç çekinmeden inatla bakışlarını üzerimden çekmiyordu. Ne zaman göz ucuyla baksam göz göze geliyorduk ve ben hemen gözlerimi kaçırıyordum. Önüme eğdiğim başımı kaldırıp Gül'e baktığımda çatık kaşları ile abisine baktığını gördüm. Sonra hemen kahvesini bitirip ayağa kalktı. Anlamazca ona baktığımda bana hafif tebessüm edip konuşmaya başladı. "Sohbetinize doyum olmuyor ama benim uykum gelmeye başladı. Odama çıkacağım. O yüzden size iyi akşamlar," dediğinde bende peşinden ayaklandım. Burada tek başıma Aslan ile oturmak istemiyordum. "Bende geliyim seninle en iyisi," dediğimde gözlerini kocaman açıp hemen cevap verdi. "Yok yok sen otur biraz daha hem daha kahvende bitmemiş," deyip beni zorla koltuğa oturtup koşar adımlarla yanımdan ayrıldı. Hatta resmen kaçtı. Ama neden böyle yaptığını anlayamamıştım. Tam tekrar ayağa kalkacağım sırada onun sesini duydum. "Otur Efnan konuşmamız lazım," dediğinde kalkmaktan vazgeçip ona sürekli kaçırdığım gözlerimi gözlerine sabitledim. "Konuşulacak bişey yok. Ben söyleyeceğimi söyledim," deyip tekrar ayağa kalkınca hemen yanıma geldi ve benim önüme geçip gitmeme engel oldu. "Sen söyledin ama ben söylemedim Efnan otur lütfen," rica değil de emir gibi söylemişti. Bu sözleri daha çok sinirlerime sebep olmuştu. "Ben seni dinlemek istemiyorum eğer bana geçerli bir neden söylemeyeceksen seninle konuşacak hiçbirşeyim yok," deyip tam gitmek için bir adım attığımda kolumdan tutup beni durdurdu. Omuzlarımdan tutup yavaşça koltuğa oturmamı sağladı. Ben koltuğa oturunca kafamı kaldırıp gözlerine baktım o da benim gözlerime bakıyordu. Yavaşça üstüme doğru eğilmeye başladı. O üstüme doğru eğilmeye başlayınca ben kendimi koltukta biraz gerilettim. Ama en sonunda gidecek yerim kalmayınca durmak zorunda kaldım. Ben ne yapabilirim diye sadece birkaç saniye etrafıma bakınmak için gözlermi etrafa çevirip tekrar tekrar ona çevirdiğimde çok yakınımda olduğunun farkına vardım. Nerdeyse burun burunaydık. Başını sağ kulağıma doğru eğdi. Sanki bir sır verecekmiş gibi yakınlaştı. Önce derin bir nefes aldı bende onunla aynı anda derin bir nefes aldığımda ferah kokusu ciğerlerime doldu. Aynı anda nefeslerimizi verdik. O benim kulağıma doğru üflediği için huylanmıştım. Başımı birazcık o tarafa doğru eğdim. Hemen ardındansa biraz daha yaklaşıp konuşmaya başladı. "Söyleyeceklerim zaten neden senden böyle bişey istediğimle ilgili," dediğinde başımı hafif çevirip ona baktığımda onun da bana baktığını gördüm. Başımı hemen önüme geri çevirdim. O da bu hareketimden sonra konuşmaya devam etti. "Dinlemek istiyor musun?" Diye sordu. Düşüneceğim bişey yoktu. Kesinlikle dinlemek istiyordum. Bu yüzden hemen başımı onaylamak için aşağı yukarı salladım. "Güzel," deyip benden uzaklaşıp hemen yanıma oturdu. Deli gibi çarpan kalbim benden biraz olsun uzaklaştığında yavaşlamaya başladı ama hâlâ çok hızlı atıyordu. Derin derin nefes alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Sonra ona dönüp "söyleyecek misin artık?" Diye sorduğumda o da bana doğru döndü ve başını olumlu anlamda salladı. "Ben seni korumak için seninle evlenmek istedim," beni korumak için mi? İyi de beni neyden koruyacaktı? Kimden koruyacaktı? "Beni kimden korumak istedin?" Diye bir soru sordum. Derin bir nefes alıp başını bana doğru çevirdi. "Herkesten. Eğer evlenmezsek bir süre sonra burdan gideceksin ama benim aklım sende kalıcak," dediğinde aklının bende kalmasını gerektirecek bişey yoktu. "Aklının bende kalmasını gerektirecek bişey yok Aslan. Bu geçerli bir neden de değil," dediğimde sanırım sinirlenmişti. Derin bir nefes alıp "bak Efnan baban olacak o it herif hâlâ dışarıda o piç de hâlâ seni rahatsız edebilir nasıl o gün sahilde yanına geldiyse daha sonra tekrar gelebilir," bu söyledikleri doğruydu ama tek başıma halledemeyeceğim şeyler değildi. "Bunları ben tek başıma halledebilirim Aslan bu konular yüzünden endişe etmene gerek yok." Bir süre hiç bişey söylemeden öylece önüne baktı. Bekledi. Belki de söyleyeceği şeyleri kafasında toparladı. Bilmiyordum. Bir anda bana döndü ve ben daha ne olduğunu anlayamadan konuşmaya başladı. "Bak tamam sen kendini koruyabilirsin. Ama koruyamayacağın zamanlarda olacak. Ben senin iyiliğin için böyle bişey istedim. Hem zaten bişey değişmiyecek ki sen yine bu evde kalacaksın. Gerçek bir evlilik olmayacak. Sadece çevremizdeki insanlara karşı rol yapıcaz o kadar," dedi. Ama benim hâlâ anlayamadığım bazı yerler vardı. Benim kendimi koruyamayacağım zamanlar olacağını nerden çıkartmıştı? "Kendimi koruyamayacağım zamanlar olacağını nerden çıkarttın?" Sorumu sanki beklemiyormuş gibi bir an şaşırsa bile hemen toparladı. Derin bir nefes alıp cevap verdi "illaki olacak. Buna adım kadar eminim ve böyle bişey olmaması için uğraşıyorum ama sen hâlâ sorguluyorsun," bu sözleri gülmemi sağladı. Ancak mutluluktan değildi. Histerik bir gülüşten sonra konuşmaya başladım. "Ben kendimi koruyabilirim. Bu söylediklerinin hiç birisi bizim evlenmemiz için geçerli bir neden değil," deyip ayağa kalktım. "İyi geceler." "Sanada iyi geceler güzelim, sanada." Sesi o kadar sitemli çıkmıştı ki gülümsememi durduramamıştım. Sanırım inatçılık ettiğim için böyleydi. Ama haklıydım. Geçerli bir nedeni yoktu. Aslında bugün Gül ile konuşurken ağzından bişey kaçırmıştı. Ama sonradan hemen başka bişey söylediğini söylemişti. Bana Aslan'ın bana karşı bir şeyler hissettiği için benimle evlenmek istediğini söylemişti ve ben bunu gayet net duymuştum. Ama zor durumda kalmaması için birşey dememiştim. Eğer Aslan da bunu söyleseydi belki kabul ederdim. Ama bu şekilde kabul edemezdim. Merdivenleri çıkıp odamın kapısının önüne geldiğimde beklemeden kapıyı açıp içeri girdim. Yatağıma oturdum. Üstümü değiştirip tekrar yatağıma oturdum. Uyumam gerekiyordu ama hiç uykum olmadığı için kitap okumaya karar verdim. Okuyacağım kitabımı masamın üstünden alıp tekrar yatağıma geçtim. Bu kitabı gerçekten çok seviyordum. Saate baktığımda fazlasıyla geç olduğunu gördüm. Ben kitap okumaya başlayalı neredeyse iki saat geçmişti. Artık uykum da geldiği için kitabımı yerine bırakıp tekrar yatağıma yattım. Başımı yastığa koyup gözlerimi kapattım. Birkaç dakika sonra kapının açılma sesini duydum. Ama emin olamamıştım. Çünkü neredeyse uyumak üzereydim. Saçımda bir ağırlık hissettim. Sonra onun sesini duydum; "Ah be yavrum ne var inat etmesen. Hiç mi aklına gelimiyor seni seviyor olabileceğim. Hiç mi istemiyorsun beni sevmeyi. Sen bir adım gelsen ben bin adım geleceğim. Ne olur izin versen?.." 09.47 Kulağıma gelen bağırma sesleri uğultulu geliyordu. Tam olarak ne söylediklerini anlayamıyordum. Sadece Aslan'ın yüksek tondaki kalın sesini biraz net duyabiliyordum. Gözlerimi açıp yatakta doğruldum hızla kapıya doğru yürüdüğümde Aslan bağırmasıyla olduğum yerde durdum. "Ben o kadınla evlenmem!" Diye bağırıyordu. Bağırış sesleri devam ederken olduğum yerde beklemeyi bırakıp hemen kapıdan çıkıp merdivenlere doğru hızla yürüdüm ve hemen aşağıya indim. Salonun ortasında Aslan, annesi ve Gül vardı. Aslan ve annesi tartışıyorlardı. Gül ise bir köşeye sinmiş öylece onları izliyordu. Gül beni fark edince hemen yanıma geldi. "Efnan lütfen bir şey yap bir saattir tartışıyorlar bir türlü engel olamadım lütfen yardım et," dediğinde bir onlara birde Gül'ün yüzüne bakmıştım şaşkınlıkla "ben ne yapabilirim ki?" diye kendimce gayet mantıklı bir soru sormuştum aslında. "Sen abimle evlenmeyi reddedince abimde abimde annem gelince kimseyle evlenemeyeceğini söyleyip annemi göndermek istedi ama annem gitmedi. Tartışmaya başladılar. Lütfen birşey yap," diye bir açıklama yaptı. "Aslan beni dedene söylemek zorunda bırakma. Zeynep'le evlen dedik. Reddettin başka bir kadın getirdin onunla evleneceğim dedin tamam dedik. Ama şimdi de ikisiyle de evlenmem diyorsun. Dedene bunu söylersem neler olacağını gayet iyi biliyorsun," diyerek uyarıcı ve sessiz bir tonda konuşan annesinin tam tersine bağırarak cevap verdi. "Dedem bana hiç bişey yapamaz kiminle evleneceğime karışamazsınız!" "Deden mi hiç birşey yapamaz. Elinden herşeyini alır Aslan buna Gül de dahil." Gül bu sözleri duyduğunda bana tam bişey söyleyecekti ki ben onun bişey söylemesine izin vermeden konuşmaya başladım. "Aslan," diye yüksek bir sesle bağırdığımda ikisinin de dikkatini üstüme çekmeyi başarmıştım. Belki şuan söyleyeceğim şeylerden ileride pişman olurdum. Belki de iyi ki söylemişim derdim. Bilmiyordum. Ama yine de söyleyecektim. "Neler oluyor ufak bir tartışma yaşadık diye evlenmekten mi vazgeçtin hemen?" Diye sorduğumda Aslan şaşkınlıktan konuşamıyordu. Annesine baktığımda yüzünde ufak bir tebessüm ile beni izliyordu. "Müsaadenizle biz Aslan ile yalnız konuşabilir miyiz?" Diye annesine bakarak sorduğumda hemen kafasını olumlu anlamda aşağı yukarı salladı. "Tabii. Konuşun kızım siz," dediğinde küçük bir tebessüm edip bakışlarımı Aslan'a çevirdim. "Hadi gel hayatım biz seninle bir konuşalım," dedim. Birkaç saniye sonra hiç bişey söylemeden hızla yanıma doğru yürüdü ve elimden tutup merdivenlere doğru götürdü. Odasının kapısı açıp içeri girdi ve benimde elimi tuttuğu için bende peşinden girmek zorunda kaldım. Elimi bırakıp kapıyı kapattı. Ben odanın ortasındayken o hâlâ kapının önünde duruyordu. "Aşağıda söylediğin şeyler de neydi öyle?" Hâlâ sinirliydi ama bana bunu yansıtmak istemiyordu. "İstediğin bu değil miydi?" Diye sorduğumda büyük adımlarıyla tam önümde durdu. Şimdi aramızda sadece bir adımlık mesafe vardı. "İstediğim buydu ama dün geceden sonra kabul etmeyeceğini düşünmüştüm fikrini değiştiren ne oldu?" diye mantıklı bir soru sordu ama fikrimi değiştirenin tam olarak ne olduğunu bende bilmiyordum. Belki dün gece uyumadan önce Aslan'ın söyledikleri. Belki bu sabah Gül'ün ısrarları. Belki de her ikisi de. Bilmiyordum. "Canım öyle istedi," dedim ve hemen devam ettim. "Bir sorun mu var?" Diye tehditkar bir soru sordum. Hiç beklemeden cevap verdi. "Benlik bir sorun yok ama sen neden gerçekten fikrini değiştirdiğini söylemeden ben bunu kabul etmicem," dediğinde şaşırdım. Ne yani şimdi neden fikrimi değiştirdiğimi söylemezsem kabul etmeyecek miydi? "Ben söyleyeceğimi söyledim. Canım öyle istedi o yüzden yaptım. Bu kadar başka bişey yok," dedim. Tabii ki gerçekten neden fikrimin değiştiğini söylemeyecektim. Aramızdaki bir adımlık mesafeyi kapatıp belimden tuttu ve beni kendine çekti. Gözlerini gözlerime kilitleyip konuşmaya başladı. Ama ben tam olarak ne dediğini anlayamıyordum. Çünkü bu hareketiyle kalp ritimlerim hızlanmıştı ve o ferah kokusu burnuma dolar dolmaz aklımı başımdan almıştı. "Efnan sakin ol güzelim derin bir nefes al," tam kulağımın dibinde nefesini hissettiğimde kendime gelmiştim. Ama hangi ara eğildiğini hatırlamıyordum. Derin bir nefes alıp verdiğimde onunda güldüğünü anlamıştım. Bu durumumuz utanmama neden olduğu için yüzümün yanmaya başladığını hissettim. Gözlerimi kapatıp kendime sövdüm. Boynuma nefesini üfleyip tekrar derin bir nefes aldı. Hemen ardından da sırtını dikleştirip biraz olsun benden uzaklaştı ama elleri hâlâ belimdeydi ve vücutlarımız birbirine yapışıktı. Yüzünü yüzüme iyice yakınlaştırıp alnını alnımla birleştirdi. Gözlerimi açık tutamadığım için kapattım."Şimdi bana gerçekleri söyle bakalım," sesi o kadar sakin geliyordu ki resmen hipnotize olmuştum. Biraz önce sinirden ortalığı ayağa kaldıran adam gitmişti. "Dün gece söylediklerini duydum ve sabah olanlar," birden alnını alnımdan ayırınca gözlerimi açtım. Ve o an niye böyle bişey yaptığını anladım. Yüzüme sırıtarak bakıyordu. Omzuna vurup geri çekilmek için geriye doğru adım attığımda belimden daha sıkı tuttu. "Bırak!" Diye sinirli bir şekilde çıkıştığımda yüzündeki gülümsemesi daha da büyüdü. "Yok bırakamam, bırakmam." Dedi. "Niyeymiş?" "Müstakbel karımı nasıl bırakayım?" "Yok müstakbel karın falan bırak beni," dediğimde elini belime daha sıkı sardı. Hiç bırakmak istemiyormuş gibi. Hiç bırakmayacak gibi. "Bırakmam. Ayrıca biraz önce resmen evleneceğimizi duyurdun bundan sonra geri dönüş olmaz güzelim," dediğinde gözlerimi devirmeden edemedim. "Sende bu durumdan pek bir memnunsun bakıyorum da," dediğimde tekrar yüzüme doğru eğilmeye başladı. Alnını alnımla birleştirip nefesini dudaklarıma üfledi. Benim nefeslerim hızlanırken onun da nefesleri hızlanmaya başladı. Ben biraz arkaya doğru eğildiğimde o da benimle eğildi. Gözlerim kapalı bir şekilde ne yapacağını bekliyordum. Ama hiç bişey yapmadı. Öylece bekledi. Gözlerim kapalı bile olsa biraz daha yaklaştığını hissettim. Ya o sırada kapı çalınca ben boşta duran ellerimi onun omuzlarına koyup itecekken eli belimdeki baskısını arttırdı. "Abi annem sizi bekliyor. Hadi," dışarıdan Gül'ün sesini duyduğumda gözlerimi açtım. O da gözlerini açmıştı ama ben gözlerine bu şekildeyken bakmaya devam edemeyeceğim için hemen tekrar kapattım. "Tamam geliyoruz sen in aşağıya," dedi. Sonra ağzında bir şeyler geveledi ama ne dediğini çok fazla anlayamamıştım. Sanırım küfür etmişti. Yüzünü benden uzaklaştırıp olduğu yerde doğruldu. Bende kendime çeki düzen verdim. Ve kolları arasından çıktım. "Hadi aşağı inelim," dediğimde kafasını sallayıp kapıya doğru yürüdü. Kapıyı açıp önce benim geçmem için kenara çekildi. Ben geçtikten sonra o da çıkıp arkamızdan kapıyı kapattı. Aşağıya indiğimizde Aslan'ın annesinin gözler üzerimizde gezindi. "Tamam mı oğlum? Hallettiniz mi aranızda ki sorunu?" Diye arka arkaya sorular sordu. Aslan ile yan yana tam karşısında durduk. Aslan elini belimde hissetmemle beni kendisine çekmesi bir oldu. "Evet anne hallettik," dedi. Biraz önceki konuşmalarına nazaran gayet sakin bir sesle. "Güzel. O zaman bir an önce alışverişe gidelim yoksa yetişmeyecek," dedi. Bana bakarak söylediği için hızla kafamı salladım. "Oğlum sende öğleden sonra bir yanımıza uğra da damatlığını seçelim," bu seferde Aslan'a bakarak söylediği için Aslan kafasını salladı. "Tamam anne gelirim boş bir zamanda." 3 saat sonra "Yenge bak bu da çok güzel bunu da dene bence," yine alışverişe çıkmıştık ve Gül beni ordan oraya sürükleyip bir sürü gelinlik denemem için ısrar ediyordu. Ama ben bu kadar şeyi deneyemezdim. Zaten bir sürü denemiştim. "Gül lütfen bir sakin olur musun? Bu kadar şeyi deneyemem," dediğimde biraz morali bozulmuştu sanırım. "Ya iyide sonuçta bir kere evleniyorsun en güzeli en iyisi olmalı," evet bir kere evleniyordum. Ama bu gerçek bir evlilik değildi. Bu yüzden çok da abartmak istemiyordum. "Kızım Gül haklı ne hoşuna gidiyorsa söyle çekinme," dedi Gökçe teyze. Birşey söylemeyip sadece gülümsemiştim ve başımı aşağı yukarı sallamıştım. "Yenge bu gerçekten tam senlik. Abartılı değil ama çok asil duruyor. Bak," eliyle gösterdiği yere baktığımda gerçektende çok güzel bir gelinlikti. Sade ama şık. Yanımızdaki görevli kıza "şu. Şunu denemek istiyoruz," dediğinde görevli hemen Gül'ün gösterdiği gelinliği eline aldı. "Deneme kabini bu tarafta efendim," dediğinde beklemeyi bırakıp kızın gösterdiği yere doğru gittim. Gelinliğe üstümde son kez bakıp kabinden çıktım. Gül beni görünce resmen şaşkınlıktan ağzı açık kalmıştı. "Yenge bu çok güzel," diyerek hemen yanıma geldi. "Gerçekten kızım bu diğerlerinden çok daha iyi olmuş," bence de bu çok güzeldi ve bunu seçecektim. "Bencede bu güzel oldu. Bunu alabiliriz," dedim. "Tamam kızım sen üstünü değiştir sonra çıkalım," gülümseyip kabine doğru gideceğim sırada Gül kolumdan tuttuğu için durmak zorunda kaldım. "Abime bir fotoğrafını atsaydık?" Hemen kafamı olumsuz anlamda salladım. "Hayır Gül saçmalama," dedim ve kolumdaki tutuşundan kurtulup hemen kabine doğru ilerledim. Nerdeyse üç saattir buradaydık ve ben açlıktan bayılmak üzereydim. Telefonum çaldığında kim olduğuna bakmak için çantamdan telefonumu çıkarttım. Aslan'ın aradığını görünce kasada ödeme yapan Gül ve Gökçe teyzeye arkamı dönüp oradan biraz uzaklaştım. Telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Alo" "Napıyorsun güzelim?" Diye sorduğunda yüzümde küçük bir tebessüm oluşmuştu. Ama hemen eski halime geri döndüm. "Otuz tane gelinlik denedim. En sonunda birisini beğendik. Şimdi de annenler onu ödüyor," "Hmm sen biraz yorulmuşsun sanki. Yemek yediniz mi? Sabah da kahvaltı etme fırsatın olmadı." Bu kadar düşünceli davranmak zorunda mıydı? Sinirlerimi bozuyordu. "Yemedim. Birazdan yiyeceğim," dedim. "Bende birazdan geleceğim hatta şimdi çıkıyorum. Gittiğiniz yerin konumunu at direkt oraya geleyim," gerçekten şimdi mi gelecekti. Ama yemekten sonra iç çamaşırı almak için gidecektik. O da bizimle mi gelecekti. Gelemezdi. Gelmemeliydi. "Yok yok sen şimdi gelme birkaç saat sonra gel." Birden panik olduğum için sesim biraz yüksek çıkmıştı. "Güzelim sakin ol. Sıkıntı yok. Bilerek şimdi geliyorum," dedi. İç çamaşırı alacağımızı bile bile geldiğini söylüyordu resmen. Bu durum yanaklarımın kızartmasına neden olmuştu. Ama ne kadar itiraz edersem edeyim yine de gelecekti. En iyisi mağazaya girmeden önce ikna etmeye çalışmaktı. "Off. İyi tamam gel," dediğim sırada Gül'ün arkamdan bağırdığını duydum. "Yenge hadi gidiyoruz," dediğinde arkamı dönüp kafamı salladım. Ve yürümeye başladım. "Benim gitmem lazım görüşürüz." "Görüşürüz güzelim." Yüzümdeki gülümsemeyle telefonu kapatıp çantama attım ve hızlı adımlarla beni arabanın yanında bekleyen Gül'ün yanına gittim. Bana gülerek baktığını gördüğümde "ne oldu niye öyle bakıyorsun?" Diye sordum. "Sanırım abimle konuşuyordun," dedi. Ama o nerden anlamıştı ki? "Sen nerden anladın?" arabaya binerken hâlâ gülerek bana bakıyordu. "Yüzün kızarmış. Senin yüzünü abimden başka kim kızartabilir ki?" Ellerimi hemen yanaklarıma koydum. Restorana gelmiş ve siparişleri vermiştik. Aslan'a oturur oturmaz konum atmıştım. Birazdan geleceğini söylemişti. Omuzlarımın üstünde bir el hissetmemden hemen sonra başımın üstünde de bir baskı hissettim. "Sakin ol benim," dediğinde biraz da olsa rahatlamıştım. Ellerini omuzlarımdan çekip yanımdaki sandalyeye oturdu. "Sipariş verdiniz mi?" Sanırım soruyu genelleme gibi sorsa bile benden cevap almak istiyordu çünkü gözlerini benden ayırmıyordu. "Evet verdik. Annen senin yerine de sipariş verdi," dediğimde önce kaşlarını sonrada bana biraz daha yakınlaştı ama sanırım hâlâ mesafenin fazla olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden elini sandalyenin altından tutup sandalyeyle birlikte benimde kendine doğru çekti. Kısık bir ses tonuyla "benim için senin sipariş vermeni isterdim," dediğinde sahte bir şekilde dudağımı büzdüm. Bende onun gibi kısık bir ses tonuyla "üzgünüm ama ne sevip sevmediğini bilmiyorum," derken bakışları gözlerimde ayrılıp dudaklarıma düştü. Ben susunca tekrar gözlerime bakmaya başladı. Yüzünde küçük bir gülümseme oluştu. "Öğrenirsin. Zamanla öğrenirsin güzelim," dediğinde tam bişey diyecek gibi oldum ama ne diyeceğimi bilemediğim için susmak zorunda kaldım. "Afiyet olsun efendim. Başka bir isteğiniz var mı?" Garsonun yemekleri getirdiğini ancak fark edebilmiştim. Aslında bu durum işime gelmişti. Beni bir çıkmazdan kurtarmıştı. Gerçi bazen o çıkmaz güzel oluyordu. Çıkmak istemeyeceğim kadar güzel oluyordu. Saçmala Efnan. Yemeğini ye bunları düşünme. "Aslan lütfen gelme," dediğimde önce yüzüme baktı sonra tekrar önüne döndü. Yemeği yemiştik ve ben Aslan'ın arabasında Gül ve Gökçe teyze diğer arabayla geliyorlardı. "Efnan daha fazla ısrar etmesen mi bende geleceğim," dediğinde gözlerimi devirdim. Ne işi vardı da bu kadar ısrar ediyordu anlamıyordum. "Ne yapacaksın sen orda," aklıma gelen şeyle hemen role bürünüp sinirli bir sesle konuşmaya başladım tekrar. "Diğer kadınların aldığı iç çamaşırlarına bakıp yorum mu yapacaksın?" Dediğimde gözlerini yoldan ayırıp bana baktı. "Beni senin dışındaki hiç bir kadın alakadar etmiyor. Ben senin iç çamaşırlarına bakıp yorum yapacağım," dediğinde gözlerim sonuna kadar açılmıştı. Şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı resmen. Utancımdan şuraya düşüp bayılacaktım şimdi. Bu adam gerçekten kafayı yemişti. "Yok yorum falan yapma hem onları görmeyeceksin ki," dediğimde derin bir nefes alıp bana baktı önce sonra önüne döndü. "Gelmeyeceğim ama bir şartla," dediğinde hemen başımı olumlu anlamda salladım. "Hepsini mor alacaksın." "Ne!" "Aldığın bütün iç çamaşırları mor olsun. Yoksa bende sizinle gelirim." Neden görmeyeceği şeyler için böyle bişey istiyordu. Neyse şuan önemli olan bizimle gelmemesiydi. "Tamam. Söz hepsini mor alacağım," dediğimde yüzündeki tebessümle önüne bakmaya devam etti. |
0% |