Yeni Üyelik
7.
Bölüm

6.Bölüm

@ladyy_6

"Aldıklarının hepsini mor alacaksın yoksa bende sizinle gelirim"


"Tamam söz hepsini mor alacağım."


Alışveriş yapacağımız mağazanın önünde arabayı durduğunda ben inecekken onunda ineceğini farkettim. "Aslan gelmeyeceğim dedin. Arabada bekle," dediğimde önünde olan bakışları bana döndü. "Merak etme arabanın önünde bekleyeceğim içeri girmem," dediğinde içim rahatlamıştı. Hemen arabadan inip mağazanın önünde beni bekleyen Gül ve Gökçe teyzenin yanına gittim.


Üçümüz beraber mağazanın içerisine girdik. Biz Gül ile beraber bakarken Gökçe teyze bizden biraz daha uzaktaydı. Gül bana biraz daha yaklaşıp "yengecim abimin özel olarak istediği bişey var mı?" Dedi gülerek. Omzuna vurup "saçmalama," dedim. Ama o bunu umursamayıp hem bakmaya devam etti hem de benimle konuşmaya. "E belki istemiştir yani. Mesela abime küçük bir sürpriz yapıp hepsini mor alabilirsin," dediğinde gözlerimi büyütüp ona baktım. Acaba Aslan mı bişey demişti? Dememiştir herhalde. Gül hâlâ gülerek bakınmaya devam ediyordu.



Neredeyse bir saattir buradaydık ve bence yeteri kadar almıştık ama bir türlü Gülü yeterli olduğuna ikna edememiştim. "Gül gerçekten yeterli. Bak neredeyse bir saattir buradayız ve bir sürü şey aldık," diye yakındığımda kafasını olumlu anlamda salladığında derin bir nefes alıp vermiştim. "Beş dakika daha bakalım sonra çıkalım," dedi. Sonra da arkasına dönüp arkasında kalan yerlere bakmaya başladı. Sanırım gözüne birşey kestirmişti ama dönüp bakmadım.


"Efnan bak," dediğinde arkamı dönüp baktığımda elindekini gördüğüm an gözlerim sonuna kadar açılmıştı. Resmen elindeki şey bir fantezi elbisesiydi. "Gül saçmalama istersen, ben napıcam bunu?" Dediğimde yüzüne bugün sık sık takındığı o sinsi gülüşünü takındı. Tam konuşacağı anda ben ondan hızlı davrandım. "Hayır Gül aklından geçen hiç bişey olmayacak. Boşuna dil dökme onu almayacağız," dediğimde yüzündeki sinsi gülümsemesi silindi. "Tamam o zaman gidelim bari," dediğinde başımı aşağı yukarı salladım.


Gül ve Gökçe teyze kasaya giderken bende onların arkasından gittim. Kasanın oradan dışarısı gözüküyordu. Aslan'ın olduğu yere baktığımda hâlâ orada beklediğini gördüm. Çıkış kapısından elinde kahveyle çıkan bir kadın gördüğümde pek umursamamıştım. Aslan'a bakmaya devam ettim. O sırada biraz önce çıkan kadın kahveyle birlikte Aslan'in yanına gittiğinde kaşlarım çatıldı istemsizce. Elindeki kahveyi Aslan'a uzattığında Aslan kahveyi alıp kadına bir şeyler söyledi. Kadın da gülümseyerek cevap verdi. Konuşmaya devam ettiler. Sinir iyice tepeme çıkmıştı. Artık yerimde duramayıp yanlarına doğru yürümeye başladım.


Ben kapıdan çıktığımda Aslan beni farketti ve kadınla konuşmayı bırakıp beni izlemeye başladı. Yanına gittiğimde elini tuttum. Karşısına geçip gözlerine sınırlı baktığımda kaşları çatıldı ama birşey demedi. "Kocacığım işimiz bitti gidelim mi artık?" Diye sorduğumda kızın yüz ifadesini görebilmek için tekrar yanına geçtiğimde bize şaşkın şaşkın bakıyordu. Tabiî biraz da sinirli. Aslan tuttuğu elimin üstüne öpüp "Tabiî karıcığım gidelim," dediğinde kız hâlâ gitmemişti. Hâlâ neyi bekliyordu bu? "Bence eve gidelim hem benim sana bir sözüm vardı," dediğimde Aslan'ın yüzündeki gülümsemesi daha da büyüdü ama bu şuan pek de önemli değildi. Kız benim son söylediklerimden sonra daha fazla beklemeyip gitmişti. Sonunda.


Sinirle Aslan'a döndüğümde hâlâ gülüyordu. "Karıcığım sen beni mi kıskandın?" Dediğinde yaptığım şeyin yeni farkına varmıştım. Ama sonuçta evlenecektik sahtede olsa bir birlikteliğimiz olacaktı. Bunu yapmam gayet mantıklıydı. "Ne alakası var?" Diye sorduğumda tuttuğu elimden çekip beni kendi ve araba arasında sıkıştırdı. Boy farkından dolayı biraz eğildi. "Çok alakası var güzelim resmen kıskandığın için kadının yanında gerçekten evliymişiz gibi davrandın," kokusu buram buram gelirken söylediklerine odaklanmakta zorlansamda kısmen başarmıştım. "Hayır kıskanmadım sonuçta sahtede olsa evleneceğiz ve sahte müstakbel kocamın başka bir kadınla flörtleşmesine izin veremezdim," evet kızım böyle devam sonuna kadar inkar.


Aslan yüzüme doğru eğilmeye başladığında zaten yakınımda olan yüzü daha da yakınlaştı. Alnı alnıma değdiğinde gözlerimi istemsizce kapattım. Elleri belimi buldu ve sıkı sıkı tuttu. Sanki tutmasa kaçacakmışım gibi. Kaybetmek istemez gibi. "Efnan sana karşı koymak çok zor. Bir de böyle beni kıskanman işleri iyice zora sokuyor," demişti ama ben şuan ona odaklanamıyordum. Dudaklarıma değen sıcak nefesleri belimi sıkı sıkıya saran elleri dikkatimi dağıtıyordu. O ferah kokusu zaten aklımı başımdan alıyordu. Bu çok fazlaydı. Bu duygular benim için çok fazlaydı. Çok güzeldi.


"Iı abi bölmek istemem ama gitmemiz lazım," Aslan Gül'ün cümlesinden sonra derin bir nefes aldı ve hızlıca geri çekildi. Sanki o anda çekilmese hep öyle kalacakmış gibi hızlı davranmıştı. Onun çekilmesiyle bende gözlerimi açmıştım. "Binin Gül binin," sinirli sinirli konuştuğunda Gül sadece kafasını sallayıp buraya geldikleri arabaya bindi. Bende daha fazla beklemeden arabaya bindim. Benden sora da hemen Aslan bindi. Aslan'a damatlık alacaktık ama sanırım buralara yakın olmadığı için arabayla gidecektik. Veya yürüme mesafesindeydi ama bu sıcakta yürümemek için böyle yapmışlardı. Bilmiyordum.


Yolculuk boyunca sessiz kalmış hiç bişey konuşmamıştık. Zaten kısa bir mesafeydi. Yürüme mesafesindeydi ama sıcak olduğu için arabayla gelmiştik. Şimdi de Aslan birlikte seçtiğimiz smokini deniyordu.


"Bence iyi sence Nasıl?" Aslan'ın sesini duyduğumda hemen arkama döndüm ve üstünü inceledim. Biraz dar gibiydi. Gömleğin düğmelerinin olduğu kısım gergindi ve pantolon da dar duruyordu. Omuzları fazlasıyla geniş olduğu için ceket de küçükdü. "Bence biraz dar bir beden büyüğünü dene," dediğimde sorgulamadan kafasını salladı. O sırada yanımızdaki görevli gidip bir beden büyüğünü getirmişti. Aslan görevliden smokini alıp tekrar kabine girdi.


Bir kaç dakika sonra kabinden çıktığında yine gözlerimle üstünü kontrol ettim. Bu daha iyi olmuştu. "Bu daha iyi olmuş," dediğimde dudağını ısırarak gözlerime baktı. Gözleri gözlerimden dudaklarıma düştüğünde kalbim hızlanmıştı ve boğazım kuruduğu için yutkunmuştum. Gözleri hâlâ dudaklarımdayken dilimle dudaklarımı yaladığımda onunda yutkunduğuna şahit oldum. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. O an dudaklarımı yalamakla çok yanlış bişey yaptığımı anlamıştım. Resmen ateşe benzin dökmüştüm ve o ateşin kıvılcımları bana da sıçrayıp beni de yakmaya başladı. Yavaş yavaş bende tıpkı onun gibi yanıyordum. Tek fark onun yangını benimkinden çok daha büyüktü. Benim yangınım ise bir kıvılcımdan ibaretti...


"Ay tamam bunu alalım ve eve gidelim artık lütfen gerçekten yoruldum," Gül'ün söylediklerine ben sadece başımı sallamıştım. Aslan da üstündekileri çıkarmak için kabine girdi. Gül yanıma yaklaşıp kulağıma sessizce "birde sahte evlilik diyorsunuz müdahale etmesem ortalığı bakışlarınızla yakacaktınız," diye fısıldadı. Kendimi anın etkisinden çıkartıp Gül ters ters baktım. "Saçmalama," dedim.


"Ne demiş Sertab Erener 'ateşle barut yan yana durmaz' ama durursa ne olur biliyormusun?" Diye sordu. Sonra hemen devam etti. "Yanarlar."

"Sen ateşsin abim barut yavaş yavaş yanmaya başladınız. Kabul et."


Aslan kabinden çıktığında bütün dikkatimi ona verdim. Yanımdan geçip kasaya giderken yine o ferah kokusunu aldım. Hatta özellikle derin bir nefes almıştım. Ama yapmamalıydım. Yine de kendime engel olamıyordum.


Olduğumuz yerde beklemeyi bırakıp dışarı çıkmıştık. Aslan kabinden çıktığında bütün dikkatimi ona verdim. Yanımdan geçip kasaya giderken yine o ferah kokusunu aldım. Hatta özellikle derin bir nefes almıştım. Ama yapmamalıydım. Yine de kendime engel olamıyordum.


Olduğumuz yerde beklemeyi bırakıp dışarı çıkmıştık. Aslan da kasadaki işini halletmiş olmalı ki yanımıza geldi. “Başka bir işiniz var mı?” Dediğinde bence yoktu ama sorusuna cevap vermedim. Ben cevap vermeyince Gökçe teyze cevap verdi. “Yok oğlum siz beraber dönün bende diğer arabayla dönerim,” dediğinde Aslan başını salladı.


Gökçe teyze bana sarılıp “kızım görüşürüz bir sıkıntın derdin olursa çekinme tamam mı?” Dedi. Bende sarılışına karşılık verirken önce başımı salladım sonra “tamam,” dedim. Benden ayrılınca arkasını döndü ve eve gideceği arabaya gitti. Giderken de Gül’e ve Aslan’a görüşürüz demişti. Bizde orda beklemeyi bırakıp arabaya bindik.


Bugün gerçekten çok yorulmuştum. Yarın okula gitmem gerekiyordu. Son haftaydı o yüzden yarından sonra bir daha gitmeyecektim. Aslında yarında gitmesem olurdu ama almam gereken bir kaç tane not vardı. O yüzden gidecektim. Zaten olan olaylardan dolayı ders çalışamamıştım bir süredir. Tekrar ders çalışmaya başlamalıydım. Sınavım git gide yaklaşıyordu.


Yolculuğumuz sessizdi ama bu sessizlik gerilmeme neden oluyordu. Aslan’ın bakışları ben ve yol arasında gidip geliyordu. Gül’e baktığımda birisiyle mesajlaştığını gördüm. Çok mutlu görünüyordu. Aslan’ın bakışlarını yine üzerimde hissettiğimde ona baktım. Kırmızı ışıkta durmuş olduğumuz için gözlerini kaçırmadan bakıyordu. Bende ona bakmaya başladım. Bakışmamızı bölen şey arkadaki arabalardan gelen korna sesleri oldu. Korna seslerini duyduğum an önüme döndüm. Aslan da ben önüne döndükten birkaç saniye sonra döndü. Araba tekrar hareketlendi. Eve az kalmıştı zaten. Bakışlarımı cama çevirdim ve Aslan’a bir daha bakmadım. Ama onun bakışları hâlâ bendeydi.


Araba durduğunda eve geldiğimizi anladım. Aklıma bugün Aslan ile yaşadığımız olay gelince dalmıştım. Arabadan inip Gül ile beraber evin kapısını çaldık. “Hoş geldiniz efendim,” kapıyı Dicle açmıştı. Bu kızdan gerçekten iyice nefret etmeye başlamıştım. Arkamı dönüp Aslan’a batığımda aramızda bir kaç adım olduğunu gördüm. Geri önüme dönüp Dicle’ye bakmadan içeri girdim. Gül’ün arkasından merdivenlerden çıktım. Gül kendi odasına giderken bende kendi odama girdim.


Bir duş alsam daha iyi olacaktı sanırım. Dolaptan duştan sonra giyeceğim kıyafetlerimi alıp tam banyoya gireceğim sırada kapım çaldı. “Gir,” diye seslendiğimde birkaç saniye sonra Aslan içeri girdi ve elinde de bugün aldıklarımız vardı. “Bunları getirdim, ama sözünde pek durmamışsın. Kırıldım,” al birde burdan yak. Ne dicektim ki şimdi ne diyebilirdim? Haklıydı bir taraftan aslında söz vermiştim. Ama sözümü tutmamıştım. Sadece birkaç tane mor renkte almıştım. Elindeki poşetleri duvar dibine bırakıp benim yanıma doğru adımlaya başladı. Ben utandığım için başımı önüme eğdim hemen. Yüzümün kızarmaya başladığını hissediyordum. Ayakları tam ayaklarımın önünde durdu. Aramızda bir adımlık bir mesafe bile yoktu. Eliyle hafifçe çenemden tutup başımı kaldırdı. “Başını önüne eğmene gerek yok güzelim. Ben sadece bir istekte bulundum sende söz verdin. İstemiyorum deseydin zorlamazdım ki istemediğin bir şeyi yapmak zorunda değilsin asla tamam mı?” Tebessümle konuşunca bende tebessüm ettim ve sorduğu soruya hemen başımı sallayıp onu onayladım. “Tamam.”


Tam arkasını dönüp gidecekken sanırım aklına bişey geldi. Tekrar bana döndü ve bir sır verecekmiş gibi kulağıma fısıldadı. “Gül’ün bize küçük bir sürprizi var poşetlerin içinde,” dedi. Umarım düşündüğüm şey değildir. Umarım bırak dediğim o şeyi almamıştır. Burnunu boynuma sürterek geri çekildi. Ama ben şuan zaten yeterince utanıyordum. Birde o böyle yaptığı için zaten hızla atan kalbim daha da hızlandı. Başka bişey söylemeden sırıtarak arkasını döndü ve odadan çıktı. Poşetlere bakmaya çok korkuyordum ama eninde sonunda bakacağımı da biliyordum. O yüzden olduğum yerde durmayı bırakıp poşetleri aldım. Yatağın üstüne koydum ve tek tek dökmeye başladım. En sona kalan poşeti de döktüğümde korktuğum başıma gelmişti. “Off Gül off,” birde bunu Aslan görmüştü. Allah’ım beni yok et. Yerin yedi kat dibine girmek istiyorum.


Oflayarak yatağın üstündeki herşeyi tek tek dolaba kaldırdım. Sonra da hemen duşa girdim.



Duşta neredeyse bir saat durmuştum. Şuan saat 17.34 idi. Bir saattir suyun altında olduğum için acıkmaya başlamıştım ama yemek yerdik birazdan herhalde. Yatağıma oturup elimdeki havluyla saçlarımı kurulamaya başladım. Kapım tıklatıldığında “gir,” diye seslendim.


Gül gülümseyerek içeri girdi. Onun geldiğini görünce sinirli sinirli baktım. Yanıma geldiğinde önüme döndüm ve hiç konuşmadım. “Küstün mü?” Diye sordu dayanamayıp. Hiç bişey söylemedim. “Efnan ya küsme lütfen küçük bir sürpriz yapmak istedim sadece,” yine konuşmadım sadece omuz silktim. “Özür dilerim bu kadar kızacağını düşünmemiştim. Affet lütfen lütfen lütfen,” diye çocuk gibi yalvardığında ve kedi yavrusu gibi baktığı için kıyamamıştım. Ama birazcık daha süründürecektim. Sadece gülümsedim. Bunu görünce gözleri parladı resmen. “Affettin mi?” Diye sordu heyecanlı heyecanlı. “Yanii,” dedim dedim şüpheci bir şekilde. “Efnan valla özür dilerim ya affet lütfen valla bir daha yapmam,” dayanamıyordum bu kızın bakışlarına gerçekten kedi yavrusu gibi bakıyordu.


Bu bakışlarla bana istediğini yaptırabilirdi. “Tamam tama affettim bakma bana öyle,” dediğimde sevinçle çocuk gibi ellerini çırptı ve yanağımı öptü. “Ha birde abimle akşam yemeğe çıkacakmışsınız,” dediğinde kaşlarım çatıldı. Benim niye haberim yoktu. “Benim niye haberim yok?” Dedim. Bilmiyorum der gibi dudağını büzdü. “Söyler herhalde birazdan. Bende abim birisiyle konuşuyordu ordan duydum,” dedi. Anladım der gibi başımı salladım. “Efnan bişey sorabilir miyim? Ama kimseye söyleme. Yani abime falan,” dediğinde ne soracağını çok merak etmiştim. Ayrıca Aslan’a tabiki de söylemezdim. “Sor tabii. Kimseye söylemem merak etme,” dediğimde hemen sordu. Çok sabırsızdı. “Hani sizin sınıfta Gökhan diye biri varya,” dediğinde kaşlarım çatıldı ama bişey demedim. “Hıhı,” dedim sadece. “Sen onu tanıyor musun?” Diye sordu. Başımı salladım. “Evet tanıyorum hatta çok yakın bir arkadaşım,” dedim. Acaba bu işin sonu nereye varacaktı? "Gerçekten mi? O zaman sen bilirsin sevgilisi falan var mı? Ben yok diye biliyorum ama belki vardır," dediğinde şaşırmıştım ama çok da belli etmeden cevap verdim. "Sevgilisi yok. Olsa bana söylerdi. Sen niye sordun ki?" Dedim alaylı bir şekilde gülümseyerek. "Yani konuşuyoruz ama yanlış anlama sevgili değiliz ama flörtde değiliz neyiz bende bilmiyorum ama ben ona karşı boş değilim," dediğinde resmen ağzım açık kalmıştı. "İstersen senin için bir ağzını ararım çaktırmadan," deyip göz koroyum. Mutluluktan gözleri parlamıştı resmen. "Gerçekten mi?"


"Gerçekten."


Biz hâlâ Gökhan ve aralarındaki durumla ilgili konuşurken odamın kapısı tıklatıldı. "Gir" diye seslendim. Kapı açıldığında gözlerime inanamadım. Aslan kapının önünde elinde kocaman bir zambak buketi vardı. Kapının önünde beklemeyi bıraktı ve bizim olduğumuz yere doğru yürümeye başladı. Kalbim yerimden çıkacakmış gibi atıyordu. Zambak benim en sevdiğim çiçekti ama bunu bilerek mi aldı yoksa tesadüfen mi bilmiyordum. Tam önümde durduğunda heyecandan ne yapacağımı şaşırmıştım. Bir anda ayağa kalktım ama ne yapmam gerekiyordu bilmiyordum. Aslan buketi bana doğru uzattığında titreyen ellerimle buketi aldım. Sonra derin bir nefes aldım. "Aslan çok teşekkür ederim," dedim. Hâlâ çiçekleri kokluyordum. Gerçekten çok seviyordum bu çiçeği. "Rica ederim güzelim," dediğinde anın getirdiği heyecanla elimdeki bukete dikkat ederek ona sarıldım. Sanırım benden böyle bişey beklemediği için şaşırmıştı. Bu yüzden de birkaç saniye öylece beklese bile hemen sonra sarılışıma karşılık verdi. Elleri belimi buldu ve sıkıca sarıldı.


Ayrıldıktan sonra elleri belimin kenarındaydı hâlâ. Teması kesmek istememişti ve bende bundan pek rahatsız olmadığım için hiç bişey yapmamıştım.


"En sevdiğim çiçekler," dedim.


"Biliyorum güzelim. Ben seni ezbere biliyorum," dedi.


Şimdi heyecandan düşüp bayılacaktım. Ne demek ben seni ezbere biliyorum? Beni Nasıl bu kadar iyi tanıyabilirdi? Resmi bilgilerimi bulabilirdi ama bunu çok az kişi bilirdi. Hatta sadece bir kişi bilirdi. Cenk. O da hep unuturdu zaten. Aslan nasıl öğrenmişti? Ben hâlâ Aslan’a şaşkın şaşkın bakarken o benim bu halime kahkaha atmamak için zor duruyormuş gibi bir hâli vardı. Tam bişey söyleyeceğim sırada benden önce davrandı. “Benim şimdi gitmem lazım sende hazırlan olur mu?” Dediğinde şaşkınlığımı atıp kaşlarımı çattım. Neye hazırlanacaktım? “Ne için?” Diye sordum. “Çiçeğin üstündeki notu okursan anlarsın yavrum,” dediğinde gözlerim çiçeğe kaydı. Ben dikkatle nota bakarken Aslan ellerini belimden çekti ve arkasını dönüp odadan çıktı. Yatağın üstüne oturduğumda odada yalnız kaldığımı farkettim. Olayın heyecanıyla Gül’ün çıktığını bile yeni anlamıştım. Çiçeğin üstündeki notu alıp okumaya başladım.


“Güzelim benim. Bu akşam benimle akşam yemeğine gelip beni dünyanın en şanslı adamı yapar mısın? (Gelmezsen kaçırırım müstakbel karımm)”


Bu adam gerçekten deliydi. Gelmeme ihtimalimi bile düşünmüştü. Yüzümdeki gülümseme ile hâlâ nota bakarken kapım çalındı. “Gir” dedikten hemen sonra Gül içeri girdi. “Yengecim akşam için seni hazırlamamı ister misin?” Diye sordu. Aslında bu benim işime gelirdi. Asla reddedemeyeceğim bir teklif olduğu için hemen başımı salladım. “Oluurr,” dedim uzatarak. Hemen gülümseyerek yanıma geldi. “Hadi gel benim odamda ben seni hazırlayacağım, kendini bana bırak” deyip göz kırpmıştı. Elimden tutup beni odamdan çıkarıp kendi odasına götürdü.



Neredeyse iki saattir hazırlanıyordum. Daha doğrusu Gül beni hazırlıyordu. Kırmızı uzun bir elbise seçmiştik. Elbisenin oldukça uzun bir yırtmacı vardı. İnce askılıydı, göğüs dekoltesi çok fazla yoktu. Güzel bir elbiseydi. Gül şuan makyajımı yapıyordu. “Bittii,” dediğinde rahat bir nefes vermiştim. Akşam için heyecanlıydım hemde fazlasıyla. “Hadi elbisenide giy. Abim birazdan gelir,” haklıydı Aslan birazdan gelirdi ama ben hâlâ elbisemi giymemiştim.


Başımı sallayıp onu onayladıktan sonra oturduğum sandalyeden kalktım. Yatağın üzerine bıraktığım elbiseyi alıp banyoya girdim.


Elbiseyi çıktığımda Gül telefona bakıyordu. Benim çıktığımı anlayınca bakışlarını telefondan çekip bana çıkardı. Önce baştan aşağı süzdü sonra gülümseyerek yanıma geldi. “Abim küçük dilini yutabilir güzelliğin karşısında,” gerçekten o kadar güzel olmuş muydum? “Teşekkür ederim” dediğimde göz kırptı. “Ayakkabılarını getireyim bekle” deyip koşarak gittiğinde gülmeden edemedim.


Az sonra elinde siyah bir stiletto ile geldi. Yatağın üstüne oturup ayakkabılarımı da giydim. Kapı çaldığında Gül “gir,” diye seslendi. Aslan kapıyı açıp içeri baktı. Beni görünce önce baştan aşağı süzdü sonra yüzündeki gülümsemeyle gözlerini gözlerime çıkardı. “Hazır mısın?” Diye sorduğunda hemen başımı sallayıp yatağın üzerindeki çantamı alıp ayağa kalktım. Aslan kapıyı sonuna kadar açtı ve önce benim geçmem için eliyle işaret etti. Ben çıktıktan sonra Aslan da peşimden çıktı ve kapıyı kapattı. Yanıma gelip elini belime attı ve beni kendine doğru çekti. Kulağıma doğru eğilip “çok güzel olmuşsun” dedi. Kalbim heyecandan yeterince hızlı atmıyormuş gibi birde böyle konuşması iyice durumu kötüleştirmişti. Birden kendimden beklemediğim cilveli bir sesle “yiaa gerçekten mi?” Diye sordum. Allah’ım ben bunu nasıl söyledim hiç bilmiyordum. Bu adam benim ayarlarımla oynamıştı. Kesinlikle öyleydi yoksa ben böyle bişeyi asla söyleyemezdim. Bana ne yaptın be adam. Aslan söylediğim şeye gülüp önce kafasını sonra da “gerçekten güzelim gerçekten,” dedi. Tekrar saçma bişey söylememek için konuşmamaya karar verdim. Yoksa buna ‘yiaa gerçekten güzelim miyim?’ Diye bir soru sorabilirdim. O yüzden susmaya karar verdim. Arabaya bindiğimizde Aslan hiç beklemeden arabayı çalıştırdı.


Yolculuğumuz gayet sessiz bir şekilde sürerken aklıma takılan o soruyu sordum. “Aslan bu yemek nerden çıktı birden bire?” Dedim. Yolda olan bakışları saniyelik olarak bana kaysada tekrar yola baktı. “Müstakbel karımı yemeğe çıkarmak için bir nedene mi ihtiyacım var?” Dedi. Aslında soru gibi söylememişti bunu bi nedene ihtiyacım yok demek istemişti. “Aslan gerçek nedenini sordum,” dedim. “Gerçek nedeni bu güzelim. Küçükte bir sürprizim var birde,” dedi. Sürpriz mi? Neydi ki acaba? Bunu sorsamda söylemeyeceğini bildiğimden sorgulamadım ve camdan dışarı bakmaya devam ettim.


Araba lüks bir restoranın önünde durduğunda geldiğimizi anlamıştım. Aslan ile aynı anda arabadan indik. Aslan yanıma geldiğinde eliyle önden benim gitmem için eliyle işaret etti. Ben önde giderken o hemen bir adım arkamdan geliyordu. İçeriye girdiğimde çok fazla kalabalık değildi ama az kişide yoktu. Ortalamaydı. Nereye geçeceğimizi bilmediğim için durdum ama bu sadece bir kaç saniye sürdü çünkü Aslan elini belime koyup beni yönlendirdi. Bu adamın böyle ani hareketleri bir gün yüreğime indirecekti.


Oturacağımız masanın yanına geldiğimizde hiç beklemeden karşılıklı oturduk.


Garson geldiğinde yemek siparişlerimizi verdik ve beklemeye başladık. Yemek siparişini beklerken Aslan’ın yanındaki sandalyeye bir kadın oturdu. Bu kimdi şimdi? Ayrıca neden Aslan’ın yanına oturyordu. Ben kıza çatık kaşlarla bakarken Aslan da benden farksızdı. “Aslan nasılsın?” Dedi ben burda yokmuşum gibi Aslan ile konuşması iyice sinirlerimi tepeme çıkarmıştı. “Sanane Burcu,” dedi Aslan. Oh olsun az bile dedi yani. Kız ilk başta bozulsa bile hemen toparlayıp konuşmaya devam etti. “Aa canım niye öyle diyorsun ben burda seni merak ettiğim için geldim,” dedi. Aslan hiç beklemeden Kıza ters ters bakarak cevap verdi. “Etme Burcu merak falan. Beni karımdan başkasının merak etmesine ihtiyacım yok,” dedi Aslan. Yürü be. Canım kocam benim. Kız hâlâ ısrarla yanından kalkmayıp birde üstüne bana küçümseyen gözlerle bakmıştı. “Ah hadi ama Aslan cidden mi? Bu kadınla mı evleneceksin yani Zeynep ile aram iyi olmasa da bu kızdan çok daha iyiydi,” dedi. Artık dayanamadığım için tam bişey söyleyecekken Aslan benden önce davranarak cevabını verdi. “Birincisi Efnan hakkında düzgün konuş. İkincisi ne Zeynep ne de sen umurumda bile değilsiniz. Ben Efnan’ı seviyorum geriye kalan kimse beni alakadar etmiyor. Bence artık gidebilirsin,” dediğinde kız ne kadar belli etmemeye çalışsada bozulmuştu. Bişey diyememişti ama hâlâ Aslan’ın yanında oturuyordu. Aslan kızın yanından kalkıp benim olduğum tarafa geçti ve yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu. Ben kıza yüzümde engel olamadığım bir tebessüm ile bakıyordum. Kız en sonunda oturduğu yerden kalkıp bana ve Aslan’a ters ters bakarak gitti. Sonunda.


Ben hâlâ yüzümdeki gülümsemeyle kıza bakarken artık kahkaha atacak duruma gelmiştim. “Hoşuna gitti sanırım hanımefendi pek bir mutlusunuz,” dediğinde Aslan’a çevirdim bakışlarımı. “Yani beni bu şekilde koruman hoşuma gitmedi desem yalan olur,” dedim fazlasıyla açık konuşarak. Eliyle sandalyenin altından tutup sandalyemi kendi sandalyesiyle birleştirdi. Yüzlerimiz birbirimize baktığımdan dolayı çok yakındı ve Aslan sandalyeyi birden çektiği için benim ellerim Aslan’ın göğsündeydi. Ferah kokusunu daha yakından aldığımda gözlerimi kapattım. Ama bu sadece bir kaç saniye sürmüştü. Tekrar gözlerimi açtığımda Aslan’ın bana biraz daha yaklaştığını farkettim. Kalbim heyecandan yerinden çıkacak gibi atmaya başladı yine. Aslan biraz daha yaklaştığında ne yapacağımı bilemediğimden hiç bişey yapmıyordum. Aslan’ın nefeslerini dudaklarımın üstünde hissettiğimde titredim. İçim kıpır kıpır olmuştu. Derin bir nefes aldı önce sonra o nefesini verirken ben nefes aldım. Onun verdiği nefes benim nefesim olmuştu. Sonra birden geri çekildiğinde hayal kırıklığına uğrasam bile bişey demedim. Muhtemelen istemeyeceğimi düşündüğü için öyle yapmıştı. Peki beni öpmesini istermiydim? En önemlisi öpseydi karşılık verir miydim?


Garson yemekleri getirmeye başladığında ikimizde önümüze bakıyorduk hiç konuşmadan. Yemeklerimiz be içeceklerimiz de geldiğinde yemek yemeye başlamıştık. Sipariş verirken içki içmek istemesem bile şuan içmek istiyordum. “Aslan,” dediğimde bana döndü. “Bende içebilir miyim?” Diye sordum. İçki şişesini işaret ederek önce içki şişesine baktı sonra baktı ve kafasını salladı. “İçebilirsin ama çok fazla içmek yok. Tamam mı?” Dediğinde hevesle başımı salladım. Şişeden bardağa içki koyduğunda şişenin ağzını kapattı ve eski yerine tekrar koydu. Bardağımı da benim önüme bıraktı. Hiç beklemeden bir yudum aldım. Boğazımı yaktığı için yüzümü buruşturdum. Ama umursamayıp bir kaç yudum daha aldım. Yemeğimi de yiyordum bir taraftan. İçtikçe alıştığım için artık boğazım yanmıyordu.


Yemeğimiz bittiğinde Aslan’dan bir bardak daha içki istesem bile reddetmişti. Aslında tam reddetmemişti. Daha sonra demişti. Bende tamam demekle yetinmiştim.


Birden ışıklar kapandığında ne olduğunu anlayamadım. Yanımda Aslan’a elimi uzattığımda sandalyenin boş olduğunu fark ettim. Sessizce “Aslan,” diye fısıldadım. Şarkı sesi duyulmaya başladığında ışıklar da açıldığında derin bir nefes aldım. Aslan yanımdaki kendi sandalyesini geriye çekmiş ve önümde diz çökmüştü. Ceketinin cebinden bir kutu çıkardığında ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Kutuyu açtığında içindeki yüzüğü görmemle ağzım bir karış açık kaldı şaşkınlıktan. “


“Güzeli-” diye başladığı cümlesini tamamlayamadan içeride bir silah sesi duyuldu ve karnımda bir sızı hissettim. Acıdan nefesim kesilirken elim karnıma gitti ve acıyan yere elimi koyduğumda kanadığını farkettim. Aslan ne olduğunu anlayamamıştı ama bana korkarak bakıyordu. Daha fazla ayakta duramadığımda tam düşecekken Aslan beni tuttu. “Efnan güzelim, iyi misin?” dedi korkarak. Bakışlarını karnıma indirdiğinde kanadığını gördüğünde “ambulans çağırsın biri,” diye bağırdı. “Çağırdık efendim,” dedi garsonlardan birisi. Artık sesler uğultulu gelmeye başlamıştı. Gözlerim kapanmaya başladığında Aslan benimle birlikte yere çökmüştü sanırım. “Hayır hayır Efnan kapatma gözlerini güzelim,” dediğinde kendimi zorlayarak gözlerimi tekrar açtım. “Güzelim benim kapatma gözlerini tamam mı?” Dedi. Neredeyse ağlamaklı çıkan sesi içimi burkmuştu. Eliyle saçlarımı seviyordu. Gözlerimi kapatmamam gerektiğini bildiğim için Aslan’a soru sordum. “Sen bana niye yüzük almıştın ki?” Dediğimde sanırım ne için konuştuğumu anlamıştı Cr hiç beklemeden cevap verdi. “Evlenme teklifi edecektim,” dediğinde gülümsedim. “Sahte bir evlilik için gerekli miydi?” Dedim. Bu dediğime o da gülümsedi. “Belki gerçek olur. İstemez miydin gerçek olmasını?” Diye sorduğunda bunu hem beni konuşturmak için hemde gerçekten cevabımı merak ettiği için soruyordu. “Bilmem,” dedim. Artık konuşmakta da zorlanıyordum. “Ne demek bilmem yani teklifimi reddetme ihtimalin de mi vardı?” Diye sordu. Ne kadar gülerek sorsada sanki vereceğim olumsuz cevaptan korkar bir hâli vardı. Dudağımı bilmem der gibi büktüm. “Yani seninle sahte bir evliliği kabul ettim. Ama gerçeği için çok erken,” dedim. O sırada ambulans da gelmiş olmalıydı çünkü siren sesi duyuluyordu. “Sen Nasıl istersen güzelim. Ömrümün sonuna kadar seni bekleyeceğim,” dedi. O sırada sağlık görevlileri geldiğinde Aslan beni sedyeye bıraktı ve ben buradayım der gibi elimi hafifçe sıktı. Gözlerimi kapatıp açtım. Beni sedyeyle ambulansa bindirdiklerinde artık gözümü açık tutamadığım için gözlerimi kapattım.


(Aslan’ın anlatımından)


Efnan’ı ambulansa bindirdiklerinde hemen arabaya bindim ve ambulansı takip etmeye başladım. Ona bişey olursa ben nasıl yaşardım. Benim yüzümden bişey olursa ben nasıl yaşarım. Koruyamadım onu. Hangi şerefsiz yapmıştı bunu? Kim benim sevdiğim kadına silah doğrultmaya hatta onu vurmaya cürret etmişti? Hangi şerefsiz? Benim gibi caniliği ile bilinen bir mafyaya bulaşmaya hangi enayi cesaret edebilmişti?


Bunu yapanı bir bulayım elimden kurtuluşu olmayacaktı. Ölümüne kendi elleriyle imza attı. Şerefsiz. Bu işin altında kim olduğunu öğrenmesi için Ege’yi aradım. Ege benim en yakın arkadaşımdı. Bizimki arkadaşlıktan bile öteydi hatta kardeş gibiydik. Aradığımda hemen açtı. “Alo Aslan olanları yeni duydum. Araştırmaya başladım. Tam seni arayacaktım,” dediğinde şaşırmamıştım. “Bişey bulabildin mi?” Diye sordum. Sesimi ne kadar sabit tutmaya çalışsam bile endişeli olduğum için pek başarılı olduğumu sanmıyordum. “Şimdilik hayır ama merak etme yarına kadar bulmuş olurum,” dediğinde hastaneye geldiğim için daha fazla uzatmadım. “Tamam sağol. Şimdi hastaneye geldim. Görüşürüz,” dedim ve bişey demesini beklemeden kapattım.


Efnan’ı ambulanstan indirip hızlıca götürdüklerinde bende arkalarından ilerledim. Ameliyathaneye girdiklerinde daha fazlasına gidemeyeceğimi bildiğim için duvara surtımı yaslayıp kayarak yere oturdum. Dizlerime kafamı yaslayıp beklemeye başladım.


Aradan geçen on dakika sonra Gül’ün “abi,” diye endişeli sesini duydum. Başımı dizlerimden kaldırıp baktığımda Ege ile beraber geldiğini anlamıştım. Muhtemelen Ege’yi zorlamıştı onu buraya getirmesi için. Başımı tekrar önüme çevirdim. Duvara doğru bakarken Gül önüme gelip eğildi. “Abi bu nasıl oldu? Kim yaptı?” Dediğinde hiç bişey söyleyemedim. Ne diyebilirdim ki. Ben bir mafyayım bir sürü düşmanım var yapmıştır birisi. Ben bunları düşünmek bile istemiyordum. Şerefsiz herifler böyle bişeyi nasıl yapmıştı gerçekten anlamıyordum. Benim yüzümden Efnan’a bişey olursa hem onları hemde dünyayı yakardım. Efnan bişey olma düşüncesi gözlerimi doldurmuştu. Yanımda Gül olmasa ağlardım. Bu güne kadar yaşadığım hiç bir şeye ağlamayan ben içerideki kadın için ağlayabilirdim. O benim için kendi canımdan bile daha önemliydi.


Gül benim bişey söylemeyeceğimi anladığında ayağa kalktı ve sandalyelerden birisine oturdu. Birazdan da muhtemelen ağlayacaktı. Gül bana göre çok daha duygusaldı. Duygularını çok yoğun yaşardı. Ben ise tam tersiydim. Ağlamazdım. Ağlayamazdım. Çünkü küçükken bana böyle öğretilmişti. Düştüğümde ağlayamazdım. Birisinden yardım bekleyemezdim. Kendi başımın çaresine kendim bakmalıydım. Yıllarca bunu öğrettiler bana. Güçsüz olduğunu kimse görmesin dediler. Kimse görmedi. Kimse bilmedi. Ne yaşadıysam içimde yaşadım. Benim gibi bir adamın hayatında aşka sevgiye yer yoktu. Olmamalıydı. Benim hayatım böyleydi işte. Bir sürü açığımı arayan düşman bir zaafımı buldukları an onunla tehdit ederdiler. Bu yüzden yıllarca Efnan’dan uzak durdum. Ama en son dayanamamıştım. Artık hepsi onu hedef alacaktılar. Ya onu koruyamazsam. Bunu düşünmek bile istemiyordum.


Ege elini omzuma koyduğunda kafasını salladı. Bu yapanı buldum demekti. Ama Gül burda olduğu için ve Efnan hâlâ içeriden çıkmadığı için sadece kafamı salladım.


Koridorun başında “lan!” Diye bağıran birinin sesini duyduğumuzda hepimizin odağı orası olmuştu. Gökhan’ın ne işi vardı burda? Hızla benim olduğum yere geldiğinde elleri yakamdan tutup beni kaldırdı. “Senin yüzünden kızın başına gelene bak. O kız sana güvendi lan güvendi,” dediğinde kafamın içinde sözleri çınlamaya başladı. Hiç bişey yapmadım. Ege müdahale edeceği sırada elimle durdurdum onu. “Koruyamdın mı lan bir kızı?” Diye beni sarstığında tam tekrar bişey diyeceği sırada ameliyathanenin kapısı açıldı. Gökhan’ı kollarından tutup ittim ve doktorun önüne gittim.


“Efnan Kara’nın yakınları siz misiniz?” Diye sordu doktor. Hemen başımı salladım. Konuşacak durumda değildim. “Ameliyat biraz zor geçti…”

Loading...
0%