11. Bölüm

10.Bölüm

Lady Yazar
ladyynizzz

 ...

"Kararsızlık, rahatsızlıkların en büyüğüdür."

Dilimin ucunda söylemeyi bekleyen birçok kelime var. Konuşmaya başlasam nereden başlayacağımı bile bilmiyorum. Düşüncelerimin arasında kaybolmuş onun en ufak hareketinde çıkışı bulmaya çalışıyordum. Fakat hareketleri o kadar dengesizdi ki dengesizliği sonucu çıkışı bulacakken yolumu hep şaşırıyordum. En ufak hareketinde kendimce büyütüp kendimi avutmak istemiyordum çünkü biliyordum üzülürdüm.

Kimin neyi olduğumu merak etmezken Karanın neyi olduğumu deli gibi merak ediyordum. Onda ki değerimi bilsem bu durum biterdi. Kararsızlığımın içinde emin olduğum bir şey vardı artık. Kardeşi değildim. Belki onun için arkadaşının kardeşiydim fakat kardeşi değildim. Bu ufacık bilgi bile beni göklere kavuştururken pazılın sonuna geldiğimde ki halimi hayal dahi edemiyordum. Fakat ben Karanın bu kararsızlığı karşısında kendimden, duygularımdan ve hislerimden emindim. Beni etkileyen durum bana karşı hiçbir zaman tek bir duruş sergilememesi. Bir gün en yakınım, o oyun arkadaşım gibi hissettirirken bir gün sadece arkadaşının kardeşi gibi hissettiriyordu.

Karanın o sözlerinden sonra ve abimin bana attığı öldürücü bakışlardan dolayı Karanın dibine girmiştim. O ise bu halime kısa bir an tebessüm etmiş sonrasında hafif önüme geçerek beni arkasına almıştı. Abim, Hasan abiye yapışık bir şekilde duran Besteye ve bana kısa bir süre söylenirken kimse onu duymamıştı. O sırada bakışlarım geldiğinden beri sesini çıkarmayan Barış abiye kaydı. Dalgındı, bakışları birçok kez Hasan abi ve Beste arasında gidip geliyor aklına her ne geliyorsa başını iki yana sallamakla yetiniyordu. Besteyle Hasan abi arasında ki bağı hiçbir zaman anlam verememiştim. Ne kadar altımız beraber büyüsek de Beste için Hasan abinin, Hasan abi içinde Bestenin yeri ayrıydı. Bu bağın sebebini hepimiz merak etsek de üzerine düşmemiştik, Barış abi hariç. O hep sormuş sorgulamıştı ama bu sorgulamayı hep kendi içinde yapmıştı.

Abim düşünceli olan Barış abinin dikkatini dağıtmak amaçlı sorularıyla boğmaya başladığında gözlerim diğerlerini taradı. Hasan abi ve Beste araların da ki sarılmaya son vermiş temas bağımlısı olan Beste ağırlığının yarısını Hasan abiye vermişti. Hasan abi etrafa attığı umursamaz bakışlarıyla olduğu yerde dikiliyordu. Her zaman ki gibi kendini soyutlamıştı burada olduğunu belli eden tek şey silüetiydi.

Bakışlarım bu sefer birbirleriyle itişen ikizlere kaydı. Yiğit haylaz bir şekilde Balınla uğraşıyordu. Balın ilk başta sesini çıkarmasa da zamanla tepkisini ortaya çıkarmıştı. Fakat Yiğit için bir şey fark etmiyor ara vermeksizin Balınla uğraşıyordu. Yiğidin başını karıştırmaktan kuş yuvasına dönen saçlarıyla sesli bir nefes veren Balın ağladı ağlayacak yüz ifadesiyle koltuğa attı kendine. Yiğit bu sefer gönlünü almak amaçlı uğraşmaya başladığında Balının çıldırmasına az kalmıştı. Bakışlarımı en sonunda önümde ki bedene çevirdim. Mavileri öylece etrafta dolaşırken çok geçmeden yeşillerime ev sahipliği yaptı.

Eskiden olduğu gibi yanağımı anlık koluna yaslayıp "Sıkıldım." Diye mırıldandım. Anında yanağımı kolundan uzaklaştırdım.

Yüzüne tebessüm oturdu. "Buraya geldiğin de sıkılmanın geçeceğini mi düşünüyordun?" dediğinde dudak büzdüm. Alttan alttan burada ne işim olduğunu ima ediyordu.

"Düşünmedim, dersem yalan olur." Dedim gözlerinin içine bakarken. "Böyle olacağını tahmin etmedim." Başımla bulunduğumuz ortamı işaret ederken. Kısa bir an odadakilere bakıp gözlerini tekrar gözlerimle birleştirdi.

Bileğinde ki saate kısa bir bakış attı. "Maçın başlamasına daha çok var." Dudaklarımı daha da sarkıttım. O ise odadakilere kısa bir bakış attı. "Minik bir kaçamaktan zarar gelmez."

Aklıma eski günler de ki anılar dolarken bir anlık heyecanla olduğum yerde yükseldim. "Eskiden olduğu gibi mi?" parmak uçlarıma çıkmış emin olmak amaçlı yüzünü süzerken. Bir tık fazla tepki vermiş olmalıyım ki duraksamış devamında başını sallamıştı.

"Evet." Dedi başını sallarken. "Eskiden olduğu gibi."

"Nasıl yapacağız peki?" ses tonumu normalin bir tık altına düşürdüm. Kimsenin bizi duymaması lazımdı.

"Abim hayatta bir yere gitmeme izin vermez."

"Ben varsam verir." Dedi anında. Doğru demişti. Abimin kendinden çok Karana güvenmesi bir gerçekti.

"Karansız çıkma."

"Karanın elini bırakma."

"Karanın yanından ayrılma."

Bu lafları abimde duyduğum kadar babamdan da az duymamıştım. Besteyle bile dışarı çıkmama izin vermeyen babam Karanın ismini duyunca sorgusuz sualsiz izin veriyordu. Belki de sırf bu yüzden Karan diğerlerine göre farklıydı gözümde. Babam ve abim hariç güvendiğim terk erkekti. Bana zarar vermezdi, verilmesine izin dahi vermezdi.

Karan birkaç saniye gözlerini abimin üzerinde gezdirdi. Sonrasın da bana başıyla kapıyı işaret etti. Sakin adımlarla kapıya ilerlerken Besteyle göz göze geldik. Bana nereye manasında başını salladığın da gözlerimle Karanı işaret ettim. Kaşları otomatikman çatılırken Karanın konuşmasıyla bakışları onu buldu. "Eren ben bir arabaya uğruyorum." Abim başını telefondan kaldırmadan başını salladı.

"Bende geleyim mi?" diye ortaya soru attım. Abim bu sefer yavaşça başını telefondan kaldırdı. Bu sorum hoşuna gitmiş olmalı ki başını salladı, gülerek.

"Kaç kaçabildiğin kadar." Dedi bana, yüzünde ki gülümsemesi gittikçe sahteleşiyordu. İşaret parmağıyla beni işaret etti. "Eve gidince sen," sonra Hasan abinin yanında duran Besteyi işaret etti. "Ve sen kaçacak yer arayın." Besteyle aynı anda derince yutkunduk. Ne desem daha öfkeleneceğinden ses çıkarmadan odadan çıkmakta olan Karanın arkasından adımladım.

Sürgülü kapı kapandığında kısa bir kapıya bakış attım. "Gelmiyor musun?" Karanın sesi boş koridorda yankılanırken bakışlarım ona döndü. Koyu kahveleri her zaman ki gibi olduğundan daha dağınık ve gözüme daha çekici gelmişti. Benden bir cevap bekleyen mavilerine bakarken sadece başımı sallamakla yetinmiştim. Aramızda ki kısa mesafeyi kapattığım da yavaş adımlarla yürümeye başladık.

Aramız da sözsüz bir anlaşma yapmışız gibi konuşmuyorduk. "Bu akşam ne var?" diye sordum. Aramız da ki anlaşmayı bozmak adına. Bakışlarını çok üzerimde tutmadan kısa bir bakış attı.

"Çeyrek final."

Kaşlarım bir yay misali kalktı. "Kimler var?"

"Bizimkiler den mi?" başımı salladım. Umursamaz bir şekilde omuz silti. "Eren, Hasan ve ben."

"Barış abi?"

"Onun cezası var. Geçen ki yarı finale gelmedi." neden gelmediğini sormadım, Barış abinin özelin giriyordu. O da uzatmadı onun yerine "Bura da ne işin var Alya?" diye sordu. Sorguya çekilme sırası bendeydi anlaşılan.

Şirince gülümsedim. "Maçta size destek vermeye geldim."

İnanmadığını belli eden bakışlar gönderdi. "Başka."

"Başka." Diyerek tekrar ettim. Birileri var mı diye etrafa kısa bir bakış attım. Sonrasında gizli bir sır verecekmiş gibi başını eğmesi adına elimi salladım. Şüpheli gözlerle bana eğilirken gülmemek adına kendimi tuttum. "En çok sana destek vermek adına geldim." Günler sonra Karanın yüzüne gerçek bir gülümseme ev sahipliği yaptı. Dudağının sadece bir tarafı değil iki tarafıda yukarı kalkmıştı. Bir şey söylemek için ağızını açtı fakat geri kapası çok uzun sürmedi. Ne söyleyecekse geri yuttu.

En sonundada sadece "Başıma belasın." Demekle yetindi.

...

Yaklaşık yarım saattir Karanla baş başaydık.

Baş başa.

Karanla.

Her konuştuğumuz da ve ya bana karşı en ufak hareketinde o bahsettikleri kelebekler pır pır ediyordu içimde. Koca haftadır bitmek bilmeyen can sıkıntım bitmiş bir anda o neşeli halime dönmüştüm. İlaç olmuştu.

İlk olarak otopark diye nitelenen yere inmiş arabasından çantasını almıştık. Sonrasında ikimizde diğerlerinin yanına gitmek istemediğimiz için minik kaçamağımızı uzatmıştık. İlk başta arabayla bir yerlere gitmeyi düşünmüştük fakat Karanın aklına bir anda ne geldiyse vaz geçmişti. Beni ensemden sürükleyerek asansöre bindirmiş sonrasında eksi birinci katta inmiştik. Eksi ikinci katta otopark vardı.

Burada diğer katlarda bulunan uzun koridorlar aksine belli yerlerde ringler vardı. Karan söylemese o an anlamıştım. Beni dövecekti...

Ortada bulunan ringe çıkmıştık. Karan bir şeyleri açıklamak yerine boks eldivenlerini yüzüme attığında her şey için çok geçti. Kafaya takmıştı. Nerden esmişti bilmiyordum fakat sonun benim için iyi biteceğini söylenemezdi.

O ellerine sargı bezi takarken bense yüzüme attığı boks eldivenlerini kucağımda tutuyordum. "Bunu yapmak zorun damıyız?" Kimse olmadığından rahat bir şekilde konuşabiliyordum.

"Akşam Erenden nasibini almak istemiyorsan." Diye mırıldandı sol eline sargısını geçirirken.

Derince yutkundum. "Bu sefer gerçekten mi çizgiyi aştık?"

Başını kaldırmadan "Fena halde hemde." Dedi.

Omuzlarım düşerken yüzüme ağlamaklı bir ifade oturdu. Spor yapmayı sevmedim. Üşengeç bir insandım. Daha yan odadan yan odaya geçerken kırk yalanla abime kendimi taşıttırıyordum.

"Evimi terk etsem."

"Yetersiz."

"Şehir?"

"Kısa süreli çözüm."

"Ülke." Bir şey demedi onun yerine başını iki yana sallamakla yetindi. Galiba bu da hayır demekti. "Of!"

"Gel buraya." Başımı iki yana salladım. Aramızda beş belki altı adımlık mesafe vardı. Israr etmedi onun yerine aramız da ki mesafeyi kapadı. "İlla sana gelmemi sağlayacaksın." Kucağımda tuttuğum eldivenleri alıp cırt cırtlarını açtı. O tüm dikkatini eldivenlere vermişken ben sözlerinin etkisindeydim.

Eldivenleri elime geçirmem için açtığın da ses çıkarmadan elimi içeri geçirdim. En sonunda eldivenleri bileğimi ne bol ne de çok sıkacak şekilde bağladı. Benden bir kaç adım uzaklaştığında duruşumu dikleştirdim. "Ayaklarını omuz hizasında aç." Açtım. "Tekme atacağın ayağın geride diğer ayağın önde olacak şekilde ayarla." Sol bacağım önde sağ bacağım arkada olacak şekilde durdum. "Bacaklarını kır germe." Bacaklarımı hafif kırdım. "Bir az daha." Kısa bir beni süzdü. "Güzel." Diye mırıldandı.

Sonrasında arkama geçtiğinde nefesim sıkılaştı. Anladı. "Dokunmayacağım." Diye mırıldandı. Fakat ben zaten biliyordum bunu yapmacağını.

"Sorun değil." Tepki vermedi veya verdiyse de ben görmedim.

"Kollarını kır yüzünün hizasında tut." İki kolumu da kırdım, yüzümün hizasına getirirken "Sağ elini çene hizana getir sol elinlede yüzünü kapatmaya çalış." Dediklerini bir bir yaptım.O ise arkamdan çıkmış karşıma geçmişti. Elini koluma değdirmeden nerden bulduğunu bilmediğim tahta çubukla kolumu yukarıya itekledi. "İndirme kolları."

"Of."

Koluma bir tane geçirdi. "Oflama." Bu sefer ilk söylememe nazaran daha sessiz bir şekilde ofladım. "Seni hâlâ duyabiliyorum."

"Kulakların sağlammış onu test etmek amaçlı." Diyerek ortaya saçma bir bahane attım.

Bahaneme bir şey demedi. "Duruşu kavradın mı?" Diye sordu. Başımı salladım. "Güzel, o halde." Dedi ve bir anda saçımı çekip yanımdan uzaklaştı. Şaşkınlık bedeni ele geçirirken tepkisizliğimden yararlanıp bir kez daha çekti.

"Napıyorsun?" Demiştim fakat ne yapmaya çalıştığını anlamıştım. Karşılık vermemi istiyordu. Altım daki mini eteğime dikkat ederek peşinden ilerledim. Aynı benim saçımı çektiği gibi başına geçireceğim sıra çevik bir hareketle başını kaçırdı. "Gel buraya." Diye söylendim yakalayamamanın verdiği mutsuzlukla.

Bir anda üzerime doğru hafif atlamasıyla onun bir kaç dakika önce öğrettiği duruşu yaptım. Bacaklarımı omuzlarımın hizasında açarken ellerimi yüzüme getirdim. "Aferin." Tepkim hoşuna gitmiş olmalıydı.

Ringin bir köşesinde duran boks torbasına ilerledi. Oflayarak peşinden gittim. Gram eğlenmiyordum.

Benim sergilediğim duruşun aynısını sergiledi. "Omuzların dik olmayacak, hafif çökerteceksin." Dediklerini yaptım. "Yumruk atarken sağ elinden güç alıp vuracaksın." Kırık olarak bıraktığı sağ eliyle ağır çekimde yumruk attı. "Yumruğunu geçirirken çapraz değilde düz bir biçimde geçireceksin." Bir kaç kere daha tekrar etti dediklerini iyi kavramam için. "Eğer bir sağ bir sol vuracaksan." Dedi hızlı bir şekilde sağ ve sol eliyle yumruk attı torbaya. "Ellerini hızlı tutacaksın. Yavaş olursan," demiş bir anda elini hafif yüzüme geçirecek şekilde yarım yumruk atmıştı. Anın verdiği korkuyla çığlık attım. "Böyle kalırsın."

Sinirle koluna bir tane geçirdim. "Ne bu?" Diye söylendi yumruğuma. "Sinek ısırığı bile daha etkili." İlk vurduğuma göre sert bir tane daha geçirdim. "Cık." Aralıksız olarak koluna art arda bir kaç tane geçirdim.

Güç kullanmaktan nefesim sıkılaşırken kulaklarıma varan alkış sesiyle Karana baktım. Ondan gelmiyordu ses. Arkama döndüğümde bir çift siyah gözle göz göze geldim. "Bravo Portakal!" Yüzünde eğlendiğini belli eden gülüşüyle beni alkışlarken kısa bir baş selamı verdim. İri bedenini ringin içine sokup bir kaç adımda yanımıza geldi.

"Ama hataların var." Dedi. Bu sırada bakışlarım Karan'a kaydı. Bana ilk günden beri Cihangir'den uzak durmamı söylüyordu. Tehlikeli, sandığın gibi biri değil diyordu. Haklımıydı? Aklıma böyle şüphenin bile düşmesi Cihangire karşı bir güvensizliğimin başladığının habercisiydi.

Bir şey demedim. İlk kez Cihangir'e karşı kendimi geri çektim. Karanda bir şeylerin ters gittiğini anlamış olmalı ki bedenimi arkasına aldı. "Olabilir ama seni ne ilgilendirir." Cihangir'e karşı hiç bir zaman göstermeye çekinmediği öfkesiyle konuştu.

Cihangirin gülümsemesi yüzünde donuklaşırken gözlerimi kaçırdım. "Söylesene Cihangir." Dedi Karan daha çok üstüne giderek.

"İsterse öğretebilirim."

Karan sesli bir nefes verdi. "Sana mı kaldı?" Bakışlarım ellerine kaydığında yumruklarını sıktığını gördüm. Cihangirin bakışlarını üzerimde hissettim. Fakat dönüpte bakmadım. Olanlar normal değildi. Her yalnız kaldığımda karşıma çıkması, karşılaşmamız normal değildi. Cihangire karşı duvar ördüm. "Burda ben varken sana mı kaldı?" Cihangir hiç bir şey demedi. Sessizliğine ses dahi getirmedim.

Karan yumruk yaptığı ellerini çözüp Cihangiri ittireceği sıra Cihangir bileğinden sert bir şekilde kavradı. Endişeyle araya girmek için bedenimi öne attım o sıra Karan bileğini kurtarıp Cihangiri ittirdi. "Sana sınırlarımdan uzak dur demiştim." Karanın bakışları anlık bana döndü çok geçmeden Cihangir'e geri çevirdi. "Sınırlarımın içinde ve hatta sınırım o, ondanda uzak duracaksın."

...

Alya aklında ki soru işaretlerine cevap bulabilecek mi?

​​​​​​Sosyal Medya Hesaplarım:

Tiktok: ladyyniz

Insta : parlakgece_official

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 12.01.2025 03:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...