19. Bölüm

18.Bölüm:Kırılan Kalpler

Lady Yazar
ladyynizzz

18. Bölüm: Kırılan Kalpler

 

"Ya şimdi ya hiç."

 

...

 

 

 

 

 

Güven.

 

Ne yaşanırsa yaşansın. Aramız da ne geçerse geçsin. Birbirimiz için elimizi kana bile bulasak yanında olduğum bedenin bana hissettirdiği tek şey güvendi.

 

Bedenimin ağırlığını ona vermişken sessizce ikimiz de yürüyorduk. Bakışları ondan beklenmeyecek şekilde sert ve dikti. Bana bakmamak için özellikle bir çaba sarf ediyordu.

 

Attığımız adımlar birbirinden silikti. Omzuma attığı kolunu çekmemiş bende çekmesi adına bir şey demememiştim. İkimizin de konuşacak çok şeyi varken ağızımızı bıçak açmıyordu.

 

İlk adımı o attı Alya.

 

Evet ilk adımı o atmıştı. Gelmiş beni bulmuş bulunduğum savaşın içinden beni alıp çıkarmıştı. Çünkü o Eren Alp'di. Koruyucu meleğim.

 

Cesaretimi toplamak adına bakışlarımı suratına diktim. Bakarsa konuşurdum bakmazsa aynı onun gibi susardım. Anneme çekmiş gözlerimi ona dikmiş bakarken elaların bana dönmesi bekledim. Bekledim, bekledim, bekledim...

 

Pes edecekken, döndü.

 

Saniyelik naptığıma bakmak için bana attığı kısa bakış benim ona bakmamla anında önüne dönmüştü. Kalp atışlarım nasıl konuşacağımı bilmemenin verdiği gerginlikle tekledi.

 

En sonunda kuruyan sesimden kesik bir "Abi. Sözcüğü çıktı. Sesim sessizliğimiz de yankı yaparken tepki vermedi.

 

"Abi." Dedim tekrar nazlı nazlı. "Abim değil misin neden bakmıyorsun suratıma."

 

Kısa ters ve öz bir bakış attı.

 

"Küs müsün bana?"

 

Bu sefer sessiz kalmadı. "Ben kimseye küsmem." Diye bir cevap verdi.

 

"Kırgınsın?" Sessiz kaldı. Sessizlikte bir cevaptı. Omuzlarım düştü. "Böyle olmaz ki." Diye hayıflandım. "Trip atmak eğlenceli trip çekmek değil."

 

"Trip atmıyorum." Diye bir ses geldi. Utanmasa kollarını çiçek yapacaktı.

 

"Ya." Diye mırıldandım. "Tabi ne demezsin." Sesiz kaldı.

 

"Abi." Dedim başladığım noktaya tekrar gelerek. "Sana anlatmak istedim." Adımlarımız yavaşlamıştı. "Duygularımdan bahsetmek istedim ama yapamadım. Onu kazanmak demek seni kaybetmekti. Göze alamadım." Bakışlarını bana değdirmesede pür dikkat dinliyordu. "Biliyorum sana bir söz verdim. Sana verdiğim tek sözü de tutamayınca söyleyemedim. Bu dediklerime inanma fakat şunu bil ki Karanla aramız da karşılıklı hiç bir şey geçmedi."

 

Adımları durduğun gerginlik tüm bedenimi ele geçirdi. Ağırca bakışlarını bana çevirip elalarını üzerime dikti. Bir şey diyecek oldu yuttu.

 

"Konuşmayacak mısın benimle neden susuyorsun?"

 

"Susmuyorum." Diye bir cevap aldım. "Sadece..."

 

Devamını getirmesi adına tekrar ettim. "Sadece?"

 

Ve patladı.

 

"Sadece bu olay ilk olduğun da neden bana anlatmaktan çekindin Alya. O kadar mı güven vermiyorum sana. Sikik bir söz verdirdim diye mi tüm bunlar. Ya bir gün o sana bir şey yapsa ve yine bana söyleyemesen, ben babama verdiğim sözü nasıl tutacağım Alya? Ailemizi korumak için her şeyi göz önüne almışken senin benden sakladıklarından seni nasıl koruyacağım. Eskiden küçüktün anlamazdın ama artık anla Alya. Bu aile bir kayıp verdi."

 

Sessizlik oldu kısa bir an. Kırıklığını belki kelimelerine yansıtmaya çalışırken en çok bakışlarına yansıtmıştı. Sözleri değil di fakat bakışları içime oturuyordu.

 

"İkinci bir kayıbı kimsenin bünyesi kaldırmaz."

 

"Karanın bana bir şey mi yapacağını söylüyorsun?" Cevap vermesine izin vermeden devam ettim. "Karan beni incitmez."

 

"Konu Karan değil. Konu bir şey olduğun da bize gelmemen." Dedi, devamı vardı fakat getirmedi.

 

"Gelirim abi." Diye mırıldandım. Lafımı kanıtlamak istercercesine ona bir adım attım. "Hep geldim şimdide gelirim. Büyük çocuklar topumu aldığında sana geldim, ödevlerimi yapamadığım da sana geldim, düştüğüm de bile babamın olmadığını bildiğimden abi diye ağlardım. O zaman da sana geldiğim gibi," kollarımı bedenime sarıp cümlemi sessizce devam ettirdim. "Şimdide sana gelirim."

 

Bir şey demedi. Fakat kollarını omuzlarıma bastırıp sarılmama karşılık verdi.

 

 

...

 

 

Evin süslü bahçesinden içeriye girerken bakışlarım yerdeydi. Abim önden ilerlemiş kapıyı çalarken bahçenin eskimiş kapısını kapadım. Birbirilerini takip eden adımlarım sarsıktı.

 

Cılız bedenim abimin yanına vardığında bana kısa bir bakış attı. Artık ne gördüyse kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. Bu sırada evin kapısı kaşları çatık bir Beste tarafından açıldı.

 

Ve o zaman anladım. Benim herkesten çok Besteye ihtiyacım vardı. Beni anlayan tek kişiydi o. Kapının tamamen açılmasıyla adımlarım ona doğru gitti. İlk abimin omzun da ki elinden sıyrıldım. Sonrasında aramız da ki bir kaç adımı kapatacağım sıra bedenimi saran kollar buna engel oldu.

 

Bir an bile duraksamadan kollarımı bedenine sardım. İkimiz de ağımızı açmadık. Ne o konuştu ne ben. Ben iç çektim o omuzumu sıvazladı. Titrek bir nefes verdim saçlarım da gezdirdi narin ellerini.

 

"Beste."

 

Cevabı gecikmedi. "Burdayım."

 

Biliyorum diye geçirdim içimden. Sayamayacağım kadar öylece kaldık. En sonunda ayrıldığımız da kahvelerinde gördüğüm acı onun da bu duruma ne kadar çok üzüldüğünü gösteriyordu.

 

Konuşmadan içeriye geçtik. Şaşırtıcı bir şekilde herkes buradaydı. Hatta en son iş gezisinde olan Barış abi bile vardı. Barış abi sessizce tekli koltukta oturmuş bakışlarını bizim gelmemizle kaldırmıştı. Bir diğer tekli koltukta oturan Hasan abiydi. Bakışları camdaydı. Arada ayakta zor duran anneme dikkat kesiliyor sonra tekrar cama dönüyordu.

 

Beni burda olmasına asıl şaşırtan kişiler ise üçlü koltukta oturan Sevgi teyze ve torunlarıydı. Sevgi teyze eşarbını başına geçirmiş kuran okuduğundan ortamdan soyutlanmıştı. Sevgi teyzenin yanında oturan Balın elinde ki telefonuna bakarken ikizi Yiğitse etrafı inceliyordu.

 

İçeriye ilk girdiğimizi fark eden annem oldu. Narin bedenini kaldıramayacak kadar düşmüştü. Kalkıp bana sarılmak istedi ama yapamadı. Bu sefer ben ona gittim. Bedenimi bedenine sardım. İçimden babamı istiyorum diye ağlamak gelsede yuttum.

 

İçeriye girdiğimizi fark eden Yiğit gözlerini gözlerimle birleştirdi. "Abim nerde?" Diye sordu. Ne diyeceğimi bilemediğim için sessiz kaldım. Abim sesli bir nefes verdi.

 

Eliyle ensesini sertçe sıvazlayıp "Hasan." Diye seslendi. Hasan abi ses çıkarmadan abime döndü. Herkes durmuş abime bakıyordu. "Meydanda olmaları lazım git getir o iki budalayı." Kuran okuyan Sevgi teyze uyarı manasın da öksürdü. "Sadece getir alma içeri."

 

Hasan abi bir yorum yapmazken Barış abi lafa atladı. "Ne oluyor oğlum?"

 

"Karışma." Dedi sert bir şekilde. "Ben olduğum sürece ikiside bu eve adımlarını atmayacak."

 

Olduğum yerde dik bir konuma geldim. "Ne saçmalıyorsun sen." Beni duymazdan geldi. Dönüpte bakmadı yüzüme. "Sen hangi hakla böyle bir şeye karar veriyorsun?" Sert sesim bakışlarının sadece bana dönmesine neden oldu. Bir şey demedi devam ettim. "Tamam girmesinler içeri dışarda görüşmem mi sanıyorsun?"

 

"Konu görüşüp görüşmemeniz mi?" Dedi sesin de ki öfke yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyordu.

 

"Konu ne o zaman!"Sessiz kaldı. Alaylı bir bakış attım. Neden yoktu sebep yoktu. Amacı canımı yakmaktı. Başarıyordu da. "Sesiz kalıyorsun çünkü konu yok." Sessiz kaldı. "Cevap versene," Elalarını yüzüme dikti. İçerde ki herkes pür dikkat bizi dinliyordu. "Veremezsin çünkü haklı olacak tek bir dalın vardı onu da sen kendi ellerinle kırdın."

 

"Yanılıyorsun." Diye mırıldandı. "Sessiz kalıyorum çünkü seni kırmak istemiyorum."

 

"Bu ne yeni bahanen mi?" Dedim bir an olsun duraksamadan. Yaptığı drama manipüle olmayacaktım.

 

"Tamam." Dedi dakikalardır sessiz olan annem. "Şu an ne yeri ne zamanı."

 

"Oğluna de." Dedim.

 

"Alya." Diye tısladı. "Sus."

 

"Neden susayım?" Diye sordum. "Bende farkındayım yeri ve zamanı olmadığının ama o başlattı."

 

Abimin alaylı dolu gülümsemesi kulağıma geldi.

 

"Abin seni düşünüyor."

 

"Düşünmesin." Dedim. "Düşünmesini isteyen yok." Annem uyarı manasında gözlerini belirtirken durmadım. "Benim hayatım da sadece ben söz sahibi olabilirim o değil.

 

Ve ipler koptu.

 

Eren Alp bir an olsun bana bakmadan kapıya doğru adımladı. "Eren!" Annemin endişeli sesi evin içinde yankılandı. Tek kelime söylemeyip kapıyı çekip gitti.

 

...

 

 

Hırçın bir denizden, sessiz bir ormandan farkım yoktu. İçim de öfkeyi yuttukça içim içimi yiyordu. Daha çok büyüdüğünü hissediyordum. Biliyordum ki konuşursam devamında büyük bir enkaz çıkaracaktım.

 

Çok öfkeli bir insan değildim ama öfkelendiğim de kendime sahip çıkamazdım. Bu öfkem eşyaları savurup kırmak değildi. Çevreme, sevdiklerime zarar verirdim. O yüzden sinirli be ya mutsuzken hiç olmadığım kadar yalnız kalmak isterdim. Bilirdim çünkü şimdi yalnız kalmazsam sonrasında çok kalırdım.

 

Geniş odamın içerisinde boşta atarken bir an olsun durmuyordum. Arada bakışlarım dakikalardır yatağımın bir ucunda oturan Besteye kayıyordu. Abimin gidip annemin fenalaşmasından sonra bir süre annem kendine gelene kadar yanında durmuş kendine geldikten sonra yukarı çıkmıştık. Başında Sevgi teyze ve ikizler olduğu için içim rahattı.

 

Abimin deli gibi nerde olduğunu merak etsemde, konuşma tavrı ve hareketleri onu arayıp sormama engel oluyordu. Madem böyle bir tavır sergileyecekti en azından babam bulunca yapamazmıydı?

 

Herkesin bir an olsun babamı unutup Karanla ilişkime laf etmelerine ne gerek vardı. Bilerek mi yapıyorlardı, isteyerek mi bilmiyordum. Fakat unuttukları, göz ardı ettikleri şey benim babamdı. Benim babam yoktu. Günler önce sadece bir telefonla sesini duyabildiğim adam yoktu. Kayıptı, yaralıydı ve belkide daha kötüsüydü.

 

Dakikalar sonra Bestenin ilk kez sesli bir nefes vermesiyle bakışlarım onu buldu. "Ay yeter başım döndü seni izlerken otur bir yere." Adımlarım olduğum yerde kalırken sessiz kalmaya çalıştım. Yukarı çıkmadan önce ona eve gitmesini söylemiştim.

 

Saniyeler akıp geçerken benim bir tepki vermemle "Kime diyorum." Diye söylendi oturduğu yerden kalkarken. Bir anda bileğime yapışıp beni oturtmaya çalıştığında bileğimi kendime çektim.

 

"Bırak beni!"

 

"Otur şöyle bırakıcam ayakta zor duruyorsun."

 

Bileğimi hala kendime çekmeye çalışırken içim de öfkenin bedenimi ele geçirdiğini hissettim. İlk ellerimde hissettim sonra ayaklarımda. Çevik bir haraketle bileğimi ondan kurtarıp bir kaç adım uzaklaştım.

 

Böyle bir atağı ben kendimden dahi beklemezken şaşkın bakışları beni buldu. "Sana beni bırak dedim." Şaşkınlığından yararlanıp odanın çıkışına doğru ilerledim. Kapıyı açıp ellerimle geçmedi için yol verdim. "Kalbini kırmak istemiyorum geç olmadan herkes gibi sende git."

 

Kahvelerine kırgınlıklar düşerken gözlerimi kaçırdım. Yine yapmıştım yapacağımı. "Ben herkes miyim?" Diye sordu gözlerimin içine bakarken. "Bence bunca yıllık kardeşliğimiz şu odadan hiç bir şey olmamış gibi çıkılacak kadar basit değil."

 

Değil zaten. Kelimeler yetmedi anlatmaya göz teması kurup benim için çıkması istedim. Çünkü kural basitti. Şimdi yalnız kalmasam sonrasında çok kalırdım.

 

Saniyeler akıp geçerken dakikalara dönüştü. İlerleyen sürede kapıyı açık bırakıp yere çöktüm. Sırtımı duvara verdiğim de bedenini yanımda hissettim. Aynı benim gibi yere oturup sırtını duvara verdi, ayaklarını kendine çekip kafasını omuzuma koydu. Hiç bir şey demeden dakikalarca öylece durduk. Zamanla sakinleştiğimi hisettiğimde "Çok sinirlisin." Diye mırıldandı. "Ve kırgın."

 

Bir şey demedim. Bakışlarım ellerindeydi. "Bu sinirin sebebi ne peki?" Tırnak etkerimle oynamaya başladım. "Baban mı?" Dedi sustu. Bu bir hayırdı. "Eren?" Tekrar sustu. Bu ikinci bir hayırdı. "Karan?" Dedi ve omuzlarım da olan başını kaldırıp gözlerime baktı. Bu bir evetti.

 

"Peki bu kırgınlığın sebebi?"

 

Ellerimi yumruk yapıp sinirle ona döndüm. "Neyin peşindesin?" Sessiz kaldı. "Az önce konuşuyordun şimdi neden sustun?"

 

Dediklerimi duydu mu yoksa duymazdan mı geldi bilmiyorum fakat sonrasında başını hafif yana eğip gözlerini kıstı. "Karana kırgınsın sen, yıllardır sessiz kalmasına." Dediğinde an önce bedenimi terk ettiğini düşündüğüm öfkenin tekrar geri geldiğini hisettim. Bu sefer bu öfke ne elllerimdeydi ne de ayaklarımdaydı. Dilimdeydi...

 

"Diyelim ki öyle," dedim susmak için kendimi tuttum fakat kahvelerde gördüğüm hırçınlık bedenime yansıdı. "En azından yıllardır sevdiğim adamdan kaçmıyorum"

 

Ve olan oldu. Beste saniyeler içinde ayağa kalkıp yatağımda bulunan çantasını dahi almadan sert adımlarıyla odadan çıktı. Bu kadardı. Kural basitti, ya şimdi yalnız kalacaktım ya da hep. Oyun bitti, perde kapandı. Yaşlar gözlerimden akıp giderken tek bir ses vardı içimde.

 

Hakettim.

 

 

🥺

 

 

 

Genç kız sert adımlarla sokaklarda ilerlerken için de ki öfkeyi adımlarına yansıtmıştı. Attığı her adım bulunduğu yeri yakıyordu. Gecenin sessizliğinde sokaklarda tek başına yürürken gözü kararmış hiç bir şey görmüyordu. Hatta dakikalardır bir adım arkasında duran adamı bile.

 

Her zaman salık bıraktığı saçları önüne geldiğinde sertçe saçlarını geriye attı. Sinirden gözleri dolarken kendini tuttu. Sırası değildi. O biliyordu Alya bile isteye söylememişti o sözleri.

 

Kendisinin bu hassasiyetini en iyi o bilirdi. Biliyordu Beste neden o sözleri söylediğini. Kaç yıllık arkadaşını elbette tanımıştı. Canı yandığın da kendini herkesten uzaklaştırırdı. Beste buna engel olmak istediğinde cevabını almıştı.

 

"En azından yıllardır sevdiğim adamdan kaçmıyorum."

 

Arkadaşının sesi kulaklarında çınlarken için de ki öfke harmanlandı. Öfkesi ona değildi, kendineydi. Aslında arkadaşı hiç olmadık bir zamanda Bestenin aylardır saklandığı gerçekle yüz yüze gelmesini sağlamıştı.

 

Fakat Beste biliyordu.

 

Aşk demek devamında kapanmak bilmeyen bir kalp kırıklığı demekti. Bu yüzden aşk diye bir şey yoktu lügatında. Onun yerine ihanet vardı, terk ediliş vardı. Çünkü Bestenin farkın da dahi olmadığı baba yarasının izleriydi.

 

Bu yara hayatında giren herkese karşı vardı. Lanetli bir sevgiye sahip olduğunu düşünürdü. Çevresindekilerin sert mizacının aksine babasının bile sevmediği o çocuksu yanını gördüğünde yanından uzaklaşağına inanırdı. Bu yüzden sessizdi Beste. Bu yüzden her zaman hırçındı.

 

Fakat zamanla ilk kez yanıldı Beste. Kendisiyle yaşıt olan, mahallenin tatlı belası bir kız Bestenin o çocuksu yanını Beste farkına varmadan gün yüzüne çıkarmıştı. Sohbetlerinde sessiz kalmıyordu artık, içinden ne geliyorsa söylüyor hatta kendisine has döverek sevgisini belli ediyordu.

 

Bunu yapan kişi Alyaydı.

 

Herkese kitlelediği kalbine ilk onu aldı. Sevgisini çekinmeden gösterdi. Her şeyin ilkini onunla tattı. Güveni, dostluğu, kardeşliği...

 

Zamanla bir kez daha yanıldı Beste. Bu kaybettiği savaşların, yanılgaların en büyüğüydü. O yenilgi Barıştı. Bir çok kez aklıyla kalbi arasında çelişmişti. Annesinin 'Babanda hep peşimde dolanırdı.' Sözü kulaklarında çınlıyordu. O yüzden yenilgisine rağmen ayakta duruyordu. Adım atamazdı, atamadı. Kendinden bile sakladığı bir gerçek vardı.

 

Korkuyordu.

 

Adım atamayacak kadar çok geri gidemeyecek kadar az.

 

Öfkeli adımları sonuna geldiği çıkmaz sokakla çakılı kaldı. Ve işte o zaman Beste kendini bıraktı. Bedenin sert soğuk zemine düşüp o katlanılmaz acıyı hissetmek istedi fakat onun yerine iri kollar bedenin dört bir yanını sarmıştı. Burnuna gelen yoğun erkeksi odun kokusuyla gözlerini saniyelik olarak güvenle kapandı.

 

Barış kolları altında ki bedeni canından sakınırcasına sıkıca tutup kaldırdı. Kucağın da ki beden tir tir titrerken Barış belki de ilk kez napacağını bilemedi. Kalbi her zaman kinin aksine tedirginlikle attı.

 

Adam kadının kapalı gözlerine açması için yalvarırken kadın gözlerini açmamak adına yumdu. Bir çift yeşile yenilmişti.

 

Saniyeler akıp geçerken Barış daha fazla dayanamadı. Tam arkasını dönüp sokağın sonun da ki arabasına ilerleyecekken bir çift kahve titreyen kendisine döndü.

 

Beste yenildiği yeşillere bakarken yaşadığı korkunun içinde güven hissetti. O güvende uzun süredir tatmadığı sıcaklığı yakaladı. Ağrıyan başı ve titreyen bedeni ile daha fazla dayanamadı, başını yavaşça omzuna koydu. Gözlerini kapamadan önce son kez "Eve gidelim." Diye mırıldandı.

 

🥹

 

 

Önemli: bu bölümden sonra ki bölüm özel bölümdür, okumanız kurgu için aklınızda ki bir takım sorulara cevap verecektir.

 

Sosyal medya hesaplarım üzerinden bölümler hakkında bilgilendirme alabilirsiniz:

Instagram: parlakgece_official

TikTok: ladyyniz / parlakgeceofficia

X: ladyyniz

Bölüm : 12.01.2025 17:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...