


...
Çığlık atmak istiyordum. Çığlık çığlığa bağırıp bulunduğum ortamdan gitmek istiyordum. Arkama bile bakmadan kaçmak… Ne yazık ki bu isteğim dilemekle kalıyordu. Vücudum sinirden kızarmıştı bedenimin buharlaşıp uçmasına az kalmıştı. Elimdeki çaydan sesli bir yudum alıp düştüğüm yere baktım.
Annemin her ay en az bir kere yaptığı altın günündeydim. Ne kadar mahallede ki annemle yaşıt kadınları sevsem de içlerin de sevmediklerim de vardı. Üniversiteyi kazanamadığım için birkaç kişi imada bulunmuştu, bazıları boş ver okulu deyip torunlarını göstermişti. Neyse ki bu zor günüm de her zaman yanım da olan Beste vardı. Teyzelere gerekli cevapları ağızımı yormaya gerek kalmadan veriyordu. Teyzeler sırf bu yüzden torunlarının fotoğraflarını Besteden saklıyordu.
Ağızım yırtılırcasına esnedim. Eve sabah 4 suların da gelmiştik ve sabah on gibi annemin zoru ile dövülerek uyandırılmıştım. Dönüşte yol boyu oraya bir daha gitmeyeceğimi söylerken Beste bir daha ne zaman gideriz diye sormuştu. Herkes neden gitmek istemediğimi inatla sorsa da geçiştirmiştim. İlk başta başım ağrıdı demiştim sonra ışıkların sık sık gitmesinden şikeyetlendim daha da devam etmeme kalmadan inanmışlardı. Fakat asıl sebebi sadece ben biliyordum. Hasan abinin maçını izlerken yanımda oturan kibarcıktan kaçıyordum. Oraya bir daha gidersem karşılaşacağımıza adım kadar emindim.
Bana son söylediklerin den sonra eş zaman da maçın bittiğini belirten düdük çalmıştı. Söylediklerin den sonra dilim adeta ona karşı lal olmuştu. Sersemlemiştim, ikinci kez. Ona bu halimi belli etmemek adına bir şey demeyip ayaklanmıştım. Onu arkamda bırakırken üstümdeki bakışlarını hissedebiliyordum. Fakat ben bir an olsun arkama dönüp ona bakmamıştım. Oradan çıkana kadarda onu bir daha görmemiştim.
Noir.
Kısa bir zaman da tanışıp aklımı karıştıran tek kişiydi. Aptal değildim sözlerinde ki imayı çok net anlamıştım. Fakat aklımı karıştıran bir şey vardı. O gece orada oturmamı sağlayan çektiğim kuraydı. Ben başka bir yeri seçseydim Noir tekrar yanıma gelebilecek miydi? Bu konuda kafam oldukça karışıktı. Yerimize oturmadan önce etrafta olan takım elbiseli adamlar elimizden kağıtları alıp doğru yere oturmamızı sağlamıştı. Noirin yanıma oturmasını sağlayan ya kaderdi ki buna hiç ihtimal vermiyorum ya da Noirin bir şekilde kendi yanıma gelmesiydi. Düşüncelerimin arasında boğulurken beni dürten Besteye döndüm.
Koltukların hepsinde teyzeler oturduğu için salondaki masaya kurulmuştuk. Annem ve annesi Derya teyze üçlü koltukta bizim gibi yan yana oturmuş derin bir sohbetin içindelerdi. Beste ile arkadaşlığımız sağlam olmasını sağlayan bir diğer etken ise annelerimizin yakın olmasıydı. Hatta öyle yakınlardı ki arkamızdan iş çevirdikleri bile oluyordu.
Bestenin kahveleriyle göz göze geldiğimiz de göz kırptım. Başı ile mutfağı işaret etti. Kaşlarım yay gibi gerildi. O önden mutfağa geçerken bende çayları doldurma bahanesi ile mutfağa geçtim. İçeriye girdiğim de Beste anın da lafa atladı.
“Barışa Noiri sordum.”
Dün gece olanları tabi ki de Besteye anlatmıştım. Ona anlatmasam düşüncelerim altında ezilip dururdum. Bana tavrına bakılırsa beni daha önceden tanıdığını söyledi. Ya da klasik çapkın erkeği oynadığını da. İkinci dediği kulağa daha mantıklı gelse de ilk dediği aklımın bir köşesin de hep şüphe olarak kalacaktı. Onu tanımadığıma emindim fakat onun beni tanıdığına o kadar emin değildim.
“Ne dedi?” diye sordum. Dün geceden beri deli gibi merak ediyordum kim olduğunu. Abime sorabilirdim fakat abim salak değildi. Anın da anlardı. Bu sırada kendimi mutfaktaki sandalyelerden birine attım.
“İlk başta neden sorduğum konusun da şüphelendi, cevap vermeyecek gibi oldu. Bende başkasına sorarım dediğimde de bülbül gibi öttü.” Yaptığı benzetmeye beraber güldük. “Mahlası bildiğin üzerine Noir, ismini bilen kişi sayısı az. Bizimkilerden bilen varsa sadece Karan biliyorsa biliyordur dedi. Anlattığına göre Karanla birçok kez karşı karşıya gelmişler. Enlerden biriymiş ve oldukça ciddiymiş”
Dediklerine dikkatle dinlerken her bir bilgiyi hafızama kazıdım. İsmini dün akşam sormadığıma pişman olmuştum. Karanla daha doğru düzgün iki kelime konuşamazken tanımadığım bir adamın ismini hiç soramazdım. Dışa bir şey yansıtmadım fakat Bestenin son söylediklerine alayla güldüm.
Ciddiymiş. Ciddi dedikleri adam tüm gece boyunca bana gülümsemişti. Aynı zamanda o adam benim deli, kendisinin zır deli olduğunu iddia etmişti.
“Ne düşünüyorsun?” diye sordu. Yüz halimden düşüncelerimi anlayamamıştı. Omuz silkmekle yetindim. Bu hareketime çok sinir oluyordu. Gözlerini belirleştirip kolumu cimcikledi. “Alya!”
“Ne düşineyim.” Dedim açık açık. “Nasıl düne kadar hayatım da yoksa bundan sonra da olmayacak bir insan.”
Pek inanmasa da ses çıkarmadı. İçerden bize seslendiklerinde geri salona geçmek zorunda kaldık. Annem boşalan bardakları doldurmamız için bizi uyardığın da boş bardakları alıp geri mutfağa geçtik. Çayları doldurup götüreceğim sıra Beste sakarlığıma laf edip tepsiyi elimden aldı. Birlikte salona geçtiğimiz de çayları servis edip yerimize kurulduk.
Barış, Hasan hatta Karanın annesi bile buradaydı. Barış abinin annesi -Nuray teyze- oğlunun Besteye olan sevdasını bildiği için Bestenin suratına pek bakmıyordu. O oğlunu kendi seçtiği bir kız ile evlendirmek istiyordu. Şu zamana kadar Barış abinin ağızından Besteden başka bir kız ismi duymadığımız için bu kulağa imkansız gibi geliyordu.
Hasan abinin annesi -Meryem teyze- ise etrafa donuk bakışlar atıyordu. Sessizdi, hiç konuşmazdı zaten. Göz altları gece iyi bir uyku çekmediğinin habercisiydi. Buradaydı fakat burada olmasa da olur gibiydi. Etrafa o kadar donuk o kadar ilgisiz bakıyordu ki, ister istemez onun için üzülüyordum.
Bakışlarım bu sefer Karanın annesine kaydı. Aslı teyze kumral güzellerinden biriydi. Karan mavi gözlerini annesinden almıştı. Aslı teyzeyi severdim neşeli kendi halinde tatlı bir kadındı arada dengesizlikleri oluyordu fakat aynı oğlu gibi onunda bu haline alışmıştım. Göz göze geldiğimizde bana gülümseyip göz kırptı. Tebessüm ettim.
İlerleyen dakikalar da kapı çaldığında açmak için oturduğum yerden ayaklandım. Deliğe bakma zahmetinde bulunmadan kapıyı açtım. Gelen karşı komşumuz Sevgi teyzeydi. Yılların verdiği ağırlık üzerine çökmüştü. Bir elinde bastonu ile ayakta durmaya çalışırken diğer elinde bir kap vardı. Gülümsedim.
Sevgi teyzeyi çok severdim. Benim için çok değerliydi. Yaşlı insanları çok sevmezdim fakat bu durum Sevgi teyze için geçerli değildi. Sevgi teyze diğer yaşlılara nazaran daha anlayışlı daha sevgi doluydu, adı gibiydi.
“Kınalı kuzum.” Dedi beni gördüğü ilk an. Tek kolunu açmış sarılmamı bekliyordu. Anında boynuna yapışıp sulu sulu yanaklarından öptüm. “Dur kız.” Dedi hoşnutsuzca fakat mutlu olduğunu gülen suratından anlayabiliyordum.
“Hoş geldin sultanım.” Dedim o içeriye geçmiş ayakkabılarını çıkarırken. Rahat etmesi adına ayağına terliklerini uzattım. Sesini çıkartmadan giydi.
“Kızım içerde mi?” anneme hep kızım diye seslenirdi. Başımı sallayıp geçmesi için yol verdim. Sarsak adımları ile salona geçtiğinde herkes ayaklanmıştı. Sevgi teyze mahallenin sayılanlarından biriydi. Herkes onu sever ve sayardı.
Annem Sevgi teyzenin yanına adımlayıp selamlaştı. Sonrasında rahat etmesi adına ona güzel bir yer ayarladı. Bestenin de mahallede tek sevdiği kişi Sevgi teyze olduğu için anında yanında bitmişti. Herkes Sevgi teyzeye nasıl olduğunu sorarken Sevgi teyze iyi olduğunu söyleyip geçiştirmişti.
“Kızım.” Diye seslendi Sevgi teyze. Birkaç kişi kendi aralarında sohbete dalmıştı. Annem ve Derya teyze -bestenin annesi- anında ona dönmüştü. “Benim torunları biliyorsun?” diye sordu. Annem gülümseyip başını salladı.
“Bilmem mi? Eskiden az buraları birbirine katmadılar.”
Sevgi teyze gülümsedi. “Bu hafta sonu buraya geliyorlar üçü birden yaza kadar yanım da kalacaklar.” Sevgi teyzenin torunlarını biliyordum fakat hiçbir zaman tanışma fırsatım olmamıştı. Tek çocuğu vardı zaten. Kocası yıllar önce ölmüştü koca evde tek başına yaşıyordu.
“Gözün aydın.” Dedi annem sevinçle. Sevgi teyzenin yalnızlığına en çok o yakınırdı. “Büyük oğlanda geliyor mu?”
“Geliyor, gelmez olur mu? Benim sende bir ricam olacaktı aslın da.” Annem oturduğu yerde dikleşti. Sevgi teyze çok nadir bir şeyler isterdi. “Benim torunlar gelecek fakat benim üst odalara ince bir temizlik lazım bendende iş geçti.” dedi ve duraksadı. Annem ve Derya teyze ne istediğini anlamıştı.
“Yarın hallederiz.” Diye lafa atladı Derya teyze. Temizlik konusunda mahallede ün salmıştı. “Sen hiç merak etme.” Sevgi teyze mahcupça teşekkür ettiğin de annem sorun olmadığını söylemişti. İlerleyen dakikalarda Sevgi teyze evine gitmek için ayaklandığın da onu uğurlamak adına peşinden gittim.
O ayakkabılarını giyinirken bekliyordum. “Kınalı kuzum.” Bana hep böyle seslenirdi.
“Efendim.” Bastonunu tuttuğu eli ile sağ elimi avucuna aldı. Kahvelerini yeşillerimle birleştirdi.
“Seni iyi gördüm.” Dedi, iyi olmam onu mutlu ediyordu. “Hatta çok iyi gördüm” diye devam ettiğinde gülümsedim. “Hep böyle iyi ol emi kınalı kuzum, ben sen kötü olunca çok üzülüyorum.” Kollarımı kırılgan vücuduna sarıp içime hapsetmek ister gibi sıkıca sarıldım. Sevgi teyzenin eskileri açmasını sevmesem de iyi olduğumu söylemesi içimde tarifsiz bir sevince neden oldu.
Hani olur ya hasta olursunuz sizi ilk görenler ne kadar kötü halde olduğunuzu yüzünüze kusarlar sonra siz doktora giderseniz zamanla iyileşirsiniz sizi bir daha gördüklerin de eskiye göre ne kadar iyi olduğunuzu söylerler. Belki bedenen iyiydim fakat ruhum hastaydı. Acılarım geçmişti fakat kabuk bağlamışlardı. Kabuklarımın ise kanamadan kolay kolay geçeceğini sanmıyordum.
…
Dershanedeydim, 5 numaralı dersliğin sondan ikinci sırasında tamda cam kenarında oturuyordum. Sınıflarımız 10 ar kişilikti, erken geldiğim için sınıf bomboştu. Erken gelmemin sebebi ise evdeki teyzelere daha fazla katlanamamdı. Geceyi çok az bir uykuyla geçirdiğim için başım ağrıyordu. Gözlerim yanıyor ağızım esnemekten yırtılacaktı. Adete ölmüyor sürünüyordum. Başımı elime yaslayıp gözlerimi dinlendirmek adına kapadım. Uykusuz olduğum zamanlar anında modum düşüyordu. Neyse ki bugün sadece matematik etüdü vardı. Sonrasında akşam ona kadar ders çalışıp dağılıyorduk.
Dersin başlamasına yaklaşık yarım saat vardı. Ders başlayana kadar dışarda bekleyebilir veya kafeye gidebilirdim ama benlik değildi. Dershaneye gelir gelmez kendimi kendimi sınıfa atmıştım. Geldiğimden beri dışarıya bakıyordum. Gözlerim pencereden dışarıya çevrilmiş, kapalı havanın sakinliğini izliyordum. Kulağıma telefon titreme sesi geldiğinde gözlerimi pencereden çekip sırada duran telefonuma çevirdim. Ekranda abimin ismi yanıp sönüyordu. Aradığına göre evde olmadığımı öğrenmişti.
Telefonu açıp abimle dalaşacak enerji kendimde bulamadığım için aramasını açmadım, çalmasına göz yumdum. Arama sonlandı bir kez daha çalmaya başladı. Geçen saniyeler sonra telefonun titremesi susarken bildirim sesi geldi.
Anamın Oğlu:
Dershanedeymişsin annem dedi.
Çıkışta seni Hasan alacak haberin olsun.
Mesajını üstten okuyup telefonu kapattım. Etüdüm geç saatlere kadar uzayınca beni ya abim ya da Hasan abi alıyordu. Babam göreve gittiğin de arabasını abime bıraktığı için beni alması sıkıntı olmuyordu. Bakışlarımı geri cama çevirdim. Dakikalar hızla akıp geçerken sınıf zamanla dolmuştu. Matematik hocası gelip ders anlatmaya başladığın da elimden geldiğince not tutup dersi dinlemeye çalışmıştım. Kafam arada sabah teyzelerin dediklerine takılsa da sesimi çıkarmadım.
“İlkinde yapamayan ikincisini hiç yapamaz.”
“Geçen yıl gördük nasıl çalıştığını.”
Sesler kulaklarımda çınlamaya başladığında daha fazla bu duruma katlanamadım. Boğuluyormuş gibi hissediyordum. Hocadan lavaboya gitmek için izin aldım, anında izin verdi. Sınıftan çıkarken birkaç kişinin bakışları kısa bir an üstüme düşse de önemsemedim. Sınıfın kasvetli havasından kurtulduğum da derin bir nefes aldım. Adımlarımı tuvalete yönlendirirken elim cebimde ki telefona gitti. Bugünü daha fazla devam ettiremeyecektim. Mesajlar kısmına girip Hasan abiyle olan konuşmamıza girdim. Hasan abiyle mesajlaşmamız çok kısa sürüyordu. Ona ya abimin yanında olup olmadığını soruyordum ya da abime sövüyordum. Abime sövmelerimin hepsine görüldü atıyordu haksız mıyım diye sorunca da haklısın diyip geçiştiriyordu.
Birkaç eski mesajı okurken gülümsedim. Parmaklarımı telefonumun ekranında gezdirdim. Çevrim içi gözükmesi gülümsememi genişletti.
Siz:
Hasan abi.
Saniyesinde görüldü oldu.
Suratsız:
Ne var.
Siz:
Ne var denmez efendim denir.
Ayıp kaç yaşına gelmişsin hala ben öğretiyorum.
(Görüldü.)
Şimdide görüldü mü atıyorsun daha çok ayıp.
(Görüldü.)
Of keşke Meryem teyze sana kız istersen engel olmasaydım.
Suratsız:
Yine mi?
Bu sefer kimin kızını aldı?
Siz:
Ayşe teyzenin kızı Ahuyu.
Şimdi yalan yok iyi kız.
(Görüldü.)
Neyse konumuz bu değil.
Beni sen alacakmışsın abim dedi.
Kendimi pek iyi hissetmiyorum da beni erken alabilir misin?
Suratsız:
İşteyim şu an.
Siz:
Alamam diyorsun yani.
:(
Peki abi.
Sürüneyim ben bura da hasta hasta.
Eyvallah.
Suratsız:
Ağlama hemen.
Söylerim bizim çocuklardan birine seni alırlar.
Siz:
Sizin çocuklar?
Suratsız:
Barışlar.
Siz:
He tamam.
Söyle çabuk gelsinler.
Bir dakika daha kalamam burada.
(Görüldü.)
Neyse görüşürüz.
Suratsız:
Mümkünse görüşmeyelim.
(Görüldü.)
Mesajına görüldü atıp uygulamadan çıktım. Tuvalete gitmek yerine sınıfa geri girip yerime oturdum. Eşyalarımı hızlıca toplarken hocaya hasta olduğumu söyleyip sınıftan ayrıldım. Merdivenlerden çıkışa doğru ilerlerken danışmada ki kadına yakalanmamaya dikkat ettim. Şu an soru yağmuruna hiç katlanamazdım. Neyse ki ona yakalanmadan merdivenlerden hızlıca indim. Binadan çıktığım da rahat bir nefes aldım. Dershaneden erken çıktığımı annem duyarsa kızacağını bildiğim için Besteye onlara geleceğimi bildiren bir mesaj attım.
Hasan abiyle mesajlaşmamızın üzerinden on dakika geçmişti. Eğer Barış abi beni almaya mahalleden gelecekse beş dakikaya buradaydı. İlerleyen dakikalarda sokağın başına düşen araba ışığı ile gözlerimi kısıp gelene baktım. Beyaz BMW son sürat hızla buraya doğru geliyordu. İlk başta gördüğümü sorgularken şaşkınca ağızım aralandı. Kalbim onu görmenin etkisi ile türbülansa girerken bunu dışarıya vurmamaya çalıştım. Araba asvaltı inletircesine bir fren yaptığında araba ayaklarımın dibinde durdu. Oradaydı, sürücü koltuğunda oturmuş bana bakıyordu.
Gözlerimi birkaç kere kırpıştırıp ona baktım. Şaşkın halimi gizleyememiş olmalıyım ki gülüp sürücü koltuğunun yanındaki yerin camını açtı. “Ne o beni gördüğünü sevinmedin mi Fıstık?” şaşkınlıktan cevap veremedim. Çünkü aklım bambaşka yerdeydi. Beni almaya gelmişti. Karan beni almaya gelmişti. “Oysa ki küçükken böyle değildin, seni okul çıkışı almayınca ağlıyordun.”
Kendimi toparlamak adına yutkundum. Sonrasında yüzüme yapmacık bir gülümseme takındım. “Dediğin gibi küçükken artık küçük değilim büyüdüm.” Kaşlarını kaldırıp inanmadığını belli etti.
“Benim için hala aynı Fıstıksın.” Dedi, gözlerimin içine bakarken. Sözlerinde derin bir anlam vardı fakat ben şu an bunu anlayacak kafada değildim. Kapıyı açıp öne bindim. Kapıyı yavaşça kapatıp Karanın tepkisini merak ettiğim için ona yandan bir bakış attım. Arabası Karanın kırmızı çizgisiydi. Kendi parasıyla aldığı tek şey arabasıydı ve gözü gibi bakıyordu. Arabasına ilk bindiğim de gereğinden sert kapattığım için bana attığı bakışları unutamıyordum. Bir şey dememişti fakat bakışları kendini ele vermişti.
“Aferin öğrenmişsin.” Diye laf attı.
“Öğrenmesem beni burada bırakır giderdin.” Dedim. Ses çıkarmadı, inkar etmedi. Gözlerimi hafif irileştirip ona döndüm. O ise sessizce etrafa bakıyordu. “Şaka yapıyorsun?” tık yok. “Yuh ne kıymetli araban varmış.”
“Deme oğluma öyle alınıyor sonra.” Hafif alay hafif ciddiyetle dediklerine burun kıvırdım. “Hem kıymetli tabi ki de oğlum.” Pes dercesine ellerimi kaldırıp kemerime uzandım. Gülümsemesi kulaklarıma vardığında ister istemez yüzümde tebessüm oluştu. Kemerimi takmamla yola koyuldu. Arabayı oldukça dikkatli kullanıyordu.
“Hastaymışsın Hasan söyledi neyin var?” sokaktan çıkarken sorduğu soru ile kısa bir an onu süzdüm. Üzerinde klasik eşofman takımlarından biri vardı. Evden geldiği belliydi. Kahverengi saçları her zaman ki gibi dağınıktı.
“Uykusuzum bir az.” Diye mırıldandım. “Gece geç geldik sabahta annem erken uyandırınca iyi bir uyku çekemedim.”
“Nagihan teyze neden erken kaldırdı?” bu sırada hafif öne eğilip yolun diğer ucuna baktı. Arabanın geçmediğini fark etmiş olmalı ki direksiyonu sola kırdı.
“Klasik altın günü. Aslı teyzede buradaydı ama merak etme Hasan abinin annesi gibi sana kız bulmaya çalışmadı.” Dediklerim yüzünde tebessüm oluşmasına neden oldu.
“Desene bu sefer paçayı yırttık. Sana talip çıktı mı?” cevap vermek yerine başımı salladım. “Kimler?”
“Hiçbirini tanımıyorum annem yanımdaydı müsaade etmedi çok ‘Semih kızar.’ Deyip.”
“Güzel.” Demekle yetindi.
Yolun geri kalanı sessiz geçerken mahalleye girmiştik. “Bestelere bırakır mısın?” diye bir ricada bulundum. Başını sallayıp meydana doğru sürdü. Bestelerin evinin önüne geldiğimizde arabayı durdurduğundan emin olana kadar kemerimi sökmedim.
“Alya.” Alya olduğumu onaylayan bir ses çıkardım. “Geçen gece maçta yanında oturan adam sana ne dedi?” çantamı tek omzuma atacağı sıra dedikleri ile hareketlerim duraksadı. Bocalayarak ona baktım.
“Efendim?” dedim ne dediğini tekrar etmesi adına. Dediğini gayet iyi anlamıştım. Noir ile beni görmüştü. Konuşurken bizi görmüştü ve ne konuştuğumuzu merak ediyordu. Gözlerimi mavilerine değdirmeden etrafta gezdirdim. Ona Noirle olan saçma konuşmamızı anlatacak tabi ki de değildim.
“Noir denen adamla ne konuştunuz? Şimdi diyeceksin seni ilgilendirmez falan diye fakat o adam çok tehlikeli bir adam.” Bana gülümseyen, nazik bir şekilde ismimi sormaya çalışan adamdan mı bahsediyordu? “Sana seni rahatsız edecek herhangi bir şey yaptı veya söyledi mi?”
Başımı hızlıca iki yana salladım. “Hayır.” Dedim anında. Sesim beklediğimden sert çıkmıştı. “Maç hakkında konuştuk sadece adını sen söylemesen hatırlamam.” İnandı mı bilmiyorum fakat mavileri birkaç saniye yüzümün her yanını taradı. Açığımı arıyordu. Abim gibi yalan söylediğinde dudağımın kıvrılmasını bekliyordu. Fakat bilmiyordu ki ben her yalan söylediğimde ellerim titrerdi.
Bir şey demedi. Arabanın kilidini açıp çıkmam için izin verdi. Hızlıca çantamı omzuma takıp kapıyı açtım. Arabadan inip kapıyı kapatıp bir adım geriledim. Mavilerini yeşillerime değdirmeden son sürat gaza basıp gitti.
...
Bölüm geçen ki bölüme göre daha durgundu fakat gelicekle ilgili büyük spoiler gizli.
Noiri bir daha görürmüyüz dersiniz?
Sosyal Medya Hesaplarım:
Tiktok:ladyyniz
Insta:parlakgece_official
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |