5. Bölüm

4.Bölüm

Lady Yazar
ladyynizzz

...

Sevmek, sevilmek bunlar güzel duygulardı. Birisine karşılıksız güvenmek karşılıksız ilgi vermek, saygı duymak ve sevmek. Hepsi karşılıksızdı. Birisini seviyorsanız ondan karşılık beklemezdiniz. Size iyiliği olduğu için değil de öylesine severdiniz. Bakışını severdiniz, ilgisini severdiniz, tepkilerini severdiniz ve en çok karakterini yansıtan gözlerini severdiniz. Ondan herhangi bir karşılık beklemezsiniz. Sefasını da cefasını da üstlenirdiniz.

Karana olan hislerimi lisenin son yılında fark etmiştim. Belki ona karşı olan hislerim küçüklükten gelse de ben hislerimi yeni fark etmiştim. Veya yeni kabullenmiştim. Belki hislerim yüzündendir bilinmez ne zaman hayatım da en ufak bir şey olsa gider Karana anlatırdım. Hiçbir zaman beni başından savmamıştı. Her zaman büyük bir dikkatle dinlemişti. Anlatıldığın da kulağa normal geliyor fakat öyle değildi.

En basiti karne günleri. Bizler asker çocukları olduğumuz için başta doğum günlerimiz dahil bir çoğunda ailemiz her zaman eksik kalırdı. Ortaokuldaydım karne alacaktık o yıl gereğinden fazla çalışıp takdir almıştım. O gün her çocuk eve geldiğin de ailesine karnesini gösterirken ben soluğu Karanın yanında almıştım. Yıl başında eğer takdir alırsam bana hediye vereceğini söylemişti. Hediye için mi yoksa hediye ondan gelecek diye mi bilinmez o yıl kendimi derslerime verdim. İlk başta çok zorlandım tüm arkadaşlarım sokakta oyun oynarken ben evde ders çalışıyorum diye ağlıyordum. Tabi bu ağlamam Karandan hediye alacağımı hatırlayınca son buluyordu.

Okuldan çıktığım gibi koşarak evlerine ilerlemiştim. Beni gören birkaç komşu ne aldığımı sorarken belgemi göstermekle yetinmiştim. Kapılarına vardığım da beni bahçede karşılamıştı. Oda biliyordu ne aldığımı ve ne için geldiğimi. Karneyi gözlerine sokmak ister gibi yüzüne sokmuştum. Mavilerini kısıp gülümsemişti. Beni tebrik etmişti aynı zamanda. Hediyemi sorduğumda gözlerimi kapamamı istemişti. Dediğini sorgulamadan yaptım gözlerimi kapadım. Ergenliğinin başlarında olduğu için boyu bir hayli uzamıştı, zorlasam omuzlarına zor gelirdim. Birkaç adım attı, arkama geçti. Salık bıraktığım saçlarımı önüme attı. Ne aldığını anlamıştım. Kolye almıştı. Birkaç saniyesini kolyeyi boynuma takmakla uğraştı sonrasında gözlerimi açmam için komut verdi. Elim anında kolyenin ucuna gitti.

Kalp.

İçi dolgulu minimal bir kalp vardı. Zincirin soğukluğunu hala tenimde hissederken anında kollarımı ona dolamıştım. Sıradan bir kalpli kolye değildi veya öyleydi. Bilinmez fakat benim için farklıydı. O günden sonra kalpler benim için önemli oldu. Her eşyamda bir kalp deseni vardı. Defterimin her köşesinde bir kalp vardı. Yarısı yeşile boyanmış yarısı maviye boyanmış milyonlarca kalp.

Elim yıllar sonra hala boynumda olan kolyeye gitti. Parmaklarımı kalbe sardım. Çıkarmamıştım, çıkarmazdım. Karandan bana elde tutular soyut şeylerden bir şeydi. Kolyeden sonra tüm karnelerimi çok iyi getirmiştim fakat Karan hiçbirinde hediye almamıştı. Karan böyleydi bir adım atardı gerisini size bırakırdı. Ne kadar reddetse de Karan da özgüven eksikliği vardı. Kendini birçoğu şeyde geri çekerdi. Başarısız olma korkusu onun en büyük korkusuydu. Kendine güvenmezdi belki de nu yüzden en büyük rakibi kendiydi. Bunlar onun kusuru değildi bunlar Karanı, Karan yapan şeylerdi. Sıkıntılı bir nefes alıp verdim.

Karanın beni Bestelere bırakmasının üzerinden birkaç dakika geçmişti. Ne arkasından dur diye bağırabilmiş ne de Bestelere gidebilmiştim. Olduğum yerde kalmıştım. Omuzlarım düştü. Karan yalan sevmezdi ona karşı yalan söylediğimi anlamıştı. Yorgun bedenim ve ağrıyan başımdan doğru düşünemiyordum. Sonbahar da olduğumuz için havalar erkenden kararmaya başlamıştı. Mantıklı olan Bestelere gidip birkaç saat onla goygoy yapıp eve dönmekti. Fakat öyle yapmadım.

Ani bir şekilde telefonu elime alıp Besteye eve geçtiğime dair mesaj attım. Kafam zaten bulutluydu Beste anında bir şey olduğunu anlayıp beni sık boğaz ederdi. Etsindi sıkıntı yoktu fakat ona olanları anlatırsam sonrasında nasıl bir halde olacağımı çok iyi biliyordum. Doğru bildiğim yanlışlarımı yüzüme vuracaktı.

Adımlarımı meydanın sonunda bulunan mekana doğru çevirdim. Ona gidiyordum her zaman ki gibi. Benim tüm yollarım ona giderdi. Başım derde girse Karana giderdim, korksam Karana giderdim, sevincimden acıma kadar Karanla yaşardım.

İşlek olan meydan hafta içi olmasına rağmen oldukça doluydu. Tanıdıkların çok gözüne çarpmadan meydanın sonuna kadar ilerledim. Adımlarım mekanın önüne geldiğin de durakladı. Ben buraya Karanın neyi olarak gelmiştim.

Alya?

Arkadaşı?

Arkadaşının kardeşi?

Sınırları ne zaman çizecek olsam bir yerde takılı kalıyordum. Bakışlarımı mekanın önünde gezdirdim. Restoran çok kalabalık değildi. birkaç aile akşam yemeğine gelmişti, kimileri arkadaşları ile oturmuş restoranın bar kısmından yaralanıyordu. Bakışlarımı valede gezdirdim. Gözlerim beyaz BMW aradı. Tam olmadığı şüphesine kapılacakken gördüm. Arabasını gördüm buradaydı. Bir an olsun tüm gerçekleri unutup mekanın girişine doğru ilerledim.

İçeriye adımımı attığım an beni karşılayan garsonla gerildim. Evet burasını ne kadar Karanın mekanı olsa da topu topu tek başıma 3 kere gelmiştim. Garson beni boş masalardan birine oturtmak istediğinde karşı çıktım. Ona direk Karanın nerde olduğunu sordum. Beni Karanın çevresinde birkaç kere gördüğü için neden sorduğumu sorgulamadı. Birisini arayıp görüştürmek için onay almadı. Yukarıda camla kaplı oda da olduğunu söyledi, kısacası ofisindeydi. Teşekkür edip merdivenlerden yukarıya çıktım. Üst katta birkaç kişi yemek yiyordu. Çok dikkat çekmemek adına hızlıca ofisinin kapısının önüne geldim. Buraya gelene kadar sorgulamadığım gibi sorgulamam gerekti. Buraya geldiğimde durmamam geri adım atmamam gerekti. Fakat durakladım. Elim havada asılı kaldı. Karan tek değildi. içeride birisi vardı. Abim vardı.

"Bana da mı söylemeyeceksin?" diye soruyordu abim. Sesinde şaşkınlık vardı belki çok azda olsa hayal kırıklığı. konu her neyse Karan sessiz kaldı. Bir şey demedi. Karan yalan söylemek istemediğinde sessizliğe kaçardı. İçeriden birkaç saniye ses gelmedi. Ofis yemek alanından bir hayli uzak olduğu için kapıda dikilmemi kimse görmüyordu. "Pekala." Dedi abim sessizliğini bozup. "Saygı duyuyorum fakat birisine söyleyecek olursan ilk bana söylüyorsun."

"Emrin olur." Dedi müptelası olduğum ses. Ayak sesleri işittiğim de panikleyip kapıyı çaldım. Ben gelmem için komut beklerken kapı açıldı. Abim içerde oturmuş gelenin kim olduğuna bakarken bana kapıyı açan Karandı. Yeşillerimi mavileriyle ödüllendirdiğin de gözlerinde gördüğüm endişeye anlam veremedim.

"Alya?" dedi şaşkınca. Burada neden olduğumu sorguluyordu Haklıydı! Karanın dudaklarından çıkan adımdan sonra abimde ayaklanıp kapıya doğru gelmişti. Beni gördüğün de yüzüne anın da endişe oturdu. baştan aşağı süzdü.

"Bebek." Dedi aynı Karan gibi. Bir adım atıp içeriye girdim. Abim aramızda ki mesafeyi kapatıp beni kolları altına aldı. "Bir şey mi oldu?"

"Hayır." Duraklayıp bakışlarımı kaçırdım. "Yanına gelmek istedim sadece."

Tek kaşını kaldırdı. "Yanıma gelmek istedin?" emin olmak adına sordu. Başımı salladım. Ben bıktım bu kızın yalanlarından, diye hayıflandı sol melek. Sağ melek yattığı yerden hak verdi.

"Evet." Diye mırıldandım sesim içime kaçmıştı adeta. Abim benimle beraber içeriye doğru adımlarken Karan arkamızdan kapıyı kapattı. İki koltuklardan birine beni oturturup tepemde dikildi. Yanına Karanda geldiğinde bakışlarım ona kaydı.

Sorguluyordu. Burada neden olduğumu, neden geldiğimi abimin burada olduğunu nasıl bildiğimi sorguluyordu.

"Alya." Diye seslendi abim. Bakışlarımı Karandan çekip ona çevirdim. "Bir şey mi oldu?" neler olmadı ki abi, kardeşim dediğin adama aşık oldum abi. Sana verdiğim sözü çiğneyecek kadar aşık oldum ama merak etme abi tutuyorum sözümü. Seni kaybetmeyi göze alamam ben.

Bir şey demedim sessiz kaldım. Hayır desem kendimi ele verirdim. Gözlerinin içine bakıp yalan söyleyemezdim. "Bestelere gitmedin mi?" sessizliğini bozan Karanla içim titredi.

"Gitmedim." Dedim tereddüt etmeden. Abimin sorgulayıcı bakışları beni dershaneden almaya gelenin Karan olduğunu bilmediğini söylüyordu. Karan bir şey demedi neden diye sormadı. Abim benden cevap alamayacağını anlamış olmalı ki sorularını Karana yöneltti. İlk neden dershanede olmadığımı sordu sonra Bestelerde neden olmam gerektiğini.

Karan her şeyi tek tek anlatırken buraya geldiğime pişman oldum. Biliyordum buraya gelmem hataydı. Hayır Karana gelmen hiçbir zaman hata değildi. O bu hayatta ki tek doğrumdu.

"Güzel kardeşim." Dedi abim. Neden yanına geldiğimi merak ediyordu ve inatla cevap vermemem onu gıcık ediyordu. Kudurabilirdi fakat sonrası benim can sağlığım için tehlikeliydi. "Yanıma gelmek istemişsin geldin şimdi buyur bir şey mi diyecektin?" onaylarcasına başımı salladım. "Ne diyecektin?"

Aklıma ilk gelen yalanı söyledim:

"Acıktım."

Abim boşboş gözlerini kırpıştırdı. "Acıktın?"

"Evet acıktım."

Karanın mavileri inanmadığını belli ederken bakışlarımı ona değdirmedim. Anında anlardı. Aslında anlasın istedim. Buraya neden geldiğimi anlasın istedim. Yalanların arkasına sığınmak içimi acıtsa da Karan onun için geldiğimi bilsin istedim.

"Abim." Titrek bakışlarımı abime çevirdim. "Bir şey oldu da anlatmıyor musun?"

"Hayır bir şey olmadı. Bestelere gidecektim sonra aç olduğumu fark ettim. Buradan başka restorana gidersem birileri beni birkaç parçaya böler diye buraya geldim." Son cümlemde ki imama Karan gülümsedi. "sonra cüzlanımın yanında olmadığını fark ettim. E öpücükle de hesabı ödeyemeyeceğime göre yukarı çıkayım Karana seni çağırtacaktım sonra seni burada buldum."

Abim tip tip suratıma baktı. "Hesap ödeyeyim diye mi beni çağırdın?" diye sordu abim. Galiba bu gün anlama kıtlığı vardı. Ne desem tekrar ediyordu.

"Hıhı." İnandı mı bilinmez fakat daha fazla bir şey demedi. Sırtımda ki çantayı omuzlarımdan indirip koltuğun üzerine bıraktım.

"Kalbimi kırdın Fıstık, ben senden ne zaman para aldım?" karanın yakınması üzerine yerdeki bakışlarım onu buldu. Ayıplayan bakışları üstümdeydi.

"Artık nasıl güven verdiysen." Dedi abim imalı bir gülümsemeyle. Sonrada Karanda olan bakışlarını bana çevirdi. "İstersen tüm menüyü söyle bu şerefsiz senden bir kuruş dahi alamaz." Karan abime göz devirdi.

"Bu senden almayacağım anlamına gelmez." Abim yüzünü buruşturdu.

"Sana öğretmediler mi dosttan para alınmaz diye."

"O dost düşman olmasın." Abim Karanı duymaz geldi. Yanıma gelip küçüklükten gelen bir vazifeymiş gibi çantamı alıp omzuna attı. "Biz terastayız sen işini hallet gel." Bende abimle beraber ayaklandım. Karan cevap vermek yerine kafasını salladı. Abim önden ben arkasından odadan çıktık. Kapıyı kapamadan önce yeşillerimi bir kez daha mavileriyle birleştirdim. Ben o mavilerde boğulmaya bile razıydım.

Abim önden ilerlerken bende peşinden ilerledim. Aşağı inme gereğinde bulunmadan bu kattaki boş masalardan birine oturduk. Bir garson yanımıza gelip menüleri verdi. Ben makarna söylerken abim etli bir şey söylemişti.

"Başın hâlâ ağrıyor mu?"

"Bir az." Diye mırıldandım. Başımı elime yaslayıp esnedim. Çok uykum vardı şimdi yemek yersem sonrasında kendimi bırakır uyurdum.

"Hasan niye almadı ona söylemiştim" şüphelendiği için değil de öylesine sormuştu.

"İşi varmış ben Barış abi alır sanıyordum." Öylesine başını salladı. Sessiz geçen birkaç dakika sonra Karan abimin yanına benimde karşı çaprazıma oturmuştu. Elini dağınık bıraktığı saçlarına atıp iyice karıştırdı. Bir tutamı alnında kalırken saçına dokunmamak için kendimi zor tuttum. Parmak uçlarım kaşınıyordu adeta. Ellerimi yumruk yapıp masanın altına soktum.

Unutma Alya, abine verdiğin sözü unutma.

...

Güne çok sakin bir başlangıç yapmıştım. Uyandığım da abim spor salonuna gitmişti. Annem ve Bestenin annesi Sevgi teyzenin evini temizlemek için erkenden Sevgi teyzeye gitmişlerdi. Uyandığım da Besteyi bizim evde kahvaltı hazırlarken buldum. Bizim eve girip çıkmasına o kadar alışmıştım ki mutfakta annemin yaptığı kurabiyeleri kemirirken yakaladığım da yadırgamamıştım.

Şimdi ise Bestenin hazırladığı kahvaltı masasına oturmuş kahvaltı yapıyorduk. Bir yandan da ona tüm olanları baştan sona anlatıyordum. Yanına gelmemem konusun da bana birkaç saniye trip atmıştı. Neyse ki sandığımın üzere uzun sürmemişti. Şimdiyse bana kaçtığım gerçekleri yüzüme çarpıyordu.

"Ortada bir söz var." Diye başladı. Devam etmeden önce yaptığı soğuk kahvesinden bir yudum aldı. "Bu söz senin öylesine birisine verdiğin bir söz değil. Abine verdiğin bir söz. Evet Karan senin bu hayatta en masum duygulara sahip olduğun tek kişi ondan başkası olur mu bilmem fakat ezilen sen oluyorsun. Karanın sana olan duygularını bilmiyoruz." Seni sevmiyor diyemedi. "Eğer şimdi kendine dur demezsen bundan birkaç yıl sonra Karanı başkasıyla gördüğün de kendine hiç dur diyemezsin. Karanı aptal mı sanıyorsun sen. Bir tek ona abi demenin basit bir arkadaşlık mı sanıyor." Karan her şeyin farkında, hislerinin farkın ve yok sayıyor, diyemedi. "Bırak vazgeç bu sevdadan."

Ağrıyan kalbimle gözlerim anında doldu. Bakışlarımı kaçırdım, ağlamamak adına ellerim ile kollarımı cimcikledim. Boğazımda ki yumruyu yutkunarak yok etmeye çalıştım. Beste dikkatli bir şekilde yüzümü incelerken bakışlarımı ona değdirmedim. Bakarsam ağlardım.

"Alya yapma böyle." Dedi oturduğu yerden ayaklanırken. Dolan gözlerimle ona gülümseyip omuz silktim. Kollarımı göğüs hizamda bağladım. "Ne o küstün mü?"

"Küstüm."

"Çikolata alsam barışır mıyız?" Yelkenleri anında suya indirdim. İnsan kardeşi ile ne kadar küs kalabilirse bende o kadar az küs kalırdım.

"Bilemem." Dedim fakat dediğimin aksine bende kollarımı ona doladım. Ona sarılırken abimde hissettiğim güvenin sıcaklığın binde birini Besteye karşı da hissediyordum. O bir dost, bir kardeş, bir sırdaştı. Bir arkadaştan çok daha fazlasıydı. Babamın markete gittiğin de çikolata aldığı üçüncü kişiydi, annemin saçını yaptığı, abimin okula giderken aldığı kişiydi. Beste ailemdi.

Bu romantik anımızı bozan evin cırlak kapı ziliydi. Doladığım kollarımı çözüp kapıya doğru ilerlerken Bestede kalktı yere geri oturmuştu. Kapıyı açtığım da olanları hissetmiş gibi gelen Barış abiydi. Dağınık kumrala kaçan saçları ve serseri gülümsemesiyle bana bakıyordu. Onu tek bir şey bu kadar gülümsetebilirdi.

"Hayırdır Barış abi?" dedim kollarımı göğüs hizam da birleştirirken. "Hangi rüzgar attı seni buraya, abimi sormaya geldiysen evde değil."

"Bacım ben şöyle bir gireyim." İçeriye adım atmaya çalıştığında önüne geçip engel oldum.

"Hop, yavaş gel."

"Gelemem. Beste sizdeymiş iki gündür bir şekilde atlatıyor beni." Karın ağrısını anın da belli ederken dudağım kıvrıldı. Ona güldüğümü belli etmemek adına elimle ağızımı gizledim.

"Alamam içeriye Barış abi."

"İzin isteyen yok ki." Demesiyle eş zamanlı olarak eve girmesi bir olmuştu. mutfak kapının hemen solunda kaldığı için Beste ne konuştuysak duymuştu. Barış abi ayakkabılarını çıkarıp içeriye dalarken onu engellemek adına hiçbir şey yapmadım. O önden ben arkasından mutfağa geçtiğimizde Beste bizi bayık bakışlarıyla karşıladı.

"Yine mi geldin?" dedi Beste bıkmıştı artık. Barış abi babasının eviymiş gibi yayıla yayıla oturdu. Elleri hala cebindeydi, yüzün deki gülümsemeyse Besteyi görünce dahada artmıştı.

"Hoşbuldum bebeğim." Aynı umursamazlıkla. Başlıyorduk, Bestenin her sinirlendiğin de kızaran yüzü şimdiden pembeleşmişti.

"Senin bebeğin değilim."

"Bende çok iyiyim canım sen nasılsın?" Barış abi Besteyi duymadı.

"Senin canın değilim."

"İyi olmana sevindim güzelim."

"Senin güzelin değilim."

Aralarında kısır bir döngüye girdiklerin de gülümseyip elime telefonumu aldım. Bu sırada kulağıma etin ete vurma sesi geldi. Beste Barış abiyi dövüyordu. "Vur güzelim vur. Ben nereme vuracağına değil güzel ellerine bakarım." Dikkatlice Besteye baktım. Yüzü dediklerinde dolayı kızarmıştı. Fakat öfkeden mi yoksa utandığı içinmiydi tartışılırdı.

"Neden geldin?" Barış abi geldiğinden beri cebinde olan ellerini özgürlüğüne kavuşturdu. O sırada iki elinde de birer browni vardı.

"Görevimi yerime getirmeye geldim, komutanım." Brownileri Bestenin önüne bırakıp ayaklandı. Bestenin şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. O Bestenin şaşkın halinden yaralanıp yanağında makas alıp yanından geçti. Mutfak kapısından çıkmadan önce göz kırpıp gözden kayboldu.

"Vay." Dedim ne diyeceğimi bilemeyerek. Beste sessizce önünde ki brownilere bakıyordu. Browni Bestenin kırmızı çizgisiydi ve Barış abi kırmızı çizginin üzerine basmaktan tereddüt etmiyordu. Ağzımı açacağım sıra Beste engel oldu.

"Sus, sus yoksa yanan sen olursun."

...

Her ilişki de olur. Bir taraf her zaman daha çok sever. bir çoğu ilişkimde hep karşı tarafın daha çok sevdiğini fark etmiştim fakat Karanla olan ilişkimiz de kendimin daha çok sevdiğini biliyordum. Ve bu o kadar can yakıyordu ki, oysaki sevgi iyileştirmeliydi can yakmamalıydı. Belki de gerçek aşk budur. Sevdiğiniz bir acıdır belki aşk.

Evdeki salonda oturmuş sosyal medyada öylece hesabını stokluyordum. Aman aman bir takipçisi yoktu. Takip ettiği birkaç kız vardı onlar da mahalledendi. Hesabında genel olarak kendisini ve kızını -arabası- paylaşıyordu.

Ekran görüntüsünü aldığım fotorafını büyütüp gülümsedim. Yüz hatları keskindi. Yaşını gösteriyordu. Hafif sakallıydı yüzü. Çok bırakmasa da azda olsa bırakıyordu. Genç yaşta spora başladığı için hafif kalıplıydı. İç çekip telefonu kapattım. Sabah Bestenin dediklerini unutmamam gerekti. Karan her şeyin farkındaydı. Adım atmaması da bu yüzdendi. Sevmiyordu. Belki de onun için sadece fıstıktım. Arkadaşının kardeşi, komşu çocuğu veya sadece Alya.

Telefonu koltuğa ters bırakıp koltuğun diğer ucunda oturan abimi ayağımla dürttüm. Saat akşam 6 civarıydı. Annemler temizliği bitirmiş eve gelmişlerdi. Duyduğuma göre Sevgi teyzenin hafta sonu gelecek olan torunları bu sabahtan yola çıkmış akşamında burada olacaklardı. Annemin dediğine göre akşam 8 gibi Sevgi teyzeye gidip hoş geldin diyecekmişiz. Sırf bu yüzden abimi erkenden eve dikmişti.

Abim bir anda ondan beklemediğim bir çeviklikle ayağımı kaptığında tırstım. "Ya abi napıyorsun." Sızlanmayı ihmal etmedim.

"Asıl sen napıyorsun?"

Oturduğundan beri onu dürtmeme laf ediyordu. Omuz silktim. "Sanane ne istersem yaparım."

"Saman ye diyeyim mi bücür?" yüzümü buruşturdum.

"Çok komik." Güldü.

"Komik zaten." tuttuğu ayağımı sinirle çenesine gelecek şekilde bir tane geçirdim. Tabi boksör adam etkiler mi? Ayağımı tutup kendine çekti. Bedenimde ayağımla beraber gelirken yattığım yerde dikleştim. Kaşınmıştım ve abim beni bir güzel kaşıyacaktı.

Babişimde yok ki beni kurtarsın.

"Abi babama derim." Dinledi mi dersiniz, hayır. Sağ kolumu tutup büktüğünde ona engel olmaya çalıştım. "Çığlık atarım."

"At."

Son kozumu kullandım:

"Ağlarım." Evet istediğim zaman sebepsiz yere ağlayabiliyordum. Çok gereksiz bir özellik gibi gözükse de işe yarıyordu. Anında elimi bıraktı, beni kendinden uzaklaştırdı. Bu kadardı.

"Bebektin ağlıyordun, çocuktun ağlıyordun büyüdün susarsın sandım ama hala ağlıyorsun."

"Ağlatma o zaman."

"Ağlama o zaman." Benim gibi cevap verdi. Koluna bir tane geçirip başımı koluna yasladım.

Annem duştaydı o duştan çıktıktan sonra Sevgi teyzelere gidecektik. Bestelere gelecekmisiniz diye sorduğum da Beste yarın gideceklerini söylemişti. İnşallah kafa dengidir çocukları diye mırıldandım. Sevgi teyzenin dediğine göre İzmir de yaşıyorlardı. İzmir de her şeyi geride bırakıp buraya temelli gelmişlerdi. İki erkek bir kız torunu vardı. Kızla erkeklerden biri ikizlerdi diğer erkek ise abileriydi.

İlerleyen dakikalarda abimle atıştık, yine kavga ettik hatta yalandan gözlerimi bile doldurdum. Neyse ki annem gelene kadar birbirimizi öldürmedik. Annem mutfağa elimiz boş gitmemek için bir şeyler hazırlamaya giderken bende hazırlanmak adına odama geçtim.

Omzuma gelen saçlarımı siyah kurdaleli bir toka ile yarım topladım. Perçemlerimi serbest bıraktım.Makyaj yapmakla hiç vakit kaybetmedim. Üzerime sevdiğim siyah eşofman takımını giyinip parfümü sıktım. Aşağıdan abimin bana seslenmesiyle telefonumu alıp odamdan çıktım. Aşağı indiğimde annem elinde ki tabakla dışarı çıkmış terliklerini giyiyordu.

"Benide bekleyin." Diye sızlandım. Koşarak yanlarına gittiğimde abi göz devirdi.

"Seni bırakıp gideceğiz."

"Başlamayın yine." Diye uyardı annem. Anında ikimiz de sesizleştik. Annem sinirliyse iki katı kadar daha sinirli oluyordu. Kombinime uyan siyah terliklerimi çıkarıp giyindim. Anahtarı aldığımızdan emin olduğumuz da evden çıktık.

Sevgi teyzenin evi hemen karşımızda olduğu için varmamız beş dakika bile sürmemişti.o beş dakikadan az sürede bile annem uslu olmamız konusunda bizi uyarmıştı. Abim ben 22 yaşındayım diye isyan ettiğinde annemin kafasına bir tane geçirmesi bir olmuştu. Dayak yememek adına başımı sallamıştım. Annem önde abimle biz arkasında kapıyı çaldığımızda çok geçmeden kapı açılmıştı.

Sevgi teyze önde ikiz diye bahsettikleri torunları arkasındaydı. Minik bir hoş geldin selamlaşmasından sonra içeriye geçmiştik. İkizler hemen hemen benle yaşıt duruyorlardı. İkiside sarışındı. Erkek olanın adı Yiğit kız olanın adı Balındı. Tatlı çocuklardı.

Salona geçtiğimizde ben, abim ve annemin arasına gelecek şekilde oturmuştum. Annem elinde tuttuğu tabağı Balına uzattı. Balın teşekkür edip tabağı alırken tabağı bırakmak adına mutfağa geçti. Sevgi teyzenin bir tık antika olduğu için diken üstünde gibi hissediyordum.

"Kınalı kuzum." Bana seslenen Sevgi teyzeye döndüm. "Sessiz gördüm seni hayırdır?"

"Yoruldum bir az ondan herhalde yoksa iyiyim." Annem eve gidince beni dövmesin diye hanım hanım oturuyorum diyemedim. Gülümsedi. Annem diğer torunun nerde olduğunu sordu. Sevgi teyze acil işinin çıktığını bir azdan geleceğini söyledi. Gelmese de olurdu.

"Torunların buraya alışmasına yardımcı olursunuz dimi?" ben gülümseyip başımı sallarken abim "Sen istersinde yapmazmıyız." Demişti.

İlerleyen dakikalarda kapı çaldığında Sevgi teyze gülümsedi. "Ahanda geldi Cihanım." Yiğit kapı açmaya giderken oturduğum yerde dikleştim. Birkaç saniye içinde Yiğit geri gelirken arkasından tanıdık bir yüz belirdi.

Uzun boyu, kara saçları, kara gözleri ve eksik olmayan gülümsemesi ile Noir içeriye girdi. Şaşkınlık bedenimi ele geçerirken o onu her gördüğümde baktığı gibi gülümsüyordu. Gözlerini ilk sefer ki kadar uzun bir süre üzerimde tutmamıştı.

"Buda büyük torunum Cihangir." Gözlerini tekrar gözlerimle birleştirdiğinde gülümsemesi milimetrik daha da arttı. Noir bana gülümsüyordu, üçüncü kez. Ve bu gülüşünün altında bir çok şey yatıyordu, emin olmuştum.

...

Alya abisine ne söz vermiş olabilir?

Sosyal Medya Hesaplarım:

Tiktok: ladyyniz

Insta: parlakgece_official

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 11.01.2025 22:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...