10. Bölüm

9.Bölüm

Lady Yazar
ladyynizzz

Güven.

İnsanları birbirine bağlayıp birbirinden ayıran tek duygu. Birisine karşı güven duygusunun aşılanabilmesi için zaman ve yaşanmışlık gerekirdi. O kişiye zamanla alışır yaşadıklarınızla güvenirdiniz. Bir kişi hakkında kesin hüküm verebilmekte güven duygunuzun oturduğunun göstergesiydi. Anı abimin Cihangire olan güveni gibi.

Abim ve Karanla karşılaşmamızın ardından abim kısa bir süre dikkatlice Cihangir ve beni incelemişti. En sonunda aramız da ki tutkulu bakışmayı abim kesip Cihangirin varlığını sormuştu. Ona kapıda kalmamı açıkladığım da devamını Cihangir getirmişti. Normalde yeni tanıştığım arkadaşlarından herhangi birini çevremde görse kaşlarını çatıp bu durumdan rahatsız olduğunu belli eden abim, Cihangir için aynısını yapmamıştı. Hatta soruyu sormak için sormuş cevabını önemsemediğini kapıda kaldığım için benle dalga geçmemesinden anlamıştım. Bu durum abimin Cihangire karşı güveninin olduğunun göstergesiydi.

Aklımda ki soru işaretlerinin yanına yeni soru daha eklenmişti. Abimin Cihangire olan güveninin nereden geldiği. Soru üzerine düşündükçe çıkmaza çıkıyordum. Güvenin oluşması için zaman ve yaşanmışlık gerekliydi. Abimin okul hariç her zaman hayatında olan benim Cihangiri bunca zaman görmeme ihtimalim yoktu. İş arkadaşı olsa anlardım fakat değildi. Hal böyle olunca aklımda yeni sorular oluşuyordu aklımda. O zaman Cihangir ve abim nereden tanışıyordu? Laf arası abimin Cihangirin bu mahallenin çocuğu olduğunu söylediği aklımın bir köşesindeydi. Bu mahallenin çocuğu olduğunu bildiğine göre zamanında arkadaşlardı peki onlar arkadaşlık yaparken ben neredeydim.

Ailemizin hiçbir zaman sıkı kuralları olmamıştı fakat üzerinde titredikleri tek konu benim abim olmadan evden çıkmamdı. Abim ne zaman dışarı çıkacak olsa benim de peşimden geldiğim var sayarsak Cihangirle olan arkadaşlığını bilmemem imkansız olurdu. Düşündükçe çıkmaza çıkıyordum. Cihangiri ilk gördüğümde aklımda bu denli büyük soru işaretleri bırakacağını sanmıyordum. Her geçen gün ona karşı içimde ki merak kat ve kat artıyordu.

Derin bir nefes alıp zihnimde ki düşünceleri geldikleri yere geri gönderim. Yok olmamışlardı ama şuan bunları düşünme sırası değildi.Eve girdikten sonra Cihangir'in neşeli hali gitmiş anlamdıramadığım şekilde düşünceli ve cidli ruh haline bürünmüştü. Evin içinde ordan oraya giden adamları bir anda durdu meraklı bakışlarım üstündeyken o abimlere dönüp önemli bir şey konuşmamız gerekiyor demişti.Değişen ani ruh halinden dolayı ne konuşacakları iyice aklımı karıştırırken merakımı giderebilmek için bende onlarla birlikte salona geçtiğimde abimin ensemden tutup beni kapı dışarı etmesiyle ortada kalmıştım. Kötü kötü bakışlarım kapıyı bulmuştu . Belki duyarım umuduyla mutfağa geçmiştim.Mutfakla solonu ayıran yarım bir duvar vardı. Şans bir kere bile benden yana olmadığı için umudum anında yok olurken yüzüm asılmıştı. Sesleri boğuk boğuk geldiğinden hiç birşey anlaşılmıyordu.

Onlar konuşurken bende can sıkıntısından onlara atıştıracak bir şeyler hazırlıyordum. Bunu yapma sebebim tabiki sadece can sıkıntısı değildi asıl sebebi geldiğinden beri etrafa boş bakışlar atan Karandı. Karanın özel hayatına karşı bildiğim şeyler sınırlıydı. Bunun sebebi Karanın bana karşı ördüğü duvarlardı. Ördüğü duvarlara rağmen Karanı tanıyordum. O boş bakışlarını doldurmak için ne yapmam gerektiğini biliyordum. Bir tabak bittiğinde her zaman yaptığım olurda Karan yer diye dolaba koyduğum pudingden bir tane koydum. Garip bir şekilde pudingi çok seviyordu ve ne zaman yese yüzünde ki çocuksu gülümseme hiç geçmiyordu. Pudingden sadece 3 tane kaldığı için birimiz yemeyecekti. Ve o şanslı kişi abim olacaktı.

Hazırladığım atıştırmalıkları bir tepsiye koyup mutfaktan çıktım. Yanlarına adımlarken üçünün yüzünde gördüğüm sert yüz ifadesi olayların ciddi olduğunu belirtiyordu. Bak şimdi dahada bir meraklandım. Tepsiyi orta sehpaya koyup elime iki tane puding aldım. Birini Cihangire verdim o bana gözleri kısılmış gülümseyerek bakarken bakışlarımı çok üzerin de tutmadan Karana çevirdim.

Nadir zamanlarda gördüğüm gülümsemesiyle pudinge bakıyordu. İçimde ona karşı sınırsız olan şefkatimle yaklaşıp kaseyi ona uzattım. Yerinde duramayan bir erkek çocuğu gibi kaseyi elimde kapması uzun sürmemişti. Çocuksu bir heyecanla pudingden kaşık alırken şefkatle izledim. Bu kadardı işte şu manzara için yapamayacağım hiçbir şey yoktu çünkü o manzaranın bana verdiği huzur hiçbir manzarada yoktu.

Saniyelik olarak üzerimde hissettiğim bakışlarla Karanın önünden çekilip abimin yanına oturdum. Sehpada bulunan son kaseyi de alıp arkama yaslandım. Abimin bir şeyler fark etme düşüncesine kapıldığım için ona bakmıyordum. Elimde ki pudingden bir kaşık alıp ağızıma atacağım sırada siyah haralerle göz göze geldim. Donuklaşmış gülümsemesiyle bana bakıyordu. Kendinden emin duruşu hasar almış öylece bana bakıyordu. Dudaklarımı aralayıp bir tepki vermek istedim, herhangi bir haraketimle bakışlarını üstümden çekmek istedim fakat benim bir şey yapmama kalmadan Cihangir yapmıştı. Elinde ki pudinge indirdi bakışlarını.Siyah saç tutamları alnına düşmüştü. Kafasınıda eğdiği için tam olarak yüz ifadesini göremiyordum.

Meraklı bakışlarımı üzerine düşüreceğim sıra abimin sevimsiz sesi kulaklarıma vardı. "Bana?" Bakışlarımı ona çevirdim. "Bana yok mu?" elimde ki pudingi işaret ediyordu.

"Üç tane kalmıştı abi." Dedim en masum halimle.

"Misafirlere vermemezlik olmaz." Elimle ikiliyi gösterdim. "Onlar yerken de benim oturup izlemem olmaz."

Abim sarkık dudaklarıyla bana bakmaya devam etti. "Siz yerken benim izlemem doğru olur ama öyle mi?" bana ayıplayan bakışlar atıyordu. Eliyle Karanı işaret etti. "Bunu misafir olarak sayamazsın." Haklısın abiciğim evin damadı o.

"Olsun yine de senin yiyip onun izlemesi olmaz." Dünyanın en normal şeyini söylerkenki rahatlıkla yerimde yayıldım. Abimin daha fazla uzatmayacağımı düşündüğümde pudingden bir kaşık aldım. Kaşığı ağızıma atacağım sırada kaşık ve kasenin elimden çekilmesi bir olmuştu. Abim pudingi elimden kaptığı gibi herhangi bir utanma belirtisi göstermeden üç büyük kaşıkta mideye indirdi. Sonrasında boş kaseyi elime tutuşturup yanağımdan makas aldı. "Şahane olmuş bayıldım."

Ben şaşkınca ona bakarken o sırıtarak bana bakıyordu. Bakışlarım elimde ki boş kaseyle abim arasında gidip geliyordu. Kitaplarda okuduğum filmlerde izlediğim abiler böyle değilken benimki neden böyleydi? Sen o kitaplarda okuduğumuz filmlerde izlediğimiz kız kardeş misin, diyen sol meleği duymazdan geldim.

"Ayı mısın?" diye sordum kendimi toparlayıp. "Bir kaşık bırakır bari insan." Kaseyi sehpaya bırakıp arkama yaslandım. Modum düşmüştü, kollarımı göğüs hizamda bağlayıp sırıtarak bana bakan abime tavırlı bir şekilde sırtımı döndüm. sırtımı dönmemle eş zamanlı olarak yanımda oturan Karanın mavileriyle göz göze gelmem bir olmuştu.

Karan kaşlarını çatmış arkam da ki abime bakıyordu. "Ağlattın kızı." Abimin umursamadığını belli etmek adına "Aynen." Demekle yetinmişti. Rahat hali sinirimi bozuyordu. Öfkeyle ona dönüp koluna bir tane geçirdim.

"Seni anneme diyeceğim."

Vuruşumu umursamadı. "Aynen."

"Babama da diyeceğim."

"Aynen." Bir sille daha geçirdim omzuna.

"Babama diyicem dövsün seni."

"Aynen."

"Abi ya!" arkama yaslanıp kollarımı bedenime sardım. Beni sinir etmek istiyordu ve başarıyordu. O ne kadar bu durumdan zevk alsa da ben bu durumdan bir o kadar nefret ediyordum.

Tekli koltukta oturmuş bizi izleyen Cihangir "İstersen ben dövebilirim." Diyerek lafa atladığında başımı hızla olur der gibi aşağı yukarı salladım. Minnet dolu bakışlarım üzerindeydi ben yapamıyordum o yapsın bari de rahatlıyım. Bana göz kırpıp kol kaslarını göstermek adına kolunu sıktı. Kolunu saran siyah tişörtünün içinde ki kasları oldukça dikkatimi çekse de çok üzerinde durmadım. Ortam müsait değildi.

"Aynen." Dedi abim devamında birkaç yaratıcı cümle kurmuştu. Cihangir alay dolu gülümsemesiyle abime bakarken onları gülümseyerek izliyordum. Cihangirin döverim demesi abimin bir tık bozulmasına neden olmuştu. Abimin Cihangire attığı bakışları izlerken görüş alanıma düşen kaşıkla bakışlarım yanımda ki bedene kaydı.

Karan pudinginden bir kaşık almış bana uzatıyordu. Kaşıktan gözlerimi çekip mavilerini yeşillerimle buluşturdum. Bir anlık o Alyanın Karamı bende Karanın Fıstığı olmuştum. Eskiden olduğu gibi. Yüzümde ki gülümseme genişlerken uzattığı kaşığı almak yerine başımı çevirdim. Karan yediğini paylaşmaktan çok hoşlanmazdı bunun sebebi yediğinin bölündüğünü düşünmesiydi.

"Sen ye." Dedim başımı iki yana sallayıp. Kaçtığım kaşığı inatla ağızıma uzattı. "Ya canım gerçekten o kadar çekmedi abime inat yaptıklarım."

Omuz silkti. Mavilerine baktığımda bu hareketini destekleyen bakışlar atıyordu. "Senle paylaşmak istedim, eskiden olduğu gibi." Sanki o an zaman durdu. Karanın dedikleri bu odada ki herkesin kulağından çıkıp girerken benimse dakikalarca zihnimde yankılandı. Yeşillerimi mavileriyle birleştirirken hafif ağızımı açıp dudaklarıma yasladığı kaşığı kabul ettim.

...

Günler birbirini kovalarken benim için bir şey değişmiyordu. Her günüm birbirinin birer kopyasıydı. Sabah kalkıyor kahvaltıya kadar ders çalışıyor kahvaltıdan sonra akşam yemeğine kadar kaldığım yerden çalışmaya devam ediyordum. Bu durum bir yerden sonra bunalmama neden olsada benim bir yılımı daha hiç edecek zamanım yoktu. bu yıl o sınava girip bitirecektim bu işi. Fakat daha yolun başında olmama rağmen bunalıma girmiştim.

İçimden masanın başına oturup ders çalışmak gelmiyordu. Bugün masaya ne zaman otursam bir bahane bulup geri kalkmıştım. Çalışamayacağımı anladığımda Besteye bize gelmesine dair mesaj atmıştım. Evde tektim, annem komşulara gitmişti abim her zaman gibi dövüş kulübündeydi. Bugün önemli bir maçı vardı bildiğim kadarıyla akşam geç gelecekti. Puding yediğimiz günden beri ne Karanı ne Cihangiri ne de aynı evde yaşadığım abimin yüzünü göremez olmuştum aynı zamanda Hasan ve Barış abiyi de.

Bestenin Barış abiye söylenmemelerinden anladığım kadarıyla oda benden farksızdı. Bir şeyler dönüyordu ortalıkta ve abim bunu benden saklıyordu. Ne sakladığına dair en ufak bir fikrim yoktu ama sakladığı şey her ne ise onu yıpratıyordu. Birkaç gündür ne doğru düzgün yemek yiyebilmiş nede doğru düzgün uyayabilmişti. Eve geç saate geliyor erken saate çıkıyordu.

İçmek için hazırladığım kahveler hazır olduğunda eş zamanlı olarak evin kapısıda çaldı. Hızlıca mutfaktan çıkıp kapıyı açtım. Beste yataktan yeni çıktığı belli olan çatık kaşları ve kırmızı kareli pijamasıyla bana bakıyordu. Uykusundan uyandığında hep böyle huysuz olduğunu bildiğim için onu çok takmadım. Kaşları çatık bir şekilde içeriye girdi. onu salonda tek başına bırakmamak adına hızlıca mutfaktan kahvelerimizi alıp salona geçtim. Koltuğun birine oturmuş bana geldiği ilk andan beri baktığı gibi bakıyordu.

Sinirli.

Onu bir az daha yumuşatmak adına elimde tuttuğum kahveyi ona uzattım. Ters bir bakış atıp elimden aldı. "Afiyet olsun." Demeyi de ihmal etmedim. Bana hala aynı bakışları atarken tatlı olduğunu düşündüğüm bir gülümseme gönderdim. Ben ona tatlı tatlı gülümserken o bana göz devirdi. İdeal arkadaşlık!

Söyleneceğini bilsemde yanına oturup adete yapıştım. Bana tip bir bakış atıp kolunu omzuma attı. "Beste." Diye mırıldandım sinirinin geçip geçmediğini anlamak adına. Kahvesinden bir yudum alıp bana baktı. "Çok sıkıldım."

"Bende."

"Ne yapsak ki." Etrafa kısa bir bakış attım. Ortalık felaket sessizdi. Aramızda kısa bir süre sessizlik hüküm sürdü.

"Abinlerin yanına mı gitsek?" Anısızın attığı öneriyle ona baktım. Fena fikir değildi aslında.

"Gidip ne yapacağız ki?"

"Ortam değişikliği iyi gelir." Söyledikleri kulağa mantıklı geliyordu fakat hesaba katmadığı bir yer şey vardı. Ben abimin çalıştığı yeri bilmiyordum. "Geçen gün Barış ağzından kaçırdı bu akşam o gece gittiğimiz yerde olacaklarmış."

Dudak büzdüm. "Abim bir anda karşısına geçersem sinirlenebilir onun ortamıma girmemi çok sevmiyor, biliyorsun."

"Ona mı sorucaz nereye gidip gitmeyeceğimizi." Dedi sakin bir şekilde. Sesinde ki duruluk aklında bir planının olduğuna işaretti. Yattığı yerden hafif doğruldu. "Kalk gidiyoruz."

Ani çıkışına gülümsedim. Bestenin kararlılığına bayılıyordum. "Olmaz bu sefer gerçekten öldürür beni."

"İçimiz de mi kalsın." Dedi gözlerini gözlerime dikti. "Tüm gün burda oturup duralım mı?"

İsteksizce kafa salladım. "Evet." Dedim fakat unuttuğum bir şey vardı. Bu dünyada inatçılık konusunda beni tek geçen kişi canım arkadaşım Besteydi. Dakikalarca tip tip suratıma baktı. Saçlarını savurdu, söylendi.

En sonunda kendimi odamda hazırlanırken buldum. Beste kendini dolabıma atmış kıyafetlerime söyleniyordu. Ben renkli giyinirken o bir tık koyu giyiniyordu. Uzun süren uğraşının ardından dolabımdan kendine göre bir kaç parça bulup yatağın üzerine attı.

Gold küpelerimi kulağıma takarken aynada kendimi süzdüm. Üzerine beyaz bir crop altıma da lacivert bir etek giymiştim. Yüzüme her zaman ki hafif makyajımdan yapmıştım. Sadece saçım kalmıştı. Takı işlemim bittiğinde ne yaptığına dair Besteye baktım. Hafif dalgalı olan saçlarını düzleştiriyordu. Siyah crop altınada siyah kargo pantolonumu geçirmişti.

Direk bizden gidecektik. Bestelere uğrayıp vakit kaybetmek istememiştik. Saat 6'yı gösterirken oraya gitmemiz 9'u bulurdu. Annemlere birbirimizde kalacağımızı söyleyecektik. Aslında direkt abimin yanına gidicez de diyebilirdik fakat annemler abimi arayıp onay alabilirlerdi. Bu riske giremezdik.

Bestenin hazırlanması bittiğinde beraber evden çıktık. Anneme Bestelerde olduğumu bildiren bir mesaj atmayı unutmamıştım. Bestede aynı şekilde Derya teyzeye bizde olduğunu söyleyen bir mesaj atmıştı. Birlikte otobüs durağına doğru yürürken mahalledekilerin gözüne çarpmamaya çalışıyorduk.

"Beste." Dedim bindiğimiz otobüse kart basarken. Arkasına dönüp bana baktı. "Olurda başımıza iş gelirse tüm olanların suçlusu sensin."

"Saçmalamaya başladın." Deyip önüne döndü. Boş bulduğumuz koltuklara anında oturduk. Kollarımı göğüs hizamda bağladım. Kötü düşünmemem gerekti, en fazla ne olabilirdi ki?

...

Besteye belli etmek istemesem de gergindim. Gerginliğimin sebebi içimde kötü bir şeyin olacağını söylemesiydi. Huzursuzdum. Belki kafamda kuruyordum çoğu zaman olduğu gibi veya abimin tepkisinden çekiniyorumdur. Abimle aramız iyi olsa da aramızda abi-kardeş olmanın verdiği bir çizgi vardı. Bu çizgiyi çoğu zaman abim çekerdi çünkü günün sonunda başım belada deyip ağlayarak yanına ben varardım. Söylensede beni korumak için elinden ne gelirse yapardı.

Yanına geldiğimi öğrendiğin de ki tepkisinden çekiniyordum. Burada olmamı istemezdi çünkü ortam güvenli değildi. Başımıza bir şey gelebileceği düşüncesi abim için birşeylerin sınırıydı. Gelirkende annemlere kırk kere yalan söylemiştik bunu öğrense herhalde delirirdi.

Abim sevdiklerine çok değer verirdi ve onun sevgi göstergesi karşısında ki kişiyi kendisinden bile korumaktı. Abimin yanında olup hiç bir zaman korkmamıştım her zaman güvenli limanım olmuştu. Babam olmadığı zamanlar koruyucu meleğimdi.

Önünde durduğumuz mekana son bir bakış atıp Besteye döndüm. Elinde ki telefonuyla uğraşıyordu. Kaşları çatıktı sebebi ise mekanın kapalı olmasıydı. Kepenkler inmemişti fakat camla kaplı duvarlara 'kapalı' yazmışlardı.

"Nasıl böyle bir şey olabilir!" Beste bir elinde ki telefona bir de mekana baktı. "Kapalı yazıyor fakat Barış burda gösteriyor."

Kaşlarım çatıldı. "Barış abinin burda olduğunu nereden biliyorsun?"

"Uygulamadan." Diyerek kaçamak bir cevap verdi. Çok üzerine düşmedim. Bestenin Barış abi hakkın da ki düşüncelerini ondan daha iyi biliyordum. Bu konu üzerine düşünüp konuşup aklını sulandırmak istemiyordum.

"Napıcağız?" Diye nazlandım. "Ayaklarım ağrımaya başladı." Elimi koluna atıp ağırlığımın yarısını ona verdim. "Keşke kaslı bir kocam olsaydı ayaklarım ağrıdı diye beni kucağına alırdı." Sözlerimin bitmesiyle eş zamanlı olarak kafama bir darbe yemiştim.

"Çok konuşma istersen." Dedi yapmacık bir sinirle. Yazılı olmayan kurallar bir; yakın kız arkadaşınız sizi cinsiyet fark etmeksizin herkesten kıskanır.

"Seni kocama diyeceğim." Elimle acıyan kafamı ovuştururken.

"Alya!" Diye yükseldiğinde şirince gülümsedim. Bana ters bir bakış atıp telefonunu cebine attı. "Ben kıza diyorum ki erkeksiz hayat huzurlu hayat, kız hala kocam diye söyleniyor."O bana söylenirken onu duymadım. Bir yerden sonra baş sarıyordu.

"Alya." Ürkek bir ses adımı seslendiğinde arkama dönüp seslenene baktım. Balın, üzerinde ceketli bir takımıyla bir kaç adımda yanımıza geldi. Kumral saçlarını ensesinde bir topuz yapmıştı. Yanımıza geldiğinde Besteye verdiğim ağırlığı ondan aldım.

"Selam." Dedi çekingen bir şekilde. Aynı şekilde karşılık verdim. Beste kafa sallamakla yetinmişti. Eliyle mekanı işaret etti. "Abim sizide mi zorla çağırdı?" Şaşkın ses tonuyla bize bakarken Besteyle bakışlarımız kesişti.

"Öyle oldu." Diye geveledim ağzımın içinden. "Ama kapalı yazıyor."

Balın aynı abisi gibi gülümsedi. "O yazı davetsiz kişiler gelmesin diye." Bizden çekiniyordu ama konuşmak içinde büyük adımlar atıyordu. "Abim geleceğinizden hiç bahsetmedi." Konuşurken kesinlikle göz teması kurmuyor arada nefesi kesiliyordu. Onu zor durumda bırakmamak adına çok üzerinde gözlerimi gezdirmedim.

"Abin salakta ondan." Dedi Beste küt diye. Dirseğimi karınına geçirdim susması için ama çok geçti. "Aslında abininde geleceğimizi bilmiyor teklif etti ama biz reddettik şimdide kabul ettik içeri girmememize yardımcı olursan çok seviniriz."

Balın çekingen bir şekilde bir bize bir mekana baktı. "Sizi sokabilirim içeri." Diye mırıldandı. "Ama,"

"Ama?" Devam etmesi için tekrar ettik.

"Ama ben çok iyi yalan söyleyemem." Mahçup bir şekilde dediklerine gülümsemekle yetindik.

Besteyle birbirimize bakıp kafa salladık. "Sen sıkıntı etme o işi biz hallederiz." Birlikte mekandan içeriye girdiğimizde geçenki girdiğimiz gürültünün aksine bu sefer bir sessizlik vardı. Kırmızıyla kaplı danışmanın önüne vardığımızda danışmada ki kadın ayağa kalktı.

"Hoşgeldiniz Balın hanım." Sitresli ve gergin olduğunu çok rahat belli ediyordu. Omzuna gelen sarı saçlarını arkaya atmış Balına bakıyordu. Balın başını sallamakla yetindi. "Cihangir bey geleceğinizden bahsetmişti, VIP odanız hazır." Besteyle bakışlarımız birbirini buldu. İkimizin de aklından aynı soru geçiyordu. Kadın elinde tuttuğu yeşil kartı Balına verirken "Bir isteğiniz var mı?" Diye sordu.

Balın kartı alırken "Teşekkürler." Demekle yetindi. "Arkadaşlarımla benimle gelecek umarım bir sorun olmaz."

"Cihangir bey beni bilgilendirmedi." Diye mırıldandı kadın. Masanın üzerin de ki telefona uzanacağı sıra Balın panikle araya girdi.

"Haber vermenize gerek yok abim biliyor zaten." Kadın kararsız bir şekilde Balına bakarken bakışları Beste ve benim aramda mekik dokudu. Elini yavaşça telefondan çekerken Balına verdiği kartlardan bizede verip yolu tarif etti.

Geçen geldiğimiz koridordan yürürken bu sefer sola sapmıştık. Ortalık oldukça sessizdi. "Eren abilerde mi burda?" Diye sordu Balın odaların önünden geçerken.

"Öyle." Diye kaçamak bir cevap verdi Beste. "Sizi tanıyorlar galiba burdakiler?" Aklımız daki soruyu dolambaçlı bir şekilde sorarken.

"Evet, abimin mekanı." Dediğinde devamını getirmesi için ilgiyle ona baktık. "Aslında babamın babasının Güneş adında bir çok mekanı varmış. Restoranlar, barlar, cafeler, oteller... Bunlar güzel bir şey fakat hepsi ömür boyu sorumluluğa neden oluyor. Zamanla babam annemle tanışıyor evleniyorlar. Dedemde artık bir şeylerin başına geçme vakti geldi diyince babam karşı çıkıyor. Babam dedemin tek çocuğu olmadığından dedem rahat bir şekilde babamı bırakıyor her şeyini babamdan çekiyor. İlk altında ki arabayı sonra kartları devamında geriye kalan her şeyi. Babamlarda sıfırdan bir hayat için izmire taşınıyorlar. Zamanla dedemle babam arasında ki küslük son buluyor orayı tam olarak bilmiyorum." Tek nefeste anlattıklarını dinlerken kafamda yeni bir soru daha oluştu. Balın herşeyi anlatırken konu 'baba' demek olunca ses tonu düşüyor zorlanıyordu. "Onlar barıştıkları sıra abim doğuyor dedemde torununa burayı bırakıyor, burası aslında yıllar önce bir oteldi. Gençliğinden beri kick boksala ilgilenen abim burayı kendi kafasına göre dizayn etti ve sonuç." Deyip etrafı gösterdi.

"Sadece abinemi bıraktı?" Diye sordu Beste.

"Yiğit ve banada doğduğumuzda abime yaptığının aynısını bizede yaptı fakat abimin üzerine görünüyor. Abimde ne zaman elimize mesleğimizi alırsak o zaman verecekmiş."

"Bu haksızlık!" Diye isyan etti Beste. "Abin eline mesleğini alıp mı buralara gelmiş?" Balın sessiz kaldı. Sessizliğinin altında gizle gerçekler yatıyordu söyleyemedi yada söylemek istemedi. Bir şey demedik. Üçümüzde sessizliğe büründük. Çok değil bir kaç saniye sonra bir kapının önünde durduğumuzda Balın bize baktı.

Elinde ki yeşil kartı kapıya okuttuğunda sürgülü kapı açıldı. Balın içeri girdiğimizde bizi siyahlarla kaplı bir oda karşıladı. Devamında mini bir mutfak vardı. Koltukların hemen karşısında hiç duvar yoktu camla kaplıydı. Camdan o gün ringi izlediğimiz yeri yukardan görüyorduk. Odanın içerisi boş olduğundan rahatça içeriyi izleyebilmiştim.

Balın koltuklardan birine kendini bıraktığında anında eli telefonuna girmişti. "Abime geldiğimi haber vereceğim." Dedi ve eliyle bizi işaret etti. "Siz ikinizde benim teklifim sonucu geldiniz."

Cevap vermek yerine başımızı salladık. Balın bir kaç dakikasını telefonla ayırırken bu sırada Besteyle buranın büyüklüğü hakkında tartışıyorduk. Fısıldaştığımızdan Balının bizi çok net anladığı söylenemezdi.

"Bence burda gizlice adam öldürüyorlar." Demiştim Besteye. Bana en kıl bakışlarını atmış sonrasında göz devirmişti.

"Aynen ele başlarıda bizim salak Barış."

"Olabilir." Dedim ciddiyetle. Elini hafif başına geçirip senden olmaz manasında başını iki yana salladı. Balın telefonla işi bitmiş olmalıki bize döndü. Oldukça güzel tatlı bir kızdı fakat üzerinden atamadığı bir çekingenliği vardı. O abisine durumu haber ettiğinde çok üzerinde durmamış sessiz bir baş sallamasıyla yetinmiştik. Bu sırada uzun süredir kick boks eğitimi almak isteyen Beste Balına sorular soruyordu. Arada soru sorup konuya dahil olsamda bir zaman sonra kendimi geri çekiyordum. İlgi alanıma gram girmiyordu.

Balınsa abisiyle konuşup buradan eğitim almasına yardımcı olabileceğini söylemişti bir ara kendiside buraya gelmiş kısa süreli eğitim almış. Aradan geçen süre zarfında bende camdan aşağıyı izlemiştim. Bir çok çalışan akşam için hazırlık yapıyor olsa gerek hepsi ordan oraya koşturuyordu.

...

"Abimin mekanı."

Balının verdiği ufacık bir bilgi beni haftalar öncesine götürmüştü. Buraya ilk kez geldiğim güne. O akşam gerçeklerin görünmesine engel olan suyu kirleten bir şeyler vardı. En basiti biz biz mavi bölgede otururken birilerinin gelip bizi yeşil bölge diye adlandıran balkona alması gibi. Biz neden durup dururken o balkona geçiş yapmıştık? Hadi bunu geçtim. Abim ve Cihangir madem bu kadar yakın arkadaşlardı -en azından abimin Cihangir'e güvenecek kadar- neden ben o akşama kadar Cihangiri bir kez olsun görmedim, o zaman kadar adını bile duymamıştım.

Bilinmeyen, saklanan veya ortaya çıkmayan çok şey vardı. Her şeyi geçtim o akşam kurayla neresi geldiyse oraya gidip oturma saçmalığı neydi. O zaman anlamasamda şuna çok net anlamıştım. Cihangir yapmıştı. Yanıma nasıl oturmuş bilmiyorum veya ben onun yanına oturmayı nasıl becermiştim hiçbir fikrim yoktu. Şansmıydı yanımıza oturmamızı sağlayan kadermiydi yoksa her şeyde olduğu gibi Cihangirin bu iştede parmağı mı vardı?

Bilmiyordum. Tüm sorularımın cevabı buna çıkıyordu fakat benim elimden bilmiyorum demek dışında bir şey gelmiyordu. Kafam daki soru işaretlerini yok etmek adına elimi saçlarıma geçirdim fakat ne fayda.

Dakikalardır bu odanın içerisindeydik bir görevli gelip atıştırmamız adına bir şeyler bırakmıştı. İkramlar arasından bir tane kraker almış ağızımda onu yuvarlıyordum. Beste Balınla olan sohbetine son vermiş aynı benim gibi sessizce oturuyordu.

Buraya geleli nereden baksak bir saat olmuştu ve annemgil bir çok kez aramıştı. Büyük ihtimal yakalanmıştık. Annem eve geldiğimizde ikimizde yüzünü biçeceğini söyleyen sevgi dolu mesajlar atmıştı. Derya teyzenin mesajlarından söz dahi etmek istemiyordum...

İçerideki huzur dolu sessizliği bozan sürgülü kapının açılmasıydı. Önden Barış abi devamında telefonda sinirli bir şekilde konuşan abim arkasındanda Hasan abi ve Yiğit girmişti.

"Anne ne diyorsun!" Diye sinirle söylendi abim. Kaşlarını çatmıştı her zaman ki gibi. Sinirli olduğuna gerek bize henüz fark etmemişti. Beste ve bense annemin adının geçmesiyle oturduğumuz yerde küçülmüştük. "Ne demek kızlar yok?" Koyulaşan elaları odanın içinde gezintiye çıktığında çok geçmeden göz göze geldik. Artık annem ne diyorsa "Tamam kızlar burada, yanıma geleceklerdi söylemeyi unuttum." Demişti. Annemin söylenmesini buradan duyabiliyordum. Annem sinirden bağırmış olmaliki yüzünü ekşitip telefonu kendinden uzaklaştırdı. "Akşam konuşuruz." Deyip telefonu kapadı.

Besteyle anında birbirimize yapışırken abim üzerimize doğru geliyordu. Çok geçmeden dinimizde bitmişti. Ağızımızı açıp kendimizi savunmamıza izin vermeden ellerini kulaklarımıza atmıştı. Benim sol Bestenin sağ kulağını çekerek bizi birbirimizden ayırmıştı.

Anında odayı çığlıklarımız doldurdu. "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?" Diye sorduğunda ikimizdende ses çıkmadı. Ne desek daha çok sinirlenecekti. Kulağımıza uyarı manasında daha çok asıldığında tekrar çığlığı bastık.

Beste "Kulağımı bırak." Diye bağırırken. Bense "Seni babama söyliycem." Demekle tehdit ediyordum.

Olduğu yerden Barış abi araya girmek istediğinde abim "Dur lan." Diye hönkürmüştü. Barış abi daha çok Besteye özür dileyen bakışlar atıp olduğu yerde durdu. "Bu benim sizi kaçıncı uyarışım?"

"Ya abi bir dinlesen." Diye kendimi açıklamaya çalıştığımda attığı sert bakışlar atmıştı. "Ay sende delimisin nesin hem konuş diyorsun konuşuncada sus diye azarlıyorsun!"

"Evet!" Diyerek Beste bana destek verdiğin de ikimizin kulaklarına bir kez daha asıldı.

"Ben size evden kaçmak yok demedim mi?"

Besteyle aynı anda "Kaçmadık ki!" Demiştik.

"Yalancılar."

"Şey." Diyerek oturduğu yerden sonunda Balın araya girebilmişti. "Ben ısrar ettim gelmeleri konusunda Eren abi." Abimin öfkeli bakışları Balını buldu. Balın abimin sert bakışlarından tırsmış olmalı ki yanında bulunan Yiğite sırnaştı. "Özür dilerim." Sonrasında elini kulaklarına götürüp kulaklarını kapadı. "Nolur benimde kulaklarıma çekme." Korkmuş bir ifadeyle abime bakarken oda bulunan herkes Balına gülmüştü.

Abim kendini toparlayayıp "Doğrumu dedikleri?" Diye sordu. Besteyle anında senkronize bir şekilde başımızı salladık. Gözlerini kısıp gözlerini üzerimizde gezdirdi. "Bir daha olursa..." demiş devamını bize bırakmıştı. Sonrasında tiksinircesine ellerini kulaklarımızdan çekmişti. Kendini koltuklara atıp sanki çok iş görmüş gibi ağrıyan bileklerini oluşturmaya başladı.

"Dua et Nagihan teyzeyi çok seviyorum." Diye mırıldanan Besteye hak vermiştim. Elimi abimin çekmekten yanan kulağıma atmış odanın köşesinde bulunan olaylardan bağımsız bir şekilde takılan Hasan abinin yanına attım kendimi.

"Hasan abi, abim sen olur musun, beni abimden korur musun?" Dudaklarım büzük gözlerim dolu dolu sorduğum bu soruya hiç kimse hayır diyemezken Hasan abi başını eğdiği yerden kaldırmamıştı bile.

"Senin olmaz." Arkamda ki Beste yanımıza gelip kolunu Hasan abiye sardı "Fakat benim olur." Hasan abi bir şey dememişti fakat beline sarılan Bestenin omzuna kolunu atmıştı.

Saçlarımı savurup onlara arkamı döndüm. Abimin ateş saçan elalarını yok saydım. Bu sırada ne zaman geldiğini bilmediğim Karanla göz göze geldim. Mavilerinde gördüğüm canlılık mutlu olduğunun habercisiydi. Heyecanımı çok belli etmemek adına hafif yanın koşturdum.

"Abim den beni sen korursun umarım."

Koltukta oturan abimin iltifatını duymazdan geldim."Nankör."

Gülümsemiş mümkün olabilirmiş gibi gözlerini daha çok kısmıştı. "Korurum." Kolunu kaldırıp omzuma atacağına sıra ben kaçmadan duraksamış yavaşça elini indirmişti. "Fakat abin olamam."

...

Eren azar çekerken Alya ve Beste.

Sosyal Medya Hesaplarım:

Tiktok: ladyyniz

Insta : parlakgece_official

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 12.01.2025 03:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...