Multi medya Elodie
Elodie 'nin ağzından
Kafeden ayrıldıktan sonra arabama bindim ve Kurt topraklarına doğru arabamı sürdüm bu göreve Valeria 'yı gönderemezdim çünkü yarası henüz iyileşmemişti dağda karşımıza çıkacak zorlukları bilmiyorduk . Kurt sınırına vardığımda kendimi gezmeye gelen insanların arasına atıp saatin geçmesini bekledim. Akşam 11 sularında Ayers dağına ulaşmıştım arabayı ormana koyup çalılarla gizledim. Kıyafetlerimi giydiğimde hazırdım dağ çok yüksekti ve aradığımız çiçek zirvedeydi. "Hadi bakalım bu işede hallettik mi tamamdır daha da o iz bulucu cadılar sihir izimizden yerimizi öğrenemeyecekler " bunları söylerken dağa çıkmaya başlamıştım sihir kullanmadan çıkmak oldukça zor olucak .
Dağı yarıladığımda bir mağara gördüm elimi belimdeki kılıca uzattım oldukça sessiz ve temkinli bir şekilde ilerlemeye çalışıyordum.
Bu mağara hangi canlıya aitse mükemmel di. Mağaranın içine doğru adımladığımı fark ettiğimde oradan uzaklaşmaya çalıştım sesler duydum eğer arkamı dönersem sihrin tesiri altına girerdim. Yoluma devam ettim ancak adımlarım bir müddet sonra durdu çünkü daha fazla ilerleyebileceğim bir yol yoktu . Sonra bir ses duydum "Görevi tamamla yolu aç sanma sakın gerisi bundan kolay karanlık pusu kurmuş beklemekte aydınlık bir yol istiyorsan kurtar ışığı " arkama döndüm mağaraya doğru ilerlemeye başladım ve onu gördüm ama bu nasıl olur bir meleğin burda ne işi vardı. Onlar asil ruhlardır burada olmamalıydı .
Ona yaklaştım mağaranın içine girdim kafasını kaldırdı acı içindeydi "Hoşgeldin ben Honora , eğer yolu açmak istiyorsan vazgeçmelisin anılardan eğer aydınlık istiyorsan kurtarmalısın ışığı" dedi . "Ben anlamıyorum yani Honora sen burda olmamalıydın sen bir meleksin nasıl bu hale geldin." Söylediklerim onu dahada kötü hale getirmişti gözlerinden yaşlar akıyordu az önceki sözleri tekrarladı düşünmeye başladım hangi anımdan vazgeçecektim yada aydnlık istiyorsan kurtarmalısın ışığı diyordu onumu kurtarmalıydım çünkü melekler saf ışığı temsil eder ben bunları düşünürken tekrar sordu "Kararın nedir?" Emin değildim ama onu kurtarmak istiyordum yaş olarak benden küçük duruyordu "Kararımı verdim aydınlık istiyorum ışığı kurtarmayı seçiyorum" dedim ayağa kalktı kanatlarının altındaki zincirlere bağlı bedeni ortaya çıktı gözleri umutla parlıyordu "Kurtar beni "dedi ve bir tıslama sesi geldi kulağıma başımı "Runespoor" diye adı döküldü dudaklarımdan elimi kılıcıma attım bu yılan günahkarların bekçisiydi onları hapsederdi yılanı öldürürsen o kişi özgürlüğüne kavuşurdu.
Yapmam gereken belliydi yılanı öldürmek. "Tıss demek onu kurtaracaksın ha tısss" diye bana doğru ilerledi Honora bir köşeye geçmişti korkarak bize bakıyordu "Bak ona sen onu tıss kurtarmaya çalışırken tıss saklanıyor onun gibi bir zavallı için değer mi?" Değerdi çünkü o daha çocuktu nasıl bir suç işlemiş olabilir di. Elimi kılıcıma attım kılıcımı çekip ona doğrulttum. "Peki madem ölmeye hazır tıss ol " dedi ve bana doğru saldırmaya başladı çok büyük ve hızlıydı kayaların arkasına saklandım onu nasıl öldürecektim ki "Saklanamazsın tıss" dedi ve bütün kayaları yıkmaya başladı kayanın arkasından çıktım arkası bana dönüktü yavaşça tırmanmaya başladım Honora üstüne atlayacağımı görünce Runespoor 'a doğru ilerledi onun dikkatini dağıtmaya çalıştı oradan oldukça hızlı bir şekilde kaçıyordu. Bende onun üstüne atlayıp kılıcımı geçireceğim en doğru anı bekliyordum Honora "Kafasındaki zümrüt taşını hedef al "diye bağırır bağırmaz yılanın üstüne atladım yılan yapmaya çalıştığımız şeyi anlayınca kendini ordan oraya doğru savurmaya çalışarak beni üstünden atmaya çalıştı ama ben hançerimi ona saplayarak ona tutundum kendimi yukarı çekerek kılıcımı kafasındaki taşa sapladım bir kaç defa ve yılan yere yıkıldı ama bende bitmiştim beni üstünden atmak içi duvarlara vurdu vücudum taşlara değdiğinde taşlar sol omzumun kanlar içinde kalmasına sebep oldu.
Kafamı küçük meleğe doğru kaldırdım zincirler kaybolmuştu. Koşarak bana doğru geldi ve sarıldı. "Teşekkür ederim " dedi eline omzumdan akan kanlar değmiş olacak ki korkuyla kanayan omzuma baktı kolumdan tutup beni bir taşın üstüne oturttu sessizce napıcağını izliyordum ağzından anlamadığım sözler çıkmaya başladı elini kanayan yere bastırdı sonra omzumda tarif edemediğim bir acı hissettim kurtulmaya çalışıyorumdum ancak Honora izin vermiyordu yavaşça acı gitti ve Honora elini çekti yaralar kapanmıştı . Kafamı ona çevirdim "Teşekkür ederim küçük melek" dedim ve onun elinden tutup ayağa kalktım "Asıl ben teşekkür ederim beni kurtarmayı seçtiğin için ve buraya kinabalu çiçeğini almak için geldin öyle değilmi? " diye sordu başımı salladım "Bekle lütfen " dedi ve uzaklaştı eline Kinabalu bitkisiyle geri döndü ben şaşkınca ona bakarken durumu açıkladı "Dağdan aşşağıya inemem ama yukarı çıkabiliyorum zincirler Runespoor'un kontrolündeydi o da çiçekleri koruyordu bir kaçtane ondan gizli bir şekilde almıştım bunları ,bana yaptığın iyilik karşısında bu hiç birşey ama şuan elimden bu geliyor " dedi ona doğru ilerledim uzattığı çiçeği elinden aldım ve belimde asılı olan keseye koydum .
Honora mağaranın çıkışına doğru ilerlemeye başladı bende peşinden gittim bir şeyler mırıldanıyordu "Artık özgürüm" yanına ilerlediğimde gözünden yaşlar geliyordu ona sarıldım küçük bedeni titriyordu kendimi ona sormaktan geri alamadım neden burdaydı nasıl suç işlemişti "Honora nasıl buraya geldin nasıl bir suç işledin" derken ellerini tuttum daha çok titriyordu gözleri o ana gitmiş gibi acıya gömüldü "Be..ben öyle olsun istemedim bilemedim biz melekler bakire kalmak zorundayız bakireliğimizi vermek bir suçtur aynı zamanda karşı cinsler bize dokunamaz biz saf ışıktan meydana geliriz kendi türümüz hariç diğer canlılarla iletişime geçemeyiz ama b..ben bilmiyordum daha 12 yaşındaydım o..nu gördüm kendime engel olamadım düşünemedim. " hüzünle ona baktım melekler sadece kadınlardan olurdu saf ışıktan meydana gelirlerdi ve dedikleri yasaktı onlar için büyük bir suçtu bunlar ama bu küçük melek bunu bilmeyerek çok büyük bir hata yapmıştı. "Şimdi nolucak nereye gidiceksin Honora" diye konuyu değiştirdim o günleri düşünmek ona daha çok acı çektiriyordu "Artık meleklerin yanına bir günahkar olarak gidemem ceza olarak hem buraya hapsedildim hemde kanatlarım yavaş yavaş yanarak küle dönüşüyor artık kanatlarım da yok uçamam " dedi onu yanımda götürebilirdim Valeria onu kabul ederdi " Benimle gelmeni çok isterim eğer sende kabul edersen " hızla bana döndü benden böyle bir cümle beklemiyordu hızla başını salladı. Yanıma onu da alarak dağdan aşağı inmeye başladık her yeri yara bere içindeydi hem onu direkt eve sokamazdım kanatlarını insanlara açıklayamazdık. "Honora seni böyle insanların içine sokamam onlara durumu açıklayamayız " dedim "Kaldığınız yerde göl varmı." Diye sordu tarafsız bölgede bir tane vardı aslında "Var ama gölde napıcaksın "diye sordum "Su bizim iyileşmemizi hızlandırır Runespoor suya girmeme izin vermiyordu hem kanatlarım yakında tamamen kaybolacak yanarken en azından daha az canım acır bir süre orda kalabilirim " dedi başımı salladım o sırada çoktan dağdan inmiştik.
Arabayı görünce epey incelemişti benim ona baktığımı görünce kendini açıkladı uçarak gittiklerini ve canlılarla iletişim kurmanın yasak olduğunu söyledi bu yüzden bu aracı çok merak ettiğini dile getirdi arabaya bindiğimizde bile her yerini incelemeye devam etti "Keşke bizde arabalarla gitseydik her yere sürekli uçunca kanatlarım yoruluyordu gerçi artık asla uçamayacağım ama olsun " diye sitem etti hafifçe güldüm bu sitemine ve son sözleri üzülmeme neden oldu , göle vardığımızda yakın yere arabayı bırakarak göle ilerledik Honora ağır adımlarla göle girmeye başladı su şimdiden yavaşça yaralarını sarıyordu. Bana doğru dönerek "Merak etme beni ,gidip dinlenmelisin artık " dedi kafamı salladım "Dikkatli ol kimseye görünmediğinden de emin ol sana zarar vermeye kalkabilirler " dedim başını salladıktan sonra gölün derinliklerine doğru ilerledi ve kayboldu gözden arakamı dönüp arabaya bindim eve doğru sürdüm epey yorulmuştum hem tılsım için son malzemeyi almıştı hem de birini özgürlüğüne kavuşturmuştum.
Eve vardığımda salonun ışığı yanıyordu anlaşıla Valeria tüm gece beni beklemişti onu gördüğümde "Sonunda son gerekli malzemeyi aldık " dedim . Yanıma gelerek bana kocaman sarıldı "İyi misin üstünde kan var " diye sordu "Merak etme iyiyim yarın ne olduğunu anlatırım ve seni biriyle tanıştırmak istiyorum ama şuan çok yorgunum ve yarın kafeyle sen ilgilenir misin?" dedim. "Merak etme kafe ile ben ilgilenirim kimle tanıştıracağım çok merak etsemde daha fazla soru sormayacağım şimdi odana çık ve güzelce dinlen" dedi kafamı sallayarak odama girdim sıcak bir duşun ardından kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Evvet arkadaşlar umarım yeni bölümü beğenirsiniz yazım hataları olduysa kusura bakmayın lütfen...
Yeni bölümde görüşmek üzere...
Sizden bol bol yorum bekliyorum .