@larasu
|
Her şeyin bir başlangıcı olduğu gibi bununda bir başlangıcı vardı. Benim başlangıcım yuva denilen yerde yine biraz kaçma isteği ile gerçekleşti. Şuan benim bulunduğum durum hiç ama hiç normal değildi. Aynaya baktığımda bile karşımda tanıdığım bir yabancı vardı. O yabancı bendim. Peki ya bunlar kimdi? Bu dünya neresiydi? Pazartesi 11.37 Anlamsız kavgalar bilinmeyen öfkeler acil iş çıkışları yorgun sabahlar ve geceler. Bitmek bilmeyen kavgalar... Annemle her sabah yaşadığımız bir kavga olurdu. Ve şimdi de yine bir kavganın içindeydik. Bazen geniş bir yer bile boğazını sarıp delice kavrayıp sıkabiliyordu, nefessiz bırakabiliyordu. Öfkey yüzünden kaçacak bir yer arıyordum, çünkü biliyordum ne kadar sakin olursam olayım öfkem sakinliğini önüne her türlü geçiyordu. Öfkemi güçlülüğü dilimin ve isteklerimde olsaydı... İsterdim. Kaçacak yer her zaman vardır. Sadece aramak için zaman yoktur. Elimdeki telefona daha yeni tanışmış olduğum yüzünü bile canlı bir şekilde görmediğim Instagram üzerinden atmış olduğu fotoğraftan bildiğim kıza mesaj atmıştım. Sadece bir araştırma ödevi için buluşacaktık. Bu size göre araştırma bana göre ise kaçmak. Araştırma ödevi için bugün buluşsak olur mu? Gönderildi. Müsaitsen tabii. Gönderildi. Umarım şuan müsaittir. Gerçi her türlü çıkacaktım bu evden. Telefonu siyah montumun cebine koyup diğer cebimde bulunan kağıdı alıp açtım, küçük bir kağıt parçasıydı ama içinde yazan bir öğrenci tanıtımı. Küçük bir tanıtım. "TAHİR ÖNCEL ARAŞTIRMA YAPILMASI İÇİN İKİ ÖĞRENCİLERDEN BİRİ; Özlem Özlük." İçime gerin sessiz karanlığın sebebi neydi bilmiyordum. Belki de şuan yağan yağmurun ve yavaşça ilerlediğini sessiz caddenindir bu sebep. Derince alınan nefes seslice verilmişti. Kalbimin üzerimde yalnızlık hisse eskisi gibi değildi artık ruhum kadar bedenim, bedenim kadar kalbim, kalbim kadar da beynim buna alışmıştı artık. Yanlızlık hisse bazen güçlüdür, olmaması gereken şeylerin hayatımızda olmaması yanlızlık demekti. Yalnızlık dost arkadaş aile yok anlamına gelmiyor yalnızlık kimsem yok demek değildi. Yalnızlık güçlülüktür. Ama adı üstünde bazen. Sırtım açıyordu arada. Yaşlanmak istiyordum bir duvara. Ama tuğladan bir duvar değil insandan bir duvar. Bu hissi tanımak istiyordu ruhum. Bedenim yaslanmak istiyordu. Şuan bu isteklerin üzerini bir tuğla ile kapatıyordum. Tahir hocanın vermiş olduğu araştırma ödevi için ruh sağlığı ve hastalıkları hastanesine gidecektim. Korku ve tedirginlik bedenimi küçük bir kıvılcım ile sarmıştı. Sadece küçük bir kıvılcım. Korkuyormuydum? Hayır sadece ürperiyordum. Annemle yaşadığımız kavganın üzerine bu korku ve tedirginlik yok olup gitmişti, öfke bedenimi sarılınca her şey yok oluyordu. Bedenim ve aklım sadece öfke ile atıyordu, her zaman böyle oluyordu ne kadar öfkelensem hayatın vermiş olduğu zorluğu öfkem azaltıyordu. Çünkü korku ve utangaçlık gidiyordu. Şuan bile öfkem hâlâ tazeydi. Yağmur şiddetini artırırken evden çıkarken kendimi, çantamı ve montumu almıştım ve tâbi yanımdan hiç ayrmadığım telefonumu. Başımı istemsizce havaya kaldırıp gözlerimi kapattım hava soğuk ama öfkem ateşti. Ellerim üşüyordu. Saçlarım ıslanmıştı ama bunu hiçte kafaya takmamıştım derince bir nefes alıp önüme dönüp ilerledim. Caddeleri, sokakları arkamda bırakıp ilerliyordum. İnadım hep başıma bir iş açardı ama bu sefer açılsın istemiyor Ve pekte açılacak gibi durmuyordu. Hocanın da vermiş olduğu ödev onun gibi saçmaydı, tuhaf biri. Tahir hoca diğer hocalardan farklı bir hocaydı, daha yeni yeni tanıyordum ama herkes onun hattında ne tuhaf adam diyorlardı. Diğer hocalar gibi ciddi bir tavrı olmuyordu öğrencilerine karşı. Ama bu araştırma ödevi neden ruh ve sağlık hastaneside geçiyordu? Bu soruyu yanıtsız bırakıp sadece insanları yakından tanımak kötü mü ki? Diye soruya soruyla cevap vermişti. O kadar öğrenci içinde gözüne ilk ben çarpmıştım. Herkese tek tek bakıp yok saydıktan sonra bana bakıp onaylamıştı. Sen demişti. Ben boku yedim diye geçirmiştim içimden o an. Bu araştırmadan korkmuyordum ama saçma buluyordum. Diğer yandan ise insanları tanımak terimi aklımda duruyordu, Tahir hoca insanları tanımak kendimizi tanımak gibidir demişti. Sokağın köşesini döndüğümde gözüme çarpan ilk o olmuştu, Dilara. Elinde şemsiyesi ve gri montu ile ağacın altında bekliyordu. Tahir hocanın başka bir sınıftan eş olarak seçmiş olduğu öğrenciydi bu. Dershanede kimseyle pek bir yakınlığım yoktu. Onuda tanımıyordum, okul çıkışı hep gözüme çarpardı pozitif enerjisi ile insanlarla çabucak anlaşıp kaynaşıyordu. Eğlenmeyi seven biriydi bunu hep Instagram hesabında görüyordum. Tahir hoca benim zıt karakterimi bulup getirmişti sanki. Adımlarımı hızlandırıp yanına doğru gittim. Acaba çok bekletmişmiydim? Sanmıyorum oda yeni gelmiş olmalı. "Çok beklettim mi?" Dedim nefes nefese. Bana dönüp yeşil gözlerle bana bakıp başını iki yana salladı. "Hayır bende yeni geldim." Elini cebinden çıkartıp tebessüm dolu bir şekilde gülümseyerek bana uzattı. Gülüşünde sahtelik yoktu olsa ben anlardım. "Yüz yüze ilk görüşmemiz. Ben Dilara." Gülümseyip, "Bende Özlem." Dedim elini sıkarak. Elimi çekip hemen yanımızda bulunan hastaneye baktık. 4 katlı bir hastaneydi. Bahçesi buradan temiz gözüküyordu. Peki ya içi nasıl? Dıştan bakan biri değildim her daim içe girip öyle konuşurdum. Olması gereken de buydu zaten. Dilara telefonda mesajlaşırken bana az çok korktuğunu anlatmıştı. Yalan yok bende korkuyordum. Ama şuan öfkem hâlâ tazeydi ve o tazelik sayesinde olsa gerek ortada korku diye bir his kalmamıştı. O kadarda korkunç gözükmüyordu, değildide zaten. Tabelaya bakmamaya özen göstererek. Çünkü içimde bir ürperti yerli yerinde duruyordu ve içime huzursuzluk vermek için küçük bir an bekliyor gibiydi. "Korkmuyorum çabucak bitmesi için dua edeceğim." Demişti. Şemsiyesini bana doğru yaklaştırıp daha çok ıslanmamı engelledi. Derince bir nefes alıp beraber ilerlemiştik. Dilar'a bana göre daha negatif duruyordu cidden de Tahir hoca benim zıt karakterimi bulmuş gibiydi. Bahçenin düz yolunda ilerliyordu. Bir kaç basamak çıktıktan sonra kapalı kapıya çatık kaşlarla baktım. Dilar'a hemen koluna girmişti. Şemsiyesini kapatıp derin bir nefes verdiğini duyduk. İlerleyip geniş hastane kapısını çaldım, okul kapıları gibi iki yana açılıyordu kapı. Bir kez daha çaldım. Açılmazsa giderdik havasındaydım şuan. Ama kapı açılmıştı bile. Karşımda beyaz bıyıklarına karşı canlı kalmış kumral saçlı bir adam. Saçlarının önleri hafif beyazdı. Bize meraklı gözlerle baktı. "Buyrun?" "Araştırma ödevi için gelmiştik. Haberinizin olduğunu söylediler." Dedim soğuktan totreyen sesimle. Adam aydınlanmış gibi baktı bize, kapıyı sonuna kadar açıp, "Geçin." Dedi. Hiç beklemeden içeriye girmiştik kapının hemen yanında durduk. Etrafı gezindi gözlerim. Karşımızda geniş bir merdivenle vardı, sağa ve sola ilerleyen iki koridor bulunuyordu. Buranın alt katında bulunuyordu. Dilara nöbetçiyle konuşurken bende etrafı gözlemledim. Sağdan çıkan bir hasta ve hemşire ile korkarak geriledim. Hastanın teni sapsarıydı. Hastanın gözleri beni buldu korkuyla geriye çekildim. Gözden kaybolunca başımı hemen çevirip nöbetçiye baktım. Korkan birisi değildim, film izleyince korkmazdım ama canlı canlı görünce korkmuştumm kadının teni gitmiş siyah saçları tenin arasında en parlayan yer olabilirdi. "Gelin bakalım gençler." Dedi adam. Önden ilerleyip merdivenlerden indi. Dilara yanımda durup etrafa bakarak ilerliyordu. En alt katta geldiğimiz zaman dar bir koridorda ilerliyorduk. Karşımızda geniş bir kapı vardı, demirden yapılmış zincire vurulmuş bir kapıydı. Nöbetçinin durması ile durdum. Gözlerimi zincirli kapıdan çekip açılan kapıya baktım. Nöbetçi içeriye girip kapıyı sonuna kadar açmıştı. İçeriye girip sandalyede oturan adama baktım. Boyalı siyah saçlar ve temiz bir cilt, gözüme ilk çarpan şey bunlar olmuştu. "Araştırma ödevi için gönderilen öğrenciler efendim." "Hoş geldiniz çocuklar. Geçin oturun." Demişti tebessüm ederek. Eliyle göstermiş olduğu derili koltuklardan birine oturmuştum Dilara da yanıma oturup derin bir nefes verdi. Üşümüş gibiydi. "Bize çay getir." "Tabii efendim." Nöbetçi odadan çıkmıştı, sıcak bir şey iyi gelirdi. Elimdeki telefonu notumu alacaktım. "Tahir Bey'in size verdiği kağıtlar yanınızda mı?" Dilara baktım oda bana baktı. "Evet yanımızda." Elimi cebime atıp kağıdı çıkardım. TAHİR ÖNCEL ARAŞTIRMA YAPILMASI İÇİN İKİ ÖĞRENCİLERDEN BİRİ; Özlem Özlük. Elimdeki kağıdı ona uzattım geri çekildim. Dilara'nın kağıdınıda ona vermiştim. Adam kağıda bakıp inceledi. Kapının açılması ile gözlerimi kapıya çevirdim. Çayı getirmişti bile. Bize uzattığı çayı alıp avuç içimi ısıtmak için kullandım. Bir yudum almıştım. Çaydan. Ben asla başlangıçlarımı unutmazdım. Yeni bir okula başladığım ilk gün, yeni bir restoranda işine girdiğim ilk gün ve dahası. Ama bu başkaydı. Bunun nasıl başladığını bilmiyordum. Ne olarak başladığını, kimin istediğini bilmiyordum. Ben herkesten uzak durmuş biriydim, çünkü sessizdim. Çok konuşmazdım, insanlar benden sıkılır diye düşünüp kimseyle dostluk kurmazdım. Peki burada ben kimdim. Ben kendimi tanımaya başlıyordum. Gerçek Özlem bumuydu. ••• İnsanlar ilaçları daha iyi hissetmek için kullanıyorlar, aksine daha az kötü hissetmek için kullanıyorlar. *Bilinmeyenler* |
0% |