Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2.Bölüm

@larasu


Oy ve yorumlarınız eksik etmeyin aşklar:)


Başlangıçlar neyle başlar? İlk adımlar nasıl atılmalı? Yağmuru bir gün daha. Dünkü yağıştan daha da fazla yağıyor yağmur. Gece ne kadar gitmek istemese de inat edip gidiyordu, saat sabahın sekisizydi. Gece, yağan yağmurun etkisiyle gözlerini kısmış, kafasını eğmişti. Karşısında dümdüz bir yol, ve şemsiyesine ağır vuran yağmur damlalarıydı. Bir eli cebinde diğer eli şemsiyesindeydi.


Çarpan şimşekle Gece'yi korkutmuştu biraz afallayıp durmuştu. Kafasını kaldırıp önüne baktı, kurumuş olan dudaklarını ıslatıp yürümeye devam etti.

Kafasını kaldırıp hastaneye baktı, bahçesi boş, kapısı kapalı. Derin bir nefes alıp ruh ve salık hastanesinin bahçesine giriş yaptı.

Araştırmayı kiminle yapacağını bilmiyordu. Adını, yaşını ve cinsini bile daha net bir şekilde bilmiyordu Gece.

Yürümek onu daha da üşütecekti, şiddeti artan yağmurla beraber koşarak bir kaç merdiven basamağı çıkıp kapalı olan kapıyı çaldı.

Kapı açılınca güvenlik kıyafeti giyen kişiye baktı, sahi akıl ve ruh hastanesinde böyle bir güvenlik olurmuydu? Gece karşısında bıyıklı ve uzun boylu adama baktı, yaşta büyük olan adama küçük bir gülümseme attıp cebindeki kağıdı çıkardı.

"TAHİR ÖNCEL ARAŞTIRMA YAPILMASI İÇİN İKİ ÖĞRENCİ. 1. Gece Türer."

Adam çatık olan kaşlarını havaya kaldırıp baktı Gece'ye.

Gülümseyip, "Sizi Doktor Beyin odasına götüreyim." Adam eliyle koridoru işaret etti.

Arkadan çalan kapıyla güvenlikçi ve Gece arkalarını dönüp baktılar. Gece'nin içinde tedirginler bir oradan bir buraya koşuyordu. Ama dik ve inatçılığı onu güçlü kılıyordu, korkusunu ve tedirginliğini saklıyordu.

"Çok teşekkür ederim efendim." Dedi genç adam.

Gece, karşısında duran adama bakıp süzdü. Kim olduğunu bilmiyordu böyle bir kişinin burada ne olduğunu hiç bilmiyordu.

"Şöyle vereyim." dedi genç adam cebinde bir not aramış gibi. Arka cebine ön cebine baktı ve aramış olduğu notu verdi güvenlikçiye.

Nota; "TAHİR ÖNCEL ARAŞTIRMA YAPILMASI İÇİN İKİ ÖĞRENCİ. 2. Ladin Saruhan."

Güvenlikçi iki genç öğrenciye bakıp gülümsedi.

"Beraber araştırma yapacak iki öğrenci." Dedi.

Gece Ladin'e, Ladin Gece'ye baktı.

Gece gülümseyip elini uzattı.

"Gece ben." Dedi başıyla selam vererek.

Ladin gülümseyip elini sıktı, "Ladin bende." Gece, kumral kahverengi gözlü ve sportif bir yüzü sahip olan Ladin'e gülümsedi tekrardan.

"Hadi gelin gençler." Dedi güvenlikçi koridoru önden ilerleyerek.

Ladin şapkasını çıkarıp etrafa göz attı. Ladin ve Gece nöbetçinin ezbere bildiği yolu takıp ediyordu. Üst kata çıkmılardı. Nöbetçi kapıyı çalmıştı içeriden gel konutu geldiğinde kapıyı açıp içeri girdi.

İkiside odaya girip karşılarında ki adama baktılar. Adam gözlüğünü takıp iki gence baktı.

Adam gençleri süzüp gülümsedi.

"Ladin ve Gece." Dedi işaret parmağı ile işaret ederek.

Gece Ladin'e baktı Ladin Gece'ye baktı.

"Evet." Dedi Ladin sakince.

"Bende Gece."

"Çok güzel. Eee o zaman napalım?" Gece hemen araştırmaya başlayıp hemen de bitmesini istiyordu.

"Çabucak başlasak. Yani işim çok var." Dedi Gece yalandan.

Ladin Gece'nin azda olsa korktuğunu biliyordu o yüzden ona bakıp.

"Merak etme o kadar da korkunç değiller."

"Ne?" Dedi Gece yüzünü bozarak.

"Korkacak bir şey yok." Gece alaycı bir gülüş atıp burnunu geçti.

"Ben mi korkucam? Ben?" Dedi kendini işaret ederek. "Korkudan değil sıkıntı bastı beni!" Dedi sessizce Ladin'e doğru.

Ladin, kafasını sallayıp adama döndüler. Güvenlikçi odadan çıkıp gitmişti. Adam ayağa kalkıp önden kapıyı açtı.

Adam hiç bir şey demeden alt kata indirdi Ladin ve Gece'yi. Adam sessizce ilerliyordu, tek çıkan ses ayak sesleri olabilirdi.

Adam bir kat daha indi. Adını bile söylememişti, kendini Ladin ve Gece'ye tanıtmamıştı bile.

Gece adama bakıp arkadan süzdü. Adam dik ve sessizce ilerliyordu. Onlarda sessiz bir şekilde adamı takip ediyorlardı.

Bir alt kattın pencereleri tavana yakın bir yerdeydi. Kapıları zincirle kilitli bir kaç kapı ve normal kapılar bulunuyordu. Kapıların ardından çıkan konuşma sesleri Gece'nin yutkunmasına neden olmuştu.

Adam bir kapıyı açıp Ladin ve Gece'ye baktı. Eliyle içeriye girmelerini söyledi. Ladin Gece'ye bakıp önden girdi, Gece'de adamın gözüne bakıp süzdü yüzünü. İçeriye girip etrafa baktılar. İki koltuk ve bir tekli koltuk bulunuyordu.


***


"Anlamıyorsun ve anlamamaya devam ediyorsun!" Elindeki bardağı yere atıp annesine baktı Özlem.


Kendi kararlarını insanların düşüncesinden daha çok düşünüp ona göre hareket ediyordu Özlem. Kendi nasıl mutlu hissediyorsa onu yapıyor ve yapmaya çalışıyordu. Ama aile baskısı burnun aşmıştı artık. Özlem aile ve yakın aile bireyleri yüzünden kendine zarar verecek bir hale gelmişti. Dik durmaya çalışıyor kendi nasıl istiyorsa onu yapıyordu.

Ama ailesi her ailenin yaptığı gibi kendi kararlarıyla değil büyüklerinin vermiş olduğu kararlarla ilerlemesini istiyordu. Özlem içinden ne geliyorsa onu çalışmak içinden ne geliyorsa onu yapmak ve en çokta kendini mutlu etmek istiyordu.

"Özlem ileriye gidiyorsun!" Dedi annesi öfkeyle.

"Ben mi ileriye gidiyorum? Hep siz, hep siz, hep siz... yeter ya! Beni bir bırakın nefes alayım!" Özlem gözünden akan yaşı silip annesine baktı.

"Biz sana hiç bir şey yapmıyoruz neyse doğrusu onu söylüyoruz. Biz senin iyiliğini istiyoruz Özlem."

Özlem alaycı bir gülüş atıp eğdi kafasını.

Dudaklarını ıslatıp boğazındaki düğümü açtı.

"Sen hep bana o ne der şu ne der diye söylenip durdun!" Kafasını kaldırıp net bir bakışla annesine baktı."bundan sonra böyle olmayacak!"

"Özlem!" Diye bağırdı annesi.

Özlem öfkeyle odasına girip kapıyı kilitledi. Özlem ailesinin değil kendi kararıyla ilerlediği için hep yargılanan bir kız olmuştu, oysaki ailesinden destek beklemesine rağmen ailesi ona destek vereceğine sıkıntı veriyordu. Aile onun için nefret dolu bir biçime gelmişti. Ailesinden kaçmak için her yolu deniyordu Özlem. Dershane çıkışı hep bir yerlere gidip çalışırdı. Aile ve akraba bağı onun için bir sınırdı.

Ailesi ona aile değil dört duvardan gelen çığlık sesleri olmuştu. Ailesi onun gözlerinin ışığını kapatmıştı, gözlerinde ki parlaklık yok olmuştu, umut yoktu şefkat bile kalmamıştı kalbinde. Ailesinden beklediği ilgiyi görememeye başladı, umutları git gide yıkılmaya başladı. Ve tek çare kaçmak. Aslında kaçmak, kaçmak değildir, aslında başarıya kaçmak nefes almaktır.

Üzerindeki mavi sweatshirtü indirip sinirle yere attı, kendini yatağa bırakıp elleriyle yüzünü kapattı.

"Aptal, aptal. Nefret ediyorum kendimden!" Dedi elleri yüzünde sessiz bir şekilde.

Ellerini yüzünden çekip ayağa kalktı göz yaşlarını silip saatte baktı, saat sabahın onuydu. Dolabına yönelip kahverengi bir kazak giydi. Siyah dar pantolonunu üzerine geçirip saçlarını dağınık bir at kuyruğu yaptı. Montunu alıp üzerine geçirdi.

"Kaç evden Özlem kaç." Dedi sessizce kendi kendine. "Ne kaçması kızım kendine gel." Dedi elini alnına götürüp okşadı.

Eli cebine gitti. Notu çıkarıp baktı. Fizikçi hocasının ona vermiş olduğu araştırma ödevi aklına geldi. Özlem elindeki notu cebine koyup çantasına yöneldi.

Bu araştırma ödeviyle daralmış olduğu evden çıkmış olacaktı.

Eldivenlerini giyip çorabını ayağına geçirdi. Şapkasını başına geçirip çantasını beline attı. Odadan çıkıp etrafa baktı.

"Ben araştırma ödevi için çıkıyorum!" Dedi istemsizce konuşarak.

"Ne araştırması bu?" Dedi annesi elleri belinde bir şekilde.

"Akıl hastanesine gidiyorum, belki orada kalabilirim."

"Ne!"

Annesine cevap vermeden çıkmıştı evden yağmur yağmış ve dinmişti. Hava soğuk esiyordu, rüzgar ağaçların yapraklarını uçuruyordu. Sert esen rüzgar sessizliğe neden oluyordu. Dışarıda bir uçan yapraktan başka bir şey yoktu.

Dümdüz yolda ilerleyip telefonuna baktı. Hiç bir bildirim yoktu. Telefonu cebine koyup derin bir nefes aldı.

Araştırma ödevi için bir öğrenci daha gelecekti. Kim olduğunu bilmiyordu ama numarasını alıp konuşmuşlardı.

Dilara ve Özlem akşam dün gece konuşmuşlardı. Özlem tekrardan telefonunu çıkarıp Dilara'ya mesaj atmıştı.

"Araştırma ödevini bugün yapsak."

"Bekliyorum seni."

Mesajlarını atıp telefonu cebine attı. Akıl ve ruh sağlığı hastanesine yakın bir konumdadı. Adımlarını yavaşlatıp yürümeye başladı. Aldı her bir nefes duyulabiliyordu.

Kafasını kaldırıp kara bulutlara baktı, bu sert bir yağmurun yağacağına işaretti. Özlem telefonuna gelen bildirimle telefonun ekranını baktı.

"Bana uyar çok yakınım zaten. 10 dk oradayım."

Telefonu tekrardan cebine koyup yürümeye devam etti. Kafasını eğip köşeyi döndü.

Akıl ve ruh sağlığı hastanesinin önünde durup kaldırdı kafasını. Bahçede iki hemşire dolaşıyordu. Sessiz yerler onun yeriydi. Özlem sessizlikle arkadaş biriydi.

Arkadan gelen sesle kafasını çevirdi.

"Hello." Dedi neşeyle Dilara.

Uzun sarı saçlı ve yeşil gözleriyle baktı yüzü asık olan Özlem'e.

Özlem önce karşısında ki Dilara'yı inceleyip baktı daha sonra elini uzatıp tokalaştı.

Dilara gülerek, "Ayy çok cool bir havan var senin!" Dedi yüzünde neşe dolu bir ifadeyle.

Ama Özlem öyle değildi. Zıt kutupların birleşimi gibi duruyorlardı.

"Teşekkürler." Dedi kısa bir gülümseme atarak.

İkiside hastanenin girişine bakıp inceledi. Özlem dik ve net bir havaya sahipti, Dilara ise biraz çekiniyor gibi duruyordu bu yerden.

"Çok korkunç değil mi ya?"

Özlem Dilara'ya bakmayarak, "Cut. Değil." Dedi kısa ve net keserek.

Özlem ilerleyince Dilara'da hemen arkasından ilerledi. Koşup Özlem'in yanında yürümeye başladı.

Yağmur yağmaya başlamıştı bile sert ve şimşekli bir yağış olacaktı şimdiden iki şimşek ardı ardına çalmıştı.

Özlem yarım açık olan kapıyı açıp içeriye girdi Dilara'da onu takip etmişti. Önlerine çıkan bir hasta ve hemşireyle Dilara özlemin çantasından korkuyla tutundu. Özlem Dilara'ya kısa bir bakış atıp önüne.

"Buyrun." Dedi arkadan gelen sesle. Bu güvenlikti.

Dilara Özlem'e bakıp ne yapacağını düşündü. Korkuyla her şeyini bir köşeye atmıştı, ne diyeceğini bile bilmiyordu şuan. Dilara'a arkasındaki hemşire ve hastanın gittiğini görünce rahatlamıştı. Özlem cebinden hocasını yazmış olduğu notu çıkarıp güvenlikçiye uzattı. Güvenlikçi notu alıp inceledi.

"TAHİR ÖNCEL ARAŞTIRMA YAPILMASI İÇİN İKİ ÖĞRENCİ. 2. Özlem Özlük."

Dilara notunu çantasından çıkarıp güvenlikçiye uzattı.

"TAHİR ÖNCEL ARAŞTIRMA YAPILMASI İÇİN İKİ ÖĞRENCİ. 1. Dilara Hünel."

Güvenlikçi genç kızları inceleyip eliyle koridoru işaret etti.

Özlem önden güvenlikçiyi takip etmeye başladı Dilara'da merak ve korku içinde etrafa bakınıyorum. Özlem Dilara'nın kolundan tutup çekiştirdi.

***


Neler olacaktı, bu macerada kim kime nasıl sahip olacaktı, birbiri için can verip alacaklarmıydı. Ya da bilmedikleri insanların içinde nasıl yaşayacak nasıl bir bağ oluşacaktı. Acı, aşk, keder, macera ve dahası.


Burada herkes birbirine kol kanat mı geleckti? Yoksa yaşamak için katil bile mi olacaklardı?

Farklı yaşam hayatı, farklı kişiler, birbirine bakışta hiç benzemeyen ama gerçekte içindeki acıların dışa vurmasıyla aynı olan insanlar.

Burası yaşam için bir mücadele mi? Yoksa yaşatmak için bir mücadele mi?

Bunlar kimdi?

Birbirini hiç tanımayan kişilerdi bunlar.

Hiçliğin ortasında gibi hissiyat veren ve oda. Sessizlik ve nefesler. Kimsesiz bir yer, hiç görülmemiş duyulmamış mekanlar. Buralar onların eviydi. Kaçmak istedikleri yaşam ve kaçtıkları yaşam.

Körlüğü ortasında dört duvar bir oda ve aldıkları her bir nefes kulaklarında zil gibi çalıyordu. Camdan gelen gecenin aydınlığından başka bir ışık yoktu. Korku bedenleri esir almıştı. Nefes, durdurulamaz bir haldeydi. Göz yaşı sessiz bir vaziyette akıp gidiyordu. Bedenler buz kesmişti.

Peki onlar neredeydiler. Onlar bir hiçliğin ortasında mı?

Kaçmak... peki ya nereye?

Kulağını kapıya dikip ses almaya çalışıyordu Araz. Kapının karşısında bir oda olduğunu biliyordu, oradan gelen sessiz ağlama sesi kulağına geliyordu. Gözlerini kapatıp dinlemeye devam etti. Ayak sesi. Kulağına tamda ilk defa başka bir cisim sesi gelmişti. Kaşlarını çatıp dinlemeye devam etti, git gide yaklaşan ayak sesiyle duyulan nefesini düzene soktu. Ayak sesi daha da yaklaştı, yaklaştı, ve tam da kapının karşınsında durduğunu hissetti Araz. Kapıdan yavaş ve sessizce ayrılıp geriye çekildi.

Duymuş olduğu ses ise sadece, "Şu kızı hallet bunu bende." Demişti kalın çıkan ses tonuyla.

Yüz maskesi takıyor olmalıydı, sesini gizliyordu takmış olduğu maske.

Araz elini sıkıp yutkundu. Öfkeyle dişlerini sıkıp karanlık kapıya baktı. Kapının açılmasıyla Araz kendini adamın üzerine doğru attı. Adamın kafasına yumruk vurup en güçlü haliyle bir tarafa fırlattı. Koridor ışıkları etrafı aydınlatıyordu. Adamlar siyah maskeyle kendilerini gizliyordu.

Araz karşıda bir adamın genç bir kızı tuttuğunu ve zorla eline iğne enjekte edildiğini gördü, öfkenin verdiği sinirle kendini karşıdaki adamın üzerine doğru koşturdu.

"Çek lan elini!" Diye bağırdı öfkeyle.

Genç kız eline yapılmış olduğu iğneyle bayılmıştı. Araz adamı yere yatırıp ard arda öfkeyle yumruklarını savurdu.

Arkasında hissettiği acıyla gözlerini kıstı. Yerde yatan adama bir kaç saniye baktıktan sonra gözlerinin önün kararmış bir hâle gelmişti. Kendini sağa doğru yatırıp kıza kararan gözlerle baktı.

Adam yerden kalkıp yanağına yediği yumrukla maskesini çıkarmadan yüzünü okşadı.

"Sert... oldukça sert."

Yaralı adam yerdeki Araz'a bakıp, "Tam istedikleri gibi!... Güçlü." Dedi.

Yaralı adam genç kızı kucağına alıp onu odadan çıkarmıştı, diğer adam ise Araz'ı beline alıp bulundukları koridordan çıkarmışlardı.

Her şeyin başlangıcı vardır, herkesin bir hedefi olduğu gibi, bir adımı olduğu gibi.

Bazen beğenmediğimiz hayattan kaçmak yerine o hayatla mücadele etmek gerekir.


***


Bazen beğenmediğimiz hayattan kaçmak yerine o hayatla mücadele etmek gerekir.

 


•Bilinmeyenler•

Loading...
0%