Selamm!
Geçen hafta bölüm atamadığım için çok özür dilerim bundan sonra daha düzenli atmaya çalışacağım
bölüm şarkısı:Jolly Sailor Bold-GİNNY Dİ
"Neden hiçbirşey yabancı gelmiyor? Sanki daha önce buraya gelmişim gibi..."
Dün neler olmuştu hiçbirşey hatırlamıyordum.Tek hatırladığım deniz kabuğu toplamak için okyanusun kenarına gitmiştim, daha sonrasında oturup gün batımını izlemiştim ve sonra denizde deniz kızları görmüştüm.Sonrası karanlıktı.
Şimdi ise nerede olduğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu, tek bildiğim sert ve pürüzlü bir zeminde uzandığımdı. Bayıldıktan sonra neler olduğunu bilmek istiyordum ama asıl tuhaf olan da başımın hiç ağrımamasıydı. Çok çelimsiz ve direnci olmayan bir vücudum olduğu için sık sık bayılırdım, daha sonrasında uyandığımda ise başım da çekilmez bir acı olurdu. Fakat şu anda bunların hiçbiri yoktu. Bayıldığıma emindim ama başım hiç ağrımıyor ve hiç bir yerim sızlamıyordu tabi şu anda uzandığım zemini saymazsak. Daha sonra bir ses duydum. Bu ses yumuşak bir melodi gibi narindi. Belli ki burada tek değildim.
"Hey! Kız uyanıyor."
Kız diye bahsettikleri kişi ben olmalıydım ama benim bir ismim vardı, neden bana ismim ile seslenmiyorlardı. Gerçi benim ismimi bilmiyorlardı ki. Gözlerim kapalı olsada bilincim yavaş yavaş yerine geliyordu.Gözlerimi yavaş yavaş aralamaya çalıştım. Gözlerimi açtığımda heryerin taş olduğunu gördüm bazı taşlar yer yer yosunlanmıştı. Nemli bir yerdeydim ve su sesi vardı, birde kuşların cıvıldaması, dışarıdan içeriye sızan güneş ışınları burayı cok hoş bir yer gösteriyordu. Yavaş yavaş doğrulduğum da damlama sesleri duydum sanki bir çiğdemin damlama sesi gibiydi ve daha demin uzandığım yerinde uzun yosunlanmış bir kaya olduğunu gördüm. Arkamı döndüğümde 5 tane deniz kızı gördüğümde dehşet içinde çığlık attım ama sesim yankılanınca çok tuhaf bir ses çıkmıştı. Etrafıma bakınca yeşil kuyruklu bir deniz kızı görmüştüm. Kuyruğu koyu yeşilden açık yeşile doğru gidiyordu. Vücudunda kimisi koyu yeşil kimisi açık yeşil taşlar vardı ve doğal gibi görünüyordu. Saçları ise beline geliyordu rengi ise beyaza çalan çok açık bir sarıydı. Gözleri yemyeşildi yüzü küçüktü ve çilek renginde dolgun dudakları vardı. Yanaklarında ve burnunun üstündeki çiller ve kırmızı yanakları onu çok tatlı gösteriyordu. Kafasında yeşil taşlardan oluşan zarif bir taç vardı. Bu kızın bana zarar vermeyeceğine emindim.
Deniz kızlarını tek tek incelerken birisi gözüme çarptı. Simsiyah bir teni ve ten rengine zıt parlak altın renginde bir kuyruğu vardı. Saçı kömür gibi simsiyahtı ve tutamlarının arasındaki altın renkli saçlar onu çok zarif gösteriyordu. Vücudunun ve yüzünün belirli yerlerinde altın renginde desenler vardı ve bunlar doğal gibi görünüyordu. Parlak altın rengindeki gözleri onu mükemmel kılıyordu, kirpikleri ise normal olmayacak şekilde uzundu, gerçi burada ne normaldi ki.
Tam diğerlerini incelemeye geçerken sudan 4 tane değişik yaratıklar çıktı, kulakları tuhaftı, gözlerinin kimisininki kırmızı kimisininki ise siyahtı, deniz kızına benziyorlardı ama değillerdi ve onlardan birisi konuşmaya başladı.
"Bir siren sesi duyduk Freya. Burada bir siren mi var?"
"Oh, hayır Alice sadece misafirimiz biraz korktu ve çığlık attı."
Bunlar sanırım sirenlerdi ve konuşan sirenin adı Alice'di. Alice bunu duyunca gözleri kocaman açılmıştı, ve bana bakmıştı fakat benim bir insan olduğumu görünce iyice dehşete düşmüştü.
"Ama Freya bu sesi yanlızca sirenler yardım istediğinde çıkartabilir, fakat bu kız bir insan. Nasıl olur?"
"Büyük ihtimalle yankılanmadan öyle duymuşsunuzdur, yoksa gördüğün üzere o bir insan."
"Peki öyle olsun, neyse görüşürüz kızlar."
"Görüşürüz Alice"
Alice suya geri dalınca, diğerleri de onun peşinden gitmişti. Gerçekten herşey çok tuhaftı. Önce tuhaf bir hissi olan mağra, sonra deniz kızları, sonrada sirenler. Tanrım! Aklımı kaybediyor olmalıydım.
Sessizliği bozan yeşil kuyruklu deniz kızıydı.
"Kız uyandığına göre şimdi ne yapacağız?"
Ardından kırmızı kuyruklu deniz kızı konuştu.
"Biraz sabırlı ol Lexi."
Demek yeşil kuyruklu deniz kızının adı Lexi'ydi.
Artık dayanamadım, ve sordum.
"B-ben nerdeyim?" utangaç bir şekilde sordum.
Daha sonra kırmızı kuyruklu deniz kızı bana dönerek tebessüm etti, ve sorumu cevaplamaya başladı.
"Şu an okyanusun içindeki Listrick mağrasındasın, yani tüm deniz canlılarının inindesin."
"Nasıl yani?"diye sordum ve açıklamaya başladı.
"Biz deniz kızları insanlar ile aynı anda yaratıldık. Aynı insanlar gibi çok fazlayız ama insanlarla tek bir farkımız var, sizler yer yüzünde biz ise okyanuslarda yaşarız. Bütün okyanuslarda deniz kızları, sirenler ve daha fazla canlı yaşar, fakat insanların bunların hiçbirinden haberi yok bazıları dışında."
"Bazıları dışında, derken?" diye sordum.
"Elbette bizim varlığımızı farkeden senin gibi onlarca insan var, fakat insanların bunu öğrenmemesi lazım. Öğrenenlerle ise bir sözleşme gerçekleştiriyoruz. Eğer bizim varlığımızı kimseye söylemezlerse yaşantılarına devam edecekler eğer ki birine söyleyecek olursa, bunu kraliçemiz farkeder ve o kişiyi önce lanetler, daha sonra ise acı bir şekilde öldürür."
Tüm bu duyduklarımla ağızım açık kalmıştı sonra kendime gelmiştim ve devam etti.
"Her neyse, şimdi kendimizi tanıtalım, ben Freya ,yakutu simgelerim."
"Yakutu simgelerim derken anlamadım?"diye çekingen bir ses tonuyla sordum oda sorumu cevapsız bırakmadı.
"Biz deniz kızları birer doğal taşı simgeleriz. Mesela ben rengimdende anlaşıldığı üzere kırmızı yakutu simgelerim."dedi daha sonrasında ise Lexi'yi işaret etti "O ise aventurin taşını simgeler, yani kısacası rengimizi, simgelediğimiz taşlar belirliyor."
"Anladım."
"Şimdi kendimizi tanıtmaya devam edebiliriz. Ben freya, yakutu simgelerim."
Sonra sıra yosun renginde kuyruğu olan deniz kızı devam etti. Kuyruğu koyu yosun rengindeydi, saçları kahverengi kıvırcığa yakın dalgalıydı. Esmer bir cilde sahipti ama diğerlerinin aksine bu kızın vücudunda taşlar veya desenler yoktu, ama boynunda bileklerinde ve kafasının etrafını sarmış çok güzel duran takılar vardı, hepsinin uçlarında ise aynı taşlarla süslenmişti "Merhaba ben Helena, labrodit taşını simgeliyorum."
Sonra Lexi devam etti"Merhaba ben Lexi, aventurin taşını simgeliyorum" ona tebessüm ettim ve sonra koyu tenli olan deniz kızı kendini tanıttı "Selam ben Darla, ben sitrin ve altını simgeliyorum"
Freya'ya dönerek ona bir soru sordum.
"Bir deniz kızı bir tane doğal taşı simgelemiyor mu?"
"Evet aslında öyle ama bu çok nadir olarak karşılaşılan bir olay. Bir deniz kızı iki tane taşı simgelemesi sadece belirli dönemlerde var olan bir şeydi fakat Darla'nın ailesi köklü bir aileye dayandığı için onda genetik diyebiliriz."
Başımı, anladım anlamında salladım.
Kendilerini tanıtmaya devam ettiler. "Merhaba ben Victoria. Turuncu akik taşını simgeliyorum." Victoria'nın turuncu saçları herkesin dikkatini çekiyordu ama diğerlerine zıt Victoria'nın kuyruğu rengarenkti sadece kuyruğunun ucu turuncuydu ve vücudunun belirli yerlerinde turuncu pullanmalar vardı. Kesinlikle çok güzeldi.
"Eh, bende artık kendimi tanıtayım." bütün gözler bana dönünce konuşmaya devam ettim. "Adım Olivia Yelistow. 18 yaşındayım. Drastin kasabasında doğdum. Annemi ve babamı 7 yaşımdayken Slanov savaşında kaybettim ve tek başıma küçük bir evde yaşıyorum."
Herkes bana dehşet içinde bakarken ben neden bana neden böyle baktıklarını anlamaya çalışıyordum. Söylediklerimi sindiren ilk Victoria oldu. "Soyadın, sirenlerin kraliçeleriyle aynı." Ben ise buna fazla şaşırmadım. "Belki bir tesadüftür" Darla olayları sindiremediği bariz bir şekilde ortadaydı. " Büyük ihtimalle bir tesadüf."
Uzun bir sessizlik olduktan sonra ilk konuşan Darla oldu. "Evet, artık tanıştığımıza göre seni kraliçeye götürebiliriz."
Helena ani bir refleksle telaşlı ama biraz yüksek bir sesle cevap verdi. "hayır onu kraliçeye götürmeyelim."
"Neden Helena?"
"Çünkü, bu kızda bir şeyler hissediyorum ve içimden bir ses, onu kraliçeye götürmememiz gerektiğini söylüyor."