Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Operasyon 41

@larossina812

Medya: Savaş

Bir patlama sesi duyulduğunda silahımı elime aldım ve karsımdaki teröristin kafasına doğrulttum. Pis pis sırıtırken bir yandan da elindeki bıçağı hemşirenin boğazına bastırıyordu. “Silahı bırak yoksa kız ölür.” Kahkaha attığımda attığım kahkaha odanın duvarlarında yankılandı. “Ya o kızı bırakırsın ya da karını öldürürüm.” Bakışları değişirken yüzündeki pis sırıtış silindi ve yerini asık bir surat aldı.

Bir Gün Önce 02:39

Elimdeki silahı kavradım ve şarjörü değiştirip duvarın arkasına saklanıp hedef görünene kadar bir süre boyunca duvarın dibinde beklemeye başladım. “Üsteğmen Mete Alaca, beni görüyor musun? Mekana giriş yaptım, duvarın dibindeyim. Arka taraftaki duvarın dibinde. Berzah! Yerlerinizi alın.” Canan bu tarafa doğru yaklaşıyordu.

Duvarın dibinden çıkıp iki kurşun sıktıktan sonra tekrar duvarın arkasına saklandım. İçlerinden biri silahı alıp olduğum yere doğru sıktı ama Canan diğer taraftan bir kurşun sıkarak onu yanılttı. Duvarın önüne gelip tekrar kurşun sıktım ama attığım kurşun boşa giderken Canan benden önce davranıp öndeki adamı etkisiz hale getirdi. Takım elbiseli adam kanlar içinde yere yığılırken onun yerini diğer arkadaşı aldı.

Canan karsı taraftan kendisine gelen adama kurşun sıkarken adamın attığı kurşun sol omzunu sıyırırken diğer kursundan kurtulmak için geriye doğru çekildi. “Canan, arkadan geliyorlar,” Canan arkaya döndüğünde iki terörist etkisiz halde yerde yatıyordu çünkü Emre işi halletmişti.

Bir grup durduğunda tüfeklerini çıkartıp ateş etmeye başladı ama Canan kurşun geçirmez yelek giydiği için kurşunlar işe yaramıyordu. Emre bir adamı daha etkisiz hale getirdiğinde Mete arabanın arkasından dolanıp arabanın tekerleklerini patlattığında araba sarsılmaya başladı. Hiç durmadan kurşunları arabaya yağdırırken olduğum yerden kafamı çıkarttım ve Canan’ın yanına gelip arabaya doğru kurşun sıkmaya başladım. Silahın şarjörü biterken şarjörü değiştirip hedefe doğru ilerlemeye başladım; işimiz oldukça zordu, her tarafımızı sarmışlardı.

Canan bir adamı daha etkisiz hale getirdiğinde bende yavaş yavaş arabaya doğru yaklaştım ve arabanın içindeki kadını ve yanındaki adamı etkisiz hale getirdim. “Canan!” diye bağırdığımda Emre Canan’ı geriye doğru çekti ve patlayan bombadan son anda kurtuldular. Emre ayağa kalkıp silahını yerden aldı ve etrafa baktıktan sonra Canan’ı yerden kaldırıp geriye doğru çekti. “Canan, iyi misin?” Canan yere doğru eğilip silahını yerden aldıktan sonra derin bir nefes verdi ve “iyiyim,” diye mırıldandı.

Silahımı sıkıca kavrayıp arabaya doğru yaklaşırken Mete arabanın altına doğru eğildi. “Komutanım, geri çekilin. Arabanın altında bomba var ve bomba bir dakika sonra patlayacak.” Mete geriye doğru çekildiğinde bende geriye çekildim ve o anda büyük bir patlama sesi duyuldu ve araba alev alev yanmaya başladı. Arabanın parçalarından biri Mete’nin şakağını kestiği için şakağından sızan kan yanağına doğru süzülüyordu. Mete yanıma geldi. “Operasyon başarıyla sonuçlandı komutanım,” dediğinde benim gözüm söylediklerinde değil, şakağından sızan kandaydı. Kan gittikçe çoğalırken Canan içeriye girdi ve bulabildiği pansuman malzemelerini alıp dışarıya çıktı ve Mete’nin yanağına bir anne şefkatiyle pansuman yapmaya başladı. Hep derim ya, Canan timin annesi gibidir, diye, gerçekten de öyleydi.

İçeriden bir çığlık sesi geldi ve bir kadın koşarak kaçmaya başladığında Canan kadının peşinden koştu ve kısa bir boğuşmadan sonra kadını yakalayıp buraya getirdi. Sizi yaralayan grup liderinin karısı Simon’un karısı İsabella komutanım. Yalnız kadın türkçe bilmiyor.” Canan kadını aldı ve timden gelen, “operasyon tamamlandı komutanım. Hedef temizlendi,” sesleri eşliğinde ekip arabasına binip karargaha dönmek üzere yola çıktık.

Şimdi

Elimdeki kumandaya bastığımda görüntüde Emre ve ağzı ve ayakları bağlanmış bize doğru bakan bir kadın vardı. Kadın ya son derece üzgün ve sefildi, ya da rol yapıyordu. Simon’un yüz ifadesi anında değişirken yüzü gittikçe morarmaya başlamıştı.

“İsabella türkçe biliyormuş komutanım, hatta bugün erken saatlerde vücuduna bomba yerleştirip kendini patlatmak için Simon’u aramaya çalıştı ama başarısız oldu; çünkü telefonu elinden aldık.” Dün yaptığımız operasyonda silahlı adamlarla dolu arabayı İsabella göndermiş. Niyeti bomba patlatıp sizi orada öldürmekmiş. Neyse ki bombayı erken fark ettik.”

Yüzümde bir nefret ifadesi belirdi. “Olan puşt herif. Fark etmeyeceğimizi mi sandın?” Odanın kapısı açıldığında Dursun albay içeriye girdi. “Son durum nedir? Bilgi ver asker.” Dursun albay odanın ortasına kadar ilerleyip karşımda durdu. Operasyon başarıyla sonuçlandı. Tüm teröristler etkisiz hale getirildi. Operasyon sırasında yakaladığımız kadın Simon’un karısı çıktı.” Simon elindeki bıçağı kadının boğazına bastırdığında hemşire geriye doğru tekme attı ama tekmesi boşa çıktı.

Elimdeki silahla Simon’un elini vurduğumda eli parçalandı ve bıçağı yere düşürdü. “Bir dahakine daha dikkatli ol Simon. Masum canlara zarar vermeye çalıştığın her an ensemde olacağım. Ve şunu da iyi bil ki, bir masuma zarar vermeye kalktığın anda kaybedeceğin tek şey elin olmayacak.”

...

Albay Dursun Taşar ekibine gurur dolu bir ifadeyle bakarken, bir yandan da kahverengi gözlerinde saklayamadığı bir öfke vardı. Simon, timin dalgınlığını fark edip camdan atlayıp kaçtı ve karısını timin eline bırakıp kaçtı. Gözlerindeki nefret dolu ifade, bu kadar kolay teslim olmayacağını gösteriyordu.

Kıdemli Üsteğmen Savaş Güneri öfkeyle bağırırken bir yandan da dikkatsizliği yüzünden kendi kendine küfürler yağdırıyordu. Öyle öfkeliydi ki, bir anlığına Dursun Albay’ın orada olduğunu unutmuş gibiydi. “Bana o herifi bulmadan gelmeyin. Her şeyini araştırın. Gerekirse uyumak bile yok, diye bağırıp elini yumruk yapıp yumruğunu masaya geçirdi.

Savaş Güneri her zamanki gibi timin canını okuyacaktı, öfkesi geçene kadar herkes bu öfkeden nasibini alacaktı. Berzah timinin üyeleri bunu bildiği için kısa bir an birbirlerine baktılar ve komutanlarının kızmasından korktukları için o dakikadan sonra bir daha göz göze gelmediler.

“Emre ve Mert Simon denen iyi araştıracak. Canan sende İsabella’yı konuşturacaksın. Bende komutanla konuşacağım.” Elini kaldırıp Emre ve Mert’e salladı. “Sakın cıvıklık yapmayın, canınızı okurum.” Odanın kapısını çarparak çıktığında belki de hayatını değiştirecek olan planı öğrenmeye doğru gitti. O an gözlerini kapattığında gözlerinin önüne gelen genç kadını hatırladı.

Kızın güzel gözlerini ilk gördüğü andan itibaren aklından çıkartamamıştı. Gün doğmaya başlamıştı ama komutanın bilmediği şey ne zamandır kışta olan ruhunun güneşinin de bugün doğacağıydı. Kader kalbini avuçlarının arasına alıp ısıtırken kalbini ilk defa bir sıcaklık kapladı.

 

 

Loading...
0%