Yeni Üyelik
1.
Bölüm

İlk Buluşma

@larossina812

 

Kapı açılacaktı ve babam gelecekti, biliyordum. Kaçabilirdim, saklanabilirdim ama yapmadım. Belki de çok aptaldım, belki de babam beni göremeyecek kadar kördü; ama biliyordum ki hiçbir zaman sevilmeyecektim. Az sonra adım sesleri azgınlaşacak, kapı açılacak ve herşey bir tokat sesiyle son bulacaktı ve o tokat sesi sessizliğime son darbeyi indirecekti.

 

Mert abim aşağıda baba konuşuyordu ve her zamanki gibi babamı bana karşı dolduruyordu. Mert abim beni sevmezdi ve benim üvey olduğumu ve sevilmemem gerektiğini düşünürdü , çoğunlukla eline geçtiği her fırsatta bunu dile getirmekten hiç gocunmazdı; bunu biliyordum.

 

Annem beni doğururken çok zorluk çekmiş, hatta az kalsın ölüyormuş. Doğum esnasında ses tellerim zarar gördüğü için doğuştan konuşamıyorum. Neyse ki etrafımdaki insanlar benimle konuşabilmek için işaret dili öğrenmek zorunda olduklarından dolayı (özellikle babam) bu benim için bir sorun olmaktan çıkıyor.

 

Komodinin üzerinde dün geceden kalma gazeteyi elime aldım ve söyle bir göz gezdirdim. Gazetenin ilk sayfasındaki haber şehrin en ünlü birinci mafyası olan Pars Tarca olayıydı." Ahu! Aşağıya gel, hadi." Babam beni pek çağırmazdı ama çağırdıysa bir işi vardı ve sırf o işi bana yaptırmak için bana beni seviyormuş gibi davranırdı. Eğer yapmazsam ve ona karşı çıkarsam dayak yiyeceğimi bildiğim için o işi hemen yapardım. Çoğunuz beni saf ve aptal görebilirsiniz. Ama bende bir insanım ve her insan korkar.

 

Korkmak her insan için doğal bir şeydir ama bizim evimizde korku aptallıktır. Babam bize her zaman bunu öğretmiştir. Aynaya baktığımda yanağımda dün geceden kalma morluk vardı. Dün gece çalışma odasına kahve götürürken sırf ellerim titrediği için ve bu nedenle su bardağı yere düşüp kırıldığı için beni koltuğa fırlatıp ağzım burnum kan içinde kalana kadar dövdüğünü hatırladım.

 

"Ahu! Gel buraya." Babam daha çok bağırmaya başladığında onu daha fazla sinirlendirmemek için hazırlanıp odadan çıktım. Merdivenlerden indiğimde babam beni gördüğüne ilk defa sevinmiş gibiydi çünkü ben onun avıydım ve Yavuz Karaca hiçbir zaman avını kaçırmayı sevmezdi.

 

Sandalyeyi çekip oturduğumda babamın iğneleyici bakışlarıyla karşılaştım. Çünkü her gün babama selam vermek zorundaydık ve eğer babama selam vermezsem dayak yerdim ya da bodrum katındaki soğuk odaya kapatılırdım ve babam üç gün boyunca bana yemek ve su vermezdi. Yemek boyunca hiç konuşmadık. Sadece yalancı yüzlerin ve yapmacık gülümsemelerin olduğu klasik bir aile yemeğiydi.

 

Yemekten sonra odama çıktım ve kapıyı kapattım. Odaya doğru yaklaşan adım seslerini duyabiliyordum, babam odama geliyordu. Kapı açıldığında yatağa oturdum ve babamda yanıma oturdu. Babamdan bir eliyle çenemi sertçe kavrayıp başımı kaldırıp ona bakmamı sağlarken diğer eliyle de saçımı çekiyordu. O an saçlarımı kesmeyi bir kez daha düşündüm. "Dün gece iyi düşündün mü güzel kızım? "Bu zorluklara yenilerinin eklenmesini istemezsin, değil mi?" Tutuşu daha da sıkılaşırken şimdi yüzünde piskopatça bir gülümseme vardı.

 

Kafamı salladığımda bundan memnun olmuşa benziyordu. "Şimdi benim güzel kızım hazırlanıyorsun ve şimdi gidiyorsun ve bu eve bir daha gelmemek için o adamı ikna edeceksin, anladın mı?" Babam saçımı bıraktı ve odadan çıkıp sertçe kapıyı kapattı. Sakinleşmek için derin nefesler alıp verdim ve sanki acısı hemen geçecekmiş gibi çenemi ovuşturmaya başladım, ama geçmeyecekti. Ayağa kalktım ve sanki benim gitmem için çoktan hazırlanmış olan siyah, mini elbiseyi giydim. Siyahı severdim çünkü hayatımda başka renklere yer yoktu.

 

O an annemden beni terk ettiği ve beni babam olacak canavarın ellerine hiç acımadan, arkasına bir saniye bile dönüp bakmadan bırakıp gittiği için biraz daha nefret ettim. Odadan çıkmadan önce yüzüme doğal bir makyaj yaptım ve maşayla saçlarımı düzelterek odadan çıkıp aşağıya indim. Arabam kapıdaydı. Benim için sade ve hoş duran küçük arabama bindim ve konuma doğru gitmeye başladım.

 

Gideceğim yer buraya en fazla yarım saat uzaklıktaydı. Acı ve sert bir fren darbesiyle durduğunda önümden hızla geçen çocuğa çarpmaktan son anda kurtuldum ama çocuk hızla önümden geçerken arkaya dönüp bakmadı bile. Saate baktığımda buluşmaya tam on beş dakika vardı, eğer trafik böyle devam ederse sanırım yetişemeyecektim. Korna sesleri çoğalırken arabalardan gelen homurdanma sesleri de eşlik ederken sıcaktan terleyen alnımı sildim.

°°

Genç adam kolundaki siyah kol saatine bakarken canı oldukça sıkkındı. Geç kalmayı sevmezdi. Aslında hata onundu, on beş dakika önce gelmişti. Yetişmesi gereken önemli bir toplantı varken babasının yıllar sonra araması ve bir buluşma ayarlaması hiç hoş değildi. Cidden, bunca sene sonra hangi yüzle onu arayabiliyordu?

 

İçeriye orta boylarda genç bir kadın girdiğinde sanırım aradığı kadın oydu, ya da kendisine öyle gelmişti. Genç kadın karşısındaki sandalyeye oturduğunda yüzünde zarif bir tebessüm vardı. "Hoş geldin Ahu," dedi kalın ve sert sesi." Kahvesinden bir yudum alırken Ahu'ya da bir sütlü kahve söylemişti. Karşısındaki kadın sandığından daha küçük yaştaydı ama çok güzeldi.

°°°

Neredeyse beş dakikadır beni süzen gece mavisi gözlere bakıyordum. Karşımdaki adam gece mavisi gözlü, kirli sakallı, kumral saçları olan ve son derece güçlü ve heybetli bir adamdı. Yüzünde korkunç bir yara izi vardı ve tek gözü neredeyse kapalıydı. Yara izine bakılmasından rahatsız olmuş gibi eline aldığı filtre kahveden bir yudum aldı

 

"Merhaba Ahu, ben Pars. Babanın ortağıyım. Eminim baban sana olanları anlatmıştır ana ben yine de sana açıklayayım." Sesinin sevecen tınısı beni biraz olsun sakinleştirmişti. "Seninle bir evlilik yapacağız ama bu evlilik süresi boyunca normal bir karı koca olacağız. Mesela aynı odada kalacağız ve aynı yatakta yatacağız."

 

Gülümsedi. "Ben normalde çok huysuz bir adamım bana katlanabilecek misin? Bu evliliği neden kabul ediyorsun?" Bir cevap beklermiş gibi yüzüme bakınca cebimden bir not defteri çıkardım ve üzerine bir şeyler yazdım. "Benim için biraz özel nedenler." Yazıyı okuyunca o da kağıda bir şeyler karaladı. Yapma ama Ahu, biz karı koca olacağız. Daha ilk baştan birbirimizden bir şeyler saklarsak yürümez bu iş. Rahat ol, kimseye bir şey söylemeyeceğim ve burada konuştuğumuz her şey aramızda kalacak."

 

Ellerim titremeye başlamıştı, bunalıyordum, midem bulanıyordu. "Panik atak hastasıyım, babamdan şiddet görüyorum ve abim tarafından öz kardeşi olmadığım için zorbalanıyorum. Bu yüzden evliliği kabul ettim." Yazdıklarımı okuyunca kağıdı aldı ve yırtıp cebine koydu. "Bu kağıt bende kalacak." Göz kırptı. "Bütün yazdıkların da aramızda." Elimi okşadı.

 

"Evliliğimiz içerisinde bazı kurallar var. " Direk konuya girmesi beni şaşırtmıştı. "Ne gibi?" Yüzüme baktı. Sen isteyene kadar sana dokunmayacağım. "Evde aynı odalarda kalacağız ve son olarak ne zaman istersen o zaman evleneceğiz." Ne zaman nikah tarihi alacağız? Kısa bir süre düşündüm. "Bir hafta sonra olur. O zaman bende işlerimi halletmiş olurum." Gülümsedi. "O zaman bir hafta sonra görüşürüz. Şimdi izin ver seni eve bırakayım."

 

Çantamı koluma taktım. "Hiç gerek yok, arabam var. Eve kendim dönebilirim. Siz işinize bakın." Babam niye eve geldim diye büyük bir kıyamet kopartacaktı. Bunu bilerek eve gittim ve bana verilecek olan cezayı beklemeye koyuldum. Kapıyı açtığımda tek bir cümle duydum. "Neden ebe geldin?" Anlasılan kâbus gibi bir gece daha gecirecektim. Odanın kapısı kilitlenirken babam elindeki kemeri sırtıma vurduğunda kısa bir süre sonra acıdan gözlerim kapanırken rüyalarımda yıldızlar saçlarımı okşasınlar diye kendimi huzurlu bir uykunun kollarına bıraktım.

 

 

Loading...
0%