Yeni Üyelik
7.
Bölüm
@larossina812

Medya: Pars

Uyandığımda Ahu uyuyordu ya da uyuyor numarası yapıyordu. Şimdilik ona güvenemezdim çünkü hiç tanımadığım birine güvenmek benim için her zaman aptallıktan başka bir şey değildi. Planın ilk aşaması tamamlanmıştı, buna gayet memnundum. Şimdilik işim bitene kadar Ahu bir mafyayla evli olduğunu bilmeyecekti.

Ayağa kalkmadan önce mesajları kontrol ettim. Ama kendi telefonumdan değil, ikinci telefonumdan. Sevgili karım bir şeyleri çözdüğünü sanıyordu ama kendi telefonuna attığı mesajın ikinci telefonumdan olduğunun ve bu kısmın planımın küçük bir parçası olduğundan habersizdi.

"Ben ise gidiyorum." Kulağına fısıldadım ve banyoda üzerimi değiştirip odadan çıktım. Şefkat benim için zehirliydi, benim kalbimde şefkat yoktu, sevgi yoktu, merhamet yoktu, yalnızca öfke vardı. Belki de yanımda annem olsaydı ya da yanımda beni her şeye rağmen sevecek, sırf bunu rol olsun diye değil, gerçekten yapacak biri olsaydı böyle olmazdı.

Arabaya bindim ve anahtarı takıp arabayı çalıştırdım. Nereye gideceğimi biliyordum ama gitmedim. Arabayı durdurup beklemeye koyuldum. Arabanın frenini çektim ve arabayı çalışır halde bırakıp arabadan çıktım ve garaja girip beklemeye koyuldum.

Aradan geçen beş dakikanın sonunda Ahu evden çıkıp arabaya bindi ve arka koltuğun arasına çömelip arabanın kapısını kapattı. Bir dakika bekledikten sonra arabaya bindim ve yola koyuldum. İşte yavru kuş şimdi avuçlarımın içindeydi. Peki bu oyunun sonunda ne olacaktı? Sevgi mi kazanacaktı? Yoksa yaptığım her şeye rağmen affedilecek miydim?

Eğer bir gün bütün yaptıklarımdan sonra bir gün karşı karşıya gelirsek ve benim intikamımdan sonra dönüştürdüğüm kadın beni affederse işte o gün bende sevilebileceğime, günahkar olmadığıma inanacaktım. Eğer beni affetmezse intihar edecektim ve dünya bir pislikten kurtulacaktı. Sevginin şefkatini hissetmek istedim, dayak yedim. Sevginin şefkatini hissetmek istedim, gözümü kaybettim, göremedim. Sevginin şefkatini hissetmek istedim, kemiklerim kırıldı, nefes alamadım. Sevginin şefkatini hissetmek istedim, kışın ortasında sokağa atıldım.

Acaba ben doğmasaydım, annemin yerine ben ölseydim annem yaşar mıydı? Babam o gece anneme o odaya kapatıp tecavüz etmeseydi hayatımız nasıl olurdu? Benim için mutluluk çok uzakta bir yerdeydi ve mutluluğu hissetmek için benim ölmem gerekiyordu; bunu dün gece anlamıştım. Nefretle bakmıştı gözlerime, o cümleleri nefretle söylemişti. Gerçi o da haksız değildi, benim gibi bir adamı kim severdi ki?

Medya: Ahu

Nereye gidiyordu bu adam? Yoksa beni aldatıyor muydu? Hayır. Bunu düşünmem yanlıştı. Nereye gidiyorduk? Artık korkuyordum çünkü şehir dışına çıkmıştık. Sanki bir şeye öfkeli gibiydi. Ama öfkesinin nedeni ben mıydım, bunu seçemiyordum. Kesin bana bir şey yapacaktı.

Gitmem gerekiyordu, çıkmam gerekiyordu ama çok geç kalmıştım. Ya her şeyi öğrendiyse o zaman ne olacaktı? Ya planı öğrendiyse? Eğer planı öğrendiyse bu kadar sakin olamazdı bence.

Ya beni babama götürüyorsa? Beni böyle mi bırakacaktı? Kızsın, bağarsın, çağarsın ama beni bırakmasın. Yoksa her şey daha kötü olacaktı. Araba durduğunda arabadan indi ve boş depoya girdi. İşte şimdi her şey bitmişti, gerçekten yolun sonuna gelmiştim.

Tam arabadan indiğimde bir adam ağzımı kapattı ve elindeki mendili ağzıma bastırdı, sonrası karanlıktı.

 

Medya: Pars

"İşte kızı getirdim. Buradan sonrası beni ilgilendirmez." Sanki çok yanlış bir şey yapıyormuşum gibiydi. Ateş'in gülümseyen yüzünü görünce sadece ona yumruk atmak istedim. Ne garip, değip mi? İnsanın abisine karısını vermesi. Ateş belki de onu öldürecekti. Sahi, bunu neden yapıyordum?

İçimdeki yangını böyle mi söndürecektim? Evlendiğim, seviştiğim,aşkla, ya da nefretle gözlerinin içine baktığım kadına böyle mi ihanet edecektim?

"Aferin sana küçük kardeşim. O artık burada." Bir kahkaha attı. O an onu boğmak istedim. Öldürmek istedim ama işimi riske atamazdım.

Medya: Ahu

Ne kadar da saftım. Her şey bu saflığım yüzünden basıma geldiği için bu sağlığımdan nefret ediyordum. Beni o adamlara satmıştı. Beni, karısını onlara vermişti. Kocam olacak adamın gözlerine baktım. Belki bir acı, üzüntü, belki de bir parça pişmanlık kırıntısı aradım ama yoktu.

Bu sefer karşımdaki kişi babam değildi, kocamdı, ama kullanılan kişi asla değişmiyordu, o kişi hep bendim. Şimdi ne olacaktı? Ölecektim. Evet, ölümüm bu kadar basit olacaktı ve kimse beni kurtarmaya çalışmayacaktı. Vicdanını bu şekilde susturacaktı ve arkasını dönüp gidecekti.

Evlendiğim zaman her şeyin tozpembe olduğunu mu zannetmiştim? Hayat hiçbir zaman benim için tozpembe olmazdı ki. Annem de bu yüzden bizi terk etmemiş miydi? Peki küçükken döktüğüm gözyasları, onlar da mı boşunaydı? Hayrı. Bu gece ağlamayacaktım. Çünkü ben ağlayınca sesim duyulmuyordu. Ben ağlayınca kimse gelmiyordu ve ben uçurumun kenarında takılı kalıyordum.

"İstediğin oldu işte, kızı sana getirdim. Şimdi parayı ver." Sahi, ben kaç paralıktım? Kaç paraya satmıştı beni? Ama helal olsun, babamın kaç yıldır yapamadığını bir günde yapmıştı kocam. Sahi, kocam mı demeliydim?

Sanki onunla ben değil, başkası evliydi ve ben bu evliliğin uzaktan bakan üçüncü kişisi gibiydim. Karşısındaki adam ayağa kalktı ve bana doğru ilerlemeye başladı. İşte iğrenç elleri bana dokunacaktı.

Ama hayır, kaçmazdım. Beni bekleyen sürprizi görmek zorundaydım. Sessiz kahkahalarımdan birini atıyordum, beni gören biri delirdiğimi zannedebilirdi. Ateş denen adam çenemi sıkıca kavradı ve alıcı gözüyle beni süzdü.

Bütün bunlar çok iğrençti. Ben burada olmamalıydım. Ege buradan kurtulursam hemen boşanacaktım. Bu adamla daha fazla aynı evde kalamayacaktım. Sonunda ölüm olsa bile. Bir şey hissetmeli mıydım? Karşımdaki adama karşı artık en ufak bir şey hissetmiyordum. Gerçi evleneli kaç gün olmuştu ki?

Babam en fazla beni döverdi, ama satmaya kalkmazdı. Ya da abim beni odama kapatırdı. Pars silahını Ateş denen adamın kafasına doğrulttu. Bu son çabası mıydı? Benim güvenimi kazanmak için, bak, seni kurtarmaya çalışıyorum çabasıydı. Halbuki beni buraya getiren oydu.

"Abim olduğun için bunca yıldır karşına çıkmadım, sırf kızın var diye sana zarar vermekten kaçındım ama artık yolun sonu. Her şey bitti." Demek dün gece gelenin abisi olduğunu biliyordu. Bunu bile benden saklamıştı. Oysa ben ona her şeyi anlatmıştım. O ise neredeyse adını bile benden saklamıştı. Ben bu kadar mı güvenilmezdim?

"Demek öyle. Yeğenim senin hakkında ne düşünecek?" Pars sinirle titredi ve silahı daha sıkı kavradı. "Beni yeğenimle tehdit etme. Yoksa çok pişman olursun." Ateş çok etkilenmişe benzemiyordu.

"Senden bahsediyoruz. Karını alıp bana getirmişsin. Şu hale bak. Kim bilir bu kızı ne yalanlara kandırdın. Kim bilir bu kızı ne şartlar altında seninle evlenmeye mecbur bıraktın." Pars duyduğu sözlerle hiddetten gözü dönmüştü.

Ateş ise depoda dönüp duruyordu. Siyah eldivenini çıkardı ve Pars'a gösterdi. İki parmağı yoktu. "Senin yüzünden babam iki parmağımı kesti. Senin yüzünden kızım benden korkuyor. Senin yüzünden kızım benim canavar olduğumu, annesini ondan aldığımı düşünüyor." İkisi de öfkelerini birblerinden çıkartıyorlardı.

"Canavar değil misin?" Ateş Pars'ın çenesinden kavrayıp sertçe sıktı." Sakın eski konuları açayım deme, bedelini çok ağır ödersin. " Pars alayla güldü ve abisinin elini itti. "Nasıl gösterecekmişsin? Senin söylediğin şeyler ancak lafta kalır. Çünkü sen sonradan kaçmayı çok iyi becerirsin." Ateş hiç beklemediğim bir anda tam kalbime ateş ettiğinde depoda silah sesi yankılandı.

Bir silah sesi daha yankılandığında Ateş Pars'a döndü. "İşte böyle yapacaksın. Bunu yaparken elin titremeyecek, birini vururken onu hayattan koparacağını bileceksin ve vicdanını bir kenara bırakacaksın." Gözlerim kararırken kulaklarım da çınlama başlamıştı. Sonra ise her yer zifiri karanlıktı. Hemen ardından bana doğru koşan adım seslerini duydum ama kim olduğunu görenedim.

Sadece birinin, "uyan," dediğini duydum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%