Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Yalan Kokan Evlilik

@larossina812

Medya: Ahu

Saatler sonra ilk defa gözlerimin içine baktığında gözlerinde sıcaklık yoktu, buz gibi, duygudan yoksun bir ifade vardı ve bu sadece sadece bana karşıydı. Sanki yıllar sonra karşılaşan iki yabancı gibiydik. Belimden kavrayıp beni kendine doğru çektiğinde sıcak nefesi kulağıma çarpıyordu. "Bu geceyi unutma kül kedisi. Ya bu gece ikimiz beraber cenneti yaşayacağız, ya da ben senin cehennemin olacağım." Yutkundum, geriye çekilmek istedim ama izin vermedi.

 

Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı ve çenemi kavrayıp başımı yukarıya doğru kaldırdı. "Hazırlan ve eğlencenin tadını çıkar çünkü bu gece unutulmaz olacak." Parmaklarının şakağıma çarptı. "İşte şimdi avucumun içindesin yavru kuş. Çırpındıkça daha çok saplanıyorsun. Ama şunu da unutma, benden iğrenen bir kadına umut besleyecek değilim."

 

Kapıyı sertçe kapattı ve beni odanın ortasında bırakıp dışarıya çıktı. İşte şimdi tam anlamıyla duvarları alevlerle çevrili bir kafesin içindeydim. Babam bile beni kurtaramazdı, kimse beni kurtaramazdı. İşte yine bir cehennemin içine çekilmiştim, belki de mutlu olmak istediğim için oluyordu bütün bunlar. Hayal etmek bana göre değildi çünkü hayal etmek bana göre değildi. Hayat asla mutlu olmama izin vermeden zehirli sarmaşıklarını bedenime dolamıştı..

 

Çok mu şey istemiştim? Mutlu olmayı istemek çok muydu bana? Üzerimdeki elbiseyi üzerimden çıkartırken mide bulantısıyla birlikte bir alev topu midemin ortasına oturmuştu. Gözyaşlarımı silerken bir yandan da kapıya bakıyordum. Hoş, kapıya baksam ne olacaktı ki, sesimi kim duyacaktı zaten. Merak etse gelirdi.

 

Aslında bütün aptallık bendeydi, çünkü her sefere rağmen mutlu olabileceğime inanıp her seferinde hâyâl kuran bendim. Hayal kurmak neyimeydi benim? Hıçkırıklarım çoğalırken gözyaşlarım yanaklarımdan iniyordu. Ben ne yapmıştım ki? Söylediklerim kötü müydüm cidden? Yoksa kötü olan ben miydim. Gelinliği giydikten sonra makyaj masasına oturdum ve göz yaşlarımı silerek kusursuz bir makyaj yaptım.

Medya: Pars

Onu çok mu kırmıştım? Bir anlık öfke miydi bu, yoksa başka bir şey miydi? Bilemiyordum, daha önce hissetmediğimi farklı bir şey hissediyordum. Hayır! Yumuşamamalıydım. Baba denilen adam bana taş gibi sert olmamı söylemişti. Neden onun sözünü dinliyordum ki? Basım çatlıyordu, o iğrenç kahkahaları, sesi aklımdan çıkmıyordu.

 

Bir bardak suyla ağrı kesici içtiğimde en son saat kaçtı hatırlamıyordum ama bildiğim tek şey, bir tane ağrı kesicinin asla fayda etmediğiydi. Ya o da annem gibi beni bırakıp giderse? Bundan neden korkuyordum ki? Sonuçta yine sevilmeyecek olan, yalnız kalacak olan, geride kalacak olan ben değil mıydım?

 

Traş makinesiyle sakallarımı keserken makinenin sesi sadece sakallarımı değil, bütün sessizliğide kesiyordu. Bir hayal dünyasında yaşamadığımı, her şeyin sihirli bir değnekle düzelmeyeceğini anlayalı çok olmuştu. İşte bu yüzden mucizelere inanmayı bırakmıştım. Eskiden sevilmek için babamın karşısına geçip şaklabanlıklar yapar, belki de babamın beni seveceğini sanırdım. Yaptığım şaklabanlıkların sonucu yüzündeki izdi.

 

Babamı geride bırakmıştım, ondan bu zamana kadar uzak durmayı ve ona boyun eğmemeyi başarmıştım ama vücudümda bıraktığı yüzümde bıraktığı izleri silememiştim, annemi geri getirememiştim. Damatlığın düğmesini ilikleyip kravatımı bağladım ve yukarıya çıktım. Ben sevmeyi bilmeyen, sevileceğine inanmayan huysuz bir adamdım, ben buydum işte. Bu kadar. Şimdi onu da kendimle beraber bir karanlığın içine çekiyor ve tüm ışıklarını yutuyordum.

 

Medya: Ahu

Evlilik. Bir insan evlendiği gün mutlu olurdu çünkü iyi ya da kötü bir insanla hayatını birleştireceğin bir andı bu. Evlenirken yanınızda sevdiğiniz insanlar, annemi, babanız belki de arkadaşlarınız olurdu, sevdiğiniz insan gözlerinizin içine nefretle değil, aşkla bakardı. İnsanı mutlu eden şeyler buydu elbet. Ama bende bunların ikisi de yoktu.

 

Ben mutlu olacağımı zannederken aslında babam gibi bir adama bağlamıştım kendimi. Yüzüne bakmak bile acı veriyordu artık. Yaptığım bir hatanın bedelini ödemek gibiydi ve bu izi sanki ben yapmışım gibi, sanki o izin suçlusu benmişim, masumu oymuş gibi bakıyordu. Bakışların altında beni eziyor, ama bundan asla pişmanlık duymuyordu.

 

Şimdi koluma girdiğinde o sinirini ve yakıcı nefreti daha net hissediyordum. Sanki bana tokat atmak istiyordu ama bunun için doğru anı bekliyor gibiydi. Bir yandan da sanki yapacağı şey için pişmanlık duyuyordu ama bunu gizlemeye çalışıyordu. İç sesim bunun bir tokattan daha fazlası olduğunu söylüyordu.

 

Ben kendimi iç sesimi dinleyecek kadar cesaretli hissetmiyor, belki de gerçeği kendime yedirmiyordum. Çünkü korkaktım, gerçeklerle yüzleşemeyecek kadar cesaretsizdim ve bir damla sevgiye kanacak kadar aptaldım. Odadan çıkmıştık ve adım adım bizi bekleyen sona, bir tutsaklığa, bir teslimiyete doğru yaklaşıyorduk.

 

Adım seslerimiz merdivenlerde yankılanırken "yapma," diyen küçük kızın sesini duyuyordum. Son kez göz göze geldik. Benim gözlerimde acı ve hüzün, onun gözlerinde duygusuzluk ve nefret vardı. Şimdi ise yüzünde karısına aşık bir adamın şehvetli gülümsemesi vardı. Bakışları neden beni duygulandırıyordu? Çünkü bu bakışların gerçek olmasını istemiştim.

 

Bir alkış sesi büyük salonda yankılanırken birçok insan mutluluk maskelerini takıp gelmişti, sahte tebrikler ise havada uçuşuyordu. "Kulağıma doğru eğildi. Ama itiraf etmem gereken bir şey var, bu gece çok güzel olmuşsun." Korktuğumu belki etmemek için gülümsedim ve korkumu gülümsememin arkasına sakladım. "Bana neden öldürecekmiş gibi bakıyorsun?" Sadece gülümsemekle yetindi ve soruma cevap vermedi.

°°°

Beni dansa kaldırmıştı ve görünüşte birbirileri için deliren, sözde arzulu ve tutkulu bir çift olarak görünüyorduk ve herkes bizi alkışlıyordu, bir masa hariç. Masadaki adam öfke ve nefretle bizi süzüyordu. Elindeki silahı masanın üzerine koyuyor, döndürüp döndürüp duruyordu.

 

Pars'a baktığımda o adamı görür görmez Pars'ın da gerildiğini fark etmiştim ve bu gerginlik gözden kaçacak gibi değildi. Adamı görünce o kadar şok olmuştu ki bir an rolünü unutup dans etmeyi bile bırakmıştı. Koluna dokunduğumda tekrar dans etmeye başlamıştık.

 

Başka bir müzik daha çalmaya başladığında bu kez bizden cesaret alan çiftler de salonun ortasına doğru gelmeye başlamıştı.

 

"Seninle bir anlaşma yapalım mı kül kedisi? Eğer bu gecenin sonuna kadar rolünü sorunsuz oynarsan bir gece boyunca bana ait olmanı istiyorum. Sadece bu gece için." Yaptığı teklifle beraber yanaklarım kızarmıştı. Sonuçta artık o benim kocamdı ve ben bu teklifi kabul edecektim. "Teklifimi kabul ediyor musun?"

°°°

Odaya çıktığımızda gelinliğin fermuarını açtığında üzerimdeki gelinliği çıkarmıştım. Beni kendine doğru çekti ve dudaklarıma kapandı. Öyle tutkulu öpüyordu ki kendimi tutamayıp ona karşılık vermeye başladım. "Şu anda iç çamaşılarınla ne kadar çekici olduğunu ve kime ait olduğunu unutma." Güldü, bu bir psikopatın gülüşü gibiydi.

 

"Ama bu olayın sadece bir gecelik olduğunu da unutma. Beni etkilemene sadece bu gece için izin veriyorum. Benden bir beklentin olmasın. Sen sadece birlikte olduğum basit bir kızsın. Karım olman umurumda değil." Yüzüne sert bir tokat attığımda yüzü yana doğru düstü.

 

"Ama sende sadece bu gece için birlikte olduğum sıradan bir adam olduğunu unutma. Kendini bir şey mi zannettin yoksa? Malum, sen böyle şeyleri benden daha iyi bilirsin. Çünkü çapkınlık senin işin." Kücümser bir ifadeyle güldüm. "Hadi ama, gerçekten sana ait olacağımı mı zannettin?

°°°

Sabah uyandığımda birlikte olduğum adama baktım ve çıplak olan kendime. "İşi hallettin mi? Sakın ha kıza bağlanayım deme." Bu m saj da ne oluyordu? Pars'ın parmağını telefonun tuşuna koydum ve parmak iziyle telefon açıldığında mesajları kendime göndedim ve Pars'ın telefonundan bana gönderilen mesajı sildim.

 

Pars bey karısını daha tanımıyordu. Bu geceden sonra benim kim olduğumu bilecekti ve yaptığı şeyden pişmanlık duyacaktı. İkimizde birbirimizin hayatını cehenneme çevirecektik ve bunu birbirimizin ruhu duymadan, gizlice yapacaktık. Ateş ve Su

sonunda birbirlerini yakıp kül ederdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%