Yeni Üyelik
11.
Bölüm

Ceza +18 ⚠️

@larossina812

 

UYARI !

Dikkat bu bölümde + 18 şeyler olacaktır yası küçük olanlar çıksın

Medya: Ahu

Odaya girdiğimizde Pars kapıyı kilitledi ve “bu ne demek şimdi?” diye bağırdığında sesi odanın içinde yankılandı. Bir yandan da üzerime doğru geliyordu ve kıskançlıktan çıldırmış ve öfkeden deliye dönmüştü. Duvara yumruğunu geçirdiğinde korkmam, geriye çekilmem gerekiyordu ama geriye çekilmedim ve parmak uçlarımda kalkıp Pars’ı öpmeye başladım.

 

“Niye öpüp duruyorsun beni? Açıklama yapsana. Hadi abi demeni geçtim, benim yanımda, kocanın yanında o adamın bacağına dokunmasına nasıl izin verirsin? Sikeyim ben böyle işi.” diye kükredi adeta. Dudaklarıma kapandığında dudaklarımı parçalayacakmış gibi öpmeye başladı. Pars’a tutunduğumda öpüşü yoğunlaşırken bacaklarımı aralayıp bacak arama girdi ve kendini bana bastırdığında bacak aramdaki sertlik ıslanmamı sağlıyordu. Sertliğini pantolonunun üzerinden bile hissediyordum.

 

Dudaklarımdan ayrıldığında “söyle,” diye ağzımın içine inledi. “Bu gece bana ait olmak istiyor musun kül kedisi?” Evet anlamında kafamı salladığımda parmağını dudağıma sürttüğünde ne demek istediğini anlayıp ağzımı açtığımda iki parmağımı ağzıma soktuğunda parmaklarını emmeye başladım. “Gözlerini gözlerimden ayırma kül kedisi, gözlerindeki arzuyu görmek istiyorum.” Göz göze geldiğimizde yüzünde şehvet dolu bir gülümseme vardı. “Benden başka kimse, benim kızıma dokunamaz. Sen benim kızımsın. Bunu anladın mı kül kedisi?” Derin bir nefes verdi. “Gözlerindeki arzuyu görüyorum ve bu beni daha çok kışkırtıyor. Sen bu cezayı hak ettin. Şimdi o titreyen ellerini kullan ve kemerimi aç.”

 

Parmaklarını ağzımdan çıkardığında ıslak parmaklarını siyah tangamın üzerine koydu ve kızlığımı okşamaya başladı. “Ah!” İnlediğimde dudaklarım aralandı ama ses çıkmadı. Kemerini çözdüğümde pantolonu gevşemişti. Pantolonunun düğmesini ve fermuarını açtığımda pantolonu yere düşmüş ve siyah boxer ile kalmıştı. Eliyle tekrar iç çamaşırımı okşamaya başladığında ıslandığım için tangam üzerime yapışmış, sırılsıklam olmuştu. Tangamı parçalayıp kenara attığında eliyle siyah elbisemi çıkardı ve sutyenimin kopçasını koparıp sutyenimi odanın bir köşesine fırlattığında artık tamamen çıplaktım. “Ellerini uzat kül kedisi.” Ellerimi uzattığımda eline aldığı kemerle bileklerimi bağladığında gözlerinde vahşi bir pırıltı vardı. Şimdi cezana geçelim.

 

Üzerindeki gömleğini çıkarttığında karnındaki kaslar gözüme çarpmıştı ve bu yutkunma neden olmuştu. Boxer’ini çıkarttığında dimdik olmuş erkekliği gözüme çarptı; gerçekten çok büyüktü. Boynumu öpmeye başladığında artık kendimden geçmiş gibiydim ve kendimi sadece kocamın kollarına bırakmak ve ona ait olmak istiyordum. Boynumdan göğsüme doğru yavaş yavaş ilerleyerek dişlerini sürtüyor ve acısını geçirmek ister gibi dişlerini sürtüğü yerleri öpüyordu. “Bana sürtün kızım, bu gece uslu bir kız ol ve benim söylediklerime itaat et.”

 

Sürtünmek için ona yaklaştığımda demir gibi sertliği karnıma değdi ve kayarak bacak arama doğru kaydı. Kaydığı yerlerde ıslaklık kalmıştı. Erkekliğini sürtündüğümde artık ikimizde inliyorduk ve kendimizden geçmek üzereydik. Lanet olsun! Pars’ın kaslarına dokunmak için deliriyordum ve Pars gözlerimdeki arzuyu görüyordu. Beni kucağına aldı ve yatağa yatırdı beni altına aldığında üzerime doğru eğildi ve çeneme dişlerini geçirmeye başladı. Çenemi emmeye başladığında “Ahh!” sadece ağzımdan sessiz bir inleme çıktı. Kalçalarımı okşamaya başladığında bu beni zevkten bayılacak gibiydi. Kalçalarımı tutup sıktığında sessizce inledim.

 

Kalçamı kaldırdı ve erkekliğinin hepsini içime ittirdiğinde acıyla gözlerim yaşardı, Pars bunu görür görmez eliyle göz yaşlarımı sildi. Dinlenme fırsat vermeden içimde gidip gelmeye başladı. “Şimdi kül kedisi, tekrar söyle. Sen kime aitsin?” İçimdeki aletinin seğirdiğini hissediyordum. İşaret diliyle “ben sana aitim.” Kadınlığım onu sağıyordu. Sıcak bir sıvı içime yayıldığında boşalmaya başladığını hissettim. Elini karnıma bastırıp içimden çıktı ellerim hâlâ bağlıydı. Elini kadınlığıma koyup bastırarak okşadı. “Sana böyle mi dokundu? Elimdeki kemeri çözdü ve erkekliğini elime verdi ve “okşa,” diye mırıldandı. Okşamaya başladığımda sanki nefes almıyor gibi gözlerini gözlerime kilitledi. Öyle büyüktü ki ellerime sığmıyordu. Pars beni yatağa geri yatırdığında göğüslerimi emmeye başladı. Göğsümü dişliyor, sanki aç bir bebek gibi emiyordu.

 

Yataktan indi ve bacaklarımı aralayıp kadınlığımın tepeciğini ağzına alıp emiyor, çekiştiriyordu. Dil darbeleri beni zevkten bayıltacak gibiydi. Bir süre dili kadınlığımın girişinde oyalandı, ağzından edepsiz mırıltılar çıkıyordu ve her mırıltı zevk aldığını belki ediyordu. Basını tutup kadınlığıma bastırdığımda daha büyük bir zevkle emmeye başladı. Ağzına boşalmaya başladığımda bütün sularımı tek bir damlası kalmayana kadar yuttu. Beni ayağa kaldırdı ve yere oturttuktan sonra basımı eğdi ve erkekliğine bakmamı sağladı; aletinin damarları mosmor olmuş ve her an patlayacak gibiydi. Erkekliğini boğazıma kadar ittirdiğinde ilk başta öğürsem de emmeye başladım. Aletinin damarlarını ağzımın içinde hissediyordum.

 

Ağzımın içinde gidip gelmeye başladığında alnında biriken ter damlaları yüzüne doğru süzülüyor ve onu daha da yakışıklı yapıyordu. Saçları terden birbirine yapışmıştı ama bu bile yakışıklılığından hiçbir şey almamıştı. Aletini emerken artık boğuluyor gibiydim çünkü ben emdikçe ağzımın içinde şişiyordu. “Beni rahatlat kızım,” dedikten bir süre sonra sıcak bir sıvı boğazıma doğru yayıldığında boşaldığını anladım. “Şu anda minik kızımın ağzını beceriyorum ve bu hâlde bile son derece seksi gözüküyorsun. Eğer bana böyle bakmaya devam edersen seni yatağa yatırıp tekrar becermem gerekecek.” Ağzımdan çıktığında çenemi tutup kaldırdı ve kendisine bakmamı sağladı.

 

Beni kucağına alıp banyoya doğru ilerledi ve küveti doldurup beni küvetin içine koydu ve yanıma oturup vücudumu liflemeye başladı. Sanki incitmek ten korkar gibi nazik hareket ediyordu. Göz kapaklarım ağırlaşıyordu, sanırım uykum geliyordu. “Uykun mu geldi?” Kafamı salladım. “Gözlerini kapat, şampuan kaçmasın gözlerine.” Saçlarımı şampuanlamaya başladığında saçlarımla özel olarak ilgileniyordu. Saçlarımı yavaş yavaş köpürttükten sonra saçlarımı durulamaya başladı. Beni yıkandıktan sonra bornozu bedenime sardı ve kendini yıkamaya başladı. Vücudunu yıkarken yüzüne sabun değdirmemeye çalışıyordu çünkü yüzündeki iz acıyor gibiydi.

 

Yüzünü ellerimin arasına alıp yavaşça yıkadım ve kanayan yaraya pansuman yaptım. Sanki bir kriz geçirecekmiş gibi nefes bile almıyor, sadece gözlerime bakıyordu. Pansumanı bitirdiğimde kendine gelmesi için yanağını nazikçe okşadığımda bakışları normale döndü ve derin bir nefes verip yavaş yavaş sakinleşti. Vücudunu durularken sanki yara izini göstermek ayıp bir şeymiş gibi yüzüme bakmıyordu. Ellerimi kaldırıp, “bu ayıp değil, yara izini bana gösterebilirsin. Ben senin karınım, dedim.” İşaret diliyle söylediklerimden sonra bana baktığında üzerine doğru eğildim ve yara izini öptüm. Yara izini öperken gözünü kapatmıştı.

 

Gözlerim kapandığında Pars beni kucağına aldı ve beraber banyodan çıktık. Pars beni dikkatlice yatağın üzerine bıraktı ve dolaptan giyeceğim kıyafetleri çıkardı. Bornozu üzerimden çıkardı ve beni giydirmeye başladı. Geceliklerimi giydirdiğinde kurutma makinesini açıp saçlarımı kurutmaya başladı. Saçlarımı kuruttuktuktan sonra eline bir tarak aldı ve saçlarımı yavaş yavaş taramaya başladı.

 

Birbirimize ilk defa bu kadar yakındık ve bu garip hissettiriyordu. Saçlarımı öptü, kokladı, kokuyu derin derin içine çekti. “Saçlarının kokusunu neden bu kadar çok seviyorum biliyor musun? Çünkü saçlarının kokusu annemin kokusu gibi. Bana hiç göremediğim annemi anımsatıyorsun. Gaye Hanım benim annem değil, o benim üvey annem. Onlar beni oğulları olarak görmezler, bende onları ailem olarak görmem. Onlar aileydi, ben yalnızdım.”

 

 

 

Loading...
0%