Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Düğün

@larossina812

Medya: Pars

"Kızla sözleşmeyi imzaladık dede. Anlamıyor musun evliliğe gerek yok." Dedemin ayakkabı fırlatacağnı bildiğim için arkama bakmadan hızlı hızlı odaya koşmaya başladım. "Olur mu öyle şey eşek sıpası. Ben ne güne duruyorum burada." Ayakkabıyı öyle hızlı atmıştı ki kafamın arkasına gelmişti.

Diğer ayakkabı da omzuma gelmişti. Kolumu ovuşturdum. "Ben seni böyle mi yetiştirdim it herif. Hele bir o düğün olmasın. Yemin olsun seni mirasımdan men ederim."

Medya: Ahu

İsteme için Bursa'daki eve birkaç gün önceden gelmiştik İçeriye gelen misafirler ayakkabılarını bıraktıktan sonra terliklerle salona geçtiler. Pars'ın elindeki kutuda bir paket çay, şeker ve ekmek vardı. Herkes salona geçtiğinde davetlilerden biri sözü aldı. "Merhaba Yavuz Bey. Ben Fehmi Tarca. Pars'ın dedesiyim. Torunum kızınızı beğenmiş. Eğer sizin içinde münasipse Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Ahu'yu, oğlumuz Pars'a istiyoruz." Herkes kahvelerini içmişti.

"İlk öncelikle hoşgeldiniz Fehmi Bey. Kızım içinde uygunsa verdim gitti." Ben mutfağa gittim ve evde olan yemekleri ısıtıp evde olan yemeklerden salona sofra kurup getirilen çaydan yaptım.

Yıllardır kaldığım odaya baktım. Sessizliğimi, acılarımı döktüğüm eşyalara, benimle gördüğüm kâbusları paylaşan yatağıma, çiçeklerime uzun uzun baktım. Normalde evden ayrılıp gideceğim için hüzünlü hissetmem gerekiyordu ama ben ufacık bir hüzün kırıntısı bile hissetmiyordum.

Üzüldüğüm tek şey Ferit abimin eve döndüğünde artık beni göremeyecek olmasıydı. Belki evden çıkıp sevdiğim insanları görmeme izin verirdi. "Hayır Ahu," dedim kendi kendime. "Böyle adamlar kendileri gezip tozarlar. Karılarının evden çıkmasına bile izin vermezler. Onlar için kadınlar hizmetçiden ibarettir. Onlar için kadınlar, kocaları başka kadınlarla yatarken onları bekleyecek kişilerdir. Sakın umudunu yükseltme. Ve hatırla, annen bu yüzden babanı terk etmişti. Bu yüzden giderken seni yanına almayıp bir canavarın kollarına teslim etmişti."

Daha şimdiden incinmiştim. Bunları gerçekten söylese yüzüne bakabilecek miydim? Ufacık bir surat astığımda gönlümü almaya mı çalışacaktı? Yoksa tokat mı atacaktı? Ya peki okulum ne olacaktı? Okulu bırakacaktım. Daha doğrusu okulu bırakmak zorunda kalacaktım ve eve hapsedilecektim.

Aynanın karşısına geçip üzerimdeki gelinliğe baktım, bu ben değildim. Aynadaki kadın, benim olamayacağım kadar kusursuzdu. Aynadaki kadının yüzünde morluklar yoktu, ağlamaktan gözleri şişmemişti, saçları çekilmemişti.

Kapı açıldığında içeriye babam girdi. Bu belki de onu son görüşümdü. Bu yüzden korkaklığı ve ürkekliği bir kenara bırakıp beni mahveden, beni bu hâle getiren adamın gözlerine son kez bakmak istedim.

O gözlerde saklayamadığı, gizleyemediği bir sevinç vardı ve o gözlerde sevinç yoktu. O gözlerde bana da bir kez şefkat olsun istedim. Saçlarımı okşasın istedim ama o gözlerde bana bir parça nefret bile yoktu, o gözler bana karşı duygusuzdu. Artık her şeyimi toplamıştım. Hiç istemediğim bir oyunun kurbanı olmuştum.

Eşyalarım valizimin içindeydi, geriye sadece odadaki dolabın yanında duran kitaplığım kalmıştı. Babam elindeki kuşağı belime bağlarken kulağıma eğildi. "Şimdi anladın mı neden sevilmediğini?" Koluma girdiğinde beraber merdivenleri inmeye başladık.

Söz Gecesi

Eve gelen misafirler terliklerle salona geçtiler. Pars elindeki kutuda bir paket çay, şeker ve ekmek vardı. Elindeki ikramları aldım ve mutfağa götürdüm. Mutfakta kahveleri pişirdim ve damadın kahvesine birkaç parça karanfil ekledim. İçeriye girdiğimizde damat sofrası hazırdı. Babam duvağımı örttüğünde beraber misafirleri beklemeye başladık.

İçeriye geldiğimde kahveleri dağıttım. "Merhaba Yavuz Bey. Ben Fehmi Tarca. Pars'ın annesinin dedesiyim. Pars öksüz olduğu için onu istemeye ben geldim. Allah'ın emri peygamberin kavliyle hanım kızımızı istemeye geldik." Babam kahvesinden birkaç yudum aldı.

Çok güzel düşünmüşsünüz Fehmi Bey. "Kızımı verdim gitti." Hemen biten kahveleri aldım ve mutfağa gidip dolapdaki dün gece yaptığım yemekleri ısıtıp içeriye sofra kurdum ve misafirlerin getirdiği çayı demledim. Oturduk, yemekler yendi.

İsteme Gecesi

Bir avuç çörek oyu, şeker, yüzük yazmanın ucuna bağlanmıştı. Pars babamın eline verdi. "Ekmek hamuru hazır mı?" Fırından yeni çıkarttığım hamuru damat sofrasına koydum. Damat tarafı çeyizleri getirmişti. Bir erkek Nisan bohçasını ikram etti.

​​​​​​Gelin Hamamı

Herkes havlularla hamamda toplanmıştı. Sıra yıkanmaya ve eğlenceye gelmişti. Teflerle eğlence başlamıştı. Herkes eğlenceye ortak olmuştu. Meyveler yenmiş, çalgılarla yapılan eğlence sona ermişti.

Kına Gecesi

Kınalık üzerime tam uymuştu. Saçıma duvak takılırken bu sefer yanımda Ferit abim vardı. "Güzelim. Canımın içi. Hep mutlu ol." Alnımı öptü ve kırmızı duvağımı örttü. Kapı çaldığında içeriye Damat evi ve gelen evi kadınları girdi. Damat evinden gelenlerin elinde kırmızı bir tepside kına ve çerezlikler vardı.

Kadınlar ellerindeki bakır ve darbukalarla oynamaya başlamışlardı. Pars'ın üvey annesi Gaye Hanımda buradaydı. Karşılık oynamanın ardından yukarı çıkıp renkli saten kumaş pijamayı giydim ve kırmızı yemenimi örttüm.Kınanın üzerine mum dikilmişti. Gaye hanım bir türkü eşliğinde kınamı yaktı.

Düğün Gecesi

Süslenen arabanın içinde Pars'ın üvey annesi Gaye hanım ve yengesi Yonca hanım vardı. Evden çıkarken belime abim kırmızı bir kurdele taktı. "Aşağıdan damat Bey, damat Bey, para yok mu sesleri geliyordu." Pars cebinden cüzdannı çıkardı ve kızlara para attı. Ferit abim basıma bir bayrak örttü..

Damat evine geldiğimizde en son arabadan indim ve kızlar basıma piliç ve şeker attı. "Şeker gibi evliliğiniz olsun. Tatlı dilli ol gelin hanım." Damat evinde yapılan tavuk ve baklava dağıtılmıştı.

Pars'ın arkadaşlarının sesi aşağıdan geliyordu. "Hadi yine iyisin. Gül gibi kızı bulmuşsun. Biz gittik geldik kızı ne ara buldun lan?" Bir kahkaha koptu. Ben odamda damadı bekliyordum. Pars'ın arkadaşları, kardeşi, üvey abisi, babası, yeğeni de buradaydı.

Damadın Arkadaşları damadın sırtına vurarak odaya soktular. Pars ile birlikte içeriye giren hoca ikimizin yere oturmasını istedi. "Şeref oğlu Pars'ı kocalığa kabul ettin mi?" Ellerimi kaldırıp işaret diliyle söyledim." Hoca aynı soruyu üç kere söyledi. Bende üç kere ettim dedim.

Hoca Pars'a döndü. "Yavuz kızı Ahu'yu karılığa kabul ettin mı?" Hoca imam nikahını kıydıktan sonra gitti. Pars yüz görümlüğünü taktıktan sonra duvağımı açıp alnıma bir öpücük kondurdu. Arkama geçip gelinliğin iplerini çözdü.

Kulağıma doğru eğildi. "Cehenneme hoş geldin karıcığım. Bu gece için hazırlan çünkü bu gece ikimiz içinde unutulmaz olacak. Artık kiminle evli olduğunu öğrenmenin vakti geldi."

Üzerimdeki elbiseyi çıkarttığında artık tamamen çıplaktım. Dudaklarıma kapandığında sanki uzun zamandır aradığı şeyi bulmuş gibiydi. "Ama unutma. Bu sadece bir gecelik. Bu lanet gece bittiğinde sana bir daha elimi bile sürmeyeceğim." Sözlerinde ağır bir tiksinti vardı; sadece sözlerinde değil, bakışlarında da öyle.

"Bu geceden sonra yaşadıklarını unutamayacaksın." Nedendi bu öfke? "Ben ona ne yapmıştım? Şimdi yatağımıza geçelim. İşte şimdi avuçlarımın arasına düştün kül kedisi. Bu hikayede kendim yanarken senide yakacağım ve bundan zerre pişmanlık duymayacağım."

Gülümsedi ve saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Eğer benim oyunuma eşlik edrsen sacının tek teline zarar gelmez. Nefes alırken bile arkana bak çünkü seni yakmak için bir adım arkanda olacağım. Artık kaçış yolu yok." Çenemden tutup yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Yüzüme bak ve kiminle evlendiğini hatırla katilin kızı. Bu yüzü hiç unutma çünkü ben hiçbir zaman unutmadım. Ben senin fotoğrsfına baktığım her gün hatırladım. Sende kimin kızı olduğunu hatırla. Bu ev sadece sana cehennem olacak. Herşey baban yüzünden. Bu oyunu o başlatmış olabilir ama bitiren ben olacağım. Ve bunu senin canını yakarak yapacağım. Bundan şüphen olmasın

Belki size saçma gelebilir ama böyle bir şey yapmak istedim. Bu bölüme gerçekten çok emek verdim.

 

 

 

 

 

       

 

 

Loading...
0%