Yeni Üyelik
12.
Bölüm

İhanet

@larossina812

Genç adam elindeki silaha bakarken bir yandan da yapacağı ihaneti düşünüyordu. İhanet! İnsan dostuna ihanet eder miydi hiç? İhanet en büyük günahlardan biriydi mafya dünyasında. Eğer birine ihanet ediyorsan ölmeyi göze aldın demektir. Telefonu eline aldı ve numarayı tuşlamaya başladı. Bu yola gitmişti artık, bu yolun geri dönüşü yoktu.

“Alo, ben bir ihbarda bulunmak istiyorum. Pars Tarca ve Levent Köse’nin yurt dışına yaptığı silah sevkiyatının içinde yüksek miktarda uyuşturucu madde var. Bugün saat 22:17’da katılacakları davette onları bulabilirsiniz.” Telefonu kapatır kapatmaz gözlerini yumdu ve Levent ve Pars ile olan anılarını düşünürken acı acı yutkundu. Para her şeyi çözerdi, öyle değil mi? Peki para ihaneti çözer miydi? Titreyen ellerine aldırmadan elindeki telefonu sıkıca kavradı ve Ateş Tarca’ yı aradı ve kısa bir süre boyunca karsıdaki kızın n cevap vermesini bekledi. “İşi hallettim Ateş Bey.” Çok basit bir cümleydi bu ama kelimelerdeki acı genç adam konuşurken bile belli oluyordu.

Ama son pişmanlık da bir fayda etmeyecekti bundan sonra. Çünkü ihanet bir dostluğun arasına sızdıysa o dostluğu çürütmeden durmazdı ve Kaan bunu çok iyi biliyordu. ‘Bu saatten sonra pişman olmanın sana bir faydası olmaz. Bir kere o çukura düştüm mü çıkamayacaksın.” Kaan Ateş’in ne demek istediğini gayet iyi anlamıştı. Bir kumar oynamıştı ve bu işin devamını getirmeliydi; kural buydu.

İki Gün Önce

Medya: Pars

“Kaan! Kaan! Neredesin Allah’ın cezası.” Levent’in bağıran sesiyle uyandım. “Ne oluyor ya? Yine ne oluyor? Ahu uyanmış, masum masum bana bakıyordu. ”Bir şey yok güzelim sen uyumana devam et.” Yataktan kalktım ve üzerimi giyinip aşağıya indiğimde Levent aşağıya kendi kendine bağırıyordu. “Bir sus be. Ne bağırıp duruyorsun?”

“Kaan’ı bulamıyorum.” Sinirli sinirli söylenmeye başladığında bir şeyler söyledim ama beni dinlemiyordu bile. Sanki çok ciddi bir şeymiş gibi anlatıyordu ama klasik Kaan’dı işte, yine ortadan kaybolmuştu ve muhtemelen birazdan ortaya çıkacaktı. Levent ayağa kalktığında bana doğru ilerledi ve bana zarfı uzattı. Davete katılacak mısın?

Normalde Ateş’in davetlerini sürekli reddederim, o da sanki benim inadıma yaparmış gibi her davete sürekli beni davet ederdi ve ne kadar belki etmesem de bu durumdan nefret ederdim. Ama bu sefer farklıydı ve bu geceki davete katılmamın ana sebebi planımı devreye sokmaktı. Bir şey söylememiş olsam da Levent bakışımdan benim ne demek istediğimi gayet iyi anlamıştı.

“Poşet nerede? Getirdin mi yoksa arabada mı bıraktın?” Bu tür ince işleri çok önceden konuşup planladığımız için her şeyin son kez üzerinden geçmek istiyordum. Levent cebinden küçük, siyah bir poşet çıkardı ve elime verdi. “Ahu’yu planın neresinde kullanacaksın?” Gülümsedim. “Sahiden Ahu’yu gerçekten sevdiğimi mi düşündün? Onun babası benim annemi yavaş yavaş zehirlerken annemin hamile olduğunu biliyordu ve bir an olsun bile düşünmedi. İşte o gün o adamın kızını bir gün öldüreceğime yemin ettim. Ben hissetmem Levent. Duygusuzum ben. Şefkat ve sevgi benim için çok uzak kavramlar ve benim dünyam sadece siyahtan ibaret. Eğer annemden bir şefkat görseydim, eğer annem ölmemiş olsaydı böyle biri olmazdım.” Acı acı gülümsedim. Ben yıllarca kendimi suçladım doğduğum için çünkü annem ben doğduğum için öldü.”

Cümlemi bitirir bitirmez Levent’in yüzüne baktım. Görüntüler flash belleğin içinde. Her şey hazır. Ama Ada orada olacağı için Ateş Ada’yı sana karşı kullanabilir.” Gülümsediğimde planın bu kısmından Levent’e bahsetmediğimi hatırladım. Elimdeki piyon adı verilen satranç taşını masaya koydum. “O zaman bizde Ada’yı kaçırırız.”

Gülümsedim. İçim içime sığmıyordu sanki, kalbim gümbür gümbür atıyordu. “Ya Ada benden korkarsa? Ya benden korkup kaçarsa? Şu halime bak Levent. Korkulmayacak gibi miyim? Ah! Ada’yı nasıl özledim. Ben yeğenimi üç yıldır görmüyorum. Bana üç yıldır Ada’yı göstermiyorlar.”

İki Saat Sonra

Bir süre Ada’yı izledim. Arkadaşlarıyla oynuyordu ve çok mutluydu. Arkadaşları dağılırken kapıyı açtım ve Ada’yı içeriye çektiğimde Ada kucağımda baygın ve savunmasız duruyordu.

Ben Ateş yüzünden yeğenimi tam üç yıldır ölü biliyordum. Ben her gece Ada’nın mezarına gidip dua ediyor ve Ada yerine toprağa sarılıyordum. Bir insan bu kadar acımasız ve bu kadar alçak olamazdı. Uzun zaman sonra gözümden bir damla yaş düşerken ağladığımı fark ettim. Küçücük ve masum bir kız çocuğunu bunca oyunun ortasına atıp kirletmek ben e çok acımasızcaydı.

“Her şey hazır mı?” Levent kafasını salladı. Şimdi sıra Ateş’in dikkatini çekecek bir yem atmaktı. Telefonunu çıkardım ve telefona gelen videoyu gördüm. Videoya tıkladığım an telefonum ele geçirilmişti. Cesur, Ateş’in adamı olan bir hackerdi. Telefon kullanılamaz hale gelmişti ama Ateş’im hesap etmediği şey asıl bilgileri ikinci telefonumdan tuttuğumdu.

“Ananı satayım ne oluyor?” Sanki çok şaşırmışım gibi rol yapmaya çalışıyordum ama Ateş bunu yememişti. “Eğer bu telefonu şimdi serbest bırakmazsan olacaklardan ben sorumlu değilim ve sana kötü bir sürprizim var. Ölü gösterdiğin yeğenin şu anda elimde.” Ateş güldü.” Ada’nın elinde olduğunu biliyorum. Kızımı senin eline kolay kolay bırakacağımı mı sandın?”

Derin bir nefes verdim. “Dengeler değişti Ateş. Şimdi sen benim avucumun içindesin. Bence beni hafife almayı bıraksan çok iyi olacak çünkü ben bu durumdan çok sıkıldım. Eğer tek bir yanlış hareketinde basına gelecekleri biliyorsun.”

Derin bir nefes sesi yankılandı. “Ne gibi?” Telefondan bir adım sesi geliyordu. “Karının basına gelecekler gibi. Tek bir hareketimde karın ve karnındaki masum bebeği zarar görür ve bunu hiçbirimiz istemeyiz, öyle değil mi?” Ateş sınırlı bir kahkaha attı. Ya senin karının başına gelecekler ne olacak?” Ada’nın saçlarını okşayıp öptüm. “Ateş lütfen Ada bu gece bende kalsın izin ver. Uzun uzun düşündü. “Tamam.”

Telefondaki sesler yoğunlaşıyordu ve içimden bir ses kötü bir şey olacağını söylüyordu. Ada olduğu yerde huzursuzca kıpırdandı ve gözlerini açtığında yüzüne baktı ve yara izini gördü. Hayatımda bir çok an vardı ama hiçbir an yüzümdeki özden bu kadar utanmamıştım. O an nefes almayı bırakmıştım. Zaman durmuştu benim için ve her şey şu anda kucağımda yatan minik kıza bağlıydı.

“Amca. Yüzüne ne oldu?” Ne diyecektim ki? “Kaza oldu miniğim yok bir şey. Bedenim kaskatı kesilmişti sanki. Minik elin sıcak dokunuşuyla yavaş yavaş kendime gelirken sanki yüzyıllar sonra uyanmış ve bütün kirlerimden arınmış gibiydim. Ada yara izimi öptüğünde bende Ada’ya sarıldım ve saçlarını öptüm. Her şey gerçekti, yeğenim ölmemişti ve kollarımın arasındaydı. Küçük elleri yüzümün her zerresini öpüyor, kokluyordu.

“Çocuğunu o herife mi bıraktın sen?” Duyduğum sesle midem bulandı ve yarın başıma gelecekleri anladım ama şimdi bunları düşünecek durumda değildim. Bir silah çıkartma sesi duyuldu ve bir el silah sesi duyuldu ve benim için hayat o anda durdu. Hayat bitti. Numarayı aradım ama kimse telefonu açmadı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%