Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Kıskançlık

@larossina812

 

Medya: Pars Sabah uyandığımda ensemi ovuşturarak etrafıma baktım ama Ahu yanımda yoktu. Ayağa kalkıp bir süre odaya baktım, odaya seslendim ama odada benim dışımda kimse yoktu, bu durum oldukça sinirlerimi bozuyordu.

Tıpkı beş yaşında küçük bir kız çocuk gibiydi ve nerede durması gerektiğini bilmiyordu. Şimdi ne yapacaktım? Aptal gibi odanın içinde dönüp durmak bana bir şey kazandırmayacaktı, nerede olduğunu gidip bulmam gerekiyordu ama karım hakkında hiçbir şey bilmediğim için bu iş benim için çok zor olacaktı. “Neredesin?” diye basit bir mesaj attım ama geri dönüş yapmadı.

Ayağa kalktım ve belki bir not vardır, ya da belki bir şey bırakmıştır diye odayı aramaya koyuldum. Yorganın altına, yastıkların altına baktım ama bir not bile yoktu. En sonunda Komodinin üzerinde bir not ve bir yüzük bulabilmiştim.

Ben arkadaşlarımla dışarıya çıkıyorum. “Umarım kızmadın abiciğim. Bundan sonra sen sadece benim abim gibisin. Seni kocam olarak görmüyorum Pars abi. Kapı açıldığında Levent odaya girdi ve kelepçenin tekini koluma taktı.

“Levent ne yapıyorsun? Çözsene şu kelepçeyi, nereden çıktı bu şimdi?” Levent beni dinlemiyordu bile. Ahu’yu odaya soktu ve ikimizi de kelepçeleyip bizi odaya kilitledi. “Levent aç şu kapıyı. Saçmalama Allah’ını seversen.” Kolumu çekerken Ahu’yu unutmuştum bile. Ahu kafama vurunca onun orada olduğunu hatırladım.

“Lan açsana şu kapıyı.” Ahu kafama bir tokat daha attı. Ahu’ya döndüm. “Sus. Bağırma abi.” Sinirle kapıya yumruk attım. “Abime sokacağım senin. Ne abisi ya ne abisi. Karım bana abi diyor.” Benim Sinirlendiğimi gördükçe Ahu’nun yüzündeki gülümseme daha da artıyordu.

“Merak etme abiciğim. Henüz sinirlenmek için çok erken. Daha çok buradayız.” Abiciğim kelimesinden daha önce hiç bu kadar nefret etmemiştim. Ahu söyledikçe sanki küfür gibi geliyordu. Ağzımın içine kısık sesli bir küfür yuvarladığımda Ahu bu durumdan hiç rahatsız olmuş gibi görünmüyordu, aksine sadece gülmekle yetindi. Gerçekten acınacak haldeydim.

Medya: Ahu

Küçük oyunum daha yeni başlamıştı. Kolundan tutup sürüklemeye başladığımda dev gibi adam resmen peşimden geliyordu, resmen peşimden koşuyordu. Pars’ın beni duymayacağını bilerek sessiz bir kahkaha attım.Durduğumda Pars da durdu.

“Merak etme abiciğim, daha çok eğleneceğiz,” dedim işaret diliyle. Sinirden suratı kızarmıştı.Sandalyeyi çekip oturduğumda Pars yanıma oturdu. “Nasıl buldun abiciğim? Sürprizimi beğendin mi?” Sakinleşmek için derin bir nefes verdi ama onun sakinleşir sakinleşmemesi benim umurumda değildi.

Başımı kaldırdım ve ensesini tutup yüzünü yüzüme yaklaştırdım. İstediğin kadar sinirlen, buna alış artık abiciğim.” Onunla yüz yüze gelmeye bu kadar alışık değilim, kalbim gümbür gümbür atıyordu. İlk önce yanağını öptüm, sonra da öptüğüm yere bir tokat attığımda yıldırım çarpmış gibi sarılmıştı.

Bana oynadığı oyuna şimdiden pişman olmuş gibi görünüyordu, bunu yüz ifadesinden çok net anlayabiliyordum. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım ve sıcak havanın tadını çıkardım. Ben mutlu mutlu takılırken Pars halâ attığım tokadın etkisindeydi, suratıma aptal aptal bakıyordu.Ayaklarımı birbirine çarptım.

“Bu gece çok güzel, değil mi abiciğim? Duymadın mı abi?” Yumruk yaptığı elini sıkarak sınırını atmaya çalışıyordu ama başarılı olamamış olacak ki sınırı katlanarak artıyor gibiydi. Levent odanın kapısını açtığında yemek getirmişti.

Yemeği masaya koyduktan sonra gitti ve tekrardan baş başa kaldık. Beraber makarnayı yedikten sonra tekrar ayağa kalktık. Bu kez kapıyı açtığımda kapı açıktı ve beraber gelen arkadaşlarımızın yanına indik.Pars gülümsüyordu, sanırım ona abi demeyi bırakacağımı zannediyordu ama çok yanılıyordu.

“Sana abi demeyi bırakmayacağım abiciğim.” Arkadaşım Semih karşımda oturuyordu.Tanıştırayım Semih. “Bu abim Pars. Kendisi çok kıskanç olduğu için beni kelepçeledi.” Pars kulağıma eğildi. “Ne yapmaya çalışıyorsun bilmiyorum ama süs artık. Yoksa bu gece çok fena geçecek.

Güldüm. “Geçsin abiciğim. Yap lütfen.” Bana bir şey yapamayacağını bildiğim için bilerek böyle konuşuyordum. “Hele bir o misafirler gitsin, ben göstereceğim sana abiyi.”Eli belimi kavradığında gülümsedim ve kucağına oturup kıpırdandım. Sanki yanlış bir şey yapmışım gibi gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi. Suratım kızarmıştı çünkü erkekliğinin altımda şiştiğini hissediyordum. Gece ilerliyordu, Bense haylaz bir kız olarak görevimi yerine getiriyor ve kocamı kıskançlıktan çıldırtıyordum.

Semih ise Pars’ı daha da çıldırtmak için bana çapkınca sırıtıyordu. O arkadaşının ağzıyla burnunun yerini değiştirdiğimde bu kadar kolay sırıtabilecek mi acaba? Eğer Ahu isterse... Ahu, benimle çıkar mısın? Bence Ahu istiyor gibi görünüyor.” Beni öpmek için üzerime doğru eğildiğinde Pars sanki sınırını çıkartmak için bu anı bekliyormuş gibi adama kafa attı.

“Ahu’ya bir daha yaklaşmayacaksın, duydun mu beni? Ahu her ne kadar benimle küs olsa da, abisi gibi görse de ben onun kocasıyım ve benim karıma benden başka hiçbir erkek dokunamaz. Eğer dokunursa ben o eli kırarım.” Pars Semih’in elini tuttu ve Semih’in parmaklarını kırdı. Semih acı içinde inlerken Pars Semih’in kırılan parmaklarına baktı.

“O parmaklarını kırıp götüne sokmadığıma dua et.” Beni kıskanmıştı, benim için yapmıştı. Elimi tuttuğunda sesimi çıkarmadan onu takip ettim. “Bir daha bana abi deme,” diye sinirle kükrediğinde bu oyundan artık sıkıldığımı fark ettim. Bir daha ona abi demeyecektim. Odaya girdiğimizde beni kendine doğru çekti ve öpmeye başladığında bende öpüşüne karşılık verdim.

“Çok uzunsun , yetişemiyorum.” Beni kaldırdı ve kucağına aldığında bacaklarımı beline dolabım. Beni duvara yaslayıp kendini bana bastırdı. Bu gece yaptıklarının küçük bir cezası olacak kül kedisi. “Çünkü sen sadece bana aitsin ve bu gece kocan olarak seni kendime ait kılacağım.” Şu anda dudakları dudaklarımdaydı, elleri belimdeydi. Ellerimi kaldırıp “seni istiyorum,” diyebildim sadece.

Dudaklarımı parçalamak ister gibi, sanki çölde susuz kalmış gibi susamışçasına öpüyordu. Kalçalarımı sıktığında sessizce inledim. Dudakları boynuma doğru ilerlediğinde bir yandan da kaçmamı önlemek ister gibi belimi daha sıkı tutuyordu. Boynumu öpmeye başladığında sadece sessizce inlemekle meşguldüm.

Dişlerini boynuma sürtüyor, verdiği acıyı dindirmek ister gibi boynumu emiyor, öpüyordu. Kendimi kollarına teslim etmiştim, ona teslim etmiştim. Güldüğünü duyduğumda zorlukla gözlerimi açıp gözlerine baktım. “Benim küçük kızım becerilmeyi bu kadar çok mu istiyor?” Başımı salladım.

Pantolonunun önü sırılsıklam olmuştu ama bana kızmamıştı, aksine yaptığım şey hoşuma gitmiş gibi görünüyordu. “Benim küçük kızım bana teslim olmuş.” Dudakları tekrar dudaklarıma kapandığında beceriksizce karşılık verdim ama ben Pars kadar becerikli değildim. Öpüşmeyi bilmiyor musun sen? Dudaklarını arala kül kedisi, diye ağzımın içine seslendi. “Şimdi bana nasıl seslenmen gerektiğini öğrendin mi?

"Ben senin kocanım. Ateşle oynuyorsun güzelim ve bu gece ateşle oynadığını sana en güzel şekilde göstereceğim.” Beni yatağa bıraktıktan sonra gömleğinin düğmelerini açmaya koyuldu. Normalde korkmam gerekirdi ama korkamayacak kadar çok istiyordum. Gömleğini çıkartıp kenara attığında üzerime doğru eğildi. “Şimdi cezana geçelim kül kedisi.” Artık bu yolun geri dönüşü yoktu ve bende geri dönüşü olmasını istemiyordum. Sırf sizi heyecanlandırmak için gerisini iki sonraya bırakıyorum.

Loading...
0%