@lauraninnyiildizi
|
1. Bölüm: Atlı Karınca Kutusu.🎠
Yolların düzensizliğinden sallanan kamyonla bedenim bir o yana bir o tarafa savruluyordu. Kasadaki eşyaları düşünmek bile istemiyordum. Yeni aldığımız mikro dalga fırının bileşimlerine ayrılmış hali aklıma geldikçe annemin beyaz yüzüne sinirden eklenen kırmızı tonunu yakından görme fırsatını yakın zamanda elde edeceğim gibime geliyordu.
Kamyon üç katlı bir dairenin önünde durduğunda kafamı cama iyice yaklaştırıp evi detaylıca incelemeye başladım.
Gri boyanmış duvarlar yeni gibi duruyordu camların çerçevelerinin bazısı tahta bazısı plastikti. Siyah demir kapının üst kısmı buzlu cam ve demirlerle süslenmişti.
Sokakta oynayan çocukların yaptığı kalabalık şaşırılacak kadar fazlaydı. Her biri yanındaki arkadaşı ile konuşuyor, koşturuyor bazıları ise sakince oyun oynuyordu. Bu büyük kamyon onların dikkatini çekmiş olmalı ki hepsi uğraşlarını bırakıp kamyonu çevrelediler.
Şoför kapıyı açıp büyüp basamaklara basa basa aşağı indi. Ortama boş boş bakıp kulağımdaki melodinin içinde dolanıyordum. Gözümün önünde sallanan eller ile kaşlarım çatıldı.
" Kız, sabaha kadar oturacak mısın burada?"
Annemin sesinin müzikle karışmasının hoş olmadığını bir kez daha anlayıp müzikten soğumamak için kulağımdan kulaklığımı çıkardım.
" Efendim anne?"
Annem ya sabır dileyerek benim tarafımdaki kapıyı açtı ve başıyla merdivenleri işaret etti. Anneme bakmadan merdivenlerden indim. Kasadaki eşyaların bir çoğu yukarıya çekilmeye başlamıştı. Annemde yanıma inip beni kasaya doğru çekiştirmeye başladı.
" Hadi bakalım Zeynep Hanım şu valizleri götürmeye başlayın."
Annem kucağıma fazla ağır olmayan bir çanta verdiğinde kapıya doğru yürümeye başladım üçüncü kata çıkmak pek kolay olmasada sonunda gelmiştim, kollarımda daha da ağırlaşan valizle açık kapıya doğru yürüdüm.
Demek yeni evimiz burasıydı. Tahta ahşap parkeden çıkan tok ses hoşuma gitmişti. Annemin beni azarlamasından korktuğum için hızlıca aşağı indim. Evi sonrada inceleyebilirdim. Tam kapıdan çıkacaktım ki birine çarpmıştım. Yerden gelen kırılma sesiyle bakışlarım yere yöneldi. Çocukluk oyuncağım olan atlı karınca kutumun yerde binbir parçaya ayrıldığını gördüğümde bütün vücudumda hem hüzün hemde elektrik dalgası geçti.
Yere eğilip parçaları toplamaya başladım az önceki çarptığım çocuk yanıma çömelip parçaları toplamaya başladığında eline aldığı bir parçayı elinden çektim. Kafasını kaldırıp bana baktığında ben ayağa kalkmıştım bile.
" Bırak."
Ağır ağır ayağa kalkıp boyunun boyumu geçmesini göz önünde bulundurmadan karşımda dikildi.
" Sadece yardım etmek istemiştim."
Sadece yardım mı? Bunun sadece olan bir tarafı var mıydı? Oyuncağım kırılıyordu ve onun yaptığı sadece yardımdı. Sadece.
" Allah razı olsun çok yardımcı oldun."
Dediğimde sırıtır gibi oldu. Kafasını sağa sola sallayarak parmağıyla beni gösterdi.
" Bana çarpan sendin."
Gözlerim bu cevapla kısılırken inatla bir cevap bulmaya yeltendim. Ama bulamamıştım. Burada haklı olabilir miydi? O kadar hızlı gelmeseydim ona çarpmazdım ve böylelikle kutu da kırılmazdı.
" Oyuncak kutumun sende ne işi var?"
Bir yerden onu suçlu yapmak istiyordum. Çünkü yüzünde sakladığı sırıtma benim haksızlığım ile ortaya çıkarsa delirebilirdim.
" Çocuk yardım etmek istedi bende kutuyu verdim. Nereden bilecektik kırılacağını?" Annem karşımdaki çocuktan daha önce savunmaya geçtiğinde daha çok bozulmuştum.
" Peki."
Sadece bu çıkmıştı ağzımdan. Annem koltuğu taşıyan adamlara talimat verirken az önceki çocuk ise sırıtmaya başlamıştı. Ona sinirle bakıp yanından yürüdüm hızlıca.
Akşama kadar eşyaları taşıdık. Tam oturmasa da belli bir düzen oturmuştu şimdiden. Kendimi koltuğa atıp yorgunluğumun getirdiği uykumu ertelemek istememiştim.
Gözlerimin kapandığı an çalan zil ile uykum bölünmüştü.
" Kapıya bak Zeynep."
Annemin tuvaletteyken bile bana emir vermesine şaşırmıyordum. Kapıya doğru yürüyüp kimin geldiğine baktım.
Kırk beşlerindeki bir abla elinde tencereyle kapıda bekliyordu. Kapıyı açıp ablaya gülümsedim.
" Merhaba yavrum, ben yan apartmanda oturuyorum da siz daha yeni taşındınız yorgunsunuzdur yemek yapıp getirdim."
Dediğinde gülümseyip esmer yüzüne baktım gül rengi eşarbı onu çok tatlı göstermişti. Gözleri kocamandı.
" Teşekkür ederim buyrun içeriye size kahve ikram edeyim."
Olmaz anlamında kafasını sallayıp tencereyi elime tutuşturdu.
" Siz dinlenin ben tekrar gelirim. Bu arada annen?"
Tam o arada annem geldi. Ben tencereyi içeriye bırakıp tekrar kapıya yöneldim.
" Tamam Nesrinciğim iyi akşamlar." Annem kapıyı kapattığında şaşkınca ona bakıyordum. İki dakikada kanka oluvermişlerdi. Cimli cumlu konuşmalar hemen başlamıştı.
" Hadi yemeğimizi yiyelim de hemen yatalım yarın çok işimiz var."
Annemin dediklerini doğru bulup sofraya oturdum. İsminin Nesrin olduğunu öğrendiğim teyzenin yaptığı çorbanın lezzeti bayağı iyiydi.
Bulaşıkları annemle yıkayıp salona geçtim. Benim yatağım daha kurulmadığından salondaki koltukta yatacaktım artık. Annem nevresimleri çıkarıp elime verdiğinde yatağımı yaptım hemen. Ayakta duracak mecalim yoktu.
Perdeyi düzeltmek için yataktan sinirle kalktım. Rahatıma kavuştum derken bir şeylerin beni sinir etmeden durması imkansızdı.
Pencereyi kapatacağım da yan balkonda birinin havaya bakarak sigara içtiğini gördüm. Yalnız bu sabahki oğlandı. Sabah gayet morali yerindeydi. Neden şimdi dertliydi bu?
Aman banane. Ne hâli varsa görsün. Onu gördükçe aklıma gıcık sırıtması geliyordu. Bizim eve kafasını çevirdiğinde beni görmüş olacak ki şaşırmıştı.
Yakalandığım için kendimi kötü hissetmiştim, sanki onu dikizliyor gibi olmuştu. Tam perdeyi çekecektim ki bana el sallayıp o sabahki gıcık sırıtmasını yüzüne eklemişti yine.
Gözlerimi devirip perdeyi çektim sinirle. Biraz fazla çekmiş olmalıydım ki kornişten bir kısmı dışarı sarkmıştı.
" Bunlar takılmadan yatamazsın küçük hanım." Annemin sesini duyduğum da perde takmaya çoktan koyulmuştum.
Hepsi o uyuz çocuk yüzündendi. Gıcık sırıtması olan uyuz çocuk. |
0% |