@lauraninnyiildizi
|
Koşar adımlarla girdi Leyla dinlenme odasına hem iş hem ev arkadaşı Gökçe'yi gördü. Arkadaşının nefes nefese kalmış haline kaşlarını çatan Gökçe Hemşire, elindeki kahvesini masaya bırakarak arkadaşına doğru yürüdü " Bu ne hal? Saçların birbirine girmiş yüzün kıpkırmızı olmuş nefes nefese kalmışsın görende arkandan atlı geldi sanır? " Leyla kafasını hayır manasında sallayıp kediyi koltuğa bıraktı.
Kediyi daha yeni fark eden Gökçe " Aaa! Bunun ne işi var? Savaş görmesin başımızın etini yer sonra." Arkadaşını susturmaya çalışan Leyla dolabındaki poları kedinin üzerine örttü "Tanıştırayım yeni misafirimiz." Arkadaşının eline vuran Gökçe sorularının havada kalmasına sinir olmuştu.
" Ya ben sana ne soruyorum sen bana ne diyorsun Allah aşkına! " sitemli sesini geçirebilmişti arkadaşına. Leyla pes edercesine koltuğa oturdu "Ben çok kötü bişey yaptım." arkadaşı bunu duyunca korkudan hemen ellerini ovuşturdu " Ne yaptın Leyla korkutmasana adamı?!" Leyla dudağını ısırarak yere baktı tekrardan kolunu dürten arkadaşıyla ona baktı pişman gözlerle " Yeni gelen teğmen var ya."
" Eee?"
" İşte ben ona çok kötü şeyler söyledim adama sapık mısın dedim of Allahım off!" Gökçe bunları duyunca "Ne?!" diye bağırdı. Leyla hemen Gökçe'nin ağzını kapattı ve sus diye ikazda bulundu biraz daha sakinleşen Gökçe Leyla'nın elinden kurtuldu ve şaşkınca ona baktı " Ne diyorsun kızım sen ateşin falan yok değil mi?" alnındaki eli indirerek ayağa kalkan Leyla " Ne hastası ya keşke yer yarılsaydı da içine girseydim dahası var." bunu duyunca Gökçe hepten şaşkınlığını ortaya koydu.
" Dahası mı? Dahası ne kızım? Ay Allahım! Aklımı kaçıracağım." arkadaşına sus diyerek kolunu ittirdi tekrardan Leyla.
" Ağaçtan kediyi kurtarırken teğmen geldi beni korkuttu bende can havliyle yere atlayayım derken tam yere düşüyordum." Leyla'nın cümlesini kesen Gökçe yüzünü buruşturup " Ayy! kalçanın üzerine mi düştün?" dedi telaşlanarak.
" Keşke yere düşseydim, teğmenin kollarında buldum kendimi." Bunu duyan Gökçe imalı bir gülüşle Leyla'yı süzdü o bakışı anlayan Leyla Gökçe'ye yastık fırlatarak utandığını gizlemeye çalışıyordu.
" Ohoo kızım! Olmuşsunuz siz nikah günü ne zaman?" bir yandan Leyla'nın şiddetine maruz kalan Gökçe kafasını korumaya çalışırken arkadaşını da sinir etmeye çalışıyordu.
"Ya sus Gökçe sus off!" arkadaşının onunla eğlenmesine dik dik bakıp sertçe yutkundu o sırada koridordan geçen kişi odadaki seslere kaşlarını çatıp içeri girdi pat diye, Gökçe ve Leyla'ya bakıp sinirli bakışlarını yok etmemişti suratından.
" Gökçe Hanım kan sonuçlarını unuttunuz galiba?" kendisine öfkeyle bakan kişi Savaş Doktordu. Bu hastanenin cerrahıydı oldukça sinirli, işkolik, eğlenmeyi kendine zarar gören, şakadan ve eğlenceden hoşlanmayan biriydi sadece işini yaparken memnun olabiliyordu.
" Ben de onları almaya gidiyordum hocam hemen masanıza bırakırım." arkadaşına son kez bakıp odadan koşarak ayrılan Gökçe, Savaş'ın azarına maruz kalmak istemiyordu.
Savaş bu hastanede sadece Leyla ile geçinebiliyordu diğerlerine sinirlenip patlasada Leyla'ya her daim bir ayrıcalığı vardı. " Nerdeyedin sen bunca saattir?" Leyla Savaş'ın donuk yüzünün aksine gülümseyip Savaş'ın kolunu sıvazladı " Korkma iyiyim." Savaş Leyla'nın koluna temas eden eline bakıp bakışlarını kızın gözlerine sabitledi "Tehlikeli yerler diyorum ama sen inatla gidiyorsun o bölgeye." Leyla omuz silkip "Kadının tansiyonu çok yüksekti ama gitmeseydim kötü olabilirdi hem ne doktoru var o köyün ne de hemşiresi" Savaş yeni çıkacak sakallarını kaşıyıp tekrardan Leyla'ya baktı.
" İki dakika bekleseydin Talha'yı onunla getirirdik hastaneye." Talha bu hastanenin acil tıp teknikeriydi tek ambulans vardı ve bazen böyle aksaklıklar çıkabiliyordu Leyla tam cevap verecekti ki çalan telefonunu gösterdi ve askıdaki önlüğünü alıp acil servise gitti.
Giden arkadaşına bakan Savaş, kendisini bekleyen ameliyatına gecikmemek için yukarı kata açılan merdivenlere yöneldi.
O sırada kendisine ait olan odasına yerleşmeye çalışan Ulaş, duvarında bulunan tek pencereye bakıp bahçenin kuraklığında gezdirdi gözlerini, yağan kar yavaştan yerden kalkıyor toprağın üzerindeki sarımsı otlar kendini azda olsa belli ediyordu.
Penceresi hastane tarafına da bakıyordu gözü oraya ilişince aklına sabah yaşadığı anlar geldi yüzünde ufak bir gülümseme meydana gelirken kafasını elindeki çerçeveye eğdi bu resimde onun sevgilisi olabilirdi veya annesi belki babası ama hiç kimse yoktu o çerçevede önceki görev yerinden çekilmiş köpeğinin resmi vardı devriyeye ait olduğundan orada kalmak zorundaydı ama onunla bağları ayrıydı Ulaş'ın. Artık hasretini bu resme bakarak söndürmeye çalışacaktı belki izin günleri olduğunda ziyaret yolları görünürdü birbirlerine.
Düşüncelere dalmışken kapı tıklatıldı ve içeri komutanlığın temizlik görevlisi geldi kafasını selam babında eğerek neden geldiğini açıkladı " Muhtarımız dışarda sizi bekler komutanım."
Kafa sallayarak anladığını onaylayan Ulaş, " Tamam. Hemen geliyorum çıkabilirsin Cengiz." Cengiz kapıyı yavaşça örterek odayı tekrardan sessizliğe bıraktı.
Ulaş resmi masasına bırakarak duvardaki çivide asılı duran kepini alarak kafasına taktı ve aynadan kendisine bakarak kıyafetini düzeltti. Çoktan giymişti formalarını, onun için mesleği her şey demekti. Aşıktı mesleğine söz konusu işi oldu mu kimsenin gözüne bakmaz ciddiyetini kaybetmezdi işini titizlikle yapardı.
Dışarı çıkıp kapıda kendisini bekleyen muhtarla el sıkıştı " Hoş gelmişsen komutanım nasılsın iyisindir inşallah?" komutanın dudakları gülümseme ile gerginleşirken gözleride kısılmıştı.
" Çok şükür ben iyiyim sizlerde iyisinizdir umarım. Canınızı sıkan bişey mi oldu?"
Muhtar kafasını hayır demek için salladı ve ekledi "Ben de çok iyiyim çok şükür sağ sağlim gelmişsin bizim hanım ve köyün hanımları sabahtan beri sen gelecen diye sana hazırlık yaparlar meydana böyükçe sofra kurduk buyur gel soframıza onu demeye geldim."
Ulaş böyle bir şeyi ilk günden duyunca mutluluktan gözleri dolmuştu onun için birlik sofraları demek vazgeçilmez huzur demekti hem kendisinin böyle düşünülmesi onu çok duygulandırmıştı.Duygularını gizlemede ustaydı içinde yaşadıklarını anlatsa karşısındaki kişi bu duygular bu adamda öyle mi derdi.
"Neden zahmet et.." demesine kalmadan muhtar, Ulaş'ın elini tutup "Lafı olmaz hepiniz benim oğlumsunuz." dedi ve eline hürmet edercesine iki kere vurdu "Arda araca geç sen, ben geliyorum arkanızdan." Arda emiri alıp "Tamam komutanım. Emin Amca yürüme meydana kadar gel bizimle" muhtar gülümseyip "Tamam oğlum" diye onaylayıp arabaya geçti.
Arkalarından onları izleyen Ulaş'ın gözleri kısıktı yanına gelen Cengiz " Köyümüzün muhtarıdır herkes sever kendisini, herkesle iyi geçinmeye çalışır kalp kırmamaya gayret gösterir üç ay önce oğlu şehit düştü Şırnak'ta." sona doğru sertçe yutkunan Ulaş gözlerini kırpıştırdı.
"Çok şen şakraktı ama oğlunu kara toprağa verdikten sonra tebessümden fazlasını geçirmedi adamcağız" gülümseyerek kendisine bakan Emin Bey'e burukça tebessüm etti Ulaş.
Kapıdaki askerlere talimatlarını verip arabaya geçti ve meydana doğru ilerlediler.
Aracın camından izliyordu köyün sokaklarını. Eski evlerin yoğunlukta olduğu her kesimden insanı da görüyordu yaşlısından çocuğuna kalabalıktı oldukça.
Meydana gelince hepsi indiler araçtan, birden davulcular çaldı zurnacılar arkadan geldi. Komutan, alkışlayan halka baktı heyecanla. Hepsi bir ağızdan hoşgeldin komutanım diyorlardı. Durup onları izleyen Ulaş'ın sırtını sıvazladı Emin Bey "Oğul hepsi senin içindir halkımız sana şimdiden alıştı" utancını gizleyemeyen Ulaş tebesümünü bozmadan "Çok teşekkür ederiz Emin Amca."
Halkın arasına karışan Ulaş hepsine gülümsüyor selamlaşıyor ve tebrikleşiyordu. Yemekler yenilmiş, dualar yapılmış, sohbete dalmışlardı bile Ulaş geldiğinden beri kucağından inmeyen küçük Ömer, dikkatle izliyordu formasını, yüzünü tıpkı babası gibiydi karşısındaki teğmen.
" Ben de büyüyünce asker olacam." bu küçük çocuğun bıdır bıdır konuşmasına sırıtan Ulaş yanaklarını sıkıp kafasını okşadı " Nerde asker selamın?" hemen elini alnına götürüp küçük dudaklarını birbirine bastıran Ömer ciddiyetle durdu "Asker rahat!" işte şimdi yine dönmüştü afacan yüzüne.
"Ömer, gel şöyle oturasın ha oğlum komutanı yormayasın" dedesinin uyarısına omuz silkip Ulaş'a kocaman sarıldı ayrılmak istemediğini net olarak anlatırken " Ben rahatım Emin Amca sıkıntı yok" Emin bey mahcup gülümsemesiyle "E peki o zaman." dedi.
Tam masaya tabağı bırakan Emin Bey'in kızı karnına giren ağrıyla bağırdı herkesin dikkati onda toplanmıştı " Kızım!" diyerek yanına gelen annesi kızının iki büklüm olmuş haline baktı gebeydi ve bu sancı doğumun habercisiydi.
Ayağa kalkan Ulaş hızlıca arabayı hazırladı ve sakince muhtarın kızını oturttular beş dakikayı doldurmadan varmışlardı hastaneye " Sedye getirin!" sesi emir verirken oldukça sert çıkmıştı.
Hastanedekiler bir yandan yeni gelen teğmeni inceliyor bir yandan fısırdaşıyorlardı hemen çaprazında kendi aralarında konuşan hastane görevlilerine uyarıcı bakışları ulaşınca susup işlerine dönmüşlerdi.
Sedyeyle acil servise götürülen Ömer'in annesi sancılarından bağırıyor, ağlıyor sedyeden sarkıttığı elini tutan minik oğlunun " Ağlama anne." tesellisini duyarak kendini bırakmamaya çalışıyordu.
Acile girdikleri an hasta muayane kabininden çıkan Leyla, Ulaş'ı gördüğünde gözleri kocaman olmuştu. Ulaş kafasını sağa yatırıp çatık kaşlarıyla ona baktı.
Leyla'nın hizasına gelince "Gebe, sancıları başladı." dedi düz bir şekilde.
Leyla dikkatini Ulaş'tan alıp gelen hastaya verdi ve gerekli işlemleri uygulayarak doğumhaneye yönlendirdi ve gerisi kadın doğum uzmanı arkadaşındaydı artık.
Anın şokunu pek atlatamamış olmasından dışarı çıktı ve havayı içine çekti o sırada gidecek olan Ulaş dışarıdaki Leyla'yı görünce arabaya binmeden "Beş dakikaya geliyorum." diyerek ona doğru yürüdü.
" Rahatsız etmiyorumdur umarım." gıcık sırıtması çoktan eklenmişti suratına.
Birden yanında biten Ulaş'ın sesiyle korktu ve bir adım geriye kaçtı " Yine mi sen?" deyiverdi. Zaten onun şokunu atlatmaya çalışıyordu birde yanında sırıtışını görmek iyiyce germişti onu.
" Yine mi derken?" kızın kızarmış yüzüne bakıp dudağını büzdü.
" Evet yine. Nereye baksam karşıma çıkıyorsun." sinirli konuşan Leyla Ulaş'la göz teması kurmaktan kaçıyordu çünkü hâlâ ona söylediklerinden utanıyordu.
" Demi ya sapık mıyım neyim?" Leyla bunu duyunca dudağını ısırdı ve Ulaş'a baktı uyuz gülümsemesi eksik değildi suratından.
"Bak, onu isteyerek söylemedim kusura bakma" Ulaş kollarını birbirine bağlayarak "Diğerlerini isteyerek söyledin yani özene bözene seçtin."
"Ya bak gerçekten üzgünüm ama sen de beni korkutmuştun hatırlatırım." dedi savunmacı tavırla.
" Ben seni kurtardım doktor hanım borçlu çıkacağım yerde suçlu oldum üstelik ah ah." dedi. Kaşlarını çatan Leyla " Borç derken?" deyince
Ulaş " Ne bileyim bir kahve ısmarlarsınız diye düşündüm teşekkür mahiyetinde." dedi.
Leyla, Ulaş'ın hınzır gülmesine kendini kaptırarak "Böreklerde açayım istersen." söylediğinin arkasına ikiside güldü ve birbirlerine baktılar.
Leyla bu sefer izlemişti onu bakışlarını kaçırmadan.
Bu defa utanan Ulaş oldu ve kafasını yere eğerek ensesini kaşıdı. Leyla hâlâ onu yüzündeki ufak tebessümle izliyordu. Ulaş'ta gözlerini tekrar Leyla'nın gözlerine denk getirdiğinde kendilerine itiraf edemeseler bile gönüllerinde hafif bir hareketlenme olmuştu.
"Leyla?" diyerek aralarına giren Savaş, bu sıcak ortamı fark etmeden bozmuştu.
Leyla, Savaş'a bakıp tekrardan Ulaş'a baktı. Ulaş'ın bakışları ikisindeydi.
Kalbine azda olsa şüphe düşmüştü hayatındaki adam mı diye geçirdi içinden, tebessümü solmuş ciddi bir ifadeyle Savaş'ı izliyordu.
Sessiz ve derinden..
Hepinize merhaba arkadaşlar.
Nasılsınız?
Yeni bölüm biraz gecikti farkındayım ama olay örgüsünü bozmadan ilerlemem gerekiyor uzun uzun düşünmem gereken yerler oluyor bu yüzden aksamalar olabilir.
Çok şeyler var yazılacak keşke hemen o bölümlere gelsek diyorum..👀
Yorumlarda buluşuyoruz o zaman 👇🏻
Yeni bölümde görüşmek üzere 🤍🫂 |
0% |