Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. BÖLÜM: TUTSAK ✨

@lauraninnyiildizi

Merhaba, hoş geldin.

Nasılsın? İyi misin?

Umarım iyisindir.

Satırlarımın sana iyi gelmesi dileğiyle..

 

Benim için yıldıza basman ve yorum yapman çok hoşuma gider.

Lütfen emeğimi göz ardı etme olur mu?

Seviliyorsun <3

 

Herkesin düştüğü bir zaman olurdu elbet. Kimisi kolay kalkardı ayağa. Üstünü silkelenir, hiçbir şey olmamış gibi devam ederdi yoluna. Bazısı zor kalkardı ama en sonunda ayakları değerdi yere. Yalpalardı çoğu kez. Tam düşecek gibi kendini bıraktığında süzülürdü bulutlu gökteymişcesine. Düşecek sanırdı ama aksine yükselirdi kendisinden üste olan katmanlara.

 

Kimisi hiç kalkamazdı. Bocaladığı yerin üstünde yazı, kışı, sonbaharı, ilkbaharı geçirirdi. Orada ağlar orada gülerdi. Gözyaşı sulardı toprağını. Kuru otları çiçek bahçesine dönüştürünce inci taneleri, gerçekliğin farkına varıp doğrulurdu kendiliğinden.

 

Leyla, düştüğünde elinden tutan olmamıştı şu vakte kadar. Her bir zorluğu tek başına yüklenmekten acı eşiği büyüktü.

Hatalarını hoş karşılayan annesi arkasında duran babası olmayınca hep yarımdı, hep eksik, hep tamamlanamamış.

 

Arkalarında bıraktıkları yolları yanaklarından akan gözyaşlarıyla izliyordu. Tırnak kenarlarındaki etleri soymaktan, kanatmaktan vazgeçmiyordu inatla. Kendisinde değil gibiydi zaten. Köprüye varana kadar kurtulacağına dair bir umudu vardı azda olsa. Çıkışa ulaşana dek ümitle baktı geçip giden yollara. Ama ne gelen vardı ne giden. Arabanın arka camından boynu acıyla yanana kadar baktı hüzünü içine çekmiş gözleriyle.

 

Şimdi ise hayatını düşünüyordu. Bir film şeridi dolaşıyordu zihninde. Anılarıyla tekrar doluyordu gözleri. Kuruttuğu yanakları tekrar ıslanıyordu. Aşağı kayarken yakıyordu tenini. Kalbini yakan şey ise yıllardır mücadele ettiklerine karşı düşmesiydi. Onlara hizmete götürülüyordu ya en çok ağladığı buydu işte.

 

' Keşke kafama oracıkta sıksalardı da bunu yaşamasaydım ' diye geçirdi içinden. Arabanın hızını azaltma sesiyle kulağının uğuldamasını daha çok hissetti. Sanki beyninin bölmelerine dağılıyordu her bir uğultu.

 

Dikiz aynasından kendisini kaçıran adama doğru çevirdi bakışlarını. Karşıya odaklanan adam, yolların engebeli olması sebebiyle sağa sola sallanıyordu. Arabanın soğuğunu burnunun üşümesinden anladı Leyla. Sanki yol aldıkça hava daha çetin olmaya başlamıştı.

 

Duran araçtan adam indi önce, kapısını sertçe kapatması korkutmuştu doktoru. Camdan, kendisine zorluk çıkarıp duran kıza baktı Remzi. Bir an önce örgüte teslim edip başından def etmek istiyordu. Bela gibi atıp gitmişti arkadaşı. Bagajdan çuval ve kalın ipi eline aldı. Avcundan kaçırmamak için, kızı ellerinden bağlayacaktı. Çuval ise başı içindi. Eğer olurda ellerinden kurtulursa kaçacak yolları bulamasın bir ihtimal bulduğunda da yerini jandarmalara söylemesin diyeydi.

 

Kendisine doğru iple gelen adamı gören doktor korkuyla büyüttü gözlerini. Boğacak mıydı onu? Cesedini bu ormanlığa mı atacaktı? Belki yıllar sonra rastgele bulunurdu naaşı. O zaman bir mezarı olurdu.

 

Kapısını açmıştı adam. " İn aşağıya," olduğu yeri gösterdi.

 

Leyla geriye doğru kaydırdı bedenini. Elleri ona destek olup oturduğu koltuğu tutuyordu. Adamın bakışları, geriye hareket eden kıza kayınca bedeninin yarısını içeri sokup doktoru ayaklarından dışarıya çekti.

 

" Bırak beni!" hiç umursamıyordu ellerinde çırpınan kızı.

 

" Bırak beni! Götürme oraya. Burada al canımı alacaksan! Götürme.." sona doğru hakim olamamıştı gözyaşlarına. Halen kendisini dikkate almayan adam sardığı ipleri düğümlemekle uğraşıyordu.

 

" Para mı? Eğer paraysa derdin, gel anlaşalım."

 

Bunu duyduğuna çok gülmüş olmalı ki bir iki saniye doktora bakıp sırıttı. Daha çok dalga geçer ve acır gibi.

 

" Kurtuluşun yok artık doktor! Kabullen! Bize çalışacan bitti!" son düğümü de atıp sağlamlaştırmak için kendine çekti. Leyla hayal kırıklığı ile baktı sarmalanmış ellerine. Değil açabilmek hareket ettirmek bile çok zordu.

 

Yerdeki çuvalı alıp kızın kafasına geçirmeye çalıştığında bir iki adım geri yürüdü doktor. Sırtı arabanın açık kapısına çarptığında dengesini kaybedip yere düştü.

 

Tahammül edemezken nefesini dışarı üfleyen adam yerden kaldırdı doktoru. Kumaşından tuttuğu kolunu bıraktı itekler gibi. İşaret parmağını ona doğrultup " Bana bak doktor! Lider olmasaydı seni şuracıkta gebertirdim dua et o var!"

 

Leyla sinirle bağırdı. " Liderininde seninde Allah belanızı versin!"

 

Duyduğu şey karşısında kızı boğazından tutup sarsmaya başladı. " Canını almıyorsam liderimiz sayesinde."

 

" Canı veren de alan da Rabbimdir, sen sadece sebebi olabilirsin. Köpek!"

 

" Demek öyle doktor, bakalım seni dağda Rabbin mi kurtaracak görecez," dedi ve sırıttı. Sararmış ve düzensiz dişleri hemen dibindeydi doktorun.

 

Elindeki çuvalı başına geçirip iple kendine doğru çekti. İlerlememek için ayaklarını yerde sürüyen doktor, kafasını sağa sola çevirerek bunaltıcı bezi çıkartmaya çalışıyordu. Nefes alması çok zordu bunun altında. Gözleri görmediğinden ayağına değen taşlar yere takılmasına sebep oluyordu.

 

Hava kararmaya başlamıştı. Köpeklerin uzaktan uluma sesleri sarmıştı çevreyi. Leyla hızla çekilince dengesini sağlayamadığından yere düştü. Bunu umursamayan adam onu acımasızca sürüklüyordu. Yolların, uzun ve dikenli otlarla kaplı olmasından hep bedenine batıp canını yakıyordu.

 

Son bir güçle kendini ayağa kaldırdı. Dikenlerin bacağına sürtündüğünü hissederken uzaktan sesler duymaya başlamıştı. Konuşan insan sesleriyle, kafasını o tarafa çevirdi. Kalbinin atım hızının artmasını hissederek yutkundu.

 

" Hoş gelmişsan, bu kimdir?"

 

" Doktordur, lidere getirildi."

 

Leyla sakin kalmaya çalışarak yürüdü. " Geç bakalım doktor." kendisini itekleyen adamla bir yere girmişti. Kafasındaki çuvalın yukarı çekildiğini anladı. Yüzüne yapışan saç tellerini bağlı olan elleri ile indirmeye çalışırken getirildiği yere kaydı gözü.

 

Köşede, üzerine mavi örtü serilmiş bir tane sedye. Camları kırılmış ilaç dolabı, üzerinde ameliyat malzemeleri bulunan küçük bir tezgah. Çadırın içerisindeydi. Bakışları kendisini pis pis süzen Remzi'ye kaydı.

 

" Çok yakıştın buraya doktor," dudağının üstünde ince bıyığı vardı. Esmer, uzun biriydi.

 

" Seninde çok yakışacağın bir yer var. Türkiye Cumhuriyeti Adaletinde yargılanmak çok yakışır sana." dişlerini sıkarak söylediği cümlesinden sonra yumruğunu sıktı.

 

Cıkcıklayarak güldü " Seni aramaya bile gelmeyen cumhuriyetten mi bahsettin doktor?" karşısında kendisine öldürecek gibi bakan kızı izledi tepeden tırnağa.

 

" Biz her yerdeyiz. Ansızın ve daima geliriz. Öğretmediler mi sana bunu?"

 

Tekrar güldü ve küçümseyici bakışıyla derin nefes aldı " Doktor, baban var mı?"

 

Leyla, sorulan soruyla durdu öylece " Anan var mıdır?" kendisinden cevap ister gibi ellerini iki yana açarak eğildi.

 

" Tabi ki de yok," sanki çok hoşuna gitmiş gibi gülüşünü büyüttü. Doktor onu nefretle izliyordu gözleri dolmuştu.

 

" Ne anan var ne baban arayanın bile yok senin. Ölsen kimse ağlamaz ardından."

 

Leyla dik duruşunu bozmayarak cevap verdi " Vatan sağolsun. Vatanım yaşasın. Vatanı olan konuşsun." sona doğru tebessüm etti üste çıkar gibi.

 

Aldığı cevap karşısında az önceki gülüşü yok hale gelen adam doktora son bir bakış atıp çadırdan ayrıldı. İki tane teröristi çadırın önüne gözcü olarak koyup tembihledi " Dışarı asla çıkmasın kaçarsa sizden bilirim." dedi ve liderinin kaldığı odanın önüne geldi.

 

" Lider toplantıdadır sonra gel." kapıdaki adamın uyarısıyla birkaç adım geri yürüdü. Kafasını tamam der gibi sallayıp kaldığı çadıra yöneldi.

 

O sırada liderin odasında üç kişi vardı. Hepsinin ortak amacı yeni gelen teğmeni tuzağa düşürmekti. Haberci konumunda olan Cengiz, edindiği bilgileri liderinin dediği günlerde gelip anlatmak ile görevliydi.

 

Karakolda temizlik görevlisi olan bu adam örgütün yardımcı kollarındandı. Yıllardır o karakoldaydı. Kendisinden şüphelenmelerine sebebiyet vermeden her duyduğu haberi liderine getirirdi. Taptığı liderine. Onu peygamberi gibi görüyordu. Kendi inandıkları dinin peygamberiydi ona göre. Dediği her şeyi bu sebeple yapıyordu. Sadece Cengiz değildi. Bu örgütte olan herkes lideri, peygamberi olarak tanıyordu.

 

Bugün yeni biri vardı aralarında. O da liderin piyonuydu.

 

Kendilerine verilen görevler karşısında çok büyük servetler teklif ediliyordu onlara. Herkesin ayrı bir isteği vardı. Lider çevresindekileri eksik oldukları noktadan yakalardı. Onları ellerinde tutmanın yolu buydu.

 

" Bugün aramızda biri daha var," diyerek elini o kişiye çevirdi büyük kahkahasını içinde tutamayıp.

 

Gülerken o kişiye baktı gururla " Kendi elimde büyüyen askerim. Seninle gurur duyuyorum."

 

Aldığı övgü karşısında kafa sallamak ile yetindi " Emrinizdeyim." kelimesi döküldü dudaklarından.

 

" Cengiz" yandan baktığı yardımcısına işaret etti. " Benden sonra ikinci komutanın Baran'dır ha. Anladın?"

 

Gözleri parlayan yardımcı hevesle başını salladı " Hoş gelmişseniz Baran komutanım,"

 

Buna da kafa salladı yeni komutan. Onun bu görevdeki amacı farklıydı. Neden burada olduğunu lideri iyice beynine kazımıştı.

 

" Buradaki toplanma nedenimiz karakola yeni gelen teğmene kuracağımız büyük oyun sebeblidir." diye giriş yaptı lider. Ayağa kalktı ve oturdukları masanın çevresini dolaşmaya başladı ağır adımlarla.

 

" Komutanın hayatında olan en önemli kişiyi vakti geldiği zaman onun gözleri önünde öldürecez," ellerini birbirine bağladı.

 

" Komutanın, hayatındaki önemli kişi kim?" diye sordu Baran.

 

Lider yönünü Baran'a dönerek konuştu " Sevdiğidir."

 

Sonra derin nefes aldı " Sevdiği kadını ellerinden alacağız."

 

Yeni komutan dudağını büktü ve yeni sorusu için duruşunu dikleştirdi. " Neden annesi babası değilde sevdiğini hedef alıyoruz?" lider sırıttı.

 

" İntikamım onu emretti!" elinde döndürdüğü sarı boncuklu tesbihini sıkarak tekrar yerine oturdu.

 

" Sevdiği kadın dediniz. Kim peki? Bilginiz var mı?" her detayı öğrenmek istiyordu yeni komutan.

 

" Onu Cengiz, diyecek." koltuğunda geriye doğru yaslanan lider elindeki tesbihle yardımcısını gösterdi " Konuş Cengiz! Ne haber getirdin anlat bize?"

 

Cengiz, kafasını anladım der gibi sallayıp göz temasını lideriyle kurdu. " Sevdiği yoktur," dedi düz bir şekilde.

 

Kaşlarını çattı lider " Ne demek yoktur? Bulamadın mı yoksa?"

 

" Valla yoktur komutanım. Her bir eskere sordum yok dediler."

 

Lider elini yanağına götürüp kaşıdı " Evli değildir yani?" sorgulayıcı bir bakışla yardımcısını süzdü.

 

" Yok," hemen ekledi " Amma..." söylemekle söylememek arasında kalan Cengiz liderinin uyarısıyla bakışlarını ona çevirdi.

 

Baran ise ne söyleyeceği konusunda kaşlarını çatmış vaziyette bekliyordu.

 

" Amma ne?"

 

" Doktorla görürüm her defasında." lider devam etmesi için ona doğru eğildi sanki gizli bir mücevher bulmuş gibi açılmıştı gözleri.

 

" Geçen gün hastanede gördüm ikisini. Evlilik mevlilik diye konuşurlardı şüphem o ki teğmenin gönlü doktora kaymıştır." kendisine büyük bir gülüşle bakan lider aradığına yaklaşmanın sevincini yaşıyordu içinde.

 

" Güzel," diyerek koltuğuna yaslandı tekrar.

 

" Cengiz, gözün kulağın doktorla teğmende olsun her bir adımından haberdar ol!" diye uyardı.

 

Anladığını belirtir gibi kafasını salladı " Anladım komutanım,"

 

Lider elini gitmesi için gösterip ekledi " Tamam, şimdi git. Yarın akşama doğru tekrar gel."

 

" Tamam komutanım," diyip oturduğu sandalyeden ayaklandı ve kendisini süzen yeni komutanına selam verip çadırdan çıktı.

 

Yalnız kalan iki komutan bir süre sessiz kaldı.

 

Sessizliği bozan Baran gözlerini kısarak " Doktoru mu öldüreceksiniz?" dedi.

 

" Teğmenin onu sevdiğinden emin olduğum gün öldürecem!"

 

" Neden kendisini değilde sevdiğini öldürüyorsunuz?"

 

Lider cebinden daima sakladığı resmini çıkardı " İşte bunun için!"

 

Gözleri masaya bırakılan resimde gezdi " Bu kim?"

 

" Sevdiğimdi."

 

" Öldü mü?"

 

" Teğmen öldürdü! Kopardı onu benden!" sinirinden ayağa fırlamıştı yeniden.

 

Baran sadece bakmakla yetindi. Kendi sevdiğini öldürdüğü için intikamını teğmenin sevdiğini öldürerek alacaktı.

 

" Bende onun sevdiğini alacam. Koparacam ondan. Gözünün önünde gebertecem." bunları söylerken yaşıyor gibiydi.

 

Yeni komutanın sandalyesi hizasına gelince durdu " O ölünce kendi ölmüş gibi olacak zaten. Her gün bir daha ölecek. Sevdiğinin gözünün önünde can verdiğini ömrü boyunca unutamayacak!"

 

" Peki ya şimdi?" dedi Baran.

 

" Şimdi..." bir süre düşünen lider yönünü kendisini izleyen askerine döndü.

 

" Şimdi Cengiz, doktorla teğmeni izleyecek. Aralarında neler olduğunu ne yapıp edip öğrenecek ve gün gün bana haber edecek. Teğmenin doktoru sevdiğinden emin olduğum zaman onu kendi ellerimle eceline yollayacam." sona doğru zevk alır gibi gülmüştü.

 

" Peki ya sonra?" dedi Baran.

 

Lider ellerini iki yana açarak gülmesini daha çok büyüttü hatta kahkahaya çevirdi. " Teğmen acısından geberecek hatta mesleği bile bırakır. Bizde bir Türk askerinden kurtulmuş oluruz."

 

Baran da hafif sırıtarak önlerinde açık olan haritaya bakıp " Planınıza sadık kalacağım efendim," dedi. Lider onu tebrik edercesine omzuna vurdu ve gururla çenesini havaya dikti.

 

💫

 

Buraya getirildiğinden beri gözüne bir gram uyku girmeyen doktor, oturduğu beyaz plastik sandalyeden çadırın hareket eden kısmına baktı. İçeri biri girmişti.

 

" Sana getirdim doktor," elinde metal tepsiyle ayakta dikilen Remzi doktora baktı.

 

Leyla'nın iğrenir gibi olan bakışları adamın elindeki tepside dolandı. " İstemiyorum." dedi sesi sert çıkmıştı.

 

" Açlıktan bayılırsın sonra ye işte," deyip tepsiyi doktorun dizlerinin üzerine bıraktı.

 

Leyla dizlerine bırakılan tepsiyi görmesiyle sinirlerine hakim olamayıp yere fırlattı hızla. Birkaç adım geriye çekilmişti adam.

 

" Ne yaptın lan?!" öfkeli bakışları yerde gezdi.

 

" Sana istemiyorum dedim! Sizin erzağınızın boğazımdan geçmesi yerine ölürüm daha iyi."

 

" Ulan.." diye elini vurmak için kaldırdığında kapıdaki gözcü içeri girdi. İkisi de gelen kişiye döndü.

 

" Komutanımız doktoru ister. Ağrısı artmıştır."

 

Elini indiren Remzi, doktora döndü ve kaşlarını çattı.

 

" Tamam götürüyorum dışarı çık!" diyerek dışarıyı işaret etti.

 

Doktoru kolundan tutmaya yeltendiğinde geriye doğru hamle yapan Leyla, saçlarından tutulmasıyla çığlık attı.

 

" Bana bak doktor! Sabrımı sınama seni şurada gebertirim!"

 

Leyla dibinde olan adamın nefesini yüzünde hissetmişti. Tüyleri diken diken olduğunda gözlerini yumdu sımsıkı.

 

Dişlerini sıkarak " Öldür...Burada tutsak edilmektense öldür beni daha iyi." dedi.

 

Remzi cebinden çıkardığı resmi doktora doğru tuttu. Ninesiydi.

 

" Bak! Bak şu resme! Geberteyim mi lan bu kadını?!"

 

Leyla şaşkınlıktan açılmış gözleriyle yutkundu. Nereden bulmuştu ailesini?

 

" Sen? Nereden?" devamını getiremedi doktor. Artık dayanacak gücü kalmamıştı.

 

" Dediklerimi iyi dinle doktor! Ben ne dersem onu yapacan! Yoksa boğazından gider." diyerek resmi işaret etti.

 

Leyla yanağına damlayan gözyaşlarını tutamıyordu. Kendisine her şeyi yapılabilirdi ama ninesi onun bu hayattaki

 

tek sığınağıydı. Ona bir şey olmasına dayanamazdı asla.

 

" Anladın mı?" dedi kolunu sarsarak.

 

Leyla kafasını salladı usul usul.

 

" Şimdi seni lidere götürecem onu tedavi edecen anladın?" dedi tekrar.

 

Leyla kızaran gözlerini karşısındakine dikerek derin nefes aldı " Allah belanı versin!" dedi.

 

Remzi alay eder gibi güldü ve doktoru liderin yanına getirdi. Birkaç ekipmanı yanlarına alarak odaya girdiler. Leyla etrafı izledi korktuğunu gizlemeye çalışarak.

 

Sırtını açan bir adam gördü karşısında. Lider dedikleri bu adam mıydı? Hazırlanmasına yardımcı olan kadın, doktora baktı göz ucuyla. Memnun olmayan bakışlarla süzdü tepeden tırnağa. Leyla rahatsız hissetmişti kendini.

 

" Hazır," dedi kadın terörist. Remzi kafa sallayarak doktoru kolundan çekiştirdi. Kafasıyla sırtında bulunan yarayı işaret etti.

 

Leyla çantadaki batikonu gazlı beze döktü ve kendisini izleyenlere baktı. Heyecanlanmıştı.

 

Batikonu yara etrafında gezdirip temizledi. İçi iltihap dolmuştu. Onu boşaltmak için bistüriyi eline aldı. Remzi anında müdahale ederek bileğinden kavradı sertçe.

 

" İltihabı boşaltmam gerekiyor." dedi Leyla. Elindeki bistüriyle kalakalmıştı.

 

Kaşlarını çatan adam, kadın teröriste baktı.

 

" Bırak doktor ne gerekiyorsa yapsın! Yeter ki beni bu acıdan kurtarsın!" diyen liderle sıktığı bileği gevşetti adam.

 

Leyla elini kendine çekip yaraya döndü. Gerekli müdahaleleri yapıp üzerini kapattı temizce. İşin ucunda ninesi olmasaydı değil bu adamı tedavi etmek ilaç bile vermezdi kendisine.

 

Eldivenlerini çıkartan Leyla gömleğini düzelten adama baktı nefretle.

 

Lider yönünü doktora doğru dönüp kısık bakışlarla izledi onu. Her bir zerresini zihnine kaydetmek istercesine süzdü. Yüzünde memnun olduğunu gösteren sırıtış vardı.

 

Doktor, lider denilen adamın kendisini izlediğini fark ettiğinde afalladı. Daha fazla burada kalmak istemiyordu.

 

Kafasını önüne eğip " Bitti," dedi kısaca.

 

Lider sırıtmasını artırarak ellerini arkadan bağladı ve omuzlarını geriye doğru çekti.

 

" Gidebilirsin doktor,"

 

Leyla hiçbir şey demeden dışarı koştu. Remzi liderine selam verip hızla peşinden çıktı.

 

Lider yanında bekleyen kadına doğru dönerek elini omzuna koydu " Akşama, doktoru bana hazırlayın." deyip kemerini düzeltti.

 

Kaldığı çadıra geri giren doktor saçlarını parmaklarından geçirdi dolu gözleriyle. Peşinden hemen Remzi girmişti.

 

" Ne var?" diye bağırdı doktor.

 

Bu sinire anlam veremeyen adam kaşlarını çatıp bekledi " İyi iş çıkardın afferin. Böyle böyle alışacan buraya."

 

Leyla duyduklarına inanamaz gibi derin nefes aldı. Gözlerini sımsıkı yumdu. Rüya olmasını diliyordu. Her şeyin bir rüya olmasını istiyordu.

 

" Defol git!" diyerek adamı göğsünden sertçe ittirdi.

 

Bileklerini tuttuğu gibi doktoru kendisine çekti. Yüzünü yüzüne yaklaştırarak sessizce fısıldadı " Sinirlenince bir başka güzel oluyon doktor!" saçlarına doğru derin nefes alıp gözlerini yumdu.

 

Leyla, kocaman olmuş gözleriyle karşısındaki adama baktı. Sinirden tüm vücudu titriyordu. Boğulacak gibi oldu adeta. Bileğini ondan kurtarıp büyük bir tokadı geçirmişti suratına.

 

Kafası yana doğru dönen adam zevk alır gibi sırıttı. Dudaklarını büzüp ıslık çaldı gülerken.

Leyla yaşla dolmuş gözlerini kırpıştırarak nefesini dışarı üfledi yavaş yavaş.

 

Çadıra giren kişi doktoru görebileceği hizaya doğru yürüdü " Benimle geliyorsun. Yürü," diyerek yanını gösterdi.

 

Leyla anlamaz gibi kadına baktı. Kaşlarını çatan Remzi hemen sordu " Lidere bir saygısızlık mı etti?"

 

Kadın kötü bir gülüşle doktora baktı " Aksine, çok memnun kaldı. Geceyi onunla geçirecek."

 

Leyla duyduğuna inanamazca donakaldı. Bu söylenilen de ne demek oluyordu? Hayal kırıklığına uğrayan adam doktora baktı son bir defa, kendinden geçmiş gibiydi. Ayaklarının kendisini taşıyamadığını hisseti doktor. Öylece yere bakıyordu.

 

" Hadi talih kuşu kondu şanslıymışsın. Herkesin başına gelmez bu fırsat." deyip güldü kadın terörist.

 

Leyla duyduğu son sözlerle kadına baktı öldürecek gibi " Hayır! İstemiyorum anladın mı? Bunu yapmayacağım!"

 

Kadın, doktoru alaya alır gibi süzdü " Peygamberimizle birlikte oluyosun kızım. Tanrıça olacaksın. İyi bir şey yapacaksın," dedi sanki çok normal bir durummuş gibi.

 

Leyla kafasını hızla hayır der gibi salladı " Sapıksınız siz!" diye bağırdı. Artık istemsiz akıyordu gözyaşları.

Kadın tahammül edemez gibi dışarıdaki gözcüleri çağırttı ve Leyla'yı hazırlanma odasına götürmeleri için emir verdi.

 

💫

 

Leyla saçları taranırken öylece bırakmıştı kendini. Sadece ağlıyordu. Daha kötüsü olamaz derken hep daha felaketi başına geliyordu. Kimse bulamamıştı izini. Kim bilir hangi dağda esir düşmüştü.

 

" Azıcık sevin bugün en mutlu olacağın gün,"

 

Kendisine gülümseyerek bakan kıza çevirdi bakışlarını. Eline geçen boyayı alabildiğince sürmüştü yüzüne.

 

" Bugün benim öldüğüm gün," dedi doktor dizlerini karnına doğru çekerek. Tüllü uzun bir kıyafet giydirmişlerdi zorla.

 

" Aaa yapma böyle. O çok önemli biri," diyen kız doktorun yaş akan yanağını sildi. Leyla kafasını yana çevirip yüzünü ondan uzaklaştırdı.

 

" Yardım et bana. Yalvarırım. Sende bir kadınsın anla beni lütfen," deyince, kız kaşlarını çatıp ayağa kalktı.

 

" Sen kafayı yemişsin! Önderimize karşı gelemem."

 

Leyla yutkundu yavaşça.

 

Kendisini götürmek için gelen adamların ayak seslerini duyan doktor oturduğu yerden doğruldu ve bir iki adım ilerledi. Avuçları uzun elbisesini tutuyordu sımsıkı.

 

" Önderimiz kızı ister," diye konuştu uzun boylu olanı.

 

Leyla kafasını sağa sola sallayarak bağırdı " Beni götüremezsiniz! Defolun! " yerde olan cam tabakları fırlattı. Onların afallamasından yararlanıp çıkış sandığı aralığa doğru koştu belki bir ümit çıkabilirdi bu cehennemden.

 

Arkasına bakmadan koşuyordu ki ön koridordan çıkan teröristlerle ne yapacağını bilemedi. Bir labirent içine düşmüştü sanki. Hemen sağ koridora girdi geniş bir avluya açılıyordu.

 

Oradan da teröristler fırlamıştı, geriye doğru koşmaya yeltendiğinde kendisine silah doğrultan teröristle karşılaştı. Nefes nefese kaldığından göğsü hızla inip kalkıyordu. Köşeye sıkışmıştı, geriye adımladı ağır ağır. Korku ve heyecandan ayakları dolanmıştı birbirine.

 

Terörist onu kolundan tutup liderin kendisini beklediği odaya fırlatarak geri çekildi. Üzerine kilitlemişlerdi kapıyı. Leyla, bulunduğu odaya baktı korkarak.

 

Büyük bir yatağı tüllerle süslemişlerdi. Önüne koydukları masanın üzeri her çeşit meyveyle donatılmıştı.

 

Ayağa kalkıp yürüdü. Odanın her bir zerresi midesini bulandırıyordu. Kapı kilidinin sesi tüm odayı sardı.

 

Ürkerek girişi izledi gözleri. Lider ağır adımlarla odaya gelmişti. Karşısında gördüğü doktora büyük bir gülümseme ile yürüdü. Leyla, olduğu yere çivilenmiş gibi kaldı adeta. Yaklaşan adamı izliyordu dolu gözleriyle. Korkusundan nefes alıp verme sıklığı artmıştı.

 

" Korkma," dedi lider. Eli saçlarına doğru uzanınca doktor hemen geriye çekildi.

 

Kaşlarını çatan adam elini indirdi " Doktor..." diyerek ona bir adım attı.

 

" Çok güzelsin.." dediğinde elini ona uzattı. Leyla adamın eline bakarak kaşlarını çattı. Kendisini hevesle inceleyen bu adamı öldürmek istiyordu.

 

" Gel, kadınım ol. Buradaki tüm kadınların üstü yaparım seni."

 

Midesinden yukarı doğru yol alan kusma refleksini sertçe yutkunarak bastırdı doktor.

 

" Ölürüm de olmam!" diye bağırdı. Sinirlenmeye başlayan adam sakin kaldı ve bir adım daha attı. Gidecek alanı kalmamıştı doktorun. Leyla sırtını değdiği duvara yapışarak kendini korumaya almaya çalıştı.

 

O, ağır adımlarla devam ediyordu yürümeye. Gözlerini sımsıkı yuman doktor derin nefes alıp vererek bu andan kurtulmak istedi.

 

'Keşke bir kurtarıcım olsa' diye fısıladı kendi kendine.

 

'Keşke olsa,'

 

💫💫

 

Bölümü beğendin mi?

 

Eğer beğendiysen 🌟 basmayı unutma lütfen.

Düşüncelerin benim için kıymetli yorumlarda seni bekliyor olacağım.

 

Loading...
0%