Yeni Üyelik
7.
Bölüm

6. BÖLÜM: GEÇİT ✨

@lauraninnyiildizi

Merhaba, hoş geldin.

Nasılsın? İyi misin?

Umarım iyisindir.

Satırlarımın sana iyi gelmesi dileğiyle..

 

Benim için yıldıza basman ve yorum yapman çok hoşuma gider.

Lütfen emeğimi göz ardı etme olur mu?

Seviliyorsun <3

 

 

1 GÜN ÖNCE

 

Gündüzü gece gecesi gündüz olmuştu komutanın. Odasında bulunan camdan dışarıyı izliyordu. Hastane bahçesinde dolanıyordu gözleri ve onunla birlikte anıları.

 

Leyla ile olan anıları..

 

Derin nefes alıp yüzünü avuçlarına yerleştirip gözlerini yumdu. Bu geçirdiği günler öyle zorluyordu ki onu epeyce yorgundu. Ne uyku uyuyabiliyor, ne yemek yiyebiliyordu. Aldığı nefes bile ağır geliyordu ciğerlerine. Onu oradan kurtaramadığı her saat mesleğine verdiği sözden utanıyordu.

 

Onu o pisliklerin eline bıraktığı için içi kan ağlıyordu. Kollarını birbirine bağlayıp sırtını duvara yasladı. Neyseki kurduğu kusursuz planı ile kurtaracaktı onu o pis ellerden.

 

" Az daha sabret, bırakmam seni onlara." diye fısıldadı sanki o duyacakmış gibi

 

Kapısı çalınınca kafasını o tarafa çevirdi. Arda'ydı gelen.

 

" Bir şey mi oldu?" dedi Ulaş yavaşça.

 

Arda kapıyı aralık bırakarak birkaç adımla içeri girdi. " Komutanım. Albay Sancar, toplantı odasında bekliyor bizleri."

 

Teğmen kafa sallayarak kollarını aşağı indirdi ve masadaki telefonunu alarak dışarı çıktı. Peşinden Arda içeri girmişti.

 

Albaya selam veren teğmen açık olan bilgisayarın önüne geçti. Operasyonun pürüssüz olması için son defa üzerinden geçeceklerdi.

 

Söze Albay Sancar başladı " Köyümüzün doktoru olan Leyla Hanım'ın başına gelen bu olaydan oldukça üzüntü duyduğumuzu belirterek konuşmama başlamak istiyorum."

 

İfadesiz bir yüz ile onu dinliyordu teğmen.

 

" Merkez üstümüzün hızlı proglamlanması ile operasyona katılacak askerlerimizi titizlikle seçtik. Burada bulunduğunuz ve göreve katılım sağladığınız için Doktor Leyla Hanım adına teşekkür ediyoruz." ellerini birbirine bağlayan albay etrafı izledi.

 

" Teğmen Ulaş Çakır'ın kurmuş olduğu pürüzsüz operasyon planı için kendisine teşekkürü borç biliriz."

 

Ulaş kafa sallayarak öne adımladı " Görevim neyse onu yaptım komutanım."

 

" Gerçekten, eski görev yerinden gelen övgüler kadar varmışsın. Tebrik ederim." diyerek teğmenin sırtını sıvazladı destek verircesine.

 

" Sağ olun komutanım." diyerek duruşta bekledi teğmen.

 

" Şimdi sözü teğmene bırakıyorum," diyen albay yerine geçti ve dikkatle dinlemeye başladı.

 

" Biliyorsunuz ki..." başladığı cümlesini derin nefes alarak kesti teğmen. Ardından ekledi " Köyümüzün vefakar doktoru olan Leyla Demir dün teröristlerce esir alındı."

 

" Onu kurtarmamız için aracı olacak terörist kendi yaşamına son verince yeni bir plan kurduk."

 

Teğmen eline aldığı telefonu onu dinleyenlere gösterdi.

 

" Teröristin telefonu elimizdeydi. İşte şuan elimde görmüş olduğunuz telefon. Dün akşam altı sularında bu telefona gelen mesajla anladık ki dağdakiler adamlarının öldüklerini bilmiyorlar."

 

Önündeki sunum masasından köyün genel haritasını açtı Ulaş.

 

" Bu bizim için çok büyük bir fırsattı. Çünkü kendisinden kampın bulunduğu yere yasaklı madde getirmesi isteniyordu."

 

Ulaş bilgisayardan mesajların ekran görüntüsünü açtı.

 

" Bizler, ölen terörist ağzından gelen mesaja karşılık vererek planımızı kurmaya başladık. Yasaklı maddeyi akşam yedi sularında ellerine ulaştaracağımızı söyledik ve karşı taraf bunu kabul etti,"

 

Ulaş bilgisayarı kapatıp öne doğru adımladı.

 

" Artık operasyon için hazırlanma vaktidir. Gerekli kıyafetlerinizi giyerek benden ve albayımızdan gelecek görevlendirmeyi bekleyin. Çıkabilirsiniz,"

 

Toplantı salonundan çıkan askerler hazırlanmaya başladılar. Göreve başlamaya az kalmıştı.

 

 

Evinde ayaklarını uzatarak elmasını yiyen Cengiz, haber kanallarını izliyordu. Birden son dakika diyerek olaya giren spikerle çiğnemesini yavaşlattı ve dikkatini ona verdi.

 

" Doktor Leyla Demir, dün akşam saatlerinde teröristler tarafından kaçırıldığını haber bültenimizde sizlere sunmuştuk."

 

Ekrana Leyla'nın fotoğrafı verilince Cengiz gözlerini kocaman açıp yutkundu. Boğazına takılan elma ile sık sık öksürdü ve eliyle ekranı gösterdi. " Ula..Ula bu teğmenin doktoru değil midir? He vallah odur. E örgütteyse planı nasıl işleyecez? Yok olmaz olamaz. Eğer plan giderse önder beni diri diri gömer."

 

Hızla ayağa kalkıp masadaki telefonunu eline aldı. " Hemen önderimizi arayacam."

 

Hızla örgüte ait numarayı çevirdi.

 

 

Teröristlerin kilit noktası olan köprüdeydi kurtarma timi. Her biri plana uygun şekilde ve durmaları gereken yere yerleştirilmişti. Askerlerin bir kısmı köprüyü gören tepenin arkasına diğer kısmı ise köprü yakınlarında bekliyordu. Bugün terör örgütünün olduğu kampa baskın yapılacaktı.

 

Ulaş karşı tarafta bekleyen Arda'ya işaret vererek plana başlayacağını anlattı. Arda elini tamam anlamında sallayıp geriye doğru çekildi. Hepsi tetiktelerdi.

 

Ulaş elindeki telefondan numarayı tuşladı. Üçüncü çalışta açmıştı karşıdaki.

 

" Ne var ne oldu?"

 

Teğmen sesini kalınlaştırarak konuştu. " Mallar ile geldim."

 

" Ee?"

 

" Arabam ağrızalanmıştır. Köprünün orada kaldım. Acele birini gönder getirek birlikte."

 

Telefondaki adam sinirle bağırdı " Bir işi de kendin yap be adam!"

 

Teğmen sakinliğini bozmadan ekledi " Biraz daha burada kalıp askerlere yakalanmamı istenmiyorsan çabuk gelirsin."

 

Adamın sinirli nefes alışı duyuluyordu " Bekle, gönderecem birini." diyerek telefonu kapattı.

 

Ulaş telefonu cebine atıp kulağındaki dinleyiciye konuştu.

 

" Sancar Albay'ım birinci aşama tamamlandı."

 

Kulağından telsiz sesini duydu teğmen. " Tamam Ulaş, sizi duyuyor ve izliyoruz. Herhangi aksilikte müdahale edeceğiz." dedi albay. Onlar karakolda kalmışlardı. Planı uzaktan yönetenlerdi.

 

Teğmen Arda'ya konuştu " Beklemede kalın ve sakın plan dışı harekette bulunmayın!"

 

" Duyduk komutanım."

 

 

Remzi telefonu kapatıp sinirle soludu.

 

" Bir boku da kendin hallet." diye söylenip kaldığı çadırından dışarı çıktı. Etrafına bakarken birbirine karışmış sakalını kaşıyordu. Malları almak için adam seçecekti.

 

" Sen," dedi çadırın yanında duran teröriste.

 

" Komutanım.."

 

" Köprü girişinde mallar vardır. Onu git getir kimseye görünmeden." diye omzunu sıvazladı teröristin.

 

" Tamam komutanım.." hemen görevini kabul eden terörist köprüye doğru koştu.

 

Telefonu tekrar çalan Remzi, sinirlendi. " Gönderdik adamı çatlama!"

 

Arayanı arkadaşı sanmıştı ama o değildi. Cengiz aramıştı.

 

" Remzi hemen lidere götür telefonu!" dedi nefes nefese.

 

Kaşlarını çatan Remzi anlamıştı arkadaşı olmadığını " Cengiz sen misin ula?"

 

" Benim. Lidere götür telefonu acele de."

 

" Götüremem ne söyleyeceksen yarın söyle."

 

Cengiz heyecanla bağırdı " Ne demek götüremem? Çok önemli diyorum."

 

Remzi liderin gerdeğe girdiği odaya baktı " Lider, halvettedir. Şimdi rahatsız edemem."

 

Cengiz afalladı " Ne? Hal..halvette mi?" içinden doktor olmamasını umdu.

 

" He halvette. Yeni gelen doktorla. Hem sen niye şaşırdın ki bu kadar sanki bilmiyorsun lideri?"

 

Kaynar suları başından dökülür gibi hisetti Cengiz.

 

" Remzi sen yinede götür acele et soru sorma!"

 

Remzi omuz silkip konuştu " İyi o zaman benden günah gitti. İş üstünde rahatsız ettiğin için kızacak olursa seni söylerim haberin ola."

 

Remzi telefonu kapatmadan odanın önüne geldi. İki tane gözcü bekliyordu.

 

" Lidere çok mühim telefon gelmiştir. Ölüm kalım meselesiymiş."

 

Gözcüler birbirine bakarak ne yapacaklarını sorguladılar. Ötekisi işaret ederek içeri girmesini söyledi. Kapıyı tıklatıp içeri girdiler.

 

 

" Allah'ım yalvarırım bu pisliğe bırakma beni," diye fısıldadı doktor. Halen duvara yapışmış vaziyetteydi. Gözlerini sımsıkı yummuş öylece olacakları bekliyordu.

 

" Korkma.." dedi lider. Tam ona dokunmak için elini uzatmıştı ki kapıdaki gözcü içeri girdi.

 

" Efendim..."

 

Leyla hemen gözlerini açtı ve etrafına baktı. Biri gelmişti.

 

" Sen nasıl böyle giriyorsun destursuz? Böyle bir anda rahatsız etmemen gerektiğini bilmiyor musun?" diye bağırdı. Leyla daha çok korkmuştu. Dizleri üstüne düştü.

 

" Efendim...affedin. Remzi komutan kapıdadır. Ölüm kalım meselesi diye acele ettirdi."

 

Lider kaşlarını çattı ve doktora baktı. Kendisine öldürecek gibi bakıyordu.

 

" Götürün şunu, keyfim kaçtı bugün."

 

" Emredersiniz efendim."

 

Gözcü Leyla'yı saklandığı aradan çıkararak yanına çekti.

 

" Bırak beni!" diye kendini kurtarmaya çalışıyordu doktor.

 

" Doktor!" Liderin bağırması doktoru susturmuştu. İki adımda yanına geldi ve yanağını sıktı.

 

" Sen benim kadınımsın anladın mı?" gözleri kocaman olmuş bir halde kendisinden korkan kıza bakıyordu.

 

Leyla başını hızla sağa çevirdi ve bu iğrenç adamın parmakları arasında tutulmaktan kurtardı kendini. " Ben senin hiçbir şeyin değilim. Olmam! Sen kendin gibi pisliklere layıksın!"

 

Yüzüne yediği tokatla saçları yana savruldu. " Sen ve buradaki herkes! Hepiniz benim malımsınız anladın mı?" bağırması kapıdan dışarıdaki çadırlara kadar gitmişti liderin.

 

" Götürün," diyerek eliyle dışarıyı gösterdi.

 

Leyla gözcü ile dışarı çıkarken karşısında kendisine bakan Remzi'yi gördü. Afallamış ve üzgün görünüyordu.

 

Leyla suratına tükürdü hemen " Her şey senin yüzünden oldu. Allah belanı versin!" dedi ve gözyaşlarına hakim olamadı.

 

Kafasını önüne eğen adam bir kelam bile edemeden bekledi öylece. " Götürün," dedi sadece.

 

Leyla gözcü ile bilmediği yere götürülürken ağlamaya devam ediyordu. Dayancak gücü kalmamıştı.

 

" Nereye götürüyorsunuz beni?" dedi dermansızca. Hâli kalmamıştı artık.

 

" Cariyelerin kaldığı odaya."

 

Leyla sinirle nefes aldı " Ben cariye değilim!"

 

Adam onu umursamadan yürümeye devam etti " Lider yarın tekrar çağırır seni merak etme."

 

Duyduğu karşısında yeniden kalbi hızlı atmaya başlamıştı. " Tuvalate gitmem gerekiyor,"

 

" Olmaz,"

 

Leyla durup kollarını iki yana açtı " Ne demek olmaz? Altıma mı edeyim?"

 

Adam ondan şüphelenir gibi izledi " İyi şu köşede var bir tane gir hallet. Sonra hemen yanıma gel. Sakın kaçmayı aklından bile geçirme."

 

Doktor hızla gösterdiği yere koştu. İçeri girer girmez dizleri üzerine çöküp ağlamaya başladı.

 

Ağladıkça nefes alıyordu ve yetmiyordu ona. Psikolojisi alt üst olmuştu. Bugün kurtulabilmişti. Peki yarın? O zaman kim kurtaracaktı kendisini?

 

" Allah'ım ben ne yapacağım?" saçlarını parmakları arasından geçirdi ve hıçkırdı.

 

Kaçacaktı. Ne pahasına olsun gidecekti buradan.

 

Lavabonun tahta kapısını ses çıkarmadan ittirdi doktor. Kendisini bekleyen gözcü arkadaşıyla konuşuyordu. Bu fırsatı değerlendirip diğer koridora koştu. Işığı açık kalmış odayı farketti. Hemen oraya girdi.

 

Kalbi ağzında atıyordu. Burası erzakların olduğu yerdi. Hemen çevresini gezdi. Belki kaçacak bir yer bulabilirdi.

 

Adımları hızla giderken ayağı bir yere takıldı ve yere düştü. Sert düştüğünden dizi ağrıyordu şimdi bunu umursayamazdı. Tek amacı bu lanet yerden kurtulmaktı.

 

Ayağı düştüğü yerde gezince demir bir aparat olduğunu hissetti. Hemen eliyle halıyı kendine doğru çekti. Gözleri mutluluktan ışıldamıştı adeta.

 

Bir geçit vardı. Eğer tahtayı kaldırabilirse kaçış yeri olabilirdi burası. Hemen eğilip demir kulpu kendine doğru çekti. Tahta hafif ses çıkararak üste doğru açıldı. Leyla kafasını içeriye eğip baktı. Karanlıktan başka bir şey gözükmüyordu. Duvarda asılı olan gaz lambalarından bir tanesini yanına alıp aşağı inen merdivenleri geçti hızlıca. Tahta kapıyı üzerine çekmeyi unutmadı. Tünel gibi bir yerdi burası.

 

" Allah'ım çok teşekkür ederim," duygulanmıştı.

 

Hemen etrafa bakıp ileriye doğru koştu.

 

 

Kendisine doğru gelen teröristle duruşunu dikleştirdi teğmen. Oyuna gelmişlerdi demek.

 

Kulağındaki dinleyiciden albay konuştu " Dikkatli olun. Terörist yaklaşıyor,"

 

Teğmen yumruğunu sıkarak yanında dikilen adamı izledi gözünün altından.

 

" Mallar nerededir?"

 

Ulaş arabanın arkasını işaret edip oraya yöneldi. Terörist kendisiyle geliyordu.

 

Bagajı açtığında iki büyük koliyi gördü adam. Almak için eğildiği anda bagaj kapısını hızla kapattı teğmen.

 

Bagaj kapısı arasında kalan adam acıyla bağırdı. " Aaah! Ne yaparsın!"

 

Teğmen hırsını almak istediğinden kapağı biraz daha bastırdı. Aklına Leyla'ya yaptıkları şeyler geldiğinde çıldıracak gibi oldu.

 

" Ulaş kendine gel! O adam bize lazım! Bırak onu hemen!" albayın sinirli sesini duyduğunda kendine geldi. Teröristin elindeki silahı tekme atarak yere düşürdü ve kapağı kaldırdı.

 

Acıdan iki büklüm olmuş adamı boynundan arabaya yasladı teğmen. Dişleri arasından konuştu " Doktor kampta mı?"

 

Cevap alamadığında cebindeki çakıyı boynuna dayadı, sivri ucu etine girmek üzereydi.

 

" Aaa! Yapma elini ayağını öpeyim," sık sık nefes alıyordu.

 

" Sana bir soru sordum! Doktor kampta mı?"

 

Hızla kafasını salladı " E...evet kampta,"

 

" Örgütün yerini taşından toprağına kadar söyleyeceksin! Eğer bir hata yaparsan canlı canlı hadım ederim seni!" Ulaş'ın bağırışı kayalıklarda yankı yapmıştı.

 

Kampın yerini iyice öğrenen teğmen teröristin kıyafetlerini giydi. Bu onu fark etmemelerini sağlayacaktı. Ağzını örtüyle sararken iple bağlanmış teröriste döndü.

 

" Eğer bir hata yaptıysan canlı canlı ayılara yem ederim seni,"

 

Adam korkudan kafa sallayıp " Doğru ye...yemin ederim."

 

" İtin yeminine güvenmem ben!" dedi Ulaş.

 

Arda, Ulaş'a dönüp " Gözünüz arka kalmasın komutanım. Bir emrinize bakar yapmamız." dedi ciddiyetini koruyarak.

 

Ulaş kulağındaki kulaklığı düzenleyip konuştu " Kampa girmeye hazırım. Bir kısım askerim benimle birlikte olacaklar. Yukarıdan benim uyarımı bekleyecekler. Biz çatışmaya başladığımızda dağdakiler mecbur köprü tarafına kaçacaktırlar. Sayıları epey azmış. Terörist öyle söyledi. Aşağı kaçanları da Arda komutasındaki askerlerim karşılayacak."

 

" Dikkatli olun." dedi tekrar albay.

 

Ulaş tekrar teröriste döndü ve yanına eğildi " Başka bir yer var mı? Girdiğiniz çıktığınız? Tünel gibi,"

 

Terörist sustuğunda Arda sert bir yumruk attı suratına " Konuş lan piç!"

 

Ağzına dolan kanı tüküren adam kekeledi " Va..var erzak odasına açılan bir geçit var."

 

" Nerede?"

 

" Kayalıkların sağında,"

 

Ulaş kafa sallayıp biraz uzaklaştı ve Arda'yı yanına çağırdı.

 

" Dikkat edin. Elinizden kaçırmayın sakın!"

 

" Tamam komutanım." Arda hemen ekledi " Komutanım? Tünelden mi geçeceksiniz?"

 

Ulaş karşıyı izliyordu " Evet, çatışma çıkmadan Leyla'yı tünelden yollayacağım. Çatışma ortasında kalıp korkmasını istemiyorum. Yeterince psikolojisi harap oldu."

 

" Anladım komutanım çok iyi düşünmüşsünüz,"

 

 

Leyla soluklanmak için köşede bekledi kısa bir süre.

 

Sık sık arkasına bakıyordu. Tünelin çıkışına bir türlü varamamıştı. Alnında biriken terleri koluna silip nefesini düzene sokmaya çabaladı.

 

Biraz daha iyi olduğunda yürümeye devam etti. Işığı ileriye doğru tutuyordu. Yolu çok az görebildiğinden yürümekte onun için zorlaşıyordu.

 

Karşısında ağzı sarmalanmış elinde uzun silahla biri bekliyordu. Leyla gördüğü silüet ile donakaldı. Geri geri yürüyordu ayakları. Tekrar mı yakalanmıştı?

 

Yüzündeki bezi aşağı indirince onu görmüştü..

 

Hayal olduğunu düşündü.

 

Günlerin verdiği yorgunlukla halisilasyon görüyordu.

 

" Sen.." diye fısıldadı sadece.

 

" Sen geldin.." gözyaşları yanağından kaymaya başlamıştı.

 

" Geldim Leyla. Senin için geldim. Seni kurtarmak için geldim." duydukları sanki onu bulutların üzerine çıkarıyordu.

 

" Rüyada mıyım?" gözleri hala onu izliyordu.

 

" Seni gördüğüm her an bende rüyada gibiyim," diyen adama doğru koştu ve sıkıca sarıldı. Öyle çok sıkmıştı ki bırakmak istemiyordu.

 

" Ulaş...ben çok korktum" hüngür hüngür ağlamaya başladı teğmenin kollarında.

 

" Ben de çok korktum. Seni kaybettim diye çok korktum." elleri doktorun sırtındaydı.

 

" Teşekkür ederim," diye fısıldadı kafasını yukarı dikerek.

 

Ulaş doktorun yüzüne yapışan saçları narin bir dokunuşla geri çekti. Gülümseyerek onu izliyordu " Çok şükür ki iyisin. Bir şey yapmadılar değil mi sana?"

 

Leyla kafasını sağa sola sallayıp " Hayır..gidelim lütfen," teğmene bir zarar gelmesinden korkuyordu.

 

" Sen arkadaki kapıdan çıkacaksın. Ben burada olacağım,"

 

Leyla gözlerini kırpıştırdı hemen dolmuştu göz pınarlarına " Hayır..birlikte gidelim. Seni burada bırakmak istemiyorum." teğmenin elini tuttu sıkıca.

 

Birlikte..

 

Ulaş utanmıştı azda olsa. Hoşuna da gitmişti.

 

Bakışları birleşmiş ellerine kaydığında az önce kafasında kurduğu intikam planları yok olmuştu adeta.

Sanki karşısındaki bu kız onu başka diyarlara götürmüştü.

 

Kendini toparlayıp " Bana güven Leyla işimi bitirip geleceğim. Tamam mı?"

 

Doktor istemeyerek de olsa kafasını salladı usul usul. Kendisine doğru eğilmiş, göz temasını kesmeden şefkatli bakışları onu kabul etmeye itmişti.

 

" Dikkatli ol.." dedi burukça.

 

 

" Ne oldu Remzi? Neymiş o çok önemli konu?"

 

Remzi telefonu lidere uzattı " Cengiz aradı komutanım. Çok önemli diye tutturdu."

 

Kaşlarını çatan lider telefonu eline aldı " Cengiz mi?"

 

" Ben dedim komutanı rah..." cümlesini kesen lider eliyle dışarı işaret etti " Çıkın hepiniz!"

 

Oda anında boşaldığında lider telefonu kulağı hizasına getirdi. " Cengiz?" dedi sorgular gibi. Bu kadar önemli olan şey de neydi?

 

" Komutanım...ben şey.." cümlesini devam ettiremiyordu.

 

" Ney Cengiz? Lafı doğrudan söyle kem küm etme."

 

Cengiz sıkıntılı bir nefes alarak " Komutanım doktor.." dedi

 

Kaşlarını çattı lider " Eee? Ne olmuş doktora?"

 

" Komutanım doktor kamptadır."

 

Duydukları karşısında gözleri kocaman açıldı liderin. " Ne demek kamptadır?" sonra aklına az önceki kız geldi. Hemen yatağın olduğu tarafa döndü ve küfür ederek ayağını masaya vurdu.

 

" Komutanım..kamptaki doktor teğmenin doktordur."

 

" Demek öyle.."

 

" Öldürecek misiniz komutanım?"

 

" Hayır aptal! Daha teğmen doktora aşık olmamıştır. Şimdi öldürsem bir boka yaramaz." dedi öfkeyle.

 

" Ne yapacaz komutanım?"

 

Lider elini alnına götürüp sıktı " Birazdan adamlarla köyün biraz ilerisine bıraktıracam. Planı bozamam."

 

" Tamam komutanım.." biraz olsun rahatlamıştı Cengiz.

 

" Seninle sonra konuşacaz. Az daha bir çuval inciri berbat ediyordun! Akılsız adam!"

 

Cengiz korku terleri akıtırken kekeledi " B..ben"

 

" Kes! Gözüm üstünde Cengiz. Eğer bir hata daha yaparsan öldürürüm seni anladın?"

 

" Tam..tamam komu-" hemen telefonu kapadı lider.

 

Karşısında duran aynadan kendisini görünce o tarafa yürüdü ve eğildi. Gözleri kendi suratını izliyordu. " Demek o sensin..."

 

Cebindeki resmi çıkarıp göz hizasına kaldırdı " Senin kanını yerde bırakmayacam gülüm.." dudaklarını resme değdirdi ve derin nefes aldı.

 

Elindeki telefonu vermek için dışarı adımladı. Kapıyı açtığında gözcüsü ona baktı " Doktor nerdedir?"

 

" Hemen getireyim huzurunuza.." diyen gözcüyü durdurdu lider.

 

" Yanına bir arkadaşını da al doktoru köyüne götür. Kılına bile zarar gelmesin. Yoksa alırım canınızı."

 

Kafasını sallayan gözcü " Emredersiniz komutanım!" dedi ve doktoru götüren arkadaşının yanına gitmek için adımladığında hemen koşarak yanına geldi.

 

" Ef..efendim doktor kaçmış!" dedi telaşla.

 

Lider arkadan bağladığı ellerini hemen çözüp gözcüye tokat attı. " Ne demek kaçmış? Böyle mi göz kulak oluyorsunuz siz! Reziller!"

 

" Efe-" diye ağzını açan gözcü kafasından vuruldu anında.

 

Neler olduğunu anlamayan lider gözlerini etrafta gezdirdi ve kendisini korumak için eğildi.

 

Etrafı silah sesleri sarmıştı kafasını yukarıdaki tepeye çevirdiğinde askerleri gördü.

 

" Yukarı..yukarıya ateş edin!" diye emir verdi.

 

Kendisini korumaya çalışırken yanına nefes nefese gelen Remzi'ye baktı " Komutanım baskın yedik. Askerlerimizin çoğu öldü.." dedi

 

" Kaç kişiyiz?"

 

" On bir komutanım.." lider sinirle bağırıp askerlerine bağırdı.

 

" Geri çekilin!"

 

" Remzi adamları da al diğer kayalıklardan geçip kaçacaz."

 

" Nereye gidecez komutanım?"

 

" Ben yeni bir kamp bulacam bu lanet yerden kurtulalım! Yoksa hepimizi yakalayacak bunlar."

 

Emri alan teröristler birer birer kampı terk etti.

 

Kaçtıklarını fark eden Ulaş saklandığı kayalıklardan biraz sarkarak onları izledi.

 

Önden giden kişi kampın komutanı olmalıydı teğmen ona doğru hizaladı görüşünü. Tetiği çekmek üzereyken Remzi arkasını dönmesiyle onu fark etti ve hızla ateş etti.

 

Kurşun teğmenin omzunu sıyırmıştı. Ulaş acısını yok sayarak hızla ateş etti.

 

Lideri bacağından vurmuştu.

 

Ulaş kendini kayalıklara gizleyip sık sık nefes alıyordu. Son anda kurtulmuştu kurşundan.

 

Kulaklığından gelen sese odaklandı " Komutanımız yaralandı.."

 

" Komutanım iyi misiniz?"

 

" Komutanım!"

 

Bölümü beğendin mi?

 

Eğer beğendiysen 🌟 basmayı unutma lütfen.

Düşüncelerin benim için kıymetli yorumlarda seni bekliyor olacağım.

 

Haftaya görüşmek üzere.

🌕

 

Loading...
0%