@laviimia
|
Bu, bizim ilk kitabımız birazcık heyecanlıyız umarım beğenir ve severek okursunuz. Hatalarımız olabilir ileriki süreçte düzelteceğiz. İyi okumalar d ~G&C~ Buraya okumaya başladığınız tarihi yazar mısınız? : ) & (: YAZARLAR: @laviimia ve @roza_ruselll
iyi okumalar.. Yatağıma uzanmış tavanı izlerken yaşadığım olaylar gözümün önünden gitmiyordu nereye bakarsam bakayım zihnim unutma, unutmana izin vermem dercesine bana sürekli hatırlatıyordu. Aklıma geldikçe içim titriyor "hayır bunlar gerçek değil sadece bir kâbus" diye inkar etmek istiyordum. Ama olmuyordu, gerçekleri değiştirmeye yetmiyordu inkar etmek, olmamış gibi davranmak. Ben mücadele edecektim her şeye rağmen ayakta dimdik duracaktım çünkü ben anneme o gece söz verdim. Annesinin küçük kızı söz vermişti o gece "size bunu yapana haddini bildireceğim yanına kalmayacak" diye. Günümün neredeyse tamamı bunları düşünmekle geçiyordu, ne zaman pes edip vazgeçmek istesem, bu yükü kaldıramayacak gibi olsam beni cesaretlendiren ayakta tutan anneme verdiğim söz oluyordu. Söz benim yaşama amacımdı tek amacım. Yaşamak için sebeplerimi uzun zaman önce o yanan evle kaybettim. Sadece o ev kül olmadı içinde ailem, hayallerim, beni ben yapan her şey... Ben artık o evden kalan küllerdim. Ama neden, bunları yaşayacak ne yapmıştım? Neden içimde hâlâ sönmemiş küllerle yaşamak zorundaydım? Neden yaşıtlarım gibi gülemiyordum? Neden içimde; eğlence, mutluluk, huzur kelimelerine yer yoktu? Cevaplanmayı bekleyen yüzlerce NEDEN? İçimde büyük bir yangınla yaşam mücadelesi veriyordum ben, bu haksızlık! "Hayatın gerçek yüzü sadece acıdan mı ibaret?" derken buldum kendimi bende böyle avutuyordum hayata olan sönmek bilmeyen kin ve nefretimi. Ben böyle yine yaşadıklarımı sorgularken tavanda sandelyemi görmemle doğruldum odamdaki tüm eşyalar havadaydı yine gelmişti, uyanmıştı mezarından. Bir an önce odadan çıkmalıydım doğrulup kapıya koşarken beni duvara fırlattı yine ve yine, evin tüm duvarlarında bedenimin izi vardı ve ben bunlara rağmen hayattaydım. Ayağa kalkmaya çalışırken boynumdan tutup havaya kaldırdı. Nefes alamıyordum, sırtımın duvarda bıraktığı çatlakların sesi odada yankılanmıştı. Aynadaki yansımamla göz göze geldim. Havada asılı kalan ben arkamdaki yıkık duvar ve karşımdaki boşluk. Onu uzun zamandır görmemiştim gördüğüm anılar ise bi sluetten ibaretti. Sürekli kendine doğru çekip duvara vuruyordu. Ellerinin arasındaki bedenimi hissedemiyordum artık. Tüm uzuvlarım uyumuştu. Bilincini yitirirken son duyduğum kapının açılma sesiydi. Keskin kolonya kokusuyla gözlerimi açtım. Etraf bulanıktı bakışlarım netleştiğinde karşımda meraklı ve endişeli bir çift ela göz duruyordu. Seslendi. Ona odaklandım. Yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirmişti bu gülümsemenin gerçekliğini sorgulamayı bir tarafa bıraktım gerçekten gülmek/ gülümsemek ona yakışıyordu. Omuzlarına dökülen kahve, sarı tonlarındaki saçları ela gözleriyle tam bir uyum içinde oluyordu gülüşü. "Yine geldi, bu son zamnlarda daha sık yaşanmaya başladı bu endişelniyorm Gece, bu lanetten, belirsiz gelecekten... " Yorgundum cevap vermek istesemde, mecâlm yoktu. "Llütfen, söyle" tek diyebildiğim buydu. Sesi tıpkı annemin sesi gibi huzur vericiydi. Annem huzursuz olduğumda bana şarkılar söylerdi. O günleri çok özlemiştm. Ne kadar yaşam doluydum. Oysa şuan bir harabeden farkım yoktu. Yatağımda doğrulup oturdm. Etrafı inceledim her şey dağılmıştı, gözüm çatlayan duvardan dökülen sıvalara kaydı. Ayağa kalkıp çatlak duvarın önüne yürüdüm. Dengemi sağlayamıyor tökezliyordum. Ferdanın kolumdan tutu bana verdiği destekle çatlak duvara vardım. Eğilip sıvalara baktım. Sıvalarda koyu balçık lekeleri vardı. Parmağımla dokundum. Yapışkandı. Kokladm yanık kokuyordu. Yanmış insan eti kokusu... " Ne o? " "Bilmiyorum balçık gibi" "Artık şaşırmıyorum bunlara alıştık nede olsa, her neyse yemek hazır seni aşağıda bekliyorum." Başımla onayladıktan sonra lavaboya geçtim. Ellerimi yıkarken aynadaki yansımama göz attım. Sanki ben değilde karşımda annem vardı. Fakat daha yorgun daha bitik bir versiyonu. Ellerimi yıkayıp suyu avuçlarımın arasına alıp bir kaç kez yüzüme vurdum. Son bir kez aynadan kendime bakıp elimi yüzümü sildim. Akşam yemeği için aşağı indim yaşadığım ev iki katlı basit tasarımlı küçük bir yerdi ikimizin odası yukarıdaydı ek olarak bir yedek oda daha vardı aşağıda salon mutfak ve bir lavabo bulunuyordu üst katta ise üç lavabo. Bu ev şahsen bana ve Ferda'ya yetiyordu. Tek kusuru merkeze uzak olmasıydı. Ama bu duruma katlanmak zorundaydık. Mutfağa girip masaya oturdum yine her zamanki gibi özenmişti. Eli lezzetliydi fakat ailemden sonra yemeyi bir zevk değilde ihtiyaç olarak gördüm yediğim yemekte lezzet almıyor sadece yemek için yiyordum. Konuşmadan yemeklerimizi bitirdik masayı toplarken yardım ettim ikimizde suskunduk normalde de pek sohbet etmezdik. Ağlama konusunu konuşmak istemiyordum merdivenlere doğru yöneldiğimde "Gece, gitme sana bir şey vereceğim ve bir konuyu konuşmamız lazım belki sonra film izleriz olmaz mı?" Diye sormuştu beni düşünmesi hoştu. Evini bana açarak en güzel iyiliği yapmıştı. Bu kadına her geçen gün biraz daha borçlanıyordum. Ne konuşmak istediğini az çok tahmin edebiliyordum ama ne verecekti bana? Merak etmiştim "olur" dedim. Ferda "Salona geç otur geliyorum." dediğini yapıp tek koltuklardan birine oturdum Onu beklemeye başladım. Bir süre sonra elinde bir kitap ile geldi. Bana uzattı oturduğum koltuğa en yakındaki koltuğa otururken. Uzattığı defteri elinden aldım kalındı, yaprakları siyahtı ve beyaz mürekkepli bir kalemi vardı defterin ucuna iliştirilmiş vaziyette. Bununla ne yapacaktım? Meraklı bakışlarımı ona çevirdim gülümsüyordu "Bu senin günlüğün içinde, kimseye söyleyemediğin paylaşamadığın sorunlarını yazarak rahatlaman için aldım önümüzdeki hayatında yeni umutlar ve hayallerinin bu siyah kağıtları aydınlatmasını umuyorum. " dedi. Fakat unuttuğu bir şey vardı benim hayallerim ışığını kaybetmişti, umutlarımın ise sönmüştü ışığı yıllar önce. Işığı olmayan hayaller, umutlar siyah bir kağıdı nasıl aydınlatabilirdi ki? Çok hevesliydi. Vereceğim tepkiyi sabırsızlıkla bekliyordu "teşekkür ederim" dedim gülümsemeye çalışarak evet biraz soğuk bir tepkiydi. Hediyesi gerçekten güzeldi benim dışımdaki herkes yüzünde kocaman gülümseme ile hissettiği mutluluğu iki kelime ile değil daha fazlasıyla belirtirdi belki ama bu bendim hoşuma gitse dahi içimde gizler dışa yansıtmazdım dışardan bakıldığında ruhsuz biri gibi görünürüm hiçbir şeye tepki vermeyen genç bir kız... Beklediği tepkiyi alamayınca yüzü asılmıştı. Kim bilir ne büyük umutlarla almıştı bunu. Üzülmesin diye "elimden geldiğince yazacağım" dedim bunu duymak hoşuna gitmiş olmalı ki hemen gülümseyiverdi. Ama iyi biliyordum bir iki sayfa sonrası yazmayacaktım yinede denemeye değerdi onun yüzündeki gülümsemeye değerdi. "Konuşmamız gereken konu ise okuldu." Okulu sevmezdim dersler yüzünden değildi bu isteksizliğim, bana ucubeymişim gibi bakan gözlerden gitmek istemeyişim. Kimseyle konuşmazdım sadece sırama oturur dersi dinler ders bitiminden sonra kütüphaneye falan giderdim. Arkadaşım yoktu. Arkadaş edinmek gibi bir çaba sarf ettiğim söylenemezdi. Aslında bir kez denemiştim ve her arkadaşın güvenilir olmadığını öğrendim. Bazen seni herkesten fazla güvendiklerin terk eder. Yalnızlık bana iyi geliyordu ya da öyle olmasını istiyordum bilemiyorum. Mecburen gidecektim en azından Ferda için benim bir geleceğim yoktu şu okul çabalarım sadece Ferda içindi. Kararımı bekliyordu "Tamam gideceğim. " "Kendin için en doğru kararı verdin. " dedi. Gülümsemekle yetindim izin isteyip odama çıktım. Film izlemeyi sonraya bırakmayı tercih ettim. Her zaman ki gibi..
İlk bölümü nasıl buldunuz? Biliyoruz biraz sıkıcı ama emin olun ileriki süreçte daha heyecan verici ve sabırsızlıkla bekleyeceğiniz bölümler olacak. Şimdilik bu kadar bir daha ki bölümde görüşmek üzere.~G&C~
|
0% |