@lavinefs
|
❀𝔹𝕠̈𝕝𝕦̈𝕞 𝟛❀ ❀𝕂𝕒𝕣𝕒𝕟𝕝ı𝕜 ℤ𝕚𝕟𝕕𝕒𝕟❀
Dakikalar ne kadar yavaştı. İnsanın yıllarını çalacak kadar. Yıllar ne kadar kısaydı. Fark etmeyecek kadar. Kaç gün geçti bilmiyorum. Kaç yıl, kaç dakika... Ama benim için işkence gibi olduğunu biliyordum. Gözlerimin açık olduğundan bile emin değildim. Karanlık o kadar uçsuz bucaksızdı ki kendimi kaybediyordum. Öyle derin bir sessizlik vardı ki kalbimin atışları kulaklarımda uğulduyordu. Ne kadar dayanabilirdim? Sabahı görebilir miydim? Ya da akşamı... Buraya tıkıldığımdan beri benim için zaman durmuştu. Hangi yılda olduğumuzdan bile emin değildim. Elimde bir sızı hissettim. Diğer elimle sızı hissettiğim kısma dokundum. Hafif bir kayganlık vardı. Sanırım kanıyordu. Acı daha da derinleşince çektim elimi. Sanırım az önce ayağa kalkmaya çalıştığımda olmuştu. Bacaklarımı karanlığa uzattım. Hafifçe bacaklarımı kımıldattım. En azından neden buraya tıkıldığımı bilmeye hakkım vardı. Neden hala kimse gelmemişti? Sorguya bile çekilmeyecek miydim? Bu kadar mı suçum kesindi? Hafif bir gıcırtı duyduğumda kafamı sağa çevirdim. Gözlerim bir süre ışığı gördüğünde kamaştı. Gözlerimi kıstım. İçeri biri girdi. Adım sesleri yaklaştı. Gözlerim kendine geldiğinde karşımda kızıl saçlı muhafızı gördüm. Ardından birkaç muhafız daha içeri geldi. "Neler oluyor?" dedim kısılmış sesimle. En azından birileri geldiği için keyfim yerine gelmişti. Ben sorumu yeni bitirmişken kollarımdan tutup zindandan çıkardılar. Hiçbir şey demedim Demeye de halim yoktu. Birkaç adım atmışken bir muhafız gözlerimi bir bezle kapattı. Önce yukarı, sonra yukarı, daha çok yukarı, sağa sola derken durduk. Nefes nefese kalmıştım. Başımda biraz dönüyordu. Muhafızlar biriyle konuşmaya başladı. Ne dediklerini anlayamayacak kadar bitkin bir haldeydim. Daha sonra hafif bir gıcırtı duydum. Kapı açma sesi gibi. Muhafızlar yine çekiştirdi beni. Tahmini 10 adım sonra tekrar durduk. Kaba bir ses "Gözlerini açın!" dedi. Muhafızlar gözlerimdeki bezi çıkardı. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım ve tok sesin sahibini gördüm. Yüzü çok tanıdıktı. İnce, şekilli gür bıyıkları, koyu kahverengi parlak saçları, kahverengi gözleri, armalı resmi pelerinli kıyafet... Oda da gösterişliydi. Odada uzun büyük ve altın işlemeli kitaplık, kitaplıkla takım çalışma masası ve neredeyse tamamı altından sandalyesiyle kesinlikle soylu biri olmalıydı. Tamam o soylu biri olabilirdi ancak benim burada ne işim vardı!? Soylu adam muhafızlara "Çıkın!" diye bağırdı. Sanırım başım beladaydı. Muhafızlara böyle davranan biri, bir suçluya nasıl davranırdı? Düşünmek bile istemiyordum. Muhafızlar hiçbir şey demeden odadan geri geri çıktılar. Arkalarından kapı kapandı. Muhafızlara o an beni bu adamla bırakmayın diye bağırmak istedim. Lakin şu anki durumumu daha da riske atmak istemiyordum. Bu benim zararıma olurdu. Kalbim korku ve heyecandan hızlanmaya başladı. Sakinleş. "Adın ne?" dedi kabaca. Ellerini çenesinde birleştirdi. "Esrigün." Sadece adını sordu. Bir şey olmayacak. Sen suçlu değilsin. "Kaç yaşındasın?" Bu bir sorgu mu? Dikkatli ol. "20." Hafifçe başını salladı. "Hırsların için her şeyi göze alır mısın?" Duyduğum soru karşısında afalladım. "Hayır. Yapamayacağım şeyler var." "Hayallerin veya daha iyi bir yaşam için yapar mısın? Bu yüzden olmadığın biri gibi davranabilir misin?" Sesini alçalttı. "Birini öldürebilir misin? "Hayır, hayır. Kesinlikle yapamam." "Peki bundan sonraki konuşmalarımızı hiçbir yerde anlatmayacağına söz verebilir misin?" Neler oluyor? - Sizce kralın aklında ne var?
|
0% |