11. Bölüm

Aslan ve Ceylan

zeynepkaya
lavinia22

KÜRŞAT ALTUN

Evden çıkarken, Asena'nın korkuyla bakan gözlerini gördüm, konunun onunla ilgili olduğunu anlamış bile olabilir. Göz göze gelmemeye çalışarak çıktım, evden arabaya bindiğimizde Doğu'nun bakışlarında merakla karışık endişe sezdim. Yola çıktıktan biraz zaman sonra, Doğu artık dayanamadı, "Ne konuşacağız artık söyle Kürşat" dedi bende, ofise gidelim, orda konuşacağız arabada kavga etmek istemiyorum, diyerek karşılık verdim. Doğu şaşırdı ama herhangi bir kelime de sarf etmedi, biraz zaman sonra Doğu'nun ofisine vardık, odasına geçtik, Doğu, kapıyı kapatır kapatmaz, ilk sözü o aldı:

-Kürşat mevzu nedir, çok gergin duruyorsun.

-Gerginim çünkü Doğu, çok gerginim

-Sebep?

-Doğu bak, bir süredir Asena'ya olan bazı tavırların dikkatimi çekiyor.

-Eeeee?

-Bugün, Oya ile bu konu hakkında konuştum ve o da benimle aynı fikirde olduğunu söyledi.

Kürşat, sormak istediğini net bir şekilde sor.

-Derin bir nefes aldım. Gözlerine bakarak söyledim,

- Asena'ya Aşık mısın?

(Doğu sustu, gözlerini kaçırdı. Cevap vermesi gereken şey, sadece Kürşat'a değil, kendineydi.)

DOĞU BOZKURT

Bu soruyu doğrudan duymak çok ağır geldi çünkü henüz bende ne yaşadığımı, neyi ne için yaptığımı, tam olarak bilmiyordum.

Ama hayatıma Asena'nın girmesiyle bir şeylerin değiştiğinin farkındaydım. Bırak ruhumu, vücudumda bile olmaması gereken şeyler oluyordu. Kalbim, içimden fırlayıp ona doğru atıyordu sanki. Onu her gördüğümde, her gülüşünde gözlerinin içindeki o parıltı. beni hayattan koparıyordu. Zekâsı zaten hayran olunmayacak gibi değildi, ama beni asıl sarsan, onun korkusuzluğu, gücünün içindeki kırılgan sessizlikti.

Bir noktadan sonra onu korumak, içgüdüm oldu. Her şeyimi feda edebileceğimi gördüm. Saçının teline zarar gelmesin diye herkesi karşıma alırdım.

Şimdi soruyorum kendime: Bu yaşadığım her şeyin adı aşk mıydı?

Kendi dünyamdan ayırılıp, Kürşat'a döndüm, gözlerinin içine baktım.

- Hayır, bu yaşadığım şeyi sadece aşk olarak adlandıramam.

- Anlamadım?

- Benim yaşadığım şey, herkesin ağzına sakız olmuş herkese söylenen, bu kelime kadar basit değil, Asena'ya karşı inanılmaz kuvvetli bir bağım var, bir hayranlığım, kalbimin ritimlerini değiştiren derin bir duygu var, sen söyle Kürşat bu yaşadıklarımı sadece aşk diyerek, nitelendirebilir misin?

-Neden benden sakladın?

- Sadece senden değil, kendimden bile sakladım çünkü 23 yıllık ömrümde ilk defa böyle şeyler hissediyorum, açıkçası ilk başta ne olduğunu bile anlayamadım.

- Oya senin bu yoğun duygularından korkuyor Doğu, ben de korkmalı mıyım?

- Kimin için?

- Oya, ikiniz içinde korkuyor, ben sadece Asena için korkuyorum. Sonuçta aslan doğası gereği vahşidir, bir ceylana hayran kalması, onu boğmayacağı anlamına gelmez.

- Asena'ya zarar vereceğimi mi düşünüyorsun?

- Evet, ne kadar her şey normalmiş gibi davransa da ruhu hala çocukluğunu hapis ettiği o enkazın içinde, hala çok yaralı ve yorgun. Şimdi sende onu yaralarsan, bu sefer ne ruhu ne bedeni dayanabilir.

- Farkındayım ama ben onu yaralamayacağım, onu iyileştirmek için her şeyi yapacağım.

- "Bak Doğu, erkek kardeşlerimden çok sana güvendim. Benim yetemediğim yerlerde sen Asena'yı korudun. Bunu inkâr edemem. Ama bu başka bir konu. Asena'nın sana güvenmesi, sevgini sindirmesi, bu duygularla baş edebilmesi zaman alacak. Ve senin sınırlarını bilmen, bu yükün altına girmeden önce iyice düşünmen gerekiyor. Aksi halde hepimiz zarar görürüz."

- Biliyorum zor olacak ama ben Asena'dan vazgeçmeyeceğim.

- Karşında durursam?

Gözlerinin içine kararlılıkla baktım.

- Asena için karşımda duran herkesi ezip geçerim.

Bu sırada Asena ve Oya

ASENA ALTUN

Abimler evden çıkar çıkmaz, gözlerimi Oya'ya kitledim ve neler oluyor Oya, diye sordum. Oya gözlerini kaçırarak, "b-bi-bilmiyorum" dedi. Bu söylediğine çok sinirlenmiştim çünkü bir şeyler bildiği apaçık ortadaydı, yani bu kadar basit bir yalana inanacak kadar aptal mı gözüküyorum Oradan? İçimde büyük bir öfke hissetmiştim ama Bunu Oya'ya yansıtamazdım çünkü gerginliğimin asıl nedeni, Doğu ile abimdi. Bu yüzden Oya'nın üstüne gitmek saçma olurdu, derin bir nefes aldım, sakin ama söylediği yalana inanmadığımı belli edecek şekilde,

- Bana yalan söyleme, yaşananlardan haberin olduğunu anlayabiliyorum Oya.

Oya bakışlarını bana çevirdi ama gözlerindeki korku hala onunlaydı

- Ben sadece, bir şeylerin yanlış gittiğini düşünüyorum.

- O yanlış gittiğini hissettiğin şeyler benimle ilgili değil, Doğu ile ilgili doğru mu anladım Oya?

Oya sessizliğin içine gömüldü, gözlerini yere eğmiş, bekliyordu. Bende karşılık olarak,

- Oya bak saklaman her şeyi daha da zorlaştırıyor, yapma.

- Bunları benim sana atlatmam doğru olmaz Asena, herkes kendi gerçeklerini yaşayarak görmeli ama şunu unutma, bazen çok sevilmek, intihar için en büyük silahtır.

- Ne demek şimdi bu? Sesim bu sefer sakin ama çok soğuktu.

- Zamanla anlayacaksın.

Oya, ne yaparsam yapayım, böyle kaçamak cevaplar vermekten vazgeçmediği için pes edip, odama çıktım, biraz kendimle baş başa kalmam gerekiyordu.

Odama girer girmez, kapıyı kapatıp, kapıya yaslandım, derin bir nefes aldım, biraz bekledim, sonra bedenimi yatağıma bıraktım. Kafamım içinde Oya'nın sesi çınlıyordu. Bir süredir herkes garip davranıyordu, benimle ilgili bir şeyler dönüyordu ama kimse bana bir şey anlatmıyordu, bu ne saçmalıktır ya? Bugün, abimin gözlerinde gördüğüm öfke beni çok tedirgin etti fakat mevzunun ne olduğunu bilmediğim için müdahale edemiyorum. Delirmek üzereyim.

Doğu ve Kürşat

KÜRŞAT ALTUN

Doğu'nun gözlerindeki kararlılığı çok net bir şekilde görebiliyordum, bu kararlılık hem bana güven veriyor hem de beni korkutuyordu. "Asena için karşımda duran herkesi ezip geçerim," cümlesi çok tehlikeliydi ve bu cümle, kulaklarımda çınlayıp duruyordu.

Doğu'ya doğru bir adım attım ve

- Bak Doğu duygularında samimi olduğunu görebiliyorum fakat bu konuda önemli olan sadece senin duyguların değil.

- Asena'nın duygularıma karşılık vermeyeceğini düşünüyorsun yani, öyle mi?

- Demek istediğim bu değil, Asena bunu kaldıramaz, çok yorgun çok yaralı, ben kardeşimin daha fazla zarar görmesini, göze alamam.

Doğu'nun gözlerinde büyük bir öfke belirdi, sakinleşmek için derin bir nefes aldı, gözlerini kapayıp birkaç saniye bekledi, sonra gözlerini gözlerime dikip, sesinin volümünü biraz daha arttırarak,

- Ya neden hepiniz Asena adına konuşuyorsunuz?

- Kardeşimi düşünmek zorundayım Doğu.

- Ya benim Asena'ya âşık olmam niye Oya ile sana bu kadar korkutucu geliyor!

Bir an içimde bir şeyler koptu ve bağırarak,

- Çünkü sen daha önce hiç kimseyi sevmedin, birini sevmek, biri tarafından sevilmek nasıl bir şey hiçbir fikrin yok!

Doğu bir an duraksadı ve birden istemsizce bir adım geriye gitti, sonrasında toparlayıp, sakin ama tehditkâr bir sesle,

- Haddini aşıyorsun Kürşat, kendine gel! Bu konuyu seninle daha fazla tartışmayacağım.

Dedikten sonra kapıya doğru yöneldi, Tam gidecekken, bir an durdu. Omzunu hafifçe çevirip arkasına baktı. Sesi soğuk ama netti.

- Bu konuyla ilgili Asena'ya tek kelime etmeyeceksiniz. Eğer ederseniz…

Bir adım geri döndü, gözlerini Kürşat'a kilitledi.

- O zaman Asena için değil, kendiniz için korkun.

Dedi ve kapıyı çarpıp çıktı.

ASENA ALTUN

Uzandığım yatağımda doğruldum ve bütün yaşananları en baştan düşünmeye başladım, böylece belki neler döndüğünü anlayabilirdim, zihnimin derinliklerine daldım, düşündüm, abimle tanışmamı, onun sunduğu şartlarda okumayı, Harun Bey'le tanışmamı, kolumdan yediğim kurşunu. derken telefonum çaldı. Telefonu alıp baktığımda, kayıtlı olmayan bir numara olduğunu gördüm, telefonu açtım,

- Alo

- Alo Asena, benim Ceylin.

- Ha, efendim Ceylin.

- Kusura bakma rahatsız ettim, numaranı Yaren'den aldım.

- Önemli değil ne rahatsızlığı.

- Abime ulaşamıyorum da sen yerini biliyor musun?

- Abimle bir işleri vardı, onun için çıktılar ama daha gelmediler. Ben bir ulaşmaya çalışayım seni ararım olur mu?

- Tamam olur, haber bekliyorum senden, görüşürüz.

- Görüşürüz.

Ceylin'le konuştuktan sonra Aşağı Oya'nın yanına gittim.

- Abim hiç seni aradı mı?

- Hayır.

- Sen onu aradın mı?

- Hayır, ne oldu ki?

- Ceylin aradı, abisine ulaşamıyormuş, dedim abim seni aradıysa, belki nerde olduklarını sana söylemiştir.

- Yok, hiç aramadı.

-Tamam.

Dedim ve telefonumu cebimden çıkarıp, abimi aradım, cevap vermedi, bir daha aradım, yine cevap vermedi ama mesaj attı, mesajda şu yazıyordu.

- Müsait değilim, müsait olunca ararım.

- Doğu yanında mı abi?

- Ne yapacaksın Doğu'yu

- Ceylin aramış ulaşamamışta, yanındaysa söyle bir arasın kızı.

- Yok yanımda değil.

- Beraber çıktınız, nasıl yanında değil?

- Başka bir işi çıktı, gitti.

- Nereye gittiği, bilmiyor musun?

- Ne bileyim Asena, sanki adam bana her şeyini rapor ediyor, Allah Allah, kapat işim var benim!

Abimin bu mesajıyla içimde bir şeyler kırıldı, Türkiye'ye geldiğimden bütün yakın çevrem susuyor, konuşmalarını isteyince de bana nefretlerini kusuyorlardı, peki ben bu nefreti hak edecek ne yaptım. Daha suçumu söylemeden, ceza mı kesiyorlardı. Yoksa onların adaleti beni susturarak mı işliyordu?

Oya'nın sesi, zihnimde çarpışan düşünceleri susturdu. Gözlerimi ona çevirdim.

- Asena ne oldu ne diyor Kürşat?

- Doğu'nun başka bir işi çıkmış ve gitmiş.

- Nereye gittiğini bilmiyor muymuş?

- Bilmiyormuş. tıpkı benim hiçbir şey bilmediğim gibi.

Ben bu cümleyi kurunca, Oya gözlerini benden kaçırdı ama ben ona bakmaya devam ettim, Oya'da bu göz hapsine dayanamamış olacak ki, başını yere doğru eğdi. Derin bir nefes alarak sessizliğimi bozdum.

- Ben çıkıyorum.

- Ne. nereye?

- Doğu'yu bulmaya.

- Ama abin evden çıkmayın dedi.

- Abim, benim söylediklerimi dinliyor mu? Hayır. O zaman ben niye onun söylediklerini dinleyeyim?

- Abin böyle yaptığını duyarsa çok kızar, saçmalama geç otur şuraya.

- Kızsın, madem siz bana hiçbir şey anlatmıyorsunuz, ben kendim öğrenirim!

Dış kapıya doğru yöneldim, önce vestiyerin çekmeceli bölümünden arabamın anahtarını aldım, Oya kapıdan çıkarken Oya'nın sesi beni durdurdu.

- Asena dur abin arayıp, seni sorarsa ya da burada olmadığını öğrenirse, ne diyeceğim ben?

Başımı, omzumun üzerinden ona çevirip, soğuk bir gülümsemeyle cevap verdim:

- İşi varmış dersin, hadi görüşürüz.

Kapıyı açtım. Bahçedeki korumalar, beni görünce telaşlandılar.

- Asena Hanım bir şey mi lazım oldu?

- işim var, çekil önümden.

- Siz, bize söyleyin, biz halledelim efendim.

- Kendi işimi kendim hallederim!

- Ama efendim. Kürşat Bey dışarı çıkmasınlar dedi.

- Kürşat Bey'in ne söylediği umurumda değil!

- Kusura bakmayın, dışarı çıkmanıza müsaade edemem.

- Adın ne senin?

- Demir efendim.

- Senden müsaade istediğimi hatırlamıyorum, Demir.

- Lütfen emri çiğnetmeyin, beni de zor durumda bırakmayın efendim.

Gözlerimi, Demire diktim, sert ve soğuk bir ifadeyle,

- Zor durumda kalmak istemiyorsan yanlış kişinin emrindesin.

- Asena Hanım Lütfen.

- Sana bir tavsiye vereyim mi Demir, Bu hayatta sen sen ol, öfkeli bir kadının karşısına geçip, sana emir verenleri sayma, hele o ismini saydıkların, o kadını öfkelendirenlerse. Anladın, Şimdi çekil önümden!

Dedim ve arabaya doğru gidecekken, Demir önümde durdu. Ben de onu itip, arabama doğru ilerledim, elim arabanın kolundayken döndüm ve bahçedekilere seslendim:

-Peşimden gelen, bana engel olmaya çalışan olursa. herkesi ezer geçerim! duydunuz mu beni? Araca bindim, direksiyona geçip, gazı kökledim ve bahçeyi arkamda bırakarak Oradan Ayrıldım.

Takip edilip edilmediğimi anlamak amacıyla, şehirde biraz tur attım. Kimsenin beni takip etmediğini anlayınca, arabayı güvenli olduğunu düşündüğüm bir yere sürdüm, orada durdum. Telefonumu çantamdan çıkardım ve Doğu'yu aradım. Açacağından emin bile değildim. Ama içimden bir ses, açacağını söylüyordu. İçimdeki korkuyu bastırdım ve telefonu kulağıma götürdüm."

- Efendim Asena

Doğu'nun sesini duyduğum an içim rahatladı ama sesi bir tuhaftı.

- Doğu, iyi misin sen?

- İyim, neden sordun?

- Sesin kötü geliyor.

- yorgunum sadece, bir şeyim yok. Acil bir şey mi var? Sen beni niye aradın?

- Var Doğu, neredesin sen?

- Ne yapacaksın nerde olduğumu ne oldu onu söyle sen.

- Ceylin, seni aramış ulaşamamış, önemli bir şey galiba bir kızla konuş.

- Tamam konuşurum, başka bir şey var mı?

- Seninle yüz yüze konuşmam gereken şeyler var, konumunu at geleyim.

- Ne konuşacağız?

- Oya, abim ve sen. Benden bir şeyler saklıyorsunuz. O sakladıklarınızla ilgili.

- Sana bir şey mi söylediler? (Dedi korkuyla.)

- Hayır, işte sen anlat diye yanına gelmek istiyorum.

Doğu derin bir nefes aldı ve teslimiyetini ifade edecek bir şekilde.

- Peki, tamam. Ceylin'le bir konuşayım, sonra seni almaya gelirim. Kapıda ki korumalar, evden tek başına çıkmana müsaade etmez, yarım saate gelirim

- Ben evde değilim ki.

- Ne! nasıl evde değilsin?

- Basbaya değilim dışardayım.

- Onları, ben oraya bostan korkuluğu diye mi diktim? Nasıl, tek başına çıkmana izin verirler!

- Onlar izin vermedi ben çıktım, ayrıca ben dışarı çıkmak için niye birinden izin alıyorum?

- Asena, konum at geliyorum!

Sesi titriyordu. Endişesi, kelimelere taşmıştı.

- Doğu, iyice abartınız, bu mevzuyu nereye gitsem tepemde biri var, güvendeyim merak etme.

- Asena delirtme beni! Konum at geliyorum.

- Of aman tamam, atıyorum

- Dedim ve telefonu kapatıp konumu yolladım. Ardından içimden homurdandım:

Herkes bir tripte. Ben onlara bağıracağıma, onlar bana bağırıyor. Vallahi delireceğim, billahi delireceğim artık."

Kısa bir süre sonra arkamdan siyah bir cipin yaklaştığını gördüm. Doğu'nun aracıydı.

Ben arabadan indim, o da panikle durup hızla yanıma geldi. Gözleri telaş doluydu. Hiçbir şey demeden bana sarıldı. Böyle bir tepki beklemiyordum. Şaşkınlıkla duraksadım. Ama sonra ben de ona sarıldım.

- Tamam, korkacak bir şey yok. İyim merak etme.

Bu sırada telefonum çaldı, arayan Ceylin'di, Doğu'dan ayrılıp telefonu açtım.

- Alo Asena abimi bulabildin mi?

- Evet, buldum yanımda şimdi.

- Telefona verir misin?

- Tabi.

Telefonu Doğu'ya doğru uzattım.

- Efendim Ceylin.

- Abi yanımıza gelebilir misin? (Sesi titreyerek)

- Abim, senin sesin niye titriyor, iyi misin?

- İyim abi, yanıma gelirsen anlatacağız.

- Tamam geliyoruz hemen, konum at.

- Tamam atıyorum abi, ne olur biraz acele et.

- Tamam güzelim korkma hemen geleceğim.

Doğu telefonu kapatıp, bana verdi ve

- Hadi gidiyoruz.

- Ne olmuş ki?

- Bilmiyorum, sesi hiç iyi gelmiyordu. Gidip öğreneceğiz.

- Tamam, ben seni arabayla takip edeyim.

- Olmaz öyle şey, benim arabayla gidiyoruz. Ben senin arabanı çocuklara aldırırım.

- Israr etsem de kabul etmeyeceksin değil mi?

- Hayır, boşuna yorma kendini.

- Bence de.

Dedim ve arabaya bindim, Doğu da hemen direksiyonun başına geçti. Telefonunu açtı. Konum gelmişti. Hiç beklemeden arabayı çalıştırdı." O arabayı sürerken, çaktırmadan nasıl göründüğüne baktım; çok endişeli çok yorgun bir o kadar da öfkeli bir adam oturuyordu yanımda. Belli kardeşi için çok endişeliydi, başına gelen şeylerde onu çok yormuş, yıpratmıştı ama öfkesi kimeydi? Bana olduğunu düşünmüyorum, öyle olsaydı, telefonumu açmazdı, peşimden gelmezdi, benim için endişelenmezdi. Bütün duygularını bir olayla bağdaştırabiliyordum fakat öfkesi için aklıma hiçbir şey gelmiyordu, bugün bu adamı ne öfkelendirmiş olabilirdi.

Arabanın fren yapmasıyla, zihnimin dalgalı denizinden çıktım. Bir restoranın önüne gelmiştik.

- Burası mı?

- Ceylin'in attığı konum burayı gösteriyor.

- İstersen sen git, ben gelmeyeyim, belki kız önemli bir şey söyleyecektir.

- Seni yalnız bırakamayacağı mı anlamış olman lazım.

- Bence çok abartıyorsun.

- 3 yıl önce yediğin kurşunu hatırlatırım, Küçük Hanım.

- Tamam tamam bir şey demedim geliyorum.

- Hadi.

Arabadan indik, restorandan içeri girdik, Doğu'nun da benimde gözlerimiz Ceylin'i arıyordu. Sağ tarafıma bakınırken cam kenarında Ceylin'i gördüm, Sabah yanında getirdiği çocukla oturuyordu. Doğu'ya dönüp,

- Bak ordalar

Doğu Hızlı adımlarla, gösterdiğim masaya yürüdü.

- Ceylin Doğu'yu görünce, hemen abisinin boynuna sarıldı.

Doğu endişeli bir sesle, "ne oldu abim, anlat" dedi Ceylin'e yanındaki çocuğun bir şey yaptığını düşünüyor olacak ki çocuğa öldürecek gibi bakıyordu.

- Abi, biz Fatihle ders çıkışı bir şeyler içelim dedik.

- Fatih, montunun cebinden cüzdanını almak için elini cebine attığında, içinden bir zarf çıktı.

Doğu Fatih'e dönüp,

- Ne zarfı? Ne yazıyor zarfta?

- Fatih sözlü bir şekilde cevap vermek yerine, zarfı Doğu'ya uzattı.

- Kendin bak istersen abi.

Zarfta ne yazdığını çok merak ettiğim için Doğu, zarfı eline alır almaz yanında bittim.

NOT: Bu kurşun ne montun sahibine ne senin kardeşine.

Bu kurşunun adresi kalbinin en ulaşılmaz yerinde.

Kurşun adrese ulaştığında, seni içten yavaş yavaş yakacak

Sonrada acı içinde yıkılacaksın Doğu Bozkurt.

Doğu, notu okuduktan sonra zarfın içine tekrar baktı, içinden kana bulanmış bir kurşun çıktı. Gözleri hemen Asena'ya kitlendi.

O an Doğu Bozkurt'un gözlerinde korku. ilk defa bu kadar çıplak. ve keskin bir şekilde belirmişti.

Bölüm : 15.05.2025 15:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...