
Kürşat'tan birkaç dakika sonra ben de çıktım, odadan. Önce üst kattaki ofise uğradım, birkaç evrak almam gerekiyordu. Ardından garaja inip Kürşat'ın yanına gittim. Arabaya binerken, "Kusmadın değil mi lan?" dedim.
"Yok be oğlum, ne kusması. Ne kıymetli araban varmış, Asena gibi tepemde arabada araba… Nedir lan benim sizden çektiğim çile," dedi gülerek.
ASENA ALTUN
Abimeler gidince, Oya'yla baş başa kaldık. Sohbet ettik. O kendi hayatından bahsetti, ben de biraz kendimden. Ama gözlerinde tuhaf bir şey vardı. İlk başta abimin onu bırakıp gitmesine içerlediğini sandım ama. hayır. Oya, abimin tüm öküzlüklerine benden daha uzun süredir tanık olmuştu. Kabullenmiş gibi duruyordu. Bu yüzden başka bir şey olduğundan emindim.
— Oya, gel ben sana odamı göstereyim.
— Olur.
-Yaren & İrem: Biz de gelelim mi?
— Yok, siz Yaren'in hafiyelik işine odaklanın. Bak abin bir şeyleri çakmaya başlamış, kapıda beni sorguya çekti. "Yaren ne iş çeviriyor?" dedi. Bal küpü.
-Yaren: Ciddi misin? O zaman bizim işimiz var. Siz gidin.
— Hadi kolay gelsin çakma Holmeslar.
Yukarı çıktık, Oya etrafına bakındı ama gözleri hâlâ aynı tedirginliği taşıyordu. İçim içimi yiyordu artık. Dayanamadım.
— Oya, bir şey mi oldu?
— Yo- yok, neden bir şey olsun?
— Gözlerinde bir huzursuzluk var. Ayrıca cevabı verirken panikledin, bunu saklamaya çalıştın fakat vücut dilin her şeyi ele verdi. İlk başta abimin gidişine üzüldün sandım ama… yanılmışım. Başka bir şey bu.
— Yok canım, sadece biraz yorgunum.
— Bu çok basit bir yalan, buna inanmamı beklemiyorsun herhalde. Bak, yeni tanıştık biliyorum ama neyse derdin, anlat. Abimin haberi olmaz, söz.
— Söylemeyi çok isterdim ama yapamam Asena.
— Neyden, kimden korkuyorsun bu kadar? Nedir seni bu kadar endişelendiren?
— Be. ben senin için endişeleniyorum Asena.
— Benim için mi? Harun Altun mevzusuysa, merak etme, abim gereken her şeyi yapıyor.
— Hayır, Harun Bey'le ilgisi yok.
— Peki kim? Kim benimle ilgili seni bu kadar düşündürüyor?
— Doğu.
— Doğu mu? Ne alaka?
— Bak… Doğu liseden beri arkadaşım. Gerçekten iyi bir çocuk ama…
Tam o sırada kapıdan Yaren göründü.
— Hadi aşağı gelin, abimler çağırıyor.
— Tamam, sen in, biz birazdan geliyoruz.
Yaren tam kapıyı kapatıyordu ki Doğu geldi.
— Hadi gelin artık, yemeğe gideceğiz.
— Tamam, siz inin, iki dakikaya geliyoruz.
Ama Doğu geri adım atmadı. Sesi ve yüzü biraz gergindi.
— Olmaz, abin "Asena hemen gelsin," dedi.
— Niye, burnunda mı tütmüşüm iki saat içinde?
— Orasını ben bilemem. Artık onu da kendisine sorarsın.
İçimde bir huzursuzluk kıpırdadı.
— Offf tamam, geliyorum.
Aşağı indim, Yaren de arkamdan geldi. Ama Doğu ve Oya yukarıda kaldı. Ve nedense, içimde bir şey. fısıldıyordu. Yukarıda kalan her neyse, benimle ilgiliydi. Ama tam olarak ne olduğunu bilmiyordum.
Abimin yanına gittiğimde, bir şeyler söyledi ama ne olduğunu pek dinleyemedim. Çünkü beynimde Oya'nın söylediği yarım kalan cümleler yankılanıyordu. Doğu benim için nasıl bir tehlike olabilirdi? Gayet kibar, düşünceli, yeri geldiği zaman komik bir insandı. Şimdi böyle bir adamdan korkmalı mıyım?
Derken abim, "Asena" diye sesini biraz yükseltti.
— Ha, efendim abi?
— Kızım nerelere daldın, gittin seç şunlardan birini.
— Neyi seçeyim abi?
— Ohoooo Asena, iki saattir ne anlatıyorum ben burada? Dedim ya, Oya'nın doğum günü yaklaşıyor, şu pırlanta setlerden birini seç. Sen daha iyi anlarsın diye.
— Ha, evet abi. Pardon, dalmışım.
— Fark ettim. Hadi seç artık, biraz daha beklersen, Doğu Oya'yı oyalayamayacak ve bütün sürprizim mahvolacak!
— Ha onlar o yüzden mi yukarıdalar şu an?
— Evet Asena, seç artık.
— Tamam, bir saniye. Bence beşinci fotoğraf Oya'nın zarafetine eşlik edebilecek bir set.
— Değil mi? Ben de onu beğenmiştim. Aferin kız, zevkini test ettim ve sen de başarıyla geçtin.
— Hı hı, kesin öyledir abi, kesin (!)
O sırada, yukarıda.
Asena gittikten sonra odaya girdim. Kapıyı hafif aralık bırakarak örttüm. Asena'nın çalışma masasına doğru ilerledim, masaya belimi yaslayıp Oya'ya döndüm. Oya odanın bir ucunda, ben diğer ucundaydım ve şöyle başladım konuşmaya:
— Asena'ya benimle ilgili ne söyledin Oya?
— Hiç. hiçbir şey. Ben ne söyleyebilirim seninle ilgili Asena'ya?
— O yüzden mi kapalı kapılar ardında konuşuyordunuz?
— Kadınsal mevzular, Doğu. Her şeye karışma ya.
— Bana yalan söyleme Oya. Kaç yıldır arkadaşız, artık senin söylediklerinin ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu anlıyorum.
— Yanlış anlıyorsun demek ki Doğu.
— Doğruyu söylemeyecek misin yani?
— Gerçekten. doğruyu söylüyorum Doğu.
— Umarım öyledir. Ama. bir daha Asena'nın kalbini kurcalarsan, seni o vicdanınla baş başa bırakırım.
-Bu bir tehdit mi?
-Hayır. Bu, seni hâlâ arkadaşım saydığım için bir uyarı.
-Birkaç dakika sonra Asena geldi.
— Hadi, abim sizi bekliyor, dedi.
Üçümüz beraber aşağı indik, ama hala kafamda Oya'nın yarım kalan sözleri yankılanıyordu. Oya ile bir an önce tekrar yalnız kalmam gerekiyordu. Evden çıktık, arabalara bindik. Abim, Doğu, Oya, ben, Doğunun arabasıyla gittik. Yaren, İrem ve bizimle kalan Helin abla da korumalarla başka bir araçla geldi. Abim arabadayken, dalgın olduğumu anlamış olacak ki, " Asena, abim iyi misin," dedi. Bende, iyim abi sadece gece uykumu pek alamadım. Abime cevap verdikten sonra, gözüm dikiz aynasına kaydı, Doğu merhametli ve meraklı gözlerle bana bakıyordu. Göz göze gelince hemen gözlerini kaçırdı.
10, 15 dakika içinde restoranın önüne geldik, girdiğimizde, içerde hiç kimse yoktu. Oya," eeee burada niye kimse yok," diye sordu.
- Sizin için özel olarak kapatıldı, hanımefendi
- Hım, ne güzel oldu dışarı çıktık, sosyalleştik, sağ ol hayatım.
- Ya Oya, özel mekân kapatıyoruz yine yaranamıyoruz arkadaş ya
- Hayır yani, 2 insan görseydik.
Araya girdim ve Aaaaa abim çok sosyaldir lütfen Oyacığım, dedim (!)
-Ne kadar komik Boncuk (!)
- Aaaa lütfen ben bu hareketini takdir ettim, seninle gurur duyuyorum.
- Görüyorsun değil mi hayatım, senin için çoluk çocuğun diline düştüm. Seni ne kadar seviyorum gör.
- AAA abi neler duyuyorum, sen baya romantik olmuşsun.
- Ben hep öyleydim, sen fark etmemişsin.
Araya girip ağlamaklı bir ses tonuyla, Oya'cım lütfen, abimin ilk defa centilmence bir hareketini gördüm… Neredeyse mutluluk gözyaşları dökeceğim, dedim.
Abimin yanına gidip, yanaklarını mıncırarak, seni romantik serseri seni, aşık mı oldun sen. Abim yanaklarını mıncırmamdan nefret ederdi, " Ya Boncuk, biz seninle mıncırmak yok diye anlaşmamış mıydık?" Ama uzun zamandır mıncırmıyorum, dedim. " Olsun, sevmiyorum yapma, ayrıca sen benimle ne biçim konuşuyorsun, abinim ben senin," dedi. Öfff aman tamam, bir şey demedim. Bak Yaren'e ne kadar saygılı hiç abisiyle böyle şeyler konuşuyor mu? Doğu araya girdi ve " konuşamaz çünkü ben onlara özel hayatımı yansıtmıyorum." dedi. "Vallahi kardeş bende yansıtmayacağım da her şeyi anlıyor bu." Bu sefer ben araya girdim. Niye yansıtmayasınız ki, biz sizin için mutlu oluyoruz, hayır saklamak neden? Yaren gaza gelip hemen, "Aynen abi niye saklıyorsun sen de söyle de bende mutlu olayım," dedi. Doğu'da "bir gün bir kadını seversem, seninle tanıştırırım abicim." diyerek cevap verdi. "İyide ben, hayatına giren hiçbir kadınla tanışmadım," Doğu bu sorgudan bıkmış bir şekilde, kafasını Yaren'e çevirdi " Tanışmadın, çünkü öyle biri olmadı abicim ve artık rica ediyorum şu konuyu kapatın." " Tamam ya kızma."
Yemeklerimizi yiyip eve döndük, hepimiz hemen uykuya çekildik çünkü çok yorulmuştuk. Abimler 1 hafta bizimle kalıp gittiler ama ben Oya'yı yalnız yakalayıp tekrar konuşamadım çünkü Doğu'yla abim kızın gölgesi gibiydi, soramadım, öğrenemedim. Telefonla aradım, sordum, bana o gün saçmaladığını, endişelenecek bir şey olmadığını söyledi. Abim ya da Doğu yanındadır diye düşünüp mesaj attım, yine aynı şeyi söyledi. Tabi ki söylediklerine inanmadım, söyledikleri çok saçmaydı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Yapacak, bir şey bulamayınca umursamadım, ya da umursamıyormuş gibi yaptım. Ama geceleri gözümü tavana dikip dalarken hep aynı cümle dolandı durdu zihnimde:
"Doğu'nun neyinden korktun, Oya?"
Bu soru, zihnimin en kuytu köşesine kazındı.
Gözlerinin içine her baktığımda, cevabını aradım. Ama bulamadım.
Sanki o da söylemesi gereken bir şeyi benden saklıyordu.
Belki de sadece ben fazlasını kuruyordum.
Ama ya değilse?
İnsan, içini kemiren bir şüpheyle nasıl güvenir?
Belki de bu yüzden Oya'nın sözleri, bunca zaman geçmesine rağmen hâlâ kulağımda yankılanıyor.
"Doğu'nun neyinden korktun, Oya?"
Sadece Oya'nın değil. belki de benim de korkmam gereken bir şey vardı.
Ve ben bunu görmezden gelmeye çalışıyordum.
Şimdilik sessizim.
Ama içimde bir ses, daha fazlasının geleceğini söylüyor.
Ve o sesin, ne zaman susacağını hiç bilmiyorum.
O günden sonra Oya'yı bir daha yalnız yakalayamadım. Ne zaman yaklaştıysam, gölgesinde ya abim vardı ya da Doğu. Cevaplar uzaklaştıkça, ben susmaya alıştım.
Ve zaman. usulca geçip gitti.
Tam iki yıl.
Derken, düğüne 2 gün kaldı ve ben bunun için Türkiye'ye geldim, çok heyecanlıydım. Kafamda sürekli planlar yapıyor, sonra o planları abime aktarıyordum, abimde,
- Ay yeter Boncuk, biraz daha konuşmaya devam edersen, vallahi düğün falan yapmayacağım.
- hııı canım aynen yapmazsın, senin deden Harun Altun unutma, her şey onun adına itibarına uygun olmalı.
- Böyle dediğini sen nerden biliyorsun?
- Oya'ya sormuş olabilirim.
- Oya mı, yazıklar olsun, siz gelin görümce benim arkamdan iş mi çeviriyorsunuz?
- Yok canım, iş çevirmek denmez ona.
- Ne denir hanımefendi?
- Kızlar arası bilgi paylaşımı
- Ohhh ne güzel kılıfını da bulmuşsunuz.
- Aman abi neyse boş ver.
- Gel bakayım yanıma biraz konuşalım.
Gittim kanepeye, yanına oturdum.
- Seni dinliyorum, abicim.
- Bak Boncuk, çok ısrar ettiğin için buraya gelmene izin verdim ama Düğünde dedemin gözüne çok gözükmüyorsun, anlaştık mı?
- Off tamam ne gözükeceğim zaten.
- Ha aferin, zaten Doğu düğün boyunca yanında olacak, onun sözünden çıkmayacaksın, onsuz bir yere gitmeyeceksin, tamam mı?
- Doğu niye, Orhan abi yanımda dursun.
- Hayır Asena, Doğu sana zarar gelmemesi için elinden gelen her şeyi yapar.
- Sebep
- Benim en yakın dostum olduğu için.
- O zaman seni korusun, beni niye koruyor?
- Boş boş konuşma Asena, senin bu çocukla ne derdin var ya?
- Bir derdim yok ne derdim olacak, iki yakın arkadaşı evleniyor, benimle uğraşmasın diye dedim.
- Olsun Doğu hem seni korumak için her şeyi yapar hem de dedem sen Doğu'nun yanındayken sana yaklaşamaz.
- Sebep.
- Altun ailesinin Doğu Bozkurt'u karşına alması demek, yok olmaları demektir.
- vay be, O suratsız moruğun hiçbirinden korkacağını düşünmemiştim.
- Hahahahahahah suratsız moruk çok iyiydi.
- Biliyorum.
- Ha bu arada, seni götürmeye Doğu gelecek, bilgin olsun.
- Niye ben kendim gidemiyor muyum?
- Ya yolda bir şey olursa, bu riski alamam Boncuk, itiraz yok.
- Tamam, ben odama çıkıyorum, uyuyacağım.
- İyi geceler Küçük Hanım
- sana da
Yukarı çıktım, birkaç yıl önce abimin benim için hazırladığı odama girdim, banyodaki işlerimi halledip, pijamalarımı giyip, yatağıma uzandım. Yine kafamda sesler bana fısıldıyordu. Bu Doğu'nun olayını hala geride bırakamamıştım. Korkumdan değil merakımdan çıldırmak üzereydim, Oya bu konuda konuşmuyor, abimin haberi yoktur, Yaren, abisinin bilmesini istediği kadar bilgiye sahip, kendisine sorsam doğal olarak inkar eder, Çıldırmak üzereyim adam kara kutu gibi hiçbir şeyini çözemiyorum. Kafamın içindeki sesleri susturup, uyumaya çalıştım, biraz zor oldu ama sonunda uykuya daldım.
Sabah saat, 10 gibi kalktım, abimin odasına gittim, yoktu. Aşağı indim orda da yoktu, mesaj attım Oya'nın yanındayım, kahvaltı ediyoruz dedi. Bende afiyet olsun diye mesaj yazdım ve mutfağa kendime kahve yapmaya gittim. Kahvemi alıp, salona geçtim. Daha kahvemi içemeden kapı çaldı.
Aman ben sakın dinlenmeyeyim, sakın oturmayayım, söylenerek kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığımda karşımda Doğu'yu gördüm. "Günaydın" diyerek içeri girdi, şaşırdım, gelmesini beklemiyordum.
- Günaydın da hayırdır, bir şey mi oldu.
- Yok abin, evde tek olduğunu söyledi ve benim yanına gelmemi istedi.
- Sebep?
- Harun Altun her an her şeyi yapabilir diye
- Vay arkadaş, ne paronayak insanlarsınız siz ya
- Paronayak değiliz, sadece Harun Bey amcayı senden daha iyi tanıyoruz
- Hımm duydum, suratsız moruk senden tırsıyormuş, o yüzden abim seni düğünde de başıma dikecekmiş, kusura bakma yarın senin için biraz diken üstünde geçecek ama bence abime niye ben bütün düğün boyunca senin kardeşinin başını bekleyeyim, istemiyorum dersen kabul eder.
- Ben halimden memnunum. Yarın, özel bir günü tek başıma değil, güzel bir hanımefendiyle geçireceğim.
Biran boğazım düğümlendi, şaşırdım ama hemen toparladım.
- Ya senin sevgilin falan yok mu
- Niye soruyorsun?
- Başka bir kadınla gittiğini duyup, düğünü basmaya gelmesin.
- Benim hayatıma, böyle terbiyesizlikler yapacak kimse giremez.
- Niye terbiyesizlik olsun canım, kız sevgilisini kıskanabilir.
-Asena sen benim sevgilim olup olmadığını merak ediyor olabilir misin?
- Yoo olduğunu biliyorum zaten.
- Allah Allah, nerden vardın bu kanıya?
- Sen söyledin.
- Ne zaman söyledim?
- İsviçre'ye ilk gittiğimizde, yemek masasından niye fırlayıp gittiğini sorduğumda. Ayyy ayrıldınız mı yoksa?
Bir an Doğu derinlere daldı, bir noktaya odaklanıp kaldı ve en sonunda " Hiç birleşmedik ki" dedi.
- Nasıl yani?
- Seviyorum ama onun bundan haberi yok.
- Kırk yıl düşünsem senin platonik bir âşık olacağını tahmin etmezdim.
- Platonik değilim sadece, konuşmak için doğru zamanı bekliyorum.
- Ha kızın daha haberi yok, acele et bence, kız başka manita yapar yoksa.
- Yapamaz.
-sebep
Tam bu sırada, Doğu'nun telefonu çaldı, bir saniye diyerek telefonu açtı,
- Alo efendim abim
- _______________
- kiminle?
- _____________
- Sebep
-______________
- Telefonu Altay'a ver abicim.
-____________
- Altay kimmiş bu arkadaş
- ______________
- Ne demek bilmiyorum?
- ______________
- Neyse ben Asena'nın yanındayım sen ikisini de al buraya getir
- ___________________
- Görüşürüz.
Telefondakinin Yaren olduğunu düşündüğüm için bir şey mi olmuş, ne diyor Yaren, diye sordum. Doğu'da hafif gülerek, "Yaren değil," dedi. Bende, ha pardon ben abim deyince Yaren zannettim. Yok bu diğer kız kardeşim Ceylin, benimle birini tanıştırmak istiyormuş, ertelemek istedim ama çok ısrar etti.
- Kız arkadaşı mıymış?
- Bilmiyorum, bir şey söylemedi ama zannetmiyorum.
- Nasıl yani, kardeşinin seninle tanıştırmak istediği kişi erkek olabilir ve sen bunu gayet sakin bir şekilde karşılıyorsun öyle mi?
- Hayır, ne olduğunu anlamaya çalışıyorum diyorum.
- Olsun, anlamaya çalışman bile güzel, benim abim olsa akşamına hastanedeydik.
- Önce bir dinliyim hastane işi sonra.
- Birinizde medeni olun be.
- Bence ikisinin beraber yanıma gelmesine müsaade ediyorsam medeniyimdir.
- İtiraf etmeliyim beni şaşırtan bir hareketti.
- Şaşırtmayı severim.
-Fark ettim.
Aradan biraz zaman geçti ve kapı çaldı, gittim kapıyı açtım. Karşımda da çok güzel, yeşil gözlü beyaz tenli, kahverengi, düz saçları olan, uzun boylu alımlı bir hanımefendi, onun yanında da kahverengi gözlü, gözlüklü, buğday tenli kıvırcık saçlı bir çocuk vardı.
Kız şöyle başladı konuşmaya,
- Merhabalar, ben abim Doğu Bozkurt'u arıyorum.
- Merhaba, Ceylin değil mi, abin içerde sizi bekliyor.
- Teşekkürler.
Onlar içeri geçince kapıyı kapatıp, bende salona geçtim, Doğu'nun kız kardeşi çok sakindi ama yanındaki çocuk utanmasa korkudan çığlık atacaktı, bu davranışıyla da haklıydı çünkü Doğu çocuğa, yiyecek gibi bakıyordu. Bu gergin havadan kaçabilmek için " Hoş geldiniz ne içersiniz ne ikram edeyim," diye sordum. herkes kahve istedi, bende kahveleri yapmak için mutfağa geçtim ama bir kulağım salondaydı, sonuçta abimin düğünü öncesi kan çıkmasına müsaade edemezdim. Ben bunları düşünürken, Doğu konuşmaya başladı.
- Evet, abicim seni dinliyorum.
- Abi şimdi şöyle.
Ceylin gergin bir ses tonuyla söylemişti bu 3 kelimeyi, o da yarıda kalmıştı. Neyse biraz durakladıktan sonra devam etti.
- Abi, tanıştırayım bu Fatih, benim sevgilim. Buraya bunu söylemeye geldim, böyle bir şeyi daha fazla senden saklamak istemedim
- Neyim dedin!
Aha şimdi sıçtık, Doğu'nun içindeki öküz yükleniyordu.
- Sevgilim abi.
- Ceylin, sen biraz Asena'nın yanına geçsene.
- Kalsam abi
- Geç dedim!
- T- ta - tamam abi.
Doğu'nun bağırmasından sonra, Ceylin hemen yanımda bitti ve "kahveler hazır mı, hemen götüreyim" dedi. Bende Hazır ama sen dur ben götüreyim kızmasın, dedim. O da başını onaylar biçimde eğdi. Kahvelerin olduğu tepsiyi aldım ve salona gittim. Kahveleri servis ederken, Doğu, biraz da sen konuş bakalım aslan dedi.
Ben o sırada mutfağa geçtim, Ceylin ile birlikte mutfak kapısından gizlice kafamızı çıkarıp, salonda olanları dinledik.
- Abi biliyorum, Ceylin'in yanında birini görmek seni çok rahatsız ediyor ama şunu bil, ben senin kardeşini çok temiz ve saf duygularla seviyorum.
- Karşıma geçip bu cümleyi kurabilmen, takdir edilesi, adın neydi senin?
- Fatih abi.
Bence, iyi girdi çocuk, saygılı vallahi helal. "Evet abim şans verse çok iyidir, benim sevgilim." Sen yine de çok güvenme, "aaa niye öyle dedin?" Yani erkektir sonuçta" Ben bu cümleyi kurduktan sonra, Doğu tekrar konuşmaya başladı ve ikimizde sustuk.
- Bak Fatih, gelip karşıma oturabilmeni takdir ettim, kötü bir niyetin olmadığını da hal ve hareketlerinden anlayabiliyorum ama bu demek değildir ki sana tamamen güveniyorum, ben bu dünya da çok az kişiye güvenirim. Sana da güvenip güvenmeyeceğimi zaman gösterecek. Şimdilik, sınırlarınızı aşmadan bu aranızdaki şeye devam etmenize izin veriyorum ama yanlış bir hareketini, bir saygısızlığını ve en önemlisi, kardeşimi üzecek bir hareketini, görürsem, duyarsam, hissedersem dahi kendine kaçacak delik ara kıvırcık.
- Merak etme abi ben onu asla üzmem.
- Göreceğiz kıvırcık. Göreceğiz
Bence abin gayet anlayışlı bir tavır sergiledi, öp başına koy Ceylin. " Yani, abime göre öyleydi evet," Bu sırada Doğu, Ceylin'i yanına çağırdı.
- abim, Altay seni eve bıraksın, kıvırcığı da Cezayir gideceği yere bıraksın.
- Beraber gitsek abi?
- Bokunu çıkarma abim.
- Offf peki çıkıyoruz biz.
- Güle güle.
Mutfaktan çıktım ve salona geçtim, Doğu'nun yanına oturdum.
- Mutfaktan net duyabildin mi bari.
- Yani, ister istemez kulak misafiri oldum tabi.
- İster istemez, öyle mi?
- Evet, ama tebrik ederim, çok olgunca karşıladın, Ceylin'de eminim onu çok sevdiğini bir kez daha net bir şekilde anladı.
- İnşallah.
Bu sırada kapı çaldı, gidip baktığımda, gelenler Oya ile abimdi. Hoş geldiniz, diyerek karşıladım ikisini de abim ciddi ve öfkeli bir tavırla, " Doğu içerde mi," diye sordu. Bende, evet diyerek karşılık verdim. Abim beni es geçerek, içeri girdi, bende kendi kendime ne oluyor ya dedim ve Oya'ya döndüm, o da korkulu gözlerle bana bakıyordu. Oya'nın gözlerinde ki korkuyu görünce hemen abimin peşinden gittim. Abimin, Doğu'ya, şöyle dediğini duydum.
- Konuşmamız lazım, Doğu.
- Olur, hangi konuda?
- Özel.
- Tamam, nerde konuşalım?
- Ofise geçelim.
- Tamam.
Abim çıkmadan, siz ikiniz evden çıkmıyorsunuz dedi. Öfkesi gözlerinden okunuyordu, ne olduğunu anlamamıştım ama kötü bir şeyler olduğunu çok derinden hissetmiştim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |