2. Bölüm

BİLİNMEZLİK

zeynepkaya
lavinia22

Aradan yarım saat geçti ve Deniz teyzenin telefonu çaldı, bu numara Kürşat Altun'un numarasıydı, Deniz teyze telefonu bana verdi, bende hemen açtım.

- Alo

- Alo ben bu tarif ettiğin binanın önündeyim.

- bekle hemen geliyorum.

- tamam

Telefonu kapattım ve Deniz teyzeye verdim sonrasında Deniz teyze ben gidiyorum dedim. "Dur Asena, bende geliyorum ya adam tehlikeli biriyse" dedi. Ben başımın çaresine bakarım merak etme. " olmaz öyle şey bende geliyorum, konuştuklarınızı dinlemem uzaktan seni kontrol ederim sadece." Yok Deniz teyze, ben sen yorulma diye dedim ama peki sen bilirsin. "Yorulmam yorulmam merak etme." Tamam o zaman. Deniz teyze evinin kapsını kilitledi ve apartmandan çıktık. Kapının önünde inanılmaz güzel bir spor araba ve son derece yakışıklı bir çocuk vardı. Bizi görür görmez yanımıza geldi ve "Asena sen misin" diye sordu. Evet benim, sende Kürşat olmalısın. "evet benim, şimdi söyle bakalım sana nasıl yardımcı olabilirim?" Sokak ortasında konuşmayalım, biraz ilerde bir restoran var oraya gidelim. "Restoran kalabalık olur, olamaz orda konuşamayız." Ya bak ben orda çalışıyorum, sakin bir yer ayarlarım merak etme. "Emin misin? " Eminim, sızlanmayı bırakıp gelecek misin çünkü ortada çözmemiz gereken büyük bir mevzu var " Kusura bakma ufaklık, birinin beni sabahın köründe arayıp, ben senin kardeşinim demesine pek alışık değilim." Bende her gün terk edilmiyorum ve açıkçası sana hiç güvenmiyorum, anladığım kadarıyla sende bana güvenmiyorsun ama bu konuyu da açığa kavuşturmamız gerek o yüzden ikimizde birbirimize az da olsa güvenmek zorundayız. "Haklısın ufaklık, hadi gidelim o zaman. Yalnız, teyze gelmeyecek." Sebep? " Aile meselelerini daha fazla yaymak istemiyorum." Kabul etmezsem ne olur? "O zaman ben işime dönerim sende başının çaresine bakarsın" Off tamam, Deniz teyzeyle konuşacağım ama benimde bir şartım var. "Neymiş o?" Restorana arabanla gitmeyeceğiz, yürüyerek gideceğiz. " O Niye?" Dediğim gibi sana güvenmiyorum, güvenmediğim birinin arabasına binemem. " O güvenmediğin kişiyi arayıp yardım istiyorsun ama ufaklık." Mecbur kaldım, başka çarem yoktu. Ayrıca sende buraya mecbur kaldığın için geldin!" Onu nerden çıkardın?" Sen buraya benim için gelmedin, buraya annen için geldin. Belli ki ben aradıktan sonra kendisine ulaşmaya çalıştın ama olmadı, o yüzden mecburen buraya geldin. Kısacası Kürşat Altun, sen anneni merak ediyorsun, bende geçmişimde neler yaşandığını ve ikimizin de amacına ulaşması için birbirimize ihtiyacımız var. " Tamam ufaklık, teslim oluyorum sandığımdan zeki çıktın. Haklısın buraya annem için geldim ve yine haklısın bu işi çözmeden bir yere gitmeyeceğim." O zaman anlaştık, Deniz teyzeyle konuşup geliyorum. "Bekliyorum" Deniz teyze, biraz arkamızda konuşmamızın bitmesini bekliyordu, yanına gittim ve Deniz teyze biz bizim restorana gidiyoruz, dedim. " Tamam kızım hadi gidelim." Sen gelemiyorsun. " nedenmiş o?" Aile meselelerinin daha fazla yayılmasını istemiyormuş, Kürşat Bey. " Olmaz öyle şey, ben seni bu adamla yalnız gönderemem." Beni düşündüğünü biliyorum fakat gitmek zorundayım, hem zaten restoran çok yakın ve güvenli o yüzden bir şey olmaz, merak etme. " Tamam kızım ama çok dikkatli ol" Tamam Deniz teyze çok teşekkür ederim, dedim ve Kürşat'ın yanına gittim.

- Hadi, gidebiliriz.

- Tamam çok uzak mı dediğin yer buraya?

- Yok ya çok yakın

"Tamam o zaman gidelim." dedi Kürşat ve yürümeye başladık, sonra da bana dönüp şöyle dedi.

- Sen çalışmak için çok küçük değil misin, niye bu yaşta çalışmaya başladın?

- Yaşayabilmek için para kazanmam gerek.

- Ailenin kazandığı para ile geçinemiyor musunuz?

- Aile mi? (Hafifçe güldüm.)

Bu sırada, restoranın önüne geldik. Burası hadi içeri geçelim. "Tamam." İçeri girdik, restoranın sahibi Fatma abla beni görür görmez, "Asena senin ne işin var burada bu saatte okulunda olman gerekiyor." Bugün gidemedim Fatma abla. " Sebep" Uzun hikâye anlatırım, şimdi misafirimle sakin bir yere geçebilir miyiz? "Misafirin kim olduğunu söylersen tabi ki geçebilirsiniz." Anlatacağım abla ama sonra arka bahçe müsait mi orya geçelim biz. " Arka bahçe kalabalık siz yukarı benim ofise çıkın orda konuşun" Tamam abla çok teşekkür ederim. Fatma ablanın ofisine geçtik ve çalışma masasının karşısındaki karşılıklı koltuklara oturduk. - Gelirken söylediğim şeye neden güldün? - Aile kavramıyla benim olduğum ortam pek uymuyordu o yüzden. - Anlamadım. - Annem mekanlarda çıkıp şarkı söylüyordu, Akın yani yeni eşi, o parayı içkide, kumarda yiyordu. Bende aç kalmamak için çalışmak zorunda kaldım. - Üzüldüm ufaklık ama sanırım kardeşim olma teorin çürüdü - Nedenmiş o? - Çünkü benim annem hayatta öyle şeyler yapmaz, üzgünüm ufaklık.

Tam kalkmaya yelteniyordu ki annen ile en son ne zaman yüz yüze görüştün dedim.

- 16 yıl önce.

- Kardeşinin öldüğü gün yani öylemi.

- Evet - Bunca yıla rağmen nasıl hala ona güvenebiliyorsun?

- Güveniyorum çünkü onu tanıyorum.

- 16yıldır görmediğin bir kadını ne kadar tanıyor olabilirsin? -Bak çocuk, biz böyle konuşarak bir yere varamayacağız, boşuna vakit kaybediyoruz. Senin kardeşim olup olmadığını anlamamızın tek bir yolu var, o da DNA testi yaptırmak. - Haklısın, tek çözüm yolu bu. - O zaman, ben kimsenin haberi olmayacak şekilde hastaneyi falan ayarlayayım, sonra yarın seni alayım hastaneye gidip test yaptıralım ve artık şu mevzu çözülsün. - Tamam kabul. Koltuktan kalktı ve "o zaman yarın görüşürüz ufaklık" dedi. Bende görüşürüz diye karşılık verdim Kürşat odadan çıktıktan sonra, içeriye Fatma abla girdi, karşıma oturup, " anlat bakalım neler oluyor kimin nesi bu çocuk?" dedi. Bende sanırım abim dedim. " S-sa- sanırım derken, sen şu olayı bana baştan anlatsana." Anlatayım. Bugün, gözümü açtığımda, evde garip bir sessizlik hissettim ve biraz endişelendim sonra anne diye seslendim ama hiç ses gelmedi. Bende gece eve gelip sızdıklarını düşündüm hemen yataktan kalkıp, odalarına gittim. Ama oda da ne eşyaları ne kendileri vardı, sadece odanın ortasındaki küçük bir sehpada bir zarf vardı, üstünde adım yazıyordu bende açtım, " ne mektubuymuş peki, kimdenmiş?" Annemden, bana artık katlanamadığını ve sevdiği adamla buralardan gittiğini yazmış. " Sen olmadan aç karınlarını nasıl doyuracaklar acaba, haysiyetsiz köpekler!" O onların problemi artık beni ilgilendirmez. " Eeee bu çocuk nerden, nasıl çıktı?" birkaç ay önce, annemin telefonunda oğlum diye kayıtlı bir numara gördüm, o an içimden bir ses bu numarayı not almam gerektiğini söyledi ve bende içimdeki o sese kulak verdim, numarayı bir kâğıda yazdım. Bugünde başıma böyle bir iş gelince arayıp bana yardım etmesini istedim. "Yardım edecek mi bari?" Elinden geleni yapıyor, yarın hastaneye DNA testi yaptırmaya gideceğiz. " Bende seninle geleceğim." Gerek yok ya ben yalnız giderim. " olmaz öyle şey, bende geleceğim dedim." İyi peki sen bilirsin ne deyim.

- Asena bir şey soracağım ama lütfen beni yanlış anlama

- Sor abla

- Şimdi diyelim ki o çocukla kardeş değilsin, o zaman ne yapacaksın?

- Bende tam bilmiyorum ama yetiştirme yurduna giderim herhalde, zaten kardeşimse de beni kabul ederler mi bilmiyorum, amacım bu da değil, sadece geçmişte ne yaşandığını tam anlamıyla öğrenmek istiyorum. Neyse, ben mutfağa gideyim sonra şefim işten kaytarıyorsun diye kızıyor.

Dedim ve Fatma ablanın odasından çıktım, mutfağa indim çalışmaya başladım. Ama kafam hiç susmuyordu, Şimdi ne olacaktı, gerçekten ne yapacaktım. Hayatım nerde nasıl devam edecek? Hayata tutunabilecek miyim, hayallerime kavuşabilecek miyim? Yoksa hiçbir hayaline hedefine ulaşamamış yorgun hasta bir kadın ya da bir kız olarak bir köşede son nefesimi mi vereceğim? Akşam eve mi gitmeliyim yoksa restoranda mı kalmalıyım. Çok çaresiz ve mutsuz hissediyorum, bıraksalar saatlerce ağlardım. Ama onu bile yapacak gücüm yoktu. Düşüncelerimin denizinde boğulurken, birinin koluma dokunmasıyla irkildim. Mutfakta çalışan kızlardan biri, " hadi mesai bitti çıkıyoruz" dedi. Tamam çıkarım birazdan siz gidin dedim ve önlüğümü çıkardım, ceketimi giydim, üst kata çıktım. Dış kapıya doğru yöneldim, dükkândan çıkacaktım ki arkamdan Fatma abla seslendi. " Asena!" Arkama döndüm ve efendim abla dedim. " Bugün bende kalsana" Hafifçe tebessüm ettim ve çok sağ ol abla ama gerek yok dedim. " Niye ya?" Evde birkaç işim var onları halletmem lazım. " Ne işiymiş o?" Ödev falan yapacağım. " Sen ne zamandan beri ödev yapıyorsun" dedi. Fatma abla bende bugünden itibaren diye karşılık verdim. Yüzünde hüzünlü bir gülümseme oluştu ve "kitaplarını alalım bende yap ödevlerini" dedi. Bende, yok abla bugün evde kalsam daha iyi olur dedim. "Peki canım nasıl istersen öyle olsun ama eve seni ben bırakayım." Yok, hiç zahmet etme yakın yer zaten ben giderim. "Hayır, itiraz istemiyorum ben götüreceğim seni, hadi düş önüme!" Madem bu kadar ısrar ettin tamam abla. Restoran eve çok yakındı ama Fatma abla arabayla götürmek için ısrar etmişti, bu yüzden daha fazla itiraz etmedim ve Restoranın önündeki arabasına bindik, yola çıktık 5 dakika sonra zaten evin önündeydik.

- Teşekkürler Fatma abla.

- Rica ederim canım ne demek, bir şeye ihtiyacın olursa hemen beni ara, tamam mı?

Tamam abla merak etme dedim ve arabadan indim, apartmana girdim, yaşadığım dairenin olduğu kata çıktım ve evin kapısına yöneldim, tam kapıyı açacakken Deniz teyze karşıdaki binadan çıktı.

- Asena, ne yapıyorsun orda?

- Hiç, işten çıktım geldim, eve gireceğim Deniz teyze

- Sen orda kalmayacaksın ki benim yanımda kalacaksın

- Yok Deniz teyze yalnız kalabilirim sıkıntı yok. (Aslında çok korkuyordum gece yalnız kalmaktan ama utandığım için korkmadığımı söylemek zorundaydım)

- Ya senin için istemiyorum kızım, kendim için istiyorum.

-Nasıl yani?

- Benim kızlar gelmişti yanıma kalmaya ama anca birkaç gün kalabildiler, hepsi bugün evine döndü. Onlar gidince çok yalnız hissediyorum, duvarlar üstüme üstüme geliyor. O yüzden gel bana biraz arkadaşlık et.

- Tamam Deniz teyze öyle istiyorsan tabi ki senin için kalırım.

- Hay yaşa benim güzel kızım.

- Bir içerde üstümü değiştirip geleyim olur mu?

- Tamam kızım, bekliyorum acele et.

-Peki Deniz teyze, hemen gelirim.

Deniz teyzenin onunla kalmamı benim için istediğini biliyordum ama beni gücendirmemek uğruna kendisi için istiyormuş gibi yaptı ve bu beni biraz duygulandırmıştı. Deniz teyzeyi bekletmemek için kapının kilidini hemen açtım ve içeri girdim, odama gidip üstümü değiştirdim, yanıma bana lazım olabilecek her şeyi aldım çünkü o eve bir süre girmek istemiyordum, nedenini bilmiyorum ama girmek istemiyordum işte, korkutucu geliyor ve sinirlenmeme sebep oluyordu o ev. Eşyalarımı toparladıktan sonra hemen evden çıktım ve Deniz teyzenin kapısını çaldım. Kapıyı hemen açtı ve beni güler yüzle karşıladı.

- Gel kızım, gel bak sana yemek hazırladım otur da ye.

- Zahmet etmeseydin Deniz teyze, restoranda yedim ben, tokum yani.

- Olsun kızım, gençsin sen enerjiye ihtiyacın var.

- Gerçekten tokum, vallahi.

- Ben anlamam o tabak bitecek.

- Peki Deniz teyze, teşekkür ederim.

Gerçekten bana bir anne gibi yaklaşıyorsun ve sanırım biraz tuhafıma gidiyor çünkü Şule hiç böyle şeyler yapmazdı.

- Şule mi?

- Artık anne demek istemiyorum sanırım, yani bunu hak etmediğini düşünüyorum.

- Ah kuzum haklısın, ne deyim ki ama sen yine de içinde nefret besleme tamam mı?

Tamam Deniz teyze dedim. (Ama ilerde nefretten öte şeyler hissedeceğimi ben bile görebiliyordum.) Yemeğimi yedim ve Deniz teyzeye eline sağlık çok güzel olmuş dedim. O da bana " Afiyet olsun güzel, boncuk gözlü kuzum dedi." Böyle söyleyince biraz utandım çünkü böyle şeylere alışık değildim. Ama Deniz teyzeye dönüp o senin gözlerinin güzelliği dedim. O da teşekkür edip, " Sana benim küçük kızın odasını hazırladım. Hadi gidip yatalım" dedi. Bende, başımı sallayarak karşılık verdim ve beraber mutfağı toplayıp, odalarımıza uyumaya gittik. Yatağa girer girmez uyudum çünkü çok yorgun hissediyordum. Sabah Deniz teyzenin sesiyle uyandım.

- Asena, Asena, Asena hadi kalk kızım.

- Ne oldu Deniz teyze dedim, yarı uyur yarı uyanık halde.

- Dün konuştuğun çocuk, seni istiyor telefona. Hemen gözlerimi açtım ve yatakta doğruldum, Deniz teyzenin elinden telefonu aldım ve cevap verdim.

- Alo efendim.

- Hadi kalk ufaklık, hastaneye gideceğiz.

- Saat daha sabahın altısı bilmem farkında mısın?

- Farkındayım ama bu işi kimse öğrenmeden halletmemiz için biraz erken olması gerek ufaklık, kalk hazırlan bende yoldayım. Ta- sabahın köründe uyandırdığı yetmiyormuş gibi birde yüzüme kapatıyor gıcık! "Ne diyor" diye sordu Deniz teyze. Hastaneye gidecekmişiz, onu söylüyor. " Saat çok erken değil mi?" Kimsenin haberi olmaması için böyle olması gerekiyormuş. " Kimin öğrenmesinden korkuyor muş?" Ailesinin herhalde. " Anladım, hadi kalk hazırlan bakalım, bende üstümü değiştirmeye gidiyorum." Tam odadan çıkacakken Deniz teyzeye, sen niye bu saatte ayaktasın? diye sordum. O da Hafifçe tebessüm edip, " sabah namazı için kalktım kızım" dedi. Ha anladım. Yataktan kalktım, üstümü değiştirdim, ceketimi giydim, bu sırada Deniz teyze, "abin gelmiş hadi hızlı ol" dedi. Tamam bende hazırım zaten dedim ve kapıya çıktım ayakkabılarımı giydim, Deniz teyzede arkamdan geldi, evinin kapısını kilitledi ve sanırım bir dua okudu ama tam anlayamadım, sadece bekledim. Biraz sonra apartmandan çıktık, Kürşat arabasında bizi bekliyordu. Arabaya binince, "günaydın" dedi Kürşat. Bende, ne günaydını ya günün aydığı mı var? " Uykumuza düşkünüz sanırım ufaklık." Öyleyim ve sayende uyuyamadım. "Yeter tüm gününü uyuyarak geçirme. " Sağ ol tavsiye için ama uyumayı tercih ederim. Ufak bir güldü, " kardeşsek seninle işimiz var" dedi, gülerek. Kardeşinsem bittin sen. "Niye ne yapacaksın," dedi gülerek. Geçmiş yılların acısını çıkaracağım, Kahkaha attı ve " Çıkar bakalım hakkındır " dedi. Tabi ki, takılıyordum eğer kardeşi çıkarsam ne yapacağımı bilmiyordum, çıkmasamda ne yapacağımı bilmiyordum kafam çok karışıktı ve afallamış durumdaydım. Ama tabi ki bunu kimseye belli edemezdim. Bir 10 dakika sonra hastaneye gelmiştik. Hastanenin üstünde Altun Hastanesi yazıyordu. "Hadi bakalım ufaklık, gidip gerçekleri öğrenelim." öğrenelim bakalım, dedim. Hastaneye girdik ve orda gördüğümüz, tüm Çalışanlar, doktorlar, Hemşireler Kürşat'a " Kürşat Bey bir sıkıntı yok inşallah" gibi tepkiler verdiler. Kürşat'ta cevap olarak, " Bir sorun yok, ufak bir işim var onu halletmeye geldim" diye cevap veriyordu. Yukarı çıkmak için asansöre bindiğimizde, baya seviliyorsun herhalde dedim. "Severler sağ olsunlar" Deniz teyze bu sırada bana duygusal bir şekilde baktı ve ben ona doğru bakınca hafifçe tebessüm etti. Asansörden indik, bir odaya girdik, Deniz teyze, odanın dışında beklemeyi tercih etti. Kendisini kan tuttuğunu söyledi. Oda da iki hemşire birde doktor, bizi bekliyordu. Doktor, Kürşat'a "hoş geldiniz Kürşat bey" dedi. Kürşat'ta, " test için istediğim her şey eksiksiz halledildi mi?" diye sordu. "Tabi efendim, hiç merak etmeyin ailenizden hiç kimsenin haberi olmayacak, bu test gizli tutulacak." " Teşekkür ederim Doktor Bey" Doktor, Kürşat'ın teşekkür etmesinden memnun bir şekilde, başını eğdi. Kanımızı almaları için oda da yan yana duran, iki kan alma koltuğu vardı. Sağdakine ben oturdum, soldakine Kürşat. Hemşireler geldi ve ikimizin kanını da aldılar ama benim kanımı almaları biraz zor oldu hemşire damarlarımın çok ince olduğunu söyledi. Kanlar alındıktan sonra hemşireler hemen kanları laboratuvara gönderdiler. Doktor Kürşat'a dönüp, " normalde bu testin sonucunun çıkması, baya uzun sürebilir ama ben sizin için bugün sonuçların çıkmasını sağlayacağım, Kürşat Bey." Kürşat'ta cevap olarak " Teşekkürler, Doktor çok yardımcı oldun, bu iyiliğini unutmayacağım" dedi. " Ne demek efendim görevimiz. Kürşat Doktor ile el şıktı ve odadan çıktık. Deniz teyze, "ne oldu hallettiniz mi?" diye sordu. Hallettik, merak etme Deniz teyze. " İyi çok şükür, hayırlısı olsun inşallah." Kürşat'la aynı anda âmin dedik ve Kürşat,

- Eee ufaklık bugün beraberiz belli ki, en azından sonuçlar çıkana kadar.

- Evet öyle oldu, biz eve dönelim sen sonuçlar çıkınca Deniz teyzeyi ararsın.

- Olmaz, madem uykudan uyandırıldın diye bu kadar sinirlendin, O zaman dile benden ne dilersen.

- Sinirlenmedim, sadece o saatte gelmemiz saçma geldi.

- Olsun ufaklık, bak ben bütün günümü boşalttım, tüm işlerimi erteledim.

- İyi ama benim okula gitmem gerekiyor.

- Bugünde gitmeyiver, ne olacak?

- Hocalarım kızar, ayrıca okuldan sonrada restorana da gitmem lazım.

Deniz teyze Kürşat'a çok güvenmiş ve onu sevmiş olacak ki "Hocalarınla ve Fatma'yla ben konuşurum Asena" dedi. Ama ben eve gideyim çok yorulurum dışarda. "Kürşat'ta bak ufaklık, tüm sorunların çözüldü" dedi ve ekledi, " Teyzeciğim, bir yerde kahvaltı edelim ben sizi eve bırakırım." Yok oğlum, hiç zahmet etme. "Ne zah- meti, hem belli ki bu ufaklık biraz agresif, şimdi aç gezdirirsem iyice kızmasın" Kürşat'ın bu lafından sonra Deniz teyzeyle gülmeye başladılar. Bende ben agresif falan değilim dedim, Sesim biraz yüksek çıkmıştı. Kürşat'ta " Hım hım belli oluyor ufaklık." Ya off, gıcık ya dedim, Deniz Teyze'de "aaa çok ayıp Asena" dedi. Bende başımı önüme eğdim, " ŞŞŞ küsme ufaklık şaka yapıyorum." Komik değil! "Tamam, özür dilerim, hadi gidelim." Hastaneden çıktık, güzel deniz kenarında bir yerde kahvaltımızı yaptık, sonrasında Deniz Teyze'yi eve bıraktık. Bizim mahalleden çıktığımızda, Kürşat,

- Eeee nereye gitmek istersin ufaklık?

- Bilmem

- Nasıl yapmaktan keyif aldığın hiçbir şey yok mu?

- Bilmem, benim günlerim, ev, okul ve restoran arasında geçiyor.

-Anladım, o zaman bana bırak ufaklık.

- Tamam.

Kürşat, önce beni lunaparka götürdü, ilk başta bunlar için yaşımın çok büyük olduğunu düşündüm ama etrafımda benim yaşlarımda birçok insan vardı. Kürşat, "hadi inelim bakalım ne kadar cesursun," dedi. Anlamadım cesaretimle ne alakası var? " Mesela, yüksekten korkar mısın?" Hayır tabi ki. " Hızdan?" Hayır " Hayaletlerden?" Hayır, kolay kolay korkmam ben. "Göreceğiz ufaklık." Kürşat, önce oyuncakları kullanmak için alınan kartlardan aldı,

- Hadi bakalım ufaklık - Neye bineceğiz?

- Yavaş yavaş ilerleyelim en zararsızından başlayalım Dönme dolaptan.

- Peki, kabul - Bak korkuyorsan baştan söyle ufaklık.

- Korkmuyorum ya.

- Tamam o zaman, hadi gidelim. Önce dönme dolaba bindik, çok huzurlu hissetmiştim yüksekteyken, sanki daha özürdüm. Uzun zaman sonra bu kadar rahat hissetmiştim. Sonra roller coastera bindik, ondada çok eğlendim, Kürşat korkmamı bekliyordu ama bunlar bana çok eğlenceli geliyordu. Roller coasterdan sonra Kürşat, " arabaları sever misin?" diye sordu, bende, severim hatta ilgi alanım dedim. Kürşat'ta "Bende çok severim hatta benim için bir tür bağımlılık, o zaman bir çarpışan otaya binelim bakalım kontrollerin nasıl." Kabul ama iddialıyım söyleyeyim. " Bakacağız ufaklık, iddianın altını doldurabilecek misin?" Çarpışan otoya bindik, Şansımıza kimsede yoktu. Sadece Kürşat'la ben birbirimizi sinir edip durduk ama en çok burada eğlenmiştim. Çarpışan otodan çıktığımızda Kürşat, "acıktın mı ufaklık" dedi. Bende biraz dedim. "İyi bende çok acıktım gel yemek yemeye gidelim, Pizza sever misin?" Severim. "O zaman çok şanslısın seni çok iyi bir pizzacıya götüreceğim." Anlaştık. Kürşat'ın arabasına binip, söylediği pizzacıya gittik, yemekleri yedikten sonra " Eee nasıl beğendin mi," diye sordu. Bende, ne yalan söyleyeyim dediğin kadar varmış, baya iyi. "İyi beğenmene sevindim ufaklık." Birde tatlı yiyelim, bakalım tatlılarını da sevecek misin?" Yok ben daha yiyemem çok doydum. "Yersin yer." Gerçekten doydum, yiyemem. " Bana ne yiyeceksin." dedi ve ben bir şey söyleyemeden tatlıları söyledi. Ya yemeyeceğim dedim niye söyledin? "Yiyeceksin, benim canım tatlı istiyor, tek başıma mı yiyeyim?" Tamam, artık söyledin zaten yapacak bir şey yok. "Ha şöyle inatlaşma benimle ufaklık" Bir şey soracağım. "Sor ufaklık."

-Daha DNA testinin sonuçları gelmemişken yani daha kardeşin miyim değil miyim belli değilken, neden benim için bunları yaptın?

- Bilmem, garip bir şekilde sevdim seni ufaklık, içimden bir ses benim kardeşim olduğunu söylüyor ve bende şu an o sesi dinliyorum.

- Ya kardeşin değilsem, o zaman bu yaptıkların için pişman olmayacak mısın?

- Yo o zamanda küçük bir kız çocuğunu mutlu etmiş olacağım. Tam cevap verecekken, Kürşat'ın telefonu çaldı. " Doktor arıyor" dedi ve hemen telefonu açtı. " Alo, seni dinliyorum doktor. Tamam tamam hemen geliyoruz." Ne olmuş? "DNA testinin sonuçları çıkmış, hadi kalk hastaneye." Tamam. Kürşat yediklerimizin ücretini ödedi ve pizzacıdan çıktık, arabaya binip yola çıktığımızda ne o ne ben yol boyunca hiç konuşmadık çünkü ikimizde çok gergin ve stresliydik. Hastanenin önüne geldiğimizde, ikimizde korkarak içeri girdik ve Doktorun odasının olduğu kata çıktık. Kürşat Doktorun kapısını iki kez tıklattı sonrasında içeriden, "gellll" diye bir ses geldi. İçeri girdik,

-Hoş geldiniz Kürşat Bey.

- Hoş bulduk Doktor.

Buyurun geçin şöyle oturun. İkimizde Doktorun masasının karşısındaki koltuklara oturduk. Kürşat, "eee sonuç ne Doktor" diye sordu Doktor, Kürşat'ın eline bir kâğıt verip, " test sonucu pozitif Kürşat Bey, rapordan da bakabilirsiniz, siz kardeşsiniz" dedi.

Bölüm : 08.12.2024 01:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...