19. Bölüm

BÜYÜ ÇARPMASIN.

zeynepkaya
lavinia22

ASENA ALTUN:

Akşam, biraz daha oturduktan sonra otele döndüm. Kafamda Oya'nın amacının ne olduğunu sorgulayarak saatler geçirdim. Güneş doğdu, kuşlar cıvıldamaya, rüzgâr kendini hissettirmeye başladı fakat ben hala uyuyamamıştım. Derken telefonum çaldı arayan Doğu'ydu.

-Alo efendim Doğu.

-Uyuyamadın değil mi gece.

-Yo uyudum.

-Yalan söyleme.

-Öf tamam uyuyamadım, bunu öğrenmek için mi aradın?

-Hayır, benim küçük bir seyahate çıkmam gerekiyor. Onu haber vermek istedim.

-Ne seyahati, nereye?

-İngiltere'ye bir abimi ziyaret edeceğim.

-Gitmek zorunda mısın?

-Evet güzelim, konuşmam gereken konular var. Biliyorum, hasretime dayanman zor olacak ama biraz dayanacaksın artık.

-Ay ne kadar komik, beni abimle Oya'nın arasında bırakma diye dedim.

-Ha beni özlemeyeceksin yani.

-Neyse gitmen gerekiyorsa git.

-Konuyu değiştirmeye çalışma, bak giderim bir daha gelmem ha.

-Hı hı gelmezsin, gelme de Yaren ortalığı nasıl birbirine katıyor gör.

-Ben senin ne yapacağını merak ediyorum, Yaren'i değil.

-Dene gör istersen. Neyse uçağın kaçta?

- Bir buçuk saati var.

-Çıktın mı evden?

-Çıkıyorum şimdi.

-Bari beni de al, havaalanına birlikte gidelim. (Dedi, umursamaz bir şekilde.)

-İstersen beraber gidelim İngiltere'ye. (Gülerek.)

-Hı hı, sonra abim de uçağı vurdursun. İkimizde geberip gidelim.

-Aaaaa Kürşatçığım bana kıyamaz.

-Bana kıyar.

-Merak etme ben seni korurum.

- O zamanda sana kıyar, sonra ben Yaren'e ne derim? (Dedi dalga geçer bir edayla)

-Doğru bal küpü dayanamaz. O zaman şimdilik havaalanıyla idare edeceğiz.

-Evet ama biraz daha evde kalırsan, beni bırak sende gidemeyeceksin İngiltere'ye.

-Tamam çıkıyorum, sende hazırlan.

-Tamam, bay bay.

Telefonu kapatır kapatmaz banyoya koştum. Elimi yüzümü yıkadım, göz altlarım uykusuzluktan morarmıştı. Üzerimi değiştirdim, saçlarımı alelacele topladım. Tam 10 dakika sonra telefonum tekrar çaldı — Doğu. "Aşağı in," dedi. Aşağı indim, otelden çıktım. Doğu beni otelin kapsının önünde görünce arabadan indi. Ona doğru yürüdüm, yanına geldiğimde, bana sarıldı, ben de karşılık verdim. Doğu, geri çekildi ve kapımı açtı. "Teşekkür ederim." Dedim ve arabaya bindim, Doğu'da hemen koltuğuna oturdu ve yola çıktık.

Yoldayken ikimizde fazla konuşmadık ama içimde bir ses yankılanıp duruyordu. Doğu ne kadar kalacaktı İngiltere'de? İlk başta sormamıştım merak ediyormuş gibi gözükmemek için. Ama artık daha fazla kendimi merakta bırakamazdım, bu yüzden gözlerimi arabanın camından ayırmadan konuştum.

-Ne kadar kalacaksın?

-Net bir şey söyleyemem ama işimi olabildiğince çabuk bitirmeye çalışacağım.

Gözlerimi Doğu'nun gözlerine çevirip, devam ettim konuşmama.

-Düğüne yetişirsin, değil mi?

-Tabi ki o gün seni hiç yalnız bırakır mıyım?

-Beni değil daha çok abimi, yalnız bırakma diye dedim. Sonuçta evlenecek olan o.

-Yok, sen şimdi o gün çok dikkat çekeceksin, Sonra Kürşat'ın ve Oya'nın saçma sapan arkadaşları gelecek sana iltifat edecek, orda olayım ki onların yüzüne güzel bir şekil vereyim.

-Tövbe tövbe. Doğu, beni korkutuyorsun.

-Niye?

-Yani iki tane yakın arkadaşın evleniyor, senin düşündüğün şeye bak.

-Ne yapayım kızım onlar evleniyor, artık bana ne onlardan?

-Arkadaşlık ilişkilerinize hayranım gerçekten(!)

Doğu hafifçe sırıttı.

-Araba bir anda durdu. Dönüp baktığımda havaalanına gelmiştik. Arabadan indik, Doğu bagajdan valizlerini aldı, Sonra içeri girdik. Fakat herkesin girdiği kapıdan değil, başka bir kapıdan geçtik. Kapı direk pistte açıldı ve Pistte bizi karşılayan Doğu'nun özel uçağı oldu.

-Tek başıma uçacağım diyorsun.

-Seninle uçmak isterdim ama gelmiyorsun ki.

-Daha çok gençsin Doğu, bu yaşta ölmene gönlüm razı değil.

-Kıyamadın mı sen bana?

-Daha çok Yaren'e kıyamadım, neticede sana çok düşkün. Tabi Ceylin'da öyle.

-Doğu yüzüne mutsuz bir ifade, yerleştirerek, konuştu.

-Sen değilsin yani.

-Doğu sen ne duymak istiyorsun?

Doğu Asena'ya döndü, gözlerinin içine bakarak, şunları söyledi.

-Senin için değerli olduğumu.

-Öyle olmasan burada olmazdım Doğu.

-Ben senden duymak istiyorum.

Asena bir an duraksadı, şu an bunu söylemeye cesareti yoktu. Ama Doğu'yu da kırmak istemiyordu, bu yüzden zorda olsa şu kelimelerle geçiştirdi.

-Neyse hadi git artık, geç kalacaksın.

Doğu umudunu yitirmiş, üzülmüş bir ses tonu ve yüz ifadesiyle konuştu.

-Tamam anlaşıldı kaptan, zorlama yok.

Dedi. Sonra arkadan bekleyen adamlardan birine seslendi, Adam gelince yüzüne ve sesine bir ciddiyet yerleştirerek konuştu. Ben gittikten sonra Asena Hanımı götürün, ben yokken ekstra dikkatli olacaksınız. Nereye giderse yanından ayrılmayacak, hep kapısının önünde olacaksınız. Güvenlikte zafiyet istemiyorum! Anlaşıldı mı?

-Anlaşıldı patron.

-Aferin

Adam yanlarından ayrılınca, Asena Doğu'ya dönüp, şaşkın bir ifadeyle şunları söyledi.

-Öyle olmaz ya, sen benim böbreğime falan bir tane CPS yerleştir, sen de kurtul bu çocuklarda kurtulsun.

-Güzel fikir, bunu dönüşte bir konuşalım. (Dedi, sırıtarak.)

-Allah'ım sana geliyorum!

Doğu alttan alttan gülüyordu.

-Gül sen gül, son gülen iyi gülermiş.

-Sen beni tehdit mi ediyorsun, Küçük Hanım.

-Eeee nasıl anlarsanız artık, Doğu Bey.

-Peki, öyle olsun.

Doğu, uçağa doğru giderken arkasından Asena bağırdı.

-Doğu!

Bir anda durdu. Omzunun üzerinden baktığında, Asena'nın ona doğru yürüdüğünü gördü.

Yaklaştığında, bu kez sarılan taraf Asena oldu.

Doğu, şaşkınlıktan bir anlık dona kaldı ama sonra kollarını yavaşça onun etrafına sardı.

Asena başını Doğu'nun omzuna yasladı, sonra hafifçe geri çekilip gözlerinin içine baktı.

-Git de gör bakalım bensiz nasıl geçiyor günler.

Doğu içinde hüznü barındıran bir gülümsemeyle, cevap verdi.

-Zor olacağı kesin ama hepimizin iyiliği için biraz dayanmak zorundayım.

Asena bir şey diyemedi. Sadece gözlerini kaçırmakla yetindi. Doğu Asena'nın gözlerinin içine baktı, elini tuttu, saçlarını okşadı ve yanağına doğru eğilip, onu öptü.

Hemen sonra Asena'dan ayrılıp uçağa gitti. Asena uçağa binene kadar arkasından baktı, uçak havalanıp, gökyüzünde bir yıldıza dönüşene kadar bekledi. Sonra korumalarla beraber havaalanından çıktı. Arabaya bindiklerinde, Altay arabasıyla geldi ve Asena'nın bindiği arabanın şoför koltuğuna oturdu. Sonrada Asena'ya durumu açıklamak için konuştu.

-Patron burada olmadığı süre boyunca sizin korumanızdan beni sorumlu tuttu.

-Ne olacak senin patronun bu evhamlı hali, Altay?

-İnanın bana evham değil, patron çok sevdiği insanları böyle korur.

Asena bu duyduğu bu cümleden utandı ve umursamaz bir tavırla cevap verdi.

-Neyse boş ver Altay, hadi gidelim artık.

-Emredersiniz yen- ııı şey Asena Hanım.

Asena ne söylemek istediğini anladı ama duymamış gibi yaptı. Araç hareket edince başını cama yasladı ve yol boyunca gözlerini ayırmadan, hızla geçtikleri ağaçları izledi.

Aslında, kafası çok dolu, ruhen ve bedenen çok yorgundu. Bu yüzden gittikleri yolun otel yolu olmadığını bile fark etmedi. O camdan dışarı bakarken, Altay'ın sesiyle irkildi.

-Asena Hanım.

-Hı- efendim?

-Geldik efendim.

-Asena, camdan dışarı baktığında, şaşırdı çünkü burası kaldığı otel değildi.

-Altay, burası benim kaldığım otel değil, sen beni niye Doğu'nun evine getirdin?

-Patronun emri Asena Hanım. "Ben orada yokken evde kalsın hem daha rahat eder hem daha güvenli olur, "dedi.

-Olmaz öyle şey, beni otele götür Altay.

-Üzgünüm Asena Hanım patronun emirleri çiğneyemem.

-Altay, başlatma patronuna da emrine de beni otele götür!

Bu sırda, evin kapısı açıldı. İçerden Yaren ve Ceylin çıktı. Koşturarak arabanın yanına geldiler. Yaren kapımı açıp, konuştu.

-Kızım hadisene 2 saattir ne yapıyorsun arabada.

-Siz ne alaka ya?

-Abim, "ben yokken Asena'ya arkadaşlık edin dedi."

-5 yaşında çocuk muyum ben ya?

-Hayır canım tabi ki değilsin. Ama hadi eve gidelim, sen bana hayatında olan gelişmelerden bahset biraz.

Dedi, bir şey ima edercesine bir tavır takınarak.

-Ne gelişmesi?

-Sen gel, ben sana söyleyeceğim ne gelişmesi olduğunu.

Dedi, bir yandan Asena'nın kolundan tutup, çekiştirerek. Arabadan indirmeyi başardığında, yine Asena'yı çekiştirerek eve girmesini sağladı. Asena, Yaren'in bu tavrına isyan ederek.

-Kızım tamam geldim, çekiştirip durmasana ya.

-Sana az bile!

-Ne oluyor Yaren? Senin karın ağrın ne söyle bakim.

-Bak birde soruyor ya!

-Kızım anlat, derdin neyse çözelim.

Yaren Ceylin'ya dönüp, sen hepimize birer kahve yapar mısın kuşum. Sen, kahveleri yaparken, bende şu arkadaşın odasını göstereyim. Ceylin buna gülerek, "olur kuşum zevkle" dedi ve mutfağa yöneldi. Yaren'de Asena'yı çabuk çıkması için ittirerek odasına götürdü. Odaya girimce Asena, Yaren'e dönüp, sinirli bir şekilde.

-Yaren ne oluyor sana ya!

-Aşk olsun bana böyle bir şeyi nasıl söylemezsin?

-Neyi?

-Kızım abimin sevgilisi senmişsin, Niye söylemiyorsun? O kadar hafiyelik yaptım birde, kim olduğunu öğreneceğim diye meğer burnumun dibindeymiş.

Asena'nın bir an yüzü düştü, bu onun utandığının en büyük göstergesiydi. Derin bir nefes aldı, arkasında yatağa oturup, başını iki elinin arasına alıp, konuştu.

-O zaman, benimde haberim yoktu.

-Ne zaman öğrendin?

-İşte şu mektup mevzusu olduktan sonra.

-Ya o zamana kadar hiçbir şey söylemedi mi?

-Yok, yani daha doğrusu, abimle Oya engel olmaya çalışmasa belki daha önce söylerdi de işte, nasip değilmiş.

-Abini anladım da Oya'ya neymiş?

-Onu bende anlamadım.

-Ay Asena kusura bakma ama ben o kızı abimle ilk arkadaş oldukları günden beri bir sevemedim.

-Bende şu sıralar çok sevemiyorum zaten.

-Haklısın canım, o kız tam bir şeytan. Neler yaşattı arkadaşıma.

-O Doğu, gelip sana her şeyi okuyor mu?

-Aaa benden gizlin saklın mı var. Ayrıca abimin günahını alma, ben bu mevzuyu benim abimden değil, senin abinden öğrendim.

Yaren, Asena'nın yanına oturdu, Asena'nın omzuna dokundu. Asena'nın ona dönmesiyle, derin bir nefes alarak konuştu.

-Abimle sevgili olman ayrı bir olay, bunu benden bu kadar uzun süre saklaman daha büyük bir olay.

-Of Yaren, ben daha kendim bile bilmiyorum ne yaşadığımı

-Ne demek bilmiyorum?

-Ne bileyim kızım alışık, olmadığım duygular

-Bak Asena, sen benim en yakın arkadaşımsın, seni çok seviyorum. Ama abime karşı duygularından emin değilsen, bu yola hiç girme.

Asena, gözleri karşısındaki penceredeyken konuştu.

-Ona bir şey olmasından çok korkuyorum. Canı yanınca benim daha çok canım yanıyor, yanımda olunca içimde büyük bir huzur oluyor, yanımda değilse lanetli bir huzursuzluk doluyor içime. Şimdi sen söyle Yaren, ben ne yaşıyorum?

-Sen fena tutulmuşsun kızım, hiç şüphe etmene gerek yok.

-Ya yapamazsam?

-Neyi?

-Ben daha önce kimseyi sevmedim, kimseye güvenemedim hatta kendime bile güvenmekte zorlandım. Şimdi böyle bir insan, başka bir insana kendini nasıl bırakır?

-Abimin gözlerinin içine bakman yeterli, gözlerini görünce aklını kaçıracakmış gibi oluyor. Bak Asena, abim normalde sert içine kapanık, bütün duygularını Ceylin ve ben dahil herkesten saklayan bir adam. Ama sen hayatına girdiğinden beri, abim o kadar değişti ki, sanki yıllar önce elinden alınan çocukluğunu ona geri vermişler gibi mutlu ve neşeli.

Asena'nın gözleri doldu, sağ gözünden bir damla yaş aktı. Bu sırada kapı açıldı, Asena hemen gözünden akan yaşı elinin tersiyle sildi ve duygularını tekrar kalbindeki mahzene kilitledi.

Kapının arkasından odaya giren Ceylin'ydı.

-Hadi kızlar, kahveler hazır. Gelin de biraz muhabbet edelim.

Yaren ayağa kalktı ve Ceylin'ya şöyle cevap verdi.

-Yapalım bacım, sen yeter ki iste.

Asena araya girdi.

-Yapalım canım yapalım.

Üçü birlikte mutfağa indiler. Hepsi masaya oturdu Ceylin, kahvenin yanına tatlı bir şeyler koymuştu. Asena ve Yaren aynı anda "eline sağlık" dedi.

-Afiyet olsun.

Yaren devam etti.

-Ulan sizi biraz yalnız bıraktık, neler yapmışsınız arkamdan.

-Ne yapmışız lan yine?

-Benim bu cesaret abidesi kardeşim, abime Fatih'ten bahsetmiş.

Asena gülerek, cevap verdi.

-Bahsetmedi Yarenciğim, direk getirdi çocuğu abinin karşına oturttu.

Yaren, Ceylin' e dönüp, "harbiden mi?" Diye sordu, şaşkınlıkla.

Ceylin'da başını eğerek onayladı.

Asena kahvesinden, bir yudum alıp imalı bakışlarla Yaren'e dönüp konuştu.

-Ya Yaren Hanım sende biraz feyz al.

-Bana kalsa bende söylerim de Batu abimden çok korkuyor.

-Sebep?

-Ne bileyim çocuğa ne anlatmışlarsa, adını duyunca suratı bembeyaz

Oluyor.

Ceylin araya girdi, Yarene dönüp şunları söyledi.

-Aslında Fatih'le benim ilişkimi çok olgun bir şekilde karşıladı. Tahminimce Batu'yu da olgunca karşılayacaktır.

-Demi ya bence de sen ne diyorsun Asena?

-Ceylin'e katılıyorum ancak Batu'nun Doğu'ya olan korkusunu Doğu'nun hissetmemesi lazım. Çünkü Fatih geldi, evet saygısından ödün vermedi ama Ceylin'yı çok sevdiğini ve buna Doğu'nun bile engel olamayacağını hissettirdi. Doğu'da buna tavrına güvenip kardeşini emanet etti.

Yaren umutsuz bir şekilde oflayarak başını masaya koydu ve konuştu.

-Benim Batuş bu saydıklarını hayatta yapamaz.

-Niye laf kalabalığı yapmayı biliyor.

-Kızım Batu'yu tanımıyor musun? O Edebiyatını parçalar çekilir kenara.

-O zaman daha tanışmaları için uygun zaman değil demektir.

Yaren bir anda isyankâr bir ses tonuyla konuştu.

-Ya hayır ben Kürşat abinin düğününden önce bu konuyu konuşmak istiyorum.

-Neden?

-Şimdi herkes düğüne sevgilisini koluna takıp gelecek, ben sap gibi ortada mı kalayım?

-Niye, sap gibi kalasın kızım, biz varız.

-Hıı aynen, sen abimle olacaksın, İrem de zaten gelemiyor. Ailesini çağırmış, biz yokken İsviçre'yi gezdirecekmiş. Fatih zaten Ceylin'dan ayrılamaz. Bir sap kalan ben oldum.

Asena Yaren'in sandalyesine yaklaşıp, ona sarıldı.

-Ben seni yalnız bırakmam Bal küpüm merak etme.

-Sen bırakmasan da abim seni dinlemez.

-Abartma, Yaren her şeyi abartma.

Yaren bir anda "buldum" diyerek ayağa fırladı. Asena'da baş parmağı ile damağını çekip, cevap verdi.

-Kızım ne aniden ayağa fırlıyorsun? Ödüm koptu salak. Neyi buldun?

-Abimin Batu'yla olan ilişkimi nasıl olgunca karşılayacağını.

-Nasıl olacakmış o?

Ceylin ve Asena meraklı ve endişeli gözlerle Yaren'e bakıp, cevap vermesini beklediler. Yaren'de Asena'ya dönüp, çok mutlu ve heyecanlı bir tavırla, şunları söyledi.

-Senin sayende tabi ki Boncuğum.

-Anlamadım nasıl yani?

-Abimi ve Batu'yu tanıştırdığım gün, sende orada olacaksın.

-Ben ne alaka ya!

-Şu alaka Boncuk, abimin sakin kalmasını bir tek sen sağlayabilirsin.

-Allah Allah nasıl olacakmış o?

-Çok çaba sarf etmene gerek yok. Göz teması kur yeter.

Asena tam cevap verecekken, kapı çaldı. Asena kapıya bakmak için mutfaktan çıkıp, kapıyı açtığında, karşısında Altay'ı gördü.

-Altay, kötü bir şey yok değil mi? (Diye sordu panikle)

-Hayır yen- eee Asena Hanım, Patron size bunu iletmemi söyledi de.

Altay elindeki şık kadife kutuyu Asena'ya uzattı, sonra gitti. Yaren mutfaktan, "ne olmuş" diye bağırdı. Asena şaşkın bir şekilde, mutfağa gidip.

-Altay, bu kutuyu getirmiş.

Yaren imalı bir şekilde, cevap verdi.

-Abim mi yollamış.

Asena utanarak cevap verdi.

-Hım evet.

-Ay benim bu abim çok romantik adam be.

Ceylin devam etti.

-Eeee hadi açsana.

-Sonra açarım ya.

Yaren araya girip, azarlarcasına konuştu.

-Ne demek sonra açarım?

-Sonra açarım işte.

-Ne olur aç, çok merak ettim lütfen!

-Hayır, sonra açacağım Yaren.

-Ya ne olur, Ölümü öp aç!

-Tövbe tövbe kızım, boş boş konuşma.

-Aç o zaman.

-Tövbe de açayım.

-Tamam, tövbe.

Asena mecbur kaldığı için kutuyu açtı. Önce kutunun kadife kurdelesini açtı sonra kutunun kapağını yavaşça kaldırdı. İçinde bir pırlanta kalpli kolye ve bir pırlanta bileklik vardı. Kolye ışığın altında parladı, Asena kolyeyi eline alınca garip bir ürperti hissetti.

-Aaa çok güzel, vallahi benim bu abim çok zevkli adam.

-Benim abimin içinden baya Romeo çıktı ya Yaren.

-Aynen vallahi hiç beklemezdim.

Asena bu konuşmaların hiçbirine dahil olmadan kolyede ki kalp simgesinin açıldığını fark etti. Açıp baktığında bir cümle karşıladı onu. Cümle aynen şöyleydi.

"Kalbim artık sana ait, ona iyi bak çünkü ben o kalple nefes alıyorum sevgilim?"

Asena'nın gözleri doldu, duygularını kontrol edemeyeceğini anladığı gibi, kızlarla dönüp, şöyle söyledi.

-Kızlar, ben biraz uykusuzum da odama gidip uyusam, sıkıntı olmaz sizin içi değil mi?

-Yok Boncuk ne sıkıntısı, tabi sen git, uyu.

-Aynen sıkıntı yok.

Asena gülümsedi ve kutuyu da alıp odasına çıktı. Odaya girer girmez kapıyı kapattı. Derin bir nefes aldı, biraz bekledi, sonra gidip yatağına oturdu. Kolyenin içindeki yazan cümleyi tekrar tekrar okudu. Bu cümlenin kalbinde bıraktığı etki çok büyüktü. Yazan cümle onu çok mutlu etse de bir yandan da korkutmuştu. O yüzden ruhunda bir karmaşa yaşanıyordu. Asena bilekliği de alıp, kutuyu kenara atınca içinden bir zarf düştü. Asena zarfı eline aldı yavaşça açtı, içinden çıkan kâğıtta, Doğu'nun el yazısıyla şu cümleler yazıyordu.

Kabullenmem, kabul ettirmem zor oldu ama ben senin her zerrene âşık oldum. Zekana öfkene, korkularına, merhametine, mizacına her şeyinle ruhuna hayran kaldım. Kendinde kusur olarak gördüğün her şeyini çok sevdim, ben sana her şeyinle âşık oldum. Elimden tutup, bana güç verdiğin, karanlığıma ışık olduğun için teşekkür ederim sevgilim….

Asena, notu okuyunca, yabancı duygular hissetti ruhunda. Bu yabancı duygular arasında, tanıdık olan tek bir duygu vardı, mutluluk. Yaşadığı onca karmaşanın içinde, okuduklarını ona iyi geldiği kesindi. Asena notun ona hissettirdiği karmaşık duygularla baş başayken, Telefonun sesiyle irkildi.

Komodinin üzerinde duran telefonu eline alıp, ekrana bakınca, arayan kişinin Doğu olduğunu gördü. Aramayı büyük bir heyecanla cevapladı.

-Alo

-Uyuyor muydun?

-Yok canım bu saatte niye uyuyayım?

-Dün gece hiç uyumadığın için olabilir mi Küçük Hanım.

-Doğru diyorsun, uyurum birazdan.

-Hediyelerini aldın mı?

-Aldım, çok güzeller, teşekkür ederim.

-Dünya üzerinde henüz sana layık bir element yokmuş, bunlarla idare edeceksin artık.

Asena hafifçe gülümsedi ve yumuşak bir ses tonuyla konuştu.

-Tahmin edemeyeceğin kadar iyi geldi bana, hediyelerin yazdıkların.

-Senden böyle şeyler duymak, ne güzelmiş. Hep beklerim ona göre.

Asena, küçük bir kahkaha atıp cevap verdi.

-Hayatta söylemem.

-Niye ya?

-Mizacıma ters diyelim.

-Benim duymaya ihtiyacım varsa?

-Yanımdaysan duymana gerek yok, gözlerime bak yeter. Malum onlarla muhabbetin iyi.

-Anlaştık güzelim. Ama sen yine de arada söyle.

-Düşünürüm. (Dedi gülerek)

Sonrada konuyu değiştirmek için şöyle devam etti.

-Kardeşlerin bugün seni Romeo ilan etti.

-Niye?

-Benim için yaptığın şeyleri gördükleri için.

-Daha durun, henüz bir şey yapmış sayılmam.

-Bak beklentiyi yükseltiyorsun.

-Yükselt bakalım.

-Tamam, sen kaşındın.

Doğu, Asena'nın bu cevabına güldü, sonrasında sesi aniden ciddileşti ve şöyle devam etti konuşmasına.

-Asena, ben yokken, Oya ile sakın konuşup görüşmüyorsun, tamam mı?

-Zaten Oya'nın böyle bir şeye cesaret edeceğini sanmıyorum.

-Etse de etmese de görüşmeyeceksin. Söz ver.

-Tamam Babacım.

-Söz ver!

Asena derin bir nefes alıp, bıkkın bir edayla konuştu

-Tamam Doğu, söz.

-Seni kontrol etmek için değil korumak için söylüyorum. Kızma bana olur mu?

-Biliyorum merak etme.

-Hadi git, biraz uyu dinlen.

-Tamam, görüşürüz dikkat et kendine.

-Tatlı rüyalar, seni seviyorum.

-Ben de seni

Asena telefonu kapattı. Yatağına uzandı, Doğu'nun söylediklerini düşünerek uykuya daldı.

Asena Yaren'in sesiyle uykusundan uyandı. Yarı uyur yarı uyanık biçimde, Yaren'in söylediklerini anlamaya çalışıyordu.

-Kızım, bu nasıl bir uykudur, kalk artık, sabah oldu.

-Yaren, kalkıp ne yapacağım? Sal beni uyuyayım ya.

-Kalk seninle işimiz var bugün.

-Ne işi hayırdır?

-Batu'yla buluşacağız.

-İyi git buluş kızım, bana ne.

-Sende geleceksin ki Batu'yu abimle konuşmaya ikna edelim.

-Kızım bu çocuğun sevgilisi sen değil misin? Git konuş ikna et işte.

Yaren yüzüne masum, sevimli bir ifade yerleştirip, duygusal bir tonla konuştu.

-Ama desteğe ihtiyacım var. Lütfen gel!

-Of tamam geleceğim.

Yaren büyük bir sevinçle şunları söyleyip, odadan çıktı.

-Ya sen bir tanesin, canım Boncuğum benim.

-Tamam abartma hadi çık, hazırlanayım

-Tamam çıkıyorum.

Yaren büyük bir mutlulukla odadan çıktı. Asena'da hazırlanmak için yatağından kalktı, banyoya gitti. Banyoda ki işini bitirince kıyafet seçmeye geçti. Üstüne beyaz gömlek, siyah kumaş bol paça pantolon, Ayakkabı olarak da siyah ince bantlı ince topuklu bir ayakkabı tercih etti. Saçlarının uçlarını hafif dalgalandırdıktan sonra odadan çıktı. Aşağı indi fakat Yaren görünürde yoktu. Asena, hazırlanmasının uzun sürdüğünü anlayıp, Yarennn diye bağırdı.

-5 dakikaya iniyorum.

-Ya madem hazır değilsin, niye beni sabahın köründe dikiyorsun?

-Bu kadar hızlı hazırlanacağını hesaba katmamıştım.

-Çok yavaşsın.

-Sen bir kahve yap, iç ben geleceğim.

-Ceylin'da gelecek mi?

-Yok o Fatih'le kahvaltıya gidecekmiş.

-Tamam, hadi sende acele et.

-Tamam

Yaren'i beklerken, kahvemi yapmak için mutfağa geçtim. Kahvemi yaptım salona geçtim. Camdan bahçeyi izlerken, kahvemi yudumladım. Bu sırada telefonum çaldı, telefonu elime alıp, ekrana baktığımda, arayan kişinin abim olduğunu gördüm. İçimde büyük bir gerginlik ve stres hissederek açtım telefonu.

-Alo efendim abi.

-Ne yapıyorsun?

- Yaren'i bekliyorum abi, sen?

-Niye?

-Bir arkadaşla buluşup kahvaltı edeceğiz, hazırlanmasını bekliyorum.

-Hım anladım, Bizde Oya'yla kahvaltıya çıkacaktık, senide alalım, beraber bir kahvaltı edelim dedik.

-Çok güzel düşünmüşsünüz ama şimdi Yaren'e söz verdim. O yüzden ben gelemem ama siz gidin.

-Bundan sonra böyle mi olacak abim?

-Nasıl yani abi?

-Hep böyle kaçacak mısın?

-Yok abi niye kaçayım? Söz verdim şimdi ertelemek olmaz.

-Peki Boncuk, başka bir güne ayarlarız inşallah.

-İnşallah abi.

-Hadi dikkat et kendine, görüşürüz.

-Sende abi, görüşürüz.

Asena telefonu kapattıktan sonra kalbinde büyük bir kırgınlık ve suçluluk hissetti. Abisini yalnız bırakıyormuş, onu güçsüz kılıyormuş gibi hissetti. Ruhu büyük bir çaresizlikle baş başaydı. Ancak bu çaresizliği yok etmek için elinden bir şey gelmiyordu. Bu düşüncelerinden kurtulup, manzarayı izlerken, kahvesini yudumlamaya devam etti.

Birkaç dakika sonra Yaren'in sesi duyuldu hızlı hızlı merdivenlerden inerken bir yandan da "hazırım Boncuğum!" Diye bağırıyordu. Asena Yaren'i duyunca omuz hizasından başını çevirdi ve Yaren'in dibinde bittiğini gördü. Yaren'in üstünde, Pembe günlük bir elbise giymiş altına Beyaz spor ayakkabı tercih etmiş, saçını da dağınık bir topuz yapmıştı.

Yaren'i böyle gören Asena tam anlamıyla Yaren'e dönüp, Yaren'i baştan ayağı süzüp, gözlerinde hayranlıkla gülümsedi ve konuştu.

-Çok güzel olmuşsun Bal Küpü.

-Yaaaa gerçekten mi?

-Gerçekten. Yemin ediyorum bu Batu çok şanslı.

-Umarım bu şans ikna olmasına yardımcı olur. (Dedi, endişeli bir ses tonuyla.)

-Denemeden bilemeyiz, hadi çıkalım artık.

-Haklısın.

Yaren ve Asena, evden çıkıp Batu'nun konumunu attığı yere gitmek için yola çıktılar.

Kafenin önüne geldiklerinde Yaren korumaları gelmemesini rica etti. Çünkü korumalar ne olursa hemen abisine haber veriyordu. Altay Yaren'in bu isteğine karşı şöyle cevap verdi.

-Maalesef patronun emirlerini çiğneyemem, Küçük Hanım.

-Yaaa Altay abi lütfen.

-Sizin güvenliğinizden sorumluyum, bu yüzden bu isteğinizi yerine getiremeyeceğim.

-Ya Asena bir şey desene ya.

Asena bu tartışmadan sıkılmış bir sese tonuyla Altay'a döndü.

-Kapının önünde bekleseniz olmaz mı Altay?

-Ama Asena Hanım.

-Bak yoksa, bu Bal Küpü akşama kadar başımızın etini yiyecek. Benim buna hiç gücüm yok.

Altay ne kadar istemese de çaresizce kabul etti bu teklifi.

-Peki Asena Hanım, hemen kapının önünde olacağız.

-Tamam Altay, sağ ol.

Asena ile Yaren kafeden içeri girip, Batuhan'ı bulmak için etrafı süzdüler. Birkaç dakika sonra Yaren Batuhan'ı gördü ve Asena'ya bu tarafta diyerek yerini gösterdi. İkisi Batuhan'ın olduğu masaya doğru yürürken, Batuhan da Asena ve Yareni gördü, Oturduğu yerden kalktı Yaren'e sarıldı, Asena'ya hoş geldin deyip, masaya buyur etti. Masaya oturduktan sonra, konuşmayı başlatan Batuhan oldu.

-Eeee ne yiyelim.

Yaren devam etti

-Kahvaltılık söyle işte.

-Tamam canım.

Batuhan garsonu çağırdı kahvaltı siparişini verdi. Sonrasında Asena, garsona dönüp,

-Ben bir küllük alabilir miyim?

-Tabi efendim, hemen getiriyorum.

Garson gidice, Yaren araya girip,

-Önce bir şey yeseydin.

-Yok ya iyi böyle.

Garson bu sırada küllüğü bırakıp gitti. Asena'da çantasından sigarasını çıkarıp, sigarayı yaktı.

-Sonra midem niye ağrıyor. (Sitemkâr bir sesle)

-Yarencim, istersen sen kendi konuna dön.

Dedi Asena imalı bir şekilde. Batuhan da bunu fark edip, " ne konusu" diye sordu. Yaren, Batuhan'ın bu sorusuna karşı biraz gerildi ve sesi çok hafif titreyerek cevap verdi.

-Iııı şey.

-Evet seni dinliyorum Yaren.

-Batu ben seni abimle tanıştırmak istiyorum

-Hayatta olmaz.

-Ya niye ya?

-Yaren sen beni hiç mi sevmiyorsun.

Asena, bu arada ikisini büyük bir dikkatle izliyordu. Ama Batuhan'a sinirlendiği yüzünden belli oluyordu. Yaren Batuhan'a şöyle cevap verdi.

-Ne alakası var.

-Canım, abin beni mezara dikine sokar.

Asena ciddi bir ses tonu ve yüz ifadesiyle araya girdi.

-Ne kadar erteleyeceksin bu tanışmayı Batu?

-Anlamıyorsun, henüz hazır değilim.

-Ne zaman hazır olacaksın tahminen? Çıkmaz ayın son Perşembe'si mi?

-Tabi sana söylemesi kolay.

-Oğlum, Doğu'dan bahsediyoruz, belki de en başından beri haberi vardır.

-N-na-nasıl yani? Söylediniz mi?

-Hayır ama Doğu'nun her yerde gözü kulağı vardır. Belki de sizden bir hamle bekliyordur ki bu çocuk benimle tanışabilecek kadar cesur mu?

Yaren araya girdi.

-Olabilir vallahi, abimden bahsediyoruz. Fatih'ide o kadar olgun karşıladığına göre, yüksek ihtimalle onların ilişkisini biliyordu.

Asena devam etti.

-Yani her şey olabilir Batu, şimdi sen karar ver. Doğu'yla tanışabilecek kadar cesur musun?

-Bilmiyorum, ya beni sevmezse?

-Denemeden bilemezsin.

Batuhan derin bir nefes aldı, bir süre önündeki boş tabağa bakakaldı. Sonrasında, gözlerini Yaren'e çevirip. Konuştu.

-Tamam, belki hemen konuşacağıma söz veremem ama düşünüp en kısa sürede kendimi toparlayıp, abinle konuşacağım.

Yaren Batuhan'ın elini tutup tatlı bir sevinçle konuştu.

-Gerçekten mi?

-Gerçekten. Haklısın en kısa sürede abinle konuşmam lazım.

-Teşekkür ederim.

Asena araya girdi. Ciddi bir tonla.

-Şşşşş ayrılın artık Altaylar kapıda. Doğu'yla konuşmadan, kendine mezar kazdırma Batu.

İkisi de Asena'ya hak verip, birbirlerinin elini bıraktılar.

Bu sırada, oturdukları masaya bir adam yaklaştı, gelip selam verdi.

Asena, elindeki sigarayı kül tablasına bastırıp, Yaren ve Batuhan'ın konuşmasına müsaade etmeden, büyük bir ciddiyet ve mesafeyle konuştu.

-Merhaba da siz kimsiniz?

-Asena Altun siz misiniz?

-Evet benim, tanışıyor muyuz? Çıkaramadım.

-Siz beni tanımıyorsunuz ama ben sizi tanıyorum.

-Beyefendi, kim olduğunuzu söyleyecek misiniz artık?

-Tabi, Baran ben. Doğu'nun eski bir dostuyum.

Yaren araya girdi.

-A öyle mi abim hiç bahsetmedi ama memnun oldum.

Asena Yaren'in konuşmasını kesti ve devam etti.

-Bende adınızı hiç duymadım.

-Normaldir, uzun zamandır görüşemiyoruz.

-O zaman bizimle bu konuşmayı yapmanızın da bir anlamı yok, Baran Bey.

Baran hafifçe güldü ve Asena'ya cevap verdi.

-Bu mesafeli tavrınız, güzelliğiniz gibi kulağıma gelmişti. Asena Hanım.

Asena hafifçe tebessüm etti ve tehditkâr bir tonlamayla cevap verdi.

-Öfkemden ve öfkeliyken neler yapabileceğimden bahsetmemişler anladığım kadarıyla? Tecrübe etmenizi hiç tavsiye etmem, ha zorlarsanız, başınıza geleceklerden ben sorumlu olmam.

-Doğu'nun neden sizden bu kadar etkilendiğini şimdi anlıyorum. Mizacınız gerçekten büyüleyici.

-Dikkat edin, Büyü sizi çarpmasın.

Bu arada, Altay kafeden içeri girdi. Baran, Altay'ın geldiğini fark edince aceleyle lafı toparladı ve hızla uzaklaştı.

-Yaşamadan bilemeyiz, neyse memnun oldum, Asena Hanım. Doğu'ya selamlarımı iletin.

-Tabi ama isim neydi. (Dalga geçer bir edayla.)

Baran, hafif tebessüm edip cevap verdi.

-Baran, Baran Pamir.

Altay, geldiğinde Baran çoktan gitmişti. Altay telaşla, Yaren ve Asena'ya dönüp,

-İyi misiniz?

-Bir şey yok merak etme.

-Ne işi varmış o şerefsizin burada?

-Bilmem, saçma sapan konuştu. Gitti işte.

-Ne konuştu?

-Doğu'ya selamı varmış.

Bu sırada, Yaren'in telefonu çaldı. Asena Yaren'e dönüp endişeli bakışlarla.

-Kim arıyor?

-Abim.

-Asena Altay'a döndü ve konuştu.

-Hemen Doğu'ya mı haber verdin, Altay?

-Yok Yenge ben kimseye haber vermedim.

Asena aynı ciddiyetle Yaren'e dönüp, "aç" dedi.

Yaren'de Asena'yı onaylayıp telefonu açtı.

-Alo efendim abi.

-Çabuk eve gidiyorsunuz.

-Abi sen nasıl-

-Bunu sonra konuşacağız Yaren, çabuk eve!

-Ta- tam- tamam.

Bölüm : 26.07.2025 22:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...