8. Bölüm

DÖNÜŞÜM

zeynepkaya
lavinia22

Abim, İrem'in ailesiyle konuşmuştu, biraz güç olmuştu ama ailesini İrem'in bizimle gelmesi için ikna etmişti ve İrem'in ailesi, herhangi bir sıkıntı yaşamasın diye okul masraflarını kendisi ödemişti ama ailesini mahcup etmemek için "İrem, başarılı bir çocuk olduğundan dolayı okul onun için herhangi bir masraf çıkarmayacak, merak etmeyin," demişti.

1 AY SONRA

Bugün İsviçre'ye gidiyorduk. Abim, daha fazla burada kalmamı istemiyordu ama ben ondan ayrılacağım için çok üzgündüm, beni kalbiyle gerçekten seven tek kişiydi oydu, bu yüzden onsuz ne yapacağımı bilmiyordum. Onu çok çabuk sevmiş ve alışmıştım ama o benim gitmemi, yine benim için istiyordu. Çok çaresiz ve mutsuz hissediyordum. Hatta gece yatakta sesiz sesiz ağlamıştım. Abimi bırakma duygusu bana çok korkutucu geliyordu, sanki bir daha bir araya gelemeyecekmişiz gibi hissediyordum ve bu histen nefret etmiştim. Ben bu saçma sapan duygularla boğuşurken, abim odaya girdi.

- Boncuk, hala bavullarını toplamadın mı?

- Hayır. (Dedim, mutsuz bir şekilde)

- Neden?

- Gitmek istemiyorum.

- Ne demek gitmek istemiyorum Boncuk, saçmalama 3 saat sonra uçağınız kalkıyor.

- Abi, ben sensiz yapamam, ne olur yanında kalayım.

- Ya sabır Yarabbi, Boncuk konuştuk bunları, 1 aydır aynı terane ya!

- Ama ab-

- Aması yok Asena, burada kalamazsın! Çabuk eşyalarını topla, bu konuyla ilgili tek kelime daha duymak istemiyorum!

Abim, bana ilk defa böyle bağırmıştı. Bunları söyledikten sonra odanın kapısını çarpıp çıktı.

Kalbim çok kırılmıştı, normalde böyle şeylere çok takılmazdım fakat abimin bu söyledikleri baya canımı yakmıştı. Gözlerimin sızladığını hissettim, içimde büyük bir ağlama isteği vardı ama ağlamanın hiç sırası değildi. Gözlerimden yaşlar boşalmasın diye kendimi sıktım fakat çok işe yaramadı, sağ gözümden bir damla yaş geldi, hemen elimle sildim göz yaşını ve kendime kızdım. Ağlayınca gücümü kaybediyormuş gibi hissediyordum, o yüzden ağlamak bir kenara dursun, gözlerimin dolması bile beni sinir ediyordu. Zor olsa da bu karışık duygu durumundan çıkıp eşyalarımı toplamaya başladım.

1 saat sonra aşağı indim. Abim "hadi çıkalım" dedi. Bende onu onayladığımı belli etmek için başımı eğdim. Cevap vermemiştim çünkü kızmıştım ama bu durum öküz abimin pek umurunda olmadı. Evden çıkıp arabaya bindik, abim arabayı çalıştırdı ve havaalanına gitmek için yola çıktık. Sonra abim, şunu söyledi.

- Yaren ve İrem Doğu ile gelecek.

- ____________________ (cevap vermedim.)

- Yani İrem'i biz alırız diye düşünmüştüm ama Yaren abisinden onların almasını istemiş.

- ______________________

- Bu arada oradaki evinizin önünde de korumalar bekleyecek, okula sizinle gidip gelecekler.

- _________________

- Haberin olsun yani.

- ____________________

Ben, abimin bütün sorularını yanıtsız bırakınca, o da pes etti ve sustu. Birkaç dakika sonra radyoyu kendi telefonuna bağlayıp, "Ferdi Tayfur'un, Sabahçı Kahvesi şarkısını" açtı. Yol boyu Ferdi Tayfur dinledik. Havaalanına gitmemiz 1. 30 saate yakın sürdü. Gittiğimizde Yarenler henüz gelmemişti. Havaalanının içine girdik. Ve orda oturup Yarenlerin gelmesini bekledik. Onlarda, yaklaşık 1 saat sonra geldiler. Abim Doğu'ya dönüp,

- Oğlum nerde kaldın, uçak kalkacak.

- Tamam lan geldim işte.

- Yetişemeseydin görürdüm seni beyim.

- Yetişemeseydim, benim uçakla giderdik ne var?

- Doğru lan, neyse hadi gidelim de sana benzin masrafı çıkmasın.

Hemen abimin dediği gibi Check-in işlemlerimizi yaptırmak için Bankoya gittik ve Check-in işlemlerini hallettik. Uçağın kalkış zamanına 5 dakika kala abimden ayrılıp uçağa binmek için gerekli yerlerden geçtik sonrasında hemen uçağa bindik. Bu arada Doğu'da bizimle geliyordu, hem 18 yaşından küçük olduğumuz için hem de İsviçre'de bir toplantısı olduğu için abimle onun bizimle gelmesinin mantıklı olacağına karar vermişlerdi.

Uçak yolculumuz tahmini 3 saat sürdü, indiğimizde bizi siyah bir Vito karşıladı. Şoförü hemen inip "buyurun Doğu Bey," dedi. Doğu'da hemen bize dönüp, "hadi kızlar" dedi. Üçümüzde arabaya bindik ve hemen yola çıktık. Yolda kızlar sohbet konusu açmaya çalışıyordu ancak onlara cevap yetiştirecek ruhsal gücü kendimde bulamadığım için genellikle sessiz kalmayı tercih ediyordum. Bu durum Doğu'nun dikkatini çekmiş olacak ki, bana dönüp,

- Asena sen iyi misin?

- Hı- hı hı iyim.

- Emin misin?

- Eminim, niye sordun?

- Çok iyi gözükmüyorsun da kızlarla da konuşmuyorsun.

- Yolculuk yordu ya.

- Ya da abine bir şey olmasından korkuyorsun, öyle mi?

- Yo abime niye bir şey olsun ki, bilmediğim bir şey mi var?

- Bilmediğin bir şey yokta, senin içinde büyük bir korku var ama korkman normal çünkü sadece onun yanında güvende hissediyorsun.

- Doğru, doğru da abim bunu anlamıyor, maalesef

- Anlamıyor değil, sadece seni korumaya çalışıyor, sen onun için nasıl endişeleniyorsan, o da senin için endişeleniyor.

- Bunu sana abim mi söyledi?

- Hayır.

- O zaman nasıl bu kadar kesin konuşabiliyorsun?

- Benimde kız kardeşlerim var, ayrıca abini senden daha uzun süredir tanıyorum.

Doğu'nun bu sözünden sonra araba durdu, şoför arka koltuklarla bağlantılı olan camını açıp, "geldik, Doğu Bey" dedi. Sonrasında hemen kapımız açıldı ve aşağı indik. İndiğimizde 3 katlı, çok şirin bir ev bizi karşıladı. Üçümüzün de evi çok sevdiği yüz ifadelerimizden belli oluyordu. Doğu bizim önümüzden eve doğru yürüdü, bizde peşine takıldık. Kapıyı çaldı ve kapıyı otuzlu yaşlarında bir kadın açtı. Kadın Doğu'yu görünce, "hoş geldiniz Doğu Bey" dedi. Doğu'da hoş bulduk Selda Hanım diyerek cevap verdi. Sonrasında bizi göstererek, "size 3 tane yeni ev arkadaşı getirdim," dedi. Hanımefendi bize dönerek, " Hoş geldiniz kızlar" dedi. Bizde hoş bulduk diye karşılık verdik.

Ama ne yalan söyleyeyim, kadını hiç sevmemiştim. Çok yapmacık, samimiyetsiz, sevimsiz biriymiş gibi hissediyordum. Daha onu tanımadan böyle bir kanıya varmam acımasızcaydı belki ama bugüne kadar insanlar hakkında gözlemlediğim, gözlemlerim sonucunda vardığım ilk izlenimler beni hiç yanıltmamıştı. Hislerime her zaman çok güvenirdim ve içimde çok güçlü bir his bu kadınla anlaşmamızın mümkün olmayacağını söylüyordu. Açıkçası o sese de hak veriyordum ama bu durumu etrafımdakilere yansıtmadım çünkü emin olmak için kadını biraz daha gözlemlemem gerekiyordu. Ben beynimin içinde kendimi dinlerken, Doğu hala kadınla konuşuyordu.

Birkaç dakika sonra konuşması bittiğinde, bize dönüp, "hadi kızlar içeri geçin, " dedi ve ekledi, " Siz, Selda Hanımla tanışın, benim ufak bir işim var, o yüzden gitmem gerekiyor, akşam yanınıza uğrarım" dedi. Doğu'nun bu sözünden sonra Selda Hanım, hemen arkasından koşturarak, Doğu'yu uğurladı. Doğu gittikten sonra kadın, bizim yanımıza gelip, umursamaz ve samimiyetsiz bir şekilde, hadi "siz evi gezin, ben bahçede biraz oturacağım," dedi ve bahçeye doğru gitti. Bizde hemen yukarı katları dolaştık, sonrasında kimin hangi oda da kalacağına karar verdik. Yaren ile İrem 2. katta bulunan 3 odadan yan yana duran 2 odayı aldı. Bende en üst katta bulunan tek odayı aldım. Odaları paylaştıktan sonra aşağı inmek için merdivenlere yönelmiştik ki Yaren konuşmaya başladı. "Kızlar, bir şey itiraf edebilir miyim?" İrem'le birlikte aynı anda, "et bakalım" dedik. "Ben bu abimin başımıza diktiği kadını hiç sevmedim." İrem devam etti. "Vallahi ne yalan söyleyeyim bende sevmedim." Sonra ikisi birden bana dönüp, fikrimi söylemem için gözlerimin içine baktılar, bu yüzden bende, Açıkçası benimde, çok kanım ısınmadı ama peşin hükümlü olmamak lazım, durun bakalım zaman her şeyin eğrisini doğrusunu gösterir, dedim ve merdivenleri inmeye başladım, kızlarda hemen peşime takıldı. Aşağı indik, mutfağa girdik ve karşımızda,

Selda'yı gördük. " Kimin nerde kalacağına karar verdiniz mi?" diye sordu, bende evet diye yanıt verdim. O da bir yandan telefonuna bakarken bir yandan da bana "Açsanız, dolapta her şey var bir şeyler hazırlayıp yiyebilirsiniz, aranızda yemek yapmayı, bilen var mı? Ben hiçbir şey yapmayı bilmiyorum da" dedi. Bende, abimi arayayım yemek yapacak birini alsın buraya dedim. Kadın panikle " Hayır olmaz" diye bağırarak yanıt verdi. Bende öfkemi kontrol altına almaya çalışarak, sakin hanımefendi, ayrıca o sesinizin tonuna da dikkat edin. Merak ettim, niye olmazmış? "Çünkü ben öyle istiyorum, Küçük Hanım." Kadın böyle bir cümle kurunca, çok sinirlendim. Açıkçası, olay çıkarmak istemiyordum ama zaten canım abimden dolayı sıkkındı, birde üstüne bu kadın böyle üsten üstten konuşunca öfke damarlarımda, hızla dolaşmaya başladı ama bunu dışarıya belli etmedim çünkü gereksiz yere sorun çıkarmak istemiyordum. Bu yüzden, volümü düşük fakat öfkelendiğimi belli edecek şekilde, burada senin istediklerinin olacağını sana kim söyledi, hayır, kim söylediyse yalan söylemiş bil istedim. Kadın oturduğu yerden kalktı ve üzerime yürümeye başladı, yerimden hiç kımıldamadan ne yaptığını izledim. Aramızda bir adım boşluk kalınca durdu ve elini bana vurmak için kaldırdı, bende hiç duruşumu bozmadan elini havada tuttum, kadın elini benden kurtarmaya çalışırken, kolunu çevirip, elini beline getirdim ve vücudunu mutfak tezgahına yaslayıp, saçlarını tutup çektim, sonra kulağına fısıldamaya başladım. Derdin ne lan senin? Kadın acıdan konuşamıyordu, kadının kolunu biraz daha çevirdim, kadın acı içinde bağırdı, kadının acısını umursamadan, bir soru sordum diye bağırdım. Kadın cevap vermeyince, bak güzelim, eğer derdini söylemezsen kolunu kırarım, yetmezse diğer kolunu kırarım, şimdi uzuvların kaybetmek istemiyorsan, sorduğum soruya cevap ver, sana, bana el kaldırabilme cüretini kim bahşetti?

Ben daha cevabı duyamadan, Doğu içeri girdi. " Ne oluyor burada? Asena bırak kadını" dedi, ben kadını bırakmayınca, Doğu beni çekiştirip kadını bırakmama sebep oldu. Sonra bağırarak, " Ulan 2 saat içinde ne yaşamış olabilirsiniz?" Dedi, Selda hemen lafa atladı, " bu manyak, birden üstüme saldırdı, biraz daha geç gelseydiniz, kolumu kırıyordu," dedi ve korkmuş gibi titreye titreye Doğu'ya sarıldı. Doğu bu temastan rahatsız olmuş olacak ki, kadının canını yakmadan kendinden uzaklaştırdı, sonrasında kadına dönüp, " temastan hoşlanmam hanımefendi" dedi ve bana dönüp, evet "Asena ne oluyor burada, bu kavganın bir sebebi var mı, yoksa başkasına olan öfkeni Selda Hanımdan mı çıkardın?"

- Yok ya ne sebebi, öylesine gücümü test ediyordum. Tövbe Ya Rabbim ya.

-Vallahi beklerim çünkü olay çıkarmayı seven bir insan olduğunu duydum.

- Kimden duymuşsun?

-Benim çevrem geniştir, lise hayatın, son sene hariç baya kavgalı dövüşlü geçmiş, duyduğuma göre.

- Hangi girdiğim kavgada haksızmışım peki, sormadın mı kulağına fısıldayanlara Doğu abi?

- Haklı olduğunu biliyorum, şayet şu anda da haklı olduğunun farkındayım ama kendine ya da bir başkasına zarar vermeden, kendini niye savunamıyorsun onu anlamıyorum.

- Benim karşıma çıkan insanlar, zarar görmeden akıllanmıyorlar demek ki.

Tam odama gitmek için mutfaktan çıkıyordum ki, kapının önünde bir an durup, bu arada bu sefer kavgayı başlatan kişi ben değilim, yanında duran Hanımefendi. dedim ve yukarı yeni odama çıktım. Odaya girip kendimi yatağıma bıraktım, gözlerimi kapattım ve geçmişi düşünmeye başladım. Uzun bir süre yaşadığım her şeyi sorguladım fakat sorgulamak bu girdabın içinden çıkmamı değil, o girdaba iyice gömülmeme sebep oldu. Ben girdabın içinde boğulurken, kapının tıklatılmasıyla, geçmişin karanlığından çıkıp, ana döndüm. Gözlerimi hafifçe aralayıp, kapıya doğru çevirip, gelenlerin Yaren ile İrem olduğunu görünce, kafamı çevirip, tekrar gözlerimi kapadım.

- Asena kalk.

- İyi böyle Yaren elleme beni.

- Ne demek elleme, hem sana çok güzel bir haberimiz var.

- 3 aylık ömrüm mü kaldı?

- kızım boş boş konuşma ya, hayır yani komik olduğunu falan mı sanıyorsun?

- Ne komikliği kızım, güzel bir haberim var dedin, şu an beni mutlu edecek tek güzel haber o.

- Asena, biraz daha zorlarsan, aşağıda Selda'yı nasıl bir hale getirdiğini unutup, bütün korkumu içime gömüp, suratının ortasına bir tane çakacağım ha, delirtme beni!

İrem araya girdi.

- Beni de!

- OOOO Prensesler öfkeli, iyi hadi söyleyin ne söyleyeceksiniz.

Dedim ve yatakta doğrulup, oturdum.

- Öncelikle benim canım abim, Selda karısını az önce şutladı. Kürşat abiyle yeni birini bulacaklarmış.

- İyi sevindim.

- Şimdi gelelim, asıl mevzuya.

- Neymiş asıl mevzu, Yaren Hanım?

- Aşağıda niye abimle tartıştın?

- Ben mi tartıştım, asıl o benimle tartıştı, eski mevzuları ben değil abin açtı, hatırlatırım.

- Tamam, abime de sordum aynı soruyu.

- EEEEE

- Saçma sapan şeylerle kafanı doldurma, kendi işinle ilgilen dedi öküzzz!

- Haahahah ilk defa kendisine hak verdim:)

- Siz var ya, çok kötüsünüz. Anlatsanız ölürsünüz değil mi?

- Kızım ben ne anlatayım, bende bir şey bilmiyorum, bu konuda bilgi alabileceğin tek kişi abin, o da bir şey söylememiş, git abine söyle bunları.

Kızlara çok belli etmedim ama Doğu'nun neden böyle bir şey yaptığını, ben onlardan daha çok merak ediyordum. Aklıma mantıklı bir teori bile gelmiyordu, saçma sapan bir durumun içinde kalmıştım fakat tabi ki Doğu'ya gidip, niye geçmişimi kurcaladın ya da benimle neden böyle konuştun diyemeyeceğim için bu durumu sadece merak etmekle kalacaktım.

Yaren tekrar konuşmaya başladı.

- Hadi aşağı gidip, film falan izleyelim

- Olur ne izleyelim

- Bilmem Asena senin bir fikrin var mı?

- Bana kalsa Hızlı ve Öfkeliye başlayalım derim ama siz yine itiraz edeceksiniz.

- Offf yeter Asena, biz niye 3, 4 tane adamın aklını kaybetmiş gibi araba kullanmasını izleyelim. Sen izlemişsin işte yeter.

- Sizin film zevkiniz yoksa ben ne yapabilirim gençler?

- Bence Harry Potter izleyelim.

- Kardeş, sıkılmadın mı içimiz dışımız, Harry Potter oldu.

- Vallahi Asena'ya, katılacağımı hiç düşünmezdim ama bence de İrem.

- Senin önerin nedir, sarı prenses, ikimizin de teklif ettiklerini beğenmedin, demek ki aklında daha iyi bir şey var.

İrem'le ikimizde Yaren'e merakla bakıp, önereceği filmin ne olduğunu söylemesi için bekledik.

- Bence çok güzel bir film ama bu Asena öküzü kesin beğenmez.

İrem'e bakarak, bana öküz mü dedi bu sarı? İrem'de beni onaylar biçimde başını eğdi, alttan alttan sırıtıyordu. Bende tekrar Yaren'e dönüp, ne öküzlüğümü gördün lan?

- Asena, şimdi konuşturma beni, oturup seninle izlediğim filmleri bir yastıkla izleseydim, yastık, dile gelir, höngküre höngküre ağlardı.

- Ne yani benim öküz olduğum kanısına ağlamamamdan mı vardın?

- Yani sayılır.

- Neyse, boş yapma da hangi filmi izlemek istiyorsun onu söyle.

- Öff tamam ya, Titanik izleyelim mi?

"İrem bana uyar," dedi ve gülümsedi. Bende Yarene dönüp, Titanik mi, bu muydu o harika film? " Evet neyini beğenmedin acaba?" Çok yılış yılış samimi sevmem, başka bir şey izleyelim. " Senin o yılış yılış dediğin şeye normal insanlar, romantizm diyor canım, ayrıca İrem'de tamam dedi, oy çokluğuyla, Titanik izlenmesine karar verilmiştir." Öf aman tamam hadi bir an önce gidip, izleyelim de siz de kurtulun bende.

Aşağı indik, öce mutfağa gidip, cips mısır, atıştırmalık bir şeyler hazırladık, sonra salona geçip, televizyondan Titanik'i açtık ve izlemeye başladık. Filmin ilk bir saatine girmişken abim aradı. "Yaren durdurayım mı," diye sordu. Bende, gerek yok siz izleyin, ben hemen geliyorum dedim ve mutfağa gidip hemen telefonu açtım.

- Alo.

- Alo Asena, ne yapıyorsun?

- İyi kızlarla film izliyoruz, sen?

- İyi bende, Holdingdeyim.

- Kolay gelsin.

- Asena, Selda Hanımla niye kavga ettin?

- Yapmaması gereken şeyler yaptı, anlatmadı mı arkadaşın? Dedim, sinirli bir şekilde.

- Doğu bana, sadece "kızlar Selda Hanımla anlaşamamış" dedi. Asena, bana olan sinirini çocuktan çıkarma.

- Niye kavga ettin diyorsun, o zaman? Demek ki birileri, kulağına bir şeyler fısıldamış.

- Hayır, seni tanıyorum abicim. Böyle ani bir ayrılık normal şartlar altında gerçekleşmez. Anladım ki biriniz mevzu çıkardı, kızlar arasında bu potansiyele sahip tek kişi sensin, Asena.

- Sormaya bile gerek duymadan, günah keçisinin ben olduğuma karar verdin abi öyle mi?

- Geçmiş, bütün okları sana çeviriyor Boncuk.

- Bugünde herkes beni geçmişimle vurmaya çalışıyor, size göre geçmişimde kavgacı bir tiptim, bu yüzden bundan sonraki hayatımda da her şeyi yapabilirim değil mi?

- Hayır Asena, sadece seni koruyabilmek için seni kontrol altında tutmam gerekiyor ama sen bana hiç yardımcı olmuyorsun.

- Bu Dünya'da, tek başına hayatta kalmaya çalışsan herkes, biraz kavgacı birine dönüşüyor abi, kusura bakma çünkü hayatta kalmaya çalışırken, kendi kendini koruman gerekiyor. Yanında, seni koruyacak, anne, baba akraba olmayınca buna mecbur kalıyorsun.

- Dedim ve telefonu kapattım, abime çok kızmıştım. Bunları ondan duymayı hiç beklemezdim, Sanırım bu hayatta kimseye güvenmemem gerektiğini söyleyen tarafımı hiç susturmamalıydım. Bu Dünya'da en çok kendime güvenmeliyim, beni benden başkası kurtaramaz diye kendine öğüt veren kız, nasıl bu kadar kolay kontrolü kaybeder. Abimden çok kendime kızıyordum, bu kadar çabuk birine güvendiğim ve kendime verdiğim sözleri unuttuğum için Beni kimsenin sevemeyeceği gerçeğini görmezden geldiğim için kendime çok kızmıştım. Bu öfke durumun içindeyken, biri adımı söyleyince irkildim, Kafamı mutfağın camından kapıya doğru çevirince, bana seslenen kişinin Doğu olduğunu gördüm.

- Sen ne ara geldin ya?

- Biraz önce.

- öyle mi, hiç fark etmemişim.

- İyi misin sen?

- İyim, iyim.

- Emin misin?

- Evet, oradan bakınca kötü mü gözüküyorum?

- Mutsuz görünüyorsun.

- Yoo sadece yorgunum, odama çıkıp biraz dinlensem iyi olur.

- Peki, sen bilirsin.

Diyen Doğu, ben kapıya doğru ilerleyince, kapının önünden yavaşça çekildi, kapıdan çıktıktan sonra, bir an durdum ve bu arada, dedim. Sonrasında Doğu'ya döndüm. Doğu meraklı gözlerle ne söyleyeceğimi duymak için beklerken.

- Abime sabahki kadınla benim kavga ettiğimi söylememişsin, sağ ol.

- Yaren'le İrem'in de rahatsız olduğunu anladım ama onlar sessiz kalırken, sen cesaretini gösterdin, taktir ettim.

- Amacım şov yapmak değildi ama teşekkür ederim.

- Ben söylemedim ama abin seni bunun için aradı, seni suçladı sende bu yüzden mutsuzsun öyle mi?

- Konuştuklarımızı mı duydun?

- Hayır, tahmin ediyorum sadece.

- Bence bu kadarını tahmin edemezsin.

- Abini, sandığından daha iyi tanıyorum, Asena

- İyi ben mutluluğunuza gölge düşürmeden gideyim.

Dedim ve merdivene ilerleyip, odama çıktım, son söylediğim şey Doğu'ya komik gelmiş olacak ki, ben merdivenleri çıkarken, gülüyordu. Odama girince ilk iş pijamalarımı giyindim ve hemen yatağıma girdim, çok yorgun hissediyordum ama uyuyamıyordum. Şaşırmadım çünkü her gece aynı şeyi yaşıyordum. Her gece uyumak için 1, 2 saat yatakta durduktan sonra, pes edip uyku ilacımı alıyordum, yine öyle yaptım. İlacı aldıktan yarım saat sonra uykuya daldım.

İrkilerek gözlerimi açtığımda, hava daha yeni aydınlanıyordu. Yatakta doğrulup, komodinin üzerinde duran telefonu aldım ve saate baktım, ekranda 5: 30 olduğunu görünce şaşırdım çünkü ben normalde hiç bu kadar erken uyanmazdım, saatin çok erken olduğunu ve biraz daha uyumam gerektiğini düşünüp telefonu tekrar komodinin üzerine bıraktıktan sonra, tekrar uyumayı denedim ama olmadı, en sonunda pes edip kalktım. Bu arada saat 6: 00 olmuştu, gidip hemen duşa girdim, yarım saat falan duşta kaldım, çıktıktan sonra üstüme siyah Sweatshirtümü ve beyaz kot paltolumu giyindim, sonrasında havluya sardığım ıslak saçlarımı açıp, saçlarımı taradım ve mutfağa indim, hemen bir kahve yapıp, salona geçtim, salonun bahçeye bakan camına karşı oturdum ve bir süre bahçeyi izledim. Kahvem bitince bardağımı bulaşık makinesine yerleştirip, tekrar salona döndüm, telefonumu alıp, biraz sosyal medyada gezindim. Tam telefonu kapatacakken, evin kapısının açıldığını duydum, kimin geldiğine bakmak için kapıya doğru ilerlediğimde, gelenin Doğu olduğunu gördüm. Doğu karşısında beni görünce,

- Erkencisin.

- Sorma ya uyku tutmadı.

- Niye yerin rahat değil mi?

- Yo gayet rahatta, uyuyamadım işte.

- İyi peki.

- Sen nerden bu saatte?

- Hesap mı soruyorsun sen bana?

- Yo ne alakası var, sadece daha kargalar kahvaltısını etmeden niye dışarı çıktın onu merak ettim.

- Koşuya çıktım, sonrada birkaç görüşmem vardı onlarla ilgilendim.

- Bu saatte?

- Telefon görüşmesi, bazı ülkelerle aramızda saat farkı çok olunca böyle oluyor.

- Bu nasıl bir iş aşkıdır vallahi taktir ettim.

- Bunu iltifat olarak alıyorum.

- Alabilirsin.

- Teşekkür ederim.

- Rica ederim.

- Yarenler uyuyor değil mi?

- Uyuyorlardır, uyanık olsaydılar, gelip başımda tepinirlerdi.

- Hahahahahahahahaha

- Senin güldüğün şeyler benim dramım yalnız, lütfen.

- Baya sinir bozucu evet. (Gülmeye devam ediyordu.)

- Bayaaaa

(Gülmesini durdurmaya çalışarak.)

- Gel bari kahvaltı hazırlayalım.

- Olur.

- Ne yapalım, Yumurta sever misin?

- Nefret ederim.

- Aaa niye ya?

- Midemi bulandırıyor ama kızlara mecbur yapacağız, onlar seviyor.

- Onu hallederiz de sana ne yapalım? Menemen yer misin?

- O olur bak.

- Tamam o zaman, hadi başlayalım.

Doğu'yla beraber, kahvaltıyı hazırlayıp, sofrayı kurduk, bu sırada kızlar uyanmış, aşağı gelmişlerdi.

- Ooooo uyuyan güzeller sabah şerifleriniz hayır olsun.

- Günaydın

- Günaydın, ellerinize sağlık.

- Afiyet olsun.

- Afiyet olsun.

Sofraya oturduk, kahvaltımızı ederken, Yaren "Sen dün niye film izlerken bizi sattın hain." dedi. Bende sıkıldım diyerek karşılık verdim. "Ya insan o kadar mükemmel bir filmden sıkılır mı?" Yarenciyim, film benlik değil ayrıca daha önce izlemiştim, yani sıkılmam normal. " Bizde izledik, ama sıkılmıyoruz çünkü film mükemmel." Sabır Yarabbi, Yaren, beni bir sal kurban olayım.

Bu konuyu kapattıktan sonra, kahvaltımızı etmeye devam ettik, kahvaltı bittikten sonra, Doğu'ya bir telefon geldi ve hemen evden çıktı. Hiçbirimiz tam olarak ne olduğunu anlamadık. Kafamızda soru işaretleriyle kalakaldık, bu sırada İrem'le Yaren salona geçtiler, bende masayı toplayıp, yanlarına gittim. Koltuğa oturur oturmaz, Yaren, " sizce abim nereye gitti." Diye sordu. Bende, Hiçbir fikrim yok ama işle alakalıdır, önemli bir şey değildir, merak etmeyin, dedim ama aslında,

Kızları korkutmamak için öyle söylemiştim, onları sakin tutabilmem gerekiyordu ama zaman geçtikçe benim içimdeki korku giderek büyüyordu, birine ya da birilerine bir şey olduğuna emindim ama kime ne derece ne oldu, onu kestiremiyordum. Bu durum beni çok büyük bir bilinmezliğin içine sürüklüyordu ve ben bu bilinmezlikten nefret ediyordum. Kızlar, benim rahat olduğumu gördükleri için panik, ya da stres yapmadılar. Bu benim rolümü iyi oynadığımın güçlü bir kanıtıydı.

Birkaç saat kızlarla sohbet ettik, sonrasında İrem kitap okumaya çekildi, ben yemek yapmaya mutfağa gittim, Yarende, abisinin yokluğunu fırsat bilip, telefonda saatlerce Batu'yla konuştu, hatta o kadar çok konuştular ki, ben yemek yapmayı bitirdim, mutfaktan çıktım ama onlar hala konuşuyorlardı. Yaren'i aşağıda bırakıp, yukarı odama çıktım, bilgisayardaki işlerimi hallettim ve odadan çıkıp merdivenlerden aşağı indim, ben merdivenleri inerken, İrem'de odasından çıktı ve bana,

- Bitmedi değil mi konuşmaları?

- Yok, ben yemek yaptım, bilgisayardaki işlerimi hallettim, onlar hala konuşuyorlar.

- Çifte kumrular ya.

- Aynen

-Hadi bizde Yarenin yanına gidelim.

- Evet, gidelim de şu telefonu kapatsın artık.

- Niye ya?

- Abisi gelirse, o telefonu Yarenin kafasında parçalamasın, Batu'yu da gidip, diri diri gömmesin diye.

- Niye öyle bir şey yapsın? Kardeşi için mutlu olur bence.

- Hıhı zaten yapacakları, mutluluğunun göstergesi.

- Bence abartıyorsun.

- Ben abartmıyorum, sadece 1 yıldır bile olsa bir abim var ve bir şeyleri tecrübe ettim

- Onun abisi senin abin gibi değildir belki, ayrıca Batuhan iyi bir çocuk niye ona zarar versin ki?

Merdivenleri inmeye başladım, İrem'de peşimden geliyordu ve şöyle cevap verdim. Herhalde bu abiliğin doğasında var. Salona doğru yürüdüm ve Yaren'in oturduğu koltuğun, karşısında ki koltuğa oturdum.

- Hadi, Leyla Mecnununa veda et, yoksa abin gelip, telefonu kafanda kıracak, Batu'ya da mezara dikine gömecek.

- Doğru ya, dalmışım.

Yaren Batu'ya neden telefonu kapatması gerektiğine dair kısa bir bilgi verip, telefonu kapattı ve bana dönüp, " Ben acıktım ya" dedi. Bende yemek hazır, sofrayı kuralım, yiyelim yemeğimizi dedim.

Kızlarla beraber mutfağa gittik ve sofrayı kurduk. Bu sırada içeri Doğu girdi. Yaren abisini görünce,

- Gel abi gel, kaynanan seviyormuş, yemek hazır.

- siz yiyin ben aç değilim, balım.

- Açsındır aç, gel hadi abi.

Yaren abisinin kolundan tutup, abisini çekiştirebileceğini zannederek kendi kendine debelendi. Abisi de bunu görünce kardeşine kıyamayıp, "tamam sen geç ben bir elimi yüzümü yıkayıp geliyorum," dedi

Doğu gelince hepimiz yemeğimizi yemeğe başladık. Doğu konuşmaya şöyle başladı.

- Sizinle kalacak yeni birini bulduk. Yarın gelip başlayacak.

- İnşallah Asena, onunla da kavga etmez abi. hahahahahaah

- İnşallah, abicim.

Yemeğimi bırakarak, yani sizin şu yaptığınız hoş mu yazıklar olsun.

- Kanka gözümüzün önünde kadının kolunu kırıyordun, yani bende senden tırsıyorum artık.

- Tamam ulan, maden öyle, gelen kadın iblis bile çıksa, kılımı kıpırdatmayacağım. Siz kadının bir tarafını kırmadan çözün mevzuyu.

- Tamam tamam, kızma bir şey demedim.

- yok arkadaş, karışmıyorum, bakayım ben olmadan ne halt edeceksiniz?

"Doğu araya girdi ve ben yarın Türkiye'ye dönüyorum, haberiniz olsun," dedi.

- Hayır abi ya, biraz daha kal lütfen!

- Olmaz Bal küpü, işler beni bekler, fazla bile kaldım.

- Yaren'den önce, evden apar topar çıkmadan önce böyle bir şey gündemde yoktu, ne oldu da hemen yarın gitme kararı aldın, Doğu abi? Diye sordum. Bu sorumdan son derece rahatsız olduğunu görebiliyordum ama kızlara bir şey çaktırmamak için " Birkaç toplantımı öne çekmeleri gerekmiş de onlar için gitmem gerekiyor," dedi.

- Bu yüzden mi evden fırlayıp çıktın?

- Hayır.

Yaren benden önce, niye öyle aceleyle çıktın o zaman abi, diye sordu.

- Şahsi bir mevzu abim, siz boş verin.

Tabi ki buna inanmamıştım ama daha fazla kurcalarsam, kızlar korkabilirdi, bu yüzden hiçbir şey söylemedim. Ben kurcalamadım ama Yaren benim yerime " Şahsi bir mevzu derken abi?" diye sordu. Doğu'da kardeşini yanıtsız bırakamayacağı için " Özel hayatımla ilgili abim, çok önemli bir şey değil, yani hallettim," dedi. Yaren bu sefer ikna olmuş olacak ki "tamam abi hallettiysen problem yok" dedi.

Yemeğimizi yedikten sonra televizyondan bir şeyler izledik, Yaren ile İrem'in uykusu geldiği için hadi Asena uyumaya gidelim, dediler. Bende siz çıkın, ben bir bardak su alıp geliyorum, dedim ve mutfağa geçtim. Doğu, mutfakta oturuyordu. Buzdolabının kapağını açıp sürahiyi aldım ve bardağıma su doldurdum. Arkam Doğu'ya dönük bir şekilde,

- Yemek masasında Yaren'e söylediğin hiçbir şeye inanmadım, haberin olsun. (Yüzümü Doğu'ya doğru döndüm.)

- Seni inandırmak gibi bir amacım yoktu.

- Yalan söylediğini kabul ediyorsun yani, öyle mi?

- Hayır, yalan söylemiyorum.

- Bu söylediğin de yalan mesela.

- Niye yalan söylediğimi, düşünüyorsun Asena?

- Masada niye apar topar çıktığını sorduğumda çok gerildin, verdiğin cevapta Yaren ve İrem'i geçiştirmek için verilmiş bir cevaptı, gerçekler değildi. Ben gerçeği merak ediyorum.

- Fazla merak kediyi öldürür, Asena.

- Doğru ama ben kedi değilim, bu yüzden bana bir şey olmaz merak etme. (Sırıttım.)

Doğu, oturduğu yerden kalktı ve aramızda bir iki adım mesafe bırakarak karşımda durdu.

- Yalan söylemiyorum, Asena.

- Peki, ne oldu, Kız seni terk mi etti?

- Hayır.

- Neden o kadar panikledin peki?

- Canı tehlikede, onu koruyamamaktan korktuğum için bu kadar panikledim.

- Pardon ya ben daha başka bir şey bekliyordum, bu mevzunun altında, kusura bakma ama ben senin kızı koruyacağına inanıyorum.

- Umarım….

Bölüm : 11.03.2025 19:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...