6. Bölüm

KURŞUN

zeynepkaya
lavinia22

Tabancayı görünce, refleks olarak sağa doğru attım kendimi ama bu refleks, kurşunun bedenime isabet etmesine engel olamamıştı. Kurşun omzuma isabet etmişti, acıyla inledim. Hayat bana daha önce çok fazla acı bahşetmişti morluklar, yanıklar, kesikler hepsini bedenimde ve ruhumda hissetmiştim ama onlar bunun yanında hiçbir şeydi. Acı birkaç saniye sonra bütün vücuduma yayıldı. Vücudum kitlenmişti adeta, yerimden canlanamıyordum, sadece acı içinde bağırıyordum. Abim, panikle beni hemen kucağına aldı, hızlıca evden çıktık, bahçede korumalardan birine " çabuk arabanın kapısını aç!" dedi. Korumada hemen kapıyı açtı, abim beni aceleyle arabanın koltuğuna yerleştirip, direksiyonun başına geçti ve şöyle söyledi,

- Korkma Boncuk, seni hemen hastaneye yetiştireceğim.

- Abi çok ağrım var dayanamıyorum!

- Biliyorum boncuk, biraz daha sık dişini.

- T-ta- tam-tamam.

Acıdan sesim titriyordu, bir yerden sonra, üşümeye başladım. Sonrasında vücudum uyuşmaya, gözlerim kararmaya başladı. Artık, puslu ve çok az görüyordum, sadece sesler duyuyordum ama onlarda çok net değildi. Biraz zaman geçtikten sonra arabanın durduğunu hissettim. Abim, arabadan hızlıca çıkıp, beni dikkatlice kucağına aldı, sanırım canım daha fazla yanmasın diye çabalıyordu. Birkaç dakika sonra bir yere yatırıldığımı hissettim.

4 SAAT SONRA:

Gözlerimi açtığımda, bembeyaz bir odanın içinde yatıyordum. Hemen abimin sesini duydum, " Boncuk, uyandın mı? Nasılsın, ağrın var mı?" Konuşacak gücü kendimde bulamadığım için evet anlamında başımı salladım. " Tamam Boncuk, Doktorunla konuşayım, uygun görürse sana biraz daha ağrı kesici versinler." Tamam anlamında gözlerimi kırptım, abim hemen odadan çıktı ve bir 5 dakika sonra geldi, "hemşire, geliyor Boncuk, doktorun da birazdan gelecek " dedi ve hemşire kapıdan içeri girdi, Sol tarafıma gelip, kolumdaki damar yoluna, içinde ağrı kesici olan iğneyi enjekte edip gitti. Kısa sürede ağrı kesici etki etti ve çektiğim acı büyük oranda hafifledi. Aradan, yarım saat falan geçti. Hafif yaşlı ama yaşına göre çok güzel duran bir doktor içeri girdi,

- Merhabalar, çok geçmiş olsun.

- Sağ olun Doktor Hanım (dedi abim)

-Kürşat Bey, Kurşun kardeşinizin sinirlerine ve kas dokusuna baya bir zarar vermiş. Ameliyatta elimizden geldiğince, kas dokusunu ve sinirleri onarmaya çalıştık ama üzülerek söylemeliyim ki kolunda kalıcı bir hissizlik sıkıntısı oluşabilir

- Bunu engellemenin bir yolu yok mu Hocam?

- Şimdi şöyle, hissizlik olursa, kardeşinizi fizik tedavi bölümüne sevk edeceğim, fizik tedavide ise kas dokusunu ve sinirleri canlandırmak için elektrik vermemiz gerekecek.

- Anladım Doktor Hanım, teşekkürler.

- Rica ederim Kürşat Bey.

Doktor Hanım bana dönüp, " Asenacım, kolundaki ağrının şiddetini birden ona kadar bir sayı şeklinde bana ifade edebilir misin?" Bende, 4, 5 arası bir sayı dedim. "Anladım canım, sen biraz dinlen, ben saat başı seni kontrol etmeye geleceğim" dedi. Bende, tamam diye karşılık verdim.

Doktor ve asistanları odadan çıkınca, abim yatağın yanındaki sandalyeye oturdu ve "çok özür dilerim Boncuk, seni o deccalların yanına götürmek, çok büyük ve aptalca bir hataydı" dedi. Bende, senin bir suçun yok abi, bunu ben istedim senden, dedim. Hayır, ben onları tanıyorum, bu olanları öngörmem gerekirdi. Böyle bir şey olacağını bilemezdin ama benim için dedenle kavga etmen çok kötü oldu abi. "Ne yapacaktım ya?" Deden beni istemediğini söyleyince, onu onaylaman gerekirdi, şimdi sana da bilenecek. " Merak etme Boncuk, dedem beni gözden çıkaramaz." Sebep? "Çünkü Altun Holdingin, yönetimi benim elimde, ayrıca holdingin en büyük hissedarı benim, ben ölürsem Holding iflas eder, Harun Altun'da itibarına, parasına zarar vermeyi göze alamaz." Sana zarar verip yerine başkasını getirmeye karar verirse, abi o adam benim yüzümden seni öldürmeyi bile göze alır. O yüzden sen hayatına bensiz devam etmelisin. "Saçmalama Boncuk, ben seni bırakmam, ayrıca o bana hiçbir şey yapamaz, Harun Altun'un sözü geçer geçerde dönemi de geçti, bu yüzden sen aklına böyle şeyler getirip kendini üzme" Tamam abi ama çok dikkatli olacaksın, söz ver! " Emreder siziniz Küçük Hanım:) hadi biraz uyumaya çalış." Tamam abi, dedim ve gözlerimi kapattım.

Abimin adımı tekrarlamasıyla gözlerimi açtım,

- Hadi Boncuk kalk artık, yeter yattın.

- Ne oldu?

- Sana yiyecek bir şeyler getirdim, malum akşam bir şey yemedin.

- Aç değilim abi.

- Ne demek aç değilim, bunlar bitecek Boncuk. Hem bak bende yiyeceğim, bana eşlik et, yalnız mı yemek yiyeyim?

- Koskoca adamsın abi, yalnız yemek yiyebilirsin.

- Hiç hazzetmem yalnız yemekten.

- Sebep?

- Bir sebebi yok.

- İyi peki, eşlik ederim.

- Sağ olun Hanımefendi ya lütfettiniz.

- Önemli değil ama lütfen kendinize bir dahaki sefere başka bir yemek arkadaşı bulun, beyefendi.

- Bulmayacağım, her yemeği beraber yiyeceğiz.

- Evlenince, eşinle yersin.

-Evlenince de her yemeği beraber yiyeceğiz, anlaşıldı mı Hanımefendi?

- Tamam anlaştık.

- Çok şükür.

Yemeğimizi yedik, abim yemekten sonra biraz uyudu, bende biraz kitap okudum, sonra bende uyudum.

Sabah uyandığımda, abim çoktan kalkmış, biriyle mesajlaşıyordu, O yüzden uyandığımı bile görmedi, biraz bekledim, hiç bana doğru kafasını kaldırıp bakmayınca, yazıştığı kişinin kız arkadaşı olduğunu anladım, bu yüzden hiç sesimi çıkarmayıp gözlerimi tekrar kapattım. Birkaç dakika sonra, telefonu çaldı, uyuduğumu zannettiği için hemen telefonun sesini kısıp öyle cevapladı telefonu, fısıldayarak karşıdaki kişiyle konuşmaya başladı,

- Alo efendim canım.

- _______________

- Yok daha çıkmadık.

_ ________________

- Doktor Hanım gelince, sorarım kendisine.

-_________________

- Yo yo sen gelme, şimdi çok iyi bir durumda değil, böyle bir zamanda tanışmanız ne senin açından ne onun açısından iyi olur.

-_______________________________

- Bebeğim, zaten şu anda uyuyor, gelsen de bir şey fark etmez.

-____________________________

- Yok canım, bunu hiç istemezsin çünkü Boncuk uykudan yeni uyanınca huysuz oluyor.

- ____________________________

- Tamam ben en kısa zamanda ayarlayacağım.

- ____________________________

- Görüşürüz hadi bende seni çok seviyorum.

Ne demek huysuz oluyor ya ne huysuzluğumu gördün acaba? Kız senin yüzünden beni gerçekten huysuz zannedecek.

Diye geçirdim içimden ama abime bir şey demedim, şayet gözlerim bile hala kapalıydı. Biraz bekledikten sonra gözlerimi yeni uyanmışım gibi araladım. Sanki yeni uyanmışım gibi, yorgun bir sesle abime dönüp günaydın dedim. Abimde " Günaydın Boncuk" diyerek karşılık verdi ve ekledi, "hadi kalk kahvaltını yap, sen uyanana kadar buz oldu ama yapacak bir şey yok" dedi. Olsun, iştahım yok zaten. " Senin ne zaman iştahın olacak, ben çok merak ediyorum gerçekten Boncuk." Dün beni, kusana kadar yedirdiğin için iştahım olmayabilir mi abi?

Abim bana cevap veremeden, Doktor Hanım odadan içeri "Merhabalar" diyerek girdi ve bana dönüp, "Bugün kolunda ağrı var mı Asena?" Diye sordu. Hayır yok, Doktor Hanım. " Bugün sana hiç ağrı kesici vermedik değil mi Asena?" Yok vermediniz, en azından ben uyanıkken vermediniz. Abim hemen konuya dahil oldu, "uyurken de verilmedi," dedi. Doktor Hanım, "ağrı kesici vermedik ve senin kolunda hissettiğin bir acı yok doğru mu?" dedi. Bende evet dedim. "Peki rica etsem, sol kolunu havaya kaldırır mısın?" Doktorun dediğini yaptım ve kolumu kaldırdım, "şimdide sağ kolunu, çok zorlamadan hafifçe yukarı kaldırır mısın?" Biraz tereddüt ettim çünkü canımın yanmasından korkuyordum ama Doktorun sözünü dinleyip, kolumu kaldırmak için yukarıya doğru bir kuvvet uyguladım, fakat kolum yerinden hiç oynamadı, kaldırmayı bırak sağa sola doğru hareket ettiremiyordum. Çaresizce ve biraz öfkeli bir ses tonuyla Doktora dönüp, olmuyor, kaldıramıyorum dedim. Doktor Hanımda şöyle açıklama yaptı,

-Evet, bunun olması çok büyük bir olasılıktı ama içimden böyle bir şey olmamasını dilemiştim ama maalesef korktuğum başıma geldi. Asena, Kolunda şu anda hissizlik sorunu yaşıyorsun çünkü omzuna gelen kurşun sinirlerine büyük bir oranda zarar verdi.

- A- a- ama ilk uyandığımda kolumda, şiddetli bir ağrı hissetmiştim. Dediğiniz gibi olsa, o zamanda ağrı hissetmemem gerekmez miydi?

- O ağrı sinirlerin sağlam olduğu için hissettiğin bir ağrı değildi, yaşadığın şokla, beyninin sana oynadığı ufak bir oyundu.

- Peki, kolumu bir daha hissedebilecek miyim?

- Şimdi açık konuşmak gerekirse, Bir daha kolunu hissedip hissedemeyeceğini zaman gösterecek ama hissetmeme olasılığın çok düşük.

- Ne yapacağız peki, sadece bekleyecek miyiz?

- Hayır tabi ki, seni Fizik Tedavi bölümüne alacağız, orda hasar görmüş sinirlerini ve kaslarını tekrar canlandırmak için elektrik tedavisine başlayacağız.

- İşe yarayacak mı peki?

- Yani%100 ihtimal diyemem ama başarı oranı yüksek bir tedavidir fakat sinirlerin çok hasar gördüğü için sana vereceğimiz tedavi canını yakabilir.

- Acısı önemli değil, siz bu tedavinin benim üzerimde işe yarama ihtimalini yüzde kaç görüyorsunuz Doktor Hanım?

- Dediğim gibi kesin bir şey söylemem zor ama senin gibi bir vakada, başarı oranı%72

- Tamam, denemeye değer.

- Fakat 18 yaşından küçük olduğun için tedaviyi vasisinin onaylaması gerekiyor.

Doktor Hanım, böyle söyleyince, hemen abime dönüp, kabul etmesini istediğimi belli eder bir şekilde ona baktım, abim doktora dönüp, "bir kardeşimle yalnız konuşayım, size gelip bilgi veririm" dedi. Abime böyle yaptığı için biraz kızdım, kabul etmiştim işte daha neyi konuşacaktık? Abimin cevabına saygı duyan Doktor, "tabi ki Kürşat Bey" dedi ve odadan çıktı. Abim Doktorun odadan çıktığından emin olunca yatağımın ucuna doğru oturdu, sonra bana doğru dönüp konuşmaya başladı.

- Boncuk, bana kızdığını görebiliyorum, Doktoru neden hemen onaylamadığımı merak ediyorsun.

- Evet, merak ediyorum doğrusu abi.

- Bak Boncuk, Doktorun bahsettiği tedavi o kadar kolay bir şey değil, oldukça acılı ve devamlılık gerektiren bir süreç, üstelik tedavinin ne kadar süreceğini de bilmiyoruz.

- Kolum olmadan yaşamam daha mı iyi abi?

- Hayır tabi ki, ben sadece başka doktorlara da mı danışsak diyorum?

- Burası İstanbul'un en iyi hastanelerinden biri abi, bence bunu yapmamız sadece zaman kaybı olur.

- Sadece bu ülkenin, hastaneleri Doktorları değil, yurt dışında tanıdığım, çok iyi Doktorlar var

- Sonucun değişeceğini zannetmiyorum.

- İlla acı çekmek istiyorsun yani Asena.

- Hayır, sadece zaman kaybetmek istemiyorum.

- Peki ne deyim.

Abim, oturduğu yerden kalktı, bana doğru yaklaşıp, beni anlımdan öptü ve "nasıl istiyorsan öyle olsun Boncuk, ben Doktorunla konuşup, geliyorum" dedi. Bende yüzüne minnettar bir ifadeyle bakıp, teşekkür ederim dedim. Abimde, rica ederim Boncuğum" dedi ve odadan çıktı. Yarım saat sonra geri geldiğinde, "hallettim Boncuk, istediğin tedaviyi sana uygulayacaklar fakat Fizik Tedaviyi hastanede değil evde alacaksın." Sebep? "Can güvenliğin için Boncuk, burası senin için çok tehlikeli." Evde yapabilecekler mi, hastane ortamı, daha sağlıklı değil mi? " Ben her şeyi ayarlayıp tedarik ettireceğim, sen merak etme Boncuk, evde daha iyi bakacaklar sana." Tamam abi nasıl dersen. " Ha birde, okula da bir müddet gitmeyeceksin, öğretmenlerin sana ders vermeye eve gelecek." Okula gitmem de mi tehlikeli abi? " Şu an senin için her şey tehlikeli Boncuk, daha fazla riski göze alamam" Bence biraz paranoya yapıyorsun abi. " Paranoya mı? Boncuk, Harun Altun seni başka bir yerde yakalarsa, bu sefer ıskalamaz." Tamam abi, bir şey demedim sakin. "Yarın hastaneden çıkıyoruz, haberin olsun." Tamam abi.

O gün bir şekilde geçti, ertesi gün öğlene doğru hastaneden çıkıp, eve gelmiştik. Abim evin güvenliğini arttırmıştı. Arabadan inip, eve girdiğimizde abim, " Yarın, tedavine ve derslerine başlıyorsun." Abi, kolum bu haldeyken dersler nasıl olacak? " Hocalarınla konuştum, kolunda problem olduğunu biliyorlar, Ona göre hazır notlar falan ayarlayacaklar. Birde sakın dersleri salayım deme Boncuk, bu yıl üniversite sınavına gireceksin." İlla bu sene mi kazanmam gerekiyor abi, diye sordum çekingen bir sesle. " Evet abim, bir an önce hayatına yön vermeli ve ona göre yaşamalısın." Haklısın abi, elimden geleni yapacağım. "Aferin Boncuk."

Bütün bunları konuştuktan sonra, abim çalışanlardan birine, bize yiyecek bir şeyler hazırlayın, dedi. Sonra salona geçip oturduk. Film açıp, izlemeye karar verdik. Filmin ortalarına doğru telefonum çaldı, Arayan Yarendi. Abim telefonun sesini duyunca, " Kim o" diye sordu, bende Yaren diye karşılık verdim. "Aç bakim ne diyor?" Kafamı olumlu anlamda eğdim ve telefonu açtım.

- Alo efendim Yaren.

- Asena kızım, neredesin kaç gündür?

- Sağ kolumda ufak bir problem yaşadım da ondan gelemedim.

- Ne problemi ne oldu? Kızım, doğru düzgün anlatsana ne olduysa!

- IIııı şimdi şöyle oldu, kolumdaki sinirler biraz hasar görmüş.

- Ne! Ne oldu ki sinirlerin hasar gördü?

- Bir şey olmadı.

- Nasıl yani doktor bir şey söylemedi mi?

- Onlar da anlayamamışlar.

- Öyle saçmalık mı olur ya?

- Ne bileyim Yaren ben doktor muyum?

- Tamam, sen kapat ben seni görmeye geliyorum.

- Yok hiç zahmet etme ciddi bir şeyim yok.

Diyemeden, Yaren telefonu kapatmıştı. Abime dönüp, yaren geliyor sorun olmaz değil mi? Diye sordum. Abim de, " hayır tabiki ne sorunu, buyursun gelsin, hem yüksek ihtimalle abisi ile gelir, bizde onunla otururuz. " Tamam iyi o zaman. Biraz zaman geçtikten sonra abimin telefonu çaldı.

- Alo

-___________

- Haberim var, gelsinler.

-_____________

Abim telefonu kapattı ve bana dönüp, "Doğu ile Yaren gelmiş, hadi kalk karşılayalım." dedi bende, tamam dedim ve beraber dış kapıya doğru gittik, çok beklemeden zil çaldı, abim kapıyı açınca, Yaren boynuma sarıldı, bende sol kolumla ona sarıldım.

- Hoş geldin.

- Hoş buldum kuzum, nasılsın?

- İyim Yaren merak etme.

- Kızım insan bir önceden haber verir.

- Yeni hastaneden çıktım, fırsatım olmadı.

Yaren'den kopup, abisine de Hoş geldiniz dedim, o da hoş bulduk diyerek karşılık verdi.

Dürüst olmak gerekirse, abisini görünce biraz şaşırmıştım çünkü ben abimin yaşlarında birini bekliyordum ama bu karşımda duran adam çok daha genç duruyordu. Abim misafirleri yemek sofrasına davet etti ve ekledi,

- Doğu bak kaynanan seviyormuş kardeşim, yemek saatine denk geldiniz

- Yok Kürşat biz yemekten yeni geldik, tokuz kardeşim.

- Olmaz öyle şey oturun, beraber yiyeceğiz.

- Lan oğlum tokum diyorum tokum, aç olsam yerim senden mi gizleyeceğim.

- Bana ne birader yiyip gelmeseydin, beni bağlamaz.

- Ya planlayarak gelmedim ki Yaren arkadaşını görmek istediğin için geldim.

- Doğu, kardeşim biliyorsun ki seni bu evden bir şey yiyip içmeden yollamayacağım, niye boşu boşuna benimle zıtlaşıyorsun?

- Haklısın, neyi zorluyorum değil mi? Hayır ben anlamıyorum, nedir sendeki bu milleti yedirme sevdası?

- Biz böyle gördük aslan parçası.

Abimle arkadaşı yemek boyunca atışmışlardı, ama bu durum bizi çok eğlendirdi. Yemek bittikten sonra, abimle Doğu, abimin çalışma odasına geçtiler, bizde yarenle benim odama geçtik.

- Evet şimdi doğruları anlat Pinokyo.

- Anlamadım?

- Koluna gerçekten ne oldu?

- Söyledim ya işte.

- Asena sana küçük bilgi vereyim, yalan söylemeyi hiç beceremiyorsun, yani yemezler güzelim, hadi dökül.

- Of oldu işte bir şeyler boş ver.

- Anlat dedim, çabuk!

- İlla öğrencen yani?

- Evet.

- Tamam söyleyeceğim ama kimseye söylemeyeceksin, tamam mı?

- Söz benden laf çıkmaz merak etme.

- Bak, sevgilin de dahil.

- ŞŞŞŞ kızım abimin bulunduğu ortamda, söyleme şöyle şeyler, yerin kulağı var.

- Haberi yok mu?

- Hayır tabi ki, benim abim hastalık derecesinde kıskanç, o yüzden haberi yok olmamalı da

- hadi ya.

- Ya öyle, neyse konumuza geri dönelim, anlat.

- Ya demiştim ya sana, akşam aile yemeğine gideceğiz diye

- Eeee

- Dedemin bahçesinde, sivri bir demirin üstüne düştüm o demirde sinirlerime zarar vermiş.

- Nasıl ya omzunu mu deldi?

- Evet biraz derimi parçaladı.

- Ayyy Asena içim çekildi!

Gerçekleri Yaren'e söyleyemezdim çünkü yaşadığım şeyleri tam olarak bilmiyordu, ayrıca gerçekleri söylemek abime de zarar verebilirdi. Bu ihtimali göze alamazdım, o yüzden yine yalan söyledim. Kendimi çok kötü hissediyordum ama başka çarem yoktu. Üzgünüm Yaren, gerçekler kaldıramayacağın kadar acı, yananları öğrenmek senin açından da iyi olmayacaktır.

 

 

Bölüm : 19.01.2025 20:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...