5. Bölüm

SON AKŞAM YEMEĞİ

zeynepkaya
lavinia22

KÜRŞAT ALTUN:

Sabah uyandığımda saat sabah 6: 30 olmuştu, hemen kalktım ve Asena'nın odasına gittim,

- Hadi kalk Boncukkk! Okula geç kalacaksın.

- Offf abi ya uykum var.

- Kalk elini yüzünü yıka, uykun dağılır.

- Ya sabahın köründe şafak operasyonu gibi okula mı gidilir?

- Sana kalsa, akşam 8: 00 de gidip, 8: 30 da dönmeniz lazım Boncuk.

- Evet çok mantıklı.

- Hadi kalk artık!

Asena bana, " Tamam ya kalktım" diye cevap verdi ve zar zor yatar pozisyondan, oturma pozisyonuna geçti. Bende, ayrıl şu yataktan artık Boncukkk dedim.

- Off hayatı bile sorgulamama müsaade etmiyorsun abi.

- Boncuk, zaten 16 yıldır bu Dünyadasın, 16 yılın neyini sorguluyorsun?

- Öfff aman tamam ya, banyoya gidiyorum ben.

- Tamam çabuk ol, formanı çıkarıp yatağın üstüne bırakıyorum haberin olsun.

- Tamammm

Asena'nın formasını yatağın üzerine koyduktan sonra, odama gittim ve bende hazırlanmaya başladım. Önce bir duş aldım, sonra takım elbisemi ve ayakkabılarımı giyinip, odadan çıktım, aşağı indim, kahvaltı masasına oturdum ama Asena hala gelmemişti,

- Asenaaaa hadi kızım, acele et biraz.

- 5 dakikaya geliyorum.

- Bak ilk günden geç kalacaksın.

- Geldim geldim.

- Çok şükür Boncuk.

- Geldim işte abi.

- Tamam hadi geç otur.

Bu sırada Angel geldi,

- Shall we start serving breakfast, sir? (Kahvaltı servisine başlayalım mı efendim)

-Sure, go ahead, and hurry up.(Tabi başlayın, hatta biraz acele edin.)

Çalışanlar servisi yaptılar ve bizde kahvaltımızı etmeye başladık.

- Boncuk, bugün yemek için akşam 8: 00 de dedemlerde olmamamız lazım, O yüzden bugün seni okuldan biraz erken alacağım.

- Kaçta alacaksın?

- 4 de alırım.

- Tamam, benim işime gelir.

- Onun farkındayım.

- Güzel.

- Bak Boncuk, akşamki yemek çok önemli, dedeme ve diğer abilerine karşı tavırlarında çok dikkatli olman gerekiyor. Gereksiz samimiyetten kaçın, sana bir şey sorulup, söylenmediyse konuşma.

- Abi niye deccal ailesiyle tanışacakmışım gibi davranıyorsun?

- Deccal, onların yanında sevimli kalır Boncuk.

- O kadar diyorsun.

- Evet.

- Tamam söylediğin her şeye harfiyen uyacağım.

- Aferin abicim, birde yemekte tabağındaki bütün yemekleri yemek zorundasın, dedemin katı kuralıdır.

- Neden?

- Çünkü Harun Altun'un sofrasına oturan herkes, o masada aldığı her lokmayı yutmak zorundadır, eğer sofradaki yemekler bitmezse saygısızlık olarak kabul eder ve saygısızlığa hiç tahammülü yoktur.

- Peki, o zaman ben şimdi çok yemeyeyim ki akşam yemeğinde yemeği bitirebileyim.

- Hadi, zaten çıkmamız lazım artık.

Tamam.

ASENA ALTUN

Evden çıktık ve abimin arabasına bindik, yol boyunca hiç konuşmadım çünkü kafamın içinde Altun ailesiyle ilgili teoriler dolanıyordu, çok gerilmiştim, gerçekten bu insanlar bu kadar korkunç olabilirler miydi? Heyecandan ölecektim, kalbim ağzımda atıyordu, beni severler miydi? Sevmezlerse, kabul etmezlerse ne olacaktı? Ya abimde beni bırakmak zorunda kalırsa, o zaman nasıl tutunacaktım hayata? Düşüncelerimin denizinde boğulurken, abimin " Asena" demesiyle irkildim ve efendim dedim. " Hadi okula geldik." Ha tamam, hemen arabadan indik, okula girdik ve Müdüre Hanımın odasına gitmek için üst kata çıktık, Abim Müdüre Hanımın odasının kapısını çaldı ve içeriden " gelll" diye bir ses gelince, kapıyı açtı, beraber içeri girdik. Müdüre Hanım, abimi görüce hemen ayağa kalktı ve tokalaşmak için elini uzattı, ardından, hoş geldiniz "Kürşat Bey" dedi. Abimde "Hoş bulduk Saadet Hanım" diye karşılık verdi. Sonra Müdüre Hanımın masasının karşısındaki koltuklara oturduk ve Müdüre Hanım şöyle başladı konuşmaya,

- Bir şey içer misiniz Kürşat Bey?

- Yok, teşekkür ederim.

- peki, siz bilirsiniz, bahsettiğiniz meşhur Asena, bu güzel kız oluyor sanırım

- Evet, ta kendisi, Okulla ilgili bütün her şey tamam değil mi, herhangi bir sıkıntı yok.

- Hiçbir sorun yok Kürşat Bey, merak etmeyin.

- İyi süper, çok sevindim.

- O zaman, dilerseniz Asena'ya sınıfına kadar eşlik edelim.

- Tabi, hadi bakalım Boncuk kalk?

Ayağa kalktım, Müdüre Hanımın odasından ayrılıp, en üst kata çıktık ve Müdüre Hanım, bana doğru döndü,

- Asena sınıfın 12/A geçebilirsin.

- Tamam hocam.

Sınıfa girdim abimde arkamdan geldi, abime dönüp sen artık git abi, dedim. O da "tamam Boncuk, bir şey olursa ara beni, zaten bahçede korumalarda var, Hemen çözülmesi gereken bir şey olursa onlara söylersin" dedi. Korumaya gerek yoktu abi. "Güvenliğin için Boncuk, hadi bakalım iyi dersler." dedi ve sınıftan çıktı. Bende kendime oturacak bir yer bakınmaya başladım, o sırada sarışın, tatlı bir kız, buraya gelebilirsin, benim yanım boş dedi. Bende başımı olumlu anlamda eğdim ve yanına gidip, oturdum. Kız fazla samimi bir şekilde,

- Merhaba ben Yaren Bozkurt.

- Asena, Asena Altun.

- Memnun oldum.

- Bende

- Seninle çok yakın arkadaş olacakmışız gibi bir his var içimde.

- Vallahi hevesini kırmak istemem ama ben çok sevgi dolu bir insan değilim.

- Olsun, benim sana içim ısındı.

- İçin ısındı, daha hiç tanımadan.

- Evet.

- Peki ne deyim.

- Biraz kendinden bahsetsene.

- 16 yaşındayım, kitap okumayı, müzik dinlemeyi severim.

- Aaa bak bir ortak yönümüzü bulduk, bende kitap okumayı çok severim.

- Neler okumaktan hoşlanırsın? (.)

Yarenle gün boyu sohbet ettik, Onu sevmiştim, onun sayesinde güzel bir gün geçiriyordum.

KÜRŞAT ALTUN

Asena'yı okula bıraktıktan sonra, holdinge geçecektim ama holdingin yolundayken, Orhan abi aradı.

- Alo, Kürşat Bey, Meksika'dan beklediğiniz paket geldi.

- Tamam abi, sen yerine götür, ben şimdi bakmaya geliyorum.

- Tabi Kürşat Bey.

Arabayı, deponun yoluna çevirdim ve depoya gittim, yol aşağı yukarı 50 dakika sürdü, deponun önüne geldim ve arabanın anahtarlarını kapıdaki çocuklardan birine verdim.

Deponun altında, gizli bir girişe sahip mahzen gibi bir yer vardı, Akın'ı orda tutuyorlardı, hemen mahzene girdim. Bir sandalyeye bağlanmış, ağzı yüzü dağılmış bir şekilde oturan bir adam vardı içerde. Orhan abiye döndüm,

- Bu mu?

- Evet, Kürşat Bey

- Tamam abi, siz çıkabilirsiniz gerisi bende.

- Ama Kürşat Bey

- Abi hadi çıkın.

- Peki, efendim.

Orhan abi ve diğer korumalar çıktıktan sonra, Akın'a yaklaştım ve kulağına eğilip, fısıldayarak, " Celladın geldi, piç kurusu" dedim. Panik içinde, korkunun derinliğinde çırpınırken yalvarmaya başladı fakat adamı fena dövdükleri için acıdan pek hareket edemiyordu. "Abi, ben size hiçbir şey yapmadım, ne olur bırak beni" diye yalvarıyordu.

- Bana yapmadın zaten.

- Küçük bir kız çocuğuna yaptın.

- Abi, ben kimseye bir şey yapmadım, lütfen bırak beni.

- Yalan söyleme lan! Hani, o dövdüğün, vücuduna izler bahşettiğin, kız var ya, işte o kız benim kardeşim.

- Ha- han- hangi kız?

- Asena

- Abi vallahi bende annesine uydum, affet abi.

- Kes lan! Hesap vakti.

Kapıdaki çocuklara seslendim, benim aletlerimi getirin. İstediğim her şeyi yarım saat içinde hazır ettiler. Her şey hazırlandıktan sonra, herkesten çıkmasını istedim. Onlar çıktıktan sonra, Masaya hazırladıkları bıçaklarıma baktım ve aralarında en büyük olanı seçtim, Akın'a doğru yaklaştım üstündeki tişörtü çıkarıp, bıçakla göğsüne adımı kazıdım. Acıyla çığlık atmaya başladı. Orospu çocuğu, küçücük çocuğa bu acıyı yaşatırken iyiydi demi, nasılmış o acıyı hissetmek? " Abi vallahi çok pişmanım, bırak beni gideyim ne olur." Yaptıklarının bedelini ödeteyim bırakacağım tabi hayatta kalabilirsen, dedim ve arkamdaki ateşte duran 2 kızgın demiri aldım, Akın bu sırada yalvarmaya devam ediyordu. Ama ben karşısında durup, demirleri karnına bastım, çığlıkları mahzeni inletiyordu ama bu benim daha çok öfkelenmeme sebep oluyordu. Arkamdaki masadan bir tane kerpeten alıp, bütün tırnaklarını, tek tek söktüm. Acı içinde sürekli bağırıyordu, elleri kandan gözükmüyordu, kan kaybından dolayı sesinin şiddeti azalıyordu. Son kez arkamdaki masada duran, bütün kimyasalları karıştırıp, ellerini bu karışımın içine soktum. Çıkardığımda elleri küle dönmüştü, çok fazla acı çekiyordu. Ben onun acı çekişini izlerken, Orhan abi geldi.

- Kürşat Bey durun artık, biraz daha zorlarsanız ölecek.

- Gebersin piç!

- Kafasına sıkalım efendim.

- Yok, ona öyle kolay ölüm yok. Bizim doktoru çağırın gelsin, bu piçin yaşaması için elinden geleni yapsın.

- Tabi Kürşat Bey.

Ben çıkıyorum abi.

- Tabi efendim ama isterseniz üstünüz değiştirin, hep kan olmuş.

- Yukarda değiştireceğim abi.

Dedim ve mahzenden çıktım, deponun içindeki odamda üstümü değiştirdim. Sonra hemen eve geçip banyo yaptım ve akşam yemekte giyeceğim, takımı şimdiden giydim. Ardından evden çıkıp, Asena'yı okuldan almaya gittim.

- Hadi Boncuk, acele et! çıkmamız lazım.

- geldim.

Aceleyle okuldan çıktık, arabaya bindik, eve giderken, yolda günün nasıl geçti diye sordum.

- İyiydi, yeni biriyle tanıştım.

- Adı neymiş?

- Yaren Bozkurt.

- AAA onun abisi de benim dostum.

- Evet, bahsetti abisinden. Çocukluktan beri abisi bakıyormuş onlara arda bir amcaları yardımcı oluyormuş, abisine

- Evet, onun peder biraz sıkıntılıydı. Doğu'nun da çok küçük yaşta üstüne çok büyük bir sorumluluk bindi.

-Üzüldüm.

Bende Boncuk Bende, neyse hadi geldik.

- Tamam

Eve girdik ve "Asena ben bir banyo yapıp, üstümü değiştireyim, sonra çıkalım abi" dedi. Tamam Boncuk, yemekte giyeceğin kıyafetleri odana bıraktım, onları giyin. " Sebep" Harun Altun kuralları Boncuk. "İyi peki"

ASENA ALTUN

Odama çıktığımda, yatağın üzerinde siyah zarif bir elbise vardı. Kendi kendime hangi kraliyetin prensesiyim acaba? dedim çünkü Belli ki büyük peder kraliyet sistemine göre yaşıyordu, iyice gerilmiştim ne yapacaktım orda. Gecikmemek için hemen duşa girdim. Duştan çıkınca, hemen üstümü giyindim. Sonrada abimin yatağımın yanına bıraktığı siyah şık ayakkabıları giydim, ardından saçlarımı şekillendirmek için banyoya gittim, saçlarıma şekil verdikten sonra aşağı indim, abim salonda oturmuş beni bekliyordu. Arkasından, abi ben hazırım diye seslendim.

- Çok şükür Boncuk hadi çıkalım.

- iyi olmuş mu?

- Evet, merak etme.

Evden çıktık, arabaya bindik, abim yolda bir pastanenin önünde durdu ve oradan tatlı alıp geldi. Sonrasında büyük pederin evine gittik. Evi gördüğümde şok geçirdim abimin evinin 3- 4 katıydı. Tam bir malikaneydi. Arabayı park etmek için anahtarlar bahçedeki adamlardan biri aldı, evin kapısının önüne gittiğimizde orda ki adamlar bizi saygıyla karşıladı, abim kapıyı çaldı ve kapıyı orta yaşlarda bir kadın açtı,

-Buyurun Kürşat Bey, dedeniz ve abileriniz sizi yemek odasında bekliyor.

- Tamam abla, sağ ol

- Ceketlerinizi alayım.

Ceketlerimizi verdikten sonra yemek odasına geçtik. Büyük peder bizi 4 erkekle büyük bir ciddiyetle bekliyordu. Abim beni onlara, onları bana tanıtmak için konuşmaya başladı,

Dede, bu kız Asena, torunun, sizlerin de kız kardeşi. Salonda bir kişi sadece bana gülümsedi, diğerleri ciddiyetini hiç bozmadan, beni yok sayarak, Hoş geldin Kürşat dediler. Abimde başını eğdi, o sırada Büyük Peder de hadi oturun, yemeğimizi yiyelim dedi, herkes masaya oturdu bende abimin yanına oturdum. Büyük pederle henüz konuşmamıştık ama benden hoşlanmadığı çok belliydi. Masada oturanlardan biri, servise başlayın diye seslendi, servisi yapan çalışanlar, işlerini bitirdikten sonra dışarı çıktılar. Başlangıçları yedikten sonra, ana yemek geldi, ana yemekte, balık vardı ve ben balıktan nefret ederdim ama yemek zorundaydım. Ana yemekleri yerken, büyük peder konuşmaya başladı.

- Abini arayıp, kendini acındırmanı anan mı istedi çocuk?

- A- anlamadım

- Kürşat, söylemedin mi lafımı tekrarlamayı sevmediği mi?

- Bakın, ben bir sabah annem tarafından terk edildim ve o an tek çarem buydu. Kimseye kendimi acındırmadım yani!

- Buna inanacağımı mı sandın çocuk? Ananın parası bitti ve bizi yemek için, tatlı bir yılanı aramıza sokmaya karar verdi. Kaç para koparmanı söyledi sana?

Çok sinirlenmiştim, yanaklarım ısınmaya başladı, gözlerim dolmak üzereydi, normalde kavga ederdim ama abim için sakin kalmaya çalışıyordum.

- Ne kadar istedi ne kadar verirsek çıktığın deliğe geri dönersin?

Abim araya girdi. Dede yeter! Asena'nın öyle bir amacı yok, kardeşimin kalbini kırıyorsun, bu da öfkelenmeme sebep oluyor.

- Ahh be torunum, sen ne kadar iyi niyetli bir insansın, bunu yetiştiren kadın Şeytan, onunla büyüyen bir veletten nasıl melek olmasını beklersin? Şunu aklından çıkarma, Kadın milletinin her üyesi şeytandır.

- Dede kalbini kırmak istemiyorum ama biraz daha ileri gidersen hepinizi paramparça ederim.

- Şu şeytan için bana kafamı tutuyorsun?

- Evet! Asena artık benimle yaşayacak, benim soyadımı taşıyarak, benim istediğim şartlar altında büyüyecek, buna karşı gelecek bir Allah'ın kulu olursa, yemin ediyorum onu diri diri gömerim!

Dede ayağa kalktı, ben bu şeytanı burada öldürsem ne yapabilirsin dedi ve tabancasını çıkardı, bana doğrulttu, büyük bir patlama sesiyle ani bir sarsıntı hissettim.

Bölüm : 12.01.2025 22:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...