
Baran içeri girdi. Beni gözleriyle baştan aşağı süzüp. Gözlerindeki şaşkınlığı açığa çıkararak, baktı yüzüme. Ardından yüzüne soğuk ifadesini yerleştirerek konuştu.
-Çok değişmişsin Doğu.
-Sen hiç değişmemişsin Baran. Gözlerinde hâlâ aynı hırsı görüyorum.
-5 sene geçti aradan hâlâ beni cezalandırıyorsun.
-Ben seni cezalandırmıyorum. Ben seni yok sayıyorum. Ama o günden sonra benimle görüşme cesaretini, kendinde bulmana şaşırdım, doğrusu.
-Ben aramızda ki bu nefret son bulsun istiyorum. Seninle de Oya'yla da eskisi gibi olmak istiyorum.
-Sana tekrar niye güveneyim?
-Tekrar yanında çalışmama müsaade edersen, sana bunu kanıtlarım.
-Risk al diyorsun, peki ya yine beni tuzağa düşürürsen, niye böyle bir tehlikeye atayım kendimi?
-Sen zeki bir adamsın, Doğu. Böyle bir niyetim olmadığını anlamışsındır.
- Beni birazcık tanıdıysan, kimseye tam anlamıyla güvenmeyeceğimi bilirsin.
- Hiç kimseye mi? (Göz kırparak.)
-Şüphen mi var?
Dedi. Soğuk, sert bir sesle.
-Yok canım. Sen öyle diyorsan, doğrudur. Eee ne diyorsun, beni yanına alacak kadar cesur musun hâlâ?
-Çok şükür cesaretimden bir şey kaybetmedim ama artık o küçük çocuk değilim, Baran. Cesaretle saflığın arasındaki farkı çok net görebiliyorum.
-Bende çok gençtim, Doğu. Yanlış bir karar verdim ve o karar seni parçaladı. Fakat artık olgunlaştım.
- Verdiğin o karar benim sonum oluyordu ne anlatıyorsun lan sen!
- Bak, biliyorum ama o zaman öyle gerekiyordu.
-Öyle gerekmiyordu. Sen öyle istedin Baran. Sırf hırsların uğruna beni ölümle burun buruna getirdin. Beni bırak 2 küçük kız çocuğunu ölümle baş başa bıraktın!
Doğu, bağırarak söylüyordu bunları aynı zamanda gözleri yaşardı. O gün gözünün önüne geldi bir an.
-Biliyorum, çok büyük bir hataydı. Gerçekten çok pişmanım. Ben gideyim sen bunları bir düşün.
Deyip odadan çıkıp gitti….
Doğu ayaktayken, sendeledi, Altay orada olmasaydı düşecekti. Altay koluna girip onu koltuğa oturttu. Sonra gidip dolaptan su aldı ve Doğu'ya verdi. Bu sırada Doğu'nun telefonu çaldı. Arayan Oya'ydı. Doğu telefonu açtı ve konuştu.
-Alo
-Doğu, bugün bana bir mesaj geldi.
-Ne mesajı?
- Bilmiyorum, numara kayıtlı değil ki
- ne yazıyor mesajda?
- "Yaşanan her şey için özür dilerim." Yazıyor.
- Anladım. Numarayı, gönder bana buldurayım.
- Tamam, yolluyorum.
Oya'nın attığı mesajı, çocuklara gönderdim.
Altay meraklı gözlerle Doğu'ya bakıyordu. En sonunda içindeki meraka hâkim olamayarak, konuştu.
-Kötü bir şey mi olmuş abi.
-Oya'ya tanımadığı numaradan bir mesaj gelmiş.
-Ne mesajı?
-"Yaşanan her şey için özür dilerim."
-Baran'dan mı sence abi.
-Yüksek ihtimalle ama yine de numarayı çocuklara gönderdim kime ait olduğunu bulsunlar.
-Anladım abi, bir isteğin yoksa ben bir şu Baran'ı takibe aldırayım. Karın ağrısını öğrenelim.
Altay kapıya doğru yöneldi, odadan tam çıkacakken Doğu, Altay diye seslendi.
Altay arkasını döndü ve cevap verdi.
-Buyur abi.
-Baran'ı değil Oya'yı takip ettir.
-Tamam abi.
-Baran'ı takip etmek için doğru zamanı ben sana söyleyeceğim.
-Tamam patron, nasıl emredersen.
-Ha birde Oya'yı takip ettirirken çok dikkatli ol. Kimse anlamasın mevzuyu.
-Merak etme patron.
Altay odadan çıktı. Doğu, geçmişte uğradığı ihanetin acısını yeniden ruhunun derinliklerinde hissetmişti. Bir an durdu ve Baran ile görüşmesinden Kürşat'ın da haberi olması gerektiğini düşündü. Hemen Kürşat'ı aradı.
-Alo
-Efendim Doğu.
-Neredesin?
-Ofisteyim, hayırdır bir şey mi oldu?
-Konuşmamız lazım, müsaitsen yanına geleceğim.
-Asena ile ilgili mi?
-Hayır, başka bir mevzu.
-Tamam, buyur gel konuşalım kardeş.
-Tamamdır, çıkıyorum birazdan.
Doğu, telefonu kapattıktan sonra kendi ofisinden çıktı ve Kürşat'ın yanına gitti.
ASENA ALTUN
Odamda kitap okurken, susadım ve su almak için odadan çıktım. Merdivenlere yöneldim birkaç basamak indim. Aşağıdan Oya'nın sesini duydum. Biriyle konuşuyordu. Daha net duyabilmek için birkaç basamak daha indim. Beni görmemesi için durdum, artık sesi daha net geliyordu. Konuşma şu şekildeydi.
-Emin misin bak, Doğu'dan bahsediyoruz. Her şeyi tüm ayrıntılarıyla düşünür o.
-__________________________
-Bak, anlamaz değil mi görüştüğümüzü.
-___________________________
-Anlarsa, bütün plan mahvolur
-__________________________
-Bu kadar rahat olamazsın!
-_____________________
-Düğünde her şey bitecek.
-_______________________
-Tamam geliyorum. Sende dikkatli ol gelirken.
-_________________
-Görüşürüz.
Asena, Oya'nın telefon konuşmasının bittiğini anlayınca, hemen yukarı çıktı. Odasına gitti, hemen kitabını alıp köşesine geçti. Asena'nın ardından Oya odaya girdi.
-Asena ne yapıyorsun canım.
Asena gözlerini kitaptan kaldırıp, soğuk bir şekilde cevap verdi.
-Kitap okuyorum.
-Adı ne kitabın?
-"FARELER VE İNSANLAR"
-Güzel kitapmış diyorlar sence nasıl?
-Bende beğendim.
Oya Asena'nın karşına oturup, yüzüne masum ve samimi bir ifade yerleştirerek konuştu.
-Bak canım, Doğu ile ilgili olumsuz düşündüğüm için bana kızgınsın, biliyorum. Ama seni düşündüğüm için böyle yaklaşıyorum.
- Sen beni değil, evlenene kadar kendini, evlendikten sonra da abimi düşün yeter Oya.
-Anlamıyorsun ben seni sevdiğim için böyle yapıyorum.
Asena gözlerine karanlığı yüzüne sertliği yerleştirerek sessiz ama ürkütücü bir ses tonuyla konuştu.
- Sen kalbindeki sevgiyi benim için harcama, hem ne demiştin bazen çok sevmek intihar için en büyük silahtır. Çok haklıydın, o yüzden sen beni düşünme.
Oya derin bir nefes alarak pes etmiş, bıkkın bir tavırla cevap verdi.
-Peki tamam, ben çıkıyorum haberin olsun.
-Abime selam söyle.
-Anlamadım.
-Seni almaya gelmedi mi?
-Hayır.
-Ben, abim geldi zannettim pardon.
Dedi. Asena sahte bir tavırla abisinin kapıda olmadığını biliyordu ama Oya'yı manipüle etmeye çalışıyordu.
-Gelecekti, ben dedim ki sen yoğunsun ben senin yanına geleyim düğünle ilgili birkaç ayrıntıyı netleştirelim.
-Hım anladım. İki hafta sonra değil mi düğün.
- Evet canım. Neyse hadi ben çıktım, abini daha fazla bekletmeyeyim.
-Söyle çocuklardan biri götürsün seni
-Gerek yok ya araba kullanmayı özledim, kendi arabamla gideceğim.
-İyi peki, görüşürüz.
Oya çıktıktan biraz sonra, bu konuyu sadece Doğu ile konuşabilirim dedim ve Doğu'yu aradım.
-Alo efendim.
-Doğu neredesin?
-Abinin ofisindeyim, önemli değilse ben seni sonra arayayım mı güzelim?
-Önemli, hatta galiba en çok abim için önemli.
-Anlamadım.
-Sen orada dur. Ben yanınıza geleyim konuşalım.
-Tamam güzelim, bekliyorum.
Telefonu kapattıktan sonra, evden çıktım. Abimin ofisine gittim, binadan içeri gidip abimin kapısının önüne gelince biraz gerildim. Çünkü nişanlısı ile ilgili söylediklerim; belki onu üzecek, belki kızdıracak, belki de hiç umursamayacaktı. Ne olacağını tam kestiremiyordum ve bu bilinmezlik beni çok geriyordu. Biraz durdum, derin bir nefes aldım. En sonunda kapıyı tıklattım. Sonra hemen içeri girdim. Ben içeri girince, abimin ve Doğu'nun başları bana doğru döndü. İkisi meraklı gözlerle bana bakıyordu. Gidip, Doğu'nun karşısında ki koltuğa oturdum. Gerginliğim yüzüme yansımış olacak ki Doğu endişeli gözlerle bana bakarken konuştu.
-İyi misin sen?
- Sanırım, değilim.
Abim telaşla araya girdi.
-Ne oldu abim, Dedem mi?
-Hayır.
- Doğu mu bir şey yaptı.
Doğu abimin bu sözüne karşılık, gözlerini abime çevirdi ve "ben niye bir şey yapayım" der gibi baktı yüzüne.
-Hayır abi, mevzu Doğu ile ilgili değil. Mevzu Oya ile ilgili.
-Oya mı, ne olmuş Oya'ya?
-Bugün ben bir telefon konuşmasına kulak misafiri oldum.
-Çok ayıp Boncuk. Milletin telefonda ne konuştuğunu mu dinliyorsun?
-Ama garip bir telefon görüşmesiydi abi.
Abim tam beni susturmak için cevap verecekti ki Doğu araya girdi.
-Dur bi Kürşat. Garip derken, ne duydun.
"Emin misin bak, Doğu'dan bahsediyoruz. Her şeyi tüm ayrıntılarıyla düşünür o."
"Bak, anlamaz değil mi görüştüğümüzü."
"Düğünde her şey bitecek."
-Gibi şeyler söylüyordu. Hatta sonra yanıma geldi. Ben abinin yanına gidiyorum dedi. Ama görüyorum ki gelmemiş.
Kürşat'ta Doğu'da Asena'nın bu söylediklerine cevap veremediler. Sonra Kürşat konuşmaya başladı.
-Hiç sana yakışıyor mu bu hareketler Asena?
-Anlamadım abi, ne demek bu?
-Sırf o gün kahvaltı da söyledikleri için böyle şeyler uydurmak sana yakışıyor mu?
- Uydurmuyorum abi gerçekten, bunları duydum.
- Bak, hala yalan söylüyor.
-Abi, niye yalan söyleyeyim böyle bir konuda?
-Öfkenden!
Doğu araya girdi, "Kürşat bir dur! Kız duymuş işte niye yalan söylesin."
-Peki, illa kanıtla diyorsun. Olur. Oya bugün eve bile uğramadı Asena, sabah ofise gelmeden ben onu, hastaneye bıraktım. Ben hastaneden çıkmadan da bana canlı konumunu attı. Alışveriş merkezine gitti. Kuaföre gitti. Ama hiç senin yanına gelmedi.
-A_ a _ ama nasıl olur bu?
-Ya işte teknoloji bazı küçük yalancılara engel oluyor Boncuk.
-Abi gerçekten evdeydi. İstersen evdeki kameralara bak.
-Peki, madem öyle istiyorsun.
Abim ofisteki bilgisayardan evin kameralarına bağlandı. Umursamaz bir gülümsemeyle monitörü bana çevirdi ve konuştu.
-Bakın bakalım kim yalan söylüyormuş.
Gördüklerim karşısında şok olmuştum, bahsettiğim saatlerde evde Oya yoktu. Ben mutfağa inerken biraz merdivenlerde oturmuş, sonra odama geri dönmüştüm sadece, arkamdan da kimse gelmemişti. Gördüklerim karşısında kanım donmuştu, nasıl olabiliyordu bu, deliriyor muydum?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |