
Yaren bu söylediklerime inanmışa benziyordu, zaten ilk söylediğime inanmayacağını biliyordum, bu yüzden kafamda bu senaryoyu kurdum ve söyledim, işe yaradı.
Yaren ile abisi birkaç saat oturup gittiler.
Onlar gittikten sonra, hemen odama çıkıp uyudum çünkü abim sabah, saat: 8: 00 de fizik tedavi için gelecekler, öğleden sonrada hocaların gelecek dedi. O yüzden hemen uymalı ve sabah dinlemiş bir şekilde kalkmalıydım.
Sabah saat: 7: 00 de abim beni uyandırmaya geldi.
- Boncuk hadi kalk, fizyoterapistlerin gelecek bir saate
- Tamam abi de
- Ne oldu?
- Ben bir duş alsam iyi olur.
- Kolun sargıda Boncuk boş ver.
- Ama abi hastaneden geldik, kirlenmiş hissediyorum.
- Tamam Boncuk, bekle birazdan geliyorum.
Olumlu anlamda başımı salladım ve abim gelene kadar yatakta oturup, bekledim. Birkaç dakika sonra abim, odaya orta yaşlı bir ablayla girdi.
- Geç abla, Boncuk tanıştırayım Ayşe abla, Ayşe abla Boncuk
- Asena ben, (diye düzelttim.)
- Memnun oldum kızım.
- Bende abla.
- Evet, tanıştığınıza göre, Boncuk kalk Ayşe abla sana duş alman için yardımcı olacak.
Biraz utanmış bir şekilde tamam dedim. Onayladığımı duyunca abim odadan çıktı. Ayşe abla yüzümdeki utanmış ifadeyi görünce,
- Utanma kızım, herkes hayatının bazı dönemlerinde yardıma ihtiyaç duyar.
- Haklısın abla ama 16 yaşına geldim, bu yardım biraz garip oldu, ayrıca size de çok zahmet olacak.
- Yok kızım ne zahmeti, sen böyle şeyleri kafana takma.
- Teşekkür ederim abla.
Banyoya girdim, çıktığımda yarım saat geçmişti. Ayşe abla, üstümü giyinmeme de yardımcı oldu ve aşağı indik. Abim masaya oturmuş kahvaltısını ediyordu, bende masaya gidip, sandalyeme oturacaktım ki abim, " Bir şeyi unutmadınız mı Küçük Hanım?" dedi. Abimin neyi kastettiğini anladım ve hemen kalkıp yanağından öptüm. "Hım aferin Boncuk." Abimle kahvaltımızı ettikten az bir zaman sonra, kapı çaldı ve 4 tane fizyoterapist kadın geldi.
- Hoş geldiniz
- Hoş bulduk Kürşat Bey, Nereye geçelim.
- aşağı kata geçin, orası terapi için dizayn edildi.
- Fizyoterapistlerle beraber aşağı kata indik. Ben, gördüğüm şeye şaşkınlıkla bakakaldım çünkü "terapi için dizayn edildi" deyince, daha basit bir şey beklemiştim ama bir hastane katına inmiştim sanki, hastaneden hiçbir farkı yoktu. Büyük bir hasta yatağı, adını bilmediğim bir sürü alet, Serumlar, ilaçlar her şey bu katta vardı. Terapistlerden biri, bana dönüp, "buyurun başlayalım "dedi. Tamam dedim ve katta bulunan, dişçi koltuğuna benzeyen koltuğa oturdum. Koltuğun yanındaki küçük bir masaya, elektrik verecekleri makine bağlıydı. Biraz korkmuştum ama kolumun iyileşebilmesi için tek yol buydu. Yani iyileşebilmesini umut ediyorum. Koluma boydan boya kablolar bağladılar. Terapistlerden biri elektriği vermek için panele yönelince, biraz gerildim ama bu gerginliği dışarıya belli etmedim.
Panelin başında duran terapistin, düğmeyi çevirmesiyle, derin bir acı hissettim ama kimseye acı çektiğimi belli etmek istemiyordum bu yüzden, vücudumu ve dişlerimi sıkıp, bağırmamak için elimden geleni yaptım. Başarılı da oldum fakat elektrik vermeyi bırakıp, kabloları kolumdan çıkarınca, fark ettim ki bütün vücudum sırılsıklam olmuştu. Panelin başındaki kadın, bana dönüp, " Tebrik ederim çok güçlüsün, çok iyi dayandın, senin yaşındaki birinin bu voltaja bu kadar dayanması çok zor ama sen başardın." dedi. Bende yorgun bir sesle teşekkürler dedim, zar zor ama bırak konuşmayı nefes almaya bile gücüm yoktu. Elektrik tedavisini uygulayan kadın oturduğu sandalyeden kalktı ve yerine başkası geldi. Yerine gelen koluma bir krem sürüp, masaj yapmaya başladı ama yaptığı masaj bir işe yaramıyordu, bence çünkü hiçbir şey hissetmiyordum. Koluma masaj yapan kadın gittikten sonra, başka bir kadın kolumu ileri geri, sağa sola hareket ettirip, farklı açılardan büküyordu. "Bir yerden sonra, acı hissediyor musun?" diye sordu. Bende hayır diyerek yanıt verdim. Kadın, bir süre koluma, bu şekilde tedavi uygulamaya devam etti. O gittikten sonra son terapist geldi ve koluma bir şeyler enjekte etti. Bende, bu enjekte ettikleriniz ne işe yarıyor? diye sordum. Fizyoterapist şöyle cevap verdi,
- Bu ilaçlar, kolundaki sinir hasarını tedavi etmekte bize yardımcı olacak canım.
- peki, tedaviyi hızlandırır mı?
- Hızlandırması yüksek bir ihtimal.
- Hızlandırması yüksek ihtimal ama hiçbir işe yaramaması da ihtimaller arasında, öyle mi?
- Yani, evet canım.
- Anladım.
5- 10 dakikaya fizyoterapistlerin işi bitti ve gittiler, evin çalışanlarından biri onları kapıya kadar uğurladı. Abim yanıma gelip,
- Boncuk!
- Efendim.
-İyi misin?
- iyim, kötü mü gözüküyorum yoksa? (Dedim esprili bir şekilde)
-Yaniiiğğğ, çok iyi durduğunu söyleyemeyeceğim abim.
- Biraz saçım bozuldu ondandır, yoksa biliyorsun, her halimle mükemmelim.
- Tabi canım ona ne şüphe.
Neyse, gidip saçımı başımı iyice toparlayayım ki mükemmelliğimden bir şey kaybetmeyeyim, dedim ve abime alaycı bir şekilde göz kırptım, o da arkamdan sırıtıyordu. Hemen odama çıktım üstümü değiştirdim, tek başına tek kolla biraz zor oldu ama başardım. Ardından saçlarımı topladım ve aşağı indim. Abimin yanına gidip, şimdi nasıl gözüküyorum, diye sordum. Abim de bana dönüp, beni biraz süzdükten sonra, " Yaniğğğğ idare eder," dedi. Ben de neyimi beğenmediniz acaba paşam, diye cevap verdim. "Bilemiyorum artık, onu da sen bul." Aman sen ne anlarsın abi, bende hata zaten, niye gelip sana soruyorsam, dedim ve bahçeye çıktım. Ilık havada yüzüme çarpan esinti çok güzel hissettirmişti, o yüzden hocalar gelene kadar bahçede oturdum.
Biraz zaman geçtikten sonra, abim bana seslendi. "Asena hadi gel, hocan geldi." Hemen eve girdim, dış kapıya doğru gittim. Karşımda çok tatlı, 1. 70 boylarında yemyeşil gözleriyle, bana bakıp, gülümseyen bir kadın vardı.
- Merhaba canım, ben senin yeni Edebiyat Öğretmenin Beyza
- Merhaba hocam, Asena bende.
- Memnun oldum canım.
- Bende hocam.
Abim araya girdi ve "hocam buyurun üçüncü kattaki çift kapılı oda dersleriniz için ayarlandı," dedi.
- Tamamdır Kürşat Bey, biz yukarı geçip derse başlayalım.
Beyza Hoca'yla beraber, üçüncü kata çıktık ve hemen derse başladık. Beyza hocadan sonra, Fizikçi Feyza Hoca geldi, sonra matematikçi Aylin Hoca, sonra Kimyacı Zehra Hoca. derken Derslerim bitti. Yarım saat sonrada, abimin öğrenmemi istediği dillerin hocaları geldi sırayla. Dil derslerim de bittikten sonra, yorgunluktan gözlerimi açamıyordum. Bu yüzden hemen odama gidip, kendimi yatağa attım ve gözlerimi kapattım. Bir ara abimin sesini duydum ama o kadar yorgundum ki gözlerimi bile açamadım.
- Boncukkkkkk!
- Hıııııııııııııı
- Kalk yemek yiyelim.
- Yemeyeceğim, uykum var abi.
- Aç karnına uyuyamazsın.
- Uyurum, sen git ye, aç değilim ben.
- Tamam, uyu bakalım.
Yaklaşık bir yıl bu düzenle devam etti, tedavinin üçüncü ayında kolumdaki zarar görmüş sinirler, yavaş yavaş iyileşmeye ve kolum daha iyi bir hale gelmeye başladı. Tedavinin sekizinci ayında da kolum tam anlamıyla eski işlevini geri kazandı ve tedavim tamamen sona erdi. Bu sekiz ay içinde, çok büyük acılar çektim ama değdi. Tedaviden sonrada abim dersleri evde almamı istedi. Belli ki hala dedesinden korkuyordu. O yüzden bende, itiraz etmedim. Bir sene boyunca Yaren bizim eve gelip gitti. Hatta bir zaman sonra bir tane daha arkadaşını getirdi. Adı İrem, onunla da çok yakın arkadaş olduk, o kadar yakındık ki kız kardeş gibi olmuştuk. Abim bile bize 3 Silahşorlar diye hitap ediyordu. 1 yıl içinde Deniz teyzeyi Fatma ablayı sık sık ziyarete gittim, bazen onlar bize geldi fakat bir tek Nazo'nun gölünü alamadım, bu canımı çok sıkıyordu ama elimden bir şey gelmiyordu. Bana çok kırgındı:( Bir sene böyle geçti
BİR YIL SONRA (SINAV ZAMANI)
Üniversite sınavı zamanı geldi ve ben çok gergindim. Evet bu bir yıl içinde çok çalışmıştım ama çok korkuyordum, başaramamaktan korkuyordum, abimi hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyordum, verdiğim emeklerin çöp olmasından korkuyordum fakat yapacak bir şey yoktu içimdeki kaygılarla sınava girdim. Çıktığımda abim ve bodyguardları kapının önünde bekliyordu. Hemen yanlarına gittim. Abimle ben bir arabaya bindik. Diğerleri de başka arabalarla peşimizden geldi. Abim arabadayken,
- Nasıl geçti Boncuk.
- İyi gibiydi abi, yani sanırım.
- İyidir iyi ben sana güveniyorum.
- İnşallah abi.
Eve gider gitmez, kızları aradım.
- Alo kızlar sınav nasıl geçti?
- Yaren: iyi gibiydi bebeğim, senin?
- Benimki de iyi gibiydi kanka, İrem seninki nasıldı
- İrem: Benimki de iyiydi aşkom.
- İyi çok şükür hepimizinki iyi gibi, inşallah sonuçlarda iyi gelir
- Yaren: Âmin
- İrem: Âmin
Kızlarla bir yarım saat sınav ve sorular hakkında konuştuk. Telefonu kapattıktan sonra abim yanına çağırdı,
-Gel Boncuk.
- Ne oldu abi?
- önemli bir şey konuşmamız lazım, Boncuk.
- Konuşalım abi.
-Boncuk, bana evin düzenine çalışanlara alıştın değil mi, yabancılık çekmiyorsun.
- yok abi, bir yıl oldu tabi ki alıştım
- Aferin Boncuk.
- Eee bunu mu konuşacaktık?
- Hayır, Bak Boncuk, Bir gün bana herhangi bir şey olursa,
- Tövbe de abi o ne biçim laf.
- Ya kızım bir dinle.
- Saçmalıyorsun ama.
- Ya kızım illa bir şey olacak demiyorum, olursa diyorum.
Derin bir nefes aldım, bu konuşma beni huzursuz edeceğe benziyordu. Peki tamam dinliyorum, diyerek abime cevap verdim.
- Bir gün bana herhangi bir şekilde bir şey olursa, Odamda yerdeki parkelerden biri kapı gibi dikkat edersen anlarsın, o kapı bir odaya açılıyor, odanın içinde bir kasa var, o kasada yanında ben olmadığım zaman ihtiyacın olacak her şey var, git o kasayı aç ve hayatına devam et Boncuk. Kasanın şifresi 478847 bunu aklında tut ya da not al ama bu kasanın varlığından kimsenin haberi olmasın, sadece sen bil. Şifreyi bir kâğıda yaz, birkaç gün içinde ezberle ve yazdığın kâğıdı bana getir.
- Abi beni korkutuyorsun!
- Korkma Boncuk, sadece önlem.
- Bilmediğim bir şey mi var?
- Yok Boncuk, sadece bir yıl önce dedemlere yemeğe gitmiştik ya, o gün anlaşabilseydiniz, seni Altun Ailesine rahatça emanet edebilirdim ama o akşamın sonu bu kadar tatsız bir biçimde sonlanınca, böyle bir önlem almam gerektiğini anladım.
- Başka bir şey olmadığına eminsin yani?
- Evet Boncuk!
Abim, "ne kadar korkmanı gerektirecek bir durum yok." Dese de benim içimi dehşet verici derecede büyük bir korku ve endişe kaplamıştı. Aniden duygusallaştım ve abime sarıldım, O da karşılık verdi. Sesim titreye titreye konuşmaya başladım.
- Abi ne olur dikkat et kendine, ben artık sensiz hayata tutunamam, sensiz bu Dünya'da savaşamam, ne olur beni bırakma. Gözlerimden yaşlar boşaldı, içimde çok büyük bir çaresizlik hissediyordum.
- Boncuk, abartma kızım, bir şey olduğu yok, ben sadece olursa diye söyledim, ben yokken başka hiç kimseye ihtiyaç duyma diye.
- Bana ne ben öyle bir ihtimal düşünmek istemiyorum, kendine çok dikkat edeceksin.
- Emredersin Prenses, hem daha evleneceğim ben, daha dur bu Dünya'da işim çok benim.
- Söz mü?
- söz söz, Hadi bakalım ayrıl benden sonrada git elini yüzünü yıka, öyle gel yanıma.
- Tamam abi.
- Bu arada seni bir daha ağlarken görmek istemiyorum, sen ağlayınca benim kalbimi sıkıştırıyorlar sanki kardeşimi üzen herkesi öldürmek istiyorum. (Dedi ve göz kırptı.)
- Tamam tamam, sen insanlara bir şey yapma ben ağlamam.
Dedim ve banyoya elimi yüzümü yıkamaya gittim.
O günden sonra 1, 1, 5 ay kadar abimin peşinde dolandım, sanki onu yalnız bırakırsam, abime zarar verirler gibi geliyordu. Abim tabi, onu bu kadar sık boğaz etmemden çok rahatsız oluyordu ama bu benim hiç umurumda değildi. Birkaç gün sonra sınavların açıklanacağı tarih geldi çattı, çok gergindim. Beynim yapamadığıma dair benimle konuşuyordu sanki.
O gün Yaren ile İrem bize geldi beraber baktık sonuçlara, benim abim ve Yaren'in abisi de yanımızdaydı. Önce İrem'in sonucuna baktık çünkü aramızda en başarılı olan oydu.
İrem'in sonucunu açtığımızda, Tıp kazandığını gördük ve hep beraber çığlık atıp, birbirimize sarıldık. Üstelik Puanı bütün hatırı sayılır üniversitelere yetiyordu.
- Zeki kankim benim be! Bütün müfredatı yalamış yutmuş, helal lan yusufi
- Ya işte ben boşuna demiyorum, bu kız zekâ küpü bir bebiş diye
Abimle Yaren'in abisi araya girdi.
- Tebrik ederiz İremcim.
- Sağ olun abilerim, teşekkür ederim.
- Artık kendinizinkine de bakın isterseniz çünkü biz burada meraktan çatladık.
- Önce Yaren'inkine bak, eğer iyi bir bölüm kazanamadıysa, ben onu bir güzel pataklayacağım da.
- Offf abi ya zaten gerginim beni daha çok geriyorsun!
- Oflama abine!
Tamam benim işime gelir dedim ve sırıttım. Abimde bu tavrımı görünce, "birazdan seninkine de bakacağız hiç kurtuldum diye sevinme Boncuk," dedi.
- Abiciğim kurtulamayacağımın farkındayım sadece idamımı geciktiriyorum.
Abimin Konuşmasına izin vermeden, hemen Yaren'in bilgilerini siteye girdik ve,
Bilgisayar Mühendisliği kazandığı görüp, tekrar havalara uçtuk, birbirimize sarıldık, Abisi de bu sonuçtan memnun olmuş gözüküyordu.
Yarene dönüp, yürüyen beyin ya dedim ve kalkıp onu anılından öptüm. Abim hemen Yaren'ide tebrik etti ve bana dönüp, " Evet Boncuk, dananın kuyruğunun koptuğu evredeyiz, aç bakalım kendi sonucunu"
Korkarak bilgilerimi siteye giriyordum, ellerim titremeye başladı, abimi hayal kırıklığına uğratmaktan çok korkuyordum, emeklerini çöp etmek istemiyordum ama ya kazanamadıysam o zaman ne yapacaktım, kafamda bu cümleler dönerken, sonunda bilgileri girdim ve sonuç önüme geldi.
Birden çığlık attım, Yazılım Mühendisliği kazandığımı görünce, çok mutlu oldum çünkü abimi hayal kırıklığına uğratmamıştım. Önce gidip abime sarıldım,
- Aferin benim Boncuğuma bak başardın.
- Ya işte zeki miyim neyim.
- Tamam hemen şımarma
- Aman tamam ya
Abimden ayrılıp, Yaren ve İrem'e sarıldım, ikisi de beni tebrik etti. Ardından Yaren'in abisi Doğu'da beni tebrik etti. Bende hepsine birden teşekkür ettim. Sonuçlara bakıp havalara uçtuktan sonra kızlarla odama gidip biraz oturduk, abimde Doğu ile oturdu, beraber yemek yedik, yemekten sonra gittiler. Abimle salona geçtik, biraz telefonda takıldıktan sonra, abime döndüm,
- Sen hangi üniversiteleri tercihlere yazmalıyım.
- Senin yazmana gerek yok, ben birkaç güne halledeceğim.
- Anlamadım, nasıl yani?
- Üniversiteyi burada okumayacaksın, Boncuk
- Sebep?
- Dediğim gibi burası senin için çok tehlikeli.
- Abi bence biraz abartıyorsun.
- Abartmıyorum Boncuk, senin güvende olabilmen için benim çevremden olabildiğince uzak durman gerek!
- Beni yollayacağın yerde de bulurlar, çevrendekiler.
- Önlemlerini alıyorum merak etme.
- Ama abi ben senden ayrılmak istemiyorum.
- Merak etme Boncuk, her fırsatta geleceğim yanına. Sende İstanbul'a düğünüme gelirsin.
- Onun haricinde gelemez miyim?
- Bir okulunu bitir bakarız.
- Ama kızlar burada, biz 3 silahşorlar olarak nasıl ayrılacağız?
- Yaren zaten seninle gelecek, Doğu'da kardeşinin burada kalmasının riskli olacağını söyledi, İrem içinde ailesi müsaade ederse, onu da sizin gideceğiniz üniversiteye aldırırım.
- Konuşurum, peki nereye ve ne zaman gideceğim?
- İsviçre'ye üniversiteler açılmadan, bir ay önce falan gidersiniz.
- Peki abi, Beni özleyecek misin?
- O nasıl laf Boncuk, tabi ki özleyeceğim.
Dedi ve bana sarıldı bende karşılık verdim.:)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |