@laviskoo7
|
Ben Alin Nilda Akar. Yaşım henüz 21 ama hayatımda yaşadığım acılar bir ömre bedel. Küçükken yetim kaldım. O günden sonra ise başka bir dünyada, başka bir kimlikte yaşamaya başladım. Kısa sürede, beni büyütenler tarafından seçildik, on çocuk, sıradan bir yetimhanede hayatta kalmaya çalışan on çocuk. Ama bizler, asla sıradan değildik. Zeren, Kumsal, Yusuf, Melih… Yıllar boyunca yanımdan hiç ayrılmadılar. Birbirimizin en karanlık sırlarını biliyorduk, en derin korkularını. Biz, sadece birbirimize değil, sisteme de bağlıydık. Eğitimlerimiz, o korkunç günler, bizi birer makineye dönüştürmüştü. Biz sadece birer isim, birer araçtık. "Nilda" adı, sadece istihbarat için vardı, ama onlarla, dostlarımla gerçek benliğimle var oluyordum. Bir gün, bir hata yaptım. Birini öldürdüm. Ama bu, bana ait bir karar değildi. Ailem… O gece hayatımın en büyük acısını yaşadım. Ama o adamı öldürdüm. O kuralı ihlal ettim. İstihbarat için öldürmeye izin verilen kişilerin dışında birini öldürdüm. Bu kuralları çiğnemek demek, hayatıma son verilmesi demekti. Ama buna pişman olmadım. “Alin!” diye seslendi Kumsal. Sesindeki telaşı duydum. Hızla salona geçtim. O an elindeki telefonu bana verdi ve "Haluk bey arıyor sana ulaşamıyormuş" Telefonu açtım. “Nilda! Bir saattir seni arıyorum, nerdesin?” Haluk bey sinirliydi. Ama cevabım netti: “Çok önemli bir şey olduğunda bana istediğiniz gibi ulaşabilirsiniz, Haluk bey.” O, her zaman işleri hızla halletmeye çalışan biriydi.
"Nilda, sana yeni bir görev verdik," dedi. "Bu akşam bir balo var, CEO’su olduğun şirkette. İçeri sızacak ve Karan Aksoy hakkında bilgi toplayacaksın. kişi bilgilerini sana gönderiyorum. Araştırmanı yap, önemli." Telefonu kapatırken tüylerim diken diken oldu. Karan Aksoy… O kişiyle ilgili bir şeyler vardı, hislerim bana bunun sadece bir görev olmadığını söylüyordu. Bir işim vardı ve bunun için geceyi hazırlayacaktım. Ama bu görevde bir şeyler daha vardı. Bilgiler geldiğinde, Karan hakkında çok fazla bilgi yoktu. Yaşı, ailesi, tek başına yaşayan bir adam. Ama bir koruması vardı ve o korumada bir şeyler sezmiştim. O kadar çok araştırma yapmama rağmen, sadece korumasının bir abisi hakkında bilgi bulabilmiştim. Ama zamanım yoktu, birkaç saatim vardı. Eşyalarımı hızla hazırladım ve arabama atladım. Hedefim korumaydı, onu konuşturmak zorundaydım. Evinin yerini bulmam uzun sürmedi. Ev, güvenlik önlemleriyle doluydu. Ama ben, her zaman olduğu gibi, başarılıydım. Susturuculu silahımı alıp hızla ve sessizce güvenlik kameralarını devre dışı bıraktım. Korumayı hallettim. İşler, düşündüğüm gibi hızla ilerliyordu. Evin içinde ilerlerken, adım adım her şeyi hesapladım. Odaya girdiğimde, Hakan’ı bulduğumda her şey yerli yerindeydi. Ama Hakan, rahattı, sigara içiyor ve masasına ayaklarını koymuştu. "Bu kadar rahat olman şaşırtıcı" dedim. Hakan başını kaldırıp gülümsedi. "Beni öldürecek değilsin ya," dedi. Dudaklarım kıvrıldı. "Belki seni öldürmeyeceğim ama yaptıklarını biliyorum. İstersem seni tutuklarım." O an gözleri değişti. Duruşu, beni ciddiye aldığını hissettirdi. Bir an durakladım ve söylediklerini dikkatle dinledim. Karan’ın adı geçtiğinde, onun peşinde olduğumu fark etti. Ama ben, onu daha fazla sıkıştırdım. Sözümü kesmeden istediklerimi aldım. eve geldim ve küçük arabamı bırakıp. üzerime siyah bir elbise giyip, Evin garajına geldiğimde siyah BMW’min kapısını açıp içeri girdim ve hızla yola koyuldum. Arkamda, her zamanki gibi benimle çalışan ekip de beni takip ediyordu. Yine de, bu geceyi farklı bir şekilde hissediyordum. Şirketimden diğer çalışanlarla katıldığım bu balo, sadece iş dünyasının gösterişi değil, aynı zamanda önemli bir stratejik oyun alanıydı. 22 dakikalık bir yolculuğun ardından, davet salonunun kapısından içeri adımımı attım ve hemen gözlerim havuzun kenarındaki o tanıdık figüre kaydı: Karan Aksoy. Evet, belki gerçek Karan’ı bu gece bulamayacağım. Ama bu, sadece başlangıçtı. Gecenin sonunda, balo salonunda gözlerim hep Karan’daydı. O geldiğinde, başkaları ne derse desin, ben hala ona yaklaşacaktım. Bir oyun başlamıştı, ve bu oyunun galibi ben olacaktım. Davet salonunun içi ışıl ışıldı, herkes maskesizken ben maskeliydim, maske derken yüzüme taktığım masum görünüşümdü . Çevremdeki kalabalığa göz attım, birkaç tanıdık sima fark ettim ve onlara kısa bir kafa selamı verdikten sonra, ekibimin geri kalanına yöneldim. Garsondan şarap aldım ve yavaşça yudumlamaya başladım. Bir yanda diğerleri ile sohbeti sürdürmeye çalışırken, diğer taraftan da gözlerim her an Karan’ı arıyordu. Tam o anda, şirketimin patronu Kerim Bey yanıma geldi, ve hemen ekledi: "Merhaba Nilda hanım, burada olmanıza sevindim," dedi gülerek. "Hoş bulduk, Kerim Bey. Ben bir diğer katılımcılara bakayım," dedim, tonumda soğuk bir mesafe vardı. son duyduğum şey Kerim beyin Zeren'e doğru dönüp, “Avukat hanım, hoş geldiniz,” demesiydi. hızla masadan ayrıldım ve yanındaki diğer şirket CEO'su ile selamlaştım. O sırada Ceyda Hanım, diğer bir şirketin patronu yanı başımda duruyordu. Düşünmeden, “Ne kadar yakışıklı, öyle değil mi?” diye mırıldandı Karan için. O an, on baktığımı ve bakışlarımın ne kadar keskin olduğunu fark etti. “Nilda hanım, istemeden söyledim, kusura bakmayın,” dedi hemen. "Kimle neler konuştuğunuza dikkat edin Ceyda hanım. Yoksa öğretmesini bilirim,” dedim, soğuk ama kesin bir tavırla. "Tabii, Nilda hanım," diyerek hızla uzaklaştı. O anda omzuma bir şal örtüldü, ve o sesi tanıyordum. Keskin ve güven veren bir tonla: “Hava soğuk, üşütme.” Gülümsedim, dönüp ona bakmadan: “Teşekkür ederim, Kerem,” dedim. Kerem, her zaman bana yakın olan, en yakın dostlarımdan biriydi. O da başka bir şirketin CEO’suydu ama biraz daha rahat, komik bir adamdı. Ama onun bana karşı hisleri olduğunu her zaman hissediyordum, özellikle de son zamanlarda. Bunu kabullenmek zor olsa da, gece boyunca içimde bir şeyler kıpırdamıyordu. Tam o sırada, dans müziği çalmaya başladı. Kerem hemen elini uzattı ve "Bu dansı bana lütfeder misiniz, Alin hanım?" dedi. Gülümsedim ve yanıt verdim: “Tabii, Kerem Bey.” Dans etmeye başladık, etrafımızda başka çiftler de vardı, fakat gözlerim yine Karan’da takıldı. Karan ve yanında kueni olan sarışınla dans ederken gözlerimiz bir anlık bir temas kurdu. O an içinde ne hissettiğini anlamaya çalıştım ama hemen kafamı Kerem’in göğsüne yasladım. Birkaç saniye sonra, müzik bitti ve herkes masalarına dönerken, tam o sırada hedefim olan adamın üzerine kokteyl döküldü. Bu bana fırsat oldu. Hızla Kerem'den ayrıldım ve lavaboya gitmek bahanesiyle erkekler tuvaletine yöneldim. Kapıyı kilitledim. Tuvalette, Aksoy dışında kimse yoktu. O an sesini duydum. “Sanırım yanlış tuvalete girdiniz, hanımefendi.” Benim karşılık vermem uzun sürmedi: “Hayır, doğru tuvalete girdim, Karan Bey.” Beni kısıtlı bir alanda yakalayınca, hızla üzerine gelmeye başladı. Sırtım duvara yaslanmıştı ve Karan, kollarını duvara koyarak bana doğru iyice yaklaştı. “Kimsin sen?” diye sordu. “Ben Nilda Akar, Sword Holding’in CEO’suyum,” dedim ve ekledim: “Ve istihbarata çalışıyorum. Düşmanı olduğun şirketin CEO’sunu tanımıyorsan, çok büyük bir hata yapıyorsun.”
Bir an duraksadı, bana bakarak: “Beni tanımıyorsun bile,” dedi. Ben ise, o kadar hazırlıklıydım ki: “Emin ol, hakkında çok şey biliyorum,” dedim. O an biraz daha yaklaşıp kulağıma fısıldadı: “Mesela?” “Salevoner’i biliyorum mesela,” dedim.
Bunu duyduğunda, hemen geri çekildi. Ardından cebinden çıkardığı silahı kalbime dayadı. Ama ben korkmak yerine ona gülümsedim. O anda, gözlerimle karnına işaret ettim. ve o an silahımı fark etti ve sinirle silahını çekti. Göz kırptım, kendi silahımı bacağıma geri takıtığımda: “Ne istiyorsun?” diye sordu. “Biraz bilgi,” dedim Bir koşul sundu: “İki yıl boyunca sevgilim gibi davranacaksın.” Bunu kabul ettiğimde, onun da bu karşılaşmanın içine ne kadar girdiğini fark ettim. Gülümsedi ve tuvaletten çıkmadan önce: “Bir dakika,” dedi. Telefonumu istedi. Verdiğimde numarasını kaydettiğini fark ettim. Geri çıkıp salona geçtiğimizde, dikkatler üzerimizdeydi. Ama herkesin bakışlarını sahte gülüşlerimle karşıladım. Zeren, Yusuf ve Melih’in sorgulayıcı bakışlarını hissettim ve onlara fısıldayarak “evde” dedim Eve geldiğimizde direkt beni sorgulamaya başladılar balkona geçtik ve Zeren’in sesi duyuldu: “Karan Aksoy’la bağlantın ne, Alin?” Sigara içerken yanıtımı verdim: “Bana yeni bir görev verildi. Karan hakkında bilgi toplamam istendi. Korumasını konuşturup bu bilgileri aldım, araştırmalar yaptım. O da bir şartla bana bilgi vereceğini söyledi.” Melih’in sorusu: “Ne şartı?” Cevap vermek istemedim ama Yusuf ısrar etti. “İki yıl sevgilisi olacağım,” dedim. Sigaramı söndürürken, telefonuma gelen mesajı gördüm. Gönderen kişi, “sevgilim” diye kaydedilmişti.
“Yarın saat onda hazır ol Alin Nilda Akar, seni evinin önünden alacağım. Not: Bugün basına yakalanacağız.” O an, Karan’ın beni araştırmadığını düşünmüştüm ama yanılmışım. O da benim hakkımda her şeyi öğrenmişti. Telefonumdan gelen mesajı okuduğumda, kalbim hızla çarpmaya başladı. Karan Aksoy, benim hakkımda bildiği her şeyi ne kadar kullanmaya niyetliydi bilmiyorum ama bir şey kesindi: Bu, benim için büyük bir dönüm noktasıydı. Bir yanda kariyerim, diğer yanda bu tehlikeli oyunun içindeki gizli ilişkilerim vardı. Mesajı sildikten sonra derin bir nnefes alıp verdim.
Zeren’in bakışları üzerinde kayıp gitmişti, “Alin, gerçekten mi?” dedi, sesi bir adım daha alçaldı. “Bunu kabul ettin yani? İki yıl boyunca… Sevgilisi gibi mi davranacaksın?” Yusuf ve Melih de sessizce birbirlerine baktılar, yüzlerinde belirsiz bir rahatsızlık vardı. Kimse beni tam anlamıyordu, oysa ben sadece görevimi yapıyordum. İşlerim için her zaman doğru olanı yapmıştım, bu da aynı şekilde olmalıydı. “Evet, kabul ettim,” dedim, gözlerim bir anda keskinleşmişti. “Ve bunun bir sonucu var. Bunu yapmak zorundayım. Ama işlerim bittiğinde, Karan Aksoy’dan elde edeceğim bilgiyle her şey yerli yerine oturacak.” Zeren bir süre sessiz kaldı, sanki içindeki tüm düşünceler birden hızla çarpışıyordu. Sonra derin bir nefes aldı. “Bu çok riskli, Alin,” dedi, sesi ciddi ve kaygılıydı. “Onunla oynamak, her an seni tehlikeye sokabilir.” Gözlerim, Zeren’in endişeli bakışlarını yakaladı. Anlamıyorlardı. Bir yanda şirketim, diğer yanda dünya çapında büyük bir oyunun parçasıydım. Bu tür oyunlar bazen katı kurallar gerektiriyordu, bazen de kuralların dışına çıkılmalıydı. Karan Aksoy’dan alacağım bilgileri onunla olan ilişkime bağlayarak, uzun vadede sadece kazanç sağlayabilirdim. Yusuf ’un sesi geldi. “Alin, her şey yolunda mı?” diye sordu, gözlerinde endişe vardı. “Evet, her şey yolunda,” dedim, ona gülümseyerek. “Biraz zorlayıcı olabilir, ama biliyorsun, bu tür şeyleri halletmek benim işim.” Yusuf , başını salladı. “Her zaman düşündüğün gibi. Ama ne olursa olsun dikkatli ol. Karan Aksoy kimseye güvenmez.” |
0% |