Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm: Kaktüsler

@lavivaseverkiz1

Hepinize merhabaaa.

Şuan çok heyecanlıyım çünkü yazarken çok keyif aldığım ve karakterlerine aşık olduğum bir hikayeyi sizlerle paylaşıyorum.

Umarım siz de okurken keyif alırsınız:)

Şimdi sizden isteğim yukardaki şarkıyı açıp kendinizi en mutlu hissettiğiniz yerde, battaniyenize sarılarak okumanız.

Bölüm şarkımız-Koca Yaşlı Şişko Dünya

1.Bölüm: Kaktüsler

"...tatlı aldım, belki yerken tanışırız diye..."

İnsan hayatında hep bir şeyler ister. Kimileri para, kimileri aşk, çok azı ise mutlu olmayı ister.

Para isteyenler yeni bir şeyler ya da elindekilerin daha fazlasını... Aşk isteyenler ya ayrılık yaşayıp bunu sindirememiş ya eğlenmeyi ya da hayatına yeni biriyle devam etmeyi ister.

Gelelim çok az insanın "gerçekten" istediği şeye: mutlu olmak.

Aslında diğerleri de mutlu olmayı ister. Ancak onlar sadece istediklerini elde ettiği anda mutlu olurlar. Sonrasında bu olay akıllarına bile gelmez. Ama sadece mutlu olmayı isteyenler için tek bir an yeterlidir. Küçük bir an için bile mutlu olup bunu hiç unutmamak isterler. Gerçek olan tek bir şey yeterlidir onlara.

Ben de -belki siz de- o çok az mutluluk isteyen insanların olduğu gruptayım. Şimdi diyeceksiniz "bu zamana kadar illaki mutlu olmuşsundur." Olmadım. Şuan 24 yaşındayım ve doğduğum günden beri gerçekten mutlu olduğumu düşünmüyorum. Ufak tefek mutluluklar elbette yaşadım ama hepsi o ana aitti. Sonrasında hafızamı zorlayınca tek tük aklıma gelir. Peki neden mutlu olmak istiyorum?

Kimim ben?

Ben Mayıs. Mayıs Uysal. Ruhumun Notaları moda sayfasının sahibiyim. Tasarımlar çizerek bunları ünlü markalara satıyorum. 16 yaşına açtığım bu sayfa bana pek çok gelir sağladı. 18 yaşıma girdiğimde kendi evime çıktım. 19 yaşında 2 kere ev değiştirdim ve bu evlerde çok lüks bir hayat yaşadım. Şuan da odamda 4 valizimle hazırlanmış bilgisayardaki çizimimi yayınlıyordum. Evet. Taşınıyordum. Peki 4. bir eve mi taşınıyordum? Hayır. Çok ünlü birinin yanına taşınıyordum. Onur Yılmaz'ın binasına taşınıyorum. Yanlış duymadınız. Bundan 14 ay önce bir devlet tiyatrosunda gösterdiği performanstan sonra bir sürü filmden, diziden teklif alan; tüm kızların hayalindeki adamın yaşadığı binaya taşınıyordum. Peki neden? 2 ay önce bana mail yoluyla menajeri ulaşmıştı. Onur Yılmazın binasında yaşayıp bütün asistanlık ve kıyafet tasarımlarıyla 1 ay boyunca uğraşmamı istemişti. Daha doğrusu babası istemişti. Bundan Onurun haberi olmayacaktı. Evet çok saçma bir olay. Ben de hala kavrayamadım. Ama güzel fikir. Amacım Onur'u tavlamak değil. Sadece kazanacağım parayla yapmak istediklerim vardı. Bunlarla belki o bahsettiğim mutluluğu uzun vadede elde edebilirdim.

...

Geldik Mayıs. Yeni maceralara hazır mısın?

Evet, İç Ses. Hazırım...

Niye garipsediniz? Siz de iç sesinizle konuşmuyor musunuz? Ben herkes konuşuyor diye biliyorum. Doğru olan bu değil mi zaten?

Düşünüp durmak yerine eve gidip valizlerini yerleştirsen senin için daha iyi olacak bence Mayıs!

Evet haklısın. Bakalım bizi neler bekliyor?

Binanın numarasına ve ismine baktım.

Nota Apartmanı No:12

Bu bir işaret falan mıydı? Doğru ya da yanlış bir yolda mıyım?

Bu kesin bir işarettir Mayıs! Ama artık bunları düşünmen yerine artık yukarı mı çıksak? Çünkü 12 dakikadır burdayız!

Evet haklısın... Çıkalım.

Elimdeki 4 valizi taşımaya çalışarak ilerlemeye başladım. Ama sanırım ikiye bölerek çıkacaktım yukarı. Tam o anda bir ses duydum.

"Affedersiniz. İsterseniz yardım edeyim. Sanırım bu binaya giriyorsunuz?"

Evet bu oydu. Onur Yılmaz! Arkamı döndüm.

"Evet bu binaya giriyorum. Ve şey... Sorun olmazsa yardımınızı kabul edebilirim" dedim çekingen bir ses tonuyla. Bunu söylerken elimdeki çantayı ve telefonumu düşürdüm. Kısa bir şekilde güldü ve sonrasında tatlı bir şekilde gülümsedi. Yanlış görmüyorsam gamzeleri vardı ve çok hoş duruyordu.

Kendine gel ve aferin Mayıs! Rezil ettin kendini ilk dakikadan. Bravo!

İç Ses, rahat bırakırsan zaten düzgün davranırım. Şimdi git lütfen!

Ben senin İç Sesinim, hatırlatırım. Zaten ben de sana meraklı değilim.

TAMAM. Uzatma!

"Hangi dairede oturuyorsun?"

"Daire 9. 3. katta"

"Evet biliyorum, bina benim. Hemen alt katımda oturuyorsun, 12. Dairedeyim. Bu arada, kira konusunda babamla konuşmuşsundur ama bir ara oturup sözleşmeleri halletmemiz lazım."

Onun peşinden giderken ayağım merdivenlere takıldı ve yere düştüm. O an utançtan yerden kalkamadım ama valizleri bırakıp yanıma koştuğunu gördüm. Beni kolumdan tutup kaldırdı ama sanırım ayağımı burkmuştum. Bu yüzden omzundan tutundum çünkü dengemi kaybetmiştim.

"Hop hop hop! Dikkat et! İyi misin?"

Aferin Mayıs. Kaçıncı rezilliğin bugün ki? Kıpkırmızı da oldun. Gidene kadar ölüp de daha fazla rezil olma.

İç Ses susar mısın artık. Rezillik benim rezilliğim. Sen işine bak. Karışma ve sus artık!

İyi be

"Orda mısın? Ne düşünüyorsun? Dalıp gittin."

İç Ses yüzünden yine rezil oldum galiba. Ama konuşmasıyla kendime geldim. Oynadığı dizilerde sesi hiç böyle değildi. Bu kadar güzel çıkmıyordu.

"Ha? Evet buradayım. Dalmışım, özür dilerim. İyiyim dengemi kaybettim. Biraz sakarım da."

"Özür dilemeni gerektirecek bir şey yok. Sakin. İyiysen sorun yok."

Kahve gözleri, kumral saçları, bembeyaz kar gibi teni vardı. Onu yakışıklı bulmazdım aslında ama gerçekten yakışıklıydı.

...

"Tekrar teşekkür ederim yardım ettiğin için. Bunu telafi edeyim. Yarın sabah kahvaltıya gelmek ister misin?"

"Ne demek rica ederim. Sen daha yeni taşındın bunu kabul edemem ama sen yarın bana akşam yemeğine gel hem kira işlerini hallederiz hem de tanışmış oluruz. Ne dersin?" birkaç saniye düşündükten sonra:

"Tamam kabul ama sen de bir gün bana gelirsin."

"Olur. Bu arada adın neydi?"

"Mayıs. Mayıs Uysal. Sen? Bu arada söylemem lazım. Sen bir yerden tanıdık geliyorsun. Daha önce tanıştık mı?" Tanıdığımı söylersen soğutabilirdim. Takıntılı bir hayranı sanabilirdi. Ki zaten denk gelmezsem de izlemezdim onu.

Gülümsedi.

"Onur. Onur Yılmaz. Sorduğun soruya gelirsek. Oyuncuyum. Şu 14 ay önce devlet tiyatrosunda ünlenen oyuncu. Tanımaman şaşırttı açıkçası."

"Aaa şimdi hatırladım. Evet sen tanıyorum. Ama o takıntılı hayranlarından değilim. Denk gelmediği sürece zaten izlemem de."

Evin içinde konuşmuştuk bunları. Evin içine olduğu yerden göz gezdirip

"Eşinle mi kalıyorsun" bu soruya şaşırmıştım.

"Hayır?"

"Erkek arkadaşınla mı yaşıyorsun o zaman?"

"Hayır? Tek yaşıyorum."

"Ayrı yaşıyorsunuz o zaman."

"Erkek arkadaşım yok."

"Şehir dışında mı?"

"Hayır. Öyle biri yok. Neden soruyorsun?"

"Bu ev sana biraz büyük değil mi o zaman. Ve çok fazla eşyan var. O yüzden sordum."

Mayısss. Bu adam sana 'argo olacak ama' tam anlamıyla yürüyor mu?

İç Ses bana da öyle geldi açıkçası. Ama sen sus.

"Evden çalışıyorum, o yüzden böyle bir ev seçtim."

"Aaa öyle mi? Ne iş yapıyorsun?"

Şimdi ne diyecektim? Tasarımcı olduğumu söylesem bir şey olur mu? Aman Mayıs... Söyle gitsin. Ne olacak sanki?

"Moda tasarımcısıyım. Ruhumun Notaları moda sayfasının sahibiyim. Belki biliyorsundur. Ünlülerin giydiği gala, röportaj, özel gün elbiselerinin çoğu benim tasarımım."

"Evet seni biliyorum. Yakın zamanda bir film çekimim başlayacaktı. Galasında giymek için senden tasarım isteyecektim. Tam üstüne geldin. Tasarlarsın artık bir tane;)"

Zaten onun için geldik Onur. Senin haberin yok tabii

Off

"Tabii, yaparım. Eee... O zaman yarın akşam görüşürüz."

işte şimdi işimi daha rahat yapabilecektim.

"Teşekkürler. Görüşürüz o zaman. Bu arada sana numaramı veriyim. Hem kiracımsın hem de yarın haberleşiriz. Sen bana mesaj atarsın ben kaydederim seni." Çok samimi konuşmuştu.

"Tamam olur." Gülümsedim.

Kapıdan çıktıktan sonra oturup çizimlerime gelen yorumları ve mesajları okudum. Pek çok yerden bugün yaptığım tasarımla ilgili teklif gelmişti. Rastgele bir tanesini açtım.

Selam Ruhumun Notaları!

Bugün yayınladığın elbise çizimini çok beğendik. Bu elbise modelinin oyuncumuz "Naz Uçar"a çok yakışacağını düşünüyoruz. Bilirsin. Ünlü bir oyuncu. Bu zamana kadar senden pek çok elbise tasarımı aldık ve yüklü bir miktarda para ödedik hepsine. Eğer sen de kabul edersen bu elbise için de aynı şeyi yapmak istiyoruz.

İyi günler Ruhumun Notaları!

Sevgilerimizle;

Premium Projeksiyon

Sanırım bu teklifi geri çeviremezdim. Hemen kabul ettiğim bir mesaj yollayıp çizimimi kontrol etim.

Siyah göğüs dekolteli bel kısmı tül kısa bir elbiseydi ve çok şık olmuştu.

...

20.34

Aslına Onur'un evine yarın akşam gidecektim. Ancak ben salonda otururken bir mesaj geldi.

"Merhaba Mayıs:)

Seni bu saatte rahatsız ettim kusura bakma. Senden bir şey istemem lazım. Yarın Onur'un bir röportajı olacak ve giyeceği kıyafet belli. Ancak röportajın sahibi Onur'un ölçülerini bilmediği için kıyafetin olacağından pek emin değil. Onur da genelde bedenli kıyafetler giyer ve hepsinin bedeni kalıplardan dolayı farklı. Senden isteğim Onur'un ölçülerine bakıp bize söylemen. Bunu yapabilir misin?

Tekrardan rahatsız ettiğim için üzgünüm.

İyi akşamlar."

Mesajı atan Onur'un menajeri Selin Hanımdı. Kendisi 32 yaşında çok tatlı bir kadın. 3 yaşında da bir kızı var. Buraya taşınınca yapacaklarımı konuşmak için geçen hafta kafede buluşmuştuk. Hemen mesajını yanıtladım.

"Merhaba Selin Hanım:)

Sorun değil istediğiniz saatte yazabilirsiniz genelde müsait olurum. İstediğiniz şeye gelirsek sanırım yapabilirim. Onur sanırım uyanık ışıkları yanıyor. Ben bir bahane bulup şimdi yanına giderim. En fazla 2 saat içinde size ölçüleri gönderirim.

İyi akşamlar."

Hızlıca aşağıdaki pastaneden ekler sipariş ettim.

Kaktüs resmi olan bir beyaz sıfır kol crop ve altında koyu yeşil küçük kaktüs resimleri olan bir şort vardı üstümde. Saçımı da ev topuzu yapmıştım. İşler yeni bitmiş görüntüsü vermek için.

Hazırlanmam bittiğinde siparişlerim gelmişti. Hemen 2 tanesini evde bıraktım ve geri kalan 8 ini yanıma alıp yukarı çıktım.

...

Zile bastım ve 10 saniye içinde kapıyı açtı. Biraz şaşırmıştı.

E herhalde Mayıs. Havalara uçacak hali yok ya. Bir de gecenin bu saatinde geldin.

"Eee merhaba biliyorum yarın akşam gelecektim ama tatlı aldım. Belki yerken tanışırız diye getirdim...Müsait misin?"

Gülümsedi.

"Evet müsaitim. Bende yardıma ihtiyacın olup olmadığını sormak için yanına gelecektim...Sen geldin. Gel içeri..."

İçeriye girdim. Evi çok hoş gözüküyordu. Zevki güzeldi.

"Balkona geçelim mi? Bu saatlerde çok güzel oluyor."

"Olur."

"Kaktüslerin güzelmiş." Gülmüştü

"Öylelerdir." Ben de güldüm.

Balkona gittik. Çok güzel bir hava vardı gerçekten.

"Tatlı yer misin?"

"Tabii yerim. Teşekkürler tatlı için. Kahve yapacağım, ister misin?"

"Olur, içerim."

Onur mutfağa gidince etrafı incelemeye başladım. Masanın üstünde senaryolar olduğunu düşündüğüm kağıtlar vardı. Sanırım bahsettiği filmle alakalıydı.

Ben incelerken kahveleri getirdi.

"Kahveler geldiii." Güldü. Ben de karşılık olarak güldüm.

"Bunlar bahsettiğin filmin senaryoları mı?" dedim kağıtları göstererek.

"Evet. Ama hoşuma gitmedi. Anlaşmayı imzaladığımda +18 sahnelerin olduğu yazmıyordu. Ben de o sahneleri çekmek istemiyorum. Hatta önceki diziden de bu sahneler olduğu için ayrıldım. Sağolsunlar onlarda beni öldürdüler dizide." Güldük.

"Bunu söylememeleri hoş olmamış. Üzüldüm senin adına."

...

Baya sohbet etmiştik saat 23.18 di. O sırada aklıma ne için buraya geldiğim aklıma geldi. Bir şekilde konuya girmem lazımdı.

"Peki galada giyeceğin kıyafet için ne düşünüyorsun?" biraz düşündü

"Aslında aklımda bir şey yok. Bana kalsa gitmezdim ama gitmem gerekiyor. Sende nasıl bir şey giyebilirim?"

"Benim de aklıma şuan gelmedi. İstersen ölçülerini alayım mankenin üstünde deneyerek sana uygun bir şey bulayım? Ne dersin?" gülümsedi.

"Olur derim. Bekle mezura vardı getireyim."

"Tamam."

Beklemeye başladım. O sırada önümde yediğim antepfıstığı kabukları dikkatimi çekti. Alerjim vardı ve ben konuşmaya dalarak yemiştim. Bu da bende hapşırmaya ve mide bulantısına neden oluyordu. Tam hapşırdığım sırada içeri Onur girdi.

"Hapşı. Hapşı hapşı."

"Aaa ne oldu birden bire üşüttün mü. İyi misin?"

"Ay. İyiyim sanırım. Antepfıstığına alerjim var. Konuşmaya dalınca farkında olmadan yemişim."

Telaş yapmaya başladı.

"Emin misin. Hastaneye götüreyim mi? Ya da doktor çağırayım?"

"Hayır hayır gerek yok. Sakin. Ölçülerini alıp eve gideyim. İlaçlarımı alıp uyurum."

"Peki tamam o zaman. Ölçülerimi alma. Ben sana yakın zamanda ölçülerimle yapılmış bir kıyafeti veriyim. Onun ölçüleriyle yaparsın ya da başka bir gün al ölçülerimi?"

İşte bu olmazdı. Selin Hanıma ölçüleri bugün göndermem gerekiyordu.

"Yok. Ölçülerinin alındığı varsa onu ver. Daha rahat olur."

"Tamam getireyim. Bekle."

...

"Tekrar teşekkür ederim tatlı için ve sohbet ettiğimiz için. Çok eğlendim. Yarın görüşürüz."

Gülümsedim.

"Asıl ben teşekkür ederim. Biraz asosyal olduğumdan uzun zamandır kimseyle konuşmuyordum. Ben de çok eğlendim. Yarın görüşürüz. İyi akşamlar:)"

"İyi akşamlar Mayıs:)"

Herkese merhabaaaa:)

Nasıldı ilk bölümümüz ve ilk kurgu hikayemiz? Beğendiniz mi?

Evet okuyanlar bilir No:26 kitabına benzedi. Hatta en büyük benzerliği Mayıs ve No:26 daki Mine'nin soyadının aynı olması oldu. Bunu ben de sonradan öğrendim. Karakterlerin ismine ve olaya karar verdikten sonra yazmaya başladım. Başladıktan 3 saat sonra No:26 yı okumaya karar verdim. Daha önce okumamıştım. Mine ve Mayıs'ın soyadının aynı olduğunu görünce çok şaşırdım.

Peki bölüm hakkında düşünceleriniz nedir?

Sizce 2. Bölümde neler olacak?

Onur ve Mayıs'ı sevdiniz mi?

Onlar hakkında düşünceleriniz nedir?

Şuraya Onur ve Mayıs'ı bırakayım

Oylayıp yorum yaparsanız çoook mutlu olurum.

Sizi seviyorum


Loading...
0%