@lavivaseverkiz1
|
Hepinize merhabaaa. Ay Işığı adlı kitabımızın 2. Bölümüyle karşınızdayım. Eminim bu bölümü çok seveceksiniz. O zaman uzatmadan bölüme geçelim... Bölüm sonunda görüşürüzHepinize merhabaaa. Ay Işığı adlı kitabımızın 2. Bölümüyle karşınızdayım. Eminim bu bölümü çok seveceksiniz. O zaman uzatmadan bölüme geçelim... Bölüm sonunda görüşürüz İyi okumalar Bölüm şarkımız-Yaralarını Ben Sarayım 2. Bölüm: İlk Defa "...Emin ol kendini hiç yalnız hissetmeyeceksin. Çünkü ben hep yanında olacağım..." Eve girdim ve Onur'un kıyafetini çalışma odama götürdüm. Saat çok geç olmuştu ama ölçüleri Selin Hanım'a göndermem gerekiyordu. Hemen kıyafeti ölçüp ölçülerini Selin Hanım'a gönderdim. "İyi geceler Selin Hanım Saat çok geç oldu sanırım ama anca ölçüleri alabildim biraz zor oldu. Merak etmeyin hiçbir şey anlamadı. Yukarıdaki mesajda ölçüler yazıyor. Bu saatte rahatsız ettiğim için çok özür dilerim tekrar. İyi geceler." Mesajı gönderdikten sonra duşa girdim ve hemen uyudum. 02.46 Mide bulantısıyla uyandım. Çok kötü midem bulanıyordu. Büyük ihtimalle yediğim antepfıstıkları yüzündendi. Hemen koşup lavaboya gittim. Mayıs sen nasıl o fıstıkları yedin anlamadım. Al işte kusacaksın şimdi. İç Ses lütfen rahat bırak şuan uğraşamam hiç seninle. Kusamıyordum. Sadece öğürüyordum. O sırada kapı çaldı. Kim olabilirdi ki bu saatte? Biraz daha rahatlamaya çalıştıktan sonra kapıya gittim. Dürbünden baktığımda Onur'un geldiğini gördüm. Biraz garipsedim ama sonra kapıyı açtım. "Onur? Bir şey mi oldu, neden geldin?" "Yok. Bir şey olmadı. Balkonun camı açıktı sanırım. Ben de balkonda oturuyordum. Bir anda kusma seslerini duyunca merak ettim geldim. İyi misin?" "Evet evet iyiyim sanırım. Alerjiden dolayı böyle oldu ve biraz üşüttüm sanırım." "Eee anladım. Yanında durmamı ister misin?" Mide tekrar bulanmaya başlamıştı ve sanırım bu sefer kusacaktım. "Yok. Sen uyu iyi-" hemen lavaboya koştum. Kusacaktım. "Mayıs!" peşimden gelmişti "öğk öğk öğk" evet kusmuştum ama çok terlemiştim bu yüzden. En kötüsü Onur da buradaydı. Ben kusuyordum Onur'da saçlarımı tutmuştu. Çok rezil ve kötü hissettim o an kendimi. "Mayıs, doktor çağırayım mı? Çok iyi görünmüyorsun. Ya da ilacın falan var mı alerji için? Getireyim." "Hayır. Doktora gerek yok. İlacım var. Onu içiyim rahatlarım." "İlaç nerde, getiriyim?" "Mutfakta. Buzdolabının yanındaki küçük dolapta. Mor kutulu olan. Bir tane yeter." "Tamam hemen getiriyorum." Onur ilacımı getirmeye gidince ben de elimi yüzümü yıkayıp odama geçtim. "Bu ilaç değil mi?" dedi. "Evet, bu. Teşekkür ederim." "Rica ederim. Bitki çayı yapmamı ister misin? İyi gelir." ilacımı verirken demişti bunları. Yüzümü ekşiterek. "Nane limondan bahsediyorsan onu içmekten nefret ediyorum. Şimdi ilacımı içeyim, uyursam sabaha geçer. Yine de teşekkür ederim." "Anladım. Rica ederim." İlacımı içmiştim. Hemen uyku getiren bir ilaç olduğu için uyumuştum. Onur'da ben uyuduktan sonra gitmişti. Kapı sesini duymuştum. ... 10.56 Sabah çok geç uyanmıştım. Hemen üstümü değiştirip odamı topladım ve kahvaltı yapmak için mutfağa geçtim. Tam dolaptan yumurta çıkardığım sırada bir mesaj geldi. Baktığımda mesaj Onurdandı. "Günaydın Mayıs. Nasılsın bugün? Daha iyi misin?" Mesajı görünce istemsizce gülümsedim. "Günaydın Onur. Daha iyiyim bugün, teşekkür ederim." Çok sade bir mesaj olmadı mı sence Mayıs. Adam gecenin bir vakti geliyor senin için ve sen de teşekkür edip kapatıyor musun?! Sanırım haklısın İç Ses. Düzeltirim şimdi. Bekle. Ben mesajı attıktan hemen sonra cevap yazdı. "Geçmiş olsun o zaman. Akşam geliyorsun değil mi?" "Teşekkürler. Evet geliyorum. Ve şey diyecektim... Kahvaltı yapmadıysan kahvaltıya gelmek ister misin?" "Süper. Kahvaltı konusuna gelirsek... Ben şuan evde değilim. Röportajım vardı bugün. Çıkmak zorunda kaldım. Ama sözüm olsun, en yakın zamanda başka bir gün gelirim." Biraz moralim bozulmuştu ama röportajı olduğu için bir şey diyemedim. "Tamam başka zaman bekliyorum o zaman. Röportajda bol şans.. İzliyorum buradan..." "Teşekkürler. Görüşürüz akşam. Çağırıyorlar şimdi. Kendine dikkat et." "Görüşürüz. Sen de." Mesajlaşmam bittikten sonra kahvaltımı yaptım. O sırada Onur röportajın başladığıyla ilgili bir mesaj attı. Hemen salona geçip televizyonu açtım ve röportajı açtım. Çok bir şeyden bahsetmedikleri için kısa sürmüştü. Ben de bitince yeni çizimler yapmak için çalışma odama geçtim. Odaya girdiğimde burnuma portakal kokusu gelmeye başladı. Ama ben portakal kokulu şeyler kullanmazdım. Baktığıma odanın içinde Onur'un dün verdiği kıyafeti duruyordu. Gerçekten çok güzel kokuyordu. ... 17.48 Onur eve gelmişti. Aşağıda arabasını görmüştüm. Yaklaşık 2 saat sonra yemeğe gidecektim. Ben de zaman geçene kadar çizim yapacaktım çünkü çok teklif geliyordu. Hava da yağmurlu olduğu için bu zamanlarda çizim yapmak güzel oluyordu. Tam çalışma odasına giderken mesaj geldi. "Merhaba Mayıs, Biliyorum erken yazdım ama şimdi gelmek ister misin? Hem sözleşmeleri halleder olur hem de kıyafet konusunu konuşuruz. Ne dersin?" Gelen mesaj Onurdandı. Hemen cevap verdim. "Merhaba Onur, Aslında olur. Dediğin gibi hem sözleşmeleri hem de kıyafet konusunu konuşuruz. Yarım saate gelirim. Olur mu?" Aslında gitmezdim ama çok sıkılmıştım. Bu yüzden kabul ettim. Cevap yazmıştı hemen. "Tabii, olur. Görüşürüz o zaman." "Görüşürüz." Konuşmamız bittikten sonra hemen duşa girdim. Çıktıktan sonra üstümü değiştirdim ve saçımı fönledim. Yarım saat olmuştu bile. Ben de Onur'un kıyafetini alıp evden çıktım ve Onur'a gittim. Kapıyı çaldım, hemen açtı. "Hoş geldin. Tam vaktinde geldin." Güldük. "Hoş buldum." İçeri girdim. "Gel balkona geçelim." "Tamam." Balkona gittik. "Nasıl oldun, miden bulanıyor mu hala?" "Biraz daha iyiyim. Dün gece geldiğin için de teşekkür ederim. Seni de rahatsız ettim galiba... Özür dilerim." "Ne demek... Özür dilenecek bir şey yok. Dediğim gibi; balkonun açık kalmış ben de balkondaydım. Kusma seslerini duydum. Alerjin olduğunu hatırlayınca geldim." "Tekrar teşekkür ederim." gülümsedi. Konuşmaya başladım. "Kıyafetinin ölçülerine baktım. Aklımda birkaç şey var. İstersen önceki modellerden gösterebilirim?" "Olur bakalım. Sonra da yemek yeriz." ... 19.13 "Eline sağlık. Çok güzel görünüyorlar. Ben yemek yaparken makarnadan öteye gidemiyorum. Büyük bir değişiklik oldu benim için." Güldük. "Afiyet olsun. Onları da zamanla öğrenirsin. Yardım ederim." Tekrar güldük. "Çok iyi olur." Konuşa konuşa yemek yedik. Mantar sote ve lazanya yemiştik. Yalan söylemiyim Onur gerçekten çok güzel yemek yapıyordu. Yemekten sonra balkona geçtik. "Sözleşmeleri halledelim mi? Sonra konuşuruz." "Olur." "Tamam ben getireyim bekle." Onur sözleşmeleri getirmeye gitti. Yağmur yağıyordu ve hiç sevmezdim. Üzülürdüm hep yağmurlu günlerde. "Geldim." Gülümsedim. "Bakalım o zaman." "Tamam." Sözleşme işlerini halletmiştik. Şimdi tatlı yiyip sohbet ediyorduk. "Peki ailen? Onlar neredeler?" bu soru beni kötü hissettirmişti. Hadi ama Mayıs. Yıllardır içinde tutuyorsun. Artık birine anlatıp rahatlaman lazım. Hem sen hem de ben Onur'a çabuk ısındık. Ben güveniyorum. Ve biliyorsun ki benim hislerim doğrudur. Güven bana. Anlat ve rahatla. Hadi... Sanırım haklısın İç Ses... "Yoklar." Dedim bir anda. Şaşırmıştı. "Nasıl? Anlamadım?" "Baya. Ben annemle babamı hiç tanımadım. Yurtta büyüdüm. Yurt müdürünün anlattığına göre beni yurt kapısının önünde bulduklarında 3 aylıkmışım. Sonrasında oraya kaydetmişler adımı. Ailemi hiç bulamamışlar. Orda bulduklarında kimliğim varmış. Araştırmışlar biraz ama bulamamışlar. Sanırım beni bıraktıktan sonra yurt dışına gitmişler. Onlara dair hiçbir iz yok. Kim olduklarını tanımıyorum. 18 yaşına girince de kendi hayatıma başladım. Yurttan çıktıktan sonra çok araştırdım. Ama annemle babamı bulamadım. Daha doğrusu ailemden hiç kimseyi..." Ağlamaya başlamıştım. Evet içimi dökünce rahatladım ama anlatması çok zordu. Üstelik uzun zaman sonra bunları hatırlayınca. Ben ağlarken Onur'un da gözleri dolmuştu. Zor tutuyordu kendini belliydi. O an beni çok şaşırtan bir şey söyledi. "Sarılmak ister misin?" kollarını açmış duruyordu. Hadi Mayıs. Bu sana iyi gelecek. Git ve sarıl. Kafa salladım ve yanına oturup sarıldım. O saçımı okşuyordu. Ben de omzuna kafamı gömmüş ağlıyordum. Sanırım iyi gelmişti. Sarılmak. Kendimi ilk defa yalnız hissetmemiştim. "Kendimizi bir gün bir yerlerde bir şekilde yalnız hissederiz. Herkes bunu yaşamıştır. Sadece sen çok erken yaşamışsın bu hissi. Çocukları aileleri ile görünce, fotoğraflarına baktıklarında... Ama sen bunu yenmişsin. Bugün bu yerlere gelebilmen aileni bulmak içindi belki de. Ve eminim ki bunu başaracaksın. Bu dönemde elimden gelen her şeyi, aileni bulmak için elimden gelen her şeyi yapacağım. Emin ol kendini hiç yalnız hissetmeyeceksin. Çünkü ben hep yanında olacağım. Gözlerindeki ay ışığının gitmemesi için her şeyi yapacağım. İçindeki bütün kırıkları iyileştirmek için her yolu deneyeceğim. Güven bana. Kendini bir daha yalnız hissetmeyeceksin..." Daha fazla ağlamaya başladım. İlk defa bir insan beni yalnız hissettirmemişti. İlk defa kendimi iyi hissetmiştim. İlk defa kendimi güvende hissetmiştim. İlk defa bir insana güvenmiştim. İlk defa bir insan bana iyi gelmişti. İlk defa bir insan saçlarımı sevmişti. "Teşekkür ederim..." burnumu çekiyordum ve gözyaşlarım hala akıyordu. "Şhh... Sakin. Şimdi sessizce yağmuru izleyelim mi? Her zaman iyi gelir..." Yağmuru sevmezdim ama izlemek istemiştim ilk defa. "Olur. İzleyelim." Gözyaşlarımı sildim ve geri çekildim. Gülümsedim. "Tamam. Geç otur buraya." Camın yanındaki koltuğu gösterdi. ... "Onur... Bir şey sorabilir miyim?" "Tabii" "Az önce... Konuşurken... 'Gözlerindeki ay ışığının gitmemesi için her şeyi yapacağım.' dedin. Niye? "Bilmiyorum. Bana ilham veriyorsun. Biliyor musun bilmiyorum. En büyük hobim şarkı söylemek. Ancak hem ajans hem de ailem oyuncu olduğum için şarkı söylememe daha doğrusu kariyer yapmama izin vermiyor. Ben de öyle kendim yazıp kendim söylüyorum. Senin gözlerin karşılaştığımız zamandan beri ilham veriyor. Hem içindeki ay ışığı gibi parlayan sönük ışığı hem umudu hem de hüznü görebiliyorum. Bu da bana ilham veriyor ve ben bu ışığın sönmesine izin veremem. Senin için bir umut görüyorum gözlerinde çünkü..." Yine gözlerim dolmuştu. Bu kadar kısa sürede beni nasıl tanımlamıştı? "İlham mı veriyorum?" utanmıştım da. "Evet. Bu oyunculuk işini bıraktığım zaman ilk işim senden aldığım ilhamla yazdığım şarkıyı yayınlamak olacak hatta." Mayıs duydun mu! Adam senin için şarkı yazmışşş! Duydum, İç Ses... "Ben... ben... ben teşekkür ederim. Ne diyeceğimi bilemedim..." "Bir şey demene gerek yok. Sen mutlu olmayı denedikçe o ışık hep orda olacak. Yağmur damlalarını görüyor musun?" "Evet, görüyorum." Eliyle iki yağmur damlasını gösterdi. "Bak şimdi bu ikisi üst üste gelecek ve kaybolacaklar. İçlerinden ay ışığı görünecek ve parlamaya başlayacaklar." İzlemeye başladım. Önce üstteki yağmur damlası yavaşça kaymaya başladı sona alttakiyle birleştiler. Büyüdüler ve arkalarından ay ışığı ve ay görünmeye başladı. Çok güzel bir görüntü oluşmuştu. Hemen fotoğrafını çektim. "Çok güzeller..." Uykum gelmeye başlamıştı. Sanırım gitmezsem uyuya kalacaktım burada. "Ben artık kalkayım yoksa uyuya kalacağım. Her şey için teşekkürler. Çok güzel bir gün oldu. En kısa zamanda sen de bana gel. İyi geceler..." "Rica ederim, yine beklerim. Güzel bir gündü. İyi geceler Mayıs." Eve gidince üstümü değiştirdim ve hemen uyudum. ... 8.03 ... "Bu dünyaya seni getirmemeliydim benim güzel kızım. Sana bunu yaşatmamalıydım. Ama sana bakabilecek gücü kendimde bulamıyorum. O gün olmasaydı da seni bu dünyanın kötülükleriyle karşılaştırmasaydım. Seni şimdi bırakmak zorundayım. Bulduğum zaman geri geleceğim ve hiç bırakmayacağım. Bu bileklik sen de dursun. Diğer yarısı ben de. Seni bulmaya çalışacağım. Şuan birlikte duramayız güzel kızım. Affet beni lütfen..." Kadın kızını yurt kapısına bırakmıştı. Dünya sarılmaya, öpmeye doyamadığı kızını acımasızlığı yüzünden ondan ayırmak zorunda bırakmıştı. Kadın kızını bulacaktı ama ne zaman, o da bilmiyordu... Ağlayarak, arkasına bakmadan oradan uzaklaştı kadın. Çünkü eğer arkasını dönerse, kızını bırakamayacağını biliyordu. Kız anlamamıştı ne olduğunu. O zamanlar henüz 3 aylık bir bebekti. Ama o da ağlıyordu. Çünkü annesinin varlığını hissetmek istiyordu. Bunu hissedememişti. Sadece ağlıyordu. Yurt binasının kapısı açıldı ve küçük bir kız açtı kapıyı. 4 yaşında gözüküyordu. Bebeği görünce çok şaşırmış ve bir o kadar üzülmüştü. Anlamıştı. Bu bebeğin de yeni hayatının burası olacağını biliyordu çünkü. "Güzel bebek, kim bıraktı seni buraya? Sen de mi yalnız kaldın?" Bebek ağlıyordu ama kendini güvende hissediyordu kızın kolları arasında. "Ağlama... Seni bırakan gibi bırakmam ben seni. Hem ablayım ben. Bırakmam seni. Gel, Şeyma Ablamın yanına gidelim. O sana bakar. O da ablan olur. Korkma. Ben seni bırakmam." Kız; küçük bebeği alıp içeri. Yurt görevlilerinden birinin yanına götürdü. O zaman kız anlamıştı. Bu bebek burada, onlarla beraber kalacaktı. Ama o gün kendine bir söz verdi küçük kız: Bebeği asla yalnız bırakmayacaktı. Onu hep koruyacaktı. Çünkü onu dışarıdan alıp buraya getiren oydu. Onu koruması gerekiyordu." ... Ter içinde uyandım. Kabus görüyordum yine. Annemin beni yurda bıraktığı günü görüyordum galiba. Asla yüzünü göremiyordum. Dediklerini hatırlamıyordum. Sadece bırakılışımı ve bulunuşumu görüyordum. Beni bulan Elif ablamdı. Kurtarmıştı belki de beni. Ama 18 yaşına girdiği gün ayrılmak zorunda kalmıştı yurttan. Ben o zamanlar daha 14 yaşındaydım. Gidememiştim onunla. Bana o gün beni her zaman ziyarete geleceğini ve eğer imkanı olursa yanına alacağını söylemişti. İlk sözünü tutmuştu bir süreliğine. Ama yanına alamamıştı. Trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Bu yüzden onu bir daha göremedim. O da beni bırakmıştı. Annem de bırakmıştı. Babam da bırakmıştı. Ailem bırakmıştı beni. Ben hayata yalnız başlamıştım. Yalnız devam etmek zorundaydım. Hayatım boyunca hep ayrılık yaşadım. Sevdiğim insanlar, ailem, arkadaşlarım, evcil hayvanlarım bile hep yalnız bıraktı beni. ... Kalktım ve duşa girdim. Buz gibi suyun altında oturdum. Sonra kendime geldim ve çıktım. Üstümü giyinip kahvaltı yaptım. Salona geçtim. Biraz televizyon izleyecektim ama hoşuma giden bir şey olmayınca kapattım. Telefonumu aldım. Bir sürü mesaj gelmişti. Herkes yaptığım çizimlerle ilgili yorum yapıyordu. Kimse adımı ve yüzümü bilmiyordu. Bu yüzden seviliyordum belki de. Yüz yüze kimseyle tanışmadığım için çok rahat davranabiliyordum. Haberlerde gezinirken bir magazin sayfasını paylaştığı şey dikkatimi çekti. Hemen habere tıkladım ve başlığı okudum. "ONUR YILMAZ BALKONDA BİR KIZLA SARILIRKEN GÖRÜNTÜLENDİ!" Haberin devamına bakınca şok geçirdim. Çünkü onlar bizdik. Bu durum hiç iyi olmamıştı. Onur özel hayatının paylaşılmasını sevmiyor ve ben de tanınmak istemiyorum. İyi yanı o kişinin Onur olduğundan emin değiller. Ama hemen düzeltilmesi gerekiyordu yoksa ev bulunabilirdi ve ben tanınırdım. Hemen haber ajansına mesaj attım. "Merhaba Bomba Magazin, Biliyorsunuz ki ünlü oyuncu Onur Yılmaz adına bir haber çıkarttınız. Ben fotoğrafı inceledim ve o kişi Onur Yılmaz değil. O binada ailem oturuyor ve Onur Yılmaz o binada yaşamıyor. En kısa zamanda haberin silinmesi çok iyi olacaktır. Aksi takdirde fotoğrafları çekilen kişiler ve Onur Yılmaz sizden şikayetçi olabilir, bu da hiç iyi olmaz. İyi günler dilerim." Mesaja cevap vermişlerdi yarım saat içinde. Haberi ve fotoğrafları her yerden silmişlerdi. Bunu neden yaptım bilmiyorum. Ama Onur'a bir teşekkür gibi algılarsam çok düşünmem. Eğer bunu yapmasaydım işlerin kötüye gideceğini de biliyordum. ... 19.36 Bugün Onurla hiç konuşmamıştım. Merak ediyordum açıkçası. Mesaj atacaktım ama vazgeçtim. Sonuçta yeni tanıştık ve ben kimdim ki? Telefonumu aldım ve yemek sipariş ettim. 15 dakika sonra kapı çaldı. Kapıyı açtığımda karşımda Onur'u gördüm. Siparişlerin geldiğini düşünüyordum. "Onur? Niye geldin? Bir sorun mu var?" "Yok, bir sorun yok. Bir şey konuşacaktım da... İçeri geçebilir miyim?" Biraz garipsedim. Bir şey olmuştu belliydi. "Şey... Mayıs... Dün balkonda sarılırken biri fotoğrafımızı çekmiş. Ben olduğumdan emin değiller. O fotoğrafta sen de varsın. Eğer binayı bulurlarsa seni de öğrenirler ve rahat bırakmazlar. haber vermek için geldim. Özür dilerim." Çok üzülmüş ve stresli görünüyordu. "Özür dilemene gerek yok. Ben de o haberi ve fotoğrafları gördüm. Ama şuan kaldırıldı. Hiçbir sayfada onunla ilgili fotoğraf ve haber yok. Haberi ilk yapan sayfaya mail attım. Onlar için de pek çok kıyafet tasarımı yapmıştım. Bu yüzden kaldırmak zorunda kaldılar. Ve merak etme. Burada yaşadığını bile bilmiyorlar artık." bir anda sarıldı. Çok mutlu olmuştu. Haliyle ben de mutlu oldum. "Mayıs gerçekten çok teşekkür ederim. İyi ki varsın. Nasıl telafi ederim bu yardımını inan hiç bilmiyorum. Çok teşekkürler." ben de ona sarıldım. "Rica etmene gerek yok. Telafiye de gerek yok. Dün bana çok iyi geldin. O bana yeter. Hem her şey karşılıklı olmak zorunda değil ki." "İyi ki varsın Mayıs." Beş dakika sonra yemek siparişim geldi. Onurla konuştuktan sonra onun için de yemek söyledik ve beraber yemek yedik. Biraz daha sohbet ettikten sonra Onur eve gitti. Ben de üstümü değiştirip uyudum. ... Hepinize merhabaaaa Okunma ve oy sayılarımız artmışş. Çok mutlu oldumm. Okuyup oy veren herkese teşekkür ederim. İyi ki varsınız. Gelelim bölüme, beğendiniz mi? Açıkçası benim çok beğendiğim ve yavaş yavaş Mayısı tanımaya başladığımız bir bölümdü. İlerki bölümlerde Onuru da tanımaya başlayacağız. Bu bölüm Mayıs ve Onur hakkında düşünceleriniz nasıldı? Bölümde en beğendiğiniz cümleyi ve sahneleri yazar mısınız? Sizce çok mu hızlılar, başlarına neler gelecek? Her şeyi yoruma yazın hepsini okuyacağım ve cevap vereceğim. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. -Şevo(öylesine biri) |
0% |