@lavivaseverkiz1
|
Hepinize merhabaaa. Ay Işığı adlı kitabımızın 5. Bölümüyle karşınızdayım. Eminim bu bölümü çok seveceksiniz. O zaman uzatmadan bölüme geçelim... Bölüm sonunda görüşürüz<3 Şimdi sizden isteğim yukardaki şarkıyı açıp kendinizi en mutlu hissettiğiniz yerde, bulabildiğiniz en serin yere geçerek okumanız. İyi okumalar Bölüm şarkımız-Sar Bu Şehri 5.Bölüm: Kumru "...çok kokuttun..." Onur'un gösterdiği misafir odasına geçtim ve eşyalarımı yerleştirdim. Sonra da üstüme siyah bir crop ve beyaz bir şort giydim. Saçlarıma ve yüzüme de bakım yaptıktan sonra ışığı kapattım ve yatağa uzandım. Bir gram uykum yoktu şuan. Biraz telefonda gezindikten sonra uykum gelmeye başladı. Kendimi tutamadım ve uykunun kollarına bıraktım kendimi. ... "Kızım...Ne kadar büyümüşsün. Beni hatırladın mı?" kadın yavaşça Mayıs'a doğru gelmeye başladı. Mayıs bir adım geri atarak kadına baktı. "Sen kimsin? Yaklaşma bana!" Kadın yüzünü astı ve morali bozuk bir şekilde olduğu yerde durarak Mayıs'ın yüzüne baktı. "Kızım... Annenim ben senin. Hatırlamadın mı beni? Bak bilekliğime, aynısı sende de var..." Kadın bileğindeki bilekliği göstererek Mayıs'ın kolundaki bilekliğe baktı. Mayıs şokla uzaklaşmaya başladı ve konuştu. "Annem değilsin sen benim! Annem yok benim! Bıraktı o beni..." Bağırarak uzaklaşmaya başladı. Gözlerini kapattığı için kadını göremiyordu. Sayıklıyordu ve ağlamaya başlamıştı. "Mayıs! Mayıs! Kendine gel, Mayıs!" ... "Mayıs! Mayıs! Kendine gel, Mayıs!" Onur'un sesiyle sıçrayarak uyandım. Yüzüm ıslaktı, ıslanıyordu. Ağlıyordum. Gördüğüm kabusun etkisiyle ağlamaya başlamıştım ve şuan devam ediyordum. Çok kötü bir andı. "İyi misin? Ağlıyorsun..." Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım ve ağlamaya başladım. Onur çok kısa bir süre bana baktıktan sonra hızlıca kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Ben de ona sarılınca saçlarımı okşamaya başlamıştı. Bu beni rahatlatmıştı. "Değilim. Bu sefer iyi değilim. Annemi gördüm. Yanıma gelmişti. Ama..." "Shh sakin, sakin, sakin... Kabus görmüşsün. Öyle bir şey yok. Sakin ol. Ben buradayım ve sadece ikimiz varız. Annen veya görmek istemediğin ne varsa, hiçbiri burada değil. Sadece biz varız." ... Sakinleşmiştim ve şuan ağlamıyordum. Balkonda oturuyorduk, gecenin dördünde. Aslında pek de gece sayılmazdı. Çünkü güneş doğmak üzereydi. Ben şuan açık bir crop ve kısacık bir şortla Onur'un yanında balkonda oturuyordum. Ancak şuan pek de umurumda değildi. Kafamı toplayıp rahatlamaya çalışıyordum. Onur da zaten üstüme bakmıyordu. Sadece gözlerime bakıyordu konuşurken. Gerçi pek de konuştuğumuz yoktu şuan... "Biraz daha iyi hissediyor musun?" Onur'un uzun zaman sonra sorduğu soruyla daldığım yerden gözlerimi çevirdim. Gözlerine biraz baktıktan sonra cevap verdim. "Evet, iyiyim...Yanımda olduğun için teşekkürler...Ama...Sanırım ben burada kalmamalıyım. Bu şekilde kabusları bu aralar çok sık görüyorum ve gece boyunca uyuyamıyorum. Benim ağlama seslerimden, bağırma seslerimden sen de uyuyamıyorsun. Ya da Zeynep uyanırsa... Bu onu çok etkiler. En iyisi benim evde kalmam. Gündüzleri sık sık gelmeye çalışırım. Rahatsızlık veriyorum..." Onur gözlerime uzunca baktı ve sinirli bir nefes verdi. Ardından sabırsız bir cevap verdi. "Senin burada kalman rahatsızlık vermiyor. Mutlu ediyor. Zeynep de uyandığında çok mutlu olacak. Hem evde ses yalıtımı var. Benim kapım çık olduğu için duydum sesini. Ama tabii ki yine de senin kararın. Kendini nasıl, nerde rahat hissediyorsan orda kal." ... Sabah gözlerimi misafir odasında açtım. Evet kalmıştım. Zeynep mutlu olacaktı. Hem benim içinde uzun süre sonra değişiklik olmuştu. Hemen kalkıp üstüme siyah bir şort ve beyaz crop giydim. Saçlarım dünden düz olduğu için sadece taradım ve odadan çıktım. Mutfaktan sesler geliyordu. Büyük ihtimal Onur kalkmıştı. Hemen oraya doğru gittim. "Günaydın...Çok güzel kokular geliyor. Ne yapıyorsun?" Bunu dememle birlikte Onur arkasını döndü ve gülümseyerek cevap verdi. "Günaydın...Erkencisin. Sucuklu yumurta ve patates kızartması yaptım. Zeynep çok seviyor. Bir de şimdi gidip simit alacağım. Sever misin?" Hemen gözlerimi büyüttüm ve güldüm. "Sadece simit bile yiyebilirim. En sevdiğim şey." Onur da benimle beraber güldü. Elindeki çaydanlığı ocağa koyduktan sonra kapıya doğru yöneldi. "Ben üstümü değiştirip simit almaya gidiyim. Sen de Zeynep'i uyandırır mısın?" Biraz durdum ve heyecanla cevap verdim. "Şey simit almaya ben Zeynep gidelim mi? Hem o da dışarı çıkmış olur, ben de bir hava almış olurum? Hem üstümü giyindim bile." Biraz durdu ve kafa salladı. "Peki, tamam. Ama çok geç kalmayın. Zeynep biraz oyalayabilir. Ben uyandırmaya gidiyim." "Tamam." ... Zeynep'le beraber simit almıştık ve şimdi de Zeynep'in ısrarı üzerine parka gelmiştik. 5 dakika oynadıktan sonra çıkacaktık. Zeynep parkta oynarken ben de gölgedeki banklarda birine oturup Onur'a haber vermiştim. Şimdi de Zeynep'i izliyordum. "Mayıs abla bak! Şimdi ne yapacağım!" Gülerek Zeynep'i izliyordum. Onunla daha yeni tanışmıştım ama sanki yıllardır tanıyor gibi hissediyordum. Belki de bu yüzden benim küçükken yapamadığım ne varsa onun yapmasını istiyordum. Ya da sadece çocuk olduğu için... Zeynep'i izlerken yanımdaki ağaçta bir hışırtı duydum. Fısıldama sesleri geliyordu. Fark ettirmeden oraya doğru baktım. Bir kadın vardı. Bu aralar sürekli gördüğüm kadındı bu. Zeynep'e göz attıktan sonra ayağa kalkıp oraya yöneldim tam oraya giderken bir ses duydum. "Buraya gel dedim sana. Eğer güvende kalmalarını istiyorsan hemen buradan gidiyoruz!" Sesin sahibi uzun boylu bir adamdı. Yüzünü göremedim çünkü kadının önüne geçmişti ve adamın da arkası dönüktü. Kadını hemen çekip götürdü ve park ormanlık gibi olduğu için nereye gittiklerini göremedim. En iyisi eve gitmekti. Neler olduğunu bilmiyordum ama iyi şeyler olmadığı kesindi. Eğer bir belanın içindeysem Zeynep'i yanımda tutmam pek de iyi sayılmazdı. Hemen çantamı aldım ve Zeynep'e seslendim. "Zeynep! Hadi gidiyoruz. Simitler soğumasın." ... "Onuy abi bunlar çok lezzetli olmuş. Eline saylik" Onur'la beraber Zeynep'in bu konuşmasına gülmüştük. "Afiyet olsun abicim. Çikolatalı ekmek ister misin?" "Evet! İsteyim. Mayış abya sen de istey misin?" Gülümsedim ve cevap verdim. "İsterim tabii. Ben süreyim mi ekmeğine? Üzerine de çilek reçeli koyarım, çok güzel oluyor öyle." Biraz düşündü ve meraklı gözlerle bana baktı. "Oluy. Onuy abime de yapay misin?" "Yaparım tabii. Onur abin istiyor mu peki?" "İsterim tabii. Merak ettim, daha önce yememiştim öyle." Ekmeğin üzerine çikolata ve reçel sürdükten sonra Zeynep'e verdim. Aynısını Onur'a da verdikten sonra yediler. "Oooo. Çok iyi bunun tadı. Keşke daha önce deneseydim." Onur'a bakıp güldükten sonra Zeynep'e döndüm. "Mayıs abyaa. Bunun tadı çok güselll." ... Biraz zaman geçtikten sonra Onur'u ajanstan aradılar ve gitmek zorunda kaldı. Biz de Zeynep'le evde oturmuş televizyon izliyorduk. Zeynep en sevdiği çizgi filmi açmamı istemişti. Ama şuan uykusu gelmeye başlamıştı. "Zeynep, uyu istersen. Çizgi filmi sonra tekrar açar izlersin?" Mayışmış gözlerle bana baktı ve kafa salladı. "Olur Mayıs abya. Ben gece uyuduğum odama gidebilir miyim?" "Tabii ki tatlım. Hadi bakalım. Gel bakalım." Zeynep'i yavaşça kucağıma alıp odasına götürdüm. Yatağına yatırdıktan sonra uyuyana kadar bekledim ve yaklaşık 2 dakika sonra uyuduğunda odadan çıktım. Salona geçip gelen mailleri kontrol etmeye başladım. Çizim yapmam gerekiyordu ve ben yapmıyordum. Şu sıralar hiç canım istemiyordu. Ama en sonunda çizmem gerektiğinin farkına vardım ve çantamdan laptopumu çıkardım. ... 2 saat boyunca çizim yapmıştım ve şuan elimde hazır 3 elbise tasarımı vardı. Gerçekten hızlanmıştım bu konuda. Çizimleri gönderdikten sonra sosyal medyada gezinmeye başladım. Onur daha gelmemişti ve haber de vermemişti. Onun evinde olduğum için pek de yapabilecek şeyim yoktu. Zeynep de henüz uyanmadığı için sıkıntıdan patlıyordum. Boş boş gezerken telefonum çalmaya başladı. Onur arıyordu. Hemen açtım. Alo Mayıs, nasılsın? İyiyim Onur, sen? Ne zaman gelirsin? Ben de iyiyim. Şuan yoldayım geliyorum. İstediğiniz bir şey var mı diye sormak istemiştim. Zaten akşam orda yemeyiz. Teyzem yemeğe çağırdı sizi. Kabul ettim ama senin için de uygun mu? Yok sorun değil benim için. Zeynep uyuyor. Uyandırayım mı? Tamam o zaman. Evet evet uyandır Zeynep'i. Yarım saate ordayım. Siz direk aşağı inersiniz. Tamam o zaman ben gidip uyandırayım. Görüşürüz. Görüşürüz. Telefonu kapattıktan sonra Zeynep'in uyuduğu odaya gittim. Mışıl mışıl uyuyordu. Gidip yanına oturdum ve saçlarını severek uyandırmaya çalıştım. "Zeynep...Hadi uyan tatlım." Yavaş yavaş gözlerini açmaya başladı ve sonra kafasını yastığa gömdü. "Mayış abya ben kaykmak iştemiyoyum. Çok güsel yüya göyüyoydum. Niye uyandiyiyoşun beni!" Gülmeye başladım ve Zeynep'i oturur vaziyete getirdim. "tatlım Onur abinin teyzesi yemeğe davet etmiş onların yanına gideceğiz. Hadi kalk yüzünü yıkayalım sonra da giyinelim. Elbise giymek ister misin?" Elbise deyince bir anda gözleri parladı ve ayıldı. "Evet! Hemen yüzümü yıkayıp geliyorum. Burada bekle beni Mayış abya." Bu halini görünce gülmeye başladım ve gelmesini beklerken yatağını düzelttim. Yaklaşık 3 dakika sonra geldi. Ama üstü ıslanmış bir şekilde. "Zeynep. Üstüne ne yaptın? Sadece yüzünü yıkamaya gittin, kıyafetlerini değil ki?" Kafasını yere eğdi ve ve ellerini arkaya alarak konuşmaya başladı. "Şey ben biraz acele edince üştümü de ışlatmış oyabilirim. Ozuy diyeyim Mayış abya." "Tamam tamam özür dilemene gerek yok tatlım. Bir şey olmaz. Hadi gel elbiseni seçelim." Elime kırmızı çiçekli beyaz bir elbise aldım. Bunun aynısı bende de vardı ve aşağıda dolapta duruyordu. Elbiseyi Zeynep'e gösterdim. "Bu nasıl? Aynısı bende de var. İstersen beraber giyelim?" "Eveeet! Bunu giyeceğim. Sen de giyeysin." Güldüm ve elbiseyi Zeynep'e uzattım. "O zaman bunu sana giydirelim, sonra da aşağıya gidelim ben de giyineyim. Saçlarına da maşa yapmak ister misin?" "Evet isteyim. O zaman be bunu giyip geliyorum." ... Zeynep elbisesini giymişti ve çok yakışmıştı. Şimdi de aşağı inmiştik ve elbisemi arıyordum. "Mayış abya elbisen neyde? Kayıp mı oldu yokşa?" "Hayır buralarda bir yerde olması gerekiyordu. Hah bak buldum, buradaymış." Sıkışmış elbiselerin arasından çıkardım ve Zeynep'e gösterdim. "Aaa benimkinin aynısı. Hadi hemen giy Mayış abya." ... Elbiseyi giymiştim ve beklediğimden güzel olmuştu. Çok uzun zaman önce internetten almıştım ancak geldiği zaman kötü bir zamanda olduğum için hiç denememiştim. Hatta etiketi bile üzerinde duruyordu. Bembeyaz, kırmızı çiçekli kısa bir elbiseydi. Belimi incecik göstermişti. Bacaklarım incecik ve uzun duruyordu. Benim fiziğim bu kadar güzel miydi? Ama sanırım biraz fazla kısaydı. En azından bir ailenin yanında giyilecek türden bir elbise değildi. Ben bunları düşünürken Onur aradı. Alo, Mayıs. Nasılsınız? İyiyiz, sen nasılsın? Geliyor musun? Evet geliyorum ama gidemeyeceğiz. Sadece Zeynep'i alacağım. Teyzemlerin acil şehir dışına çıkmaları gerekmiş. Saliha Teyzeler de erken döndüler, nedenini bilmiyorum. Sanırım işleri varmış. Şimdi eve geliyordum, aradılar. Zeynep'i aşağı indirir misin? Acil bir yere gitmeleri gerekiyormuş. Hatta geldim bile. Aaa anladım. Hemen eşyalarını alıp geliyoruz. Telefonu kapattıktan sonra Zeynep'e döndüm. "Zeynepcim annenler gelmiş ve bir yere gitmeniz gerekiyormuş. Onur abin aşağıda bekliyor seni. Eşyalarını almaya hemen yukarı çıkalım hadi. Sen koş ayakkabılarını giy." Morali bozulmuştu ve bu her halinden belliydi. "Peki Mayış abya. Ama ben sana çok alışmıştım. Beni göymeye geliyşin dimi?" "Tabii ki gelirim tatlım ama şimdi eşyalarını toplamamız gerek. Hadi koş ayakkabılarını giy geliyorum ben." Zeynep koşarak ayakkabılarını giymeye gitti. Ben de hemen biraz parfüm sıktıktan sonra telefonumu alıp Zeynep'in yanına gittim. Yukarı çıktık ve Zeynep ayakkabılarını çıkarmasın diye hemen içeri girip eşyalarını çantaya koydum ve aşağı indik. Onur biraz ileride bahçede bekliyordu. Zeynep koşarak Onur'a sarıldı. "Onuy abi. Şabahtan beyi neydeşin şen? Annemler neyde? Onlayin yanina mı gitcez?" Onur Zeynep'i kucağına alarak tüm soruları yanıtlamaya çalıştı. Ve bu durum cok komik gözüküyordu. En sonunda Onur dayanamadı ve bana kaş göz hareketleri yaparak yardım istediğini belirtti. Bunu görünce gülmeye başladım ve gidip Zeynep'i Onur'un kucağından aldım. "Zeynepcim Onur abin çok yorulmuş. Annenlerin yanına gidiyoruz merak etme. Ama eğer devam edersen sanırım gidemeyeceğiz." "Tamam o zaman ben sustum. Çünkü annemleri çok öjledim." "Tamam hadi gidelim. Sessizce." Bunu dedikten sonra Zeynep sakinleşip susmuştu. Onur derin bir oh çekerek arabanın kapısını açtı. "Hadi geç bakalım prenses." ... Saliha Teyzelerin evinin önüne gelmiştik. Onur da Zeynep'i yukarı çıkarmak için Saliha Teyzeyle konuşuyordu. "Tamam o zaman biz bekliyoruz. Görüşürüz." Telefonu kapattı ve merakla Onur'a döndüm. "Onlar mı inecekler aşağıya?" "Evet, hemen gitmeleri gerekiyormuş." "Nereye gideceklermiş peki?" diye merakla sordum. "Onu bilmiyorum. Sordum ama acil işleri olduğunu söylediler." Bu garip gelmişti. Kaç yıldır birbirlerini tanıyorlar ve şuan gidecekleri yeri devlet sırrı gibi saklıyorlardı. Belki Onur için bir sürpriz hazırlıyorlardı ama bunun gerektiğini sanmıyorum. Bu işin içinde başka bir şey vardı. "Annemley geliyo! Onuy Abi inelim hadi!" İkimiz de Zeynep'e gülmeye başladık ve arabadan indik. Onur, Saliha Teyzelerin yanına doğru gitti ve ben de Zeynep'i arabadan indirip kucağıma aldım. "Gel tatlım." Zeynep'le beraber Onurların yanına gittik. Zeynep hemen kucağımdan atladı ve annesine doğru koştu. "Anneeee. Çok öjledim seyiii." Anladığım kadarıyla Zeynep annesine daha yakındı. Yani gördüğüm kadarıyla. Babasıyla pek yan yana görmemiştim onu. Aslında Ahmet Amca tatlı birine benziyor. Gerçi beni ilk gördüğünde biraz şaşırmış gibi garip bir hali vardı. Daha sonrasında ise hiç göz göze bile gelmemiştik. Ben düşünürken Onur konuşmaya başladı. "Hoş geldiniz Saliha Teyze, Ahmet Amca. Nasılsınız?" Bu sefer konuşmaya Ahmet Amca başladı. "İyiyiz evladım çok sağ ol. Sizler nasılsınız?" "Biz de iyiyiz Ahmet Amca." Onlar kenara geçip konuşurken Zeynep, Saliha Teyze'nin kucağında uyuya kalmıştı. Daha sonra Saliha Teyze konuşmak için yanıma geldi. "Mayıs, kızım. Nasılsın. Maşallah pek mutlu gördüm sizi. Nasıl gidiyor?" "İyiyim Saliha Teyze, teşekkürler. Siz nasılsınız? Ee biz derken?" "Kız sen ve Onur evladım işte. Birlikte değil misiniz? Maşallah pek de yakışıyorsunuz." Saliha Teyze öyle deyince yanaklarımın yandığını hissetmeye başladım. Al işte Mayıs yine kızardın. Ama doğruyu söyle çok hoşuna gitti değil mi? Çekinme çekinme söyle hadi. Ben de diyordum bugün bir eksiklik var. Meğer senmişsin İç Ses. Mümkünse biraz daha kaybol. Kafamı dinliyim bir gün bari. Üzgünüm Mayıscım ama ben senin içinde yaşıyorum ve benden kurtulamazsın. Zaten sana sinirliyim. Sen, ben ve Onur'un ilk çocuğu için bulduğum Abdulrezzak Berkaysu ismini beğenmedin. Nasıl beğenmezsin ha nasıl? Bunu bana nasıl yaparsın Mayıs? Ben, Onur ve SENİN çocuğun derken İç Ses? Sen nerden katıldın araya? Ayrıca Abdurrezzak Berkaysu ne biçim isim? Ayrıca bana sevgilinmişim gibi davranmayı da kesersen sevinirim. Ha yani çocuğunuz olacağını kabul ettin. Tamam ben hemen nüfusla iletişime geçiyorum. Ayrıca sen bana laf yetiştireceğine önüne bak. Kadın sana deli misin kızım der gibi bakıyor. "Y-yok Saliha Teyze nerden çıkarttınız onu? Sadece Zeynep mutlu oluyor diye onunla vakit geçirdik." Saliha Teyze hafif kıkırdadı ve konuşmaya devam etti. "Olsun kızım ben anlarım. Şimdi değilse bile ileride mutlaka olur. Hem sen bana numaranı versene kızım, konuşuruz?" "Tamam Saliha Teyze veriyim hemen numarayı." Saliha Teyze'ye numaramı verdikten sonra Onur yanıma geldi. "Mayıs, gidelim mi geç oldu? Hem Ahmet Amcaların da yola çıkması gerekiyormuş." "Tamam, olur. Görüşürüz Saliha Teyze kendine iyi bak. Görüşürüz Ahmet Amca." Saliha Teyze bana görüşürüz dedikten sonra arabaya bindik. Ahmet Amca el bile sallamamıştı bana. Sanırım beni pek sevdiği söylenemezdi. Onur da arabaya bindikten sonra bana döndü. "Eee Mayıs? Bir teklifim var. Sen böyle yemeğe gideceğiz diye giyinmişsin hem evde de yemek yok şuan. Bir de vakit geçirmiş oluruz. Yemeğe gidelim mi? Hem konuşuruz." Biraz düşündükten sonra konuşmaya başladım. "Aslında çok iyi olur. Yemek hazırlamaya fazla üşenmiş olabilirim şuan. Aklında bir yer var mı peki?" Onur gözlerinin içi gülerek cevap verdi. "Sen orayı bana bırak. Kemerini tak, 20 dakikaya orada oluruz. Seveceğine eminim." Gülümsedim ve kemerimi taktım. ... Sahil kenarına gelmiş ve arabadan inmiştik. "Hava çok güzel Onur. Bence bir simit alıp da oturabiliriz sahilde." "Onu da başka gün yaparız. Hadi, gel benimle." Biraz yürüdükten sonra arabada yemek satan bizim yaşlarımızda iki kişi vardı ve etraf baya kalabalıktı. Sanırım sattıkları şey baya güzeldi. Onurla onların yanına gittik ve Onur orda olan çocukla birbirlerine sarıldılar. Çocuğun yanında çalışan kız da samimi ve tatlı bir şekilde bana gülümseyince karşılık verdim. "Kardeşim, bu Mayıs. Mayıs bu da Emir." Emir denen çocuk ve yanındaki kız hızla Onur'a döndü ve Emir konuşmaya başladı. "O Mayıs bu Mayıs mı? Şu anlata anlata başımızın etini yediğin?" Onur hızla Emir'in kafasına vurdu ve konuştu. "Evet Emir o. Şu kıyafet diktiğinden ve çok güzel yaptığından bahsettiğim Mayıs." Onur bunu deyince Emir denen çocuğun yanındaki kız bana döndü ve gülümseyerek elini uzattı. "Merhaba ben Miray. Memnun oldum Mayıs." Miray'a gülümsedim ve elini tuttum. "Ben de memnun oldum Miray." Onur gülümsedi ve bana döndü. "Kumru sever misin?" Kumru deyince gözlerim parladı ve heyecanla cevap verdim. "Kumru mu, bayılırım!" Onur bu halime güldü ve Emir'e döndü. "Kardeşim o zaman bize iki tane kumru ve ayran." Emir tezgahın başına geçti ve hazırlamaya başladı. Biz de Onur'la beraber bir masaya geçtik. Burada bir sürü küçük 2 kişilik masalar vardı ve hepsi doluydu. En sonunda bir yer boşaldı ve geçip oraya oturduk. Boğazın yanında çok güzel bir yerdi. Derin bir nefes alıp Onur'a döndüm. "Burası çok güzel. Emir ve Miray arkadaşların mı?" O da derin bir nefes aldı ve bana döndü. "Evet, arkadaşlarım. Çocukluğumuzdan beri arkadaşız. Şimdi onlar burada bu işi yapıyorlar. Birlikte." "Aaa ne güzel. Duruma bakılırsa da baya iyi yapıyorlar. Baksana, her yer dolmuş." Gülümsedi ve yüzüme baktı. "Evet harika yapıyorlar. Parmaklarını yiyeceksin." Biz konuşurken Miray elinde iki yarım ekmekle geldi ve bize uzattı. Arkasından elindeki ayranları sallayarak Emir geldi. Ayranları masaya koyduktan sonra Miray konuştu. "Şey Mayıs numaranı alabilir miyim? Hem tanışmış oluruz hem de biraz konuşuruz?" Biraz düşündükten sonra gülümseyerek Miray'a döndüm. "Tabii olur." ... Onur'la beraber kumrularımızı yiyorduk. Emir'le Miray da gelen müşteri kalabalığıyla uğraşıyordu. Denizi izlerken Onur konuşmaya başladı. "Mayıs, bir şey konuşmamız gerekiyor." Ciddi bir şekilde söylediği için tedirgin olmuştum. Hemen dönüp konuştum. "Eee tabii konuşalım. Bir şey mi oldu?" Denize biraz baktı ve derin bir nefes alarak bana döndü. Bu kadar ciddi ne olmuş olabilirdi ki? "Mayıs. Ben sana aileni bulmak için yardım edeceğimi söylemiştim, hatırlıyor musun?" Ailemin konusunu açınca içim bir tuhaf olmuştu. Bir süre öncesinde konuşmuştuk bu durumu ama hala etkisindeydim. "E-evet hatırlıyorum. Neden..." Tekrardan derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. "Mayıs. Ailen hakkında bir şeyler bulabilmek için bir polis arkadaşımla görüşmüştüm. O da kırmadı, yardım edebileceğini söyledi. Bugün beni aradı, onun yanına gitmiştim. Bir şeyler bulmuş...Yani...Bir teyzen varmış. İzmir'de yaşıyormuş. Numarasına ulaşabilmişler, bana verdi numarasını. Belki konuşmak istersin diye...Seninle aslında evde konuşacaktım bu durumu ama açık havada konuşmak daha iyi olur diye düşündüm. Eğer...Konuşmak istersen...Yani, teyzenle konuşmak istersen..." cebinden bir kağıt çıkardı ve masaya koyup bana uzattı "numarası bu kağıtta yazıyor..." Onur anlattıktan sonra donup kalmıştım. Bir teyzem vardı ve yüksek ihtimal benden de haberi vardı. Bana ulaşmaya çalışmamıştı. Annem teyzeme bırakmak yerine beni yetimhaneye bırakmıştı. Ya da her kim bıraktıysa. Gözlerim dolmuştu ve başım dönüyordu. Ailemden birinin varlığını öğrenmenin bu kadar zor olacağını düşünmemiştim. Başımın ağrısı ve dönmesi artmıştı. Gözlerimdeki yaşlar yüzünden etrafı göremiyordum. Zar zor Onur'un sesini duydum, konuşmaya başlayınca. "Mayıs? Beni duyuyor musun? Mayıs!" Artık algımı kaybediyor gibi hissediyordum. Son duyduğum şey başımdaki ani acı ve Onur'un bana seslenişiydi. ... Onur Yılmaz'dan... Yaklaşık 45 dakikadır Emir ve Miray'la birlikte Mayıs'ın odasının önünde bekliyorduk. Mayıs aldığı bu haber yüzünden bayılmıştı ve bir doktorla Mayıs'ın psikoloğu 45 dakikadır odadaydılar. Biz Mayıs'tan haber almayı beklerken doktor odadan çıktı. "Mayıs Uysal'ın yakınları?" Hepimiz ayağa kalktık ve doktorun yanına gittik. Konuşmaya başladım. "Biziz. Mayıs iyi mi? Ne zaman görebiliriz? Neden bayılmış?" Doktor sorularıma güldü ve cevap verdi. "Sakin olun, Mayıs gayet iyi. Bir sakinleştirici verdik. Ani bir şok geçirdiği için bayılmış." Benim yüzümden olmuştu. Pat diye söylememem gerekiyordu Hemen Emir'e döndüm ve derin bir nefes alarak konuştum. "Oh iyiymiş. Bir an çok korktum benim yüzümden bir şey olacak diye." Emir güldü ve sarıldı. "Ah Onur ah... İyiymiş işte. Birazdan da çıkarız hastaneden." "Aaa siz Onur olmalısınız o zaman?" Emir'den ayrıldım ve merakla doktora döndüm. "Evet Onur benim, bir sorun mu var?" Doktor gülümsedi ve cevap verdi. "Hayır hayır! Bir sorun yok. Mayıs Hanım sizi sayıklıyordu. İsterseniz yanına gidebilirsiniz, uyanmıştır şimdi." Emir'le Miray'a soran gözlerle baktım. İkisi de gülümsedi ve olumlu anlamda kafa salladılar. "Eee t-tamam ben gireyim odaya o zaman. Ne zaman taburcu olur peki?" "1 saat daha burada kalmanızı rica edeceğim. 1 saat sonra hastamızı kontrol ettikten sonra çıkış yapabilirsiniz. Buyurun içeri geçin." Emir ve Miray'a döndüm. "Gelin beraber girelim içeri." ... Mayıs Uysal'dan... "Evet Beren Hanım, şuan kendimi daha iyi hissediyorum. Yarın da kliniğinize gelirim." Psikoloğum Beren Hanım'la 5 yıldır tanışıyoruz. Çok tatlı ve samimi bir kadın. Her sorunumda bana çok yardımcı oluyordu. Bu şekilde bayılmalarım ya da her hangi bir sağlık durumum söz konusu olduğunda nasıl olduğu bilinmez hemen yanımda oluyordu. Beren Hanım ayağa kalktı ve kapıya doğru gitti. "O zaman yarın tekrar görüşürüz Mayıs. Kendine dikkat et. Ah arkadaşların da geldi zaten. Görüşürüz." Beren Hanım tam çıkacakken kapı açıldı ve kapıda Onur, Emir ve Miray göründü. Onlar içeri girince Beren Hanım'da dışarı çıktı. İlk Miray yanıma geldi ve sarıldı. O sarılınca şaşırmıştım ve huzurlu hissetmiştim. Sanki çok önceden beri tanıdığım kişi sarılıyor gibi sıcak hissetmiştim kendimi. Ben de karşılık olarak ona sarıldım. "Mayıs! iyi misin?" "İyiyim Miray, endişelenecek bir şey yok. Sadece biraz başım ağrıyor o kadar." Geri çekildi ve elimi tutarak konuşmaya devam etti. "Bir şeyin olursa hemen ara beni olur mu?" Güldü ve cevap verdim. "Ararım Miray, merak etme." "Tamam o zaman" İkimiz de gülmeye başladık. Onur endişeli gözlerle beni izliyordu. O sırada Emir konuştu. "Geçmiş olsun Mayıs." "Teşekkürler Emir." "Bir şeye ihtiyacın olursa ara bizi çekinmeden olur mu? Burada kalıp gerçekten yardım etmek isterdim ama arabayı müşteriye bırakmıştım onu almam gerekiyor. Miray burada kalır mı bilmiyorum ama adamı da orada bekletmeyim." Emir'e hafifçe gülümsedim ve kafamı salladım." "Merak etme iyiyim ben. Kalmasın araba orada. Miray istersen sen de git, hem saat de çok geç olmuş zaten." Miray önce bana sonra da Onur'a baktı. "Tamam o zaman. Onur zaten burada, aklım kalmaz sen de. Ama sabah beni ara olur mu?" "Tamam ararım merak etme sen. Hadi gidin siz. Görüşürüz." "Görüşürüz." İkisi beraber odadan çıktıktan sonra Onur'a döndüm. "Orada sessizce oturmaya devam edecek misin? Çünkü çok sessiz oldu ve burada sıkılmaya başladım." Yavaşça oturduğu yerden kalkıp yanımdaki sandalyeye oturdu. "Çok korkuttun." Endişelendirmemek için gülümsedim ve sakin bir şekilde cevap verdim. "Özür dilerim, bayılmak istemezdim. Ama şuan iyiyim." Onur hızlıca kafasını iki yana salladı ve konuştu. "Yine özür diliyorsun. Sen bir şey yapmadın. Onu sana şimdi söylememem gerekiyordu. Ya da başka şekilde söylemeliydim. Ben özür dilerim." Uzanıp Onur'un elini hafifçe tuttum ve konuştum. "Hayır Onur. Onu bana söylediğin için çok teşekkür ederim. Benim için çok iyi bir haberdi. Sadece beklemediğim için vücudum fazla tepki verdi, kaldıramadı. Ama şuan bunları konuşmasak, başka bir gün sakince konuşsak? Şuan enerji var içimde. Hem doktor gelecek mi? Ne zaman çıkacağım buradan? Hastanelerden nefret ediyorum." Onur'un bu dediklerimden sonra biraz içi rahatlamıştı. Hafif bir şekilde daha rahat konuşarak gülümsedi. "Peki, nasıl istersen. Doktor biraz sonra geleceğini söyledi. Sonra çıkabilirmişsin." Güldüm ve ayağa kalkmaya çalıştım. Ama hem Onur hem de kolumdaki serum buna engel oluyordu. "Hop hop hop. Doktor gelene kadar kalkmak yok." Yüzümü astım ve küçük çocuk gibi konuşmaya başladım. "Yaa ama Onur! Ben kalkmak istiyorum. Burada daha fazla oturamam. Madem hastaneden şimdi çıkamıyorum bari odada dolaşabileyim." Onur bu halime güldü ve konuşmaya devam etti. "Üzgünüm Mayıs Hanım. Doktor izin verene kadar buradan çıkmak yok." Yerime geri oturdum ve yüzümü asarak oturmaya başladım. Onur bu halime gülmeye başlamıştı. "Gülme!" ... Baya zaman geçmişti ve sıkıntıdan şarkı mırıldanmaya başlamıştım. Bir kadın gelir, değiştirir seni Onur şaşkın bir şekilde bana döndü. "Mayıs? Şarkı mı söylüyorsun?" Kafamı salladım ve cevap verdim. "Evet. Neden şaşırdın ki?" "Daha önce hiç duymamıştım. Sesinin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum." Güldüm ve cevap verdim. "Teşekkür ederim. Daha önce duymamışsındır, hep söylerim. Var bizde de bir şeyle." Beraber gülmeye başladık. Tam o sırada içeri doktor girdi. Gülümseyerek bize baktı ve yanıma geldi. "Keyifler yerinde. Daha iyi misiniz Mayıs Hanım?" Kafamı salladım ve cevap verdim. "Evet doktor hanım çok iyiyim. Artık çıkabilir miyim. Çok sıkıldım burada." Doktor gülümsedi ve konuştu. "Tabii ki çıkabilirsiniz. Önce ufak bir kontrol yapmam gerek. Onur'du değil mi? Sizi iki dakikalığına dışarı alabilir miyim?" Onur önce bana baktı ve ben kafamı olumlu anlamında sallayınca dışarı çıktı. Doktor bana döndü ve sorular sormaya başladı. "Mayıs daha önce bu tip bayılmalar yaşadın mı ve yaşadıysan ne sıklıkla yaşadın?" Biraz düşündüm ve cevapladım. "Aslında çok sık bayılırım ama son bir aydır yaşamamıştım. Sanırım bir şok yüzünden bayılmış olmalıyım. Aslında her ay bayılır hastaneye giderdim. Bu da denk geldi sanırım." Doktor dediklerimi elindeki forma not alırken soru sormaya devam ediyordu. "Anladım. Peki düzenli kullandığınız ilaç var mı?" "Evet var. Bu bayılmalarım ilk başladığı zaman doktorum bir ilaç vermişti ama hiçbir işe yaramıyor. O doktoru bir daha bulamayınca soramadım öyle kaldı. Hala kullanıyorum ama bir etkisi yok." "Mayıs o ilacı eve gidince bana atabilir misin ben bir bakayım. Bir de senden kan alacağım. Test için. Yarın sonuçlar çıkar sen de gelirsin değerlendiririz olur mu? İstersen ilacı yarın da getirebilirsin yanında." "Tamam doktor hanım. Öyle yapalım o zaman." ... Onur'la beraber çıkış işlemlerini hallettikten sonra arabaya binmiş eve dönüyorduk. Saat 00.15 olmuştu. Sessizce giderken bir anda telefonum çalmaya başladı. "Kim arıyor?" Çantamda telefonumu arıyordum. "Bilmiyorum ki. Bu saatte kimse aramaz. Miray merak etmiştir belki." Telefonumu bulmuştum sonunda. Baktığımda ekranda kayıtlı olmayan bir numara yazıyordu. "Kim ki bu?" Onur merakla açmamı söyledi. "Aç bakalım kimmiş bu saatte arayan." Telefonu açtım ve kulağıma götürdüm. Alo. Kimsiniz? Mayıs Uysal ile mi görüşüyorum? Evet benim buyurun. Mayıs Hanım, Onur Yılmaz'ı tanıyor musunuz? E-evet tanıyorum. Bir sorun mu var? Kimsiniz? Mayıs Hanım ben İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünden Salih Doğan. Onur Bey ile beraber karakola gelmenizi istiyoruz. Hakkınızda ihbar var. İhbar mı? Salih Bey ne diyorsunuz? Şuan da karakola gelmenizi istiyoruz. Detayları gelince öğrenirsiniz. Ama- Ben cevap veremeden telefonu kapatmıştı. Onur telaşla bana döndü ve sordu. "Mayıs neler oluyor? Ne ihbarı?" Donuk ve telaşlı bir şekilde Onur'a döndüm. "Karakoldan çağırıyorlar...İkimizi...İhbar varmış hakkımızda..." Onur ani bir fren yaptı ve sarsıldık. "Ne ihbarı Mayıs? Neyden bahsediyorsun?" Kafamı hızla birkaç kere iki yana salladım ve konuştum. "Hiçbir fikrim yok. B-belki yanlış anlaşılmadır..." ... KESTİK! NASSINIZZZZZ Uzun zamandır yoktum biliyorum ama size bomba bir dönüş yapacağımı söylemiştim. Öncelikle neden 3-4 aydır olmadığımı açıklıyım. Arkadaşlar biliyorsunuz ki 15 tatilden sonra sınavlar, projeler, performans ödevleri, fuarlar derken her şey üst üste geldi ve bölüm yazamadım. Ara ara size yaşam belirtisi gösterdim ama hiç bölüm atamamıştım. BU YÜZDEN BOMBA FİNALLİ BİR BÖLÜMLE GELDİM BURAYA Şimdi bölüm sorularımı yazayım size; -Mayıs uzun zamandır bu tip rüyalar görüyor. Sizce bu rüyaların sebebi ne? -Dertleşme sahnesi hakkında ne düşünüyorsunuz? -Sizce o gizemli kişiler kim? -Saliha Teyzemiz ve Ahmet Amcamız neden apar topar gittiler ve nereye gittiler? -Mayıs ve Zeynep ikilimiz nasıllar? -Emir ve Miray'ı sevdiniz mi? -Mayıs'ın teyzesi hakkında teorileriniz var mı? Sizce bu kişiyi daha önce gördük mü? -Bu ihbarı kim yaptı ve ihbarın sebebi ne sizce? -Son olarak beni seviyor musunuz? JHGFGHJHGFGH Neyse gelsin bakalım teoriler. Yorumlarınızı okumaya bayılıyorum. Bir daha ki bölümde görüşmek üzereeee Bölümü oylamayı unutmayınnnn Sizi seviyoreeemm<3 🌸 |
0% |