@laydactn
|
Merhaba! İyi okumalar dilerim. 31 Aralık 2022 Cumartesi Dün stajın son günüydü. Hazar Han artık avukat kimliğinden sıyrılmış resmi olarak Cumhuriyet Savcısı Hazar Han Aslankara olarak asli görevine atanmıştı ve pazartesi göreve başlayacaktı. “Durmadan çalışan, çalışmaktan sıkılıp yine çalışan arkadaşımıza içiyoruz.” Muzaffer elinde olan bira şişesini Hazar Han için kaldırdığında grubun kalanı ona eşlik edip şişeleri birbirine vurmuştu çoktan. “Sağlığınıza.” Hazar Han onlara eşlik ederken dudaklarında olan gülümseme nadir görülen bir doğa olayı gibiydi. Çocukluğunda olduğu gibiydi. Birkaç kişi ile sağlam ilişkiler kurarak yaşamını sürdürürdü Hazan Han. Şu an olduğu mekânın aksine kalabalığı, gürültüyü sevmezdi. Hala çok titizdi, dolabında olan renkler, evinin düzeni, eşyalarının dizimi kendine hastı. Dokunulmasından hoşlanmaz, müdahale edilmezine izin vermezdi. 25 yaşında genç bir adamdı artık kaptan bir dedenin ve babanın soyundan gelmesine rağmen hedefini değiştirdiğinde yaşı 15 bile değildi. Çok adaletsizlik görmüştü birkaç yılda. Polisinden hakimine herkesin hatası bir kadının canına, bir çocuğun ise kaderine mal olmuştu. “Bir konuşma bekliyoruz Han, bu senin gecen hadi ama.” Hazar Han bira şişesinin dibinde olan son yudumu aldı ve kalktı oturduğu tabureden. Üzerinde beyaz, kollarını katladığı spor bir gömlek vardı. Yakalarını düzeltti, omuzlarını geriye attı ve kapağı açılan yeni şişeyi kavrayıp havaya kaldırdı. “Yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Çoğu zaman çekilmez bir adam olduğumun farkındayım ama buna rağmen buradaydınız. Hayatımın yeni bir dönemine başlıyorum birkaç güne ve biliyorum ki yine yanımda olacaksınız.” Hazar Han liseden itibaren yakışıklılığı, kendinden emin duruşu, kontrollü yapısı sebebi ile kızların göz bebeğiydi. Mert, sağlam karakteri sebebi ile de erkeklerin arkadaşlığını sürdürdüğü bir insandı. “Cumhuriyet Savcısı Hazar Han Aslankara için içiyoruz.” Şişeler tekrar havalandı, birbirine tokuşturuldu ve bu eğlence gece yarısına kadar sürdü. Uzun zaman sonra genç adamın aklından ilk kez mavi gözlü küçük kız çocuğu çıktı. Son kez bu kadar sakin bir akşam geçirdiğini bilmiyordu, adım adım yaklaşan felaketin habercisi gibi başlayan fırtınanın kara bulutları çoktan şehrin üstünü örtmüştü. *** Benzer saatlerde farklı bir ülkede kutlama seslerine karşılık karanlık odasında, kısık sesli piyano müziğinin ritmine kendini kaptırmış çizim yapan genç bir kız vardı. Doğum günleri, bayramlar, yılbaşı çok uzun zamandır kendisi için bir anlam ifade etmiyordu. Herkesin eğlenmeye fırsat kolladığı günlerde o ekstra kapanırdı içine. Tuvalin karşısında, bir dizini kendine doğru çekmiş otururken elleri ve kolları kurşun kalem izine boyanmıştı. Genelde karakalem çalışırdı, tüm çizimlerinde yaptığı bütün tasarımlarda siyah dışında kullandığı tek renk orman yeşiliydi. Yeşil onun için bir zamanlar hissettiği umudun rengiydi. Çalma listesi dört saattir aynı parçayı tekrara dönerken farklı markaların, farklı tonlarından topladığı yüzlerce yeşil kaleminin bulunduğu çantadan seçtiği bir ton ile gökyüzüne doğru uçan balonları renklendirmeye başladı. Uzun zamandır ev sessizdi, iki yıl önce dedesini kaybetmişti. Geçen aylarda gittiği görevden dönüşte ise dayısının öldüğünü öğrenmişti. Ölüm çok uzun zamandır hayatında olduğu için varlığı sarsmıyordu genç kızı. Böyle büyütülmüştü. Rusya’ya döndüğünde sekiz yaşındaydı. Annesinin ailesini hiç görmeden büyüyen 8 yaşında bir çocuk için ne kadar zor olurdu bilinmez ama tek arkadaşından ayrılmak zorunda kalan bir çocuk için cehennem gibiydi. O dört yılda yaşadığı her bir anıyı zihninde tekrar tekrar o kadar fazla oynatmıştı ki resmedebilirdi her bir günü en ufak bir detayı atlamadan. Çoğu şeyi geride bırakmak zorunda kalmıştı. Arkadaşını, annesinin ölü bedenini, adını, bildiği dilini, dört yaşından sekiz yaşına kadar mutlu hissettiği her anı, umut dolu küçük Aysu’yu... Kapının kapanma sesini duydu ardından araba bahçeyi terk etti artık evde yalnızdı. Çift karakterle yaşıyordu. Gitmesi gereken bir görev geldiğinde gözlerine inen perde her şeyi geride bıraktırırdı ona. Gider, öldürür, imzasını bırakır, delillerden kurtulur ve eve dönerdi. 14 yaşından beri günlük, haftalık rutinleri olmuştu bu düzen. Oturduğu yerden kalktı, beyaz örtüyü tuvalin üzerine kapattı pencerenin önüne geçerek kollarını göğsünde birleştirdi. Dudaklarından sızan hava pencereyi buğularken işaret parmağı ile hilal ay figürü çizerek uzaklaştı camdan. Bedenini yatağa bıraktı, battaniyesini yüzüne kadar çekip gözlerini kapatırken alışkanlık haline getirdiği şeyi yaptı. Parmaklarını saçlarının arasına geçirdi, kendi kendine saçlarını okşarken unutmamak için çabaladığı küçük parmakların hissi vardı zihninde. *** Hem Türkiye hem dünya gündemin oturmuş bir cinayet davası vardı uzun zamandır her haber kanalı, gazete ve sosyal medyada. 2022 yılının Kasım ayında Türkiye’de gerçekleşen bir cinayet sıfır delil ile dosyanın kapanmasına kadar giderken birkaç ay sonra aynı imza ile Rusya’da işlenen bir cinayette aynı figürün olması seri cinayet şüphesini uyandırmıştı herkeste. Kurbanlar arasında bir bağ kurulamamıştı. Tek ortak noktaları erkek olmalarıydı denebilirdi hatta. Rusya’ya giriş çıkış kaydı yoktu maktulleri birbirine bağlayabilecek. İşleri, statüleri, iletişimde olduğu kişilerin ortak noktaları bile araştırılmış ama aynı cinsiyete mensup iki kişinin ölümü olarak kabul edilmişti. Rusya ve Türk yetkilileri diken üzerinde üçüncü bir cinayetin gelme ihtimalinden çekinirken her ihtimale karşı önlemler alınmıştı. Her iki ülkenin vatandaşları şüpheli bir şey görmeleri veya hissetmeleri halinde güvenlik kuvvetleri aranacaktı ve yalan bile olsa her ihbar mutlaka değerlendirilecekti. Bir seri katil davası basın gözünde haber değeri olan bir durumdu ama ne emniyet güçleri ne de halk her gün artan olumsuzluklara maktuller arasında ortak noktanın bile olmadığı bir seri katil gerçeğini kaldıramazdı. Tam bu noktada bu cinayetlerin kesişim noktası olacaktı birbirlerinin benliklerinde iz bırakmış iki genç. O gün gelene kadar ölmesi gereken birkaç kişi, mühürlenmesi gereken birkaç alın ve değişmesi gereken birkaç hayat vardı. |
0% |