Yeni Üyelik
6.
Bölüm

2.5 - Verilen Karar

@laydactn

ece 3 gibi evine ulaşmıştı Hazar Han. Kanında kabul edilebilir oranda bir alkol vardı. Dosyayı alması fakülteden arkadaşları tarafından kutlanırken bir diğer sokakta bir adamın can verdiğini, Sin’in ise yakalanabilecek bir mesafede olduğunu bilmiyordu.

Takım elbisesinden kurtulmuş, duş alarak alkol kokusunu teninden uzaklaştırmışken eşofmanını giyip yatağa bırakmıştı kendini. Sabah alarmdan önce çalacak olan telefonun huzurunu kaçıracağını bilmeden kolunu yastığın altına sokmuş, yüzünü yastığa bastırarak uykuya bırakmıştı zihnini.

Üç saat sonra çaldı telefonu, üçüncü çalışta açabildi. Uykunun o kadar hassas bir yerindeydi ki telefonu açmadan önce ağzının içinde küfretmişti genç adam.

“Sayın Savcım, kusura bakmayın rahatsız ediyorum ama Defne ben. Bir gelişme olursa haber vermemizi istemiştiniz. Bir cinayet daha oldu, olay yerindeyiz şu an.” Tüm uyku durumu dağıldı Hazar Han’ın. Yataktan doğrulup hazırlanmaya başlaması iki dakika bile sürmedi.

“İmza aynı, kurşun yeri aynı. Elbette otopsi daha iyi bilir ama bizce buradaymış Savcım.” Dolaptan aldığı takımı yatağın üzerine bıraktı. “Tamam, konum iletir misin bana? Ben gelmeden kaldırmayın cesedi.” Kapattı telefonu, hızlıca giyindi. Buradaysa yakalanması daha kolay olacaktı. Tek düşünebildiği oydu o sıra.

Telefonda olan konuma baktığında dondu kısa bir süre, yakınındaydı. O eğlenirken bir diğer sokakta mıydı Sin? O kadar yakın mıydı? Parmaklarının arasından mı kaçırmıştı? Odaklandı, giyinerek çıktı evden. Arabasına atlayıp konuma giderken belki tüm dava boyunca ona bu kadar yakın olunan tek süreçti bu.

Evsiz bir adam bulmuştu cesedi. Sokağı kaplayan kan kokusu böcek ve hayvanları da çekerken önce polis ekipleri gelmişti ardından adli tıp. Bant çekilmişti ama çoktan kalabalık ellerinde telefon görüntü almaya başlamıştı. İlk haber sosyal medyaya Hazar Han gelmeden önce düştü.

#SinÜlkede

Üzeri örtülmüş cesedin görüntüleri yayılmaya başladığında yorumlar yine ikiye bölünmüştü. Destekleyen, adaletin ancak böyle sağlanacağını söyleyen kişiler holigan tarzı bir savunma yaparken diğer taraf adaleti sağlayan kişilerin kanun insanları ve kolluk kuvvetleri olduğunu savunarak katil sevici olarak değerlendiriyordu.

Hazar Han bölgeye geldiğinde gerçekten arka sokakta olduğunu anlamıştı. Bir kilometre bile yoktu, o an şans eseri yolu bu sokağa düşse karşı karşıya gelecekti belki. Polisler Hazar Han için yol açtığında cesede doğru yaklaştı genç adam. Örtüyü kaldırdı ve gözleri açık, alnında hilal figürü olan bir cesedi ilk kez fotoğraftan değil canlı canlı gördü.

“Yine güvenlik kamerası ve görgü tanığı yok değil mi?” Cevabını bildiği soruyu yine sormuştu. Kalabalıktan ince bir ses yükseldi.

“Ben gördüm onu.” Başını hızla o tarafa çevirdiğinde 18 yaşın altında olduğu belli olan bir çocuk gördü. Başında yırtık bir şapka, eski bir kazak, yırtık bir pantolon vardı. “Caner, o arkadaşla ben görüşmek istiyorum. Kalabalığı uzaklaştırın, geliyorum şimdi.” Komiser o çocuğa yaklaşarak verilen komutu yerine getirmek için çekti köşeye. Üniformalı polisler kalabalığı dağıtmaya başlamıştı.

“İnsanlar kaybolduğunda bu kadar aramıyorsunuz! Ölen iki köpek olunca polislik yapacağınız mı tutuyor?” Kalabalıktan yükselen ses kısa sürede büyüyüp destek olurken Hazar Han onlara doğru yönlendirdi adımını. Gazeteciler çoktan kameralarını savcıya çevirmişti.

“Arkadaşlar!” Gür sesi bastırdı kalabalığı. “Burada işimizi yapıyoruz. Sin veya başkası önemli değil, bize gelen her konuyu biz inceleriz. Şu an karışıklık çıkarmanız ne iş kolaylaştırır ne çözüme kavuşturur. Suçluları cezalandırmak adaletin işidir, sokak çetelerine ben adaleti sağlarım diyen herkese bıraksak kan gölüne döner sokaklar. Önce sizin güvenliğiniz tehlikeye girer. Dağılın, işimizi yapmamıza izin verin.” Birkaç sitem sesi çıksa bile dağıldı kalabalık. Hazar Han hızlıca görgü tanığının yanına gitti.

“Korkma, ifadeni emniyette alacağız ben şimdi sadece ilk elden ne gördün ne görmedin onu öğrenmek istiyorum. Savcıyım ben adım Hazar Han. Ne gördüğünü anlatabilir misin bana?” Genç çocuk bir anda karşısında bir savcı bulduğunda korktu ama güven veren gözlerine bakarken başını salladı.

“Benim evim buralar, buralarda yatar kalkarım ben. Bu sokak genelde boş olur, gece yarısından sonra buraya gelirim. Şurada kartonlar var, orada yatarım. Yemek aramak için çıkmıştım sokaktan, geri döndüğümde birinin yerde yattığını gördüm, o adamdı.” Eliyle yerde yatan adamı işaret etti.

“Yanında biri vardı böyle elinde bir çakmak vardı ama abi hani olur ya böyle tık diye kapağı açılınca böyle lav gibi çıkarır öyle bir çakmaktı. Bir şey tutuyordu elinde, ucunu çakmağa tuttu böyle ne kadar bilmiyorum çok durdu ama sonra adamın alnına vurdu onu.” O sıra kaldırımdan bir köfteci geçti, kokusu geldi bulundukları yere. Hazar Han elini ceketinin cebine atıp cüzdanı çıkardı. İçinden aldığı banknotu Caner’e verdi.

“İki tane tam köfte ekmek, iki ayran al gel buradayız biz.” Caner ne olduğunu bir an anlamadı ama parayı alıp koştu geldi. Yemek aramaya gittim demesi dert olmuştu içine. Aç kalan insan bakışını bilirdi, sol tarafında hep aynı sızlamayı hissederdi o bakışı gördüğünde. Caner poşet ile döndü, Hazar Han gitmesi için başıyla işaret ettiğinde poşetten ekmeği çıkardı, kağıdını sıyırdı ve tutuşturdu çocuğun eline ayranını çalkalayıp açtı onu da diğer eline verdi.

“Ye oğlum ne bakıyorsun? Aç ayı bile oynamaz, sen nasıl ifade vereceksin.” Çocuk açlıkla ekmeğe saldırdığında Hazar Han okşadı çocuğun kafasını.

“Sonra kalktı abi yani nasıl söylesem inanmazsın belki ama yemin ederim doğruyu söylüyorum. Erkek değildi o, böyle kadındı. Maşallah manken gibi de fiziği vardı. Öyle bir erkek vücudu olmaz bence.” Dondu kaldı Hazar Han, beklemediği bir şeydi bu.

“Karanlıkta gözün yanlış yorumlamış olmasın, emin misin bak iyi düşün?” Çocuk salladı kafayı ağzında olan lokmayı çiğnemeden yutarken. “Valla diyorum abi, bak sana bakınca nasıl diyorum erkek diye kalıplı maşallahlık bir adamsın ama o ince, uzun, böyle mağazalarda mankenler olur ya öyleydi. O kişi kesin kadın, aha da adım Adnan ise katil erkek değil kadın.”

“Tamam tamam oğlum, doyur sen karnını bu poşetteki de senin. Sonra beraber geçeriz emniyete şu gördüğün vücudu bizim ressam arkadaşlardan birine tarif edersin bakalım ne çıkacak.” Cüneyt geldi, poşet ve çocuğu alarak ekip arabasına götürdü. Bakışlarını cesede çevirmişti Hazar Han. Cinsiyetçi bir insan değildi, hiç düşünmemişti katilin cinsiyeti üzerinde. Tüm yorumlar bir erkeğe göre yapıldığı için şaşırmıştı.

Önemli olan ona dair ilk ipucunu yakalamış olmasıydı. Adnan yanılmıyor ise aradıkları bir kadındı.

***

Aysu eve geldiğinde kıyafetlerinden kurtulması saniyeler aldı. Avdan dönüşte uykuya bırakırdı kendini ama uyumak istemiyordu. Aksine günlerce uyumuş kadar dinçti zihni ve bedeni. Elbette cinayetler için peşine ekip takılmıştı, bunu zaten biliyordu. Hem burada hem Rusya’da kurulan ekip ile ilgili tüm bilgilere erişmişti. Yetenekli polislerdi, herhangi bir suça bulaşmamıştı bu sebeple ortadan kaldırılmalarına gerek yoktu.

"Gece saatlerinde gerçekleşen cinayetin Sin tarafından işlendiğiniz düşünüyoruz. Sonuç otopsi raporundan sonra kesinleşecek ama bunun böyle gitmeyeceğini bildirmek isteriz. Elimizde bir gördü tanığı var, ifadesi Cumhuriyet savcısı tarafından alınıyor. Artık ona daha yakınız. Ne yayımladığı dosyalar ne de öldürmeyi tercih ettiği kişilerin kötü olması onun katil olduğu gerçeğini değiştirmiyor.”

Sin yakalanırsa konuşturulup, diğer adamlar ile bağı olan herkesin canlı ele geçirilmesi planlanıyordu. Bürokrasi daima çok sıkıcıydı, bu sebeple Luna ava çıkıyordu zaten.

“Saçmalık, yakalanırsam herkes kaçacak. Hiçbir şey elde edemeyeceksiniz, beni yakalamak için vereceğiniz çabayı benimle çalışmak için verseniz ya!” Öfkeyle söylendi Aysu. Polis ile çalışmayı elbet istemiyordu ama kar ve zarar denklemi kurulacaksa karşısında olmalarından ise yanında olmalarını tercih ederdi.

Rehberden B. yazılı isme tıkladı, adam ikinci çalışta açtı telefonu.

“Bir şey yapacağım, tehlikeli olduğunu biliyorum. Çok tehlikeli olduğunu biliyorum hatta ama arkamı kollarsan temiz çıkarız.” Sustu genç adam ne geleceğini kestiremiyordu. Zihninde dönüp duran tilkileri kimse ondan iyi bilemezdi.

“Savcı ile iletişime geçeceğim. Yazılı veya sözlü tamamen sen değerlendir hangisinin riski daha az ise.” İsyan etti telefonun ucunda olan genç adam. “Luna saçmalama, ya seni tanırsa? Ne diyeceksin? Ne anlatacaksın? Hak mı verecek sana sence? Luna lütfen, lütfen tekrar düşün. Bu ülke değil ama Rusya yakında vurulma emri verecek senin için. Sen kalkıp Cumhuriyet Savcısı ile konuşmak istiyorsun.” Oturduğu koltuktan kalkarken omuz silkti genç kadın. Ölmekten korkmuyordu ki.

“Bana lütfen bunu onun için yapmadığını söyle Luna.” Düşündü genç kadın. “Onun için yapıyor olsam ressam Aysu olarak karşısına çıkardım B. Ben sadece anlasın istiyorum. O anlarsa herkes anlar.” Yalandı. Yalan söylediğini Hazar Han olsa anlardı ama B anlamadı. Kimse anlamazdı onun yalanlarını.

“Tamam, bana birkaç gün ver değerlendireceğim. Bir yol haritası çizer, olası riskleri belirler, ortadan kaldırmak için çalışmalar yaparım. Başarısızlık %10’un altına düşmezse bu işe giremezsin, haberin olsun.” Dedi kararlı bir ses tonu ile kapattı telefonu.

***

Görgü tanığı o gece gördüğü beden için robot çizim çizdirebilmek adına her bir detayı dikkatle tarif ederken bir saate yakın sürdü. Hazar Han bir an bile olsa ayrılmamıştı çizimin başından. Çocuğun verdiği her detay gerçekten bir kadın formunu çıkarıyordu ortaya.

Genel forma bakılırsa atletik bir vücudu vardı. Uzun, ince, biçimli bacaklar en net detayıydı. Üzerinde birkaç kat kıyafet olduğunu düşünmüştü çocuk ama ortalama forma bakılırsa karşılarında olan kadın genç, uzun boylu, zarif hatlara sahip bir insandı.

“Abi, bir de bir şey var ama emin değilim.” Hazar Han’ın bakışları bulduğu çocuğu anında. “Söyle, her ihtimalde yayılma payını bırakırız biz aslanım merak etme sen.”

“O mühür şeyini yaparken o havalı çakmağı açtı, bir anda yüzüne vurdu ışık. Gözlerinin altına kadar siyah bir maske gibi bir şey vardı ama o çakmağın alevi bir an gözlerinde parladı. Yani maviydi abi gözleri, çok farklı bir maviydi hiç görmedim ben öyle bir mavi.” Dakikalarca mavinin tonunu gösterdi ressam polis Adnan’a. Yüzlerce belki binlerce mavi tonuna bakıldı ama o gece gördüğü mavi gözleri hiçbir tonda bulamadı.

“Kusura bakma abi, yanlış oldu sanırım.” Mahcubiyet ile mırıldanırken çocuk saçlarını okşadı Hazar Han. “Takılma sen, verdiğin form ile ülkelerin yarısını elememizi sağladı. Artık daha kolay olacak her şey. Sağ ol.”

Ekipler tek görgü tanığını evim dediği sokaklara bırakırken Hazar Han bedenin olduğu robot resim ve ihtimal olan mavi gözleri aklında tutarak evine döndü. Bir his vardı. Ne adlandırabiliyor ne nedenini çözebiliyordu ama o his her şeyin bambaşka bir boyuta evrileceğini düşündürüyordu genç adama.

Loading...
0%