@lectea
|
-ARTIK BİLİYORUM- ‘‘Ben Rafet’’ Kar beyaz teniyle zıtlık yaratan simsiyah saçları uzun ve kısa arasında bir yerdeydi. Buz mavisi gözleri sanki havada tatlı bir esinti varmış gibi bir serinlik hissettiriyordu. Bu soğuk görüntüyü bozan ayrıntı ise dudaklarındaki çarpık gülümsemeydi. Üstündeki beyaz, uzun kollu tişört iri bedenini tamamen sarmıştı. Boyu Yavuz’un boyuyla aynıydı neredeyse. Ben motorun üstünde olduğum için biraz eğilmişti. Yüzü bir yerlerden bana tanıdık geliyordu. Ama nereden? ‘‘ Bizim burada bir eli havada bırakmak pek hoş karşılanmaz.’’ O anda suratına baktığımı elini havada bıraktığımın farkına vardım. Hızlıca elimi kaldırıp büyük elinin içine bıraktım. Benim üşümüş ellerimin tam tersine elleri kor ateşi gibiydi. ‘‘ Alen.’’ Gülümseyerek cevap verdim. Gözleri gülümsememi buldu. ‘‘ Tanıştığımıza memnun oldum.’’ ‘‘Bende’’ ‘‘ Senin burada ne işin var?’’ Bu kızgın sesin sahibi Yavuz’dan başkası değildi. Rafet benimle olan göz temasını kesti. Elindeki elimi de çektikten sonra bedenini bizim üzerimize doğru öfkeyle yürüyen Yavuz’a çevirdi. ‘‘ Vay vay vay, kimleri görüyorum.’’ Ben motorumdan inerken Yavuz da sonunda yanımıza ulaşmıştı. Karşı karşıya geldiklerindeyse Rafet’le neredeyse değil aynı boyda olduklarına emin oldum. ‘‘ Senin ne işin var burada dedim?’’ Yavuz’un sesi öncekine göre çok daha sert ve kızgındı. ‘‘ Sen niye buradaysan bende o yüzden buradayım. Yarışlar için.’’ Yavuz derin bir nefes aldı. ‘‘ Yarışlara daha 1 hafta var. Uğraştırma Rafet, cevap ver.’’ Yavuz ellerini yumruk yapıp Rafet’in üstüne birkaç adım atınca hemen ikisinin arasına girdim. Ellerimi Yavuz’un göğsüne koyarak biraz geriye gitmesini sağladım. ‘‘ Yavuz, sakin ol biraz.’’ Kısık bir sesle sarf ettiğim cümleler üzerine Yavuz başını eğerek bana baktı. Rafet’e arkam dönük olsa da bakışlarının sırtımda gezindiğini hissedebiliyordum. ‘‘ Bu senin kız mı?’’ Yavuz bana kitlenen bakışlarını saniyesinde Rafet’e sabitledi. ‘‘ Benim kız. Var mı lan diyeceğin?’’ Yavuz tekrardan Rafet’in üstüne yürürken ben ise tepki veremiyordum. Ne dedi o? Benim kız. Bir söz beni hem nasıl bu kadar rahatsız ederken hem de güvende hissettirebilirdi? İkisinin arasından çekilip hızlı adımlarla motoruma ulaştım. + Alt tarafı öylesine söylenmiş bir söz Alen. - Adam resmen bizi sahiplendi. Arkamdan hala ikisinin birbirlerine laf atma sesleri gelirken ben ise bu olayın arasında daha fazla duramayacağımı fark ettim. - Yine yapıyorsun Alen. Kaçıyorsun… Ne yapmalıydım? Bu adam hayatıma gireli daha birkaç hafta oluyordu ve şimdiden yorulmuştum. 2 kelimesi bile beni bu kadar etkilerken ben nasıl dayanacaktım? Kaskımı takıp motorumu girdiğimiz kapıya doğru yöneltirken tek istediğim şey buradan ayrılmaktı. ‘‘ ZİFİR!’’ Motoruma gaz vererek oradan uzaklaşırken duyduğum ses bile beni yavaşlatmadı. Adis Yavuz Gürsay… Sen beni bu kadar etkin altına almışken ben seni nasıl oyuna getireceğim? - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Yolda Oktay’la belki bir şeyler yaparız diye aramak istemiştim ama telefonumun şarjı tam bitecek zamanı bulmuştu. Hızımı hiç kesmeden sonunda eve gelebildiğimde aklım hala orada yaşananlardaydı. Rafet ve Yavuz nereden tanışıyorlardı? Araları neden bu kadar kötüydü? Yavuz neden bana benim kız demişti? Bu sorular arasında en çok merak ettiğim sonuncusu olsa da önceliğim ilk soruların cevaplarını bulmaktaydı. Evdekilerin uyuduğunu göze alarak parmak uçlarımda merdivenlerden çıkıp odama girdim. Telefonumu şarja takıp hızlıca bilgisayarımı açtım. Rafet’in yüzü bana nereden tanıdık gelmiş olabilirdi? Sosyal medya hesaplarından bulabilir miydim? Yavuz’un hesabını açıp fotoğraflarına bakmaya başladım. Fotoğraflarının çoğunluğunu basketbol oluşturuyordu. Geri kalanlarında ise bazı davetlerden önemli kişilerle çekilmiş fotoğrafları vardı. Bir sonraki fotoğrafında ise bir kızla sarılıyordu. Kızın yüzü gözükmüyordu ama boyu Yavuz’un omzunun bayağı aşağısında kalıyordu. Açıklamada ise beyaz bir kalp dışında hiçbir şey bulunmuyordu. - Sevgilisi kesin. + Saçmalama, Adis Yavuz Gürsay böyle şeyleri sosyal medya hesabından paylaşacak birisi değil. + Hem eğer sevgilisi olsaydı illa haberlerde veya magazinlerde yazardı. Sevgilisiydi veya değildi, beni ilgilendirmezdi. - Kesin ilgilendirmez, kesin. İç sesimi susturduktan sonra fotoğrafları aşağı kaydırmaya devam ettim. Hesabın ilk fotoğrafına ulaştığımdaysa bir takım fotoğrafı dışında hiçbir şey bulamadım. Elimde hala hiçbir şey yoktu. Umutsuzca fotoğrafı inceledim. Fotoğraf eski olmalıydı çünkü Yavuz’un ligden ayrılmadan önceki takımına aitti. Yavuz kupayı kaldırıyordu ve etrafta konfetiler uçuşuyordu. Bu şampiyonluğu hatırlıyordum. 2016 senesindeki EDRA BASKETBOL KULÜBÜ’nün şampiyonluk fotoğrafıydı bu. Babamla beraber oturup izlemiştik beraber. Bana her oyuncuyu dikkatle takip etmem gerektiğini tembihlemişti. Bu maçtan sonra transfer sezonu başlayacaktı ve takımımıza katabileceğimiz oyuncuları belirlemeliydik. O gün herkesin dikkatini çeken oyuncu Yavuz’du ama benim kendimi izlemekten alıkoyamadığım biri daha vardı.
Fotoğrafı büyütüp Yavuz’un yanında duran kişiye baktım. Rafet… Tabii ya, nasıl düşünememiştim. Boyu neredeyse Yavuz’unkiyle aynıydı. Bu fotoğrafta saçları daha uzun ve yüz hatları henüz tam belirgin olmasa bile şuan ki haliyle aralarında ciddi bir fark yoktu. Rafet de aynı Yavuz gibi bir yetenekti. Ama onun basketbolu bıraktığı hiçbir zaman gündeme gelmemişti. Rafet Yavuz’un gölgesinde kalmıştı ve unutulmuştu… Şarjda olan telefonumun arama sesiyle kendime geldim. Bilgisayarın alt sağ köşesinden saate baktım. 00.56 Bu saatte Oktay veya ağabeyimden başkası olamazdı. Telefonumu elime aldığımda arayanın Yavuz olduğunu gördüm. Yeşil tuşa basarak aramayı yanıtladım. ‘‘ Alo’’ ‘‘ 5 dakikaya kapının önünde ol Zifir, geliyorum.’’ Yavuz? ‘‘ Bekle, ne? ‘‘ 5 dakikan var.’’ Telefonu yüzüme kapatmadan önce son dedikleri bunlar oldu. + Aşağıya inmeli miyiz? - Sanırım bu sefer ona bir açıklama borçluyuz. Yarısından fazlası kurumuş olan saçlarımı açık bıraktım. Üzerime sadece siyah bir yelek alarak aşağıya indim. Kapıdaki araba farlarının ışığını görünce Yavuz’un geldiğini anladım. Kapının önüne çıktığımda arabasına yaslanmış benim gelmemi bekliyordu. Üstündeki kıyafetleri değiştirmemişti. Uzun, kumral saçları rüzgârın esintisiyle dağılıyordu. Yüzündeki yorgunluğun fiziksel olmadığı bu seviyeden bile anlaşılıyordu. Kapıyı kapatıp aramızdaki mesafeyi birkaç adım azalttım. Önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. ‘‘ Niye geldin? Ayrıca sen benim evimin adresini nereden biliyorsun Yavuz?’’ Yavuz yaslandığı yerden doğrularak bana yaklaştı. Dediklerimi duymamış gibiydi. ‘‘Neden kaçtın? Niye kaçıyorsun Zifir?’’ Ben de bir bilsem… ‘‘ Daha doğrusu neyden kaçıyorsun?’’ Göz temasımızı bozdum. ‘‘ Kaçmıyorum.’’ Sesim o kadar kısık çıkıyordu ki ben bile inanmamıştım dediğime… İri ellerinin parmakları çenemi tutup kendi yüzüne çevirdi. Dokunuşunun ilk saniyesiyle kalp atışlarım hızlanmış, dokunduğu yer alev alev yanmaya başlamıştı. ‘‘ Artık normal iki yetişkin insan gibi konuşabilir miyiz?’’ ‘‘ Zaten konuşuyoruz.’’ ‘‘ Hayır, Zifir beni başından savıyorsun. Ve artık buna izin vermeyeceğim.’’ Arabanın kapısını açtı. ‘‘ Bin.’’ Yüzünü anlamadığımı belirten bir ifadeyle baktım. ‘‘ Ne?’’ ‘‘ Zifir, kurban olayım bir kez de sorgulama. Bin arabaya işte.’’ Artık daha fazla inat edebilecek gücüm kalmamıştı. Arabaya bindim. Konuşmamız gerektiğinin farkındaydım. Kaçmamam gerektiğinin de… Bu kadar çabuk ikna olmamı beklemiyor olacak ki yüzünü bir şaşkınlık ifadesi yalayıp geçti. Benim kapımı kapattıktan sonra oda sürücü koltuğuna oturup aynı şekilde kendisininkini kapattı. Arabaya bindiğim andan itibaren kafamı camın olduğu tarafa çevirmiştim. Yavuz yanımdaki yerini aldığında bile kafamı çevirmemiştim. Bana baktığını hissedebiliyordum ama kafamı çevirecek gücü kendimde bulamıyordum. Arabayı çalıştırdığında hızlı bir şekilde camı açtım. Sanki nefes alamıyordum. Görünmez eller boğazımı sarmıştı ve nefes almamı engelliyordu. Yavuz’un benim iyi olmadığımın farkında olduğunu biliyordum, hissediyordum. Camdan yüzüme doğru esen hava gözlerimi rahatsız ettiği için göz kapaklarımı yavaşça kapattım. Bana ne olmuştu böyle? Her konuda hayatı boyunca dimdik duran, onca saçmalıklara onca keşmekeşe dayanan hatta umurunda bile olmayan Alen’e ne olmuştu da birkaç hafta önce tanıdığı bir adamın birkaç sözüyle böyle bir hale gelmişti? Olayın sadece sözcüklerle alakalı olmadığını biliyordum. Olay bu sözcükleri Yavuz’un söylemesiydi. ‘‘ Benim kız.’’ Ben birisine ait değildim. Ben Yavuz’un değildim. Ama Yavuz bu sözcükleri söylediğinde öfke dışında başka bir duygu daha kaplamıştı içimi: Güven Yavuz’un yanındayken hissettiğim o garip duygunun ne olduğunu şimdi anlıyordum, onun yanındayken kendimi güvende hissediyordum. Kafamı yavaşça onun olduğu tarafa çevirdim. Ona baktığımı fark ettiğinde gözlerini birkaç saniyeliğine yoldan çekip benimkilere sabitledi. Tekrar yola çevirdiğineyse ben hala ona bakıyordum. ‘‘ Orada dediğim şey yüzünden bana kızgınsan özür dilerim Zifir. Rafet, benim eski bir arkadaşım. Yani arkadaşımdı. Tekr-’’ Sözünü kestim. ‘‘Rafet Özgür, eski takım arkadaşın. Biliyorum Yavuz.’’ Yavuz şaşkınlıkla bir anlığına yüzüme baktı. Hafifçe gülümseyerek ‘’Araştırmışsın hemen.’’ dedi. Arabadaki soğuk havanın birazda olsa kırıldığını hissettim. ‘‘ Orada dediğin şey yüzünden sana kızgın değilim. Sadece Yavuz, seninle tanıştığımızdan beri içimde garip bir his vardı. Tanımlayamadığım bir his. Ama şimdi anladım ne hissettiğimi.’’ Göz kapaklarım yavaş yavaş kapanmaya başladığını hissediyordum. ‘‘ Neymiş peki bu his?’’ Sesindeki merak duygusunu fark etmemek mümkün değildi. Uyku beni ele geçirmeden önce kısık bir sesle de olsa sorusuna cevap verebildim. ‘‘ Güven…’’
|
0% |