@lectea
|
-YABANCI- ‘‘ Zifir…’’ Artık aşina olduğum sesiyle göz kapaklarımı aralamaya çalıştım. Üstüme doğru uzandığında bu sefer gözlerimi fal taşı gibi açtım. Kendimi geriye doğru atarak ‘‘ Ne yapıyorsun?’’ diye bağırdım. Yavuz ise sol tarafımdaki emniyet kemerini açtı. + Adam sadece yardım etmeye çalışıyormuş. Az önce ona bağırdığım için mahcup olmuştum ama bunu belli edecek değildim. Hafifçe doğrularak camdan dışarı baktım. Çok büyük olmayan oldukça sade bir villanın bahçesindeydik. ‘‘ Nereye getirdin sen beni?’’ Uykulu sesim soruyu sorarken bir anda ortadan kaybolmuştu. Yavuz ise kendi tarafında ki kapıyı açıp arabadan indi. Bende vakit kaybetmeden kendi kapımı açtım. Dışarı çıktığımda hafif bir şekilde esen rüzgârdan dolayı saçlarım yüzüme doğru geldi. Bileklerimi kontrol ettim. Her zaman toka olan bileğimde bu sefer toka yoktu. Ayrıca ıslak saçlarla arabada uyuyakaldığım için omzum tutulmuştu. Sahi, ben ne kadar uyumuştum arabada? Telefonumu eşofmanımın cebinden çıkararak saate baktım. 01.47 Neredeyse 1 saat olmuştu. Kafamı telefondan kaldırıp etrafıma göz gezdirdim. Büyük ve uzun duvarlar vardı ama yine de ağaçlık bir alanda olduğumuzu görebiliyordum. Evin olduğu tarafa baktığımda hiçbir güvenlik veya koruma olmadığını fark ettim. Yavuz ilerlerken bende yavaş adımlarla onu takip ettim. Bilmediğim bir yerde tanımadığım bir adamla beraberdim ama içimde uzun süredir olmayan bir sakinlik ve huzur söz konusuydu.
‘‘ Eğer biraz daha böyle suskun kalıp beni nereye getirdiğini söylemezsen polisi arayacağım.’’ Dediklerimi tabi ki de ciddiye almadan yürümeye devam etti. ‘‘ Polisler sana ‘ Peki nasıl kaçırıldınız?’ diye sorduğunda da ‘ Kendim bindim arabasına.’ dersin artık.’’ + Adam haklı beyler dağılın. Onun göremeyeceğini bilsem de göz devirdim. Sonunda villanın kapısına geldiğimizde cebinden anahtarı çıkarıp yavaşça deliğine soktu. Büyük kapı ihtişamla aralanırken yavaşça içeri ilerledi. Işıkları yaktığında ise bu kadar büyük ve sade bir evin bu kadar güzel oluşuna bir kez daha hayret ettim. Onun ardından bende yavaş adımlarla içeri girdim. Yavuz ise hızlı adımlarla merdivenlere doğru ilerlerken bir yandan da bana evi tarif etmeye başlamıştı. ‘‘ Yukarıdaki odalardan birinde kalırsın bu gece. Mutfak aşağıda zaten. Bir ihtiyacın falan olursa her şey var.’’ Bekle ne? Yukarıdaki odalardan birinde kalırsın mı? Ben bu gece burada mı kalacaktım? Hayatta olmazdı. Hem biz niye burada kalıyorduk ki? Sadece konuşmayacak mıydık? ‘‘ Yavuz, konuşacağımızı sanıyordum.’’ Dediklerim karşısında hareketleri yavaşladı ve hatta durdu. O merdivende olduğu için kafamı kaldırarak bakıyordum. ‘‘ Zaten konuşacağız.’’ ‘‘ Burada kalma işi nereden çıktı?’’ ‘‘ Şuan da konuşamayacak kadar yorgunum Zifir. Yani ağlasan da zırlasan da burada kalacaksın mecburen. İstersen dışarıda da yatabilirsin tabi senin kendi seçimin.’’ Sesindeki alaylı ton yüzünden samimi olmayan bir şekilde gülümsedim. ‘‘ Nereden bileceğim gece gelip beni yastığımla boğmayacağını?’’ Bu sefer gülümseyen taraf o olmuştu ama benimkinin aksine sıcak bir tebessümdü bu. ‘‘ Şuanda senden korkmaya başladım. Kalacağın yer üst katta sol taraftaki 3. oda. Nevresimler falan temiz. Rahatlıkla yatabilirsin. İyi geceler.’’ Birkaç adım atmıştı ki durdu. ‘‘ Ha bu arada, dolabın içinde pijama takımları var. İstediğini giyebilirsin.’’ Bu kadar rahat olması sinirimi bozmaktan başka bir işe yaramıyordu. ‘‘ Sana burada kalacağımı düşündüren ne?’’ ‘‘ Geri nasıl dönmeyi düşünüyorsun?’’ Haklı bir soruydu. ‘‘ Oktay’a veya ağabeyime haber vereceğim. İkisinden biri gelir beni almaya.’’ derken sesim kendimden çok emin çıkmıştı. Zaten öyleydi. ‘‘ Arayabilirsen ara.’’ Ne? Yüz ifademden ne demek istediğimi anlamış olmalı ki cevabı gecikmedi. ‘‘ Burada, dağ başında, telefonun çekeceğini düşünmüyorsundur umarım Zifir?’’ Tabi ki çekmiyordu! Ölsek leşimizi bile bulamayacakları bir yerdeydik! ‘‘ Ağabeyini haberdar etsen iyi olur. Ama gecenin bir vakti benimle burada olduğunu söyleme. Eğer canlı canlı derimin yüzülmesini görmek istemiyorsan.’’ Ben dediklerinin yarısında telefonumu çıkarıp rehberimi açmıştım. Ağabeyimin isminin üzerine tıkladığımda ise o üst kata çıkıp gözden kaybolmuştu bile. Telefon birkaç çalıştan sonra açılınca hızla kulağıma götürdüm. ‘‘ Alo’’ Ağabeyimin uykulu sesiyle gülümsedim. ‘‘ Abi’’ ‘‘ Alen niye iki oda ötemdeyken telefon etme gereği duydun acaba?’’ İşte başlıyoruz. Yavaş adımlarla evin geniş salonuna doğru ilerlemeye başladım. ‘‘ Bende aslında onun için aramıştım. Ben evde değilim abi. Haberin olsun.’’ Vereceği cevaptan çok vereceğim hesabı düşünüyordum. Gerginlikle dudağımı dişledim. ‘‘ Neredesin peki?’’ ‘‘ Bir arkadaşımın acil bir işi çıktı. Onun yanındayım.’’ Baskı altında bu kadar uydurabiliyorum, ne yapabilirim?
Telefonda kısık bir oflama sesi duydum. ‘‘ Kimmiş o arkadaş?’’ ‘‘ Sen tanımazsın.’’ ‘‘ Sen iyi misin peki?’’ ‘‘ Evet, iyiyim.’’ ‘‘Tamam, abim, eğer bir şey olursa ararsın beni yine.’’ Hafifçe tebessüm ettim. ‘‘ Tamamdır abi. İyi geceler.’’ ‘‘ İyi geceler.’’ Telefonu kapattığımda salonun ortasına geldiğimi fark ettim. Yavuz çoktan uyumuş olmalıydı çünkü yukarıdan ufak bir tıkırtı bile gelmiyordu. Salona biraz daha dikkatli göz gezdirdiğimde ışıklandırmasının çok sade ve göz yormayan bir şekilde tasarlandığını gördüm. Koltuklarda aynı şekilde oldukça düzdü. Arkama döndüğümde mutfağı gördüm. ‘‘Mutfak aşağıda zaten. Bir ihtiyacın falan olursa her şey var.’’ Şuan bir bardak zift gibi kahveye ihtiyacım var. Hızlı adımlarla mutfağa doru ilerlediğimde dolapları hızlı bir şekilde açıp kahveyi bulmaya koyuldum. Sonunda bulduğumda bardak çıkarmak için sağ taraftaki dolaplara ilerledim. Acaba Yavuz’a da sorsa mıydım? Sonuçta ev sahibi oydu ve sormamak ayıp olurdu. Yukarı çıkacak halim olmadığı için telefonumu açıp hızlıca mesajlar bölümüne girdim. ‘‘ Kahve ister misin?’’ Mesajımın altındaki tikler maviye dönerken adının altında yazıyor… yazısı çıkmıştı. ‘‘ Normalde çay severim ama kahve de olur.’’ ‘‘ Çay istiyorsan gel kendin yap. Uğraşamam.’’ Şakasına yazdığım mesajı ciddiye almamasını umuyordum. ‘‘ Demedik bir şey. Kahveme tükürme sakın.’’ Mesajına ‘gülücük’ emojisi bırakırken gerçekten de gülümsüyordum.
İlk önce dolaptan iki büyük kupa çıkardım. Sonrasında ise kahve aldığım dolabı tekrar açıp poşet çaylardan bir tane aldım. |
0% |